Etiket: can atalay

  • AK Parti’den Can Atalay açıklaması

    AK Parti’den Can Atalay açıklaması

    AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nun, Anayasa Mahkemesinin Can Atalay kararına ilişkin genel görüşme önergesinin ön görüşmesini yapmak üzere olağanüstü toplanmasına ilişkin basın açıklaması düzenledi. Türkiye’nin hukuk devleti olduğunu söyleyen Güler, verilen kararlara riayet edilmesi gerektiğini daha önce nasıl hukuka uygun karar veriliyorsa bundan sonra da aynı şekilde karar verilmesi gerektiğini söyledi ve Türkiye’de kişiye özel yasa çıkartılmadığını belirtti.

    “Ortada bir karar yok”

    Daha önce Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuruların ‘Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesinin yok hükmünde olduğunun tespitiyle Anayasanın başlangıç kısmıyla 2, 6, 84, 95 ve 153’üncü maddelerine aykırılığı nedeniyle iptaline ve yürürlüğünü durdurması talebinde bulunulmuştur’ şeklinde olduğunu ve bunun sadece bir talep olduğunu söyleyen Güler, “Aslında Anayasa Mahkemesi geçmiş tarihlerde buna benzer ve bu içerikteki farklı kararlar verildiği için ben bu konuda yeniden bir karar vermiyorum diyor. Dolayısıyla ortada bir gerekçesiyle beraber ve etkisiyle beraber, sonuçlarıyla itibarıyla ortada bir karar yok. Ben bu konularda, bu talep konusunda, yani milletvekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğunun tespitiyle diğer Anayasaya aykırılıklarla ilgili ben karar vermeme, verilmesine yer olmadığına şeklinde bir hüküm veriyorum diyor” ifadelerini kullandı.

    “Anayasamızın 85’inci maddesine açıkça aykırı bir işlem tesis etmiştir Anayasa Mahkemesi”

    Son verilen karar ile Anayasa Mahkemesinin kendi içtihadını yok saydığını söyleyen Güler, “Peki bu şekliyle kararlar verildi. Bu karar ne ifade ediyor? Değerli arkadaşlar bu karar Anayasa Mahkemesi’nin kendisinden buna benzer verilen kararları maalesef hem kendi içtihatını burada yok saymış, kendi içtihatından kopmuş, hem de Anayasamızın 85’inci maddesine açıkça aykırı bir işlem tesis etmiştir Anayasa Mahkemesi” ifadelerine yer verdi.

    Güler daha sonra konuşmasına şöyle devam etti: “Anayasanın 148. maddesi, Anayasa Mahkemesi kanunlarının, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi iç tüzüğünün anayasaya şekli ve esas bakımlarından uygun olup olmadığını denetler ve bireysel başvuruda kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz. Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunda düzenlenir. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapıldı. Hak ihlali kararı verdi. Ne yapması gerekiyor? Hemen şunu yapması gerekiyor; 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi kuruluş ve yargılama usulleri kanunu gereğince 50. madde. Diyor ki; bölümler esasen kararları gerekçeleriyle birlikte ilgililere bireysel başvuru yapan ilgililere ve Adalet Bakanlığı’na tebliğ edilir ve mahkeme internet sayfasında yayınlanır. Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa ihlal ve sonuçların ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yani Anayasa Mahkemesi’nin anayasa 148, 6616, 6216 sayılı yasanın 50. maddesi gereğince ilgili mahkemeye ve Adalet Bakanlığı’na bildirmekten başka bir şey var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi bu bu yöntemde bir yerde duruyor mu? Yok.”

    “Hukuk kuralları şahsa göre, kişiye göre, zümreye göre değişmez”

    Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu belirten Güler, “Hukuk kuralları şahsa göre, kişiye göre, zümreye göre değişmez. Geçmişteki uygulamalarımız tatbikatımız belli. Bizim mevcut bu durum içerisinde ortada Anayasamızın 154. maddesi kapsam içerisinde somut norm denetimiyle beraber yeniden mahkeme tarafından verilmiş bir karar İstinaf ve Yargıtay süreciyle kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü var. Bu mahkumiyet hükmü ilgili somut norm denetimine tabi mahkemelerce kaldırılmadan yeni bir hüküm tesis edilmeden siz burada Anayasa Mahkemesi’ni sadece karar verilmesinde yer olmadığına şeklindeki bir hükmü ifade eden bir kararla hiçbir işlem tesis edemezsiniz. Dolayısıyla kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi hukuk zemininde, hukuk kuralları içerisinde bu işlemlerin yapılması için değerli” ifadelerine yer verdi.

  • TBMM’de Can Atalay oturumunda yumruklu kavga

    TBMM’de Can Atalay oturumunda yumruklu kavga

    Olağanüstü toplanan TBMM Genel Kurulu’nda tansiyon yükseldi. Meclis’te yumruklar havada uçuştu.

    Cumhuriyet Halk Partisi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi, Gelecek Partisi, Demokrat Parti, DEVA Partisi, Saadet Partisi, Türkiye İşçi Partisi ve Emek Partisi 9 Ağustos’ta, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Can Atalay ile ilgili verdiği karar nedeniyle TBMM’nin olağanüstü toplanmasını istemişti.

    Oturum öncesi AK Parti milletvekillerinin sıraları boş kaldı. AK Parti ve MHP’li milletvekilleri yoklamaya katılmadı.

    Dün ayağı kırıldığı açıklanan CHP Genel Başkanı Özgür Özel toplantıya topallayarak katıldı. Özel, TBMM’ye girişinde gazetecilerin sağlık durumuyla ilgili sorularına “Basit bir ev kazası geçirdim” yanıtını verdi.

    Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın kürsüde ‘Sizde hiç utanma yok’ sözlerinden sonra AK Parti sıralarından tepki yükseldi. Bekir Bozdağ, tartışma nedeniyle birleşime 15 dakika ara verdi.

    Verilen aranın ardından milletvekilleri kürsünün önünde birbirine girdi.

    Kürsüye söz almak için gelen Türkiye İşçi Partisi İstanbul Milletvekili Ahmet Şık konuşması esnasında AK Parti sıralarına dönerek “Utanmanız yok” demesi üzerine, iktidar partisi milletvekillerinden tepki geldi. AK Parti İzmir Milletvekili Alpay Özalan, kürsüde konuşmasını gerçekleştiren TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’a yumruk attı. Ardından kürsüye gelen milletvekilleri arasında yumruklu kavga çıktı.

    Yaklaşık 5 dakika süren kavganın ardından birleşime 45 dakika ara verildi.


     

    NTV

  • CHP’den Can Atalay çağrısı

    CHP’den Can Atalay çağrısı

    CHP, TİP, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Demokrat Parti ve EMEP ortak dilekçe vererek TBMM’yi 16 Ağustos Cuma günü Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararıyla ilgili olağanüstü toplantıya çağırdı.

    CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, konuya ilişkin, “Anayasa Mahkemesi kararı sonrasında, kesin hükmün bulunmadığına yönelik tespitinin neticesinde Can Atalay arkadaşımızın milletvekilliğinin düşmediği, 14 Mayıs’tan beri düşmediğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

  • MHP’den Can Atalay kararına tepki

    MHP’den Can Atalay kararına tepki

    MHP Merkez Disiplin Kurulu Başkanı Alperen, sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Can Atalay hakkında verdiği karara tepki gösterdi.

    Can Atalay’ın Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım suçundan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince yargılandığını ve 18 yıl hapis cezası ile cezalandırıldığını hatırlatan Alperen, “Verilen hüküm, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin söz konusu kararı hukuka uygun bulunması, mezkur ilamın 25 Nisan 2022 tarihinde Yargıtay 3. Ceza Dairesince de onanması ve 30 Ocak 2024 tarihinde de Yargıtay kararının TBMM Genel Kurulu’nda okunması ile hükümlünün milletvekilliğinin düşürülmesine rağmen, Anayasa Mahkemesi’nin önünde on binlerce başvuru sırada beklemesine rağmen jet hızıyla hükümlü hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisince verilen milletvekilliğinin düşürülmesi kararının yok hükmünde olduğuna dair kararı mahkemece hukuk ilkelerinin hiçe sayıldığını tekrar gözler önüne sermiştir” ifadelerini kullandı.

    “Anayasa Mahkemesi, yetki sınırlarını aşarak hukuka aykırı bir karara imza atmıştır”

    Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ‘Milletvekilliğinin Düşmesi’ başlıklı 84. maddesinin 2. fıkrasının açık ve amir bir hüküm bulundurduğunu ifade eden Alperen, “Söz konusu madde ‘Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur’ şeklinde iken Anayasa Mahkemesi, yetki sınırlarını aşarak hukuka aykırı bir karara imza atmıştır” dedi.

    Alperen paylaşımında şu ifadelere yer verdi:

    “Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin 9 Şubat 2024 tarihli beyanlarında Yüksek Mahkeme’nin daha önceki kararlarının neye hizmet ettiğini açıkça ortaya koyulmuştur. Liderimizin ‘Verdiği skandal hak ihlali kararlarıyla iç barış ve huzur ortamını sarsan ve kaos üretim merkezi olduğunu teyit eden Anayasa Mahkemesi, tekrar ifade ediyorum ki ya kapatılmalı ya da yeni baştan yapılandırılmalıdır. DEM’cilerin, DEM’lenmiş CHP’nin ve diğer marjinalleşmiş yedeklerinin Anayasa Mahkemesi’ni siyasi siper haline getirmeleri Türk hukuk sistemine sürülmüş kara bir lekedir. ‘Teröriste hak ihlali kararı veren bir mahkeme, Türk milletinin mahkemesi olamaz. Bunun adına da adalet denilemez’ şeklindeki beyanları da partimizin görüşlerini net bir şekilde göstermiştir.”

  • AYM’den Can Atalay kararı

    AYM’den Can Atalay kararı

    Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili olarak seçilen Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi üzerine Can Atalay, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve diğer milletvekilleri tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Başvuru dilekçeleri ve ekleri ile Raportör Burak Fırat tarafından hazırlanan raporlar Anayasa Mahkemesi tarafından incelendi. Mahkeme tarafından Anayasa’nın 84’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince kesinleşmiş bir mahkumiyet bulunmadan milletvekilliğinin düşürülmesinin mümkün olamayacağı ve TBMM Genel Kuruluna bildirimde bulunulmasının hukuki sonuç doğurmayacağı ifade edildi. Kararda TBMM Genel Kurulunun 30.01.2024 tarihli 54’üncü birleşiminde Genel Kurulun bilgisine okunmak suretiyle sunulan yazıda yer verilen İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesinin 27.12.2023 tarihli ek kararının bir mahkumiyet kararı değil, Anayasa Mahkemesinin 21.12.2023 tarihli bireysek başvuru kararının, daire tarafından değerlendirilmesi için dosyanın anılan daireye gönderilmesine ilişkin karar olduğu belirtildi.

    “Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları yol gösterici veya tavsiye mahiyetinde kararlar olmayıp bağlayıcı ve ilgili otoritelere takdir alanı bırakmayan kararlardır”

    Ayrıca kararda Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları sonrasında ihlale yol açan kararın ortadan kaldırılmasının anayasal zorunluluk olduğu vurgulanarak, “Anayasa Mahkemesince Anayasa’yı ihlal ettiği tespit edilen yargısal kararı mahkemeler dahil hiçbir kamu otoritesi esas alamaz ve Anayasa’ya aykırılığı sabit olan karara hukuken geçerlilik tanınamaz. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları yol gösterici veya tavsiye mahiyetinde kararlar olmayıp bağlayıcı ve gereğinin yapılması konusunda ilgili otoritelere takdir alanı bırakmayan kararlardır. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesinin ihlalin kaynağı olarak tespit ettiği önceki kararın kaldırılması hususunda derece mahkemelerinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Sadece mahkemeler değil ihlal sonucunun oluşmasına yol açan veya ihlalin giderilmesi sürecinde etkin konumda bulunan diğer kamu otoriteleri de ihlal kararının gereğini yerine getirmek, ihlali gidermek ve ihlalin sürmesini önlemekle yükümlüdür” ifadelerine yer verildi. Söz konusu kararın yasama organı yönünden bağlayıcı nitelikte olduğuna dikkati çekildi ve kararın bir örneğinin TBMM’ye gönderilmesine hükmedildi.

    Kararın hükmünde ise, “TBMM Genel Kurulu’nun 31.07.2024 tarihli 54’üncü birleşiminde Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin 03.01.2024 tarihli ve E.2023/12611, Değişik İş. 2024/1 sayılı kararının ekte gönderildiğine dair anılan Daire Başkanlığı yazısının okunması suretiyle Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğunun tespitine ve Anayasa’nın 85. maddesi uyarınca iptaline karar verilmesi talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Kadir Özkaya, İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Yılmaz Akçil’in karşı oyları ve oy çokluğuyla 22/2/2024 tarihinde karar verildi” ifadeleri kullanıldı.

  • AYM’den Can Atalay kararı

    AYM’den Can Atalay kararı

    Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili olarak seçilen Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi üzerine Can Atalay, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve diğer milletvekilleri tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Başvuru dilekçeleri ve ekleri ile Raportör Burak Fırat tarafından hazırlanan raporlar Anayasa Mahkemesi tarafından incelendi. Mahkeme tarafından Anayasa’nın 84’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince kesinleşmiş bir mahkumiyet bulunmadan milletvekilliğinin düşürülmesinin mümkün olamayacağı ve TBMM Genel Kuruluna bildirimde bulunulmasının hukuki sonuç doğurmayacağı ifade edildi. Kararda TBMM Genel Kurulunun 30.01.2024 tarihli 54’üncü birleşiminde Genel Kurulun bilgisine okunmak suretiyle sunulan yazıda yer verilen İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesinin 27.12.2023 tarihli ek kararının bir mahkumiyet kararı değil, Anayasa Mahkemesinin 21.12.2023 tarihli bireysek başvuru kararının, daire tarafından değerlendirilmesi için dosyanın anılan daireye gönderilmesine ilişkin karar olduğu belirtildi.
    “Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları yol gösterici veya tavsiye mahiyetinde kararlar olmayıp bağlayıcı ve ilgili otoritelere takdir alanı bırakmayan kararlardır”
    Ayrıca kararda Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları sonrasında ihlale yol açan kararın ortadan kaldırılmasının anayasal zorunluluk olduğu vurgulanarak, “Anayasa Mahkemesince Anayasa’yı ihlal ettiği tespit edilen yargısal kararı mahkemeler dahil hiçbir kamu otoritesi esas alamaz ve Anayasa’ya aykırılığı sabit olan karara hukuken geçerlilik tanınamaz. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları yol gösterici veya tavsiye mahiyetinde kararlar olmayıp bağlayıcı ve gereğinin yapılması konusunda ilgili otoritelere takdir alanı bırakmayan kararlardır. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesinin ihlalin kaynağı olarak tespit ettiği önceki kararın kaldırılması hususunda derece mahkemelerinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Sadece mahkemeler değil ihlal sonucunun oluşmasına yol açan veya ihlalin giderilmesi sürecinde etkin konumda bulunan diğer kamu otoriteleri de ihlal kararının gereğini yerine getirmek, ihlali gidermek ve ihlalin sürmesini önlemekle yükümlüdür” ifadelerine yer verildi. Söz konusu kararın yasama organı yönünden bağlayıcı nitelikte olduğuna dikkati çekildi ve kararın bir örneğinin TBMM’ye gönderilmesine hükmedildi.
    Kararın hükmünde ise, “TBMM Genel Kurulu’nun 31.07.2024 tarihli 54’üncü birleşiminde Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin 03.01.2024 tarihli ve E.2023/12611, Değişik İş. 2024/1 sayılı kararının ekte gönderildiğine dair anılan Daire Başkanlığı yazısının okunması suretiyle Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğunun tespitine ve Anayasa’nın 85. maddesi uyarınca iptaline karar verilmesi talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Kadir Özkaya, İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Yılmaz Akçil’in karşı oyları ve oy çokluğuyla 22/2/2024 tarihinde karar verildi” ifadeleri kullanıldı.
  • Bakan Tunç’tan Can Atalay kararı açıklaması

    Bakan Tunç’tan Can Atalay kararı açıklaması

    Devrek ilçesinde açıklamalarda bulunan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Anayasa Mahkemesinin Can Atalay’ın milletvekilliğiyle ilgili kararına dair gerekçeli kararın henüz yayınlanmadığını belirtti. Anayasa Mahkemesinin “karar verilmesine yer olmadığı” yönünde bir karar verdiğini aktaran Tunç, gerekçeli kararın yayınlanmasının ardından yorum yapmanın daha doğru olacağını ifade etti.

    Anayasa’nın 84. maddesine atıfta bulunan Bakan Yılmaz Tunç, “Anayasa mahkemesinin gerekçeli kararı henüz yayınlanmadı. Gerekçeli karar gördükten sonra yorum yapmak daha doğru olur. Tabii Anayasa Mahkemesi’nin yok hükmünde değil de karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiğini öğrendik. Gerekçeli karar yayınlandığında da bunun hangi gerekçeyle verildiğini öğrenmiş olacağız. Burada Anayasamızın 84. Maddesi açık. 84. maddede milletvekilliğinin düşme sebepleri yazar. Orada devamsızlık nedeniyle, milletvekilliğiyle bağdaşmayan bir iş yaptığında ya da kesin hüküm nedeniyle milletvekilliği düşer. İstifa ve ölüm nedeniyle düşer. Tabii bu düşme sebeplerinden kesin hüküm nedeniyle düşme durumunda Anayasanın 85. maddesine göre Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapılamaz. Anayasamızın açık hükmüdür bu. Can Atalay’ın milletvekilliği de kesin hüküm nedeniyle mecliste kesin hükmün okunması nedeniyle milletvekilliği düşmüştür. Bu durumda tabii Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapılmıştır. Burada Anayasa Mahkemesi’nin henüz daha gerekçeli kararını görmedik ama karar verilmesine yer olmadığına şeklinde değil de burada yetkisizlik nedeniyle ret kararı verilmesi gerekir. Çünkü anayasanın açık hükmü söz konusu. Karar verilmesine, yer olmadığına karar vermenin gerekçesini ancak gerekçeli kararda görebileceğiz. Eğer Anayasa Mahkemesi’nin bu yöndeki kararı mecliste okunan kesin hükmün tartışılması nedeniyle ise burada bu doğru değildir. Kesin hüküm kalkmamıştır” dedi.

    “Kesin hüküm mecliste okunmuştur”

    TBMM genel kurulunca alınan bir karar olmadığı sürece kesin hükmün okunduğu ve milletvekilliğinin de kendiliğinden düştüğünü ifade eden Bakan Yılmaz Tunç şöyle devam etti:
    “Kesin hüküm mecliste okunmuştur. Ama karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karar eğer ilgili bu konuda Anayasa’nın 85. Maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi’ne gidemeyeceği ve ortada Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından alınan bir karar olmadığı sadece çünkü kesin hüküm okunuyor ve milletvekilliği kendiliğinden düşüyor. Milletvekilleri bir oylama yapmıyor. Dolayısıyla böyle bir işlem olmadığı için karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilse durum farklıdır. Dolayısıyla burada Anayasa Mahkemesi’nin önceki içtihatları söz konusu önceki başvurularda bu tür başvurularda ret kararı vermiştir. Ama burada farklı bir durum söz konusu. Gerekçeli karar ortaya çıktıktan sonra göreceğiz. Anayasamızın milletvekili dokunulmazlığını düzenleyen 83. maddesi açık. 83. maddesinde seçimden önce soruşturmasına başlanmış olan anayasal düzene ilişkin suçlar terör suçları dokunulmazlık kapsamın dışındadır. Dokunulmazlığın istisnasıdır. Burada da bir yargı süreci gerçekleştirmiştir. Seçimden önce başlayan Gezi olayları nedeniyle başlayan bir ceza soruşturması vardır. Yerel mahkeme istinaf ve Yargıtay bu suçu değerlendirmiştir. Ve bir kesin hükme ulaşmıştır. Dolayısıyla bu kesin hüküm de ortadan kaldırılmış değildir. Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bireysel başvuru neticesinde verdiği ihlal kararıyla ilgili olarak da Yargıtayımız Anayasanın 83. ve 14. maddelerinin uygulanamaz hale getirilmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması yönünde karar vermiştir.”

    “İki yüksek mahkeme arasındaki görüş farkı nedeniyle bugünlere gelmiş bulunuyoruz”

    İki yüksek mahkeme arasındaki görüş farkı nedeniyle sürecin bu günlere geldiğini ifade eden Bakan Yılmaz Tunç “Burada iki yüksek mahkeme arasındaki görüş farkı nedeniyle bugünlere kadar gelmiş bulunuyoruz. Tabii bunun çözümü var. Bunun çözümü de yine Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılacak olan yasal ve anayasal değişikliklerdir. Anayasa değişikliği bir uzlaştırma, uzlaşma gerektirir. Tabii eğer bu yapılamıyorsa bu sorunun çözümü yine kanunlarımız da yapılacak değişikliklerledir. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ihlal kararları, Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre yargılamanın yenilenmesi sebebi sayılır. 311. Maddeye göre. Ama Anayasa Mahkemesi kararlarıyla ilgili olarak farklı bir düzenleme vardır. Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararları Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş kanununun 50. maddesinde yeniden yargılamaya karar verir ve yapılacaklara da hükmeder şeklinde bir düzenleme söz konusudur. Burada tabii adliye mahkemelerinin görev alanı ve bir kesin hükmün ortadan kaldırılması usulü yargılamanın yenilenmesiyle mümkün olabilecek bir husustur. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu’nun 50. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311. maddesinde yapılacak olan değişikliklerle bu sorun ortadan kaldırılabilir. Bu takdirde tabii Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin elindedir” ifadelerine yer verdi.

    8. Yargı Paketi önümüzdeki hafta TBMM’de

    Sekizinci Yargı Paketi’nin Adalet Komisyonu’nda görüşmelerinin tamamlandığını ve kabul edildiğini önümüzdeki hafta meclis genel kurulunda görüşmelerinin gerçekleştirileceğini ifade eden Bakan Yılmaz Tunç, yargı hizmetlerinin etkinliğinin arttırılması, yargının hızlandırılması, hak arama yollarının genişletilmesi ve kişisel verilerin korunmasıyla ilgili önemli düzenlemelerin bu pakette yer aldığını açıkladı
    Meclisin çalışma takvimi nedeniyle seçim sonrası getirilecek düzenlemelerin de olacağını ifade eden Bakan Yılmaz Tunç şöyle devam etti:
    “Sekizinci Yargı Paketi adalet komisyonunda görüşmeleri tamamlandı ve kabul edildi. Önümüzdeki hafta meclis genel kurulunda görüşmeleri gerçekleştirilecek. Burada yargı hizmetlerinin etkinliğinin arttırılması, yargının hızlandırılması, hak arama yollarının genişletilmesi ve kişisel verilerin korunmasıyla ilgili önemli düzenlemeler var. Tabii paket seçim takvimi nedeniyle meclisin çalışma takvimi nedeniyle ikiye ayrıldı. Seçim sonrası da getireceğimiz düzenlemeler var. Özellikle Ceza Muhakemesi Kanunu’nda cezasızlık algısını ortadan kaldırmaya yönelik önemli çalışmalar var. Bunların da bu süreçte seçim sonra değerlendirileceğini umut ediyoruz. Tabii şu anda Adalet Komisyonu’nda görüşmeleri tamamlanan, 41-42 maddelik kanun teklifi komisyonda görüşmeleri tamamlandı. Genel kurulda görüşmeleri yapılacak. Burada ana hatlarıyla özellikle yargıyı hızlandıracak, sadeleştirmeye yönelik önemli düzenlemeler var. İstinaf, temyiz ve itiraz sürelerinin çok farklı farklı süreler, yedi günlük, sekiz günlük, on beş günlük bir haftalık süreler var. Tüm bunları ortadan kaldırıyoruz. Artık istinaf, itiraz ve temyiz süreleri bütün dava iki hafta olarak belirliyoruz. Yüze karşı okumadan mı yoksa tebliğ edildiğinden sonra mı başlar süre? Bu tartışmaları da ortadan kaldırıyoruz. Bütün davalar bakımından itiraz, istinaf ve temyiz süreleri iki hafta olarak belirlenecek. Yine uzun yargılamalardan dolayı vatandaşlarımız tazminat talebinde bulunuyorlardı. Anayasa Mahkemesi’ne gidiyorlardı. Tabii hem Anayasa Mahkemesi’nin buradaki dosya sayısını fazlalaştıran bir durum söz konusuydu. Hem uzun süren bir süreçti. Bunu da kısaltan vatandaşlarımızın özellikle hak arama hürriyetini genişleten Adalet Bakanlığı bünyesindeki tazminat komisyonuna müracaat edip hakkını öncelikle oradan arayabilmesiyle ilgili bir düzenleme var. Yine Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki koruma tedbirleriyle ilgili eğer gözaltı süresinin uzatılması ya da beraat etmiş ve öncesinde tutuklu kalmışsa, buna yönelik tazminat taleplerinin de yine tazminat komisyonu ve Ağır Ceza Mahkemesi’nden talep edilmesiyle ilgili düzenlemeler var. Yine kişisel verilerin korunmasıyla ilgili, özel hayatın korunmasıyla ilgili biliyorsunuz 2010 anayasa değişikliğiyle, kişisel verilerin korunması, anayasal güvenceye kavuşmuştur. Sonrasında yasal düzenlemeler yapmıştı. Tabii bu yasal düzenlemelerin özellikle Avrupa Birliği veri koruma tüzüğüne uyum sağlaması bakımından bir takım düzenlemeler yapılıyor. Burada özellikle vatandaşlarımızın kişisel verilerin işlendiği durumda bunların özellikle kişisel verilerin başka birilerinin eline geçmemesi anlamında birtakım müeyyideler getiriliyor. Veri sorumlularına yeni sorumluluklar ve cezai müeyyideler getiriliyor.”

    “Küresel şirketlerden alışveriş vatandaşlarımızın kişisel verilerini korumayı amaçlayan düzenlemeler var”

    Özellikle küresel şirketlerden alışveriş yapan vatandaşların kişisel verilerinin bu şirketlerce işlenebildiğine değinin Bakan Yılmaz Tunç, söz konusu yargı paketinde vatandaşların kişisel verilerini korumayı amaçlayan düzenlemelerin de olduğunu belirterek şöyle devam etti:

    “Özellikle küresel şirketler var. Bunlardan alışveriş yapan vatandaşlarımız var. Vatandaşlarımız o şirketlerden alışveriş yaptığında kişisel verileri oralarda işlenebiliyor, bu şirketlerle yapılan sözleşmelerde. Tüm bunlarda sorumlulukları belirleyen veri sorumlularının yükümlülüklerini belirleyen bir düzenleme ve vatandaşlarımızın kişisel verilerini korumayı amaçlayan düzenlemeler var. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına itiraz müessesesi getiriyoruz. İstinaf sürecine. Yine özellikle terörle mücadele açısından hassasiyetimizi korumaya devam ediyoruz. Bu konuda Anayasa Mahkemesi’nin Türk Ceza Kanunu 220 örgüt suçları ve 314-2 silahlı örgüt suçları bakımından terör örgütü üyesi olmamakla beraber örgüt adına suç işleyen örgüt üyesi gibi cezalandırılabileceği hükmünü Anayasa Mahkemesi iptal etmişti. Şimdi burada bir boşluk doğmaması lazım. Eğer örgüt üyesi değil ama örgüt adına suç işliyorsa ceza kanunundaki o boşluğu doldurarak örgüt üyesi olmasa bile örgüt adına suç işleyen kişilerin cezasının müstakil bir suç olarak düzenlenmesini Ceza Kanunu’nda sağlayarak terörle mücadele konusunda bir zafiyetin oluşmaması noktasındaki yasal düzenleme ihtiyacını meclisimizle paylaşmıştık. Sağ olsun milletvekillerimiz de bunu teklife dönüştürdüler. Ve Adalet Komisyonumuzda görüşmeleri buna benzer usulü bir takım değişiklikler var. İşte vasi tayini bir yıldan fazla cezaevinde bulunan hükümlülere otomatik vasi tayin ediliyordu. Burada kişinin isteğine bırakılacak. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda bir düzenleme söz konu su oluyor. Yine tasarruf mevzuatı sigorta fonunun terör örgütlerine yardım yataklık yapan şirketler bakımından kayyum tayini mümkündü. Bunun özellikle organize suç örgütlerinin işlediği suçlar bakımından da kayyum tayini imkanını getiren düzenlemeler var. Çok sayıda usulü düzenlemeler de var. Tüm bunların yasalaşması durumunda hem hak arama hürriyetinin genişletilmesi hem de yargı hizmetlerinin etkinliğinin arttırılması ve kişisel verilerin korunması anlamında önemli iyileştirmeler sağlanmış olacak. Tabii önceki yargı paketlerinde de yine çok önemli Yapmıştık. İnşallah seçim sonrasında yargı reformu strateji belgemiz ve insan hakları eylem planımızla Cumhurbaşkanımız tarafından seçimden sonra kamuoyuyla paylaşacak. Orada ortaya konulan uygulamadan bizlere gelen, vatandaşlarımızdan bizlere gelen adaletin tecellisi ve güvenilir adaletin tesisi anlamında gerekli olan gerek yasal düzenlemeler gerek idari uygulamalarla ilgili yargı reformu strateji belgesi, seçim sonrası açıklanacak belgede de önemli hedefleri ortaya koyacağız ve o hedefler doğrultusunda da yeni düzenlemeleri inşallah hayata geçireceğiz.”

    “Erzincan’daki soruşturma tüm detaylarıyla, titizlikle devam ediyor”

    Erzincan İliç’te meydana gelen toprak kaymasında 9 işçinin toprak altında kaldığı olaya ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Yılmaz Tunç, hem işçilerin kurtarılması hem de yargılama sürecinin devam ettiğini söyledi. Kusurlu olduğu düşünülen kişilerin tutuklandığını ve adli sürecin de devam ettiğini belirten Bakan Tunç sözlerini şöyle tamamladı:
    “Erzincan İliç’te meydana gelen toprak kayması, maden sahasındaki kaymağı hepimizi derinden üzdü. Tabii orada kaybolan dokuz madencimizin, işçimizin arama çalışmaları uzun süredir devam etti. Tabii oradaki toprak kayma tehlikesi ve arama kurtarma çalışmalarındaki risk nedeniyle de bir süre ara verildi. İnşallah temennimiz bir an önce o dokuz vatandaşımıza ulaşmak. Ailelerin acısını bir kez daha paylaşıyorum. Onlara sabır diliyorum tabii bu kazanın sebepleriyle ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir Araştırma Komisyonu kuruldu. Bu tür kazaların bundan sonra olmaması için alınması gereken tedbirler noktasında da kurulan araştırma komisyonu önemli. Hem bu kazanın nedenlerini araştıracaklar hem de bu tür kazalar meydana gelmemesi için gerekli tedbirleri yasama üyelerimiz, milletvekillerimiz araştıracaklar. Ama diğer yandan konunun adli boyutu var tabii. Hemen olay olur olmaz. İliç Cumhuriyet Başsavcılığımız soruşturma başlattı. Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’mızın koordinasyonunda dört cumhuriyet savcımız görevlendirilmişti. Sekiz bilir kişi görevlendirdik. İnşaat, iş güvenliği, çevre, kimya ve bütün o alanı ilgilendiren konularla ilgili sekiz bilirkişi de olay yerinde incelemeler yaptılar. Bir ön rapor hazırladılar. Ve bu ön rapora göre kusurlu olduğu düşünülen kişiler oldu. İlk etapta sekiz kişinin kusurlu olduğu belirlendi. Bunlardan altısı tutuklamaya sevk edildi ve tutuklandılar. İkisi de adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturma devam ediyor. Tabii şirketin yabancı şirketin yabancı temsilcisiyle ilgili de tutuklama kararı verildi. Sonrasında 6 Şubat tarihi itibariyle şirketin Türkiye yöneticisi olarak atanan kişiyle ilgili olarak da ifadeleri alındı. O da adli kontrol şartıyla şu anda soruşturma kapsamında ve bu soruşturma neticesinde kusurlu olan kimlerse bu kazaya sebebiyet veren olaylar, nedenler, kişiler kimse bu tabii ki yargımız tarafından bağımsız ve tarafsız yargımız tarafından ortaya çıkarılacaktır. Bunun tabii tüm teknik boyutları incelenerek bu kazada kimler kusurlu? Bunun tespitini yargımız yapacaktır. Soruşturma şu anda tüm detaylarıyla tüm titizlikle devam ediyor. Hep beraber biz de süreci Erzincan Cumhuriyet Başsavcımız ve Cumhuriyet Başsavcımız koordinasyonunda takip ediyoruz. İlgili bakanların Enerji bakanımız, Çevre Şehircilik Bakanımız, İçişleri Bakanımız konuyla ilgili gerekli açıklamaları da zaten zaman zaman yapıyorlar. Adli süreçle ilgili de biz bilgilendirme, hem Cumhuriyet Başsavcılığımız, hem bizler yaptık. Bundan sonra da inşallah temennimiz o dokuz vatandaşımıza ulaşılması ama bundan sonra bu kazaların meydana gelmemesi için alınması gereken tedbirleri belirlemek ve bu kazaya neden olan kişileri de tabii yargımız ortaya çıkarıp soruşturma neticesinde yargılama süreci elbette ki başlayacak ve kimler sorumluysa, kimler bu kazaya sebebiyet verdiyse yargı huzur elbette ki hesabını verecektir.”

  • AYM’den, Can Atalay’a ret

    AYM’den, Can Atalay’a ret

    AYM, Genel Kurul gündeminde, “TBMM Genel Kurulu’nda Yargıtay 3. Ceza Dairesinin yazısı okunarak Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesinin yok hükmünde olduğunun tespiti ve ortaya çıkan eylemli içtüzük değişikliğinin iptali” talebiyle CHP’nin yaptığı başvuru ile Atalay’ın avukatlarının yaptığı yeni başvuruyu ele aldı. Edinilen bilgiye göre, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, iki başvuruda da karar verilmesine yer olmadığına hükmetti. Ayrıca AYM’nin bu kararı oy çokluğuyla aldığı öğrenildi. Kararın gerekçesi daha sonra yapılacak.

  • CHP, Atalay için AYM’ye başvurdu

    CHP, Atalay için AYM’ye başvurdu

    Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili ve Gezi Davası hükümlüsü Şerafettin Can Atalay’ın milletvekilliği, geçtiğimiz gün Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) hakkındaki mahkeme kararının okutulmasının ardından düşürülmüştü. Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Anayasa Mahkemesi karşısında bulunan Ahlatlıbel Atatürk Parkı’nda basın açıklaması yaptı. Günaydın, “Anayasa’nın 84’üncü maddesinin 2’nci fıkrası ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 136’ncı maddesinin 2’nci fıkrasını uyarınca bir milletvekilliğinin düşürülebilmesi için bir kesin hüküm gereklidir. Şerafettin Can Atalay hakkında verilmiş bir kesin hüküm yoktur. Arkamızda gördüğünüz Anayasa Mahkemesi kendisine yapılan başvurular doğrultusunda 2 kez Can Atalay’ın seçilme ve siyaset yapma hakkı ile kişi güvenliği ve hürriyeti hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Bu karar sonrasında Anayasa Mahkemesi kararının ilk derece mahkemesine dönmesi, ilk derece mahkemesi yargılamanın durdurulmasına karar vermesi, bu yazıyı Adalet Bakanlığına iletmesi, Adalet Bakanlığından Cumhurbaşkanlığına geçen yazının da bir tezkere ile Türkiye Büyük Millet Meclisine iletilmesi gerekir iken tek hakimli bir üst yazı ile ilk derece mahkemesi kararı temyiz merciine yollamış, ve Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin Daire Başkanı bir yazı ile kararı Türkiye Büyük Millet Meclisine iletmiş ve bu kararda 30 ocak 2024 tarihinde okumuştur” dedi.

    “Parlamento kararının da Anayasa’nın 84 ve 95’inci maddelerine aykırı olduğu açıktır”

    “Anayasa’nın 2, 6 ve 153’üncü maddeleri uyarınca bir milletvekilinin milletvekilliğinin düşürülmesi ilişkin tezkere okutma durumunun yok hükmünde sayılmasını ve bunun tespit edilmesini Anayasa Mahkemesinden talep ediyoruz” diyen Günaydın, şunları kaydetti:
    “Meclis İçtüzüğünün eylemli olarak ihlal edilmesi sonrasında oluşan parlamento kararının da Anayasa’nın 84 ve 95’inci maddelerine aykırı olduğu açıktır. Bu nedenle de parlamento kararının iptal edilmesini ve yürütmesinin durdurulmasını da Anayasa Mahkemesinden talep ediyoruz. Anayasa Mahkemesine bu başvuruların yapılabilmesinin 7 ila 10 günlük zamanları vardır. 30 Ocak Salı günü gerçekleştirilen bu parlamento okuma kararı sonrasında Cumhuriyet Halk Partisi grubu 3 gün içerisinde dilekçesini hazırlamış ve bugün Anayasa Mahkemesinden randevu alarak dilekçeleri mahkemeye sunma durumuna gelmiştir. Biz Anayasa Mahkemesinin daha evvel verdiği kararlara uyarlı olarak hem yok hükmünde sayılma hem de iptal ve yürütmenin durdurmasına yönelik taleplerimizi olumlu karşılamasını, 15 gün içerisinde kararını vermesini ve kararını Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermesini bekliyoruz. Bu çerçevede CHP grubu bugün Anayasa Mahkemesine dilekçesini sunmak üzere burada bulunuyor.”

  • “Milli iradeye büyük saygısızlıktır”

    “Milli iradeye büyük saygısızlıktır”

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi kararı okunurken Meclis Başkanvekili Bekir Bozdağ’a karşı yapılan itiraz ve hareketleri kınadı. Bakan Tunç, TBMM’nin milletin iradesi olduğunu belirterek yaptığı paylaşımda, “Yargıtay 3. Ceza Dairesince verilen kesin hükmün Anayasanın 84. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 136. Maddeleri uyarınca, TBMM Genel Kurulu’nda okunması sırasında Meclisi yöneten Meclis Başkanvekilimiz Sayın Bekir Bozdağ’a yönelik çirkin hareket asla kabul edilemez. TBMM Başkanlık Kürsüsü aziz milletimizin kürsüsüdür. Her ne gerekçeyle olursa olsun millet adına hareket eden TBMM’nin çalışması engellenemez. TBMM Genel Kurulu’nu yöneten Başkanlık Divanına saygı göstermek herkesin görevidir. Meclis Başkanlık Kürsüsünün işgal edilmesi ve Meclis Başkanvekilimize kitapçık atılması, milli iradeye büyük bir saygısızlıktır” ifadelerine yer verdi.