Etiket: cevdet yılmaz

  • Cevdet Yılmaz: Tek haneli enflasyonu göreceğiz

    Cevdet Yılmaz: Tek haneli enflasyonu göreceğiz

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bir dizi incelemelerde bulunmak için Rize’ye geldi. Yılmaz ilk önce Rize Valiliğinde ziyarette bulundu. Rize Belediyesi’ni ziyaret eden Yılmaz, oradan da AK Parti Rize İl Başkanlığını ziyaret etti. Ardından Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Rize Ticaret Borsasında ‘Rize İş Dünyası Buluşması’ toplantısına katıldı. Toplantı öncesinde konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, basın mensuplarına Orta Vadeli Program hakkında bilgi verdi.

    Orta Vadeli Program’ın kamu ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortak akılla hazırlanmasının çok değerli olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Biz şuna yürekten inanıyoruz. İstişare ve ortak akıl doğru politikaların tayin edilmesinde çok etkili olduğu gibi politikaların sahiplenerek hayata geçirilmesi bakımından da çok çok kıymetli. Dolaysıyla bende bugün orta vadeli programdan sonra ilk defa bir iş dünyası ile bir araya geldik.

    Geçtiğimiz çarşamba günü uzun bir süredir üzerinde çalıştığımız orta vadeli programı tamamladık ve ilan ettik. Cumhurbaşkanımız bizzat bu programa katıldı. Dünyanın en iyi programını da hazırlasanız arkasında iyi bir siyasi irade yoksa hiçbir anlam ifade etmez. Çünkü planlar, programlar uygulanmadıkları sürece hayatımızda bir değişiklik meydana getirmez. Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat katılması ve en güçlü şekilde desteğini ifade etmesi bu programın en kıymetli yönüdür.

    Kamu olarak, sivil toplum olarak ortak akılla hazırlamasının da yine kıymetli olduğuna inanıyorum. Bu süreçte bizzat ben, yaptığım toplantılarda, iş dünyasından, emek kesiminden, sendikalardan, finans kesiminde tarım kesiminden, çeşitli kesimlerden arkadaşlarla bir araya geldim. Görüşmeler yaptım. İlgili bakanlarımız yine çok sayıda istişare toplatışı yaptılar. Bütün bunların neticesini bu plana yansıttık. Bununla ilgili temel bir takım hususlara değinerek başlamak isterim” dedi.

    “Depremin yaralarını saracağız” 

    Orta vadeli planda 4 esas amacın olduğunun altını çizen Yılmaz, “Birincisi dünya tarihinde eşine az rastlanan, bizim tarihimizin de en büyük afeti olarak nitelendirebileceğimiz, Şubat’ta yaşadığımız depremin yaralarını sarmak. Ve bir daha benzer afetlerle karşılaşmamak için risklerimizi azaltmak. Bu planın birinci önceliği bu, çok büyük bir yük, gerçekten çok büyük bir yıkım, ama inşallah bu yıl ve gelecek yıl ağırlıklı olmak üzere bu harcamaları yapacağız. Ondan sonraki yıllar kademeli bir şekilde azalıyor. Ve bu depremin yaralarını saracağız. Bu dönemde yaklaşık 3 trilyon lira bir harcamamız olacak depremle ilgili, bunun 762 milyar lirası bu yıl merkezi yönetim bütçesinden, gelecek yıl yine 1 trilyonun üzerinde bir harcamayı sadece merkezi yönetim bütçesinden yapacağız.

    İzleyen 2 yılda da harcamalarımızı yaparak tamamlayacağız. Bu çok güçlü bir dayanışmayı gerektiriyor. Bir devlet miller dayanışmasını gerektiriyor. Ama bunu başardığımızda ülkemizi gelecek çok daha güvenli bir şekilde hazırlamış olacağız” ifadelerini kullandı.

    Depremin yaralarını sarmanın ilk hedefleri olduğunu ve deprem için yapılan hiçbir harcamanın boşa harcama olmadığını da hatırlatan Yılmaz, “Depreme yaptığımız harcamalar, depremin zararlını telafi etmek için yaptığımız harcamalar, gerek yeni konutlar, gerek alt yapıya yaptığımı yatırımlar aynı zamanda ülkemizin geleceğine yaptığımız yatırımlardır. Yani bunlar boşa giden harcamalar değil, çok daha bünyemizi güçlendirmiş bir şekilde geleceğe yürüyeceğiz. Bu bizim birinci amacımız. Ayrıca bu bölgemizin de sel, heyelan gibi afet problemi var. Riskleri azaltıcı yatırımlar yapmak. Bu programımızın en önemli hedeflerinden biridir. Bir bölgede deprem olur. Diğerinde sel olur. Bir başkasında başka türlü bir afet olabilir. Ama bizim riskleri önceden tespit edip, kriz yönetiminde risk yönetimine geçmemiz lazım ki çok daha etkili bir şekilde bu süreçleri yönetelim” dedi.

    “Hedefimiz Enflasyonu 2026’da tek haneli rakamalara düşürmek”

    Gelecek yıldan itibaren enflasyon rakamının tek haneli rakamlara düşeceğini de hedeflediklerini kaydeden Yılmaz, “İkinci temel amacımız makro ekonomik istikrarı sağlamak ev enflasyonu orta vadede, orta vade dediğimiz, 2026’da tek haneli rakamalar düşürmek. Son dönemlerde uluslararası konjonktür nedeniyle gerek, kurdaki hareketlilik gerek reel ücretlerdeki gelişmeler ve gerekse gelir tedbirlerimiz nedeniyle bir çok faktör var. Geçici olarak enflasyonda bir artış söz konusu bu sene ama bu geçiş dönemine özgü bir artış. Kalıcı bir artış olmayacağını öngörüyoruz. Gelecek yıldan itibaren kademeli bir şekilde enflasyonun düşeceğini ve 2026’da yüzde 8,5 gibi tek haneli rakamlara döneceğimizi düşünüyoruz. Tahmin ediyoruz. Ve bunun arkasında tabii ki politikalarımız var” ifadelerini kullandı.

    Tüketim ağırlıklı büyümeden üretim ve yatırım amaçlı bir büyümeye doğru dönüşüm olacağını sözlerine ekleyen Yılmaz, “3’üncüsü bunu yaparken, depremin yaralarını sararken ve enflasyonla mücadele ederken büyümeyi de hiçbir şekilde ihmal etmeyeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın hep üstünde durduğu istihdam, üretim ve ihracat perspektifi içinde büyüme ve istihdamı da devam ettireceğiz. Ancak şöyle bir farkla bu dönemde büyümenin kompozisyonunda ciddi bir değişim olacak. Tüketim ağırlıklı bir büyümeden, yatırım, üretim ve ihracat ağırlık bir büyümeye doğru bir dönüşüm yaşayacağız. Yani enflasyonu olumsuz etkileyen bir büyüme değil, tamam aksine arz artışı sağlayarak ev ihracatla döviz kazancı sağlayarak enflasyonla mücadelemize katkı veren bir kompozisyona sahip bir büyümeyi öngörüyoruz. Bunları niye yapıyoruz?

    İnsanımızın geleceğe daha güvenli bakması için toplumsal, sosyal refah için yapıyoruz. Dolayısıyla sosyal adalet ve sosyal refah yine bu programımızın en temel unsurlarından biridir. Bütün tedbirlerimizi alırken gelir düzeyi düşük kesimleri, daha fazla sıkıntı yaşayan kesimleri mutlaka dikkate alarak, onları önceliklendirerek onların refahını nasıl artırabiliriz diye bir perspektifle bütün bu çalışmaları yürüteceğiz. Bu 4 temel amaç afetin yaralını sarmak enflasyonu tek haneye getirmek. Büyüme istihdamı devam ettirmek. Ve sosyal adalet ve refahı geliştirmek. Bu 4 amacı 3 tane temel amaçla gerçekleştireceğiz. Bu amaçlara giden 3 tane amacımız olacak. Birincisi mali disiplin; deprem harcamaları hariç olmak üzere çünkü onlar mecburen yapmamız gereken harcamalar.

    Yapısal bir bozulmaya yol açmadan bütçemizde yolumuza devam edeceğiz. Bu yıl ve gelecek yıl deprem harcamaları ağırlıklı olduğu için ister istemez bütçemizdeki açık yüksek olacak, milli gelire oranla yüzde 6,5 civarlarına çıkmış olacak. Ama hemen izleyen yıllarda bir düşüş trendine girecek. Ve 2026 yılında yüzde 3’ün altında bütçe açığıyla Türkiye yoluna devam edecek” dedi.

    Satın alma gücüne göre ise 11’inci ülke konumundayız

    Son 20 yılda yıllık ortalamalara göre Türkiye yüzde 5,5 büyüdü, dünya yüzde 3,6 büyüdü. Türkiye dünyanın aşağı yukarı 2 puan üzerinde büyüdü. Bu büyük bir başarıdır. Önümüzdeki dönem için dünyada da bizde de aşağı yönlü bir ivme var. Dünya büyümesi yüzde 3’ler civarına geliyor, ticaret maalesef daha da daralıyor. Türkiye’de ise depremin etkilerine rağmen ortalama 4,5 büyüme hızını bu dönemde gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Bunun sonucunda 2026 yılında 1,3 trilyonu aşan bir milli gelirimiz olacak diye tahmin ediyoruz. Böyle olduğu zaman, o gün ki kişi başına da böldüğümüzde 14 bin 855 dolarlık bir kişi başına gelir hedefliyoruz. Bu da bizi yüksek gelirli ülkeler ligine dahil ediyor. Dünya bankasının yaptığı bir hesaplama var.

    Ütün ülkeleri sınıflandırıyor. Düşük gelirli ülkeler, alt orta gelire sahip ülkeler, üst orta gelire sahip ülkeler, yüksek gelirli ülkeler şeklinde. Orada eşik değer 13 bin 845 dolar. Yani bir ülke kişi başına gelirini 13 bin 835 doların üzerine çıkardığında dünya bankası kriterlerine göre yüksek gelirli ülkeler ligine geçmiş oluyorsunuz. Türkiye bu plan döneminde inşallah bunu başaracak” dedi.

    “Bu dönemin sonunda inşallah yeniden tek haneli enflasyonu göreceğiz”

    14 Mayıs’ta yapılan genel seçimlerle siyasi belirsizliğin ortadan kalktığı gibi teknik anlamda da belirsizliklerin ortadan kaldırıldığında öngörülebilir arttırılacağını ifade eden Yılmaz konuşmasının devamında, “Yıllık 900 bin ilave istihdam, dönem boyunca da 2,7 milyon istihdam ön görüyoruz. Ama buna rağmen işsizlikte çok büyük bir gerileme olmayacak çünkü iş gücüne katılımda yüksek katılımlar ön görüyoruz. Bu dönemin sonunda inşallah yeniden tek haneli enflasyonu göreceğiz. Bunu geçmişte başardık yine başaracağız. İhracat ve turizmde önemli rakamlar göreceğiz. 2026 itibariyle ihracatımızın 300 milyar doların üzerine çıkmasını, turizm gelirlerimizin de 70 milyar doları aşmasını bekliyoruz.

    Bu yıl yüzde 4 çerçevesinde beklediğimiz cari açığımızın önümüzdeki dönemde kademeli olarak düşerek 2026’da yüzde 2’ler civarına gelmesini bekliyoruz. Ondan sonraki yıllarda da inşallah Türkiye cari fazlayı yakalayacaktır. Yapısal reformlarımız sonuç verdikçe, enerji başta olmak üzere bu dönüşümler meyvelerini verdikçe Türkiye farklı bir yapısal dönüşümü gerçekleştirecektir diye inanıyoruz. Dünyanın bu zor döneminde en büyük şansımız siyasi güvene ve istikrara sahip olmamızdır. Geçen mayıs ayında yapılan seçimlerde vatandaşımız siyasi belirsizlikleri ortadan kaldırdı. Belirsizlik ekonominin düşmanıdır. Belirsizliğin olduğu yerde yatırım olmaz, belirsizliğin öngörüldüğü yerde ekonomi gelişmez. Mayıs ayında siyasi belirsizlik ortadan kalktı, bu çalışmalarımızla da teknik olarak belirsizlikleri ortadan kaldırıp öngörülebilirliği arttırıyoruz ve inşallah önümüzdeki dönemde bunun meyvelerini, sonuçlarını hep birlikte göreceğiz.

    Şimdi dış dünyadan daha fazla kaynak akışının olacağı bir döneme doğru gidiyoruz. Rezervlerimizde şimdiden belli bir birikim sağlandı. Önümüzdeki dönemde bu inşallah daha da artarak devam edecek. Türkiye istikrarlı bir ülke, güçlü bir ülke, genç nüfusu olan, girişimcisi olan, eşsiz bir coğrafyası olan, büyük potansiyelleri olan bir ülke, tarımda, sanayide, turizmde, diğer hizmet sektörlerinde çok çeşitli fırsatları olan bir ülke, inşallah hep birlikte kamusu ile, özeli ile, sivil toplumu ile, akademisi ile bütün toplumsak kesimlerin katkısıyla bu potansiyelleri daha güçlü bir şekilde harekete geçireceğiz. Türkiye yüzyılı dediğimiz cumhuriyetimizin 2. Yüzyılını güçlü bir şekilde inşa edeceğiz. Bu orta vadeli programımız Türkiye yüz yılının ilk orta vadeli programı” şeklinde konuştu.

  • Cevdet Yılmaz, Nurdağı’nda incelemelerde bulundu

    Cevdet Yılmaz, Nurdağı’nda incelemelerde bulundu

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bir dizi ziyaret ve programlara katılmak üzere Gaziantep’e geldi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Gaziantep temasları çerçevesinde ilk olarak Kahramanmaraş merkezli depremlerden ciddi oranda etkilenen Nurdağı ilçesinde incelemelerde bulundu.

    İlçedeki konteyner kenti ziyaret eden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, depremzedelerle bir araya gelerek sorun ve sıkıntılarını dinledi. Yılmaz, daha sonrasında ise yetkililerden ilçede yapılan son çalışmalar hakkında bilgi aldı.
    Cumhurbaşkanı Yılmaz’a Gaziantep Valisi Kemal Çeber, Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, AK Parti Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül ile milletvekilleri ve kent protokolü eşlik etti.

  • “Kalkınmış bir ülke haline gelmek için çalışacağız”

    “Kalkınmış bir ülke haline gelmek için çalışacağız”

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, İstanbul Finans Merkezi’nde finans dünyasının temsilcileri ile bir araya geldi. Türkiye Yüzyılı hedefleri doğrultusunda yeni orta vadeli program hazırlıklarının ele alındığı toplantı sonrasında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Yılmaz, “Öncelikle Türkiye ve dünyanın içinde bulunduğu zorluklar kadar fırsatları da değerlendirdiğimiz bir toplantı oldu. Arkadaşlarımızın yeni ekonomi politikaları ve güncellenen politikalar konusunda genel bir memnuniyetini, desteğini ifade edebilirim. Çok arkadaşımız bu konuda para politikası konusunda, maliye konusunda alınan tedbirlerle ilgili desteklerini, memnuniyetlerini ifade ettiler. Özellikle Merkez Bankası’nı düzenleyici çerçeveyi sadeleştirme konusunda desteklediklerini, daha da fazlasını beklediklerini ifade ettiler. Son dönemde atılan adımların seçimler sonucu oluşan siyasi güven etkisiyle CDS oranlarında risk primi oranlarında düşüşlerden duyulan memnuniyeti dile getirdi arkadaşlarımız. Tabii bunun daha da iyileşmesi yönünde beklentilerini dile getirdiler. 700’lerden 400’lere kadar düştü.

    Bu düşüş bankacılık sistemimiz başta olmak üzere finans sistemimizin uluslararası kaynaklara erişimini kolaylaştırıcı ve maliyetlerini düşürücü bir etkide bulunuyor. Memnuniyet verici bir tablo. Hazırlıklarını sürdürmekte olduğumuz Orta vadeli programa da güçlü bir şekilde destek vermeye hazır olduklarını paylaştılar. Ben de kendilerine teşekkür ediyorum. Orta vadeli program eylül ayının ilk yarısında toplumla paylaşılmış olacak. Program ile birlikte hem içinde bulunduğumuz yılla ilgili rakam ve politikalarımızı güncellemiş olacağız hem de 3 yıla ilişkin yol haritamızı toplumla paylaşmış olacağız. Dolayısıyla öngörülebilirliğin arttığı bir ortama geçiş yapmış olacağız. Seçimlerden sonra siyasi öngörülebilirlik, siyasi güven oluştu ama teknik öngörülebilirlikle tahkim etmemiz gerekiyor. Orta vadeli program önemli bir kilometre taşı. Orta vadeli programdan sonra finans kesiminden arkadaşlarımızla birlikte uluslararası alanlarda daha yoğun bir çaba içine gireceğimizi ifade etmek isterim” dedi.

    “Bir taraftan enflasyonla mücadele edeceğiz, bir taraftan da kalkınmış bir ülke haline gelme perspektifi içinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz”

    Yılmaz, “Bu çerçevede son dönemde Körfez bölgesinde yapılan çalışmalar, Dünya Bankası gibi kurumlarla yapılan çalışmalar da gündeme geldi. Ayrıca AB ile daha pozitif bir vurgular yapıldı 9. Fasıl dediğimiz hizmetlerle birlikte AB’ye çalışma uygulandı. Biliyorsunuz bugünlerde Gümrük Birliği’nin modernizasyonunun güncellenmesi konusunu çalışıyoruz. Vize kolaylığı konusunda gündemimiz var. Yeni dönemde farklı konularda AB ile de ilişkilerin geliştirilmesi hepimizin üzerinde mutabık olduğu bir çerçeve. Bugünkü toplantıda memnuniyetle şunu gördüm; finans kesimi ile reel sektör arasındaki tamamlayıcılığı bu iki önemli mevzunun birlikte çalışılması gerektiğini görüyoruz. Bir taraftan sağlıklı işleyen bir finans piyasası ama diğer taraftan reel sektörün de ihtiyaçlarının karşılandığı piyasa buluşması çok önemli. Doğru konuların sağlıklı kaynaklarla oluşturulması ve doğru projelere yönlendirilmesi, finans sektörümüzün kalkınma sürecimize vereceği en büyük destek. Bu konuda da fikirler ifade edildi. Bir taraftan Merkez Bankasının para politikası gereği enflasyonla mücadele politikası, gereği yaptığı miktar sıkılaştırmaları, bir taraftan da tabii enflasyonla mücadele ederken resesyona düşmeme, yatırımı, üretimi, ihracatı devam ettirme çabamız var. Son dönemlerde yapılan miktar sıkılaştırmaları yatırımı, ihracatı ve üretimi kapsamıyor, bunları istisna kılıyor Merkez Bankamız. Net politika çerçevesi ortaya konulmuş durumda.

    Yine sürdürülebilir kalkınma perspektifi içerisinde Türkiye’yi üst orta gelirden yüksek gelirli ülkeler ligine çıkarma perspektifi içinde bilgi, teknoloji tabanlı katma değeri yüksek bir ekonomi inşa edilmesi için de yatak diye nitelediğimiz yatırımların kredilerinde daha nitelikli, daha seçici devam etmesi gerektiği hususunda da yine tartışmalar yaptık. Bu konuda bir çalışma başlatmış durumdayız. Önümüzdeki günlerde kamuoyuyla inşallah paylaşacağız. Geçmişten de çıkardığımız derslerle daha güçlü, daha nitelikli bir programı hayata geçireceğiz. Bir taraftan enflasyonla mücadele edeceğiz, bir taraftan da istikrarlı büyüme ve istikrar içinde büyüme hedefi içinde sosyal refahı artırma, kalkınmış bir ülke haline gelme perspektifi içinde seçici bir anlayış içinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.

    “Finans kesimi sadece parası olana para veren bir yapı olmamalı”

    Cevdet Yılmaz, “Finans sistemiyle ilgili yine üzerinde durduğumuz girişim sermayesi proje bazlı finansman gibi konular oldu. Burada da şunun altını çizdik; finans kesimi sadece parası olana para veren bir yapı olmamalı. Teminat sorunu yaşayan ama iyi projesi olan sermayesi olmasa da projesiyle finans arayan kesimlere de destek olan bir çerçeve de geliştirildi. Burada da bir mutabakat var. Özellikle girişim sermayesi konusunda atılan adımları bankalarımız kısaca özetlediler. Teknokentlere yeni bir bakış geliştirmenin altını çizdiler. Yatırım fonlarıyla ilgili düşüncelerini ifade etmiş oldular. Teminat sorunlarının daha etkili çözülmesi konusunda da görüşler ifade edildi. Bu çerçevede katılım finans ve kalkınma yatırım bankacılığı konuları da gündeme geldi. Buralarda daha etkili bir şekilde büyük projelere destek olan, sadece parası olana değil, iyi projesi olana destek olan bir sistemi nasıl geliştiririz konuşuldu” dedi.

    “Konut arzını artırmak, konut maliyetlerini düşürmek durumundayız”

    Yılmaz, “Konut, konut arzı konusunda çeşitli değerlendirmeler yapıldı. Konut arzını artırma, birinci konut edinimini özellikle daha güçlü bir şekilde teşvik edecek mekanizmalar üzerinde durduk. Bu konuda Merkez Bankasının da çalışmaları var BDDK ile birlikte. Önümüzdeki dönemde yeni adımlar bekliyoruz. Konut arzını artırmak durumundayız, konut maliyetlerini düşürmek durumundayız. Geçmişte DPT ve Dünya Bankası ortak bir çalışma yapmıştı. Rakamsal olarak şu tespit edilmişti; ilk konut edinimi hem sosyal refahı hem makro düzeyde istikrarı destekleyici bir hadise. Tasarruf oranlarını artırıyor ve sosyal refahı artırıyor. Kamu olarak biz ilk konut edinimini destekleyici bir çerçeve içinde hareket edeceğiz. Önümüzdeki süreçte belli platformlarda bir araya gelip istişarelerimize devam
    edeceğiz. Yazılı olarak da arkadaşlarımızdan orta vadeli programa ilişkin özellikle reform önerilerini, değişiklik önerilerini talep ettik. Bütün bakanlarımızla birlikte bunları değerlendireceğiz. Bu konular bir tek kişinin, kesimin altından kalkabileceği konular değil. Ekip çalışmasıyla kamu-özel diyaloğunun çok güçlü bir şekilde devam ettirilmesiyle ilgili” dedi.

    “Türkiye Yüzyılı bir tek kesimin, tarafın inşa edebileceği bir yüzyıl değil, 86 milyon hep birlikte inşa edeceğimiz bir yüzyıl”

    Yılmaz, “Siyasi istikrarı güçlü bir liderliği olan bir ülke olarak bütün toplumsal kesimlerle birlikte Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmek durumundayız. Cumhuriyetimizin 100. yılındayız. İkinci bir yüzyıla geçiyoruz, Biz buna Türkiye Yüzyılı diyoruz. Türkiye Yüzyılı bir tek kesimin, tarafın inşa edebileceği bir yüzyıl değil, 86 milyon hep birlikte inşa edeceğimiz bir yüzyıl. Bu zorlukların içinden çok daha güçlenmiş bir ülke olarak, çok daha yükselmiş bir millet olarak çıkacağız. Ama elbette ki süreç meselesi. Sabırla doğru politikaları izlememiz gerekiyor. Bugünden yarına her şey değişmiyor ama doğru yönde adımlar attığınız zaman belli bir süre sonra çok daha farklı bir perspektifin oluştuğunu hep birlikte görüyorsunuz. Bazen gündelik tartışmalardan kafamızı kaldırıp orta vadeye çok bakamıyoruz ama bunu yapmak durumundayız. Sadece gündelik tartışmalarla ülkemizi arzu ettiği hedeflere taşıyamayız. Türkiye güçlü tarihi olan bir ülke. Dünyada önde gelen ülkelerden bir tanesi. Önümüzdeki dönemde de hepimizin gayretiyle çok daha iyi yerlere ülkemizi taşıyacağız diyorum. Tekrar teşekkür ediyorum” dedi.

  • “Vergi reformu beklentisi var”

    “Vergi reformu beklentisi var”

    Fiyat istikrarı ve enflasyonla mücadele önerileri temalı “2023 Yılı 2. Yarıyıl Ekonomi ve İstişare Toplantısı” Ticaret Bakanlığı Söğütözü Yerleşkesi’nde başladı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlığında düzenlenen toplantıya Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı katıldı. Toplantıda ayrıca Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON), Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), Türkiye Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜMSİAD), Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB), Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND), İstanbul Ticaret Odası (İTO), İstanbul Sanayi Odası (İSO), Ankara Ticaret Odası (ATO), Ankara Sanayi Odası (ASO), Mersin Sanayici ve İş İnsanları Derneği (MESİAD), Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (İGİAD), Türkiye Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu (TAMPF), Birleşmiş Markalar Derneği (BMD), Türkiye Perakendeciler Federasyonu (PERDER), Gıda Perakendecileri Derneği, Tüm Restoranlar ve Turizmciler Derneği (TÜRES), Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (KONUTDER) ve e-ticaret platformları görüş ve önerileri ile katkı sunmak amacıyla yer aldı.

    4 saat süren toplantının ardından basın mensuplarına açıklama yapan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, dünyanın ve Türkiye’nin bölgesinin zorlu bir dönemden geçtiğinin toplantıda altının çizildiğini belirterek, “Pandemiden savaşlara, küresel tedarik zincirindeki kırılmalardan deprem afetine varıncaya kadar son yıllarda yaşadığımız sıkıntılar ve zorluklar ifade edildi. Ama aynı zamanda içinden geçtiğimiz sürecin getirdiği fırsatların da altı çizildi. Zorluklar var ama fırsatlar da var. Bu zorluklarla baş edebilmemiz ve fırsatları değerlendirebilmemiz bakımından doğru politikalar izlememiz gerektiği; bunu da ısrarla ve sabırla yapmamız gerektiği hususunda genel bir anlayış birliği olduğunu ifade edebilirim. Süreçleri iyi yönetmemiz gerektiği ve belirli bir süre sonra sonuç alacağımızı bilerek ısrarla doğru politikaları takip etmemiz gerektiği noktasında anlayış birliği olduğunu söyleyebilirim” şeklinde konuştu.

    “Enflasyonla mücadele, fiyat istikrarını sağlamak sadece ekonomik anlamda değil sosyal anlamda da son derece kıymetli”

    Kamu ve özel sektör olarak temel hedeflerinin istikrar içinde büyümek, kalkınmak ve sosyal refahı artırmak olduğunu aktaran Yılmaz, “Bu genel hedefimiz. Bu anlamda bir hedef birliği içindeyiz. Büyümeyle büyümeyi istikrarlı bir şekilde ve istikrarlı bir ortamda gerçekleştirmek önemli. Burada da üzerinde en fazla durulan konulardan biri serbest piyasanın ve rekabetin esas olduğu. Serbest piyasa ve rekabet ortamı içinde, güçlü işleyen bir hukuk sistemi içinde bu hedeflerimize ulaşmamızın altı çizildi. Bu çerçevede finansal istikrar ve fiyat istikrarının öneminin altı çizildi. Enflasyonla mücadele, fiyat istikrarını sağlamak sadece ekonomik anlamda değil sosyal anlamda da son derece kıymetli. Dolayısıyla enflasyonla mücadele edilmesi gerektiği, bunun da sabırla yapılması gerektiği, ısrarla yapılması gerektiği noktasında genel bir fikir birliği olduğunu ifade edebilirim” dedi.

    “Siyasi istikrar olmadan ekonomik istikrar olmuyor”

    Toplantıda ele alınan bir diğer konunun 14 Mayıs ve 28 Mayıs’taki seçimlerin ardından siyasi belirsizliklerin ortadan kalkması ve siyasi güven ve istikrarın devamı olduğunu ifade eden Yılmaz, “Siyasi istikrar olmadan ekonomik istikrar olmuyor. Dolayısıyla siyasi istikrarın devamı, yine ekonomi için son derece önemli olan belirsizliklerin azalması ve öngörülebilirliğin artırılması üzerinde en çok durulan hususlardan biri oldu. Burada siyasi tarafta belirsizlikler ortadan kalktı. Bir istikrar ortamındayız ama buna ilave olarak teknik anlamda kurumsal anlamda da belirsizliklerin azaltılması, öngörülebilirliğin artırılması hususunda çok arkadaşımız vurgu yaptı. Bu çerçevede hazırlıklarını devam ettirmekte olduğumuz ve eylül ayında kamuoyuna duyuracağımız Orta Vadeli Program’ın önemli bir işlev göreceğini hep birlikte kabul ettiğimizi ifade edebilirim. Yine ekip çalışmasına ve kurumsal kapasitelerin geliştirilmesine önemli vurgular yapıldığını ifade etmek durumundayım. Bütün bu konular Türkiye’nin güçlü bir şekilde hedeflerine yürümesine altı çizilen hususlar” değerlendirmesini yaptı.

    “Bütçe açığımızın belirli bir düzeyin üzerine çıkarılmaması açısından çalışmalarımız var”

    Yılmaz, enflasyonla ilgili olarak girdi maliyetlerini düşürücü, girdi maliyetlerini azaltıcı, arzı artırıcı politikaların önemi üzerinde durulduğunu kaydederek, “Tabii ki yine makro, para politikası, maliye politikası bunlarla ilgili genel bir çerçeve içinde arzı artırıcı, girdi maliyetlerini düşürücü politikalar üzerinde duruldu. Bu çerçevede gıda konusuna birçok arkadaşımız vurgu yaptı. Konut arzının artırılması, konut maliyetlerinin düşürülmesi noktasında önemli görüşler ifade edildi. Bir taraftan bütçede disiplini sağlarken bütçedeki deprem başta olmak üzere artan harcamaları, bütçe açığımızın belirli bir düzeyin üzerine çıkarılmaması açısından çalışmalarımız var. Bu çalışmalar çerçevesinde temel hedefimiz şu: Bütçede depremle ilgili yapılan tek seferlik harcamalar hariç Maastricht kriterleri civarında bir bütçeyle açığıyla Türkiye’nin yoluna devam etmesi. Bu çerçevede bazı tedbirler almış durumdayız. Gelir tedbirleri aldık. Ama bunlar yetmez. Harcama tedbirleri de mutlaka alınmalı. Bu çerçevede de genel bir beklentinin ifade edildiğini söyleyebilirim. Kamuda daha fazla tasarruf tedbiri alınması yönünde beklenti ifade edildi. Cumhurbaşkanlığımızın bu konuda bir genelgesi var. Hazine ve Maliye Bakanlığımızın yürüttüğü bir çalışma var. Bunları toplumla daha fazla önümüzdeki dönemde paylaşacağız. Tasarruf açığını genel anlamda engellemeye dönük cari açığı düşürmeye dönük tedbirler ifade edildi. Cari açık esasında bir tasarruf açığıdır. Yatırımlarınızla yatırımlarınızı finanse etmek için kullandığınız iç tasarruf arasındaki fark kadar dış tasarruf kullanmak zorunda kalırsınız. Bu da cari açığı doğurur. Dolayısıyla kamusuyla özel sektörüyle iç tasarruf oranlarımızı artırdığımızda cari açığı da zaten aşağıya çekmiş olacağız. Bu çerçevede sanayi politikalarının da önemli bir rol oynayacağını düşünüyoruz. Dışa bağımlılığı azaltıcı, yerli ve milli üretimi desteklemeli, özellikle ara malların yurt içi üretimine seçici destekler vermeliyiz şeklinde görüş birliğinin olduğunu ifade edebilirim. Sanayi kadar enerji alanında da aynı yaklaşımın olduğunu ifade etmek durumundayız” diye konuştu.

    “Toplumun bütün kesimlerinde bir vergi reformu beklentisi var”

    Yılmaz, vergi konularının toplantıda etraflı şekilde ele alındığı bilgisini vererek, “Daha önceden işçi kesimi ile farklı kesimlerle toplantılar yapmıştım. Oralarda da görüş birliği olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim. İşvereniyle, işçisiyle, muhasebecisiyle toplumun bütün kesimlerinde bir vergi reformu beklentisi olduğunu söyleyebilirim. Burada özellikle doğrudan vergilerin payının artırılmasına dönük, vergi sisteminin sadeleştirilmesine dönük beklentinin olduğunu ifade etmeliyim. Bir taraftan sosyal adaleti sağlayan diğer taraftan kamunun gelirini istikrarlı şekilde devam ettiren vergi reformuna ihtiyaç olduğunu bütün toplum kesimleri ifade ediyorlar” dedi.

    “Toplantıda sanayiye ayrılan arazinin artırılması gerektiği konusu konuşuldu”

    Toplantıda dijital dönüşüm ve dijital dönüşümün her alanda desteklenmesi konusunun gündeme geldiğinin altını çizen Yılmaz, şöyle devam etti:
    “Bir taraftan devlette e-devlet uygulamaları, diğer taraftan da özel sektörde bu dijitalleşme sürecinin devamı noktasında vurgular yapıldı. Sanayimizin arazi sorunu yine gündeme gelen bir konu. Burada uluslararası bazı karşılaştırmalar yapılarak sanayiye ayrılan arazinin artırılması gerektiği konusu konuşuldu. Elbette çevreye, tarıma, diğer konulara da dikkat ederek sanayinin ihtiyaç duyduğu araziyi uygun maliyetler sağlama noktasında bir çalışma konusu gündeme getirildi. İlgili bakanlarımız da özellikle Sanayi ve Teknoloji Bakanımız ve Tarım ve Orman Bakanımız bütüncül bir çerçeve içinde sağlıklı kriterlerle bu alanda çalışmalar yaptıklarını ifade ettiler.”

    “Kredilerde miktarsal sıkılaşma, yatırımımızı üretimimiz artıracak konularda daha esnek bir tutumda”

    Toplantıda sıklıkla finansman ve finansmana erişim konularının sıklıkla dile getirildiğine vurgu yapan Yılmaz, “Özellikle KOBİ’lerin finansmana erişim konusu en fazla dile getirilen konulardan biri oldu. Para politikamız çerçevesinde atılan bazı adımlar var. Kredilerde miktarsal sıkılaşma denilen uygulamalar yapılıyor. Ancak bu toplantıda da ifade edildiği üzere ihracat, yatırım ve üretim konuları istisna kılınmış durumda. Dolayısıyla aşırı tüketim noktasında veya büyümeyle çok ilgili olmayan noktalarda miktarsal sıkılaştırma yapılırken ihracatımızı artıracak, yatırımımızı üretimimiz artıracak konularda daha esnek bir tutum olduğunu ifade edebilirim. Bunun yansımalarını önümüzdeki aylarda daha iyi şekilde göreceğimizi ifade etmek isterim” dedi.

    “Dolayısıyla hem verimliliği büyümeyi artırıcı hem de istihdamı ve bölgesel kalkınmayı destekleyici çerçeve üzerinde duruldu”

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, ihracat ve döviz kazandırıcı faaliyetlerin kendileri için oldukça önemli olduklarını dile getirerek, “Ülkemizin bir taraftan ithal ürünleri yurt içinde üreterek ama bir taraftan da daha fazla ihracat yaparak, sadece mal ihracatı değil daha fazla hizmet ihracatı yaparak döviz kazandırıcı faaliyetleri geliştirmesi gerekiyor. Burada en az miktar kadar katma değerin çok önemli olduğu ifade edildi. Teknoloji içeriği, bilgi içeriği daha fazla katma değeri yüksek ürünlere doğru Türkiye’nin dönüşümü noktasında genel bir fikir birliği olduğunu ifade edebilirim. Bunu yaparken geleneksel sektörlerin, emek yoğun sektörleri de ihmal etmeden yapılması gerektiği de ifade edildi. Bir anlamda iki hatlı bir stratejiden bahsedebiliriz. Bir taraftan katma değeri teknolojik içeriği yüksek sektörlerde ihracatımızı, döviz kazandırıcı faaliyetleri geliştirmek, diğer taraftan emek yoğun istihdam yoğun sektörlerde de bölgesel politikalarımızı da dikkate alarak dönüşümü desteklemek ve buraları da ihmal etmemek şeklinde ifade edebilirim. Dolayısıyla hem verimliliği büyümeyi artırıcı hem de istihdamı ve bölgesel kalkınmayı destekleyici çerçeve üzerinde durulduğunu söyleyebilirim” diye konuştu.

    Toplantıda dile getirilen mesleki eğitim ve sanayi ile ekonominin ara iş gücü ihtiyacına ilişkin Yılmaz şunları kaydetti:
    “Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızın yaptığı değerlendirmeler de söz konusu. Burada en fazla üzerinde durulan nokta eğitim sistemimizde iş gücü piyasamızın ihtiyaçları arasındaki örtüşmenin artırılması konusu oldu. Diğer taraftan yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın yürüttüğü iş başında eğitim gibi staj imkanları üzerinde duruldu. Kamu özel iş birliği öne çıkan başlıklardan biri oldu. Özellikle son yıllarda prestijli firmalarımızın mesleki eğitim alanına girmiş olmaları, çok daha üst noktada puan alan öğrencilerimizin de mesleki eğitimi tercih etmelerine yol açıyor. Bu da kayda değer bir gelişme. Bizim ekonomimizin ihtiyaçlarını dikkate alarak bu mesleki eğitim konusu çok daha geniş bir şekilde ele almamız gerekiyor.”

    Yılmaz, verimliliği ve rekabeti artırıcı yapısal reformlar üzerinde durulduğunu belirterek, “Yapısal reformların iki boyutu olduğunu ifade etmek isterim. Birincisi yapısal reformlar orta vadede somut sonuçlar üreterek kıymetli değişime yol açarlar. Ama en az bunun kadar önemli olan beklentiler kanalıyla yapısal reformların yaptığı etkidir. Yapısal reform yapabilen ülkeler, geleceği daha parlak ülkelerdir. Dolayısıyla beklentilerin daha hızlı iyileştiği ülkelerdir. Yapısal reformlar bu yönüyle kısa vadede de hemen beklenti kanalıyla etkilerde bulunurlar. Dolayısıyla Türkiye olarak bizim hedefimiz, para politikaları, maliye politikalarının yanı sıra yapısal reformlarla yolumuz devam etmek. Bu konuda Orta Vadeli Programımıza dönük epeyce teklifler aldık. İnşallah eylül ayı içinde bu başlıkla toplumla paylaşacağız” diye konuştu.
    4 saat süren toplantı, katılımcıların Yılmaz’a teşekkür etmesinin ardından sona erdi.

  • Vergi artışlarındaki son durum ne? Cevdet Yılmaz açıkladı

    Vergi artışlarındaki son durum ne? Cevdet Yılmaz açıkladı

    “Seçimle birlikte Türkiye siyasi istikrarını pekiştirdi. Sayın Cumhurbaşkanımız güven tazeledi. Ekonomi belirsizlikten hoşlanmaz. Ekonomik aktörler güven ister. Siyasi anlamda önemli bir eşiği geçtik. Teknik olarak da belirsizlikleri ortadan kaldıracak çalışmalar sürdürüyoruz. Para politikası ekonomik politikanın bir bölümünü temsil ediyor. Ekonomi ekip işi. Bütün çalışmaların özetlendiği döküman orta vadeli program. Maliye politikası detayları ile yer alacak programda. Çok önemli dönüşümler yaşadık son günlerde. Bunun getirdiği mali yükler var. Ukrayna savaşından küresel ortama bütçeyi etkileyen süreçler var. Tüm bunlar orta vadeli programda netleşmiş olacak.

    Öngörülebilirliği çok daha artırmış olacağız. İstişarelerle bu programı şekillendiriyoruz. Para politikası sışında yapmamız gereken reformlar var. Ekonomi sadece finanstan ibare değil. Biz kalkınmakta olan bir ülkeyiz, yatırımları sürdürmemiz gerekli. Orta vadeli programda ekonomiye ilişkin emeği temsil eden kişiler olarak neler öneriyorlar, bunu dinleyeceğiz. Tüm toplantılarla orta vadeli programı netleştireceğiz.  Farklı sektörlerden toplantılar yapmaya devam edeceğiz. Öngörülebilirliği artıran bir program ortaya koymak istiyoruz.

    Enflasyon beklentilerimizin üstünde.

    Enflasyon beklentilerimizin elbette üstünde. Neden böyle bir tablo ile karşı karşıya kaldık? Depremin de etkisi var. Kurlarda uzun süre istikrarlı bir seyir vardı. Son dönemde kur reel bir zemine gelmiş oldu. 15 milyar dolar Merkez Bankamız son dönemde rezerv biriktirdi. Kurlardaki yükseliş enflasyonist bir etki yaptı ve beklentilerimizi güncellememiz gerekti. Enflasyonla mücadeleyi kararlı bir şekilde devam ettireceğiz. Deprem etkisi hariç, AB standartlarında bir bütçe açığı tutturmak istiyoruz. Para politikası çerçevesinde baktığımızda 2026’da faiz ve enflasyonu tek haneye düşürme hedefimiz var. Enflasyon sadece para politikasının da konusu değil. Yapısal reformlarımız da yer alacak.

    Birleşik Arap Emirlikleri ile imzalanan anlaşma

    İhracat finansmanı için 3 milyar, deprem finansmanı için 8,5 milyar dolar gelecek Birleşik Arap Emirlikleri ile imzalanan anlaşma doğrultusunda.  Hazine gerekli görüşmeleri yürütüyor. Bunlar hızlı gerçekleşecek diye bekliyoruz. Suudi Arabistan ile tarihimizin en yüksek savunma sanayii anlaşması gerçekleştirildi. En önemlisi BAE ile yapılan ve somutlaştırılmış olan anlaşma. Enerji fiyatlarının yükseldiği bir dönemden geçtik. Körfez ülkelerinde ciddi bir kaynak oluştu. Bu kaynakları dünyanın farklı ülkelerinde değerlendirme niyetindeler. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu döviz girişi ve doğrudan yatırım konusunda avantaj sağlayacak.

    Savunma sanayii’ndeki yatırımlar

    Proje bazlı yatırımlarla kaynak girişi olacak. Enerjide Türkiye’nin muazzam bir yatırım potansiyeli var. Cari açığımızın önemli bir kısmını enerji oluşturuyor. Buralarda mutlaka daha fazla uluslararası sermayeyi cezbetmesi gerekiyor. Cari açığımızı düşürük makro ekonomik istikrarımıza katkı sağlayacak. Sayın Cumhurbaşkanımız sayesinde Türkiye savunma sanayiinde ciddi bir atılım gerçekleştirdi. 2028’den önce 10 milyar dolar olan ihracat hedefimize daha önceden ulaşacağız. Körfez ülkeleri de bunun bir parçası.

    Vergi artışlarına neden olan unsurlar? 

    11 ilimizi etkileyen tarihimizin en büyük felaketini yaşadık. Vergi artışlarındaki ana unsur deprem. Enflasyonist etki hem giderlerinizi hem gelirlerinizi artırıyor. Kamu son dönemde enerji fiyatlarını sübvanse etti.  Kamuda giderler artarken gelirlerin de artması gerekiyor. Ücret artışlarıyla bütçe imkanlarını zorlayarak artışlar yapıldı. Ama ağırlıklı faktör deprem etkisi. Birkaç yıl içinde bu artışları yapıp bitireceğiz. Kamu da fedakarlık yapılacak. Cumhurbaşkanımızın bir tasarruf genelgesi var, hala yürürlükte. Bu ay sonuna kadar ilave tasarruf tedbirleri istendi. Tasarruf kaynakları kullanmamak değildir, kaynakları verimli kullanmak demektir.

    Şu an itibarıyla bütçede dengeleri kurmuş durumdayız. Kurumlar vergisini 5 puan artırdık. İhracatçılar için 1 puan artırdık. Bundan sonra Meclis’e bir düzenleme gelir mi? Bu Meclisimizin takdirinde. Bizim öngördüğümüz değişiklikleri yapmış durumdayız. Kendiliğinden güncellenecek vergiler dışında ek bir vergiyi, ilave bir vergiyi yıl sonuna kadar tartışma durumu yok. Biz bütçe çerçevesinde almamız gereken tedbirleri bu yıl için aldığımız kanaatteyiz.

    Enflasyonun arttığı ortamda kur artmadı ve TL değer kazandı.

    Nominal kur ve reel kur denen bir şey var. Nominal kur uzun süre artmadı. Enflasyonun arttığı ortamda kur artmadı ve TL değer kazandı. Bugün geldiğimiz noktada reel kurun enflasyonun etkisini ortaya koyduğu bir dönem oldu. Önümüzdeki dönemde böyle bir hareketlenme beklenmemektedir. Bundan sonraki süreç daha normal bir seyir içerisinde arz talep dengesi içerisinde yürüyecektir. Aldığımız tedbirler kuru daha istikrarlı bir zemine oturtacaktır.

    KKM’nin tamamını Merkez Bankası yönetecek.

    Kur korumalı mevduat kurun aşırı istikrarsızlaştığı dönemde devreye girdi. Tabiatı itibarıyla geçici bir mekanizma. Bugün geldiğimiz noktada hemen vazgeçilecek bir mekanizma değil. Şu anda böyle bir gündemimiz yok. KKM’nin tamamını Merkez Bankası yönetecek. Bütünlük içerisinde süreç yönetilmiş olacak. KKM’nin amacı kur istikrarını korumak. Bütçedeki ön görülebilirliği de artırmış olacak. Bundan sonraki süreci Merkez Bankamız daha etkili bir şekilde yönetecektir.”

  • “Körfez ülkelerine ziyaretler olabilir”

    “Körfez ülkelerine ziyaretler olabilir”

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Beştepe’de düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı’nın ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Körfez ülkelerine ziyaretinden iyi neticeler çıktığını belirterek, altyapısı hazırlanmış ve belli bir olgunluğa getirilmiş konuların da sonuca ulaştığını ifade etti. Yılmaz, bu sebepten dolayı da aynı anlayışla başka ülkelere de ziyaret olabileceğini dile getirdi.

    Yılmaz, “Kuveyt ve Bahreyn gibi ülkeler başta olmak üzere yeni ziyaretler olası mı?” sorusuna ise, “Neden olmasın” sözleriyle cevap verdi.
    Doğrudan yatırım anlamına gelecek bazı yatırımların satışı ile ilgili spekülasyonlarla ilgili soru üzerine Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz şöyle cevap verdi:
    “Burada ağırlıklı olarak doğrudan yatırım zaten proje bazlı. İşte burada enerji ağırlıklı biliyorsunuz. Yenilenebilir enerjiye yatırım yapılacak.”
    Ayrıca Yılmaz, “İçerik olarak ne zaman çerçevesi netleşmiş olur?” sorusunu ise, “Bakanlarımızın her biri kendi sektörlerinde projelerin muhataplarıyla çalışacaklar” diye cevapladı.

    Bir gazetecinin sosyal medyada yer alan Alsancak limanının satışı iddialarını sorması üzerine Yılmaz, “Bu tür şeylere girmeyi doğru bulmuyorum. Her bakanımız kendi alanıyla ilgili çalışıyor, çok geniş bir yelpaze bu. Sonuçta kazan kazan ilişkisi diyelim. Türkiye’ye gelip yatırım yapacaklar. Ağırlıklı kısmı FDI dediğimiz doğrudan yatırım” açıklamasında bulundu.

    Daha sonra ise Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:
    “Değişik aşamada olan konular var. Bir kısmı hemen sonuçlanacak. Bir kısmı zaman istiyor. Mesela ihracat finansmanı diyelim o çok kolay veya deprem tahvili hemen olabilecek şeyler. Bir de bazı projelerde öteden beri müzakere ile olgunlaşmış belli bir seviyeye gelmiş işler daha hızlı devreye girecek. Üzerinde çalışılması gereken hususlarda zaman içinde olgunlaştırılacak ve hayata geçirilecek.”
    Körfezden gelen kaynağın nasıl yönlendirileceğini de değerlendiren Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Bu kaynak özellikle ihracatçılarımızı bayağı rahatlatacak. İhracat finansmanı kısmı. En önemli meselelerimizden biri ihracatı, turizmi her türlü döviz kazandırıcı faaliyeti teşvik etmek desteklemek. Bu açıdan çok önemli bir inisiyatif” şeklinde konuştu.

  • “15 Temmuz’u unutmayacağız”

    “15 Temmuz’u unutmayacağız”

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, SETA’nın düzenlendiği ‘7. Yılında 15 Temmuz Sempozyumu’na katıldı. Konuşmasında 15 Temmuz ruhunu her daim canlı tutmakta fayda gördüğünü ifade eden Yılmaz, “O gece, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin bombalanmasıyla demokrasinin en karanlık ve utanç verici gecesi olarak başlamış, sabahı ise demokrasinin en aydınlık sabahı olmuştur. Burada özellikle Cumhurbaşkanlığının ve TBMM’nin bombalanması hadisesi bence iyi analiz edilmeli. Bu iki mekan milli iradenin sembolü olan mekandır. Bu iki mekana yapılan saldırı millete, milli iradeye karşı bir kalkışma olduğunun çok açık bir göstergesidir. Asker kıyafeti giymiş hainler, milletin vergileriyle alınmış silahlarla, imkanlarla milletin en yüksek temsil makamlarına bu saldırıyı gerçekleştirdiler. Bu da bu hain darbe girişiminin tabiatı hakkında en güzel şekilde fikir veriyor diye düşünüyorum. Ülkemiz 15 Temmuz 2016 tarihinde kanlı, vahşi ve alçakça bir saldırıyla tarihin kaydettiği en büyük ihanet girişimlerinden biriyle karşı karşıya kalmıştır. Türk siyasi tarihi birçok darbe ve darbe girişimi görmüştür ve her darbe ülkemize büyük kayıplar verdirmiştir. Ekonomik olarak kayıplar verdirmiştir, demokratik standartlarımızı aşağıya çekerek kayıplar verdirmiştir, dünyadaki konumu daha zayıf bir noktaya götürerek ülkemize ve milletimize zarar vermiştir. Demokratik bir ortamda darbeye kalkışanlar, milli iradeye karşı olanlardır” diye konuştu.

    Bütün darbeler ve darbecilerin fıtratı gereği gayri milli olduğunu vurgulayan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
    “Bu darbeyi yapanlar, mutlaka dış bir takım çevreler, odaklarla bağlantılı yapılardır. Asıl hedefleri millettir. 15 Temmuz, ağır neticeleri ve milletimizin verdiği karşılıkla ayrı bir dönüm noktası olmuştur. Devlet organlarına sızmış gizli bir terör örgütü olan FETÖ, demokrasiyi yıkmaya ve demokratik yollarla seçilmiş hükümeti önce yargı yoluyla, daha sonra doğrudan silah kullanarak devirmeye kalkıştı. Hamdolsun bu darbe girişimi, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın milletimizi meydanlara çağrısı ile ve asil milletimizin onurlu mücadelesiyle engellenmiştir. 15 Temmuz, milletimizin istiklaline ve istikbaline canı pahasına sahip çıktığı gündür. Dünya demokrasi tarihine geçecek kıymette olan bu tarihe maalesef demokratik dünya beklenen sahiplenmeyi gösterememiştir. O gece bizimle aynı hassasiyetleri paylaşan dünyadan çok farklı insanlar olmuştur, onları saygıyla selamlıyorum. Batı dünyası bu mücadeleye gereken değeri gösterememiştir. Bunun başında da uluslararası medya gelmektedir ve kötü bir imtihan vermiştir. Kendi medyamızın buradaki duruşunu da takdirle karşıladığımızı belirtmek isterim. Burada iyi bir imtihandan geçti. Başka bir ülkede böyle bir olay yaşanmış olsa demokrasi tarihine geçerdi bu, uluslararası anlamda anılırdı ama Türkiye’deki şanlı direnişin üstü örtülmeye çalışılmıştır. O gece ülkemizin Nene Hatunlarını, Ulubatlı gibi sancağı omuzlayan Hasanlarını, gözünü kırpmadan şehadete koşan Ömerlerini gördük. Kalpleri vatan sevgisi ile dolu kahramanlarımızı, mukaddes değerleri uğruna gözlerini kırpmadan canlarını feda eden aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi asla unutmayacak, unutturmayacağız. Vatan ve bayrak uğruna şehadete yürüyen tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlıklı bir ömür diliyorum.”

    “FETÖ ve benzeri dışarıdan beslenen örgütler aslında Türkiye’yi kontrol altına almak isteyen çevrelerin enstrümanlarıdır” diyen Yılmaz sözlerini şu şekilde sürdürdü:
    “Böyle zararlı oluşumlar, Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki ‘tam bağımsız Türkiye’ yürüyüşüne vesayetlerle çelme takmak isteyenlerin aparatlarıdır. Kendi göbeğini kendi kesen, bölgede kendi sözünü söyleyen Türkiye’yi durdurmak isteyen taraflar, FETÖ gibi kukla terör yapılarını beslemişlerdir. Yine Ortadoğu’yu dizayn etme çabasında olanlarla FETÖ’nün hain planları arasındaki bağlantıyı görmek mümkündür. 15 Temmuz sonrasında Orta Doğu’da yaşanan gelişmelerin tesadüf olmadığı da ortadadır. Türkiye, 15 Temmuz’u izleyen dönemde terörle topyekün sarsılmaz bir mücadeleye girişmiş, sınırlarımızın içinde ve dışında tüm terör hücreleri birer birer çökertilmeye başlanmıştır. 15 Temmuz’dan sonra sınır ötesi operasyonları başarıyla icra etmemiz aslında FETÖ’nün neleri engellediğini göstermektedir. Hemen yanı başımızda dizayn edilen terör devleti senaryoları bertaraf edilmiş, yeni yönetim sistemi reformuyla da güvenliğimiz teminat altına alınmıştır. Güvenlik güçlerimizin ve istihbarat teşkilatımızın titiz çalışmaları ile kendini gizleyen terör örgütü üyelerinin önemli bir kısmı belirlenerek, kamu bünyesinden temizlenmiştir. Hain FETÖ’nün mahrem yapılanmalarına yönelik operasyonlarla örgütün finansal kaynaklarına ve yeniden yapılanma planlarına ağır darbeler vurulmuştur. Yargı organlarımız bir taraftan terörle mücadele işlemlerini fedakârlıkla yürütürken, bir yandan da tespit ettiği örgüt üyelerini kendi içinden ivedilikle uzaklaştırmıştır.“

    Yılmaz, yabancı muhataplarla gerçekleşen görüşmelerde FETÖ’nün organize suç ve casusluk örgütü kimliğine dikkat çektiklerini belirtti. 20 ülkede 228 FETÖ iltisaklı okulun kapatıldığı bilgisini veren Yılmaz, “FETÖ’nün mevcudiyet ve faaliyet gösterdiği tüm ülkeler için güvenlik tehdidi teşkil ettiğini özellikle vurguluyoruz. Yurt dışındaki FETÖ iltisaklı eğitim kurumlarının kapatılması, FETÖ unsurlarından arındırılması ve Türkiye Maarif Vakfı’na devredilmesine yönelik girişimlerimiz de devam etmektedir. FETÖ iltisaklı şahısların ülkemize iadeleri ile malvarlıklarının dondurulması taleplerimizi de yabancı muhataplarımız nezdinde gündemde tutuyoruz. Bu girişimlerimiz neticesinde FETÖ iltisaklı oluşumlara karşı çeşitli idari ve yargı süreçlerinin başlatılması sağlanmıştır. Çeşitli ülkeler ve uluslararası örgütler, FETÖ’yü terör örgütü olarak ilan etmişlerdir. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvuruları kapsamında imzalanan Üçlü Mutabakat Muhtırası’nda da FETÖ bir terör örgütü olarak kayda geçmiştir. Yoğun girişimlerimiz neticesinde 20 ülkede 228 FETÖ iltisaklı okul kapatılıp, Türkiye Maarif Vakfı’na devredilmiştir. Cumhur İttifakı olarak Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Türk demokrasisine vurulan vesayet prangalarının kırılması yönünde tarihi adımlar attık; atmaya da devam edeceğiz” diye konuştu.

    28 Mayıs seçim sürecinde FETÖ ve PKK’nın destek açıklamaları yaptıkları 7’li koalisyona millet tarafından geçit verilmediğini ifade eden Yılmaz, “Aklını örgütlere kiraya vererek yurt dışına kaçan teröristler, 7’li masadan medet umarak dönüş bileti planlamaları yapıyordu. Milletimiz bir kez daha hain planlara dur dedi. Teröre terör, teröriste terörist diyemeyenleri vatandaşımız gördü ve kararını ona göre verdi. Tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi milli mutabakat zemininde buluşarak istiklaline ve istikbaline sahip çıktı. Cumhur İttifakı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde almış olduğu çoğunluk ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha cumhurbaşkanı seçilmesi, milletimizin Türkiye’ye karşı oynanan oyunları net şekilde anladığının göstergesidir. Milletten aldığımız bu güçlü destekle 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’nde bir kez daha tüm dünyaya sesleniyoruz; Türkiye artık eski Türkiye değildir.

    Türkiye Yüzyılı’nda başta FETÖ ve PKK olmak üzere her türlü terör örgütü ile mücadelemiz içeride ve dışarıda kararlılıkla sürecektir. Türkiye’nin bağımsızlığına, milletin egemenliğine ve vatandaşımızın özgür iradesine kasteden hiçbir yapılanmaya geçit vermeyeceğiz. 15 Temmuz’u unutmayacağız. Gençlerimizi, sivil toplum geleneğimizi, geleceğimizi ve bağımsızlığımızı hedefe koyan tüm çevrelere gereken cevabı vereceğiz. Türkiye Yüzyılı’nda milletimiz Anadolu irfanıyla aklını kullanıp böyle yapılardan uzak dururken, devlet aklı da FETÖ gibi örgütleri kaynağında kurutmaya devam edecektir. FETÖ ve benzeri yapılanmaların panzehiri özgür düşünen bireyler ve devlet
    aklı ile hareket eden bağımsız yönetimlerdir. Bağımsızlığımız, özgürlüğümüz, birlik ve beraberliğimiz daim olsun inşallah” şeklinde konuştu.

  • Yılmaz’dan ‘Ercan Havalimanı’ açıklaması

    Yılmaz’dan ‘Ercan Havalimanı’ açıklaması

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde KKTC Başbakanı Ünal Üstel ve beraberindeki heyetle bir araya geldi. Görüşme sonrasında ikili bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Yılmaz, KKTC Başbakanı Ünal Üstel ve heyetini ağırlamaktan memnun olduklarını ifade etti. KKTC’nin Türkiye Yüzyılı’nda her alanda kapasitesinin güçlendirilmesi, kendi kendine yeten ve üreten; sürdürülebilir bir ekonomiye sahip olması önceliği olduklarını ifade eden Yılmaz, “Türkiye-KKTC iş birliğinin yasal dayanağını oluşturan 2023 yılı İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşmasının onay süreci tamamlanmıştır. Sayın Başbakan ve kıymetli Bakanlarla bu kapsamda bugün yoğun bir gündemle bir araya geldik. KKTC’de ortaklaşa yürüttüğümüz projeler başta olmak üzere siyasi ve ekonomik alanlardaki gelişmeleri ele aldık.

    Başbakan Sayın Üstel ve Hükümeti ile Yeni Ercan Havalimanı başta olmak üzere iş birliği projelerinin öngördüğümüz takvimler çerçevesinde tamamlanarak Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin hizmetine sunulması hususunda kararlılığımızı teyit ettik. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ne bürokratik süreçlerle ne de teknik sebeplerle kaybedecek 1 dakikası bile yoktur. Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda uluslararası standartlarda hizmet verecek Ercan Havalimanı’nın yeni pist ve terminalinin hızla tamamlanması konusu bugünkü gündemimizin başında geliyor. Çabamız Sayın Cumhurbaşkanımız açıkladığı takvim çerçevesinde; yeni terminal binasının 20 Temmuz’a kadar hazır olacak şekilde yetişmesi yönündedir. Kıbrıs adasının en büyük havalimanı, KKTC’nin cazibe vitrini olacak bu önemli yatırımı en kısa zamanda Kıbrıs Türkü’ne kazandıracağız. Bununla birlikte; KKTC’nin enerji arz güvenliğini kalıcı olarak sağlayacak ve kalıcı çözüm, kesin çözüm olacak ‘Enterkonnekte Enerji Sistemi’, Kıbrıs Türkü’nün temsiliyet mührü Cumhurbaşkanlığı ve Cumhuriyet Meclisi Hizmet Binaları Projesi ve bir diğer önemli ortak çalışmamız olan Derinya Sosyal Konut Projesi gibi önemli kalkınma iş birlikleri gündemimizde yer almaya devam ediyor” dedi.

    Birçok Kıbrıs meselesini ele aldıklarını KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’ın ortaya koyduğu vizyona Türkiye’nin tam desteğini yinelediklerini vurgulayan Yılmaz, “Kıbrıs’ta bir çözüme ulaşılabilmesi için Kıbrıs Türklerinin özden gelen hakları olan egemen eşitliklerinin ve eşit uluslararası statülerinin teyit edilmesinin gerekliliği konusunda görüş birliğimizi ortaya koyduk. Ada’da bugün iki eşit halk, iki eşit devlet vardır. Her ne kadar bazı çevreler bunu görmezden gelse de. Ancak ve ancak bu gerçek etrafında şekillenen bir çözüm adil ve kalıcı olabilir. Ada’da varılacak çözümün bölgesel açıdan da son derece olumlu etkileri olacağı aşikardır. Bu yöndeki samimi ve yapıcı gayretlere KKTC ile birlikte olumlu cevap vermeye her zaman hazırız. İş birliğimizi gönüldaşlık temelinde; çözüm ve kalkınma odaklı bir anlayışla güçlendirmeye devam edeceğiz” diye konuştu.

  • Yılmaz’dan İsveç makamlarına çağrı

    Yılmaz’dan İsveç makamlarına çağrı

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Kurban Bayramı’nın ikinci gününde Adıyaman’a gelerek depremzedelerle bayramlaştı. Adıyaman ziyaretinde ilk olarak valiliği ziyaret eden ve burada yapılan çalışmalar ile ilgili brifing alan Yılmaz, daha sonra açıklamalarda bulundu.
    Deprem bölgesinde yapılan çalışmaları anlatan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, İsveç’te Kur’an-ı Kerim’e yapılan alçak saldırıyla ilgili gazetecinin sorucusunu cevapladı.

    İsveç’e yönelik sert ifadeler kullanan Yılmaz, “İsveç’teki saldırı gerçekten hepimizi derinden üzdü. Daha önce de maalesef yaşandı. İfade hürriyeti kisvesi altında, nefret suçlarını hiçbir şekilde mazur gösteremezsiniz, kabul edemezsiniz. Kur’an-ı Kerim’imize kutsal kitabımıza yapılan bu saldırı, aslında yüz milyonlarca insanı rencide etmeye dönük bir saldırıdır. Provokatif bir saldırıdır. İslamofobik, yabancı düşmanı bir saldırıdır. Esas itibariyle nefret suçu teşkil eder. Aynı zamanda ırkçı bir yaklaşımı ortaya koyar. Dolayısıyla bütün bu vasıflarıyla baktığınız zaman bu saldırının, bu yapılan eylemin hiçbir şekilde ifade hürriyetiyle meşru gösterilmesi kabul edilemez. İsveç makamlarının biz bu konularda biran önce harekete geçmesini ve gereğini yapmasını bekliyoruz. Teröristlere, nefret suçu işleyenlere, ırkçılara, yabancı düşmanlarına tolarans göstermek hiçbir şekilde bir ülkeye kazandırmaz. Bunları demokratik değerlerle de izah edemezsiniz. Bu tür hadiseler gerçek anlamda ifade hürriyetini de baltalayan, demokratik değerleri de baltalayan hadiselerdir. Kutsal kitabımız bu yapılan hakaretlerden en küçük bir şey kaybetmez. Değerinden hiçbir zaman bir şey kaybetmez ama bu tür nefret suçlarını işleyenler, ırkçı yaklaşım gösterenler ve bunlara sessiz kalanlar, bunları tolere edenler kaybederler, bununda altını çizmek isterim. İsveç makamlarını ve bütün ilgilileri bir an önce harekete geçmeye ve bir daha bu tür aşağılık diyeceğimiz eylemlerin gerçekleşmesine engel olmaya davet ediyorum. Uluslararası camiayı da bu konularda uluslararası hukuk oluşturma anlamında da çaba sarf etmeye davet ediyorum” ifadelerini kullandı.

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz açıklama sonrasında deprem sonrası oluşturulan Balıkesir Çarşı’nda esnafı ziyaret etti. Esnafla sohbet eden Yılmaz, esnafın bayramını kutladı.

  • Cevdet Yılmaz’dan asgari ücret açıklaması

    Cevdet Yılmaz’dan asgari ücret açıklaması

    İlk yurt dışı ziyareti kapsamında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) başkenti Lefkoşa’da bulunan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçiliğinden katıldığı Haber Global canlı yayınında soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.

    Yılmaz, milyonlarca çalışanın merakla beklediği asgari ücret artışına ilişkin, işveren, işçi ve kamu tarafının bir müzakere süreci yürüttüğünü hatırlattı.

    Normalde yılda bir kez olan görüşmelerin, çalışanların enflasyona ezdirilmemesi için 6 aylık periyotta yapıldığına işaret eden Yılmaz, “Temenni ederiz ki bu üç kesim bir ortak noktada anlaşsınlar. O da nedir? Çalışanlarımızın enflasyona ezdirilmemesi.” dedi.

    MEMUR VE EN DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞLARI

    Memur ve emekli maaşlarına yapılacak zam konusunda çalışmanın TBMM’de devam edeceğini işaret eden Yılmaz, şöyle konuştu:

    “Meclisimiz bayramdan sonra çalışma kararı aldı. İlk 6 ayın enflasyonunu da temmuz ayında görmüş olacağız. Bütün bunlar çerçevesinde bir değerlendirme yapılacak. Gerek asgari ücret gerek 22 bin lira en az memur maaşı meselesi, bizim seçim beyannamemizde ortaya koyduğumuz taahhütler. Biz, her zaman ne dediysek onu yapma gayreti içinde olan bir parti olduk. Dolayısıyla hiç geciktirmeden bu taahhütlerimizi temmuz ayı içeresinde gerçekleştirme yönünde bir gayret içindeyiz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız, Hazine ve Maliye Bakanlığımızla, ilgili taraflarla birlikte çalışmalarını yapıyorlar. Meclisimiz son sözü söyleyecek. Burada da Meclisimizin iradesine saygı göstermek durumundayız.”

    Yılmaz, TBMM tatile girmeden bu düzenlemenin öncelikli bir şekilde ele alınacağını dile getirdi.

    “Yeni dönemde ekonomide nasıl bir politika izlenecek? Merkez Bankası’nın politika faizinde bir güncelleme olur mu?” sorusu üzerine Yılmaz, ortak akılla, istişareyle hareket ettiklerini söyledi.

    Yılmaz, Merkez Bankası’nın, kanunların çizdiği bir çerçevesinin bulunduğunu belirterek, bankanın, fiyat istikrarı ile istihdam ve kalkınma politikalarına destek olma misyonunun bulunduğunu hatırlattı.

    Bu politikaların, istikrar içinde büyümek, geliri adil bir şekilde geniş kesimlere dağıtmak ve teknolojik atılım çerçevesinde şekillendiğini dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti:

    “Burada güncelleme ihtiyacı da doğabiliyor zaman zaman. Dünyanın, Türkiye’nin şartlarına göre güncelleme ihtiyaçları çıkıyor. Bugün baktığınızda bütün dünyada bir problem var. Büyüme hızı aşağı doğru gidiyor, bir taraftan da enflasyon var. Enflasyonla resesyonu dengelemeye çalışan bir dünya manzarası var karşımızda. Biz de son 3 yılda iyi bir büyüme performansı, çok iyi bir istihdam, ihracat, turizm artışı yakaladık. Ama şimdi vatandaşımızın da birinci önceliği olan enflasyona odaklanmış durumdayız. Dengeli bir şekilde, diğer hedeflerimizi de ihmal etmeden enflasyona daha büyük bir öncelik atfediyoruz. Dolayısıyla Merkez Bankamız ve Hazine ve Maliye Bakanlığımız bu konularda yoğun bir çalışma sergiliyorlar. Burada Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığı var. Uzun ve orta vadede amacımız ne? Hem faizler hem enflasyon düşsün. Uzun vadede varmak istediğimiz yer belli. Büyümemizi, istihdamımızı devam ettirelim.”

    Yatırımlar için uygun bir finansal ortamın önemine işaret eden Yılmaz, “Merkez Bankası değerlendirmelerini yapacaktır. Hep birlikte sonucunu takip edeceğiz.” dedi.

    ERCAN HAVALİMANI’NIN YENİ TERMİNAL BİNASINDA SON DURUM

    Ercan Havalimanı’nın yeni terminal binasında çalışmaların tamamlanmasının 20 Temmuz’a yetişip yetişmeyeceğinin sorulması üzerine Yılmaz, “Yetişecek inşallah, bütün gayretimizle bu yönde çalışıyoruz. Bugün de terminal binasını inceledik, ben çok etkilendim, çok güzel bir terminal binası. Bağlantı yollarına kadar yapılmış. Sayın Cumhurbaşkanı’mız da 20 Temmuz’da bu havalimanına inmek istediğini söyledi. Biz de Ulaştırma Bakanı’mızla, Devlet Hava Meydanları ve teknik bir ekiple birlikte geldik. İnşallah, gereği neyse, Türkiye’den gelen ekipler ve KKTC’deki ekipler ortaklaşa, yüklenici firmalar hep birlikte gayret edeceğiz.” diye konuştu.