Etiket: çevre kirliliği

  • Türkiye’nin en kirli kentleri: Listede Bursa’da var

    Türkiye’nin en kirli kentleri: Listede Bursa’da var

    Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Geomatik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu ve akademisyenler, fosil yakıtların çevreyi nasıl kirlettiğini uydu verileriyle ortaya çıkaran bir yazılım geliştirdi. 2018 yılından bugüne günlük veya aylık toplanan verilerde; İstanbul, Ankara ve İzmir’in Türkiye’nin en kirli kentleri olduğu tespit edildi. Bu illeri Bursa, Kocaeli gibi sanayi ve ulaşımın yoğun olduğu iller takip etti. Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, “Özellikle pandemi nedeniyle kapanmanın olduğu, ulaşımın yasaklandığı dönemlerde kirlilik son derece azalmış. Ama açılmayla birlikte ulaşımın artmasıyla yeniden kirlilik miktarının arttığını gördük” dedi.

    Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu, Doç. Dr. Aliihsan Şekertekin ve yüksek lisans öğrencisi Fatemeh Ghasempour ile birlikte, uydu verilerini kullanarak fosil yakıtların yarattığı çevre kirliliğinin tespitini sağlayan bir yazılım geliştirdi. Yazılım kapsamında NO2 (azotdioksit) fosil yakıtların, yani gaz, kömür ve yağların yanması sonucunda ortaya çıkan hava kirleticilerin Türkiye genelinde hangi illerde ne kadar kirliliğe neden olduğu ortaya çıkartıldı. Uyduya dayalı verilerde, Türkiye’nin 2018, 2019, 2020 ve 2021 Eylül ayı ortalamalarının istatistiki verileri hesaplandı. Buna göre Türkiye’nin en kirli illeri, nüfusun da en yoğun olduğu iller arasında olan İstanbul, Ankara ve İzmir oldu. Bu illeri Bursa, Kocaeli gibi sanayi ve ulaşımın yoğun olduğu iller takip etti. Karadeniz’de ise Zonguldak ve Samsun’da hava kirliliklerinin Türkiye ortalamasını aştığı görüldü.

    Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, uydulara yerleştirilen hiperspektral kameraların, bitkilerin gelişimi, analizi, havadaki, sudaki kirlilik gibi bilgileri, jeolojik bilgileri çıkarma gibi dünya üzerinde birçok analizde kullanıldığını söyledi. Geliştirdikleri yazılımla Türkiye genelindeki özellikle fosil yakıtların yarattığı hava kirliliğini görüntülediklerini anlatan Prof. Dr. Kutoğlu, “Son dönemde iklim değişikliği nedeniyle hava kirliliği son derece önemli. Hatta ekonomik tedbirler de alınmaya başlandı. Yeşil mutabakat diye bir ekonomik sözleşme söz konusu. Cumhurbaşkanımız da Paris Sözleşmesi’ne imza attı. Bu kirliliğin takip edilmesi, iklim değişikliğini azaltılabilmek için küresel ısınmayı azaltılabilmek için bu kirleticilerin azaltılması gerekiyor. Dolayısıyla bunun azalıp azalmadığını anlayabilmek için de takip edilmesi gerekiyor. Buna yönelik arkadaşlarımızla çalışma yaptık. Türkiye’deki bu kirleticileri, özellikle ozondioksit. Bu karbon içerikli malzemelerin yakıtların yakılması sonucu ortaya çıkan zararlı gazlardan bir tanesi. Bunu bir uydu sensörüyle izlemek mümkün. Bu yazılımda Türkiye üzerinde azotdioksit miktarının aylık ve günlük olarak değişimlerini görebiliyoruz” dedi.

    ‘ELEKTRİKLİ ARAÇLAR KİRLİLİK SEVİYESİNİN AZALMASINA KATKI VERECEK’

    Yazılımın önemli bilgiler sunduğunu ifade eden Prof. Dr. Kutoğlu, hangi bölgede ne kadar çok karbon emisyonu olduğunu, ne kadar çok karbon içerikli kirleticinin havaya saçılmış olduğunu görebildiklerini ifade etti. Prof. Dr. Kutoğlu, nüfusun ve ulaşımın yoğun olduğu illerde kirletici miktarının yoğun olduğunu belirterek, şöyle dedi:

    “Özellikle pandemi nedeniyle kapanmanın olduğu, ulaşımın yasaklandığı dönemlerde bu kirletici son derece azalmış. Ama açılmayla birlikte ulaşımın artmasıyla yeniden kirlilik miktarının arttığını gördük. Bu anlamda madem ki ulaşım bunda çok etki yapıyor o zaman bizim de yakın gelecekte dünyada olduğu gibi özellikle mazotlu araçlardan elektrikli araçla dönemimiz ülkemizdeki kirlilik seviyesinin azalmasına katkı verecektir. Bizim yaptığımız çalışma bunu gösteriyor. Bazı bölgelerde özellikle Marmara, İzmir, Ankara bölgesinde ulaşım kaynaklı olduğunu görüyoruz ama bazı bölgelerde nüfus yoğunluğu düşük olmasına rağmen oralarda da zaman zaman bu kirleticinin yükseldiğini görüyoruz. Bu da farklı sanayi tesislerinden kaynaklanabilir. Nüfus yoğunluğu ve ulaşımın yoğun olduğu Marmara bölgesi ve özellikle İstanbul çevresinde yoğunluk var. Altında Kocaeli ve Bursa bölgelerinde bir yoğunluk görüyoruz. Başkent Ankara bölgesinde yoğunluk var. Ege’de İzmir bölgesinde büyük yoğunluk var. Bunların yanı sıra güneyde Mersin, Adana ve Gaziantep bölgesinde yoğunluk var. Burada şunu da belirtmek lazım: Güneydeki kirlenme ulaşımın yanı sıra tarımsal faaliyetlerden de kaynaklanabilir. Çünkü anız yakma olayında da bu kirlilik ortaya çıkıyor. Yine yanlış gübrelemede de azotdioksit ortaya çıkıyor. Buradaki yoğunluğun tarımsal faaliyetlerden kaynaklandığını düşünüyoruz.”

  • Bursa’dan Marmara Denizi’ne zehir akıyor

    Bursa’dan Marmara Denizi’ne zehir akıyor

    Bursa’dan Marmara Denizi’ne dökülen Nilüfer Çayı; tarım, sanayi ve evsel atıklar nedeniyle siyaha boyandı. Kirli suyun çaya aktığı noktalar dronla havadan görüntülendi. Suda canlı yaşamının kalmadığını belirten DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, “Bu artık bir su değil, kimyasal atık” dedi.

    Uludağ’dan başlayıp, ovadaki birçok dere ve Susurluk Çayı ile birleşerek, Karacabey’den Marmara Denizi’ne dökülen yaklaşık 200 kilometrelik Nilüfer Çayı, kirli atıklar nedeniyle siyaha büründü. Bursa Ovası’nda tarım ve hayvancılık ise olumsuz etkilendi. Kirli su, son dönemde deniz salyasıyla gündeme gelen Marmara Denizi’nin de kirliliğinin artmasına neden oluyor. Sudaki siyahlık ve kirli atıkların çaya boşaltıldığı noktalar dronla havadan görüntülendi. Nilüfer Çayı’nda eskiden insanların yüzmeyi öğrendiğini belirten DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, “Nilüfer Çayı içinde balığı, kurbağası, kaplumbağası, yılanıyla, su bitkileriyle bir yaşam döngüsüydü, ancak şu an burada yaşam ihtimali sıfır. Çünkü bu artık bir su değil, kimyasal atık” dedi.

    ‘SANAYİCİLER KADAR EVDEKİLER DE SUÇLU’

    DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, “4 milyona yaklaşan nüfusumuzla, 20’den fazla sanayi bölgemizle biz bütün evsel ve sanayi atığımızı Nilüfer Çayı’na bırakıyoruz. Bunu hem evimizde hem de sanayimizde yapıyoruz. Yani sanayicimiz kadar evdeki teyzemiz de suçlu. Çünkü biz lavabolardan döktüğümüz kızartma yağları, bulaşık yağları, deterjan gibi atıklarla kirletiyoruz. Zaten sanayi başlı başına bir kirlilik unsuru, sanayi demek kirlilik demek. O yüzden de Nilüfer Çayı kirli akıyor, su olmaktan çıkmış kimyasal atık halinde akıyor. Bursa’nın kültürel ve doğal mirasında Nilüfer Çayı’nın yeri var. Evliya Çelebi, Bursa’ya geldiğinde Nilüfer Çayı ve çayı besleyen akar suları gördüğünde ‘Bursa sudan ibarettir’ demiştir. Bursa’daki kültür suyla birlikte var olmuştur. 30-40 yıl öncesine kadar Bursa sanayi kenti olmadan öncesine kadar Nilüfer Çayı’nın etrafında şenlikler yapılırmış. Yaşlı teyzelerimiz denize hiç gitmediklerini yüzmeyi Nilüfer Çayı’nda öğrendiklerini söylerdi. Amcalarımız burada 120 kilo yayın balığı yakaladıklarını söylerlerdi. Nilüfer Çayı içinde balığı, kurbağası, kaplumbağası, yılanıyla, su bitkileriyle bir yaşam döngüsüydü, ancak şu an burada yaşam ihtimali sıfır. Çünkü bu artık bir su değil, kimyasal atık”dedi.

    MARMARA DENİZİ ÖLÜME GİDİYOR

    Arıtma tesislerinin öneminden bahseden Demir, “Sanayici kirli teknoloji kullanmamalı, suyu yerinde arıtmalı. Yani suyu daha az tüketen ve hiç kirletmeyen teknoloji kullanmalı. Yani biraz yatırım yapmalı. Biz bir gün yine Marmara Denizi ne olacak, diyeceğiz. Bu su Marmara Denizi’ne aktığı sürece denizin ekosistemi bozulacaktır. Biz bunu yıllardır söylüyoruz ama ne yazık ki son müsilaj olayına kadar sesimizi kimseye duyuramadık. Bizim duyuramadığımız sesi doğa kendisi duyurdu. Marmara Denizi en sonunda gözümüze soktu ve ben ölüyorum dedi. Bu dereler, bu kirlilik evsel ve sanayi atıklarımız Marmara Denizi’ne kirli bir şekilde gittiği sürece Marmara Denizi ölüme, yok olmaya adım adım hızlı bir şekilde gidiyor demiştik, son yıllarda artık koşar adım gitmeye başladı. Sonucu hep birlikte yaşadık gördük” diye konuştu.

  • Atık suyunu dereye atan çiftliğe 290 bin lira ceza

    Atık suyunu dereye atan çiftliğe 290 bin lira ceza

    Bursa’nın Karacabey ilçesinde atıklarını dereye saldığı jandarma tarafından belirlenen hayvan çiftliğine, 290 bin lira ceza kesildi.

    Karacabey ilçesinde bir çiftliğin hayvan pisliklerini dereye deşarj ettiği ihbarı üzerine harekete geçen Bursa İl Jandarma Komutanlığı Asayiş Şube Müdürlüğü Çevre Doğa ve Hayvan Koruma Tim Komutanlığı ve Karacabey İlçe Jandarma Komutanlığınca dereyi kirleten çiftlik tespit edildi.

    Bursa Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ekipleri ile birlikte bahse konu işletmede yapılan inceleme neticesinde işletmenin atık sularının borular ve açılan kanal vasıtası ile dereye deşarj edildiği belirlenip video kaydı alındı.

    Atıklarını dereye deşarj eden hayvan çiftliğine Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ekiplerince çevrenin kasten kirletilmesi suçundan 290 bin lira para cezası kesildi.

  • Atık deposundaki kirli suyu boruyla dereye akıttılar

    Atık deposundaki kirli suyu boruyla dereye akıttılar

    Bursa’nın Mudanya ilçesinde atık deposunda biriktirdiği kirli suyu boru çekerek dereye salan zeytinyağı fabrikasına cezai işlem uygulandı.

    Edinilen bilgiye göre, Çepni Deresi’nden denize su aktığı yönünde yapılan ihbar ile ilgili harekete geçen Bursa İl Jandarma Komutanlığı Çevre Doğa ve Hayvanları Koruma Timi ive Asayiş Timleri çevrede bulunan fabrikalarda yapılan kontroller neticesinde bir zeytinyağı fabrikasının atıklarını biriktirdiği havuzdan boru çekmek suretiyle atık sularını dereye deşarj ettiğini böylelikle kirli suyun buradan denize ulaştığını tespit etti. Firma hakkında Bursa İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü ekipleri tarafından idari işlem başlatıldı.

  • Bursa Gemlik’teki çevre kirliliği temizlenecek

    Bursa Gemlik’teki çevre kirliliği temizlenecek

    Bursa’nın Gemlik ilçesinde doğal alanlara döküldüğü belirlenen hafriyat ve çöpler kaldırılacak. Umurbey Mahallesi’nde yeşil alanlara ve yol kenarlarına kimliği henüz belirlenemeyen kişilerce bir süredir döküldüğü belirlenen hafriyat kirliliğe neden oldu.

    Mahalle sakinlerinin de tepkisi üzerine, ormanlık alana kadar uzanan hafriyat ve çöplerin toplanması için çalışma başlatıldı. Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan, yaptığı açıklamada, konunun takipçisi olduklarını belirtti.

    Çevrenin kirletilmesine tepki gösteren Sertaslan, “İlçemizde bazı bölgelerin gelişigüzel hafriyat alanı haline dönüştüğünü tespit etmiş bulunmaktayız. Gerekli temizlik çalışmalarına başladık. Sorumluları bulup gereğini yapacağız.” ifadesini kullandı.

  • Bursa’da muhtar bu görüntülere isyan etti

    Bursa’da muhtar bu görüntülere isyan etti

    Bursa’da, Gündoğdu Mahallesi yakınındaki ormanlık alana evsel atık ve moloz dökülmesi tepkiye neden oldu. Mahalle muhtarı Savaş Özkan, “Bunun adına vicdansızlık diyoruz” dedi.

    Merkez Osmangazi ilçesi Gündoğdu Mahallesi’ndeki ormanlık alana moloz ve evsel atık döküldü. 6 farklı noktaya dökülen molozlar, havadan görüntülendi. Dökülen atıkların arasında plastik malzemeler, koltuk, buzdolabı, ayakkabı ve inşaat malzemeler olduğu görüldü.

    Gündoğdu Mahalle Muhtarı Savaş Özkan, çöp ve molozların çevre mahallelerden gece saatlerinde getirilip döküldüğünü belirterek, bu duruma tepki gösterdi. Köyde 5-6 yıldır aynı sıkıntıyla karşı karşıya olduklarını söyleyen Savaş Özkan, “Bu süreç 5-6 yıl önce başladı. Herkes çöpleri köylülerin attığını söylüyor. Kesinlikle köylümüz çevreye çöp atmıyor. Bu ormanlar bizim. Bunlar şehir içinden gelen molozlar. Biz üzülüyoruz. Köylü de sağ olsun her gördüğünde beni arayıp durumu ihbar ediyor. Bunlar genelde mesai saatlerinin dışında olan şeyler. Gündüz tespit edip, gece getirip döküyorlar. Hatta bizim arazilerimize de döküyorlar. Tapulu zeytinlik arazimin içinde şu an koltuk, çekyat, sandalye var. Acımasız bir şekilde bunları atıyorlar. Cezai işlem uygulanmadan bunun önüne geçemeyiz. Bunun adına vicdansızlık diyoruz. Bu ormanlar hepimizin” diye konuştu.

  • Yeni yasa teklifi meclise sunuldu! Para cezası geliyor

    Yeni yasa teklifi meclise sunuldu! Para cezası geliyor

    AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş, kara yollarında bulunan bisiklet yollarında ve şeritlerinde elektrikli bisiklet ve elektrikli scooterları kullanabilme yaşının 15 olacağını söyledi.

    Muş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, AK Parti’li milletvekillerince hazırlanan Türkiye Çevre Ajansı Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin TBMM Başkanlığı’na sunulduğunu bildirdi.

    Teklife ilişkin bilgi veren Muş, Sıfır Atık Projesi’nin daha önce başlatıldığını hatırlatarak, projenin yönetilmesi ve geri dönüşüm sistemlerinin oluşturulabilmesi için Türkiye Çevre Ajansı’nın kurulacağını belirtti.

    “Çevre Ajansı hayatın her alanında olan ambalajların tekrar sisteme dönüştürülmesini organize edecek.” diyen Muş, Türkiye’de yaklaşık 9 milyar plastik, 6,6 milyar cam, 4 milyardan fazla da metal ve alüminyum ambalaj kullanıldığını ifade etti.

    Muş, yeni sistemle camdaki dönüşüm oranının yüzde 21’den, plastikte yüzde 57’den, alüminyumda yüzde 67’den yüzde 90’a çıkacağını söyledi.

    Pil, elektrikli, elektronik ürünlerin, lastiklerin, akümülatörlerin geri dönüşüm kapsamına alınacağını ve dönüşümü de Çevre Ajansı’nın organize edeceğini anlatan Muş, ham madde ihtiyacının, emisyon ve yerel yönetimlerin atık bertaraf oranlarının azalacağını aktardı.

    Muş, ilk yıl 7 bin 500 kişilik istihdam beklediklerini, 20 yılda 12 bin kişilik bir istihdamın oluşacağını belirterek, “20 yıl içinde Türk ekonomisine 6 milyar avro civarında bir katkı sağlamasını bekliyoruz. Atık plastik ithalatının da yüzde 40 oranında bu düzenlemenin getireceği neticelerle azalmasını beklemekteyiz. 2022’nin ocak ayında sistem çalışmaya başlayacaktır. Kanun geçtikten sonra bir yıl sistemin kurulumu için çalışılacak.” diye konuştu.

    Çevreyi kirletenlere para cezası

    Depozito sistemine dahil olmayan satış noktalarına, her metrekare için 100 liralık para cezası geldiğini bildiren Muş, “Yine sıfır atık yönetim sistemini kurmayanlar veya kurduğunu beyan etmeyenlere de 20 bin lira idari para cezası gelmiş olacak.” bilgisini paylaştı.

    Muş, benzin, naftalin depolanması, dolumu ve tankerlerle nakliyesine ilişkin bakanlıkça belirlenen esas ve kriterlere uymayanlara, terminaller ve dolum adaları için 60 bin lira, akaryakıt istasyonları için 30 bin lira, tankerler için 3 bin lira idari para cezası uygulanacağını kaydetti.

    Dere yataklarından kum çekilmesiyle alakalı düzenlemeler de bulunduğunu belirten Muş, idari para cezalarını daha da artırdıklarını söyledi. Muş, şöyle konuştu:

    “Kum ve çakıl çıkaranlara 100 bin liradan 300 bin liraya kadar para cezası verilecek. Faaliyetlerin dere, akarsu üzerindeki sanatsal yapılara zarar vermesi veya akış rejimini bozması halinde 300 bin, her alınan çakıl veya kumun metreküpü için 450 lira ceza uygulanacak. Çevrenin kirlenmesiyle alakalı bir düzenlememiz daha var. Umuma açık yerlerde çevreyi kirletenlere 1000 lira idari para cezası gelecektir. Her birimizin daha duyarlı olmasını istiyoruz. Cezalar kesinlikle uygulancaktır çünkü çevre ve doğa hepimizin. Aynı şekilde kapalı koy ve sit alanlarında su ürünleri kuranlara da 100 bin lira idari para cezası gelecektir.”

    Mehmet Muş, araç yağı değişimlerine kısıtlıma getirileceğini, ancak yetki belgesi bulunanların yağ değişimi yapacaklarını ve bu yağı depolamak zorunda olacağını belirterek, yetkisiz yağ değişimi yapalara 10 bin lira ceza verileceğini açıkladı.

    Elektrikli scooter ve bisiklet kullanım yaşı belirleniyor

    Bisiklet yolu, elektrikli scooter ve bisiklet şeridi tanımlarının kanun kapsamına alınacağını ifade eden Muş, şöyle devam etti:

    “Karayolları Genel Müdürlüğüne bisiklet ve elektrikli scooterların gidebileceği alanların inşası için yetki ve görev verilmekte. Yine kara yollarında bulunan bisiklet yollarında ve şeritlerinde elektrikli bisiklet ve elektrikli scooterların kullanabilme yaşı 15 olarak belirlenmiş olacak. Yani 15 yaşından küçük olanlar bunları kullanamayacak. Sürücülerin sağa veya sola dönüşlerde elektrikli bisiklet ve scooterlara geçiş hakkı vermelerini zorunlu hale getiriyoruz. Ayrı bisiklet yolu veya şeridi varsa elektrikli scooterların buraları kullanmasını istiyoruz. Motorlu bisikletlerin bu yolları kullanmasına kısıtlar getiriyoruz. Elektrikli scooterları kullananlar herhangi bir yük taşımayacaklar, sadece sırt çantası taşıyabilecekler, onun haricinde bir yük taşımalarını yasaklamış olacağız. Büyükşehir ve ilçe belediyelerine, il özel idarelerine bisiklet ve elektrikli scooterların yol, şerit, park ve şarj istasyonlarını yapma görevini bu düzenlemeyle getirmiş olacağız. Büyükşehir belediyelerinin ulaşım ana planlarında bisikletli ulaşıma yer vermesi ya da bisikletli ulaşım ana planı hazırlaması gibi zorunluluklar getiriyoruz. İlçe belediyelerine bölge otoparkı, kapalı ve açık otopark yapma-işletme ve bunlara ruhsat verme yetkisi getirilmiş olacaktır.”

    Sorular

    Sokağa çekirdek kabuğu, sigara izmariti atanlara da ceza verilip verilmeyeceği sorulan Muş, çevreyi kirletenlerin zaten bir cezaya tabi olduğunu ancak düşük olan bu oranın yükseltildiğini aktardı. Muş, çevreyi kirletmekten kasıt olarak akla ne ne geliyorsa bunları yapanların dikkatli olmasını, cezaların uygulanacağını vurguladı.

    Hatay’daki yangını terör örgütünün çıkardığına yönelik iddiaların hatırlatılması üzerine Muş, iki yıldır istihbarat birimlerinin elde ettiği bilgilere göre terör örgütünün yangınlarla alakalı talimat verdiğinin bilindiğini söyledi.

    Muş, Hatay’daki yangınla alakalı tahkikatların devam ettiğini ve netleştikçe paylaşılacağını belirterek, bu yangınla alakalı terör örgütünün bir kolu veya onlarla hareket eden bir örgütün olayı üstlendiğini dile getirdi.

    Muhalefetin, kamu mali yönetimi ve kontrolüne ilişkin hazırlanan teklifle hükümetin, bütçedeki harcamaları görünmez hale getireceğine yönelik eleştirisi olduğu hatırlatılan ve değerlendirmesi sorulan Muş, “Muhalefet kanun teklifini iyi okuyamamış. Aslında daha şeffaf hale getiriliyor ve kalem kalem yapılan harcamalar gösterilecek. Şu andan çok daha açık ve net bir şekilde bu harcamalar görülecek. Ben bu tip bir yorum yapmalarını hayretle karşıladım. Ya kanun teklifini okumamışlar ya da iyi okuyup meseleyi kavrayamamışlar diye düşünüyorum.” dedi.

    Muş, muhalefetin erken seçim çağrısıyla ilgili değerlendirmesinin sorulması üzerine de “İşimiz çok. Yapmamız gereken çok fazla iş var. Biz her kanun teklifi verişimizde muhalefet bunu diline pelesenk etmiş, konuşuyor. Bizim gündemimizde bir seçim olmadığını daha önce de söyledik.” ifadesini kullandı.

    Boş işlerle uğraşacak vakitleri bulunmadığını söyleyen Muş, “Kendilerine tavsiyem Türkiye’yi yönetmeye taliplerse milletin gönlüne girecek şekilde çalışsınlar. Türkiye’de erken seçim olmaz. Seçimlerin olacağı tarihi de kendilerine deklare ediyoruz. 2023’e hazırlansınlar, meydana çıksınlar, el mi yaman bey mi yaman göreceğiz.” diye konuştu.

    Kayyum atamaları

    Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan’ın, kayyum atamalarına ilişkin “Seçilmiş belediye başkanları makamlarından indirilip, yerine atanmış kişiler görevlendiriliyor.” sözü hatırlatılarak, değerlendirmesi sorulan Muş, kayyum atamalarının, bir zorunluluktan kaynaklandığını söyledi.

    Dağa kaçırılan çocukları için HDP İl Başkanlığı binası önünde evlat nöbeti tutan Diyarbakır annelerine değinen Muş, “Bu anneler, HDP Diyarbakır İl Başkanlığının önüne gidiyorlar. Çocuklarını iş vaadiyle kandırmışlar. Bunları da belediyenin imkanlarıyla yapmışlar. 83 milyon vergi ödüyor, ödediği vergiler, bir şekilde sistem dışına çıkarılıp terörün finansmanı için kullanılıyor. Bunlar istihbarat birimlerinin tespitleri neticesinde ortaya çıkıyor.” ifadelerini kullandı.

    “Muhalefet konuşuyor, tabii onların sırtında yumurta küfesi yok. Terörle mücadeleyi hükümet sürdürüyor.” diyen Muş, bu durumun, bir zaruretten kaynaklandığını belirtti.

    Terörün belinin kırıldığını vurgulayan Muş, şunları söyledi:

    “Vatandaşlarımızın vergilerinin terörün finansmanına gitmesine nasıl göz yumalım? ‘Kayyum atamayın.’ Ama neticesi farklı oluyor. Menfezlere bombaların nasıl yerleştirildiğini, iş makinelerinin orada nasıl kullanıldığını, belediyelerin imkanları kullanılarak gençlerin kandırılıp nasıl dağa çıkarıldığını hemen unutuyoruz. Dolayısıyla bu mücadele verilecek. HDP’ye sürekli, ‘Terörle aranıza mesafe koyun. Terörle bağınızı koparın. Terör faaliyetlerine destek vermeyin. Onların propagandasını yapmayın.’ dedik. Ama onlar hiç akıllanmışa benzemiyorlar. Oradan bir adım bile geri adım atmıyorlar. Peki ne yapacaksınız? Dolayısıyla bu bir zorunluluk.”

     “Sinsi bir plan olarak görüyoruz”

    Babacan’ın, “Ana dil hakkı kapsamında bütün düzenlemeleri yapacağız.” sözünün hatırlatılması üzerine de Muş, “İktidara geldiğimiz günden bugüne yaklaşık 18 yıl geçti. Geldiğimiz dönemki Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tabloyla bugünkü tablo bambaşka. Türkiye ciddi şekilde normalleşti. Bugün devletin 24 saat Kürtçe yayın yapan kanalı var, özel okul açmaları önünde hiçbir engel yok. Bu anlamda neşriyatla, müzikle ilgili hiçbir engel yok. Bunları, isteyen istediği şekilde yapabiliyor.” diye konuştu.

    Türkiye’nin, bu normalleşmeyi AK Parti’yle yakaladığını belirten Muş, “Şunu gözden kaçırmayalım, Türkiye’nin resmi dili Türkçe’dir.” dedi.

    Bu açıklamaları sinsi bir plan olarak gördüklerini dile getiren Muş, şöyle konuştu:

    “Bir şeyin altyapısı hazırlanmaya çalışılıyor. Bunlar Türkiye’nin birliğini ve beraberliğini tehlikeye atabilir. Hiç kimsenin ‘Ben siyaset yapıyorum.’ diye özensiz davranmak gibi bir durumu olamaz. Dikkatli davranmak zorundayız. Siyaset yapacağız, karşımızdakini eleştireceğiz diye Türkiye’nin birliğini zarara ve zaafa uğratacak işlerin için girmek Türkiye’ye büyük zarar verir. Türkiye bunu kaldırmaz. 83 milyon bu ülkenin kurucu unsurudur. Burada bir etnik grubu, Kürtleri en fazla ötekileştiren parti de HDP’dir. Kürtler de Türkler de diğer yaşayan insanlar da bu devletin asli unsurudur. Dolayısıyla Türkiye, 83 milyonun ortak devletidir. Bunu çatırdatmaya, zedelemeye, zayıflatmaya yönelik açıklama ve beyanlar bu ülkeye ve devlete fayda sağlamaz.”

    “Devlet, 83 milyonun yansımasıdır”

    Mehmet Muş, kamudaki atamalarda cemaat ve tarikat etkilerine dair iddia ve haberler hatırlatılarak, muhalefetin FETÖ örneğini gösterdiğinin belirtilmesi üzerine, FETÖ’yü devletin içinden söküp atanın, AK Parti iktidarı olduğunu vurguladı.

    Muş, “Devlet içinde herhangi bir organize yapıya müsamaha edilmesine asla rıza gösteremeyiz. Bu, organize yapı tarikat olur, başka bir grup olur, ne olursa olsun devlet, 83 milyonun yansımasıdır. Belli bir grubun yansıması olmaz, olamaz. Buna en fazla dikkat eden partiyiz diye düşünüyorum. Asla göz yumamayız ve buna şimdiye kadar müsaade edilmedi. Devletin ilgili birimleri bu konuda çok hassastır. İddia edildiği gibi bir tehlike ortaya çıktığında gereken adımları atarlar.” değerlendirmesinde bulundu.

    Muş, baro seçimleri öncesinde İstanbul ve Ankara’daki kamu avukatlarına baskı yapıldığı iddiasının hatırlatılması üzerine, “Biz iddialarla hareket edemeyiz, iddialarla konuşamayız. Varsa bunun belgeleri, ilgililer çıkarır. Bunu yapan varsa bu hukuka aykırıdır. Savcılık gereken çalışmayı yapar.” diye konuştu.