Etiket: çevre

  • Marmara’da yeniden müsilaj izleri görüldü

    Marmara’da yeniden müsilaj izleri görüldü

    İstanbul’da havaların ısınmasıyla sahilden uzak kısımlardan yeniden müsilaj görülmeye başlandı.  Anadolu yakasında daha yoğun olarak gözüken müsilaj tabakası daha çok açıklarda gözüküyor.

    Beylikdüzü Ambarlı açıklarında ise müsilaja benzer kirlilik tabakası görüldü. Havadan çekilen görüntülerde yüzlerce metre uzunluğunda ince uzun bir tabaka şekilde denizin üzerinde yayıldığı görülüyor. Bu yıl ilk kez şubat ayında Maltepe açıklarında müsilaj görüntüsü kaydedilmişti.

  • Süleyman Soylu: Afetlerin acı tecrübeleri var

    Süleyman Soylu: Afetlerin acı tecrübeleri var

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, programları çerçevesinde Elazığ’a geldi. Elazığ Valiliğine geçen bakanlar şeref defterini imzaladıktan sonra İl Değerlendirme toplantısına katıldı. Toplantı sonrasında Bakan Soylu açıklamalarda bulundu. Ülkenin büyük bir sınamadan geçtiğini dile getiren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Elazığ depreminden sonra hepimiz yaşadık ki; seller, yangınlar, depremler, çığ yani peşi sıra gelen afetlerle ülkemiz büyük bir sınamadan geçti, hem de aynı zamanda insanlarımız da büyük bir sınamadan geçtiler. Acılar yaşadık, sıkıntılarla karşı karşıya kaldık. Vatandaşımızın bu süreçlerden sonra beklediği devletimizin kendine el uzatmasıydı. Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu irade, bize verdiği talimatlar, tüm paydaşlarımızla, tüm arkadaşlarımızla her an her meseleyi takip etme konusunda ortaya koyduğu duyarlılık elbette ki bize ayrı bir güç verdi. Sorunlar sıkıntılar olmadı mı, yani özellikle afette her meselenin kendine ait oluşturulabilecek çözümü söz konusu ama Allah’a çok şükürler olsun devletimiz bütün gücüyle beraber bütün kurumlarıyla beraber her sorunun üstesinden gelmek için el birliği ile çalıştı. Sorunu yumak haline getirmeye değil sorunu çözmeye çalışan bir anlayış ortaya konuldu. Biraz önce Sayın Bakanımızda söyledi; 18 bin ev tamamlandı, 17 bin ev teslim edildi ve diğerleriyle ilgili de bütün süreçler anı anına takip ediliyor. Bunun birçoğu belki ifade etmek kolay değil ama ev yapılamayacak yerlerde evler yapıldı. Köyünden, şehrin içerisinde olan yerlerine kadar. Burada tek bir süreç düşünüldü, vatandaşımızın devletine olan itimadın, güvenin sarsılmamasına yönelik adım ortaya konuldu. Hem afet zamanında hem de afetten sonraki süreçlerde. Elazığlı hemşerilerimiz, Malatyalı hemşerilerimiz hakikaten kışın ortasında çok zor günler geçirdiler ama bu el birliğiyle atlatıldı” diye konuştu.

    Afetlerin öğretici olduğunu vurgulayan Bakan Soylu, “Hem kısmen bize güven verdi, cesaret verdi vatandaşımızın o sabırlı davranışı, vakur davranışı hem el birliği ile bütün devletin orada tüm kurumlarının orada el birliği ile ortaya koyduğu süreç bize ciddi bir öğreticilik ortaya koydu. Ondan sonra yaşadığımız her yerde hem vatandaşımızla el ele hem de devletimizin tüm kurumlarıyla el ele bir süreç yaşamış olduk. Afetlerin acı tecrübeleri var, afetlerin şöyle bir sonucu da var. Şehirler yenileniyor. Binalar yenileniyor hem de altyapılarıyla beraber yenilenmiş oluyor. Yeni dönemin hem imar ve inşa açısından hem de ihya açısından modelleri de ortaya çıkmış oluyor. Bu da tekrar söyleyeyim dün Kastamonu Bozkurt’taydık iki gün önce ne başlanmışsa ne söylenmişse ortaya konuldu. Hem afet zamanında hem de afetten sonraki süreçlerde. Elazığlı hemşerilerimiz, Malatyalı hemşerilerimiz hakikaten kışın ortasında çok zor günler geçirdi. Ama bu el birliğiyle atlatıldı. O zorluğun atlatılması buradaki Elazığlı hemşerilerimize de Malatyalı hemşerilerimize de söyleyeyim diğer karşı karşıya kaldığımız afetlerde de bize öğretici oldu. Hem kısmen bize güven verdi, cesaret verdi vatandaşımızın o sabırlı davranışı, vakur davranışı hem el birliği ile bütün devletin orada tüm kurumlarının orada el birliği ile ortaya koyduğu süreç bize ciddi bir öğreticilik ortaya koydu. Ondan sonra yaşadığımız her yerde hem vatandaşımızla el ele hem de devletimizin tüm kurumlarıyla el ele bir süreç yaşamış olduk” şeklinde konuştu.

    Konuşmalarını sürdüren Soylu, “Afetlerin acı tecrübeleri var. Afetlerin şöyle bir sonucu da var şehirler yenileniyor. Hem alt yapısıyla yenilenmiş oluyor, binalar yenileniyor, hem de altyapılarıyla beraber yenilenmiş oluyor. Yeni dönemin hem imar ve inşa açısından hem de ihya açısından modelleri de ortaya çıkmış oluyor. Bu da tekrar söyleyeyim dün Kastamonu Bozkurt’taydık iki gün önce ne başlanmışsa ne söylenmişse ortaya konuldu. Tıkır tıkır işler ilerliyor, bütün bakanlıklar ilerliyor, İller Bankası, DSİ, TOKİ, AFAD kendi görevini yapıyor. Tüm bakanlıklar kendi görevlerini yerine getiriyorlar. Sivil toplum kuruluşlarımız keza öyle. Onlara da minnettarız, müteşekkiriz. Onlar kendi görevlerini yapıyor. Yine bir hafta önce İzmir’deydik. Bir AFAD konutu prototipi var. Türkiye’de, renksiz en asgari donanımlı bir AFAD konutu prototipinden. Bir afet konutu değil. Neredeyse orta üst donanım diyebileceğimiz bir konut yapımıyla ve modeliyle karşı karşıya kaldık. Bu da Türkiye’nin geldiği noktanın ve seviyenin neresi olduğunu göstermektedir. Biz vatandaşımıza model ve örnek konut yapacağız. Köyde de şehir de. O model konutlar önemi bir şekilde bundan sonrası içinde örnek teşkil edecek. Şehirlere bir de karakter kazandırıyor. Afet konutu yapıldı bu meseleyi tamamlıyorum, bitirelim diye bir anlayış ortaya konulmadı” diye kaydetti.

    Devletin elini uzatmasıyla birlikte ortaya konulacak konutların o şehre de bir karakter kazandırdığını vurgulayan Soylu, “Bir mimari üslupta kazandırıyor. Onun için bu konuda gayret gösteren Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızdan belediyelerimize kadar bütün katkı koyan herkese şükranlarımızı ifade ediyoruz. Çünkü o günleri hatırlıyoruz, bugünleri de görüyoruz. O gün vatandaşımızı teselli ederken biz bugünün olabileceğini düşünüyorduk ama vatandaşımız o acı içerisinde bir ümitsizlik ile karşı karşıyaydı. Allah’a hamd olsun milletimize mahcup olmadık. Biz özellikle gerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız onun alt birimleri TOKİ ve diğer genel müdürlükleri olsun İller Bankası olsun, AFAD olsun, belediyeler olsun, jandarmamız her birisi el birliğiyle çalışıldı ve belirli bir noktaya getirildi. Eğer böyle olmasaydı milletimize mahcup olurduk. Allah razı olsun, bu ülkemizin gelişmişlik seviyesinin bir yansımasıdır, ispatı, rüştüdür. Eksikler olur mu, bütün hemşerilerimiz bilsinler ki eksiklikleri telafi edecek kabiliyet ve kapasitemiz de söz konusudur. Bu açıdan da bunu ifade etmek gerekir. Sayın Bakanımız görmemiş olabilir. Kastamonu Bozkurt’ta sanayi siteleri o kadar mükemmel bir noktaya gelmiş ki %90’ın üzeri neredeyse tamamlanmış durumda. Ülkemizle de gurur duyuyoruz. Bu vesilelerle iştigal eden ve sorumluluğu üzerine alan bütün arkadaşlarımızla da gurur duyuyoruz. Allah razı olsun teşekkür ediyoruz. Eksiklikler varsa onları da gidermek boynumuzun borcudur. Bunu yapabilme kabiliyetimizde elbette ki vardır. Dediğim gibi sorunları yumak haline getiren değil, çözen bir anlayışı yansıttık. Bu işin başından itibaren mevzuatın bütün sınırlarına kadar geldik. Aştığımız yerler de oldu hep beraber yani risk alan bir anlayış ortaya konulmuş oldu. Geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Hayatını kaybeden deprem zedelere, sel zedelere ve bütün afet zedelere bu Ramazan hürmetine tekrar Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyoruz. O meseleyle depremle ve afetle karşı karşıya kalan ve bugün hayatta olan o gün belki de yaralanan bütün vatandaşlarımıza da sıhhat diliyoruz, sağlık diliyoruz, afiyet diliyoruz tekrar geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz” dedi.

  • Bursa Nilüfer’de öğrencilerden örnek uygulama

    Bursa Nilüfer’de öğrencilerden örnek uygulama

    Bursa Nilüfer’de öğrenciler, örnek bir uygulamaya imza attı. Kayapa Şehit Jandarma Eyüp Gürsoy İlkokulu, Kayapa İlkokulu, 15 Temmuz İlkokulu ve Yaylacık İlkokulu öğrencileri, “Senin de bir meşen olsun” sloganıyla bir araya gelerek, Türkiye’de örnek olacak nitelikte bir proje gerçekleştirdi.

    Öğrenciler, doğadan topladıkları meşe palamutlarını ilk olarak kendi okullarında detaylı bir şekilde inceledi. Anaokulu, ilkokul ve ortaokul sınıflarından 70 öğrenci, daha sonra meşe palamudunu çimlendirerek, fidana dönüşmesini sağladı. Bu gelişim sürecini dikkatle gözlemleyen öğrenciler, yetiştirdikleri fidanları da kendi elleriyle toprakla buluşturdu.

    Unçukuru Mahallesi’ne giden öğrenciler, burada Nilüfer Belediyesi’ne ait araziye meşe fidanlarını dikti. Toprakla buluşturdukları fidanlara can suyu vermeyi de ihmal etmeyen öğrenciler, keyifli bir deneyimi paylaştılar.

    Doğa ve ağaç sevgisi ile çevre bilincini çocuklara küçük yaşlarda kazandırmayı amaçladıklarını belirten öğretmen Fatma Şahin Mehmetoğlu, “Dört okul koordineli bir şekilde hareket ettik. Bu proje sayesinde çocuklar, doğaya ve çevreye karşı sorumluluklarını çok daha iyi anladı ve benimsedi. Bu süreçte okullarımızda gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerle hem yeni bilgiler öğrendik hem de bildiklerimizi pekiştirdik. Geleceğe yeşil bir iz bırakmak istedik. Hedefimiz, bu projeyi önce Bursa’da ardından Türkiye’de yaygınlaştırmak” dedi.

  • Uluabat Gölü ile ilgili dikkat çeken rapor

    Uluabat Gölü ile ilgili dikkat çeken rapor

    TTKD Bilim Danışmanı Emekli Öğretim Üyesi Dr. Erol Kesici, Bursa’da kuruma tehlikesi altındaki Uluabat Gölü ile ilgili yaptığı son incelemelerin ardından dikkat çeken bir rapor hazırladı. Dr. Kesici, Nilüfer ilçesinde bir ovada 13 bin 600 hektar alanda tektonik kökenli alüvyal set gölü şeklinde oluşan Uluabat Gölü’ndeki ekosistem ve doğal yerleşim alanlarının, son yıllarda yoğun kullanım baskısıyla giderek yok olduğunu söyledi.

    ‘ADETA ÇÜRÜMÜŞ YEMYEŞİL SUYA DÖNÜŞTÜ’

    Uluabat Gölü’nün çok hassas dengelere sahip ve mutlaka korunması gerektiğini belirten Dr. Kesici, “Bir zamanlar suyu içilebilecek kalitede olan ve son yıllarda ortalama su seviyesi 1 metreye kadar düşen Uluabat Gölü’ne sanayi, tarım ve evsel kirlilik yükü gelmeye devam ediyor. Gölle bağlantılı dereler, çaylar yıllardır atık taşımaktadır. Gölde insan kaynaklı iç ve dış besi yükleri, azot fosfor aşırı oranda artış göstermekte. Bu atıklarla göl suyunda fosfor ve azot yükünün artması, suyun aşırı çekimle azalması, göl suyunu yıllardır kirlilik yüküyle adeta ‘çürümüş yemyeşil suya’ dönüştürmekte” dedi.

    ‘YAĞIŞLARA RAĞMEN GÖL CANLANMADI’

    Göldeki aşırı alg artışına da dikkat çeken Dr. Kesici, “Bu yıl mevsim normaline dönen yağışlarla, su seviyesi ve hacmi iki kat artmasına rağmen göl, istenilen canlılık seviyesine ulaşamadı. Daha havaların ısınmadığı bu dönemde; mavi-yeşil alglerin giderek artması, gölün suyunun yeşil su görünümü almasına, kalıcı olmasına ve kokmasına neden olmaktadır. Kirlilik ve ekolojik yıkımın göstergesi haline gelen, turizmi olumsuz etkileyen sinekler, şimdiden gölü ve yaşam alanlarını istila etmiş durumda” diye konuştu.

    ‘SANAYİ, TARIM VE EVSEL KİRLİLİK YÜKÜ’

    Uluabat’ı besleyen su varlıklarının da tehdit altında olduğunu anlatan Dr. Kesici, “Göle sanayi, tarım ve evsel kirlilik yükü gelmeye devam ederken, bu kullanıcılar aynı zamanda gölden aşırı oranda su çekmektedir. Gölü besleyen kaynaklar üzerine yapılan gölet, baraj (Çınarcık) ve setler nedeniyle göl beslenememekte ve tatlı suyu giderek tuzlanmaktadır. Yarımadada son yıllarda taşıma kapasitesi aşan ziyaretçi sayısı ve bilinçsiz kullanım sonucunda, doğal alanlar, tarihi ve arkeolojik yapılar zarar görebilmektedir” ifadelerini kullandı.

    ‘TEKNELERİ GÖL KIYISINDA TEMİZLEMEYİN’

    Kuruyan ve kesilen sazlık alanlarıyla bitki örtüsü tahribinin, balıkların ve kuşların doğal yaşam alanlarına zarar verdiğine işaret eden Dr. Kesici, Gölyazı ve Eskikarakağaç’ta 700’ün üzerinde balıkçı, turizm ve göl kıyısındaki incir, şeftali bahçelerine ulaşımda kullanılan teknelere de dikkat çekti. Teknelerin fosil yakıt kullanması, temizlik, bakım-onarımlarının göl kıyısında yapılması sonucunda oluşan egzoz ve sintine atıklarının gölü kirlettiğini söyleyen Dr. Kesici, bu işlemlerin göl kenarında yapılmaması gerektiğini vurguladı.

    YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ TÜRLER

    Göldeki ticari amaçlı balık türlerinin, yoğun av baskısı nedeniyle giderek azaldığını da anlatan Dr. Kesici, “Uluabat deresi ve gölünde turna balığı, yayın, kızılkanat, tatlısu sardalyası, tatlısu kefali, sazan, İsrail sazanı, yılan balığı, çakıl balığı ve tatlısu kereviti yaşamaktadır. Gölde etçil balık olan turna ve İsrail sazanı baskındır. Yayın balığının ve özellikle nesli tehlike altında olan memeli türleri su samuru ve endemik tatlısu sardalyası, küçük karabatak ve tepeli pelikan küresel ölçekte yok olma tehlikesi altında olan türlerdir” diyerek uyardı.

    ‘DOĞAL SÜREÇ İNSAN ELİYLE BOZULUYOR’

    Gölün en önemli sorununun, doğal sürecin insan eliyle bozulması olduğunu aktaran Dr. Kesici, şu önerilerde bulundu:

    “Göl suyunun doğal, biyolojik seviyesi korunana kadar su alımlarına son verilmelidir. Havzada göle ulaşan, çoğu arıtılmayan atık su miktarı oldukça fazladır. Göl ve çevresinin ekoturizmi ve ekolojisinin sürdürülebilirliği için atık suların bırakılmaması zorunlu hale getirilmelidir. Bunun yerine, maliyeti diğer arıtma sistemlerine göre daha ucuz olan arıtılmış gri suyun, kullanım suyu olarak kullanılması, gölün, su kaynaklarının korunmasına katkı sağladığı gibi doğadaki su dengesine de olumlu etkiler sağlayacaktır. Göl havzasındaki tarım alanlarında geleneksel tarım üretim teknikleri yerine denetimlerle kontrol altına alınacak daha az su-kimyasal kullanılarak yapılan üretim sistemlerine geçilmelidir.”

  • Bursa’da dava açan köylüler mahkeme önündeydi

    Bursa’da dava açan köylüler mahkeme önündeydi

    Bursa’nın Yenişehir ilçesi Kirazlıyayla Mahallesi’nde yapımına başlanan maden tesisi durdurulamadı olumlu ÇED raporlarına karşı davalar açıldı. İddiaya göre maden firması zenginleştirme ve atık barajı kurma eylemine ara vermedi.

    Zaman zaman köylüler jandarma ile karşı karşıya kaldı. Köylülerin meraları ve mezarlıklarını içine alan bir bölgede kurulmak istenen bakır, çinko, kurşun zenginleştirme tesisine uzun süredir itiraz eden köylüler eylemleriyle sık sık gündeme geldi.

    Son olarak da köyde yerleşim yerlerinin hemen yanında çalışmalar başlamış, iddiaya göre su borularının hemen yanına elektrik nakil hatları döşenmişti.

    Bu çalışmalar sırasında da köyde birçok evi su basmış, borular patlayınca da günlerce sular kesilmişti. Hal böyle olunca da yapılan bu işlemin hukuka aykırı olduğunu söyleyen çevreciler ve köylüler, soluğu mahkemede aldı.

    Kirazlıyayla davasını takip eden Onur Cingil dava sonrası şu açıklamalarda bulundu:

    “Bugün Bursa Bölge İdare mahkemesindeyiz. Bursa Yenişehir Kirazlıyayla köyünün hemen dibine yapılan ve yıllardır mücadelesini köylülerin yaptığı bir maden inşaatı var. Geçtiğimiz yıl pandeminin ortasında herkes evlerine kapalıyken köyün altından elektrik hattı çekilmişti. Biz de bu ruhsatı veren Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne ve bu işlemi yapan Uludağ Elektrik A.Ş.’ye karşı davamızı açmıştık. Bugün idare mahkemesinde bu dosyanın duruşması görüldü. İdare mahkemelerinde duruşmalar görüldükten 30 gün sonra kararlar açıklanıyor. Bizim için duruşma Kirazlıyayla, dernek ve platformalarımızın takibiyle gayet iyi geçti.

    “KİRAZLIYAYLA KÖYÜNÜN ALTINDA ATOM BOMBASI VAR”

    Bugün dilekçelerle söylediklerimizi görsellerle anlattık. Hukuken bu işlemin iptal edilmesini izah edebiliriz. Dünyanın hiçbir yerinde bir maden şirketine elektrik sağlanabilmek adına köyün bağından, bahçesinden, mezrasından her yerinden elektrik hattı çekilebilecekken baktığınızda bir köyü yerle bir ederek altıdan nasıl hat geçirildiğini ve insanların nasıl tehlike içerisinde olduğunu anlattık.

    Bugün Kirazlıyayla köyünün altında atom bombası vardır. Bu kablolar insanların evlerinin altından korumasız korunaksız geçirildi. Biz bu işlemin iptalini istedik. Keşif ve bilirkişi taleplerimiz oldu. Kirazlıyala her alanda her şekilde mücadeleye devam ediyor. Bu mücadele elbet kazanılacak. Halkız haklıyız kazanacağız. Kirazlıyayla, Kirazlıyaylalıların olacak. Meyra madencilik en kısa sürede oradan gidecek.”

  • Çevre dostu teknoloji duyuruldu

    Çevre dostu teknoloji duyuruldu

    Blokzinciri teknolojisinin yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan ve ilk örneği Bitcoin olan kripto paralar, yüksek enerji tüketimi sebebiyle ilk günden itibaren çevre aktivistleri tarafından eleştirildi. Cambridge Üniversitesi tarafından hazırlanan Bitcoin Elektrik Tüketimi Endeksi’ne göre, yalnızca Bitcoin’in yıllık küresel elektrik tüketimindeki payı yüzde 0,63 olurken, Bitcoin madenciliği için bir yılda harcanan elektrik miktarının, Norveç’in tükettiği elektrikten daha fazla olduğuna dikkat çekildi. Merkeziyetsiz finans (DeFi) teknolojilerinin geleceğine inanan ve blokzinciri ekosistemini sürdürülebilir kılma amacını taşıyan bir kripto platformu ise Bitcoin madenciliğindeki enerji ihtiyacını yarı yarıya azaltan yeni teknolojiyi duyurdu.

    Merkeziyetsiz pazaryeri ve zincir ağı Parex’in Kurucusu Liam Anthony, “Kripto para madenciliği yapmak için çeşitli yazılımları kullanmayı bilmek ve oldukça güçlü donanımlar tercih etmek gerekiyor. Grafik işlemciler üzerinde çalışan geleneksel kripto madenciliği programları hem küresel anlamda önemli bir elektrik ihtiyacını beraberinde getiriyor, hem de yüksek maliyetler yaratıyor. Dexchain tarafından hayata geçirilen Parex ise bu süreçleri merkeziyetsiz platformlar üzerindeki sabit disklerde yürütüyor. Bu sayede çevresel olarak sürdürülebilir bir madencilik yöntemi ortaya çıkıyor ve Bitcoin üretimindeki elektrik ihtiyacı yarı yarıya düşüyor” dedi.

    HEM KRİPTO BORSASI HEM MADENCİLİK PLATFORMU

    Bitcoin üretimindeki elektrik ihtiyacının madenciliğin temelinde yer alan “iş kanıtı” yönteminden kaynaklandığını belirten Liam Anthony, “DRC-16 protokolü üzerinde, ‘birlikte çalışabilirlik kanıtı’ yöntemini kullanan Parex üretim ağı, Bitcoin gibi kripto paraları merkeziyetsiz hale getirmeye yarayan node’ları, kripto para pazaryerlerine entegre ederek aracıları ortadan kaldırıyor. Bir başka deyişle Parex’te yatırım için gerekli olan her şey, platform ve yatırımcı arasında anonim olarak tamamlanıyor. Bu da daha kısa işlem süreleri, daha düşük maliyetler ve üst düzey verimlilik anlamına geliyor. Hem bir kripto borsası olan hem de madencilik platformu sunan Parex’te blokzinciri, ERC20, TRC20, TRON ve MyDexChain tabanlı kripto paralar ve stablecoin’ler listelenebiliyor. Parex ayrıca, platform özelinde geliştirilmiş birlikte çalışabilir token PRX ile sunuluyor. PRX, Parex Market aracılığıyla Polygon, BEP20, Ethereum, Polkadot ve Avax gibi ağlar arasında düşük maliyetler ve yüksek verimlilikle transfer edilebiliyor” ifadelerini kullandı.

    “ANONİM, GÜVENLİ, ESNEK, ERİŞİLEBİLİR, TOPLULUK ODAKLI BİR YATIRIM ORTAMI”

    Parex’in geleneksel tokenizasyon, transfer ve madencilik süreçlerini Web3 bakış açısıyla modernleştirdiğini belirten Parex Kurucusu Liam Anthony, değerlendirmelerini şu ifadelerle sonlandırdı:

    “Parex’ten önce, önemli düzeyde mühendislik bilgisi ve donanım kaynağı gerektiren teknolojiler kullanılıyordu. ‘Yakma’ adı verilen çağdaş bir yöntem tercih ederek madencilik sektörünü sürdürülebilirliğin zorunlu olduğu günümüz koşullarına uyarlayan Parex, algoritmasıyla uzun vadede sürdürülebilir ve çevre dostu kripto para alışverişlerinin ve merkeziyetsiz finansın önünü açıyor. Ayrıca, diğer merkeziyetsiz borsalara kıyasla Parex’te token madenciliği ve transferi, tamamen topluluk tarafından yönetiliyor. Aracıları ortadan kaldırarak güvenlik, tüm söz hakkını topluluğa vererek merkeziyetsiz, birlikte çalışabilirlik özelliğiyle esnek, kolay arayüzüyle erişilebilir olan Parex, gerçek anlamıyla DeFi çağının önündeki tüm engelleri kaldırmayı vaat ediyor. Şirket olarak bizi farklı kılan tüm bu özelliklerimizin yanı sıra, blokzinciri ekosistemine katkıda bulunmak için DeFi, metaverse, Web3 projelerine 75 milyon dolar değerinde bir fon sağlıyoruz.”

  • Nilüfer zabıtasından çocuklara çevre eğitimi

    Nilüfer zabıtasından çocuklara çevre eğitimi

    Bursa Nilüfer Belediyesi Zabıta Müdürlüğü’ne bağlı Bisikletli Zabıta Amirliği ekipleri, bu kez eğitim için sahada. Özellikle kırsal mahallelerdeki anaokulu, ilk ve ortaokullara giden zabıta memurları hem zabıta mesleğinin tanıtımını, hem de iklim değişikliğine yönelik alınması gereken önlemler hakkında bilgilendirme yapıyor.

    Gökçe İlkokulu’na giden Bisikletli Zabıta Ekibi’nden Serhan Sarı, anaokulu ve ilkokul öğrencilerine zabıtanın görev, yetki ve sorumluluklarını, pedagog eşliğinde hazırlanan sunumla anlattı. Çocukları bilgilendiren Sarı, dilenci, engelli yollarının işgali, seyyar satıcılar gibi olumsuz bir durumla karşılaştıkları zaman 112 ya da 153 numaralı çağrı merkezini arayarak, şikayet talebi iletebileceklerine dikkat çekti.

    Bu yılı İklim Yılı ilan eden Nilüfer Belediyesi’nin, bu yöndeki çalışmalarını da çocuklarla paylaşan Sarı, iklim değişikliğiyle mücadelede, bireylerin çevre ve doğaya karşı sorumluluklarını anlatarak bu konuda farkındalık oluşturdu. Günün sonunda Nilüfer Belediyesi Zabıta Müdürü Mehmet Eğe de, öğrencilere günün anısına çeşitli hediyeler verdi.

  • Tonlarca yakıt çevreye yayıldı!

    Tonlarca yakıt çevreye yayıldı!

    Hasanağa köyü yakınlarındaki bir asfalt şantiyesinde henüz belirlenemeyen nedenle fuel oil kazanı patladı. Kazandaki asfalt yapımında kullanılan tonlarca fuel oil çevreye yayıldı. Yayılan yakıt nedeniyle ortalık siyaha büründü.

    İhbar üzerine bölgeye jandarma ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü ekipleri sevk edildi. Ekipler, kepçelerle temizlik çalışması başlattı. Yakıtın, ekili buğday arazilerine yayılmasından endişe edildiği bildirildi.

  • Çevreyi kirleten tesislere ceza yağdı

    Çevreyi kirleten tesislere ceza yağdı

    Tekirdağ Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü, il genelinde çevre, hava ve su kirliliğine neden olan tesislere yönelik denetimlerini sürdürüyor. 5 ekiple çalışmalarına aralıksız devam eden müdürlük, yılın ilk 3 ayında çevreyi, havayı ve suyu kirlettiği belirlenen 45 işletmeye yönelik toplam 6 milyon 799 bin 850 lira ceza uyguladı. Tekirdağ’da 2021’de yapılan denetimlerde ise 248 tesise 26 milyon 419 bin lira ceza uygulanıp, 51 tesisin faaliyeti ise durdurulmuştu.

    Kirlilikten en fazla etkilenen Ergene Nehri’nin kollarından Çorlu Deresi, yine simsiyah akıyor. Dereye karışan endüstriyel ve evsel atıklar, ağır kokuya neden oluyor. Koku nedeniyle evlerinin pencerelerini dahi açamayan Sağlık Mahallesi halkı, yıllardır tedbir alınmasını istiyor.

    ‘EVLER, ARSALAR TALEP GÖRMÜYOR’

    Ergene Kent Konseyi Başkanı Ercüment Tuncay, Çorlu Deresi’nin yıllardır ağır kokular yayarak aktığını belirtip, “Burada kötü bir koku var. Temiz akmayan bir deremiz var. Havamız, suyumuz zaten çevre kirliliğinden çok fazla etkilenmekte” dedi.

    Derenin geçtiği Sağlık Mahallesi’ndeki ev ve arsaların da kirlilik nedeniyle rayicinin altında satıldığını kaydeden Tuncay, “Ergene Nehri’nin etrafındaki ve Sağlık Mahallesi bölgesindeki evler, arsalar hiçbir şekilde talep görmemekte. Aksine vatandaşlarımız, buradan daha çok uzaklaşmakta. Burada doğan, büyüyen çocuklarımızın gelecekte problem yaşamamaları için evler, arsalar satılmakta” diye konuştu.

    ‘SEBZE VE MEYVELERİN ÜZERİNDE TABAKA OLUŞUYOR’

    Sağlık Mahallesi’nde yaşayan, 3 çocuk annesi Gülbahar Öziş (59) de evinin dereye 300 metre uzaklıkta olduğunu belirterek, “Burada doğup, büyüdüm. Bu dereden hakikaten balık tutuyorduk, kenarında çok deniz kumu gibi olmasa da kum vardı. Bu derede oynuyorduk fakat şu anda geldiğimiz nokta; inanılmaz bir hastalık, salgın var. Camlar, kapılar açılmıyor, evde nefes alamıyoruz. Özellikle yaz günleri” dedi.

    Dışarı çamaşır dahi asamadığını söyleyen Öziş, “Yaz kış çamaşırlarımızı içeride kurutuyoruz. Maalesef bahçeye ektiğimiz sebze, meyvelerin üzerinde bir tabaka oluşuyor. Bunlar bizi çok etkiliyor. Zannediyorum, bu derenin temizlenmeye niyeti yok ama temizlenmesi gerekiyor. Bunlar aynı şekilde yediğimiz sebze ve meyvelerle birlikte bizim midemize, içimize işliyor. Yediklerimizden de zehirleniyoruz, sağlıklı bir ortamımız yok” diye konuştu.

     

  • Evsel atık sıkıntısı tarih oluyor

    Evsel atık sıkıntısı tarih oluyor

    Bursa’yı daha yaşanılabilir şehir haline dönüştürmeyi hedefleyen Büyükşehir Belediyesi, kent genelindeki 29 vahşi çöp depolama alanından 25’ini kapatarak, ilçelerdeki önemli bir çevre sonunu daha ortadan kaldırdı.

    Orhaneli, Harmancık, Büyükorhan ve Keles ilçelerinde vahşi çöp depolama sahalarıyla ilgili köklü çözümler üreten Büyükşehir Belediyesi, Orhaneli’nde yapımı tamamlanan Güney Bölgesi Evsel Katı Atık Aktarma İstasyonu’nu geçtiğimiz yıl hizmete almıştı.

    Benzer projeyi Keles’in Kirazlı Mahallesi’nde de hayata geçiren Büyükşehir Belediyesi, inşaatı tamamladı. Zemin asfaltlama ve çevre düzenleme çalışmalarının tamamlanmasının ardından, hizmete açılacak tesis ile Keles ilçesinde toplanan günlük yaklaşık 15 ton evsel katı atık, istasyonda treyler araçlara alınacak.

    Yere tek bir çöp bile değmeyecek proje ile atıklar, Yenikent Katı Atık Düzenli Depolama Alanı’na nakledilecek. Böylece hem trafik yükü hem de daha düşük karbon salınımı ile hava kirliliği azalacak. Bu işlem sonucunda koku ve çevre kirliliği gibi istenmeyen durumlar oluşmayacak.

    Çevreye değer katacak

    Dağ ilçelerinde kalkınmanın hayvancılık ve eko-turizmle sağlanacağını, turizm için de çevre yatırımlarının büyük önem taşıdığını ifade eden Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, “Bursamızın 16 ilçesinde artık vahşi depolama yapılmıyor. Vahşi depolama yapılmış alanları ıslah edip, bahçe hüviyetine kavuşturuyoruz. Keles ilçemizde de bu proje ile vahşi depolamayı bitirmiş olacağız. Aktarma istasyonumuz 4 dönüm. Proje çerçevesinde 480 metrekare platform binası, 1100 metrekare saha düzenlemesi, 188 metre rampa ve yol çalışması yapıldı. Son düzenlemelerinin ardından, tesisi kullanmaya başlayacağız. Böylelikle Keles ilçemiz de evsel katı atık sorunundan tamamen kurtulmuş olacak” dedi.