Etiket: çevre

  • Bursa’da gençler, küresel iklim çağrısında bulundu

    Bursa’da gençler, küresel iklim çağrısında bulundu

    Bursa Nilüfer Kent Konseyi Gençlik Meclisi üyeleri, yaşanan iklim krizine kayıtsız kalmayarak çözüm önerilerine dikkat çekmek adına harekete geçti.

    Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Neslihan Binbaş’ın da katıldığı basın açıklamasında Gençlik Meclisi adına konuşan Sabriye Berna Görhan ve Kıvanç Gümen, şu ifadeleri kullandı:

    “Gençlik Meclisi gönüllüleri olarak tüm dünyadan arkadaşlarımızla beraber çıkarı değil insanlığı seç, diyoruz. Çünkü artık zamanımız gerçekten azaldı. Seçim yapmanın zamanı geçmek üzere. Bu seçimi yapmak karar vericileri neden bu kadar çok zorluyor farkındayız. Sebebi çok basit. Para. Ama şunu bilmiyorlar ki insanlığa ve doğaya verdikleri bu zararı parayla geri döndüremezler.”

    Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı imzalamasına rağmen, iklim krizi adına çözüm üretmek yerine zeytinliklere göz dikildiği belirtilen açıklamada şu sözlere yer verildi:

    “Nilüfer Çayı ve İznik Gölü’ndeki kirliliğe karşı neden gereken yapılmıyor. İznik Gölü’nü besleyen kaynaklardan tonlarca su çeken şirkete neden bir yaptırım uygulanamıyor. Su gelecektir, sahip çıkalım. Birçok köye maden şirketleri girip oradaki insanların hayatını, işlerini yani tarım alanlarını yok eden faaliyetlerde bulunuyor. Sonrasında hem artan maliyetleri hem de bu haksızlık karşısında çiftçiler işlerini bırakıyor. Kente göç etmek zorunda kalıyorlar.

    Kentteki insanları besleyen yuvalar yok ediliyor. Bunun sonucunda artık hiçbirimiz insanca yaşayamaz olduk. İşte bu yüzden aynı gemide değiliz. Karar vericiler ve kirletici şirket sahipleri hayatını lüks şekilde yaşayacak diye bizler sistemin en kör noktasına atılıyoruz. Bunun tek bir çözümü var. O da birlikte harekete geçmek! Biz gençler her şeyin farkındayız. Siyasilerin her gün kavga etmesinden sıkıldık. Biz gerçekten çözüm için çalışan, süslü cümleler kurup bizi kandırmaya çalışmayan ve ayrımcı dille konuşmayan siyasiler istiyoruz. Çıkarı değil insanlığı seç.”

    Açıklamaya destek veren gençler çeşitli sloganlar atarak yaşanan sürece karşı tepkilerini dile getirdi. Basın açıklamasının ardından “Nilüfer’de İklim Yılı ve gençler” paneli yapıldı. Panele katılan İklim ve Enerji Uzmanı Önder Algedik ile Nilüfer Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürü Zerrin Güleş, gençlere İklim Yılı hakkında bilgi verdi.

  • Bakanlıktan 28 ilde yatırım fırsatı

    Bakanlıktan 28 ilde yatırım fırsatı

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, ev almak isteyen veya yatırım yapmak isteyenler için 28 ilde 472 konut ve ticari arsayı satışa çıkarıyor.

    Açık arttırma usulü ile gerçekleşecek satışlar 5, 6 ve 7 Nisan’da yapılacak.

    Bursa, Tekirdağ, Edirne, Kocaeli, Kayseri, Nevşehir, Tokat, Kars, Iğdır, Adıyaman, Şırnak, İstanbul illerindeki arsalar 5 Nisan’da, yine İstanbul, Balıkesir, Ankara, Eskişehir, Mersin, Aksaray, Karaman Kırşehir ve Muş’ta 6 Nisan’da satışlar gerçekleşecek. 7 Nisan’da da Aydın, Muğla, Antalya, Denizli, Afyonkarahisar, Konya ve Malatya’da satışlar gerçekleşecek.

    Fiyatları 24 bin 822 liradan başlayan arsalar, peşin veya yüzde 25 peşinat ve 24 ay vade imkanıyla satışa sunuluyor. Online açık arttırmaya katılım için başvurular 4 Nisan saat 10.30 itibarı sona erecek. Vatandaşlar TOKİ İstanbul Hizmet Binası Konferans Salonu ve İzmir Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi’nde gerçekleşecek ihalelere katılabilecek.

    Açık arttırma hakkında detaylı bilgiler “emlak müzayede” sitesinde yer alıyor.

  • Osmangazi’de öğrenciler çevre için yarışacak

    Osmangazi’de öğrenciler çevre için yarışacak

    Atıklarının doğru yöntemle toplanması konusunda çeşitli projeleri hayata geçiren Osmangazi Belediyesi, geri dönüşüm konusunda anlamlı bir etkinliğe imza attı.

    Bursa Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğiyle düzenledikleri ‘Okullar Yarışıyor Çevre Kazanıyor’ yarışmasıyla, öğrencilere kağıt-karton, plastik, elektronik ve metal atıkların ekonomiye kazandırılması için ayrı ayrı toplanmasının önemini vurgulamayı hedeflediklerini belirtti.

    Yarışma hakkında bilgiler veren Başkan Dündar, “Öğrencilerimiz, bu yıl da geri dönüşüme en fazla atık toplamak için ter dökecek. İlk ve ortaokulların yarışacağı etkinlikte, atıklar 31 Mayıs tarihine kadar teslim edilecek. Temizlik İşleri Müdürlüğü’müzün yaptığı değerlendirme sonunda ise 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde öğrencilerimize Sukaypark’ta görkemli bir şenlik düzenlenecek. Evlatlarımızın doyasıya eğleneceği program, ödül töreni ile sona erecek” diye konuştu.

  • Bursa ilk aşamayı geçen 22 belediye arasında yer aldı

    Bursa ilk aşamayı geçen 22 belediye arasında yer aldı

    Bursa Büyükşehir Belediyesi, küresel sorun olan iklim değişikliği ile mücadele çalışmalarını kesintisiz sürdürüyor. Ulusal ve uluslararası ölçekteki iklim değişikliğiyle mücadele çalışmalarına katkı sunmak için 2015 yılında Bursa’nın sera gazı emisyon kaynaklarının belirlenmesi ve azaltım tedbirlerinin oluşturulması amacıyla ‘Bursa Sera Gazı Envanteri ve İklim Değişikliği Eylem Planı’nı hazırlayan Büyükşehir Belediyesi, 2016 yılında Avrupa Belediye Başkanları Sözleşmesine (Covenant of Mayor) katılarak, 2030 yılında sera gazı emisyonlarını kişi başına yüzde 40 azaltma taahhüdünde bulunmuştu. ‘Sera Gazı Envanterinin ve İklim Değişikliği Eylem Planı’nın Avrupa Belediye Başkanları Sözleşmesi kriterlerine göre revize edilmesi amacıyla ‘Bursa Sürdürülebilir Enerji ve İklim Değişikliği Uyum Planını’ 2017 yılında hazırlayan Büyükşehir Belediyesi sayesinde Bursa, ulusal ölçekte sera gazı envanterini hesaplayarak azaltım ve uyum stratejilerini geliştiren ilk kent oldu.

    Hedef ilk 100

    Büyükşehir Belediyesi, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında uluslararası alanda hayata geçirdiği çalışmalara bir yenisini daha ekledi. Büyükşehir Belediyesi, 2030 yılına dek 100 kentin iklim nötr ekosistemlere ve akıllı kentlere dönüşümlerinin desteklenmesi ve bu kentlerin diğer Avrupa kentlerinin dönüşümleri için birer örnek teşkil etmesi hedefleriyle Avrupa Komisyonu tarafından yayınlanan ‘100 İklim Nötr ve Akıllı Kent Misyonu Niyet Beyanı Çağrısına’ başvurdu. Çağrı ile seçilecek 100 iklim nötr kent arasında yer almayı hedefleyen Büyükşehir Belediyesi’nin başvurusu, ilk aşamayı geçen 35 ülkeden 325 başvuru arasında yer alarak değerlendirmeye alınmaya hak kazandı. Bursa Büyükşehir Belediyesi, Türkiye’den başvuruda bulunarak ilk aşamayı geçen 15’i büyükşehir, 1’i il ve 6’sı ilçe olmak üzere toplam 22 belediyeden biri oldu. Kazanan misyon kentler, nisan ayında ilan edilecek.

    Kentler misyonu

    Bu çağrı ‘Kentler Misyonunun bir parçası olarak’ 2030 yılına kadar iklim nötr olma konusundaki ilgilerini belirtmelerine ve iklim nötr olma durumuna ilişkin mevcut durumları, devam eden çalışmaları ve gelecek planları hakkında bilgi sunmalarına imkan sağlayacak. Misyon platformunun her bir kent için özel olarak sunacağı teknik, finansal ve mevzuat desteğinden faydalanılacak, araştırma ve yenilik ekosisteminin merkezinde yer alınacak, koordinasyon ağı desteklerinden faydalanılacak ve kentlerin uluslararası görünürlüğü artırılacak. Kentler Misyonu, uygun şartlar altında AB fonlarına erişimin yanı sıra, kentlerin sözleşme sürecinin parçası olarak bir yatırım planı geliştirmelerine ve özellikle Yatırım AB Programı, Avrupa Yatırım Bankası, özel bankalar ve diğer sermaye piyasaları aracılığıyla daha geniş finansmana erişim imkanı bulmalarına yardımcı olacak.

  • Bursa’da kar yağışı barajlara yaradı

    Bursa’da kar yağışı barajlara yaradı

    Küresel ısınma ve iklim değişikliğine bağlı olarak kuraklık, son yılların en önemli gündem maddelerinden biri olurken, Bursa’da bu yılın başından itibaren etkili olan kar yağışı yüreklere su serpti.

    Bu yıl peş peşe gelen kar yağışları, Bursa’nın içme suyu ihtiyacını karşılayan barajlardaki doluluk oranına olumlu yansıdı.

    Geçtiğimiz yıl bu günlerde yüzde 38 olan Doğancı Barajı’nda doluluk oranı bu yıl yüzde 51 seviyesine çıktı. Doğancı ve Nilüfer barajlarının geçtiğimiz yıl bugünlerde yüzde 36 olan ortalama doluluk oranı da bu yıl yüzde 42’ye ulaştı.

    Nisan yağmurları ve karların erimesiyle birlikte Bursa’nın geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yazı da susuzluk sorunu yaşamadan geçirmesi bekleniyor.

  • Tahribat yüzünden o verilere ulaşılamadı

    Tahribat yüzünden o verilere ulaşılamadı

    Gümüşhane’nin Dumanlı köyü sınırlarındaki Taşköprü Yaylası’nda yasal izinle yapılan define kazısında tahrip olan Dipsiz Göl’de, Jeomorfoloji Derneği’nce bilimsel inceleme raporu hazırlandı. Dipsiz Göl’ün ‘nivasyon sirk gölü’ olduğuna yer verilen raporda, göl tabanındaki tahribat nedeniyle alınan örneklerden sağlıklı veri elde edilemediği ve yaş ile kökeninin belirlenemediği kaydedildi.

    Kent merkezine 50 kilometre uzaklıkta, deniz seviyesinden 2 bin 140 metre yükseklikteki manzarasıyla ilgi çeken Taşköprü Yaylası’ndaki Dipsiz Göl’de ‘define’ söylentisiyle 2 kişi, kazı için başvuruda bulundu. Trabzon Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nün olumlu görüşlerinin ardından Gümüşhane Müze Müdürlüğü’nce ilgili kişilere define arama ruhsatı verildi. Bölgede, 6 Kasım 2019’da jandarma yetkililerinin eşlik ettiği çalışmada suyu tahliye edilen göl alanı, iş makineleri ile kazıldı. Kaynağı ve akarı olmayan Dipsiz Göl’de, 4 gün sürdürülen kazı çalışmaları, define bulunamayınca sonlandırıldı. Yol seviyesi ile birleştirilen göl alanı taş ve toprak yığını haline döndü.

    2 MÜDÜR, 1 MEMUR AÇIĞA ALINDI

    Olayın duyulmasının ardından tepki çeken kazıyla ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Gümüşhane Valiliği’nce başlatılan çifte soruşturma kapsamında; Kültür ve Turizm İl Müdürü Hüseyin Ateş, Müze Müdürü Elif Öktem ile müze müdürlüğü çalışanı Yunus Ağa açığa alındı. Gümüşhane Valiliği’nce de kazı izni raporunun özensiz hazırlandığı açıklandı. Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi ve Ankara Barosu, Dipsiz Göl’de define arama ruhsatı veren sorumlular hakkında ‘görevi kötüye kullanma’ suçundan kamu davası açılması için savcılığa suç duyurusunda bulundu.

    EYLEM PLANI HAZIRLANDI

    Kazı sonrası toprak doldurularak kapatılan Dipsiz Göl’ün eski haline döndürülmesi için çalışma başlatıldı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca hazırlanan 4 maddelik ‘Eylem Planı’ kapsamında göl için alana dökülen dayanıksız toprak çıkarıldı. Yerine ise suya dayanıklı kireçli ve killi toprak döküldü. Silindirle tabanı hazırlanan göl alanına, yandaki dereden boru hatlarıyla doğal kaynak suyu verildi.

    SU TUTTU, ÇAMUR OLDU

    Define kazısı sonrası yok olan ve eski haline dönüştürülmesi için su takviye edilen Dipsiz Göl, kış aylarında biriken ve buz tutan karın erimesi ile su tutmaya başladı. Yayladaki doğal kaynaktan 200 metre uzunluğundaki borularla su takviyesi yapılan gölde, su seviyesi 2 metreye ulaştı. Canlı yaşamın geri döndüğü göl, su tutmaya başladı ancak berraklığına kavuşamadı. Çamurlu haliyle gölün eski dokusundan uzak görünümü oluştu.

    2 ÜNİVERSİTEDEN ANALİZ

    Dipsiz Göl’de, Jeomorfoloji Derneği heyetince yapılan bilimsel araştırmalar tamamlandı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Merkez Laboratuvarı’nda taş, toprak ve çamurda x-ışını analizi, İstanbul Üniversitesi’nde ise polen ve spor kontrolü yapılarak rapor hazırlandı. Dipsiz Göl’ün kar kütlelerinin donma ve çözülmesi ile oluşan ‘nivasyon sirk gölü’ olduğuna yer verilen raporda, göl tabanındaki tahribat nedeniyle alınan örneklerden sağlıklı veri elde edilemediği ve yaş ile kökeninin belirlenemediği kaydedildi.

    ‘KEPÇENİN FÜTURSUZCA DALDIRILMASI, ŞANSIMIZI SİLDİ’

    Eski Jeomorfoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Turoğlu, “Tahrip olmadan önce düzgün ve eksiksiz bir sondaj olsaydı geçmişten günümüze oradaki iklim koşulları ve bitki örtüsünün ne aralıklarla nasıl değiştiğini anlayabilirdik. Kazı sırasında iş makinesinin kepçesini fütursuzca daldırıp, yamaçtan aşağı boşaltmaları bütün bu şansımızı sildi, attı” dedi.

  • Çekilme arttı, İznik Gölü’nde adacıklar oluştu

    Çekilme arttı, İznik Gölü’nde adacıklar oluştu

    Bursa’da Türkiye’nin en büyük tatlı su kaynaklarından biri olan İznik Gölü, son yıllarda kuraklık tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Küresel ısınmaya bağlı yağışların azalması ile birlikte göldeki su seviyesi de düştü. Göldeki çekilme yer yer 100 metreye ulaşırken, balıkçı kayıkları da karaya oturdu.

    Marmara Bölgesi’nin en büyük, Türkiye’nin ise 5’inci büyük doğal gölü olan, 297 kilometrekarelik İznik Gölü’nde, küresel ısınma kaynaklı mevsimsel kuraklık yaşanıyor.

    Kuraklığın tek nedeninin küresel ısınma olmadığı belirtiliyor. İznik Gölü’nün aynı zamanda bölgedeki tarım arazileri için de su kaynağı olduğunu hatırlatan yöre halkı, bilinçsiz ve vahşi sulamaya dikkat çekiyor. Köylere kurulan göletlerin de İznik Gölü’nü besleyen su kaynaklarına zarar verdiği belirtiliyor. Sanayide kullanılması için çekilen suyun da göldeki çekilmelere neden olduğu iddia ediliyor.

    İznik Gölü’ndeki çekilme, özellikle Çakırca Mahallesi’nde net bir şekilde görülüyor. Balıkçı kayıklarının karaya oturduğu mahallenin kıyı bölgelerinde ayrıca adacıkların oluştuğu gözlendi.

    ‘SIĞ OLAN BÖLÜMLERDE ÇEKİLME DAHA ÇOK OLUYOR’

    İznik Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Konur Genç, Çakırca Mahallesi’nde gölün 150 metreye kadar çekildiğini söyleyerek şunları kaydetti:

    “Küresel ısınmadan dolayı su giderek azalıyor. Yağışların yetersiz kalması, kış aylarında kar ve yağmurun az yağmasından dolayı, gölümüzün suyu sürekli olarak çekiliyor. Gölümüzün sığ olan bölümlerinde çekilme daha çok oluyor. Çakırca bölgesinde çekilme, 100-150 metreleri buldu. Gölümüzün derin bölgesi Göllüce’de ise çekilme 30-40 metrelerde kaldı. Teknelerimizi koyduğumuz yer artık karada kaldı.”

    Turizm işletmecisi Ali Karaman ise gölün çekilmesinin en büyük nedenlerinden birinin bilinçsiz sulama olduğunu söyledi.

    ‘SU KAYBININ NEDENİ ARAŞTIRILSIN’

    Tarımsal sulamada kapalı sisteme geçilmesi gerektiğini ifade eden Karaman, şöyle konuştu:

    “Geçmiş yıllara göre, bu sene suda ciddi bir alçalma var. Maalesef hemen hemen her köyde göletler yapıldı. İznik Gölü’nü besleyen su kaynakları, bu göletlerden dolayı kesilmiş oldu. İznik aynı zamanda tarım bölgesi olduğu için bunun da etkisi var. Tarımsal sulamalarda artık kapalı sulama sistemine geçilmesi lazım. Çünkü açık sulamalarda ciddi oranda su tüketimi oluyor. Orhangazi ve Gemlik tarafındaki sanayi kuruluşlarına da su veriliyor. Hatta orada gölden su çekmek için döşenen borular da var. Geçtiğimiz yaz biraz kurak geçti, daha önceki yıllarda da kuraklık vardı ama bu kadar çekilme olmamıştı. 10 günden beri yağış var ama gölün suyunda en ufak bir hareketlilik, yükselme yok. Su kaybına neyin yol açtığının araştırılmasını istiyoruz. Gölümüzü kaybetmek istemiyoruz. İznik Gölü’nü kurtarmamız lazım.”

    ‘ÖLMÜŞ BALIKLAR KIYIYA GELMEYE BAŞLADI’

    Çekilmeye bağlı olarak İznik Gölü’ndeki kuş popülasyonunun azalmasına ve toplu balık ölümlerine dikkati çeken Karaman “İznik’te balıkçılık üst seviyededir. Özellikle yayın, sarı balık, aynalı sazan çok meşhurdur. Ama maalesef suyun alçalması ile beraber gölde oksijen eksikliği oluştuğundan ölmüş balıklar da kıyıya gelmeye başladı. İznik Gölü aynı zamanda kuşların barınağı. Özellikle leyleklerin uğrak yeri. Sazlıkların içerisinde kuşlar, barınak yapar. Aynı zamanda balıklar da sazlıklara yumurtalarını bırakır. Gölün çekilmesi, yavaş yavaş balıkların da yok olmasına sebep oluyor. Hem balıkçılık yok olmaya başladı, hem de kuşlar gelmemeye başladı. Balıkçı arkadaşlarımız da gölün alçalmasıyla beraber teknelerle açılamıyor. Çünkü su seviyesi baya düştü. Teknelerin altı sürtmeye başladı. Sığlaştığı için olta balıkçılığı da yapılamıyor” dedi.

    AZİZ NEOPHYTOS BAZİLİKASI SU YÜZÜNE ÇIKTI

    2014 yılında Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin İznik’te başlattığı ‘Tarihi Kültürel Mirası Tespit ve Havadan Fotoğraflama Çalışmaları’ sırasında tespit edilen Aziz Neophytos Bazilikası da İznik Gölü’nün çekilmesi ile birlikte su yüzüne çıktı. Suyun 2 metre derinliğindeki bazilika, dron ile net bir şekilde görüntülendi. Bazilikanın bulunduğunu hatırlatan Ali Karaman “Bazilika bile çekilmeden dolayı su üstüne çıktı. Su altı müzesi beklerken, su üstü müzesine dönüştü” ifadelerini kullandı.

  • Hava kirliliği Kovid-19’da ölüm riskini artırıyor

    Hava kirliliği Kovid-19’da ölüm riskini artırıyor

    İstanbul’da yapılan güncel bir akademik araştırma, Covid-19 ölümlerinde hava kirliliğinin etkisine dikkat çekti. Araştırmaya göre, İstanbul’da Covid-19 pandemisi boyunca gerçekleşen ölümlerin yaş, sosyoekonomik durum ve hane halkı sayısının yanı sıra, hava kirliliğiyle de ilişkili olduğu açıklandı.

    Covid-19 vakalarının hızı, artan aşı oranlarıyla düşse de pandemi dünya genelindeki etkisini sürdürüyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) güncel koronavirüs tablosuna göre, bugüne kadar 235 milyonu aşkın vaka tespit edilirken, 5 milyona yakın insan pandemi dolayısıyla yaşamını yitirdi. Online PR Servisi B2Press, giderek kendini daha fazla hissettiren kış soğuklarının yarattığı hava kirliliği hakkındaki verileri pandemi çerçevesinde inceledi. Bu konuda güncel bir akademik araştırmayı ele alan B2Press, İstanbul’da Covid-19 pandemisi boyunca gerçekleşen ölümlerin yaş, sosyoekonomik durum ve hane halkı sayısının yanı sıra, hava kirliliğiyle ilişkili olduğunun ortaya konulduğunu açıkladı. Environmental Science and Pollution Research Dergisi’nde yayımlanan “İstanbul’da Covid-19’a Bağlı Ölümlerde Hava Kirliliği ve Sosyoekonomik Düzeyin Etkisi” başlıklı araştırma, kirli havanın Covid-19’dan ölüm riskinin daha da artmasına yol açtığını gösterdi.

    HAVA KİRLİLİĞİ 7 MİLYON İNSANIN ERKEN ÖLÜMÜNE YOL AÇIYOR

    Basın bülteni dağıtımı hizmeti veren Online PR Servisi B2Press’in incelediği Greenpeace Hava Kirliliği Algısı Anketi’ne göre, her 10 kişiden 4’ü Türkiye’nin en büyük çevre sorununun hava kirliliği olduğunu düşünürken, Türkiye dünya hava kirliliği sıralamasında 46. sırada yer alıyor. Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL) raporuna göre, Türkiye elektriğinin yüzde 56’sını fosil yakıtlardan, yüzde 37’sini de kömürden elde ederken uzmanlar, kömüre dayalı elektrik üretiminin yarattığı yoğun hava kirliliğinin halk sağlığı için büyük bir risk oluşturduğunu söylüyor. Nitekim Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı verilere göre, hava kirliliği küresel ölçekte insan sağlığına yönelik en büyük çevresel tehdit olarak görülüyor ve dünyada her yıl 7 milyon insanın erken ölümüne yol açıyor. Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkileri arasında ise astım, bronşit, solunum yolu gibi akciğer hastalıklarının yan sıra; kanser, kalp ve damar hastalıkları da yer alıyor.

    HAVA KİRLİLİĞİ YALNIZ 65 YAŞ ÜSTÜ İÇİN RİSKLİ DEĞİL

    Uzmanlar, hava kirliliğine maruz kalmanın, solunum sistemine zarar vererek viral ve bakteriyel enfeksiyonlara karşı direnci azalttığını söylüyor. Hava kirliliği, vücudun virüslere karşı doğal savunmasını bozarak hastalıklara yakalanma olasılığını yükseltirken, virüslerin taşınmasında etkili oluyor. B2Press’in incelediği göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Nilüfer Aykaç ve halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Nilay Etiler imzalı akademik araştırmaya göre, hava kirleticilerine maruz kalmak yalnızca 65 yaş üstü kırılgan grup için değil, tüm yaş grupları için onaylanmış Covid-19 vakalarının sayısını artırıyor.

    HER 10 KİŞİDEN 9’U KÖMÜR KOKUSU SOLUYOR

    Türkiye’de büyük şehirler de dahil olmak üzere birçok ilde kömür kullanımı oldukça yaygın. Online PR Servisi B2Press’in incelediği HEAL raporuna göre, kömürden en çok etkilenen bölge, “kömür kuşağı” olarak da adlandırılan Zonguldak, Çanakkale, Milas-Muğla arasındaki havza. Çoğu büyük şehirle tüm Akdeniz ve Karadeniz kıyı şeridi de kömürden büyük ölçüde etkileniyor. Greenpeace anketine katılanlar da bu tabloyu doğruluyor. Hava Kirliliği Algısı Anketi’ne göre, her 10 kişiden 9’u pencereyi açtığında temiz hava alamadığını ya da kömür kokusu soluduğunu belirtiyor.

     

  • Atık yağlar müsilajdan daha tehlikeli

    Atık yağlar müsilajdan daha tehlikeli

    1 litre atık yağ 1 milyon litre suyun kirlenmesine neden oluyor. Sudaki oksijeni azaltan, oksijen geçirgenliğini bozan ve güneş ışınlarının suya geçmesini engelleyen atık yağlar, müsilaj nedeniyle zorlanan Marmara Denizi’nde daha ciddi sıkıntılara neden olabilir.

    İstanbul Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Atilla Arıkan, “Çoğumuzun evde standart olarak yaptığı şey atık yağı lavaboya dökmek. Öncelikle evin giderleri tıkanıyor. Bunları açmak için kimyasallar kullanıyoruz, bunlar zaten ekstra çevresel zarar veriyor. Daha sonra kanalizasyonların tıkanmasına sebep oluyor. Kanalizasyonları açmak için bu kez ciddi bir maliyet ve efor sarf etmemiz gerekiyor. Kanalizasyonların sonun arıtma tesisleri varsa oradaki mikro organizmalara zarar verebiliyorlar, oradaki sistemin verimini düşürüyorlar. Arıtma tesisi yoksa zaten doğrudan denize ve nehirlere gidiyor. Bu sefer doğrudan yüzeysel su kaynaklarında etkilere sebep oluyor” dedi.

    MÜSİLAJIN ÇOĞALMASI İÇİN ZEMİN HAZIRLIYOR

    Marmara Denizi 2021 yılı başlangıcıyla müsilaj alarmı vermeye başladı. Yapılan eylem planlarında biyolojik atıklar ve arıtma tesislerinin önemi ön plana çıktı. Türkiye genelinde yıllık 1.5-2 ton bitkisel atık yağ üretiliyor. Bunun büyük bölümü ise evlerden çıkan atık yağlar. Söz konusu yağların lavabolara dökülmesi ise korkutucu döngüyü başlatıyor. Kanalizasyon yoluyla denize karışan bu yağlar sudaki oksijeni bitiriyor, güneş ışınlarının suyun altına inmesini engelliyor. Bu durum uzmanlara göre hem müsilaj ile aynı etkiyi yaratıyor hem de çoğalması için zemin hazırlıyor.

    “MÜSİLAJINDA ESASINDA SONUÇLARI AYNI”

    İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Atilla Arıkan, atık yağların kirlilik etkisi konusunda “Türkiye’de yaklaşık 1.5-2 milyon ton bitkisel atık yağ üretimi söz konusu. Bunun büyük bir kısmı evlerden kaynaklanan atık yağlar, bir kısmı margarinler, bir kısmı da sanayiden kaynaklanan bitkisel atık yağlar. Çoğumuzun evde standart olarak yaptığımız şey lavaboya dökmek. Öncelikle evin giderleri tıkanıyor. Bunları açmak için kimyasallar kullanıyoruz, bunlar zaten ekstra çevresel zarar veriyor. Daha sonra kanalizasyonların tıkanmasına sebep oluyor. Kanalizasyonları açmak için bu kez ciddi bir maliyet ve efor sarf etmemiz gerekiyor. Kanalizasyonların sonunda arıtma tesisleri varsa oradaki mikro organizmalara zarar verebiliyorlar, oradaki sistemin verimini düşürüyorlar. Arıtma tesisi yoksa zaten doğrudan denize ve nehirlere gidiyor. Bu sefer doğrudan yüzeysel su kaynaklarında etkilere sebep oluyor. Öncelikle bu yağlar su yüzeyini tamamen kaplıyorlar ve güneş ışıklarının suyun içerisine girmesini engelliyorlar. Oradaki mikro organizmaların büyümesi için ışık gerekli, Onun yanında havadaki oksijeninde suyun içerisine girmesini engelliyorlar. Sudaki oksijen çok düşük seviyelere geldiği zaman oradaki mikro organizmaların ve balıkların ölmesine neden oluyorlar. Son birkaç aydır müsilaj problemi var. Müsilajın da esasında sonuçları aynı. Orada da sudaki mikro organizmalar aşırı büyüdükten sonra ölüyorlar ve sudaki oksijeni tüketiyorlar. Bu sefer üst üste bir kaç defa benzer etki oluyor ve tamamen ciddi sonuçları olan bir probleme neden oluyor. Aynı zamanda yağlar oksijenin tüketilmesine de sebep oluyor. Sadece yüzeyden oksijenin gelmesini engellemiyor, bir taraftan da yağlar oksijenin tüketilmesine sebep oluyor. Zaten müsilajdan dolayı mevcut bir problem varsa bu ciddi sonuçlara neden olabiliyor” dedi.

    Arıkan, atık yağların bertaraf edilmesi konusunda ise “Öncelikle büyük bitkisel atık yağ üreticilerinden başlandı. Bunlar atık yağlarını topluyor ve lisanslı firmalara veriyorlar. Ama bizler de evlerde bunları ayrı toplamak zorundayız ve bunları lavabolara dökmememiz gerekiyor. Bunları evde ayı bir plastik şişenin içinde toplayıp ilçe belediyeleri tarafından kurulması gereken atık getirme merkezlerine götürmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.

    “ASLINDA ARITMA TESİSLERİ İÇİN İSTENMEYEN MALZEMELER”

    Arıkan, ileri biyolojik arıtma tesisleri konusunda ise, “Tek başına çare değil, yağlar gerçekten arıtılması çok zor malzemeler. O nedenle bizim arıtma tesislerimizde, özellikle iler biyolojik arıtma tesislerine bu yağları gönderdiğimiz zaman oradaki sistemin tamamen veriminin düşmesine neden oluyor. Aslında arıtma tesisleri için istenmeyen malzemeler. Atık yağları bazen çöplere atıyorlar, onlar çöpler toplandıktan sonra depolama sahalarına gidiyor. Oralarda da yangınlara sebep oluyor, aşırı sıcaktan, güneş ışığından dolayı. Bu atıklar toplanarak biyodizel tesislerine gidiyor. Burada da bizim atık olarak düşündüğümüz bir malzeme tamamen kaynak olarak bir yeşil yakıta dönüşüyor. Bu hem iklim değişikliği hem de fosil yakıtların tüketilmesi açısında oldukça çevreci bir yaklaşım. Bir milyon litre suyun kötü hale gelmesine sebep olabilir, bizim sadece evde yanlış yere attığımız yağ 1 milyon litre suyun kirlenmesine sebep olabilir” diye konuştu.

    “MÜSİLAJ İÇİN ÇOĞALMASINA UYGUN BİR ORTAM YARATIYOR”

    Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu üyesi Raşit Fırat Deniz da, “Marmara Denizi’nin kirliliğinde de bizim atık suların, evsel kaynaklı dediğimiz atık suların etkisi olduğu gibi aynı zamanda, endüstrilerden sızan ve arıtılmadan deşarj edilen atık suların çok büyük etkisi var. Özellikle endüstrideki atık yağlardan bahsettiğimiz zaman zaten çok daha büyük bir problemden bahsediyoruz. Eğer ki, bu atık yağlar arıtılmadan denize deşarj edilirse, ön arıtma tesisleri dahil, orada da bu işin yapılmadığı yönünde bir bilgi var; denizdeki oksijen seviyesini azaltarak, aynı zamanda güneş ışığının aşağıya inmesini engelleyerek müsilaj için çoğalmasına uygun bir ortam yaratıyor” dedi.

  • “Türkiye’nin yüzde 55’i şiddetli kuraklık yaşıyor”

    “Türkiye’nin yüzde 55’i şiddetli kuraklık yaşıyor”

    Uzmanlar, küresel ısınma konusunda 2030’a kadar çok yönlü önlemler alınmadığı takdirde, dünyanın geri dönülmez felaketlerle karşı karşıya kalacağına dikkat çekiyor. Türkiye’de de bu yaz, küresel ısınmanın sebep olduğu doğal afetler yaşandı. Online PR Servisi B2Press’in incelediği araştırmalara göre, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün Haziran-Ağustos 2021 verilerinde, Türkiye’nin yüzde 55’lik kısmında şiddetli kuraklık yaşandığı yer aldı.

    Son aylarda dünya genelinde öngörülemez büyüklükte doğal felaketler yaşanıyor. Üstelik yıkımlar yalnızca kısa süreli felaketler olarak ortaya çıkmıyor, ardında kalıcı izler bırakıyor. Online PR Servisi B2Press’in incelediği Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO) raporuna göre, son 50 yılda ortalama her gün dünyanın bir yerinde hava, iklim veya su tehlikesiyle ilgili bir felaket meydana geldi. Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) ise geçtiğimiz günlerde yayımladığı “2021 Yaz Mevsimi Ortalama Sıcaklık Anomalileri” analizinde, ülkemizin geçen ay son 50 yılın en sıcak 6’ncı ağustosunu yaşadığını açıkladı.

    “İKLİMLE İLGİLİ AFET ÖLÜMLERİNİN YÜZDE 99’UNU OLUŞTURACAK”

    Online PR Servisi B2Press’in incelediği MGM’nin raporunda, Amerika ve Avrupa’nın tarihindeki en sıcak yazı yaşadığı 2021’de Türkiye’nin de en sıcak 4’üncü yazını geçirdiği bildirildi. 2010, Türkiye tarihinin en sıcak yazı olarak kayıtlara geçerken, küresel ısınmanın etkisiyle ülkemizde ortalama yaz sıcaklığının da arttığı görüldü. Bağımsız uluslararası yayın kuruluşu The Lancet için yapılan bir araştırma, sıcak havanın 21. yüzyılın sonunda iklimle ilgili afet ölümlerinin yüzde 99’unu oluşturacağına işaret etti. Artan sıcaklıklar, yaz aylarında yaşanan yangın ve sel felaketlerinin ardından kuraklıkla ilgili endişeleri de gündemin ilk sıralarına taşıdı. MGM’nin Haziran-Ağustos 2021 verilerinde, Türkiye’nin yüzde 55’lik kısmında şiddetli kuraklık yaşandığı yer aldı.

    “DOĞAL AFETLER TÜRKİYE’Yİ ÇÖLE DÖNÜŞTÜRÜYOR”

    B2Press’in incelediği WMO’nın İklim Aşırılıklarından Kaynaklanan Ölümler ve Ekonomik Kayıplar Atlası’na göre, 1970 – 2020 arasındaki 50 yıllık dönem boyunca en büyük insan kayıplarına yol açan olayların ilk sırasında 650 bin ölümle kuraklık geliyor. Hemen ardından 577 bin ölümle fırtına, 58 binle sel ve 55 binle yüksek sıcaklıklar yer alıyor. Bu yaz küresel ısınmanın sebep olduğu felaketlerle yüzleşen Türkiye’de de son aylarda görülen sel ve orman yangınları da birçok can ve mal kaybına neden oldu. Avrupa Orman Yangını Bilgi Sistemi’nin (EFFIS) verilerini inceleyen Online PR Servisi B2Press, Türkiye’de her yıl ortalama 97 orman yangını yaşarken, bu sayının 2021 yazında 236’e yükseldiğini tespit etti.