Etiket: chp bursa milletvekili

  • “Sağlık açısından büyük sorunlar yaratıyor!”

    “Sağlık açısından büyük sorunlar yaratıyor!”

    CHP Bursa Milletvekili ve Halk Sağlığı Profesörü Dr. Kayıhan Pala, iklim krizi ile gündeme gelen aşırı sıcak hava dalgalarının halk sağlığını tehdit ettiğini belirtti. Pala açıklamasında “Sıcak hava dalgaları kardiyovasküler sistem, böbrek ve solunum bozuklukları nedeniyle hastane başvurularını arttırıyor. Ülkemizde son yıllarda aşırı sıcaklık dalgalarını sıklıkla deneyimliyoruz ve önümüzdeki yıllarda sıcak hava sistemlerinin daha sık ve yoğun olacağına dair bilimsel tahminler var. Sıcak havanın sebep olduğu rahatsızlıklar nedeniyle Avrupa ülkelerinde ve Rusya’da sırasıyla 70 bin ve 56 bin kişinin hayatını kaybettiği yıllar oldu. Alınacak önlemler ile sıcak hava dalgalarının sağlığa yansıyan etkileri azaltılabilir! Yurttaşlarımızın sağlığını korumak için Sağlık Bakanlığının bir eylem planı olmalı!” dedi.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya konu hakkında soru önergesi veren Pala; önergesinde 2 farklı konuya dikkat çekti. Hastalıkların Uluslararası Listesi (ICD-11)’nin en güncel sınıflandırmasında ısı etkisine bağlı hastalık kodu olduğunu belirten CHP’li Pala; sıcak hava dalgalarının sağlık etkisini göstermesi bakımından ısı etkisine bağlı olarak NF01 kodu altında tanı konulan hasta sayısı ile aynı kodla bildirilen ölüm sayısını sordu. İkinci olarak, Sağlık Bakanlığının sıcak hava dalgalarından özellikle risk altındaki grupları korumak için eylem planı olup olmadığını soran Pala; “Yaz mevsimine sadece birkaç hafta kaldı, sorduğum soruların yanıtını Bakan Koca ivedi olarak vermeli! dedi.

     

  • CHP’li Yüksel Özkan’dan ek randevu sistemi açıklaması

    CHP’li Yüksel Özkan’dan ek randevu sistemi açıklaması

    Özkan açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

    “Sağlık sektöründe uzun yıllar çalışmış ve ayrıca yöneticilik yapmış birisi olarak, daha önce gerek TBMM kürsüsünde gerekse yazılı ve görsel medyada çağrılarda bulundum. Vatandaşlarımıza 5 dakikada bir muayene olunamayacağını, anayasal sağlık hizmeti hakkınız için 15 dakikadan önce hasta muayene odalarından çıkmayın, doktorunuzun sizleri sağlıklı muayene etmesini ve bilgilendirme hakkınızı talep edin dedim.” Sormak isterim, MHRS de 5 dakikada bir muayene randevusunu görmezden gelen AKP yöneticileri gittikleri hastanelerde kendileri de mi 5 dakikada muayene oluyorlar?”

    Sağlıkta Şiddet ve Mobbing Artarak Devam Ediyor

    2021 yılında 1405 hekimin yurt dışına gittiği ve 2022 yıl sonunda bu rakamın 2000 kişi olacağını, 5 dakikada bir muayene nedeni ile kamu sağlık kuruluşlarında ciddi bir yığılmanın olduğuna dikkat çeken Özkan, “Kamudan istifa edenler ve yurt dışına giden hekimler nedeniyle kamu hastanelerinde ciddi bir boşluk olduğunu dile getirdi. İki hekimin işini artık tek bir hekimin yaptığını, hatta bazı bölümlerde ise uzman hekimin kalmadığını, dolayısıyla iş yükü altındaki hekimlerin büyük bir “psikolojik travma” yaşadığının altını çizen Yüksel Özkan, sağlıksız bir sağlık sistemi içerisinde hekimlere sözlü ve fiili saldırılar devam ediyor, hükümet ise sağlıkta şiddeti önleyemiyor” diyerek, sağlık çalışanlarının bu şiddete ve mobbinge dayanamaz hale geldiğini belirtti.

    Atatürk’ün, kendi insanına güven göstergesi olarak “Beni Türk Hekimlerine Emanet Edin” sözlerini hatırlatan Özkan, “Ancak iktidar sahipleri sağlıktaki endişe verici gelişmelere önlem almazlar ise Türk Halkı’nın sağlığını gelecekte sığınmacı hekimlere emanet edilecektir, dedi.
    Sağlık Bakanlığı’nın yeni yayınlamış olduğu “yasakçı” bir yönetmelikte ise, muayenehanesi olan hekimlerin özel hastanelerdeki tedavi ve ameliyatlarına getirilen sınırlamanın, hastaların hekimini seçme özgürlüklerinin elinden alınması anlamına geldiğine işaret eden Özkan, hiçbir meslek grubunda olmayan bu uygulamanın amacının “hekimlerin anayasal hakkı olan mesleklerini serbest icra etmelerini” engellemektir, sağlık sisteminin neresinden tutsak elimizde kalıyor” ifadelerini kullandı.

    Sağlık Çalışanlarının Can Güvenliği Sağlanamıyor

    Beş dakikada randevu nedeniyle hastane koridorlarından geçilemezken, vatandaş randevu alamazken, kanser tedavisi gören hastalar aylarca beklerken, Sağlık Bakanlığı çözümü vatandaşları “randevusuz” olarak hastanelere yönlendirmekte ve MHRS sisteminde “ek randevu” şeklinde bir uygulamaya yer vermekte olduğunu hatırlatan Özkan, “Bugün bir AVM’ye girerken X-Ray cihazından geçerek üstümüzün arandığına değinerek , eline silahı, beline bıçağı koyanlar hastanelere ellerini kollarını sallaya sallaya girebilir, bu kişiler kamu sağlık kuruluşlarında sağlık çalışanlarını tehdit edip, yaralayıp hatta ölümlerine bile sebebiyet verebilmektedirler” dedi.

    Yüksel Özkan, “İktidarın sağlık çalışanlarının hayatını tehlikeye atma pahasına bile olsa, sağlıkta popülizmden oy devşirdiği için sorunları çözmek için adım atmadığını, çarşıda pazarda ekonomik krizin sorumlusu olarak nasıl ki esnaf sorumlu gösterilmek isteniyorsa, sağlıkta da halk ile sağlık çalışanını karşı karşıya bırakarak sistemdeki çöküşün sorumlusunun “sağlıkçılardır” algısını yaratmaya çalışıldığını belirterek, bu da sağlıktaki şiddeti körüklemektedir, evet artık yönetemiyorsunuz, bütün bu uygulamalarınız ciddi halk sağlığı sorunu oluşturmaktadır” dedi.

    İzmir’de darp edilen sağlık çalışanı bir hekimin öldüresiye dövülmüş olmasını örnek göstererek, “umarız sağlıktaki şiddet son bulur, bu vahşeti yaratanlar hakkında nasıl bir işlem yapılacağının takipçisi olacağız, bu olayı şiddetle kınıyor meslektaşımıza geçmiş olsun ve acil şifalar dileklerimi iletiyorum” diyerek sözlerini noktaladı.

  • CHP Bursa Milletvekili Karacabey’de nabız tuttu

    CHP Bursa Milletvekili Karacabey’de nabız tuttu

    Beraberinde Karacabey İlçe Başkanı Gönül Avil ve yönetimiyle birlikte esnafın, pazarcının ve vatandaşların sıkıntılarını dinleyen Aydın’a pazarcı, esnaf satış yapamamaktan, vatandaş da hayat pahalılığından dert yandı.

    Bir simitçi Aydın’ın yanına gelerek, “Daha bu sabah bir kadın utana sıkıla yanıma gelerek 4 liralık simidi veresiye almak istedi. ‘Ay başında ödesem olur mu?’ dedi. Yıllardır simitçilik yapıyorum ilk defa böyle bir durumla bu dönemde karşılaştım” diyerek isyan etti.

    Her yerde olduğu gibi Karacabey’de de vatandaşların zamlardan, hayat pahalılığından belini doğrultamaz durumuna geldiğini söyleyen Erkan Aydın, “Kime dokunduysak esnafından, pazarcısına, öğrencisinden, simitçisine bin ah işittik. Vatandaşımızı 4 liralık simidi dahi alamayacak duruma getirenler hala utanmadan halkımızda dalga geçen açıklamalar yapıyorlar. Cumhurbaşkanı da 2002’den bu yana hala vatandaşımızın sabretmesini istiyor. Sabredecek ne güçleri kaldı, ne de paraları” diye konuştu.

    “DAYANACAK GÜCÜMÜZ KALMADI”

    “Siftah yapmadan dükkan kapatıyorum. Dayanacak gücümüz kalmadı, bizi kurtarın, tek umudumuz sizsiniz” diyen bir esnafa Aydın, “Projelerimiz hazır, ilk seçimde iktidar olacağız ve ülkemize huzuru, refahı getireceğiz” dedi.

  • “Ucuz ürün için çiftçi desteklenmeli”

    “Ucuz ürün için çiftçi desteklenmeli”

    Kuru soğan ve patates üretiminin yurt içi tüketime yetmediğini rakamlarla açıklayan Sarıbal, şu bilgiyi verdi:

    “2000 yılında 65 milyon nüfusa sahip iken 5,4 milyon ton patates üretimi ile kişi başına 68 kilo patates düşerken, 2020 yılında 84 milyon nüfus için 5,2 milyon ton patates üretimi ile kişi başına patates üretimi 51 kiloya düştü. Kişi başına sofralarımızdan 17 kilo azaldı. 2021 yılında nüfus 1 milyon artmasına rağmen patates üretimi 100 bin ton düştü. Şu anda kişi başına tüketim 50 kilonun altına düştü. Aynı durum kuru soğan üretimi için de geçerlidir. 2000 yılında kişi başına kuru soğan tüketimi 28 kilo iken, 2020 yılında 21 kiloya düştü. Halkımız sofralarına 7 kilo daha az soğan alıyor. Üretim yetersiz ve plansız olunca patates ve kuru soğan bir yıl çok oluyor bir yıl az oluyor. Ülke ihtiyacının karşılanması için 6 milyon ton patates, 2,7 milyon ton kuru soğan üretmeliyiz.”

    Girdi arttı, fiyatlar fazla düşmez

    Pazarda patatesin kilosunun 9 lira, kuru soğanın ise 4 lira civarında olduğunu belirten Sarıbal, “İki ürün de tüketici için yüksek. Oysa üretici bu yıl soğanı tarlada 80 kuruş civarında satıyordu. Patates de benzer şekilde. Ama artan maliyetler tüketiciyi patates ve soğan tüketemez noktaya getirdi” dedi. Kuru soğan ve patates hasadının başlamasıyla fiyatların bir nebze düşeceğini ifade eden Sarıbal, “Ülkemizin güneyinde başlayacak kuru soğan ve patates hasadı ile fiyatlar bir nebze aşağıya düşecektir. Ancak aşırı bir düşüşü kimse beklemesin. Çünkü tarımsal girdi fiyatları 3 ila 4 kat arttı. Üretici de haliyle yaptığı masrafları ürüne yansıtacaktır” dedi.

    Patates ve kuru soğanda ihracatçı bir ülke olduğumuzu vurgulayan CHP Genel Başkanı Başdanışmanı Sarıbal, ihracat pazarının kaybedilmemesi için daha fazla üretim yapılması gerektiğini söyledi. Sarıbal, şunları söyledi:

    Depolama için yatırım desteği verilmeli

    “Ülkemiz ihtiyacının karşılanması ve ihracat pazarının kaybedilmemesi için patates üretiminin desteklenmesi gerekmektedir. Üretmek yetmez, aynı zamanda patates ve kuru soğanın depolama şartlarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Her yıl binlerce ton patates ve kuru soğan çürüdüğünden zayii olmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı hasattan sonra 6 aya kadar depolarda kalan patates ve kuru soğan için yatırım desteği vermelidir.”

    Vatandaşların ucuz patates ve kuru soğana ulaşması için çiftçinin desteklemesi gerektiğini ifade eden Sarıbal, “Yazlık patates ve kuru soğan üretimi yapıldı. Bir sonraki kışlık üretimi devam etmesi için kuru soğan ve patates üreticisine ek destek verilmelidir. Bunu yaptığımızda patates ve kuru soğan üretiminde maliyetler düşecek ve tüketici de ucuz gıdaya ulaşmış olacak” görüşünü dile getirdi.

  • CHP’li Sarıbal: Gıda enflasyonu artmaya devam edecek

    CHP’li Sarıbal: Gıda enflasyonu artmaya devam edecek

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, AK Parti iktidarının başladığı 2003 yılından bugüne kadar tarımsal ürünlerde arz açığı olan ürünler ve stratejik ürünlerde nüfus artışına karşın yeterli üretim yapılmadığı için dışa bağımlı hale geldiğini söyledi. AK Parti’nin ithalat yapmayı tercih ettiğini aktaran Sarıbal, uygulanan yanlış politikalarla gıda enflasyonunun düşmesinin mümkün olmadığını, önümüzdeki dönemde gıdada fiyat artışlarının devam edeceğini belirtti.

    TBMM’de düzenlediği basın toplantısında 2021 yılında yapılan tarımsal ürün ithalatı hakkında bilgi veren CHP’li Sarıbay, artan nüfusa rağmen yeterli tarımsal ürün üretiminin yapılmadığını belirtti. Son iki yıldır pandemiyle başlayan gıda fiyatlarında ve tarımsal girdilerdeki artışla Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde gıda enflasyonunda birinci, dünyada ise ilk 10 içerisinde yer aldığını hatırlatan Sarıbal, şöyle devam etti:

    Gıda fiyatları yükselmeye devam edecek

    “Neden Avrupa’da gıda enflasyonunda birinci olduğumuzu sorgulamamız gerekmektedir. AK Parti tarımda üretmek yerine ithalatı seçti, ithalattan da vazgeçmiyor. 2021 yılında birçok tarımsal ürünü ithal etti ve 2022 yılında ithalat devam edecek. Bugün ithalat olmazsa insanımızın sofrasına gıda ulaşamayacak. Örneğin TMO’nun kuruluş amacından çıkarak ithalata ajansına dönüşmesidir. TMO, ekmek fiyatları ve hayvancılıkta yem fiyatlarının artmaması için dışarıdan pahalıya alıp içeride ucuza ürün vermesine rağmen, üretimdeki enerji, nakliye ve işçilik gibi birçok kalemde gelen zam ve maliyet artışlarından dolayı gıda fiyatları yükselmeye devam ediyor. Önümüzdeki dönemde de bu yükseliş devam edecek”

    Sarıbal, 2021 yılında yapılan ithalata ilişkin de şu bilgileri verdi:

    İthalat rekorları kırıldı

    “2021 yılında ithal ettiğimiz yüzlerce üründen birkaç örnek vermek gerekirse;

    • Rusya, Ukrayna ve Moldova’dan toplam 8,1 milyon ton buğday ithal edildi karşılığında 2,4 milyar dolar ödendi.
    • Rusya, Ukrayna ve Romanya’dan 2,2 milyon ton arpa ithalatına 621 milyon dolar ödendi. Aynı ülkelerden 2,1 milyon ton mısır ithal edilerek karşılığında 618 milyon dolar ödendi.
    • Çin, Hindistan ve İtalya’dan 186 bin ton pirinç ithalatına 110 milyon dolar ödendi.
    • Rusya, Bulgaristan ve Yunanistan’dan 94 bin ton çeltik ithal edilerek 43 milyon dolar ödendi.
    • Diğer hububat ürünlerini ile birlikte 2021 yılında toplamda 12,8 milyon ton hububat ithalatına 3,9 milyar dolar ödeme yapıldı.
    • Bulgaristan, Moldova ve Romanya’dan 668 bin ton ayçiçeği tohumu ithalatına 464 milyon dolar,
    • Brezilya, Ukrayna ve ABD’den 2,6 milyon ton soyaya 1,5 milyar dolar,
    • Rusya, Kazakistan ve Gürcistan’dan 30 bin ton aspir ithalatına 14 milyon dolar,
    • İngiltere (Birleşik Krallık), Moldova, Bosna-Hersek’ten 15 bin ton kolza 9 milyon dolar,
    • Çad, Nijerya ve Sudan’dan 195 bin ton susam ithalatına 272 milyon dolar,
    • Arjantin ve Mısır’dan 8 bin ton yer fıstığı ithalatına 13 milyon dolar ödendi.
    • Toplamda, 2021 yılında ithal edilen 3,7 milyon ton yağlı tohumlara 2,4 milyar dolar ödendi.
    • Kanada, Kazakistan ve Avustralya’dan 464 bin ton kırmızı mercimek ithalatına 311 milyon dolar,
    • Kanada, Rusya ve Kazakistan’dan 41 bin ton yeşil mercimek ithalatına 34 milyon dolar,
    • Rusya, Meksika ve Etiyopya’dan 29 bin ton nohut ithalatına 28 milyon dolar,
    • Kanada, Arjantin ve ABD’den ithal edilen 13 bin ton kuru fasulyeye 16 milyon dolar ödendi.
    • 2021 yılında Cumhuriyet döneminin baklagil ithalat rekoru kırılarak toplamda 727 bin ton kuru baklagil ithalatına 455 milyon dolar ödeme yapıldı.
    • 2021 yılında ithalatına en çok para verdiğimiz ve bu yıl Cumhuriyet döneminin ithalat rekoru kırılan Pamuktan 1 milyon 250 bin ton ithal edildi karşılığında 2,5 milyar dolar ödendi. Pamuğu ABD, Brezilya ve Yunanistan’dan aldık.
    • Karadeniz bölgesinin ve ülkemizin sudan sonra en fazla tükettiği çay; Sri Lanka, İran ve Kenya’dan 20 bin ton ithal edilerek 41 milyon dolar ödendi.
    • Brezilya, Mozambik ve Hindistan’dan 102 bin ton tütün ithal edildi ve karşılığında 512 milyon dolar ödendi.

    2021 yılında ithal ettiklerimiz elbette yukarıdan saydıklarımızla sınırlı değil. Örneğin:

    • ABD, Şili ve Çin’den 65 bin ton ceviz ithalat edildi karşılığında 117 milyon dolar ödendi.
    • ABD, İran ve Özbekistan’dan 27 bin ton badem ithalatına 92 milyon dolar ödendi.
    • Ekvator ve Kostarika’dan 119 bin ton muz ithalatına 49 milyon dolar ödendi.

    Bu saydığımız ürünlerin dışında 2021 yılında yanında ahududu, çemen, enginar, keçiboynuzu, kuşburnu, kuşkonmaz gibi daha birçok ürün ithal edildi.”

    Bu topraklarda yetişen ürünler

    İthal edilen ve gıda ile sanayinin hammaddesini oluşturan bütün ürünlerin, ülke çiftçisine gereken destek verilerek, ülkemizde yetiştirilmesinin mümkün olduğunu vurgulayan Sarıbal, “Ancak AK Parti, 19 yılı aşan iktidarı boyunca çiftçimizi destekleyerek üretim yapmak yerine ithalatı bir politika olarak benimsedi. Bunun sonucu olarak 2021 yılında da çok sayıda üründe Cumhuriyet döneminin ithalat rekorları kırıldı. 2021 yılında tarımsal ürün ithalatına toplamda 11,6 milyar dolar para ödendi” dedi.

    AK Parti gitmeden sorunlar çözülmez

    AK Parti iktidarı döneminde toplam 125,8 milyar dolar tarım ürünleri ithalatına para ödendiğini kaydeden Sarıbal, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Çiftçimiz desteklenmiyor, üretime kaynak aktarılmıyor. Gıda bağımsızlığımız yabancı şirketler ve devletlerin kontrolü altındadır. AK Parti gıda bağımsızlığı önündeki en büyük tehlikedir. AK Parti yönetimi halkın isteklerini değil, bir avuç ithalat lobisinin çıkarına uygun politikalarla çiftçilerimiz ile birlikte geniş toplum kesimlerini ezmektedir. AK Parti iktidarından kurtulmadığımız sürece, diğer bütün kesimler gibi, çiftçinin de yüzünün gülmesi mümkün değildir. Çünkü, sorunun kaynağı olanlar sorunu çözemezler!”

  • Sarıbal: GAP’a değil, yolcu olmayan havaalanına para yatırdılar

    Sarıbal: GAP’a değil, yolcu olmayan havaalanına para yatırdılar

    TBMM’de düzenlediği basın açıklamasında yaşanan kuraklığın Gaziantep’teki çiftçilere olan etkilerini aktaran CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, kuraklık nedeniyle Antep fıstığı ağaçlarının kuruduğunu, sarımsak ekili tarlaların hasat edilmeden sürüldüğünü belirtti.

    Sarıbal, “Su taşımak için kanal yapmışlar ama izolasyon yapılıyor diye su verilmemiş. Kanal var su yok. GAP için gereken yatırımlar yapılmadığı için ürünler kuraklıktan kuruyor. Geçilmeyen yollara, köprülere, yolcu olmayan havaalanlarına garanti para verenler GAP’a yatırım yapmadığı için bugün çiftçimizin ürünü tarlada kuruyor” dedi.

    Ülkemizde geçen yıl 3,8 milyon dekar alanda 296 bin ton Antep fıstığının %34’ünün Gaziantep’te üretildiğini belirten Sarıbal, “Antep fıstığı üreticileri sulama imkanlarına sahip oldukları halde su alamadıklarından dolayı yaşanan verim kaybından dolayı çaresizlik içindeler. Bugün Gaziantep’te sulanan arazinin tarım arazisinin oranı sadece %17’dir. Bir an önce Antep fıstığı üreticileri GAP projesinin tamamlanmasını, bozuk sulama kanallarının tamiratının bir an önce yapılmasını ve yaşadıkları zararının karşılanmasını beklemektedir” dedi.

    Gaziantep ilinin yeşil sarımsak üretiminde Türkiye’de birinci, kuru sarımsak üretiminde ise ikinci olduğunu vurgulayan Sarıbal, “Gaziantep ilimizde 26 bin 223 dekar alanda 33 bin 973 kilogram taze ve kuru sarımsak üretimi yapılmaktadır. Bu yıl yaşanan kuraklıktan dolayı çok sayıda sarımsak üreticisi, ürününü hasat edemeden tarlalarını sürdü. Sarımsak üreticileri de kendilerine destek verilmesini talep etmektedirler. Üreticiye destek olmazsak, sofralarımızda Çin’den ithal edilen sarımsakları tüketmek zorunda kalacağız” diye konuştu.

    TMO çiftçiye kara gün yaşatıyor

    Toprak Mahsulleri Ofisinin (TMO) 320 bin ton arpa ve 400 bin ton buğday ithal etmek için ihaleye çıkarılması kararını da değerlendiren Sarıbal, TMO’nun çiftçinin ürününe verdiği fiyatın çok üzerinde ithalat yaparak, iç piyasaya sunduğunu ifade etti. Sarıbal, şunları söyledi:

    “TMO ekmeklik buğdayın tonunu çiftçimizden 2 bin 250 liraya alırken bugün Polatlı Borsasında 2 bin 685 lira. Aynı şekilde TMO arpanın tonunu bin 750 liraya alırken, Eskişehir Borsasında 2 bin 600 liradan işlem görmekte. Bugün Rusya’dan buğdayın tonu 253 dolar, arpanın tonu 243 dolardan ithal edebiliyor. Ton başına 29 dolar maliyet eklenince buğday 282 dolar, arpa 272 dolara mal ediliyor. Türk lirası cinsinden maliyet ise bugünkü dolar kuru (8,77) ile buğdayın tonu 2 bin 475 lira, arpanın tonu 2 bin 385 liraya gelmektedir. TMO çiftçiden buğdayın tonunu 2 bin 250 liraya alırken, 2 bin 475 liraya ithal ediyor. Aynı TMO çiftçiden arpayı bin 750 liraya alırken, 2 bin 385 liraya ithal edecek. İthal ettiği buğdayı iç piyasaya 2 bin 450 liraya satarak ton başına 75 lira, yine ithal ettiği arpayı bin 950 liraya satarak ton başına 435 lira zararı “kamu zararı” yazdırarak halkımız ödetecekler. TMO çiftçinin kara gün dostu olmaktan çıkmış, çiftçiye kara gün yaşatan bir kurum olmuştur.”

    Hayvancılık sürdürülemez halde

    Orhan Sarıbal’ın basın açıklamasında değerlendirdiği bir başka konu ise hayvancılık oldu. Ulusal Süt Konseyi 16 Haziran 2021 tarihinde 1 Temmuz-31 Aralık 2021 tarihleri arasında geçerli olmak üzere çiğ süt tavsiye satış fiyatını litre başına 3 lira 20 kuruş olarak belirlediğini anımsatan Sarıbal, süt üreticisinin sektörde kalması ve hayvanlarının kesime göndermemesi için 1 litre süt karşılığında 1,5 kilo yem alabilmesi gerektiğini ancak açıklanan fiyatlarla bunun mümkün olmadığını belirtti.

    Artan yem fiyatları karşısında hem süt üreticilerinin hem de besicilerin zarar ettiğine dikkati çeken Sarıbal, şunları söyledi:

    “Bu durum sürdürülebilir bir durum değildir. Süt yem paritesinin 1,5 seviyesine gelmesi için süt alım fiyatının destek dahil 4 lira 30 kuruştan aşağı olmaması gerekir. Aynı durum besilik hayvan yetiştiren çiftçilerimiz için de geçerlidir. Ulusal Kırmızı Et Konseyinin en son açıkladığı kesim fiyatlarına göre besici dana etini 43 lira 84 kuruştan satabilmektedir. Besici 1 kilo et karşılığında 16,5 kilo yem alabilmektedir. Olması gereken 1 kilo et sattığında 25 kilo yem alabilmesidir.

    Bu durum besici için Kurban Bayramına kadar devam edecektir. Eğer Kurban Bayramında istediği fiyatlardan satış olmazsa her gün binlerce lira zarar eden besici hayvanlarını kesime gönderecektir.

    Yol yakın iken süt ve besicilerimize ucuz yemi sağlamak zorundayız. Ucuz yem için de yemde kullanılan tarımsal ürünlerimizi artırmak, meralarımızı acil olarak ıslah etmek zorundayız.”

  • CHP’li Sarıbal İnsan Hakları Eylem Planını yorumladı

    CHP’li Sarıbal İnsan Hakları Eylem Planını yorumladı

    TBMM’de düzenlediği basın toplantısında açıklanan İnsan Hakları Eylem Planını değerlendiren CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, “Yapılacağı söylenen her şey Anayasamızda, kanunlarımızda ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerde var. Önce Anayasaya uyun. Plan açıklama ile bu iş olsaydı, sayısını unuttuğumuz “Ekonomi Reform Paketleri”ne rağmen ülke ekonomisi batmazdı” dedi.

    Sarıbal, İnsan Hakları Eylem Planının 11 madde 9 amaç 50 hedef ve 393 faaliyeti kapsadığını hatırlatarak, “Önemli olan plan açıklamak değil, uygulama. Ama açıklanan plana baktığımızda yeni bir hükümetin iş başına geldiğini sanıyorsunuz. İnsan Hakları Eylem Planı metnini açıklayan kişinin söylemlerine bakıyorsunuz açıklanan plana bakıyorsunuz “Acaba bizimle alay mı ediyor” diye sormadan edemiyorsunuz” diye konuştu.

    Twit attı diye binlerce insan dava edildi

    TBMM’de düzenlediği basın açıklamasında Orhan Sarıbal şunları söyledi:

    “Plan ile her tür ayrımcılığın kaldırılmasından tutun da işkencenin, kötü muamelenin önlenmesine, yargının hızlandırılmasından tutun da ifade özgürlüğü önündeki sınırların kaldırılmasına, masumiyet karinesine özen gösterilmesine kadar ne ararsanız var. “Hiç kimse, başkalarının kişilik haklarına saygı göstermek suretiyle yaptığı eleştirileri veya düşünce açıklamaları nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılamaz” deniliyor örneğin. Ve bu metni açıklayan kişinin 19 yıldır yönettiği ülkede binlerce insan “twit attı” diye dava edildi, yargılandı, tutuklandı. Örneğin 2014 yılından 2019 yılı sonuna kadar olan dönemde, Cumhurbaşkanına hakaret suçundan 63 bin 41 kişiye dava açıldı. Aynı kişi bulduğu her mikrofonda, haklarında yargı kararı olmayan insanları, “terörist” diye yaftaladı. Gazeteciler, yazarlar, aydınlar, hak savunucuları ve avukatlar, düşüncelerinden dolayı hapisteler. Hapishanelerde kötü muamele, işkence olaylarının önü kesilmediği gibi, bu olayları dile getirenler İçişleri Bakanı dahil AKP’li bazı yetkililer tarafından adeta linç edildi.

    Ülkenin başkenti Ankara’da bile insanlar sokaktan kaçırılarak işkence gördü. Bugüne kadar bu konuda hiçbir adım atılmadı, atılmıyor.

    Fikirlerini beğenmediği için bir iş adamı Osman Kavala, hiçbir suçtan mahkumiyeti olmadığı halde, “AİHM’in serbest bırakılsın” kararına rağmen yıllardır tutuklu. Tıpkı HDP eski eş başkanı Sayın Selahattin Demirtaş gibi. O da AİHM kararına rağmen 4 yılı aşkın süredir cezaevinde. Çünkü, İnsan Hakları Eylem Planını açıklayan AKP Genel Başkanı Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymamaları için alt mahkemelere adeta talimat verdi.

    Herkesin gözü önünde katledilen barış savunucusu Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi cinayeti, üzerinden 5 yıl geçtiği halde davası aydınlatılmış değil. Berkin Elvan, Gezi Eylemleri sırasında polisin gaz fişeği ile kafasından vuruldu. Sorumlulardan hala hesap sorulmuş değil. 21 Nisan 2019 tarihinde Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na şehit cenazesinde linç girişiminde bulunuldu. Aradan iki yıl geçtikten sonra bir dava açılabildi. Tutuklu tek bir kişi yok. Benzer sayısız örnek var. Ama AKP Genel Başkanı planı açıklarken “geç gelen adalet adalet değil” diyerek “vatandaşlın taleplerini ve sıkıntılarını daha hızlı, daha etkin, daha şeffaf bir şekilde” çözeceklerini söylüyor.”

    Anayasaya rağmen ifade özgürlüğü çiğneniyor

    Anayasanın 26. maddesinin birinci fıkrası ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. Maddesinin düşünce ve ifade özgürlüğünü, Anayasanın 34. maddesinin birinci fıkrasının ise toplantı ve gösteri hakkını güvence altına aldığını vurgulayan Sarıbal, buna rağmen insan hakları alanında en fazla ihlalin yaşadığı ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğini söyledi. Sarıbal, “Bu yılın başında açıklanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2020 raporuna göre, Türkiye, Rusya’dan sonra en fazla mahkûmiyet alan ülke oldu. Aynı rapora göre ifade ve düşünce özgürlüğünün en fazla ihlal edildiği Avrupa ülkesi ise Türkiye oldu. Türkiye 2019 yılında da bu konuda birinciydi. Daha yeni açıklanan ABD merkezli Özgürlük Evi’nin (Freedom House) 2020 yılı raporunda Türkiye yine ‘özgür olmayan ülkeler’ arasında yer aldı. 210 ülke ya da bölgenin değerlendirildiği sıralamada Türkiye 151’inci olabildi. Uganda Kenya, tarım yapmak için 10 milyon dönüm arazi kiraladığımız Nijer bile Türkiye’yi geçti. Türkiye, Mali’den sonra 10 yılda en çok gerileme yaşayan ikinci ülke oldu” dedi.

    “Bugün ülkemizde Anayasamızın hak olarak tanıdığı toplantı ve gösteri hakkı en sert şekilde polis şiddetiyle bastırılıyor. Mahkemeler gibi Valiler de Anayasayı dinlemiyor, iktidarın hoşuna gitmeyen hiçbir eyleme, gösteriye izin verilmiyor” diyen Sarıbal, “Özetle; Anayasa Mahkemesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları başta olmak üzere hiçbir kanuna, kurala oymayanlar şimdi çıkmış İnsan Hakları Eylem Planı açıklıyorlar” eleştirisinde bulundu.

    Yem maliyetleri çiftçiyi zorluyor

    CHP’li Sarıbal, basın toplantısında, TBMM’ye yeni getirilen bir torba yasa ile küpe takmadan hayvanlarını kesime gönderenlere ilişkin yeni bir ceza düzenlemesi getirildiğini de aktardı. Çiftçilerin artan yem maliyetlerine katlanamadığı için henüz yavru olan hayvanlarını satmak zorunda kaldığını kaydeden Sarıbal, “Elbette kaçak hayvan kesimine ilişkin düzenlemelerin yapılması doğru bir yaklaşım. Ancak şu soru da önemli. Bu insanlar neden bu yola giriyor? Çünkü üreticiler 3-4 aylık yem maliyetlerini karşılamadıkları için hayvanlarını daha yavru iken satmaya çalışıyor. Bunun önüne geçilmesi için üreticinin maliyetlerinin düşürülmesi ve verilen desteklerin arttırılması gerekiyor. Kuzu, buzağı, dana desteklerinin arttırılması gerekiyor. Çiftçi maliyetlerinin düşürülmesi Aksi takdirde günü kurtarmaya dönük düzenlemelerle bu sorunun önüne geçilemez” dedi.

  • CHP’li Sarıbal, gübre desteğini değerlendirdi

    CHP’li Sarıbal, gübre desteğini değerlendirdi

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, gübre desteğinin arttırılmasına ilişkin alınan kararı “Ülke çiftçisi yılda 15-20 milyar liralık gübre kullanıyor. Yapılan artışa rağmen çiftçinin gübre maliyeti hafiflemiş değil. Tarlada izi olmayanın harmanda söylediklerinin bir kıymeti yok” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son kabine toplantısından sonra “müjde” olarak açıkladığı gübre desteğindeki artışın kaynağının da belli olmadığını belirten Sarıbal, “2019 yılında 840 milyon lira gübre desteği ayrılmıştı. 2021 yılında bu rakam 788 milyona düşürüldü. Yani 52 milyon lira daha az destek ayrıldı. Şimdi %100 arttırdıklarını söylüyorlar. Bu artışı bütçeye yeni kaynak aktararak mı yapacaklar yoksa diğer destek kalemlerinden kesip gübre desteği için mi kullanacaklar belli değil” diye konuştu.

    CHP Genel Başkanı Tarım Politikalarından Sorumlu Başdanışmanı Orhan Sarıbal’ın konuya ilişkin açıklaması söyle;

    Verilen destek kullanılan gübrenin %10’u

    “AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada gübre desteğini %100 arttırdıklarını söyledi.

    Gübre tarımsal üretimin en önemli girdilerinden biri. Türkiye’de çiftçilerimiz yılda 6-6,5 milyon ton gübre kullanıyor.

    Recep Tayyip Erdoğan, aynı açıklamada buğday, arpa, çavdar ve yulafta dönüm başına 8 lira olan desteği 16 liraya, diğer organik gübrelerde de dönüm başı destekleme miktarı 10 liradan 20 liraya çıktı. Oysa bugün, en az gübre kullanılan bir üründe, bir dönüm gübre maliyeti 200 lira civarında. Türkiye’nin kullandığı gübrenin toplam maliyeti 15 ile 20 milyar lira arasındadır. Yapılacak destek 1,5 milyar lira civarında bir paradır. Yani çiftçinin kullandığı gübrenin %10’u kadar bir destekleme yapacaklar.

    Peki, bu desteklemeyi nereden yapacaklar?

    2021 yılı bütçesinde 22 milyar lira destekleme parası ayrıldı. Bu ayrılan desteğe 788 milyon daha ilave edilerek mi bu destek sağlanacak yoksa ayrılan destekler içinde kalemleri mi değiştirecekler?

    Son bir yılda gübre fiyatları %60 oranında arttı ve her gün artmaya devam ediyor.

    Üre gübresinin tonu Ocak 2020 tarihinde 1785 lira iken Ocak 2021 tarihinde 2865 liraya çıktı. Aynı şekilde DAP gübresinin tonu Ocak 2020’de 2247 lira iken Ocak 2021 tarihinde 3382 liraya satıldı.

    Kaldı ki 2021 yılının uygulama tebliği yok. Belli ki 2020 yılının uygulama tebliğine göre yapacaklar.

    Çiftçi bu rakamları kendileriyle alay edildiğini düşünmekte. Tarlaya uğramayan, tarlada hiçbir çalışma yapmayan, traktöre binmeyen, çiftçinin neler yaşadığını görmeyen bir iktidar, bir anlayış, çiftçinin derdini de çözebilme kabiliyetine sahip değildir.

    Ne yazık ki tarlada izi olmadığı için harman ile ilgili konuştuklarının, söylediklerinin hiçbir karşılığı yoktur.”

  • CHP Bursa Milletvekili Sarıbal: İthalat sınır tanımıyor

    CHP Bursa Milletvekili Sarıbal: İthalat sınır tanımıyor

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, AK Parti iktidarında her yıl artan tarımsal ürün ithalatının ‘tek adam keyfi yönetimi’ olarak adlandırdığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde sınır tanımaz hale geldiğini söyledi.

    AKP’nin, iktidarı boyunca üreticinin ürün fiyatlarını baskılamak ve ithalat lobilerini zengin etmek için ithalatı temel politika olarak benimsediği kaydeden Sarıbal, “AKP döneminde yani son 18 yılda, bu ülkede üretilebilecek ürünlerin ithalatına 114 milyar dolar. 2020 yılında ise tarım ve hayvancılık ürünleri ithalatına tam 9,5 milyar dolar ödendi” dedi.

    TBMM’de düzenlediği basın toplantısında 2020 yılı tarım ithalatı rakamlarını değerlendiren Sarıbal, 2020 yılında çok sayıda üründe ithalat rekorları kırıldığını söyledi. Çiftçiyi terbiye etmek için kullanılan ithalat sopasının, dışarıda artan fiyatlar nedeniyle şimdi iktidarı dövdüğünü belirten Sarıbal, “Artan fiyatlara rağmen 2020 yılında birçok üründe ithalat rekoru kırıldı. Borç batağındaki çiftçimize verilmeyen destekler yabancı şirketlere ithalat nedeniyle aktarıldı” dedi. Sarıbal şöyle devam etti:

    Rekorlar

    “AKP döneminde yani son 18 yılda, bu ülkede üretilebilecek ürünlerin ithalatına 114 milyar dolar para ödendi. Bu ithalat Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucube tek adam yönetimi döneminde de artarak devam etti. 2018 yılında 9 milyar doları aşan ithalat, yeni Tarım Bakanı ile her yıl daha da arttı. 2020 yılında 9 milyar 500 milyon doları aşan bir seviyeye geldi. Bu Cumhuriyet döneminin ithalat rekorudur.

    Toplam ithalatta kırılan Cumhuriyet dönemi rekorları, birçok üründe de ayrı ayrı kırıldı. 2020 yılında Cumhuriyet dönemi rekoru kırılan ürünler ve verilen para miktarı ise şöyle:

    • Ayçiçeği ve türevleri: 3 milyon ton ithal edilerek 1 milyar 488 milyon dolar ödendi.
    • Badem: 30 bin ton ithal edilerek, 121 milyon dolar ödendi.
    • Bakla: 5 bin 700 ton ithalata 2 milyon 656 bin dolar ödendi.
    • Çay: 22 bin 500 ton ithal edilerek, 45 milyon 636 bin dolar ödendi.
    • Kırmızı mercimek: 506 bin ton ithal edilerek, 241 milyon 556 bin dolar ödendi.
    • Yeşil mercimek: 32 bin ton ithal edilerek, 15 milyon 398 bin dolar ödendi.
    • Kuru Sarımsak: 19 bin ton ithal edilerek 19 milyon 542 bin dolar ödendi.
    • Taze Sarımsak: 852 ton ithal edilerek 1 milyon 282 bin dolar ödendi.
    • Pamuk: 1 milyon 81 bin ton ithal edilerek, 1 milyar 664 milyon dolar ödendi.
    • Soya: 3 milyon ton ithal edilerek, 1 milyar 158 milyon dolar ödendi.
    • Susam: 205 bin ton ithal edilerek, 271 milyon dolar ödendi.
    • Tütün: 90 bin ton ithal edilerek, 419 milyon dolar para ödendi.”

    Seçime gidin, ülkenin önünü açın

    Türkiye’nin tarım başta olmak üzere bütün sorunlarının çözülebileceğini aktaran Sarıbal, “Ancak bu AKP ile mümkün değil. AKP, diğer sosyal ve ekonomik alanlarda olduğu gibi tarım alanında da çözüm üretecek bir anlayışa sahip değil. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var ama AKP ile yoğurt bizi yemeye başladı. Sorunların çözümü için ilk önce AKP’nin yönetimden gitmesi gerekiyor. O yüzden derhal erken seçime gidilmeli ve ülkenin önü açılmalıdır” dedi.

     

  • CHP’li Sarıbal: Uzayı bırak, açlık çeken halka bak!

    CHP’li Sarıbal: Uzayı bırak, açlık çeken halka bak!

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, gündemin tartışma konusu olan “milli uzay projesi” ile ilgili olarak, “Halkımız pazar artıklarından, çöp konteynırlarından karnını duyurmaya çalışıyor. Önce bu halkın gıda sorununu giderin, açlık sorununa bir çözüm bulun” dedi.

    CHP Genel Başkan Tarım Politikalarından Sorumlu Başdanışmanı Orhan Sarıbal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, İzmir’in Buca ilçesine bağlı Belenbaşı köyündeki 2B sorunu, artan gübre fiyatları, doğal afetlerden zarar gören zeytin üreticilerinin durumu, depolarda çürümeye terk edilen soğan ve patates ile TMO’nun ayçiçeği yağı ithalat kararını değerlendirdi.

    Köylüye hakkını verin

    2B yasası çıktıktan sonra bazı bölgelerde ciddi sorunlar yaşandığını kaydeden Sarıbal, sorun yaşayan yerlerden biri olan İzmir’in Buca ilçesine bağlı Belenbaşı köyünde yaşananları aktardı. Belenbaşı köyüne komşu Karaağaç köyünde 2B arazileri için 7 yıl önce dönüm başına 2 bin 500 lira fiyat belirlerken, bugün Belenbaşı köyü için dönüm başına 90 bin TL arasında fiyat çıkarıldığı bilgisini veren Sarıbal, şöyle devam etti:

    “Milli Emlak Dairesi, bu fiyatı belirlerken köyde herhangi bir inceleme yapmamış. Köylülerin gelirini dikkate almadan, masa başında, 7 yıl öncesine göre 36 kat fazla fiyat belirlemiş. Köylüler 3 ay içinde başvuruda bulunmaz ise haklarını yitirecekler. Köylülerin fiyat üzerinde pazarlık yapma imkanı yok. Ya bu paraları verecekler ya da köylerinden, bahçelerinden, tarlalarından olacaklar. Bu insanlar 80 yıldan fazla zamandır burada yaşıyor. Para ödemeyelim demiyorlar. Yeni bir komisyon kurulsun ve ödenecek bir miktar belirlensin, köylüler tarlalarının sahibi olsun. Bu yapılan işlemle insanların elinden ekmeğini, yaşamını, geçmişini almaktır. Bu topraklar bu insanların, bu topraklar çiftçilerindir. Bu topraklardan kimsenin kimseyi kovma hakkı yoktur.”

    Gübre fiyatları durdurulamıyor

    Çiftçilerin en büyük sorunlarından olan ve her gün zam gören gübre fiyatları üzerine de değerlendirmede bulunan Sarıbal, “Çiftçinin en fazla kullandığı 5 gübre çeşidinde son bir yıldaki fiyat artışları yüzde 53 ile yüzde 90 arasında gerçekleşti. Bu artışa rağmen, çiftçi gübre bulamıyor, çünkü yeterli üretim yok. Yoğun gübre kullanımının yaklaştığı bir dönemde çiftçi para bulsa bile gübre bulamayacak” dedi. Gübre fiyatlarındaki artışın nedenin kamuya ait fabrikaların satılması olduğunu vurgulayan Sarıbal, “AKP döneminde 7 fabrikanın özelleştirilmesinden toplam 266 milyon dolar gelir elde edildi. Ama aynı AKP döneminde ithal edilen gübreye 20 milyar dolar para ödendi. Kamuya ait gübre fabrikaları özelleştirildiği için çiftçimiz “serbest piyasa” denilen acımasız çarkın arasında eziliyor. Çiftçinin gübre sorunu yokmuş gibi bir de AKP, 2021 yılı desteklerinde gübre desteğini 52 milyon azaltılarak, 840 milyondan 788 milyon liraya düşürdü” dedi.

    Zeytin üreticisine soğuk darbesi

    2020 yılı boyunca, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin tarımsal üretime olan olumsuz etkilerinin yaşandığını belirten Sarıbal, 23, 24 ve 25 Ocak 2021 tarihinde yoğun kar yağışı ve sonrasında eksi 12, 13’lere kadar düşen hava sıcaklığı nedeniyle Bursa’nın Gemlik, İznik, Karacabey, Mudanya, Mustafakemalpaşa ve Orhangazi’deki zeytinlikler büyük zarar gördüğünü söyledi. Mevcut sigorta sisteminin çiftçiyi korumaktan uzak olduğunu belirten Sarıbal, yetkililerin gereken incelemeleri yaparak oluşan zararı tespit etmesi ve üreticilere gereken yardımın yapılması için çağrıda bulundu.

    Patates ve soğan depolarda çürüyor

    Bütün çağrılara rağmen soğan ve patates üreticilerinin sorunlarına kulak tıkandığını ifade eden CHP’li Sarıbal, “Soğan ve patates depolarda çürüyor. Eğer üreticiye gereken destek sağlanmaz ise 2019 yılında tanzim çadırları kurmak zorunda kaldığımız gibi, önümüzdeki yıllarda yine patates ve soğan krizi yaşarız” dedi.

    Ayçiçeğine 19 milyar dolar ödendi

    Toprak Mahsulleri Ofisi’nin 25 bin ton ayçiçek yağı alımı için ihale açmasını da değerlendiren Sarıbal, “Ülke olarak yıllık 4 milyon ton ayçiçek tohumuna ihtiyacımız var. AKP, üreticiyi destekleyerek ülke içinde üretimi arttırmak yerine ithalatı tercih ediyor. Ayçiçek yağı en fazla tüketilen gıda ürünlerinden biri. Ama üretimimiz yeterli değil. AKP de her zaman olduğu gibi çareyi ithalatta buluyor. AKP döneminde 48 milyon ton yağlı tohumlar ithalatına 24 milyar dolar ödendi. Sadece ayçiçeği ve türevlerinden 31 milyon ton ithal edilerek 19 milyar dolar ödendi” dedi.

    Millet aç!

    Basın toplantısının ardından bir gazetecinin, son günlerin tartışma konusu olan “milli uzay programı” hakkındaki görüşlerini sorması üzerine Sarıbal, “Öncelikli derdimiz bu halkın gıda sorunu. İnsanlarımız pazar artıklarından, çöp konteynırlarından gıda ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. Önce halkın işsizliğine, yoksulluğuna, gıda sorununa, açlığına çözüm bulun. O da olsun ama uzaydan önce dönüp vatandaşa bakın. Vatandaş aç. Önce bu vatandaşın çektiği açlığa çözüm bulun” karşılığını verdi.