Etiket: chp bursa milletvekili

  • Sarıbal: Erdoğan ülke tarımından habersiz

    Sarıbal: Erdoğan ülke tarımından habersiz

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ülke tarımının gerçeklerinden habersiz olduğunu söyledi. AK Parti iktidarında ülke tarımının her alanda geriye gittiğini, üreticinin her geçen gün biraz daha yoksullaştığını kaydeden Sarıbal, “AKP Genel Başkanı ülkenin tarımsal üretiminden bihaber. Sadece önüne koyulan yanlış bilgileri okuyor” dedi.

    Dün (29 Aralık) KRT TV’de Zafer Arapkirli’nin sunduğu ana haber bültenine katılan CHP Genel Başkanı Tarım Politikalarından sorumlu Başdanışmanı Orhan Sarıbal, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son kabine toplantısı sonrası tarıma ilişkin yaptığı açıklamaları değerlendirdi.

    Açıklamanın ardından Erdoğan’ın sosyal medya hesabından da açıklamaların görseller paylaşıldığını kaydeden Sarıbal, şunları söyledi:

    Erdoğan’ın hatası milletvekillerince sorgusuz yayıldı

    “Yapılan açıklamalar gerçeği yansıtmıyordu. Hazırlanan görsellerden birinde 140 ülkeden toprak kiralandığını, ülkemizin yüzölçümünün 3 katı büyüklükte alanda tarımsal faaliyet yürütüldüğü iddia ediliyordu. Sonra yapılan fahiş hatanın farkına varılmış olunacak ki ‘birçok ülkede toprak kiralayarak yurt dışında da tarımsal faaliyetler gerçekleştiriyoruz’ bilgisinin olduğu yeni bir görselle değiştirildi.

    Ama yapılan değişikliğe rağmen, AKP’li bazı milletvekilleri yanlış bilgileri içeren görselleri hesaplarında kamuoyu ile paylaşmaya devam etti.

    Erdoğan tamamen yanlış bilgilerle başka ülkelerden toprak kiralamakla övünürken, AKP milletvekilleri de Genel Başkanlarının propagandasını yaparken halka yanlış bilgiler vermeye devam etti. Amaç AKP Genel Başkanına sorgusuz sualsiz biat ile propaganda. Bu ciddiyetsiz ve gerçekten uzak boş propaganda tarzının ne çiftçiye ne ülkeye faydası vardır.”

    Afrika’dan toprak kiralamanın övünülecek bir durum olmadığını da vurgulayan Sarıbal, “modern köleliği insana reva gören kapitalistler gibi Afrika’daki topraklara göz dikmiş Nijer’den 10 milyon dönüm kiralamakla övünüyorlar. Bu emperyalist bir sömürü, mülkiyet gaspının değişik yöntemi” diyerek tepki gösterdi.

    A’dan Z’ye yanlış tarım politikası

    “Erdoğan’ın hesabından paylaşılan görselde yer alan sözler gibi sadece yalan ve çarpıtmayla günü kurtarmak mümkündür ama bu tarzın ne çiftçinin ne ülkenin geleceğine faydası var” diyen Sarıbal, şöyle devam etti:

    Yapılan yanlışlar sadece bir görseldeki ifadeler değil. AKP’nin tarım politikası A’den Z’ye yanlış. AKP iktidarında ülke tarımımız her yıl geriye gitti. Çiftçi her geçen gün yoksullaştı. Yanlış tarım politikalarının cezasını sadece üretici değil bütün ülke çekti çünkü çiftçi ürettiğinden kazanamazken, tüketici de pahalı gıda yedi.

    Bakınız, AKP döneminde 35 milyon dönüm arazi tarımdan çıktı. Çiftçi fakirleşirken, ithalata önem verildi. 18 yıllık AKP döneminde 112 milyar dolar ithalat, 82 milyar dolar ihracat yapıldı. 30 milyar dolar açığımız var. 2007 yılından beri çiftçiye verilmesi gereken 211 milyar TL destek verilmedi.
    Ama AKP Genel Başkanı bu gerçeklerden bihaber. Sadece önüne konulan yanlış bilgileri okuyor. Üstelik muhalefeti de tarımı bilmemekle suçluyor.”

  • Sarıbal: Maraş’ta yaşanan organize bir katliamdır

    Sarıbal: Maraş’ta yaşanan organize bir katliamdır

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, “Maraş katliamı, her anı hesaplanmış, adım adım uygulanmış, sonrasında üzeri kapatılmış ve hesabı sorulmamış organize bir katliamdır” dedi.

    Sarıbal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Maraş Katliamının üzerinden 42 yıl geçtiği halde “kanayan ve derinleşen bir yara” olarak kaldığını söyledi. Katliamın hesabının sorulmadığı için sonrasında benzer katliamların yaşanmaya devam ettiğini aktaran Sarıbal, şunları söyledi:

    “Ülkemizin en kanlı olaylarından biri olan Maraş Katliamının üzerinden 42 yıl geçti. Maraş katliamı, her anı hesaplanmış, adım adım uygulanmış, sonrasında üzeri kapatılmış organize bir katliamdır. 12 Eylül darbesine giden yolda en önemli köşe taşlarından biridir Maraş katliamı. 19 Aralık 1978 tarihinde başlayan ve tam 7 gün süren katliamda, daha önceden işaretlenmiş evlere, işyerlerine yapılan saldırılar sonrasında, resmi rakamlara göre 111 kişi yaşamını yitirirken, yüzlerce insan yaralanmış, işyerleri ve eyler talan edilmiştir. Yüzyıllarca o şehirde, Maraş’ta yaşamış olan insanlar baba ocağı topraklarını terk etmek, başka şehirlere hatta başka ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır.

    Hesabı sorulmadı

    Bu katliamın hesabı sorulmadığı için sonrasında yaşanan Çorum, Sivas, Suruç, Ankara katliamlarına zemin hazırlamıştır. Katliamın sorumlularından hesap sorulmazken, katliam mağdurları ölülerini bile gömemedi. Hayatını kaybedenlerin cenazeleri mağdurların yakınlarına verilmedi, devlet tarafından gömüldü.

    Katliamda kaybedilen ve bulunamayan insanlar var hala. Dava dosyasını isteyen avukatlara “devlet sırrı” denilerek, dosya verilmedi, verilmiyor. O nedenle kapanmamış bir davadır Maraş katliamı.

    Bütün bunlara rağmen katliamda kaybettikleri yakınlarını anmak için toplanan insanlara her türlü engel çıkarılmaktadır. Bu tavır diğer katliamların mağdur yakınlarına da aynen yaşatılmaktadır.”

    Karanlık eller

    Maraş Katliamı sırasında yaşananları aktaran Sarıbal, “Maraş katliamı, sonradan ortaya çıkan tanıklıklar, belgeler gösteriyor ki 12 Eylül faşist cuntası için organize edilen olayların bir parçasıdır. ABD’lilerin de içinde yer aldığı, Alevi, solcu gençlere yönelik saldırıların en vahşi sonucudur” dedi.

    Sarıbal, uzun süren yargılamalar sonucunda ceza alan katliam sanıklarının daha sonra affedildiğini belirterek, “Sonuç olarak aralarında masum bebekler, çocuklar, kadınlar ve yaşlıların bulunduğu onlarca insanın yaşamını yitirdiği Maraş Katliamının planlayıcılarından, tetikçilerinden ve katillerinden tek bir kişi bile ceza almadı. Aradan geçen yıllar boyunca tüm iktidarlar tarafından korunan katiller ‘özgürce’ dolaşmaya devam ediyor” diye konuştu.

    “Tarihe kara bir leke olarak geçen Maraş Katliamı yüreklerimizi yakmaya devam ediyor” diyen Sarıbal, “Katliam sonrası şehirdeki solcuların, Alevilerin yüzde 80’i şehri terk etti. Bugün başka şehirlerde, ülkelerde yaşayan Katliam mağdurların çocukları, akrabaları, kayıplarını anmak için şehre gelmek istediklerinde önlerine her türlü engel çıkarılıyor. Şehre sokulmuyor. Birileri Maraş, Çorum, Sivas katliamlarının unutturmak istiyor ama unutmayacağız. Bu topraklarda eşit yurttaşlığın hayata geçirilmesi için, eşit yurttaşlığın, demokrasinin ve özgürlüklerin egemen olduğu bir geleceğin kurulması için Maraş’ların, Çorum’ların, Sivas’ların bir daha yaşanmaması için mücadele etmeyi sürdüreceğiz” dedi.

  • Sıfır gümrüklü ithalata CHP’li Sarıbal’dan tepki

    Sıfır gümrüklü ithalata CHP’li Sarıbal’dan tepki

    “Bu Türkiye tarımının bittiğinin adıdır”

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Cumhurbaşkanlığı kararı ile buğday, arpa ve mısır ithalatında uygulanan sıfır gümrükle ithalat kararı için “Bu Türkiye tarımının bittiğinin adıdır. Bu Türkiye tarımının AKP tarafından çökertilmesinin adıdır. Bu yabancı şirketleri zengin etme ve kendi çiftçisini batırma politikasıdır” diye tepki gösterdi.

    Daha önce Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) aracılığıyla yapılan tarımsal ürün ithalatının 21 Ekim 2020 tarihinde özel sektöre de verildiğini hatırlatan Sarıbal, “Daha önce ‘paramız var ki ithal ediyoruz’ diyen Tarım Bakanı ve hükümet, döviz krizinden sonra ‘başınızın çaresine bakın’ diyerek, özellikle yem için kullanılmak üzere, özel sektöre buğday, arpa ve mısır ithalat izni verildi” dedi.

    İthalat sopası hükümeti terbiye ediyor

    2017 yılında buğdayda, arpa ve mısırda %130, küçükbaş ve büyükbaş hayvanda %135, karkasta ette %100, kemiksiz ette %225 oranında gümrük bulunduğunu hatırlatan Sarıbal, şunları söyledi:

    “Özellikle tek adam keyfi yönetimi sırasında 2020 yılında gümrükler buğdayda %45’e, arpada %35’e, mısırda %25’e, küçükbaşta %40’a, büyükbaşta %26’ya, karkas ve kemiksiz ette %40’a düşürüldü. 21 Ekim 2020 tarihli kararla da buğday, arpa ve mısırda 31 Aralık 2020 tarihine kadar gümrük sıfırlandı. Bugün (17 Aralık 2020) açıklanan karar ile bu tarih 4 ay daha uzatılarak 30 Nisan 2021 tarihine kadar izin veriliyor.

    Bu Türkiye tarımının bittiğinin adıdır. Bu Türkiye tarımının AKP tarafından çökertilmesinin adıdır. Bu yabancı şirketleri zengin etme ve kendi çiftçisini batırma, kendi tüketicisine pahalı ürün tükettirme politikasıdır.

    Uzun süredir ithalatla çiftçiyi terbiye ediyorlardı. Bugün o terbiye sopası iktidarı terbiye ediyor. Gümrükleri sıfıra indirmelerine rağmen ucuz ürün alamıyorlar. Çünkü gümrükleri sıfırlarken, yabancı ülkeler durmadı ve hızlıca fiyat arttırdılar.

    Ülke tarımına ihanet

    Bakan o gün bütçe görüşmelerinde ‘biz 160 dolara buğday aldık. Sonra 180 dolara buğday aldık’ dedi. Soruyorum, 160 dolara ne zaman buğday almış? 180 dolara ne zaman buğday almış? Buğday fiyatı yaklaşık 5-6 aydır 220 dolar ile 235 dolar arasında değişiyor.

    Bu topraklara ihanet etmek bu kadar açık ve net olamaz. Bu ülkenin toprağına, suyuna, çiftçisine, üretim biçimine, tüketicisine bundan daha büyük ihanet olamaz. Toprağımızı, suyumuzu mahvettiler, ormanlarımızı yağmalıyorlar. Tohumlarımızı tamamen yabancılaştırdılar. Yetmedi, bugün ülkenin ne gıda egemenliği kalmıştır ne gıda güvenliği kalmıştır.

    İthal ettiklerinin üçte biri kadar tarım sektörümüzü, çiftçimizi destekleseydik bugün liberal politikaların, vahşi kapitalizmin oyuncağı olmazdık.

    Bakan istifa etmeli

    Gümrükler, desteklemeler bir ülkenin temel tarım politikasını belirler. Gıda egemenliğini ve güvenliğini bunun üzerinden sağlarsınız. Siz eğer sizden önceki iktidarların koyduğu gümrüklerin ne anlama geldiğini bilmiyorsanız orada oturmayın. Tarım Bakanını derhal istifaya davet ediyorum. Bir ülkenin tarım politikası ancak bu kadar kötü yönetilebilir. Tarım ancak bu kadar yerle bir edilebilir.

    Çiftçiden buğdayın tonunu 1620 TL’den aldılar. Şu anda dışarıdan aldıkları buğdayın kilosu 2 TL’nin altında değil. Bunun nakliyesi teslimi 2.20 TL-2.40 TL arasında değişiyor. Mısır, arpa yine öyle. Bunu kabul etmemiz, razı olmamız mümkün değil.

    Çiftçi isyan ediyor alınan kararlara. Şu uçaklardan inin, şu saraylardan çıkın şu halkın feryadını duyun. Bu ülkenin toprağına, suyuna, çiftçisine ihanet etmeyin.”

    İthalat rekorları

    CHP’li Sarıbal, son iki yılda buğday, arpa ve mısırda ithalat rekorları kırıldığını söyledi. 2019 yılında buğday ithalatında dünya rekoru kırıldığını belirten Sarıbal, 9 milyon 800 bin ton buğday ithalatına 2 milyar 265 milyon dolar, 2020 yılının ilk 10 ayında ise 7 milyon 606 bin ton buğday ithalatına 1 milyar 795 milyon dolar ödendiğini söyledi. 2003-2020 Ekim tarihleri arasında toplam 69 milyon 656 bin ton buğday ithalatına 18 milyar 161 milyon dolar ödendiğini söyleyen Sarıbal, şu bilgileri verdi:

    “2019 yılında 510 bin ton arpa ithalatına 109 milyon dolar ödendi. 2020’nin ilk 10 ayında ise yıl bitmeden 748 bin ton arpa ithalatı ile geçen yıldan %50 daha fazla ithalat yapılarak 138 milyon dolar dolar para ödendi. 2003-2020 Ekim tarihleri arasında 4 milyon 485 bin ton arpa ithal edilerek 1 milyar 43 milyon dolar ödendi. 2019 yılında 3 milyon 593 bin ton mısır ithalatıyla Cumhuriyet dönemi rekoru kırıldı ve 703 milyon dolar para ödendi. 2020’nin ilk 10 ayında ise 1 milyon 903 bin ton mısır ithalatına 388 milyon dolar ödendi. 2003-2020 Ekim tarihlerinde ithal edilen mısır miktarı ise 22 milyon 191 bin ton. Ödene para 5 milyar 70 milyon dolar.”

  • Sarıbal: Süt üreticisi litre başına 50 kuruş zarar ediyor

    Sarıbal: Süt üreticisi litre başına 50 kuruş zarar ediyor

    “Açıklanan Süt Fiyatı Hayal Kırıklığıdır”

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, 2.80 TL olarak açıklanan süt referans alım fiyatının üretim maliyetlerinin altında olduğunu belirterek, “Açıklanan fiyatla çiftçi 50 kuruş zarar etmeye devam edecek” dedi.

    TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulanan Orhan Sarıbal, Ulusal Süt Konseyinin (USK) çiğ süt tavsiye alım fiyatının üreticide büyük hayal kırıklığı yarattığını söyledi. 13 ayın ardından 2 lira 30 kuruş olan çiğ süt tavsiye alım fiyatının 1 Ocak – 30 Nisan 2021 tarihleri arasında geçerli olmak üzere 2 lira 80 kuruşa çıkarıldığını anımsatan Sarıbal, “Süt üreticilerinin uzun zamandır beklediği çiğ süt alım tavsiye fiyatı 50 kuruş arttırılmış oldu. Tarım ve Orman Bakanlığı da, daha önce 40 kuruş olarak belirlediği primi 30 kuruşa düşürdü. Böylelikle üretici eğer açıklanan fiyattan satmayı başarabilirse 3 lira 10 kuruştan satacak. Oysa bir litre sütün bugünkü maliyeti 3 lira 60 kuruş. 13 ayın ardından yapılan artıştan sonra bile çiftçi eğer üretmeye devam ederse, litre başına 50 kuruş zarar etmeye devam edecek” diye konuştu. Sarıbal, açıklanan süt fiyatları nedeniyle süt hayvanlarının kesime gideceğini söyledi.

    Besici de zarar ediyor

    Et ve Süt Kurumunun (ESK), karkas kesim fiyatını 34 liradan 36 liraya çıkarmasını da değerlendiren Sarıbal, “Kesim fiyatlarının en az 40-42 TL olması gerekiyor. Açıklanan kesim fiyatlarıyla besici de maalesef zarar ediyor. Alınan iki karar da hayvancılık sektörü için hayal kırıklığıdır” dedi.

    Meraya hapishane kuruluyor

    CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, TBMM’deki basın açıklamasında, Bursa Yenişehir’de yapılması kararı alınan hapishane hakkında da bilgi verdi. Hükümet tarafından Bursa Yenişehir ilçesinde havaalanın karşısında Karaköy sınırında mera statüsünde olan 500 dönüm alanda cezaevi yapılması kararı alındığını aktaran Sarıbal, hayvancılığın sürdürülebilmesinde meranın büyük önem taşıdığını ama ülkemizde meraların çeşitli gerekçelerle imara açılarak yok edildiğini söyledi. Sarıbal, “Yenişehir Belediye Meclisinin, bütün siyasi parti temsilcilerinin, Ziraat Odası ve Muhtarlar Derneği üyelerinin de bulunduğu bir toplantı yapıldı. Toplantıya katılanlar, Belediye Başkanı da dâhil herkes, mera alanına hapishane yapılmasına karşı çıktı. Bu karardan dönülmelidir” diye konuştu.

    8 milyon emekli açlık sınırının altında

    Konuşmasının son bölümünü emeklilerin sendikal hak mücadelesine ayıran Sarıbal, ülkemizde, emekliler ile yaşamını yitirmiş olan emeklilerin hak sahipliği ile Sosyal Güvenlik Kurumundan aylık alan 13 milyon 496 bin kişi bulunduğunu, bu insanlardan 8 milyon 850 binini asgari ücretin yani açlık sınırının da altında maaş aldığın vurguladı. “Emeklilerin %20’sinin aylık harcanabilir geliri 763 liradır. 1 milyon 100 bin emekli bin TL’den daha az maaş alıyor. Kalanların büyük bölümü de yoksulluk sınırı altında hayatlarını sürdürmektedirler” diyen Sarıbal, emekli olduğu halde geçinemediği için 4 milyon kişinin çalışmaya devam etmek zorunda kaldığını aktardı.

    Emeklilerin Sendikal Mücadelesi

    Emeklilerin ve hak sahiplerinin haklarını aramak, insan onuruna yaraşır bir yaşam için mücadele etmek ve bunun için de sendika kurmak istediklerini ancak izin verilmediğini ifade eden Sarıbal, şunları söyledi:

    “Son olarak Tüm Emekli Sen sendikası Ankara Valiliğinin şikayeti üzerine kapatıldı. Emekliler Sendikasının kapatılması davası ise devam ediyor. Oysa emeklilerin sendikalı olmasını engelleyecek bir yasa söz konusu değildir. Tam tersine Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmesi, İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı, Avrupa Temel Haklar Şartı ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası emeklilere sendika kurma tanıyor. Anayasanın 90. Maddesi Türkiye’nin onayladığı uluslararası insan hakları sözleşmelerinin iç hukukun üstünde olduğunu kabul etmiştir. Bu nedenle sendikanın kapatılması Anayasayı ihlal suçudur.”

  • CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal: İşkence Sokağa Taştı

    CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal: İşkence Sokağa Taştı

    10 Aralık İnsan Hakları Günü dolayısıyla bir mesaj yayınlanan CHP Bursa Milletvekili ve PM üyesi Orhan Sarıbal, “AKP dönemi ülkemiz, insan haklarının hiçe sayıldığı ülkeler içinde ilk sırada yer alıyor. Kadınlara, çocuklara saldırıların arttığı, işkencenin sokağa taştığı bir dönemden geçiyoruz. Bu güzel ülke bu karanlık tabloyu hak etmiyor” dedi.

    Sarıbal’ın mesajı şöyle:

    “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabul edildiği 1948’den beri 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanıyor. 2. Dünya Savaşı’nın ağır tablosu sonrası açıklanan ve ‘ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin’ bütün insanların eşit haklara sahip olduğunun güvene altına alındığı beyannamenin kabulünün üzerinden 72 yıl geçti. Ancak gerek ülkemizde gerek dünyada insan hakları alanında hala alınması gereken çok yol olduğu görülüyor.

    Gelişmiş batılı ülkeler de dahil bir çok ülkede iktidara gelen otoriter liderler nedeniyle hak ihlalleri arttı. Nefret dilinin hâkim olduğu, ırkçılık ve ayrımcılığın sıradanlaştığı yıllardan geçiyoruz.

    AKP ile daha geriye

    Ülkemizde de benzer bir süreç yaşanıyor. AKP iktidarı ile her alanda olduğu gibi insan hakları alanında da ciddi bir geriye gidiş yaşanıyor.

    Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası 20 Temmuz 2020’da ilan edilen Olağanüstü Hal döneminde başlayan, sonrasında katlanan ve halen devam eden baskı ve şiddet ortamı, ülkemizi insan haklarını ihlal eden ülkeler içinde örnek gösterilir duruma getirdi. 2020 Yılında Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 128 ülke arasında Türkiye; hükümet yetkilerinin kısıtlanmasında 124, temel haklarda 123, adil hukukta 103 sırada yer aldı. Saygın uluslararası kuruluşlardan Freedom House’un 2018 Dünyada Özgürlük Raporu’nda Türkiye, “kısmen özgür” kategorisinin bile aşağısına düşerek, “özgür olmayan” ülkeler kategorisine geriledi. Bu durum değişmiş değil çünkü şartlar daha da kötüye gitti.

    Öldürülen kadınlar, hapisteki gazeteciler

    Kadın cinayetleri, çocuklara taciz ve şiddet engellenemiyor. Bu yılın 11 ayında 430 kadın katledildi. Son 18 yılda en az 7 bin 500 kadın katledildi. Küresel Cinsiyet Eşitliği Raporuna göre Türkiye 2020 yılında 153 ülke arasında 130. sırada yer aldı.

    Kayıplar, faili meçhul cinayetler, kötü muamele, işkence artarak devam ediyor. 2002-2020 arasında 432 kişi faili meçhul cinayete kurban gitti. Son 14 yılda çocuklar yönelik istismar %443 arttı.

    Ekim 2020 tarihi itibariyle Türkiye’de 74 gazeteci tutuklu bulunuyor. En fazla gazetecinin tutuklu olduğu iki ülkeden biri Türkiye diğeri ise Çin.

    Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin en fazla hak ihlali nedeniyle mahkum ettiği iki ülkeden birincisi Rusya ikincisi Türkiye. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) gereğince Türkiye’nin sağlamakla yükümlü olduğu ancak ihlal ettiği maddelere bakıldığında son 60 yıl içinde en çok adil yargılanma hakkının ihlal edildiği görülüyor.

    2019 yılında ise Türkiye’de en çok ihlal edilen hak, ifade özgürlüğü. İktidara ve destekçilerine yönelik en ufak eleştiri bile hapisle cezalandırılıyor.

    Affa rağmen hapishaneler dolu

    Hapishaneler dolmuş taşmış ama insanlar tutuklu yargılanıyor. Siyasiler, hak savunucuları ve gazeteciler yargı kararlarına rağmen tutuklu veya hapis iken, adli suçlular için af çıkarılarak 100 bin kişi serbest bırakıldı. Buna rağmen en ufak eleştirinin gözaltı ve hapishane ile sonuçlandığı bir ortamda cezaevleri yeniden dolmuş taşmış durumda. Ekim 2020 itibarıyla 260 bin 876 tutuklu, hükümlü kalıyor. Cezaevlerinin toplam kapasitesi ise 242 bin 550 kişi. Covid – 19 pandemisine rağmen tutuklu ve hükümlü gazeteciler, siyasiler, avukatlar, küçük çocuklu anneler, çocuklar, yaşlılar cezaevlerinde tutulmaya devam etti. Pandemi döneminde cezaevlerinde kalanların sayısı, cezaevi kapasitesinin %7,5 üzerinde.

    İş cinayetleri

    Hak arayışındaki emekçiler polis ve asker şiddetiyle karşılaşırken, iş cinayetleri de devam ediyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisinin verilerine göre 2020 yılının ilk on ayında ise 1736 işçi hayatını kaybetti. Üstelik iş cinayetlerine Covid -19’dan kaynaklı ölümler de eklenmiş durumda. İSİG verilerine göre sekiz ayda (11 Mart-10 Kasım), en az 368 Covid-19 nedenli iş cinayeti meydana geldi.

    Bu güzel ülke bu karanlık tabloyu hak etmiyor. AKP’nin insanımıza yaşattığı bu acıları bitirmek, yaşanan hak ihlallerine dur demek için omuz omuza mücadele etmeliyiz. Bu karanlık günlerden dayanışma ve mücadele ile hep birlikte çıkacağız. Bu düşüncelerle, insan hakları ihlalleri önüne geçmek için mücadele edenleri selamlıyor, Dünya İnsan Hakları Günü’nü kutluyorum.”

  • Bursa’da 34 bin aile bu acı gerçekle karşı karşıya

    Bursa’da 34 bin aile bu acı gerçekle karşı karşıya

    CHP Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın soru önergesi acı gerçeği ortaya çıkardı. Enerji ve Tabi kaynaklar Bakanlığı, borcundan dolayı Türkiye genelinde 590 bin, Bursa’da 34 bin ailenin doğalgazının kesik olduğunu bildirdi.

    Gerek pandemi koşulları nedeniyle gerekse ekonomideki kötü gidişattan dolayı vatandaşların doğalgaz faturalarını ödemekte sıkıntı yaşadığını kaydeden CHP Bursa Milletvekili Erkan Aydın, konuyu TBMM gündemine taşıdı. Türkiye ve Bursa’daki doğalgaz abonelerinin borç ve kesintilerini soran Erkan Aydın’a Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’den cevap geldi.

    Bakan Dönmez verdiği cevapta Türkiye genelinde Eylül ayı sonu itibariyle kesilen 128 milyon 809 bin 427 doğalgaz faturasından 592 bin 523 faturanın ödenemediğini bildirdi. Yine Eylül sonu itibariyle Bursa’da kesilen 5 milyon 414 bin 737 faturadan 34 bin 112 faturanın ödenemeyerek kesildiğini söyledi.

    Bakan Fatih Dönmez cevabında Erkan Aydın’ın önergede sorduğu Türkiye geneli ve Bursa’daki toplam doğalgaz borcuyla ilgili bilgi vermedi.

    Türkiye genelinde toplamda yaklaşık 600 bin faturanın, Bursa’da da yaklaşık 35 bin faturanın ödenemeyerek kesilmesinin ekonominin geldiği noktayı gözler önüne serdiğine dikkat çeken Erkan Aydın, ”Pandemi yasaklarının yeniden başlamasıyla evde kalma sürelerinin uzaması ve kış koşullarının giderek sertleşmesiyle artacak doğalgaz kullanımıyla vatandaşımızın borcunun üzerine borç eklenecek. Bu vatandaşlarımız açısından sürdürülebilir değil. Hükümetin bir an önce doğalgaz giderlerini düşürmeye yönelik adımlar atması ve vatandaşlarımızın bu konudan doğan mağduriyetlerini gidermesi gerekmektedir” diye konuştu.

  • Bursa’da binlerce abonenin elektrik borcu var

    Bursa’da binlerce abonenin elektrik borcu var

    Mart ayında Pandemi yasaklarının başlamasıyla eve kapanan vatandaşların elektrik faturaları yüzde 15 daha yüksek geldi.

    Büyük dağıtım şirketleri pandeminin başladığı tarihten itibaren ödenmemiş faturaları nedeniyle elektrik kesintisi yapamadı. Ancak normalleşme sürecinin başladığı Eylül ayından itibaren kesintiler başladı. Konuyu TBMM gündemine taşıyan ve Bursa’da kaç elektrik abonesinin borcu olduğunu, normalleşme sürecinde kaç abonenin elektriğinin kesildiğini soran CHP Bursa Milletvekili Erkan Aydın’a Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’den cevap geldi.

    Verilen cevapta 2020 yılının ilk 9 ayında Bursa ve ilçelerinde mesken tarifesinde bulunan 123 bin 558 abonenin elektrik borcu olduğu, yine ilk 9 ayda toplam 21 milyon 249 bin 095 lira elektrik borcu olduğu ve 22 bin 650 hanenin elektriğinin kesildiği bilgisine yer verildi.

    “HÜKÜMET VATANDAŞIN GİDERLERİNİ DÜŞÜRMEK ZORUNDA”

    Erkan Aydın konuyu şöyle değerlendirdi:

    “Bursa’da 2020 yılı ilk 9 ayında 123 bin 558 mesken abonesinin elektrik borcunu ödeyememesi çok önemli.

    Çünkü, vatandaşın içinde bulunduğu ve ekonominin yaşadığı sıkıntıyı gözler önüne seriyor.

    Sadece Bursa’da 123 bin 558 ailenin elektrik borcunun olduğu ve yaklaşık 23 bin kişinin de elektriğinin kesildiği bir durumda hükümetin bir an önce elektrik ve doğalgaz giderlerini düşürmeye yönelik adımlar atması geriyor.

    Bir evin bütçesinde neredeyse bir kira bedeli kadar elektrik gideri oluştu.

    Vatandaşlarımız açısından bu sürdürebilir değil.

    Hükümetin bir an önce bu konuları çözüm getirmesini talep ediyoruz.

  • Sarıbal: “Türkiye dünya pazarındaki gücünü kaybediyor”

    Sarıbal: “Türkiye dünya pazarındaki gücünü kaybediyor”

    CHP Bursa Milletvekili ve PM üyesi Orhan Sarıbal, tarımsal hasıladaki düşüş nedeniyle ülke tarımının her gün kan kaybettiğini belirterek, “Bu durum dünyadaki konumuzu da etkiliyor. ‘Ülke uçuşa geçecek’ denilen ucube Cumhurbaşkanlığı Sisteminde tarımdaki gerileme daha da arttı. Yeni sisteme geçtikten sonra 2018, 2019 yıllarında dünya tarımsal hasıla içindeki payımız son 39 yılın en düşük oranına geldi” dedi.

    CHP Genel Başkanı Tarım Politikaları Başdanışmanı da olan Orhan Sarıbal, tarım sektörünün ekonomik kriz yaşanan 2001 döneminden bile daha kötü duruma geldiğini söyledi.

    Son 39 Yılın En Düşüğü

    Sarıbal, “2001 krizinde ülkemizin dünya tarımsal hasıla içindeki payı %1.59 idi. Tek adam keyfi yönetimine geçildiği 2018 yılında bu oran 1981 yılından sonraki en düşük oran olan 1,33’e düştü. Türkiye’nin dünya tarımsal hasıla içindeki payı 2019 yılında ise %1,38 oldu. Son 39 yıl içerisinde dünya pastasındaki en düşük pay 2018 ve 2019 yıllarında, ‘tek adam keyfi yönetimi’nde gerçekleşti” dedi.

    Dünya tarımsal hasılanın 2019 yılında 3,5 trilyon dolar olduğunu hatırlatan Sarıbal, şöyle devam etti:

    Çok Ürün Verip Az Döviz Kazanıyoruz

    “Dünyanın üretilen ürünlerin ekonomik değeri her geçen gün artarken ülkemizin tarımsal hasılası dolar kuru karşısında sürekli değer kaybediyor. Bu durum üreticiminiz ürünün aynı para birimi ile daha çok ürün satarak daha az para kazanması anlamına geliyor. Üreticilerimiz, dövize bağlı olarak her gün zam gören girdilerle ürettikleri ürünlerini hak ettikleri değerde satamıyor. Çiftçimiz emeğinin karşılığını alamazken ülkemiz de daha az döviz girdisi sağlıyor.”

  • İşte hızlı trenin Bursa’daki 3. istasyonu ve bitiş tarihi

    İşte hızlı trenin Bursa’daki 3. istasyonu ve bitiş tarihi

    CHP Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesi Bursa hızlı tren güzergahındaki doğu istasyonunun yerinin kesinleştiğini ortaya koydu. İşte hızlı trenin Bursa’daki üçüncü istasyonu…

    Hızlı trenin Balat’taki merkez istasyonu ve Yenişehir’deki havalimanı istasyonundan sonra netleşen doğu istasyonu Gürsu’nun İğdir köyünde inşa edilecek.

    Konuyu bugünkü köşesine taşıyan Olay gazetesi Başyazarı Ahmet Emin Yılmaz, şunları yazdı:

    Aslında… Bu sütunların sürekli takipçileri, özellikle de hızlı trenle ilgili gelişmeleri yakından izleyenler anımsayacaklardır.

    En son 9 Haziran 2018 günü hızlı tren istasyon yerleriyle ilgili şu bilgiye yer verdik:

    Merkezde Gürsu Ovası’nda Kazıklı’da ara istasyon projede yer alıyor, ama bu istasyon bugün değil, ilerideki ihtiyaca göre yapılacak.

    İhalesinden Bandırma’ya uzatılmasına kadar peş peşe güzel haberler gelen hızlı tren konusunda, istasyonlarla ilgili yeni bir gelişme daha var.

    CHP Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın 12 Haziran 2020 günü Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevaplandırması isteğiyle verdiği soru önergesine gelen cevapla ortaya çıktı.

    Aydın, kentin büyük bir sabırla beklediği hızlı trenle ilgili şunları sordu:

    “Projenin 2023’te bitirileceği haberleri doğru mu? Kesin bir tarih var mı? Son haliyle güzergah nasıl şekillendi? Trenin geçiş yolu üzerindeki yerleşim yerleri nereleri? Eksik kalan güzergahlar nereleri? Ne kadar ödenek ayrıldı, bugüne kadar harcanan meblağ ne?”

    İşte… Bu önergeye Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı tarafından cevap verildi.

    En önemlisi… Önergeye verilen cevaplar hızlı trenle ilgili, yeni gelişmeleri ortaya çıkardı.

    Buna göre: Bandırma-Bursa-Yenişehir-Osmaneli hızlı tren projesinde Bursa-Yenişehir hattında devam eden altyapı işlerinin 2021’de tamamlanması planlanıyor. Hattın tümünün 2023’e yetiştirilebilmesi için de çalışmaların devam ettiği vurgulanıyor. Bunun yanında,  Bursa-Yenişehir hattının “Nilüfer ilçesi Balat mevkiinde merkez istasyon olmak üzere Gürsu ilçesi İğdir İstasyonu, Yenişehir ilçesinde Havalimanı İstasyonu ile tamamlanacaktır” deniliyor.

    Bununla birlikte,  Projesi hazırlanıp plana işlenen ve “ileride ihtiyaç olduğunda” yapılacağı ifade söylenen doğu istasyonunun raftan indirildiği, yerinin de İğdir Köyü olacağı ilk kez resmi kayda girmiş oldu.

    Gemlik treni programa girecek gibi

    CHP Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın 12 Haziran’da verdiği soru önergesine Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı’ndan gelen cevapta bir de umut var.

    Aydın’ın sorusu şu:

    “Bursa-Gemlik arasında yapılması planlanan tren hattı ne zaman tamamlanacak? Projede şu an ne kadar ilerlendi?”

    Verilen cevapta: “Bursa-Gemlik Demiryolu ve Yük Merkezi’nin kesin projeleri tamamlanmıştır” deniyor. Biz bu cümleden Gemlik treninin programa girecek noktada olduğu anlamını çıkardık.

  • Erkan Aydın’dan Sağlık Bakanı Koca’ya soru

    Erkan Aydın’dan Sağlık Bakanı Koca’ya soru

    Pandemi nedeniyle hastanelerde acil ameliyatlar dışında ameliyat yapılamadığını, kronik hastaları yatıracak servis bulunamadığını söyleyen CHP Bursa Milletvekili Erkan Aydın, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya “Giderek artan hasta mağduriyetini nasıl gidermeyi planlıyorsunuz?” diye sordu.

    Türkiye genelinde şehir hastanelerinin açılmasının ardından kent merkezlerinde hizmet veren kamu hastaneleri kapatıldı. Ancak halen devam eden pandemi nedeniyle mevcut devlet hastanelerinde acil ameliyatlar dışında ameliyat yapılamıyor. Bunun yanı sıra ortopedi, göz, göğüs cerrahisi, kalp cerrahisi, genel cerrahi, ürolojik cerrahiler gibi alanlarda operasyonları erteleniyor. Şeker hastaları, böbrek, karaciğer hastaları gibi pek çok kronik hasta için yatırılacak yataklı servis bulunamıyor.

    “KAPATILAN HASTANELER NEDEN AÇILMIYOR?”

    Konuyu Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya verdiği soru önergesiyle TBMM gündemine taşıyan CHP Bursa Milletvekili Erkan Aydın, söz konusu hastaların 5 aydır sağlık hizmeti ihtiyaçlarının ertelenmekte ve bu sürenin Covid-19 salgının daha da artması nedeniyle daha ne kadar devam edeceğinin bilinmediğine dikkat çekti. Aydın, Bakan Koca’ya şu soruları yöneltti:

    “Hasta mağduriyetinin giderilmesi amacıyla kapatılan devlet hastanelerinin yeniden açılmasını planlıyor musunuz? Sağlık kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin çağrılarına rağmen bu hastaneler neden açılmamaktadır? Bursa’da Muradiye Devlet Hastanesi, Prof. Dr. Türkan Akyol Göğüs Hastalıkları Hastanesi ve Zübeyde Hanım Doğumevi Hastanesi’ni yeniden hizmet vermesi için bir çalışmanız var mı? Pandeminin en yaygın olduğu kentlerden biri de Ankara. Bu nedenle; Ankara Numune Hastanesi Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi, Dışkapı Çocuk Hastanesi Ankara Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi’nin ile Ulus Devlet Hastanesi’nin yeniden açılmasını düşünüyor musunuz? Bunca sıkıntıya rağmen bu hastaneler neden açılmamaktadır? Giderek artan hasta mağduriyetini nasıl gidermeyi planlıyorsunuz?”