Etiket: chp bursa

  • CHP Bursa Eski Milletvekili Demirel: “Kapalı köy okulları hemen eğitime açılsın”

    CHP Bursa Eski Milletvekili Demirel: “Kapalı köy okulları hemen eğitime açılsın”

    Milletvekilliği sürecinde ve sonrasında da taşımalı eğitimden vazgeçilmesi ve köy okullarının yeniden açılması için mücadele eden ve bu konuda mecliste araştırma önergesi veren 22 ve 23’ncü dönem CHP Bursa Milletvekili Kemal Demirel, Bakanlığın “Kurum açma, Kapatma ve Ad Verme” yönetmeliğinin 6. maddesi ve 2. fıkrasını değiştirerek kapalı okulların açılmasının önünü açmasını değerlendirirken, “yüz binlerce öğrencimizi ve ailelerini ilgilendiren bu değişiklik çok yerinde oldu” dedi.

    Hatırlanacağı üzere, 2 Ekim 2020 tarihli Resmî Gazete’de de yayımlanan yeni düzenlemede “Birleştirilmiş Sınıf” vurgusu yapılarak, kapalı durumdaki köy okullarının açılışıyla ilgili ilk kararlı adım atılmıştı. Yeni düzenlemeye göre, birleştirilmiş sınıf uygulaması yapılan ilkokullarda en az 1 derslik ve 1’inci, 2’nci, 3’üncü ve 4’üncü sınıflarda toplamda en az 10 öğrenci bulunması gerekiyor. Öğrenci sayısının 10’un altına düşmesi halinde de, ulaşım şartlarının elverişsiz olması veya öğrenci velilerinin çocuklarının taşıma yoluyla eğitime erişim kapsamında öğrenim görmelerini istememeleri hâlinde, öğrenci sayısına bakılmaksızın valilikçe uygun görülmesi durumunda bakanlıkça bu ilkokulların açık kalması sağlanıyor.

    Aynı talebi yıllardır Türkiye’nin ve TBMM’ nin gündemine getiren 22 ve 23’ncü dönem CHP Bursa Milletvekili Kemal Demirel, yapılan düzenlemenin Herhangi bir karara gerek kalmadan şartlar ne olursa olsun, kapanan binlerce köy okulunun yeniden açılması gerektiğini vurguladı.

    DEMİREL’DEN KÖYLÜLERE ÇAĞRI!

    Demirel, köy muhtarlarının en kısa zamanda yetkili mercilere başvurmalarını, 1,2,3 ve 4. sınıfa giden çocuklarının kendi köylerinde okumaları İçin taleplerini bildirmelerini istedi.

    KAPATILAN KÖY OKULLARI FOTOĞRAF SERGİSİ OLDU

    Kapatılan köy okullarını il il, köy köy gezerek fotoğraflayan CHP eski milletvekili Kemal Demirel, yüzlerce okulun çürümeye-yıkılmaya terk edilmiş görüntülerinden oluşan fotoğraf sergileri açmış, taşımalı eğitime son verilerek kapalı köy okullarının açılması talebini yinelemişti. Ocak 2015’te dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya, Şubat 2019 ve Ağustos 2020’de de şimdiki Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a mektup yazarak köy okullarının açılmasını isteyen Demirel, yönetmelik değişikliğiyle gelinen noktayı olumlu buldu. Taşımalı eğitimin bir an önce kaldırılması gerektiği defalarca dile getirdiğini hatırlatan Demirel, “Taşımalı eğitim kaldırılarak, daha önce kapatılmış olan köy okulları yeniden ve bir an önce açılmalıdır. Hem öğretmen istihdamı konusunda bir adım atılmış olacak hem de küçücük çocuklar köy köy dolaşmak zorunda kalmayacak. Gelinen noktayı çok olumlu buluyor ve Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a teşekkür ediyorum. Şimdi sırada, amasız-fakatsız olarak, kapalı köy okullarının hızla elden geçirilip yeniden açılması var. Keşke bu yönetmelik 6-7 ay önce çıkabilseydi. Pandemi dönemindeki boşluktan yararlanarak onarımlar bugüne kadar tamamlanabilir ve köylerde çocuklar yüz yüze eğitim görebilirdi. Daha fazla vakit kaybetmeden bir an önce harekete geçilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

  • CHP’li Aydın, Bursa Şehir Hastanesi’ni Meclis gündemine taşıdı

    CHP’li Aydın, Bursa Şehir Hastanesi’ni Meclis gündemine taşıdı

    CHP Bursa Milletvekili Erkan Aydın, 2019 yılı Sayıştay Denetim Raporları’nda Bursa Şehir Hastanesi’ni Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya verdiği soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı.

    Sayıştay Raporları’nda hastane yapımında verilen sözlerin tutulmamasına rağmen herhangi bir kesinti yapılmaksızın şirketin parasını tam olarak alığına vurgu yapan Aydın, birçok tıbbi ekipmanın da kaydının olmamasının düşündürücü olduğunu söyledi.

    Sayıştay’ın Sağlık Bakanlığı 2019 yılı Denetim Raporu’nda Bursa Şehir Hastanesi’yle ilgili onlarca tespitin yer aldığını belirten Erkan Aydın verdiği önergede ‘Yap-Kirala-Devret’ modeli ile yaptırılan Şehir Hastanesi’ni yapan şirketin verilen sözleri yerine getirmemesine rağmen paralarının ödendiğine dikkat çekti.

    Bursa Şehir Hastanesi’nde kaydı yapılmayan tıbbi ekipmanların olduğunu ve bu cihazlar için Sağlık Bakanlığı’yla sözleşme yapılmadığına veya bağışsa bağış olduğuna dair bir kaydın bulunmamasının düşündürücü olduğunu ifade eden Aydın şunları söyledi:

    “Bu tıbbi ekipmanlar neden demirbaş listesine kaydedilmedi? Neden MKYS sistemine kaydedilip muhasebeleştirilmedi? Yurt dışından gelecek grip aşısına ulaşamadığımız, medikal firmalara olan borçları ayrıca yurt dışı ilaç firmalarına olan borçları ödeyemediğimiz bir dönemde oluşan bu kamu zararıyla bu ödemeler rahatlıkla yapılabilirdi. Sayıştay Raporları’nda görüyoruz ki en dikkat çeken şirketin verilen sözlerin birçoğunu yerine getirmemesine rağmen paralarını tam olarak almalarıdır ve Bakanlığın bu konularda herhangi bir yaptırım uygulamamasıdır. Raporda yer alan bir başka tespitte ise söz verilen peyzaj ve ağaçlandırma işlerinin yapılmadığı ancak bu hizmete ilişkin hizmet bedelinin tam olarak ödendiği görülmüş yani yapılmayan hizmet karşılığında herhangi bir kesinti yapılmamıştır.

    Bu raporlarda Bursa Şehir Hastanesi’nde kiralamaya uygun yerlerin sözleşmede yer alan toplam sabit yatırım tutarı üzerinden yapılması ve birçok yerine getirilmeyen teknik eksikliklerin olduğunu görüyoruz. Ciddi bir kamu zararının olmasına rağmen neden hala bu şirketler kollanmaya çalışılmaktadır? Özellikle Sağlık Bakanlığı yetkilileri derhal millete bunun hesabını vermelidir.”

    Aydın, Bakan Koca’ya şu soruları yöneltti:

    “1. Bursa Şehir Hastanesi’nde kiralamaya uygun yerlerin sözleşmede yer alan toplam sabit yatırım tutarı üzerinden yapılmasının gerekçesi nedir?

    2. Bursa Şehir Hastanesinde kemoterapi ilaç hazırlama ve TPN hizmeti konusunda ihale yapılamaması sonucu karmaşık bir durum ortaya çıkmıştır. Cihazların bedelsiz olarak İdareye bırakılması ve söz konusu hizmetlerin İdare tarafından yürütülmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, söz konusu firmanın hastane yönetimi ile sözleşme yapmamasına rağmen cihazın kullanımı için gerekli olan sarf malzemesini bir bedel talep etmemekle birlikte bağış olduğuna dair bir bildirimde de bulunmadan, Bursa Şehir Hastanesine verdiği de anlaşılmaktadır. Söz konusu Şirketle ile neden sözleşme yapılmamıştır? Cihazlar hangi usule göre hastaneye alınmıştır? Cihazlar neden Bakanlıkça stok yönetimi için kullanılan MKYS sistemine kaydedilmemiş ve muhasebeleştirilmemiştir?

    3. Bursa Şehir Hastanesi Peyzaj projesine neden sadık kalınmamıştır? Projenin gecikmesi nedeniyle ne kadarlık görev zararı oluşmuştur? Bunun izin neden ilgili şirkete bir kesinti yapılmamıştır?

    4. Bursa Şehir Hastanesi’ne alınan teknik şartnameye uygun olmayın kalemler nelerdir? Bu cihazlar neden ayrıntılı şekilde açıklanmamış, tanımlamaları neden açık ifadeyle yer almamıştır?

    5. İdare ve/veya Görevli Şirket tarafından sunulması gereken bazı dokümanların muayene ve kabul komisyonlarına neden verilmemiştir ve komisyonlar eksik belgeleri neden tutanak altına alarak kabul etmiştir?

    6. Bursa Şehir Hastanesi’nde toplam sabit yatırım tutarına dahil olan imalatların bir kısmının yapılmadığı, bir kısmının ise uygulama projesine ve/veya şartnameye aykırı olarak yapıldığı ortaya çıkmıştır.

    7. Bunlar şöyle sıralanmıştır.

    a)Şartları eşitlenmiş proje ek mahal listesi tavanlar bölümünde “Hasta bakım alanlarının büyük bir kısmında kenarlarda alçıpan göbekte perforeli alüminyum asma tavan sisteminin kullanılması, koridor, hol, ve genel alanlarda taş yünü asma tavanının kullanılması, ana giriş holü, dekorasyon gerektiren tavanlar ve panel modüllerine uygun olmayan odalarda alçı asma tavanın kullanılması, genel tuvaletlerde, laboratuvar, steril alan, yoğun bakım ünitesi ve ameliyathane gibi odalarda alüminyum asma tavanın kullanılması planlanmaktadır.” denilmekte; ancak hasta bakım alanlarının büyük bir kısmında istenilen kenarlarda alçıpan göbekte perforjeli alüminyum asma tavan kullanılmamış olup alçıpan asma tavan yapılmıştır. Genel tuvaletlerde, laboratuvar, steril alan, yoğun bakım ünitesi gibi oda tavanlarında alüminyum asma tavan kullanılması istenilmiş olup alçıpan asma tavan yapılmıştır. Ameliyathane tavanında istenilen alüminyum asma tavan yerine alçıpan asma tavan yapılmıştır.

    b)Deprem izolatörlerinin bir kısmı yapılmamıştır

    c)YGAP binasında ihale eki projede kat yükseklikleri 5 metre olmasına rağmen, yerinde bodrum kat 3.90, 1 ve 2. nci kat 4.20 metre yapılmıştır.

    ç) Şartnameye göre 37 jeofizik profil serimi yapılması gerekirken. 10 tane yapılmıştır

    d) Hastane kurulu gücünün % 70 enerjisini sağlayacak güçte olması gereken dizel jeneratörün, bu kapasitede olmadığı tespit edilmiştir.

    e) YGAP proje kotlarının uygulama ile örtüşmediği tespit edilmiştir.

    Bu eksikliklerin gerekçeleri nelerdir? Kamu zararı ne kadardır. Kamu zararının giderilmesi için gerekli kesinti yapılmış mıdır? Yapılmadıysa neden yapılmamıştır?

    8. Bursa Şehir Hastanesi’ne yer teslimi yapılmaksızın inşaat işlerine başlanmasının gerekçeleri nelerdir?”

  • CHP’li Karabıyık: “Sağlık çalışanlarının haklı taleplerini destekliyoruz”

    CHP’li Karabıyık: “Sağlık çalışanlarının haklı taleplerini destekliyoruz”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, “Sağlık çalışanlarının haklı taleplerini destekliyoruz. CHP olarak gerek komisyonlarda gerek Mecliste bu konuların takibini yapacağız. Sorunların çözülmesi için çaba sarf edeceğiz.” dedi.

    Karabıyık, Kültürpark’ta düzenlediği basın toplantısında, sağlık çalışanlarının haklı bazı talepleri olduğunu söyledi.

    Eğitimde, sağlıkta, sosyal güvelik ve güvenlikte kadronun önemine değinen Karabıyık, “Kovid-19 sürecinde özellikle bütün sağlık çalışanları, kendilerinin sağlıklarını hiçe sayarak ön planda bizler için mücadele verdiler ve bir savaşın önde giden neferleri oldular.” diye konuştu.

    Karabıyık, sağlık çalışanlarının özverili çalışmalarının herkes tarafından alkışlandığını aktararak, “Sağlık çalışanlarının haklı taleplerini destekliyoruz. CHP olarak gerek komisyonlarda gerek Mecliste bu konuların takibini yapacağız. Sorunların çözülmesi için çaba sarf edeceğiz. Onlara kulak vermemiz, onların taleplerini dile getirip takipçisi olmamız önemli.” ifadesini kullandı.

    Daha sonra Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Bursa Şube Başkanı İrfan Açık, sendikalarının sağlık çalışanlarıyla ilgili hazırladığı kanun teklifine ilişkin topladıkları imzaları Karabıyık’a teslim etti.

  • CHP’li Sarıbal’dan Sağlık Bakanı Koca’ya soru önergesi

    CHP’li Sarıbal’dan Sağlık Bakanı Koca’ya soru önergesi

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Sağlık Bakanlığının ve uzmanların grip ve zatürre aşısı yapılması için çağrıda bulunduğunu hatırlatarak, “Aşı olun diyorlar ama ortada aşı yok” dedi. Konuyu TBMM gündemine de taşıyan Sarıbal, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın cevaplandırması istemiyle verdiği soru önergesinde, “Sağlık Bakanlığının görevi; herkesin bedenî, zihnî ve sosyal bakımdan tam bir iyilik hâli içinde hayatını sürdürmesini sağlamaktır. Bu kapsamda salgın döneminde vatandaşlarımızın aşı ihtiyacının giderilmesi Sağlık Bakanlığı ne gibi tedbirler alınmıştır?” diye sordu.

    CHP Bursa Milletvekili Sarıbal, Sağlık Bakanlığının 65 yaş üzeri kişiler, böbrek yetmezliği, kalp damar sistemi rahatsızlığı, şeker, astım, kronik akciğer hastalığı olanlar, 6 ay-18 yaş arası aspirin kullananlar ile hamilelerin mutlaka grip aşısı yaptırması gerektiğini açıkladığını hatırlatarak, şunları söyledi:

    “Koronavirüs salgını ile dünyada ve ülkemizde can kayıpları devam ediyor. Henüz Covid -19 için bulunmuş aşı, kesin bir tedavi yöntemi yok. Sağlık Bakanlığı ve uzmanlar, koronavisüre karşı vatandaşların mevsimsel grip aşısı yaptırmalarının koruyucu olacağını belirtmekteler. Bazı uzmanlar koronavirüs kapmış kişilerin hastalığın etkilerini azaltmak için zatürre aşısını da önermektedir. Ancak ne mevsimsel grip aşısı ne de zatürre aşısı bulunmuyor. Bakanlık ve uzmanlar ‘aşı olun’ diyor ama ortada aşı yok. Sağlık Bakanlığı vatandaşın sağlığı için gereken ama yeterli sayıda bulunmayan aşıları temin etmekle görevlidir.”

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal’ın konuya ilişkin verdiği soru önergesi şöyle:

    TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

    Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Fahrettin KOCA tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını, Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 96. maddeleri gereğince arz ederim.

    Orhan SARIBAL, Bursa Milletvekili

    Koronavisürün oluşturduğu tablo bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de ağırlaşmaktadır.

    Dünyada 25.6 milyondan fazla kişiye bulaşan koronavirüs nedeniyle 855 bini aşkın insan da hayatını kaybetti.

    Ülkemizde virüs bulaşanların sayısı 7 Eylül 2020 tarihi itibariyle 281 bin 509 kişi oldu. Aynı tarih itibariyle hayatını kaybedenlerin sayısı ise toplam 6 bin 730’a yükseldi.

    Uzmanlar, tablonun böyle devam etmesi durumunda virüsün etkilerinin sonbahar ve kış aylarında daha da artacağı uyarısında bulunmaktadırlar.

    Konunun uzmanları, salgına karşı mevsimsel grip aşısının yaptırılması tavsiyesinde bulunmaktadırlar. Aynı şekilde bazı uzmanlar zatürre aşısının da salgının ağır tahribatına karşı bir önlem olarak yapılmasını önermektedirler.

    Nitekim Sağlık Bakanlığı da 65 yaş üzeri kişiler, böbrek yetmezliği, kalp damar sistemi rahatsızlığı, şeker, astım, kronik akciğer hastalığı olanlar, 6 ay-18 yaş arası aspirin kullananlar ile hamilelerin mutlaka grip aşısı yaptırması gerektiğini açıkladı.

    Koronavirüs salgını nedeniyle uzmanlar grip aşısı ile 65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı olanlar için zatürre aşısını önerirken, iki aşının da yetersiz olduğu, aşı yaptırmak isteyenlerin aşı bulmakta zorlandığı bildirilmektedir. İstanbul Eczacılar Odası Başkanı Cenap Sarıalioğlu, grip ve zatürre aşısına aşırı talep olmasına rağmen yeterli aşının bulunmadığını açıkladı.

    Bu bağlamda;

    1- Mutlaka aşı olması gerektiği ifade edilen; 65 yaş üzeri kişiler, böbrek yetmezliği, kalp damar sistemi rahatsızlığı, şeker, astım, kronik akciğer hastalığı olanlar, 6 ay-18 yaş arası aspirin kullananlar ile hamilelerin toplam sayısı bilinmekte midir? Mutlaka aşı yaptırılması istenen kişi sayısı kaçtır?

    2- Mutlaka aşı yaptırılması istenen vatandaşların ihtiyacını karşılamak için ne kadar aşıya ihtiyaç vardır?

    3- Sağlık Bakanlığının görevi; herkesin bedenî, zihnî ve sosyal bakımdan tam bir iyilik hâli içinde hayatını sürdürmesini sağlamaktır. Bu kapsamda salgın döneminde vatandaşlarımızın aşı ihtiyacının giderilmesi Sağlık Bakanlığı ne gibi tedbirler alınmıştır?

    4- Yeterli aşı olmadığı için grip ve zatürre aşı fiyatlarının vatandaşın alım gücünü zorlayacak şekilde arttığı ve yaptıramadığı iddia edilmektedir. Bu iddialar doğru mudur? Grip ve zatürre aşısının vatandaşa maliyeti ne kadardır?

    5- Bakanlık, vatandaşın sağlığı için gereken ama yeterli sayıda bulunmadığı ifade edilen aşıları temin etmek için ne gibi çalışmalar yapmaktadır?

  • 3 milyon 640 binden fazla öğrencinin interneti yok

    3 milyon 640 binden fazla öğrencinin interneti yok

    Yüz yüze eğitim mi yoksa uzaktan eğitim mi uygulanacağı tartışmaları sürerken, CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, 3 milyon 640 binden fazla öğrencinin internet erişimi olmadığını söyledi. Hazırladığı soru önergesi ile konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşıyan Sarıbal, “Uzaktan eğitim görecek ve evinde televizyon olmayan 912 bin 94 ve internet erişimi olmayan 3 milyon 648 bin 376 öğrencinin eğitimden geri kalmaması için ne gibi tedbirler alınmıştır?” diye sordu.

    Covid-19 salgınının ne zamana kadar ve hangi düzeyde süreceğine ilişkin belirsizliğin devam ettiğine dikkati çeken Sarıbal, Milli Eğitim Bakanının 21 Eylül 2020 tarihinde yüz yüze eğitim için okulların açılacağını açıkladığını hatırlattı. Uzaktan eğitim kararı alınması durumunda binlerce öğrencinin eğitim alamayacağını ifade eden Sarıbal, şöyle devam etti:

    Devlet Eksikleri Gidermeli

    “Sağlık Bakanlığı Yüksek Öğrenim Kurumuna (YÖK) üniversitelerin uzaktan eğitim vermeleri tavsiyesinde bulundu. Ülkemizde ve dünyada çok sayıda üniversite, pandemi sürecinde uzaktan eğitim kararı aldı. Her ne kadar 21 Eylül’de temel eğitim ve orta öğretimde yüz yüze eğitim verileceği söylense de uzaktan eğitim verilme ihtimali de var. Ancak MEB bugüne kadar uzaktan eğitimde başarı sağlayamadı. MEB verilerine göre öğrencilerin %5i TV’ye, %20’si internete erişimde sorun yaşamaktadır. Bir başka ifade ile ülkemizde 900 binden fazla öğrencinin evinde televizyon bile yok. İnternet erişimi olmayanların sayısı ise 3 milyon 648 binin üzerinde. Bu şartlarda uzaktan eğitim kararı alındığında milyonlarca öğrenci eğitim olanağından mahrum edilecek. Bakanlığın imkânı olmayan öğrencilere mutlaka yardım yapması ve televizyon, internet, bilgisayar gibi ekipmanları sağlaması gerekir.”

    FATİH Projesi kapsamında alınan bilgisayarların öğrencilere dağıtılması gerektiğini de kaydeden CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal’ın, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un cevaplandırması talebiyle verdiği soru önergesi ise şöyle:

    TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

    Aşağıdaki sorularımın Milli Eğitim Bakanı Ziya SELÇUK tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını, Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 96. maddeleri gereğince arz ederim. 08.09.2020

    Orhan SARIBAL
    Bursa Milletvekili

    Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 31 Ağustos 2020 tarihinde uzaktan eğitime başladı. 21 Eylül 2020 tarihinde ise yüz yüze eğitim için okulların açılacağı açıklandı.

    Covid-19 salgınının ne zamana kadar ve hangi düzeyde süreceğine ilişkin belirsizlik devam etmektedir. Sağlık Bakanlığı Yüksek Öğrenim Kurumuna (YÖK) üniversitelerin uzaktan eğitim vermeleri tavsiyesinde bulundu. Ülkemizde ve dünyada çok sayıda üniversite, pandemi sürecinde uzaktan eğitim kararı aldı.

    Dolayısıyla MEB’in ilk, orta ve lise öğrencileri için 21 Eylül 2020 tarihinde aldığı yüz yüze eğitim kararının yürürlüğe girip girmeyeceği netlik kazanmış değil.

    MEB 2019-2020 istatistiklerine göre Türkiye’de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde, 9 milyon 435 bini erkek, 8 milyon 806 bin 881’i kız olmak üzere toplam 18 milyon 241 bin 881 öğrenci eğitim alıyor.

    Bugüne kadar MEB’in uzaktan eğitim modelinin yetersiz kaldığı görülmektedir. Teknik nedenlerle uzaktan eğitime ulaşamayanların sayısı oldukça fazladır. MEB verilerine göre öğrencilerin %5i TV’ye, %20’si internete erişimde sorun yaşamaktadır.

    Bu verilere göre 912 bin 94 öğrencinin evinde televizyon, 3 milyon 648 bin 376 öğrencinin evinde ise internet erişimi yoktur.

    Bu bilgiler ışığında;

    1- Öğrencilerin uzaktan eğitime katılıp katılmadığı takip edilmekte midir? Uzaktan eğitime katılmayan öğrencilerin gerekçesi nedir?

    2- Uzaktan eğitim görecek ve evinde televizyon olmayan 912 bin 94 ve internet erişimi olmayan 3 milyon 648 bin 376 öğrencinin eğitimden geri kalmaması için ne gibi tedbirler alınmıştır?

    3- Televizyonu, interneti ve bilgisayarı olmayan öğrencilere gereken ekipmanın sağlanması için yürütülen bir çalışma var mıdır?

    4- Maddi imkânsızlıklardan dolayı televizyon, telefon ve internet erişimi olmayan öğrencilere FATİH projesi kapsamındaki tabletleri ücretsiz dağıtmayı düşünüyor musunuz?

    5- Devlet ve özel eğitim kurumlarında çalışan yönetici, öğretmen ve yardımcı personelle ilgili mali ve diğer özlük hakları korunmakta mıdır?

    6- Pandemi nedeniyle öğrencilerin internet paketlerinin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından karşılanması düşünülmekte midir?

  • Sarıbal: Cumhuriyetin Birikimleri Yağmalandı

    Sarıbal: Cumhuriyetin Birikimleri Yağmalandı

    CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal;

    AKP hükümeti iktidardaki 18. yılını tamamlamak üzere. Bu süreçte ülkemiz hukuk, adalet, ekonomi, tarım, eğitim, sosyal devlet alanlarında geriye gitti.

    2000’li yılların başında yaşanan krizin ardından iktidara gelen AKP tarıma yönelik özelleştirme saldırısının da ivme kazandığı bir dönemi yaşattı.

    AKP’nin uyguladığı vahşi neoliberal program çerçevesinde tarımı destekleyen, girdi ve teknoloji sağlayan kurumlar özelleştirilmiş, tasfiye edilmiş, tarım birlikleri zayıflatılmış, işlevsizleştirilmiş oldu.

    Cumhuriyetimizin birikimleri ve kurumları AKP döneminde, özelleştirme adı altında, yağmalanıp talan edildi.

    Cumhuriyetin sanayisi, ticareti, ulaşımı, limanları, petrol tesisleri, kentleri, turizmi, tersaneleri ve bankaları yerli ve yabancı sermayeye yok pahasına satışa çıkarılarak peşkeş çekildi. Yetmedi Varlık Fonu icat edildi miktarı saklı milyonlarca lira vatandaşın cebinden Saray’ın saltanatı için aktarıldı.
    Kamunun Cumhuriyet tarihi boyunca kurduğu ve biriktirdiği her şeyi haraç mezat satan AKP ve Tek Adam Keyfi Yönetiminin sahipleri, sıkıştıkları her anda CHP’yi eleştiriyorlar. Yarattıkları yıkımın sebebi olarak Mustafa Kemal Atatürk dâhil ülkenin kurucularını ve Kurucu Partisini suçlamayı alışkanlık haline getirmişler. İftiralarla din istismarı yapıyor, toplumun değerleri üzerinden algı yaratıp o değerlere de en büyük ihaneti kendileri yapıyorlar.

    Cumhuriyetin kuruluş yılları, Osmanlı’dan kalan enkazın, harabeye dönmüş yoksul bir ülkenin yeniden yapılandırılması dönemidir. Bu dönemde, kısacık bir süre içinde tüm ülke demir yolları ağıyla kuşatılmış, Köy Enstitüleri kurularak, en ücra köyün çocuklarına nitelikli eğitim olanakları sağlanmış, sanat ve bilim insanları yetiştirilmiştir.

    Tarım ağırlıklı üretim ile savaş sonrasında bile kendine yeter haldeki ülkeden bugün ithalata bağımlı hale getirildi.

    Cumhuriyetin kurulması ile beraber üretimin daha çok insan ve hayvan gücüne dayandığı, kalkınma hamlelerinin arttırıldığı bu dönemde ulusal bankaların sayısı ve payı arttırılmıştır. Bugün ise AKP, uyguladığı siyasi ve ekonomik politikalarla 12 Eylül darbesinin ürünü ve mirasçısı olduğunu ortaya koymuştur.

    AKP 12 Eylül’ün Devamıdır

    AKP, 12 Eylül’ü doğuran sağ iktidarlar ve 12 Eylül darbe yönetimi gibi IMF, Dünya Bankası patentli emek karşıtı neoliberal politikaların yılmaz savunucusu ve uygulayıcısı olan bir partidir.

    AKP dönemindeki özelleştirmelerin 70 milyar dolara yakın bir getirisi olduğunu görüyoruz. Türk Telekom, Telsim, Erdemir, PETKİM, SEKA, TÜPRAŞ, Türk Havayollarının kamu hisselerinin %51’i, 6 şeker fabrikası, 25 bölgenin elektrik dağıtım şirketi, 31 akarsu santrali, Et ve Balık Kurumu, ETİ bakır ve gümüş işletmeleri, Bursagaz, Finansbank, Tekfenbank, Denizbank, Şekerbank, Sümerbank, TEKEL, Sevda Tepesi, İzmir Limanı, Mersin Limanı, Bandırma Limanı, Samsun Limanı, Yarımca Limanı, Kuşadası Limanı ve İskenderun Limanı elden çıkarılmıştır.

    AKP Genel Başkanı, sömürü ve rant düzenin tek adamı ne diyor; “Biz siyasette, ekonomide, savunmada, enerjide ve daha bir çok alanda geçmişte yapılan hataların bedelini ödemek zorunda kaldık. Özellikle tek parti CHP’sinin dış politikada bıraktığı kötü mirasın 83 milyon olarak halen çekiyoruz.” Bu sözlerle CHP’yi suçlayan AKP Genel Başkanı, CHP’nin bu ülke için ürettiği tüm ekonomik, politik, toplumsal ve demokratik değerleri AKP iktidarının rant piyasalarına, yandaş sermayedarlara, üretim döngüsü olmayan bir inşaat sektörüne adeta dağıttığını, peşkeş çektiğini görmezden gelmektedir.

    Salt rant uğruna kontrolsüzce ve bilimi yok sayan keyfi ihalelerle JES’lere, HES’lere kurban edilen doğanın yarattığı afetlerden bile vatandaşı suçlu çıkaracak kadar pişkindir.

    Üretimi bitirmiş, tüketimi ise zengini daha da zengin etmek üzere tasarlamıştır.

    AKP’nin tarım politikaları küçük aile işletmelerini değil tarım şirketlerini koruyor.

    Günümüzde girdi sağlamadan üretime, işleme ve pazarlamaya kadar tüm süreç çok uluslu şirketler veya onların taşeronları tarafından kontrol edilmektedir.

    Yabancı sermayeli şirketler sözleşmeli üretim aracılığıyla tarım ve gıdayı doğrudan denetim altına almışlardır.

    AKP döneminde küçük üreticilik yok olurken yerini büyük ölçekli işletmelere ve tarım şirketlerine dayalı bir yapı almıştır.

    Tarım gıda sistemi giderek uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda biçimlendirilmekte, ülkenin gıda egemenliği ulus ötesi şirketlerin güdümüne girmiştir.

    AKP iktidarında köylerin tüzel kişilikleri yok edilerek mahalleye dönüştürülmüş, köyler, otlak ve meralar piyasaya açılmıştır.

    Ülke Tarımı Yıkıma Uğradı

    Tarım toprakları betona teslim edilmiş, yağmalanmıştır.

    Çiftçilerin kullandığı gübre, mazot, yem gibi temel girdilerin fiyatlarındaki artışlar, ürün fiyatlarındaki artışların çok üstünde gerçekleşmiştir.

    Uygulanan yanlış tarım politikaları nedeniyle tarım giderek, çiftçinin geçimini sağlayacak ekonomik faaliyet olmaktan çıktığı için çiftçi tarımdan kopmuş, köyler, tarlalar, meralar boş bırakılmıştır.

    AKP’nin IMF ve Dünya Bankası programları çerçevesinde uyguladığı politikalarla tarımda istihdam azalmış, ekilen, dikilen tarım alanlarında gerileme olmuştur. Tarımda işçileşme, topraksızlaşma, mülksüzleşme süreçleriyle birlikte işletmeler ufalanmış ve belli ellerde yoğunlaştırılmıştır.

  • Osmangazi Belediyesi, siyasi parti binalarını dezenfekte etti

    Osmangazi Belediyesi, siyasi parti binalarını dezenfekte etti

    Osmangazi Belediyesi,  ülke genelinde artan korona virüs vakalarına karşı ilçedeki dezenfekte çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor.

    Küresel salgın son günlerde Türkiye’de yeniden artış gösterirken, sürecin başından itibaren örnek çalışmalara imza atan Osmangazi Belediyesi, mücadelesini ilk günkü ciddiyetiyle sürdürüyor. Salgının yayılmasını önlemek amacıyla 13 Mart’tan itibaren yoğun mesai harcayan belediye ekipleri, başta halka açık alanlar olmak üzere, resmi kurum ve ibadethanelerde temizlik ve dezenfeksiyon çalışmalarını büyük bir titizlikle gerçekleştiriyor. Belirlenen periyotlarda düzenli olarak dezenfekte çalışması yapan Temizlik İşleri Müdürlüğü ekipleri, Osmangazi’de bulunan siyasi partilerin il ve ilçe binalarını dezenfekte etti.

    Korona virüs ile mücadeleye ara vermeden devam ettiklerini belirten Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, “Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü 13 Mart’tan itibaren mücadelemizi aynı kararlılıkla sürdürüyoruz. İlgili müdürlüklerimiz mesai gözetmeden çalışıyor. Bu özverili çalışmalarımız, virüsten tamamen kurtulana dek devam edecek. Vatandaşlarımızın yoğun olarak kullandıkları sosyal alanların dezenfekte işlemlerine ağırlık veriyoruz. Virüs bizleri tehdit etmeye devam ediyor. Artan vaka sayıları karşısında hemşehrilerimizin gerekli hassasiyeti göstereceklerine inanıyorum. Bu salgını birlikte yeneceğiz” dedi.

  • CHP’de tarım politikası kapatıldı, Orhan Sarıbal liste dışı!

    CHP’de tarım politikası kapatıldı, Orhan Sarıbal liste dışı!

    CHP’nin Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri belli oldu. CHP’nin 37’nci Kurultayı sonrası yeni Merkez Yürütme Kurulu belli oldu. Selin Sayek Böke Genel Sekreterlik görevine getirilirken, 4 yeni isim MYK’ya girdi. 18 olan MYK üye sayısı ise 16’ya düştü.

    Listedeki en dikkat çekici nokta, Tarım Politikaları ve Tarım Örgütlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan Bursa milletvekili Orhan Sarıbal’ın liste dışı kalması oldu. Görev yaptığı süre içinde Türkiye’nin hemen hemen tüm şehirlerine giderek, çiftçinin sorunlarına ses olan Sarıbal’ın listeye alınmayarak Tarım Politikalarının komple kapatılması, birçok kesimden tepki aldı. 

    Bursa’nın diğer milletvekili Lale Karabıyık ise koltuğunu korudu.

    İşte CHP’nin listesi

    1. AÇIKEL Fethi (Bilim, Yönetim ve Kültür Platformu)
    2. ADIGÜZEL Onursal (Bilgi ve İletişim Teknolojileri)
    3. AĞBABA Veli (İşçi Sendikaları, Esnaf – Sanatkâr ve Sivil Toplum Kuruluşları)
    4. AKIN Ahmet (Enerji, Alt Yapı Projeleri)
    5. ERKEK Muharrem (Hukuk ve Seçim İşleri)
    6. GÖKÇEN Gökçe (Gençlik Politikaları)
    7. İLGEZDİ Gamze Akkuş (Tanıtım ve Halkla İlişkiler)
    8. KARABIYIK Lale (Eğitim Politikaları)
    9. KARACA Gülizar Biçer (İnsan Hakları)
    10. KUŞOĞLU Bülent (İdari ve Mali İşler)
    11. ÖZTRAK Faik (Ekonomi Politikaları ve İşveren Örgütleri) – Parti Sözcüsü
    12. ÖZTUNÇ Ali (Doğa Hakları – Çevre)
    13. SALICI Oğuz Kaan (Parti Örgütü, Örgüt Yönetimleri ve Yurtdışı Örgütlenme)
    14. TAŞKIN Yüksel ( Sosyal Politikalar)
    15. TORUN Seyit (Yerel Yönetimler)
    16. BÖKE Selin Sayek (Genel Sekreter)

  • “Türkiye’de tarım arazileri 35 milyon dönüm azaldı”

    “Türkiye’de tarım arazileri 35 milyon dönüm azaldı”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Türkiye’de tarım arazisinin son iki yılda 35 milyon dönüm azaldığını söyledi.

    Sarıbal, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin görüşlerini açıkladı.

    Sırıbal, 2015 yılında Suruç’taki patlamaya değinerek, “Bu katliam göz göre göre geldi. O günden beri katliamın sorumluları bulunmadı, ceza alan kimse yok ve yargılama devam ediyor. Davayla ilgili dosyaya ulaşım yasağı devam ediyor. Bu olay da faili meçhul bir olaya dönüşmüş durumda.” diye konuştu.

    Orhan Sarıbal, katliamın sorumlusu olarak bilinen şahsın daha önceden emniyet güçlerince de bilindiğini ancak hiçbir önlemin alınmadığını iddia etti.

    Suruç patlamasının önleminin alınması durumunda Ankara Garı’ndaki patlamanın da olmayacağını savunan Sarıbal, “Görevi kötüye kullanmaktan yargılanan kişilerin dosyaları para cezasıyla kapatıldı. Gar patlamasındaki kamera kayıtları davaya ancak 3,5 yıl sonra girdi. Gönderilen kayıtlardan patlama öncesi ve sonrasındaki 5 saatlik görüntü de yok.” dedi.

    Orhan Sarıbal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin 2 yıllık değerlendirme toplantısını anımsatarak, uygulanan tarım politikalarını eleştirdi.

    “Bir eli yağda bir eli balda olanların toplumun gerçeklerinden uzak olduğunu” ifade eden Sarıbal, “Türkiye’de tarım arazisi son iki yılda 35 milyon dönüm azaldı. Tarımda ithalatımız son iki yılda 17 milyar 549 milyon dolara ulaştı. 2019 yılında buğday, ay çiçeği, mısır, patates ithalatında cumhuriyet tarihinin rekoru kırıldı. Son iki yılda çiftçiye vermeleri gereken 176 milyarın tamamını vermediler.” görüşünü savundu.

  • CHP’li Lale Karabıyık: “İstanbul Sözleşmesi yaşatır”

    CHP’li Lale Karabıyık: “İstanbul Sözleşmesi yaşatır”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, “İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmek, kadınlara karşı şiddete ve kadın cinayetlerine göz yummak demektir.” ifadesini kullandı.

    Karabıyık, yazılı açıklamasında, İstanbul Sözleşmesi’nin, Mayıs 2011’de İstanbul’da imzalandığını, 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdiğini hatırlattı.

    Sözleşmenin 34 ülkede uygulandığını, diğer ülkelerde sözleşmenin daha iyi nasıl uygulanacağının tartışıldığını ifade eden Karabıyık, iktidarın, sözleşmeden çıkma telaşında olduğunu ileri sürdü.

    Karabıyık, İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların her türlü şiddetten korunması, kadınlara yönelik şiddetin faillerinin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılması ile ilişkili hükümler içerdiğini belirtti.

    “İktidar İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmayı gündeme getiriyor”

    Karabıyık, şöyle devam etti:

    “Yani çok basit ve yalın şekliyle İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini içeriyor. AKP ise iktidarı döneminde, 7500’den fazla kadın öldürülmüş, 100 binden fazla kadın cinsel saldırıya uğramışken, iktidar İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmayı gündeme getiriyor.”

    İstanbul Sözleşmesi’nin haksız iddialarla eleştirildiğini aktaran Karabıyık, “Her gün kadına yönelik şiddet haberi aldığımız, faillerin cezasızlık güvencesiyle şiddeti artırdığı ülkemizde kadınları ve kadın haklarını koruyan İstanbul Sözleşmesi’ne dokunulamaz.” ifadesine yer verdi.

    Karabıyık, “İstanbul Sözleşmesini feshetmek, kadınlara karşı şiddete ve kadın cinayetlerine göz yummak demektir. Tek amacı kadını korumak ve kadına yönelik şiddete son vermek amacı taşıyan İstanbul Sözleşmesi’nden geri adım atılması düşünülemez çünkü İstanbul Sözleşmesi yaşatır.” değerlendirmesini yaptı.