Etiket: chp

  • “CHP’li belediye sayısını arttıracağız”

    “CHP’li belediye sayısını arttıracağız”

    CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Merkez’de; CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, Kadın Kolları Genel Sekreteri Mehtap Yücel, Kadın Kolları MYK üyeleri Armağan Akyüz, Hürmüz Avcı, Nurşen Balcı, Nejla Erdem, Merve Kır, Azize Çeroğlu, Ayten Gülsever, Hatice Semerci, Cansu Bülbül, Yasemin Yılmaz, Füsun Sökmez, Çiğdem Gegeoğlu ve Merve Altınbaş Yılmaz ile bir araya geldi.

    Toplantıda konuşan Kadın Kolları MYK üyeleri, seçim sürecindeki saha çalışmalarını anlattılar. Kadınlar, seçim sonuçlarına rağmen yılgınlığa kapılmaksızın yerel seçimlere odaklandıklarını vurguladılar. CHP’li kadınlar; yerel seçimleri işaret ederek büyükşehir, il, ilçe ve beldelerdeki CHP’li yerel yönetici sayısını artırmak için başlattıkları çalışmaları anlattılar.

    CHP Kadın Kolları’na yönelik SWOT analizi sunumu yapan Aylin Nazlıaka özetle şunları aktardı:

    “ÜLKEMİZDE YAŞANAN DEPREM, SEL, YANGIN GİBİ AFETLER SONRASINDA HIZLA YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA AĞI KURDUK”

    Göreve geldikten sonra örgütlenme çalışmalarına odaklandık, tüm il ve ilçelerde kadın kollarını aktif hale getirdik. 303 ilçede parti tarihimizde ilk kez Kadın Kolları İlçe Başkanlığı’nı kurduk. Son 2 yılda 123 bin yeni üye yaparak partideki kadın temsil oranını yüzde 36’ya çıkardık. Ev kadınlarına yoğunlaştık. Yeni kadın üyelerimizin yüzde 72’sini ev kadınları oluşturdu. Her hafta salı günü düzenlediğimiz Demir Leblebi Sohbetleri ile parti içi eğitimlerimizi aksatmadan sürdürdük. Ortalama her ay 81 ilde ve 973 ilçede eş zamanlı basın açıklamaları düzenleyerek partimizin politikalarını ve görüşlerini yaygınlaştırdık. Yerel basınla da sıkı bağlar kurarak sesimizi ve sözümüzü çoğalttık. Her il ve ilçede bilişim sorumluları atadık ve sosyal medya örgütlenmemizi güçlendirdik. Ülkemizde yaşanan deprem, sel, yangın gibi afetler sonrasında hızla yardımlaşma ve dayanışma ağı kurduk. Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında hayata geçirdiğimiz YaşamHak projemiz aracılığıyla 20 binden fazla kadının hayatına birebir dokunduk.

    “BAZI ANADOLU İLLERİNDE KADINLARIN BİR PARTİDE SİYASET YAPABİLMESİNİN TEK YOLU KADIN KOLLARI’NDAN GEÇİYOR”

    Sivil toplum örgütleri ve Türkiye kadın hareketi ile sımsıkı kenetlenerek mücadele hattını genişlettik. Partimize yeni kadrolar katmaya devam ediyoruz ancak Türkiye’de siyasetin ‘erkek işi’ olduğu düşüncesi çok yaygın. Ülkemiz demokrasiden, adaletten ve eşitlikten uzaklaştıkça, kadınların siyasette yer alması her geçen gün zorlaşıyor. CHP Kadın Kolları olarak; partimizdeki kadınları daha da güçlendirmeyi ve karar mekanizmalarına taşımayı hedefliyoruz. Bazı Anadolu illerinde kadınların bir partide siyaset yapabilmesinin tek yolu Kadın Kolları’ndan geçiyor çünkü parti çalışmalarına katılmak için hesap vermesi gereken kocası, babası, ağabeyi, dayısı oluyor. Kadın Kolları’nın içinde hem siyaseti öğreniyor hem de dayanıklılığını arttırıyor, yaşadığı zorluklar karşısında pes etmiyor. Genel Başkanımızın ilk imzacısı olduğu eşit temsil ve fermuar sistemini içeren kanun teklifini çok kıymetli buluyoruz. Bunu partimizde hayata geçirmek istiyoruz.”

    Nazlıaka, yerel yönetimlerde mevcut kadın temsil oranlarına dair veriler paylaşırken yerel seçimlerde bu oranların artmasını, emek ve liyakat esasıyla belediye meclis üyeliklerinde sıralamanın bir kadın bir erkek olarak yapılmasını yani fermuar sisteminin uygulanmasını talep etti.

    “DİRENİN, GÜÇLÜ ADAYLAR ÇIKARIN VE KAZANIN”

    Kemal Kılıçdaroğlu, “Örgüt içerisinden daha çok kadın belediye başkan adayı ve belediye meclis üyesi adayı çıkarın. Direnin, güçlü adaylar çıkarın ve kazanın” dedi.

    “SİZLERİ DESTEKLİYORUM”

    Kadının siyasette var olmasını önemsediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Kadın üye sayısını artırın. Daha fazla kadının siyasette aktif yer alması için partimize yeni kadın üyeler katın. Biz kadınları her daim destekliyoruz. Trakya Bölgesinde, Antalya’da, İzmir’de daha çok kadın yönetici görmek istiyorum. Kadın belediye başkanı sayısının artması gerektiği görüşünüze katılıyorum. Sizleri destekliyorum” diye konuştu.

  • “İktidarı Araplara vermek istiyor”

    “İktidarı Araplara vermek istiyor”

    CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, CHP İzmir Milletvekili Yüksel Taşkın, CHP İzmir Milletvekili Rıfat Nalbantoğlu ve CHP İlçe Başkanları İzmir Alsancak Limanı’nın satılacağı iddialarıyla ilgili açıklama yaptı.

    CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu şunları söyledi:

    “ÇİÇEĞİ BURNUNDA ULAŞTIRMA BAKANI İDDİALARI MECBUREN KABULLENMEK ZORUNDA KALDI”

    “Bizler seçimlerden önce sürekli olarak dile getirmiştik. ‘Türkiye AKP iktidarıyla bu krizden çıkamaz, tam aksine ülkenin kaynakları borçları kapatmak, israfı fonlamak için haraç mezat satılır’ diye. Üzülerek söylüyorum ki, haklı çıkmanın acısını yaşıyoruz. Bu haraç mezat, gizli saklı pazarlıklarla satılan milli değerlerimizden birisi de önünde durduğumuz Alsancak limanı. Kesin bir dil kullanıyorum çünkü iddialar basın tarafından dile getirildikten, İzmir Milletvekilimiz Sayın Mahir Polat tarafından Meclis’e taşındıktan sonra, çiçeği burnunda Ulaştırma Bakanı iddiaları mecburen kabullenmek zorunda kaldı.

    “AKP İKTİDARI ARAPLARA VERMEK İSTİYOR”

    Üstelik Sayın Bakan, Limanın satışıyla ilgili bir ihaleden, özelleştirme için isteklilerin teklif verebileceği bir sistemden değil, direkt olarak Arap Emirliklerine, ihalesiz ve adrese teslim bir satış olacağını açıkça söyledi. Bu arkamızda gördüğünüz liman, Osmanlı zamanında İngiliz ve Fransızlara verilmişti. Mustafa Kemal Atatürk, tüm borçları ödemiş, limanımızı İngiliz ve Fransızlardan almış ve millileştirmiştir. Şimdi AKP İktidarı Araplara vermek istiyor. Bu liman, İzmir’in aynı adı taşıyan semtiyle özdeşleşmiş ve İzmir’in simgelerinden biri olmuştur. Bu Liman, İzmirlinin malıdır. Bu liman milli güvenlik ve beka meselesidir.

    “BÖYLESİNE DEĞERLİ OLAN BİR LİMANI, NE OLDU DA ARAP EMİRLİKLERİNE SATMAK İÇİN AYAKLARINA KADAR GİTTİNİZ?”

    İzmir’e yatırım yapmak yerine, İzmir’in mallarını, milli değerlerimizi satmakla uğraşan AKP’lilere bu hatırlatmayı yaptıktan sonra sormak isteriz; Böylesine değerli olan bir limanı, bunca yıldır devlet işletirken ne oldu da Arap Emirliklerine, üstelik de ihalesiz bir şekilde satmak için ayaklarına kadar gittiniz? Alsancak Limanının satılması ile ilgili İzmir iş dünyası ve odalarla görüştünüz mü? İzmir Ticaret Odası (İZTO), Ege Bölge Sanayi Odası (EBSO) Deniz Ticaret Odası gibi çok güçlü ve köklü odalarımız ve sanayicilerimiz ile görüştünüz mü? Kendilerinden işletme ile ilgili teklif vermeleri istendi mi?

    “SARAY MUTLU OLSUN DİYE UYDURULMUŞ YÜZDE 38’LİK ENFLASYON MU, ŞEFFAFLIK ÖRNEĞİNİZ?”

    Buradan İZTO, EBSO ve Deniz Ticaret Odası başkanlarına ve yöneticilerinden seslenmek istiyorum. Siz bu limanın Araplara ihalesiz satışını doğru buluyor musunuz? Bulmuyorsanız, İzmir aşıkları olarak lütfen çıkıp bunu dile getiriniz. Ey AKP’nin başındakiler; Seçimden önce mangalda kül bırakmayarak, beka meselesi ve milliyetçilikle ilgili attığınız nutuklar, iş Arapların dolarlarına gelince unutuldu mu? Sayın Mehmet Şimşek ulusal ve uluslararası piyasalara güven verecek, modern ve şeffaf politikalar sözü vermişti. 2 gün önce TÜİK’in açıkladığı, saray mutlu olsun diye uydurulmuş yüzde 38’lik enflasyon mu, şeffaflık örneğiniz?

    “BİR DİĞER UTANÇ TABLOSU DA TÜM BU SATIŞLAR İÇİN SÖZÜM ONA VARLIK FONU’NUN ADETA PARAVAN OLARAK KULLANILMASIDIR”

    Artık kamu bankaları aracılığıyla dolara müdahale edilmeyecek denildikten sadece bir gün sonra, kamu bankalarından yapılan dolar satışı mı şeffaflık örneğiniz? Yoksa İzmir’in simgesi, konumu itibariyle bekamız sayılan, kapasitesi sebebiyle ticaret hayatımızın can damarı konumundaki Alsancak Limanı’nın, gizli saklı pazarlıklarla, adrese teslim ve ihalesiz şekilde Araplara satılacak olması mı şeffaflık örneğiniz? Bir diğer utanç tablosu da tüm bu satışlar için sözüm ona Varlık Fonu’nun adeta paravan olarak kullanılmasıdır. Diğer ülkelerdeki Varlık Fonları, ülkelerin tasarruf fazlalarının değerlendirilmesi için kurulmuşken, Türkiye’de milletin malını satarak, AKP tarafından çökertilen ekonomimizin, batmaması için kullanılıyor.

    VARLIK FONU, ÜLKENİN MALLARININ HARAÇ MEZAT KÖRFEZ ÜLKELERİNE SATILMASI İÇİN KULLANILAN BİR ARACI KURUM GİBİ

    Yani bir anlamda artık bizim varlık fonu, ülkenin mallarının haraç mezat Körfez ülkelerine satılması için kullanılan bir aracı kurum gibi. Türkiye’nin çıkarlarından çok, Katarlıların, Birleşik Arap Emirlikleri’nin çıkarları için çalışıyor.  Dünyada varlık fonu sahibi ülkeler, varlık fonunu dışarıda yatırıma dönüştürmek için kurarken, Türkiye Varlık Fonu, hazineyi iflastan, çökmüş ekonomiyi batmaktan kurtarmak için elindeki milli ve yerli kurumları yok pahasına satmak için kurulmuş gibi duruyor.

    “GÜVENLİĞİNİZİ BAŞKA DEVLETLERE PARA KARŞILIĞINDA DEVREDEMEZSİNİZ”

    CHP olarak, ticaret hayatımızın uluslararası düzeyde iş birliğine açılmasının, ülkemize döviz getirecek, ihracatımızı güçlendirecek yatırım ve anlaşmalar yapılmasının hep destekçisi olduk, olmaya da devam edeceğiz. Ancak, ülkenin önemli kaynaklarının, milli değerlerinin satılmasının karşısında olacağız. Vatanın güvenliğini tehlikeye atacak anlaşmaların karşısında durmaya devam edeceğiz. Alsancak limanı gibi bir liman başka bir ülkenin elinde olsa, satın almak için teklif eden ülkeleri ulusal güvenliğini tehdit edenler olarak algılar. Limanlar sadece ticaretimizin değil, milli güvenliğimizin de dayanağıdır. Güvenliğinizi başka devletlere para karşılığında devredemezsiniz. Devrediyorsanız, bunun adı ihanettir.

    “ALSANCAK LİMANINI YABANCILARA SATMAK İZMİR’E VE İZMİRLİLERE İHANETTİR”

    Alsancak limanını yabancılara satmak, satmak için teklifte bulunmakta İzmir’e ve İzmirlilere ihanettir. Milliyetçilik lafta değil uygulamada olur. AKP’nin ne kadar milliyetçi olduğunu tüm İzmirliler olarak şimdi görmek isterdik. Milli nutuklar duymak istemiyoruz. İzmir’in limanının satılmayacağının, İzmir’e ait olacağının ilan edilmesini bekliyoruz. Acil olarak iktidarı bu yanlıştan dönmeye çağırıyoruz.”

    CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat ise İzmir Limanı’nın BAE’li bir firmaya satılacağı iddialarına ilişkin iktidarı eleştirdi. Polat, şunları söyledi:

    “İZMİR LİMANI, İZMİR ŞEHRİNİN KURULMASININ AMACIDIR”

    “Ben milletvekili olmadan önce hayatımı bu limanda, gümrük müşavirliği yapmış bir milletvekili olarak karşınızdayım. İzmir limanı, İzmir şehrinin kurulmasının amacıdır. Çünkü İzmir doğal yapısı itibariyle bir liman şehridir ve İzmir’de yerleşim, limandan sebep oluşmuştur. Dolayısıyla İzmir’in varlık sebebi, İzmir limanıdır. İzmir limanı, Türkiye Cumhuriyeti’nde, devletin işlettiği iki limandan biridir. Çokça defa İzmir limanı, bu iktidar tarafından iştahları kabarmış bir şekilde ihale edilmek istendi fakat ihale edilemedi, satılamadı. En son 2007’de içinde Ege İhracatçılar Birliğimizin ve milli yerli sermayenin olduğu bir konsorsiyuma 1 milyar 275 milyon dolara ihale edilmişti fakat o zamanın idarecileri devretmekten vazgeçip, devretmediler.

    “İZMİR LİMANINA, VARLIK FONU YÖNETİCİLERİ BAE FİRMASININ GELİP TESPİT YAPTIKLARINI BİLİYORUZ”

    Bugün bize gelen duyumlar, bilgilerimiz, görgülerimiz dahilinde seçimden itibaren İzmir limanına, Varlık Fonu yöneticileri BAE firmasının gelip tespit yaptıklarını biliyoruz. Israrla sorularımızı sorduk, sonrasında kaçamadan, ‘evet görüşüyoruz, satıyoruz’ dedi. Görüşme yeni değil, 2021’den itibaren başlayan hem de ‘FETÖ’ye kaynak ayıran, FETÖ’yü destekleyen ülke’ dedikleri BAE ile Varlık Fonu üzerinden hatta ve hatta BMC’nin ve bizim tank-paletin peşkeş çekildiği firmaların da içinde olduğu bir gruba peşkeş çekilmeye çalışıldığını biliyoruz.

    “DEĞERSİZLEŞTİR, ONDAN SONRA PEŞKEŞ ÇEK”

    Limanımız özelleştirilmedikten sonra yapılan uluslararası değerlendirmelerde 52 milyon dolar civarında bir yatırımla dünyanın en önemli aktarma limanlarından birisi olacağı tespit edilmiş ve bu fizibilite çalışmaları Devlet Demiryolları, Liman İşletmesi’nin elinde var. Çünkü bu liman yapıldığı zaman 13 metre yanaşma dip derinliğiyle dünyanın eşsiz limanlarından biriydi. Yıllar içerisinde 11 metreye düşmüş ve 2007’den bu yana hiçbir yenileme yapmadan ölüme terk edilmiş, bir liman haline dönmüştür. Biz buna karşıyız. Değersizleştir, ondan sonra peşkeş çek.

    “TÜRKİYE’NİN SÖMÜRGECİLERE PEŞKEŞ ÇEKİLMESİNE KARŞIYIZ, BUNA İZİN VERMEYECEĞİZ”

    Yeni tip sömürge anlayışında tıpkı Afrika ülkelerinde olduğu gibi, ‘borç ver ülke ödeyemesin sonra başta limanları sonra havalimanlarına çök’ çünkü bunlar gelir getirici en büyük yatırımı az ve geliri en yüksek işletmelerdir mantığıyla Türkiye’nin sömürgecilere peşkeş çekilmesine karşıyız. Buna izin vermeyeceğiz. Devlet eliyle çürümeye, değersizleştirmeye, ölüme terk edilmiş 52 milyon dolar yatırım yapamıyoruz diye çürümeye terk edilmiş bir limandan bahsediyoruz. Bu liman sadece SWAP’tan kaynaklı borçlarla mı yoksa yakınlarınızı Tosyalı gibi grupları zengin etmeye çalıştığınız bir liman mı yoksa hepsi birlikte insanlarınızı ve kendinizi zenginleştirmek ve 3 kuruşa muhtaç olduğunuz için mi peşkeş çektiğiniz bir liman?

    “İZMİR LİMANI BUGÜN YAPILMAYAN YATIRIMLARLA YÜZDE 10’UN ALTINA DÜŞMÜŞ BİR DEĞERE VE ELLEÇLEME KAPASİTESİNE SAHİP”

    Ben buradan dış ticaret erbaplarına seslenmek istiyorum. İzmir limanı 1994-1998 yılları arasında Türkiye elleçlenen konteynerlerin yüzde 47’sini elleçlerken bugün yapılmayan yatırımlarla yüzde 10’un altına düşmüş bir değere ve elleçleme kapasitesine sahip… Gelin bu limanı başkasına, tıpkı milli egemenliğimizi etkileyecek unsurlar doğurmaması kaydıyla kendi yerli konsorsiyumlarımıza verelim. Ben ticaret odamıza, sanayi odamıza 2007’de olduğu gibi Ege Bölgesi İhracatçılar Birliği’ne ve içinde bizim belediyelerimizin de olduğu, işe hakim iş insanlarının da olduğu bir konsorsiyum tarafından eğer devletin gücü yoksa işletilmeye açılması çağrısında bulunuyorum.

    “BİR ARAP İŞGALİNE, BİR EKONOMİK İŞGALE KARŞI CHP İLE YAN YANA DURUN”

    Bu topraklar Duyun-u Umumiye idareleri gördü. Duyun-u Umumiye idareleri üç beleş parayla bu ülkenin limanlarını yabancılara sattı. Ta ki ne zaman? İzmir İktisat Kongresi’nde alınan ve Kabotaj Bayramı diye kutladığımız kararlarla limanlarımız milli ve yerli oldu ve o günün gazeteleri, ‘Türk limanları özgürleşti’ dedi. Biz İzmir’den sesleniyoruz. İzmir İktisat Kongresi ve tam bağımsızlığın garantisi olan İzmir’den, milli egemenliğimizi ve ulusal çıkarlarımızı zedeleyecek işlere girmeyin. Bu ülkenin limanlarını yabancılara peşkeş çekmeyin, yabancılara peşkeş çektiğiniz limanlarda neler olduğunu görüyoruz. Örnek, Mersin Limanı, 2022 yılında anlattım. Mersin Limanı’ndaki usulsüzlüklerin hiçbirini burada göremezsiniz çünkü devletimiz işletiyor burayı… Hiçbir çocuğumuzu zehirleyecek materyaller bu limandan geçmez. İzmir’in bütün siyasetçilerine sesleniyorum. Başta da AKP’li Duyun-u Umumiye hükümetinin parçalarına seslenmek istiyorum: Çamdan, kavaktan sebeplerle İzmir’de algı yaratmayı bırakın, İzmir’in malı İzmir’de kalsın. Gelin yanımızda durun bunlarla birlikte mücadele edelim. Bir Arap işgaline, bir ekonomik işgale karşı CHP ile yan yana durun ve buna geçit vermeyelim. Biz vermeyeceğiz.”

    CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, Polat’ın ardından sözlerini şöyle sürdürdü:

    “AKP İl Başkanı da beni sokakta İzmir’in sorunlarını konuşmaya davet etmişti. Bildiğiniz gibi sabah 7, gece geç saatlere kadar sokaktayım. O yüzden istediği zaman istediği saatte istediği gün İzmir’in sorunlarını tabii ki konuşmayı çok isterim. Şimdi de sokaktayız. İzmir limanındayız. Eğer AKP İl Başkanı da ‘bu İzmirlilere ait olan liman Araplara satılmasın’ diyorsa biz de CHP’liler olarak gelip arkasında durmaktan onur duyarız. Yok, ‘Araplara satılması çok iyidir’ diyorsa, yine sokakta burada Araplara satılmasının neresi iyidir, neresi kötüdür, tartışmaya hazırız. İlk önce Örnekköy’e gideriz bir gün sonra da gelir Alsancak limanında sohbet ederiz.”

  • CHP’den danışman atamalarına ilişkin açıklama

    CHP’den danışman atamalarına ilişkin açıklama

    CHP, yapılan danışman atamalarına ilişkin açıklama yaptı.

    CHP’den yapılan bilgilendirmede, “Çeşitli basın ve yayın organlarında yer alan, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘danışman atamaları’ yönündeki tartışmalar gerçeği yansıtmamaktadır. 4 Haziran 2023 öncesi atanan tüm danışmanların görevi sona ermiş olup ilgili tarihten sonra Engin Özkoç, Hacer Foggo ve Özgür Yici dışında danışman atanmamıştır.” ifadelerine yer verildi.

  • “Muz Cumhuriyetinde bile böyle lakayıtlık görülmedi”

    “Muz Cumhuriyetinde bile böyle lakayıtlık görülmedi”

    CHP PM Üyesi ve İstanbul Milletvekili Dr. Gamze Akkuş İlgezdi sanatçılara yılın ilk altı ayı için haziran sonuna kadar ödenmesi gereken teşvik ikramiyelerinin süre dolmasına karşın ödenmemesini Meclis gündemine taşıdı. İlgezdi, konuyla ilgili Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanıtlaması istemiyle TBMM’ye yazılı soru önergesi verdi. İlgezdi önergesinde şunları kaydetti:

    Hizmet sözleşmesinde, teşvik ikramiyesinin ödeneceği altı aylık dönemler olup, 1 Ocak-30 Haziran tarihleri arası birinci teşvik dönemini, 1 Temmuz-31 Aralık tarihleri arası ikinci teşvik dönemi olarak belirtiliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı sanatçılarımızla imzaladığı hizmet sözleşmesine uymuyor. Yetkili sendika yapılan usulsüzlüğe göz yumuyor. Olan sanatçılarımıza oluyor.

    Hizmet sözleşmesinin ikinci maddesinde de ‘ilke ve esaslara uyan personele, ilki Haziran, ikincisi Aralık ayında olmak üzere yılda iki kez teşvik ikramiyesi ödenebilir’ ifadeleri var. Sözleşme hükümleri gereği sanatçılara haziran ve aralık sonuna kadar birer maaş ikramiye verilmesi gerekirken temmuz ayına geldiğimiz halde bu teşviklerin yatmaması skandaldır.

    İlgezdi, Bakan Ersoy’un şu sorulara yanıt vermesini istedi:

    “- Sanatçılara haziran sonuna kadar yatması gereken teşvikleri yatacak mıdır? Yatacaksa ne zaman yatırmayı düşünmektesiniz?

    – Oluşan gecikmeden kim ya da kimler sorumludur? Sorumlular hakkında bir idari soruşturma açılacak mıdır?

    – Bu gecikmelerden dolayı oluşan maddi kayıpları karşılayacaklar mıdır?

    – Zamanı belli olan ve her sene düzenli olması gereken ödemeler neden düzensiz yapılmaktadır?”

  • “Hükümetin artık Mersin’e bakması gerekiyor”

    “Hükümetin artık Mersin’e bakması gerekiyor”

    CHP Mersin Milletvekili ve TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Üyesi Gülcan Kış, Mersin’in ulaşımına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Mersin için Çukurova Havalimanı’nın önemli bir kamu yatırımı olduğunu belirten Kış’ın açıklaması şöyle:

    “Havalimanının temeli 2013 yılında atıldı. En fazla 2 yıl içinde bitirileceği söyleniyordu ancak aradan geçen 10 yılda bir türlü tamamlanamadı.  Çok sayıda Ulaştırma Bakanı değişti, hepsi de havalimanı için taahhütlerde bulundu ama açılış gerçekleşmedi.

    Mersin’den ve hinterlandında bulunan yaklaşık 20 ilden yurttaşlarımız Silifke, Gülnar, Anamur ve Antalya’ya ulaşmak için hala tek seçenek olan D-400 Karayolunu kullanmak zorunda. Bu yol, yaz aylarında onlarca ilin yükünü çekemiyor. Mersin merkezden Kızkalesi’ne gidebilmek için bazen 4 saat yol çilesi çekmek gerekiyor. Çeşmeli-Taşucu otoyol projesini Mersin kamuoyu bekliyor. Çeşmeli-Taşucu Otoyolu projesinin önemi bu Kurban Bayramı tatilinde de görüldü. On binlerce vatandaşımız Kızkalesi-Mersin arasındaki 1 saatlik yolu 4 saatte zor geldi. Mersin bunu hak etmiyor. Hükümetten ve yeni Ulaştırma Bakanından beklentimiz vakit kaybetmeden bu projenin hayata geçirilmesidir.

    Mersin Büyükşehir Belediye Başkanımız Vahap Seçer’in vizyon projesi olan metro projesi bu gerçeklere rağmen hâlâ destek alamadı. Mersin Metrosu projesi Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından projelendirildi. Cumhurbaşkanlığı yatırım programına alındı ancak Hazine ve Maliye Bakanlığından dış finansman için onay çıkmadığı için Mersin 2 yıl kaybetti.  Mersin Metrosu projesinin, Çukurova Havalimanına da entegre olabilecek bir vizyon projesi olduğunu düşünüyoruz.

    İlimizin yapı stokunun depreme dayanıklı olup olmadığının bilimsel olarak incelenmesi, riskli yapı stokunun dönüştürülmesi için hem belediyelerimizin hem yurttaşlarımızın Ankara’nın desteğine ihtiyacı var. Uzmanlar Adana merkezli bir deprem riskini sürekli gündemde tutuyorlar. Kahramanmaraş depremini vuran illerimizde düştüğümüz gecikmeye bir de Mersin’de düşmemek adına tedbirlerin şimdiden alınması gerekiyor.”

  • Kılıçdaroğlu, dayısının cenaze törenine katıldı

    Kılıçdaroğlu, dayısının cenaze törenine katıldı

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 78 yaşında hayatını kaybeden dayısı Hüseyin Gündüz’ün Pir Sultan Abdal Cemevi’ndeki cenaze törenine katıldı.

    Cenaze töreninde Kılıçdaroğlu’na eşi Selvi Kılıçdaroğlu eşlik etti. Kılıçdaroğlu çifti, Gündüz ailesine başsağlığı diledi.

    Cenaze törenine birçok belediye başkanı da çelenk gönderdi. Hüseyin Gündüz’ün cenazesi Elvankent Mezarlığında defnedilecek.

  • Siyasi partiler arası bayramlaşma

    Siyasi partiler arası bayramlaşma

    Kurban Bayramı dolayısıyla siyasi partiler arası bayramlaşmalar kapsamında AK Parti’yi ilk olarak CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynel Emre başkanlığındaki heyet ziyaret etti.

    AK Parti’de CHP heyetini, Genel Başkan Yardımcısı Belgin Uygur ve beraberindeki heyet karşıladı.

    Bayramlaşmanın ardından konuşan Belgin Uygur, bayramın bütün insanlığa huzur, barış, hoşgörü getirmesini temenni etti.

    Bu hoşgörünün zirve yapması gereken dönemlerde zaman zaman istenmeyen olumsuz olaylarla karşılaşıldığını belirten Uygur, şunları kaydetti:

    Kurban Bayramı’nda kitabımız Kur’an-ı Kerim’e karşı İsveç’te menfur bir saldırı gerçekleşti. Hem cami önünde hem polis gözetiminde hem de İsveç makamlarının, yüksek yargısının onayıyla gerçekleşti bu hareket. Biz, en şiddetli şekilde lanetliyoruz, kınıyoruz. İsveç makamlarını bu noktada uluslararası hukuka uygun, din ve vicdan özgürlüğü anlamında kutsalımıza yapılan saldırıyı men etmeye uygun şekilde davranmaya davet ediyoruz. Biz milletçe bu noktadaki tepkimizi, lanetimizi en üst düzeyde belirttik ve bunla ilgili mücadelemiz meşru zeminler çerçevesinde, hukuka uygun bir şekilde her platformda devam edecek.

    Son dönemlerde sistematik bir şekilde ardı ardına ülkemize yönelik bu tür eylemlerle karşı karşıyayız. Bütün kritik süreçlerde milletimiz, Sayın Cumhurbaşkanı’mız liderliğinde en güçlü duruşu gösterdi. Biz, Türkiye Yüzyılı’nın kapılarını ardına kadar milletimizin desteğiyle ferasetiyle sağduyusuyla açtık. Bütün bunlara inat, güçlü duruşumuzla, demokrasiye, hukuka bağlılığımızla bundan sonraki süreçte de eser ve hizmet siyasetinin en güzel örneklerini göstermeye devam edeceğiz. Türkiye Yüzyılı’nı milletimizle birlikte inşa edeceğiz. Bu manada bizi bu gittiğimiz yoldan bu şekildeki hiçbir menfur hadise alıkoyamayacak.”

    Uygur, gelecek süreçte Anayasa değişikliğinin en geniş mutabakatla gerçekleşeceğine inançlarının tam olduğunu da ifade etti.

    Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bayramın buruk bir şekilde idrak edildiğini hatırlatan Uygur, depremde zarar gören şehirleri ayağa kaldırmak için ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini, bu kapsamda yapımı tamamlanan evlerin teslimatının gerçekleştirildiğini aktardı.

    Uygur, depremin ilk anından itibaren kusuru, hatası, ihmali olanlarla ilgili yargının hızlı bir şekilde harekete geçtiğini vurgulayarak, bundan sonra da hukuk doğrultusunda sürecin şüpheye yer vermeyecek şekilde işleyeceğini bildirdi.

    “Bu tip hadislerin yaşanması üzüntü verici”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynel Emre de birden fazla gerçekleşen Kur’an-ı Kerim yakma olayının saygısızlığın ötesinde, Türkiye başta olmak üzere İslam aleminin canını acıtma, duygularını zedeleme amacı taşıdığını söyledi.

    Bu olayın özgürlükle ilgisinin olmadığının altını çizen Emre, “Hukuki açıdan İsveç makamlarının gerekli yasal düzenlemeyi yapmaları ve bu olayın önüne geçmeleri lazım.” dedi.

    Bayramların barışın, hoşgörünün vurgulandığı zamanlar olduğuna işaret eden Emre, özellikle bayram zamanlarında bu tip hadiselerin yaşanmasının ayrıca üzüntü verici olduğunu ifade etti.

    Emre, CHP olarak milletin verdiği görevi dört dörtlük yapmakla mükellef olduklarını belirterek, Anayasal ve kanuni değişikliklerde, temel ilke ve görüşler çerçevesinde milletin iradesini yansıtmaya gayret göstereceklerini kaydetti.

    Kahramanmaraş merkezli depremle ilgili soruşturmaları takip ettiklerini dile getiren Emre, “Burada caydırıcılığın sağlanması, ucu nereye dokunursa dokunsun hiç ayrım yapmadan muhakkak üzerine gidilmesi lazım. Burada hayatını kaybeden, yaralanan vatandaşlarımıza en büyük borçlarımızdan biri bu. Bunun da yerine gelmesi lazım.” diye konuştu.

    MHP heyetinin ziyareti

    AK Parti’yi ikinci ziyaret eden parti ise Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz başkanlığındaki MHP heyeti oldu.

    Durmaz ve heyetini, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Belgin Uygur ve beraberindekiler karşıladı.

    Uygur, yaptığı konuşmada, Türkiye Yüzyılı’nın ilk Kurban Bayramı’nın yaşandığını, 14 ve 28 Mayıs itibarıyla Türkiye Yüzyılı’nın kapılarının ardına kadar açıldığını söyledi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Cumhur İttifakı olarak Türkiye Yüzyılı’nı bütün milletle inşa edeceklerini belirten Uygur, son dönemde Türkiye’ye karşı yürütülen operasyonların olduğuna dikkati çekti.

    Bunun bir örneğinin de İsveç’te yaşanan Kur’an-ı Kerim yakma olayı olduğunu ifade eden Uygur, “Lanetliyoruz. Hem bir caminin önünde hem Kurban Bayramı’nda hem polis koruması altında, üstüne üstlük İsveç yargısının onayıyla gerçekleşen elim bir saldırı. En güçlü şekilde lanetledik. Hukuki ve meşru, bütün yollarla bu tepkimizi hep dile getireceğiz.” dedi.

    Uygur, bütün kritik süreçlerde milletin her zamanki sağduyusunu, ferasetini gösterip her zaman güçlü ve büyük Türkiye’den yana tavrını koyduğunu dile getirerek, “Biz, bütün bu elim hadiselere, saldırılara, operasyonlara inat güçlü ve büyük Türkiye yolunda milletimizle beraber emin adımlarla, Cumhurbaşkanı’mız liderliğinde ilerlemeye devam edeceğiz.” diye konuştu.

    “16’lı masa ne zaman kurulacak bekliyoruz”

    MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz da tüm milletin, Türk-İslam aleminin Kurban Bayramı’nı tebrik etti.

    Türkiye’nin, kendi iç istikrarını sağlamak bakımından son derece önemli iki seçimi gerçekleştirdiğini hatırlatan Durmaz, içeriden ve dışarıdan bu süreçte gerilim yaşatmaya, milleti kamplaştırmaya, birbirine düşürmeye yönelik gayretlerin hepsinin boşa çıktığını söyledi.

    Durmaz, şimdi önlerinde 2024 yerel seçimlerinin olduğuna işaret ederek, “Yerel seçimlere de aynı şekilde Sayın Genel Başkan’ımızın, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın liderliğinde yine ittifak olarak en iyi sonuçların alınacağı umuduyla giriyoruz. Şüphesiz bu konuda kendilerinin takdirlerinin ne olacağı önümüzdeki günlerde şekillenecektir. Biz şunu biliyoruz, bu kadim şehirler böyle bir kötü yönetimi hak etmiyor. Seçimden sonra Millet İttifakı’nda başlayan değişim, dönüşüm sürecinin, yerel seçimde de yeni değişimlere gebe olduğunu görüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

    Belgin Uygur da 2024’teki yerel seçimlerde milletin yine aynı feraset ve sağduyuyla, hizmetten, eserden, güvenden, istikrardan, güçlü ve büyük Türkiye’den yana, güçlü şehirlerden yana tercihini kullanacağına inandıklarını, bu doğrultuda çalışmaya devam edeceklerini söyledi.

    Sadir Durmaz’ın “16 masa nasıl, ne zaman kurulacak onu da bekliyoruz.” demesi üzerine Uygur, “Masa çok kalmadı aslında, şu saat itibarıyla arka arkaya açıklamalar yapılıyor.” karşılığını verdi.

    Durmaz da “Alt alta yazıyoruz 16 olmuyor. Bilemiyorum nasıl olacak.” diye konuştu.

  • “Doğal gazı,çıkarlarınız için değil, vatandaş için kullanın”

    “Doğal gazı,çıkarlarınız için değil, vatandaş için kullanın”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) yıllık doğal gaz sektör raporlarına göre Karadeniz doğal gazına ilişkin ilk müjdenin verildiği 2020 yılından 2022 yılına kadar geçen dönemde faturasını ödeyemediği için kesinti yaşayan abone sayısının artmasına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Akın, açıklamasında şunları söyledi:

    “AK Parti iktidarı; Karadeniz doğal gazını kendi siyasi çıkarı için kullanırken; son açıklanan resmi verilere göre 2022 yılında 1 milyon 311 bin abonenin doğal gaz faturasını ödeyemediği için kesildi. Başka bir deyişle 2022 yılında her 14 aboneden biri faturasını ödeyemediği için doğalgaz kesintisi yaşadı.

    “FATURASINI ÖDEMEDİĞİ İÇİN KESİNTİ UYGULANAN ABONE SAYISI ARTIYOR”

    EPDK’nın 2020 yılına ilişkin yıllık doğal gaz sektör raporuna göre faturasını ödeyemediği için doğal gazı kesilen abone sayısı 840 bin 954 olarak hesaplanıyordu. 2021 yılına gelindiğinde yayınlanan rapora göre faturasını ödeyemediği için doğal gazı kesilen abone sayısı 1 milyon 197 bin 227 aboneye çıktı. Son olarak geçtiğimiz haftalarda yayınlanan 2022 yılı sektör raporuna göre; fatura ödenmediği için doğal gaz kesintisi uygulanan abone sayısı 1 milyon 311 bin 380 aboneye çıktı. Buna göre Karadeniz doğal gazına ilişkin müjde verilmesinden sonra 2020, 2021 ve 2022 verileri bize gösteriyor ki; faturasını ödemediği için kesinti uygulanan abone sayısı sürekli artıyor.

    “KARADENİZ DOĞAL GAZINI KENDİ ÇIKARLARINIZ İÇİN DEĞİL, VATANDAŞ İÇİN KULLANIN”

    Son üç yılda doğal gazı kesilen abone sayısı 470 bin 426 kişi arttı. Buna göre 2020-2022 yılları arasında kesinti uygulanan abone sayısı yüzde 56 oranında arttı. Tek başına bu veri bile bize Türkiye’de yaşanan enerji yoksulluğunu gösteriyor. Vatandaşın temel bir hak olan enerjiye erişiminde yaşadığı zorluğu ortaya koyuyor. Türkiye’de 18,9 milyon doğalgaz abonesi var. Bu dikkate alındığında 2022 yılında her 14 aboneden birinin doğal gaz kesintisi uygulandığı anlaşılıyor. Biz sürekli şunu vurguluyoruz: Karadeniz doğal gazını kendi çıkarlarınız için değil, vatandaş için kullanın. Karadeniz doğal gazı vatandaşın refahı için kullanılsa bu kadar derin bir enerji yoksulluğu yaşanmazdı.”

  • “Yetkililerin sessiz kalması utanç vericidir”

    “Yetkililerin sessiz kalması utanç vericidir”

    İsveç’te, Kur’an-ı Kerim’in yakılmasına yönelik tepkiler sürüyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Twitter hesabında şu mesajı paylaştı:

    “Mübarek Kurban Bayramı’nın ilk günü İsveç’te Kur’an-ı Kerim yakılması, yetkililerin ‘ifade özgürlüğü’ adı altındaki bu nefret suçuna sessiz kalması utanç vericidir. Irklar, dinler, mezhepler arasında sevgiyi ve barışı büyütmek yerine nefreti körükleyen bu saldırıyı kınıyorum.”

     

  • Kılıçdaroğlu’dan bayram mesajı

    Kılıçdaroğlu’dan bayram mesajı

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kurban Bayramı mesajında, “Bizler; ahlaki, vicdani ve insani değerleri bayramlarda hatırlayan değil, doğanın doğallığını korumak dahil, yaşamın her alanına yayan bir ülkede yaşamak isteriz. Öte yandan, yaşatılan ekonomik buhran nedeniyle alım gücü ve refah düzeyi düşen ve neşesi elinden alınan sevgili halkımızın mutlu ve huzurlu bir bayram geçirmesini dilerim” dedi.