Etiket: chp

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan CHP’ye başörtü tepkisi

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan CHP’ye başörtü tepkisi

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Gençlik ve yerel yönetimler” temalı “Tam Bana Göre Festivali”nde konuştu.

    Festivalde gençlerin eğlenceli vakit geçirmenin yanı sıra AK Partili belediyelerin kendileriyle ilgili projelerini öğreneceğini de belirten Erdoğan, festivalde 150 belediyenin stant ve etkinliklerinin gençlerle ve vatandaşlarla buluşturulacağını kaydetti.

    Erdoğan, ”Geçen seneki festivalimiz bu bakımdan verimli geçti. Belediyelerimiz aracılığıyla sunduğumuz hizmet sayılarını sizlerden gelen tekliflerle artırdık. Genel Merkez Gençlik Kollarımız bu sene ilk kez oy kullanacak 6 milyon genç başta olmak üzere tüm kardeşlerimize ulaşma hedefiyle gece gündüz demeden çalışıyor. Gençlik ve Spor Bakanlığımız sizlerin hayatını kolaylaştıracak, ihtiyaçlarınızı giderecek pek çok yatırım, eser ve hizmeti devreye alıyor. Siyaset kurumuyla, resmi kurumuyla sizlere daha iyi hizmet etmek için tüm imkanları seferber ediyoruz. İnşallah bu yılki festivalin her açıdan başarılı geçeceğine inanıyorum. Festival kapsamında ödülleri vereceğimiz belediye ve başkanlarımızı tebrik ediyorum” dedi.

    Erdoğan, gençleri festivale davet ederek, “Sizler sadece ailelerinizin değil ülkemizin de geleceğisiniz. Sizler büyük ve güçlü Türkiye’nin mimarlarsınız. Siyasete gençlik kollarında başlamış bir büyüğünüzünüm. 40 yılı aşan siyasi hayatım boyunca hep gençlerle yol yürüdüm. Sizin yol ve dava arkadaşlığınızı daima baş üstünde tuttuk. Türkiye’nin istikrarsızlıklarla boğuştuğu bir dönemde İstanbul Belediye Başkanlığı’na giden yola gençlerimizle beraber çıktık. Okuduğumuz bir şiir sebebiyle görevden alınana kadar genç ve dinamik ekiple İstanbul’umuza hizmet ettik. Yeni bir yola çıktığımız 2021 yılında milletin umudu AK Parti’yi gençlerimizle birlikte kurduk” açıklamasında bulundu.

    “Türkiye Yüzyılı’nı da sizlerle birlikte inşa edeceğiz”

    AK Parti kadrolarında genç isimlerin siyasete atıldığını söyleyen Erdoğan, “Partimizin kademelerinde gençlere güvendik, yeni yüzleri Türk siyasetine kazandırdık. Tüm karar alma süreçlerine gençleri dahil ettik. Muhalefet gençleri çoluk çocukla dolduracaksınız derken gençlerimizin tıpkı seçim gibi seçilme yaşlarını da 18’e indirerek sizlere olan güvenimizi gösterdik. Birilerinin gençlerimizi çeşitli harflere hapsetme teşebbüslerine rağmen TEKNOFEST gençliği maşallah gümbür gümbür geliyor. Sizlerin başarılarından, sizlerin kalıplara, harflere, şablonlara sığmayan özgüveninizden gurur duyuyoruz. İnşallah ‘Türkiye Yüzyılı’nı da sizlerle birlikte inşa edeceğiz. Seçim günü geçtikten sonra gençlerin dönüp yüzüne bakmayanlar, sandık ufukta belirince birden gençleri hatırladılar. Gençlerimizi görünce değiştirecek yol arayanların şimdi gençlere ulaşmak adına kendilerini düşürdükleri komik durumları ibretle takip ediyoruz” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, başörtüsüyle ilgili anayasa teklifine ‘hayır’ cevabı veren CHP yönetimine tepki gösterdi. Erdoğan, “Gece yarısı başörtüsü ile ilgili açıklama yapan Bay Kemal ardından bugün anayasa değişikliğine kabul oyu vermeyiz dedi. Bunlar yalancı yalancı. Bunlarda dürüstlük yok. Eğer samimi isen, dürüstsen yasa değişikliğine zaten ihtiyacımız yok. Buyur gel anayasa değişikliğini yapalım. Yapamazlar, gelemezler. Çünkü dürüst değiller. Bugüne kadar gençlerimizin hayrına tek bir adım atmayanlar şimdi çıkmış ‘Benimle misiniz?’ diyerek gençleri adeta sorguya, adeta hesaba çekiyorlar. Grup toplantılarında gençleri hizaya dizip yoklama alanları yüzümüz kızararak izliyoruz. Biz gençlere güvensizliğin, gençleri hafifsemenin işaretleri olan bu hoyratlıkları kale bile almadan bu ülkenin gençlerine güveniyoruz. Gençlere sabah akşam karamsarlık aşılamayı siyaset sanan kifayetsiz muhterislere, bütün bunlara rağmen biz size inanıyoruz. Bu inancımızı da başkaları gibi sadece lafta bırakmıyor, icatlarımızla, reformlarımızla, hayata geçirdiğimiz hukuki düzenlemelerle, sizler için yaptığımız eser ve hizmetleri açıkça ortaya koyuyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

    “Gençlerimizin arasına aşılmaz duvarlar ördüler”

    Erdoğan, geçmişte gençler üzerinde oyunlar oynandığını belirterek, “Biz gençlik yıllarımızı ülkemizin istikrarsızlıklarla, terörle, sosyal ve ekonomik krizlerle boğuştuğu gerçekten zor bir dönemde geçirdik. Yüreğimizin kıpır kıpır olduğu o günlerde sokak darbelerinden geri kalmışlığa kadar pek çok sıkıntı yaşadık. Daha ömürlerinin baharındayken bu ülkenin nice genç değeri harcanıp gitti. Yurt dışından ithal ideolojilerle Türk-Kürt, sağcı-solcu diyerek, Sünni-Alevi diyerek gençlerimizin arasına aşılmaz duvarlar ördüler. Siyasi parti görünümlü fitne yuvalarında kurdukları tuzaklarla kandırdıkları gençlerimizi bölücü terör örgütünün savaş ağlarına peşkeş çektiler. Bu evlatlarımızın kalem tutması gereken ellerine silah vererek ülkemizin ve milletimizin üstüne saldılar” dedi.

    “28 Şubat zihniyetinin Türkiye üzerine karabasan gibi çöktüğü günlerde hayatları karartılan gençlerimiz oldu” diyen Erdoğan şunları kaydetti:
    “Haksız, hukuksuz, keyfi bahanelerle kızlarımızın eğitim haklarının gasp edildiği, saçından, sakalından, kılık kıyafetinden dolayı gençlerimizin ötekileştirdiği karanlık günler geri kaldı. Sizler AK Parti Türkiye’sinde doğduğunuz. Annelerinizin babalarınızın maruz kaldığı yasaklarla, faşizmle karşılaşmadınız. Üniversite kapılarında ikna odalarının kurulduğu o meşum günleri hamdolsun yaşamadınız. Gençler elbette bedel ödedik, zorluklara göğüs gerdik, vesayetten terör örgütlerine nice odaklara maruz kaldık. Ama hiç kimsenin eski karanlık günlerine geri döndürmesine müsaade etmedik. Hak ve özgürlükler konusunda attığımız her adımı iptal ettirmek için Anayasa Mahkemesi kapısında nöbet tutan muhalefete rağmen ülkemiz demokrasisini ayıplarından kurtardık. Bizim hangi kökene, meşrebe, siyasi görüşe sahip olursa olsun tek bir gencimiz dahi yoktur.”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başkent Millet Bahçesi’nde düzenlenen “Tam Bana Göre Gençlik Festivali”nin açılışında “Sakarya Türküsü” şiirini de okudu. Festivalde başarılı gençlik projeleri olan belediyeler ödüllendirildi. Tuzla Belediyesi İyilik Şampiyonası Projesi de “Genç Belediye” ödülüne layık görüldü.

  • Başörtüsü teklifi TBMM’de

    Başörtüsü teklifi TBMM’de

    CHP’nin Başörtüsüne ilişkin teklifi TBMM Başkanlığı’na sunuldu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve üç Grup Başkanvekilinin imzasını taşıyan teklif yürütme ve yürürlülük maddeleri dahil olmak üzere üç maddeden oluşuyor.

    Teklifin gerekçesinde ise Anayasa’nın ikinci maddesi hatırlatılarak, ‘Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir’ ifadesiyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı belirtildi.

    Teklifin gerekçesinde şunlar kaydedildi:

    “Demokratik, laik hukuk devletlerinde bireylerin sahip olduğu dini inanç ve kanaat hürriyeti hiçbir sınırlamaya tabi tutulamaz. Laiklik, din ve vicdan hürriyetini engelleyecek biçimde yorumlanamaz; aksine laiklik din ve vicdan hürriyetinin kullanılmasının teminatıdır. Dini konulardaki bireysel tercihler ve bireylerin yaşam tarzı devletin müdahalesi dışında olduğu gibi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 19’uncu maddesiyle teminat altına alınan ifade özgürlüğü, kıyafetini seçme özgürlüğünü de kapsamaktadır.”

  • CHP’li Sarıbal iktidarın tarım politikasını eleştirdi

    CHP’li Sarıbal iktidarın tarım politikasını eleştirdi

    Beyaz altın olarak bilinen başta tekstil endüstrisinin olmak üzere 60’tan fazla endüstri ürününün hammaddesi olan pamuk hasadı başladığını ama alım fiyatının maliyetinin altında kaldığını aktaran Sarıbal, şunları söyledi:

    Pamuğun kilosu en az 20 lira olmalı

    “AK Parti döneminde pamuk ekim alanları 2002 yılına göre 2020 yılında yüzde 50 azalmıştı. 2020 yılından sonra ülkemizde ve dünyada pamuk fiyatlarının yükselmesi ile ülkemizde ekim alanları arttı. 2020 yılında 3,6 milyon dekar, 2021 yılında 4,3 milyon dekar, 2022 yılında, tahmini yaklaşık 5 milyon dekar alanda pamuk üretimi yapıldı. Üretim alanlarındaki artış rekolteye de yansıdı. 2020 yılında 1,8 milyon ton olan pamuk rekoltesi 2021 yılında 2,3 milyon tona çıktı. Bu yıl da 2,5 milyon ton pamuk üretimi beklenmektedir.

    Artan bu üretime rağmen ülkemiz tarımsal ürünler içerisinde en fazla pamuk ithalatına para ödemektedir. 2003 yılından bugüne kadar 16,4 milyon ton pamuk ithalatına 28,7 milyar dolar para ödendi.

    Bir kilo pamuk tarlada yaklaşık 15 liranın üzerinde ama açıklanan fiyat 13-14 lira. Üreticiler bu fiyatlarla nasıl tekrar ekim yapsın? Mazot fiyatı 4 kat, taban gübresi 4-5 kat ve elektrik fiyatı da artmış, niye eksin? Eğer pamuğun kilosu 20 liranın altında olursa gelecek yıl pamuk ekimi azalacaktır. 15 liraya mal olan pamuğu siz 13-14 liraya alıyorsanız onu sürdüremezseniz. Pamuk üretiminde çiftçinin zarar etmeyeceği bir fiyat olmalı. Çiftçinin cebine toplamda 20 liranın altında para girmemeli. Pamuk üretiminde kota tamamen kaldırılmalı. Çiftçi ne kadar getiriyorsa o alınmalı. Ayrıca pamuğun kilosuna 1 lira 10 kuruş olarak ödenen fark ödeme desteğinin en az 2,5 liraya çıkartılı ve pamuk alımı yapan kooperatif, birlik ve küçük tüccarlara Ziraat Bankası üzerinden sıfır faizli kredi desteği verilerek piyasayı regüle etmesi sağlanmalıdır.”

    Ülkeyi şeker krizine soktular

    Hasadı devam eden şekerpancarında da fiyatların çiftçinin beklentilerinin altında olduğunu ifade eden Sarıbal, şekerpancarı üretiminde de ciddi politik hataların yapıldığını söyledi.

    Geçen yıl 18 milyon ton şekerpancarı üretildiğini ve bu yıl ise 19 milyon ton olması beklendiğini belirten Sarıbal, “Geçen yıl üretimin düşük olması ülkemizi şeker krizine sokmuştu. Üstelik bu beceriksiz yönetim yüzünden ithalatçı olduğumuz şekerde içerideki 297 bin ton şekeri 129 milyon dolara sattık. Bu yıl ise onun sonucu olarak ilk 8 ayda 295 bin ton şekere 211 milyon dolar para ödedik. Biz geçen yıl 15 kasımda şeker ihracatının durdurulması gerektiğini ifade etmiş ve hükümetin tedbir alması yönünde çağrı yapmıştık. Aralık sonunda hükümet nihayet şeker ihracatını durdurdu ama geç kalındı. Son bir yılda şeker fiyatları %300 oranında arttı. Elindeki 297 ton şekeri 129 milyon dolara satan hükümet, şekerdeki fiyat artışının önüne geçmek için 400 bin ton şekerin ithal edilmesi için izin verdi. Yılbaşından bugüne kadar ithal edilen yaklaşık 300 bin ton şekere 211 milyon dolar ödendi” dedi.

    Fiyatlar maliyetin altında

    Pamukta olduğu gibi şekerpancarı alım fiyatının maliyetlerin altında kaldığını vurgulayan Sarıbal, “Bugün şekerin dekara maliyeti 6 bin 500 lira ile 7 bin lira arasındadır. Türkşeker, bu sezon için şeker pancarı alım fiyatına ton başına 1450 lira olarak belirledi. Ülkemizde dekara şeker verimi ortalama 6 ton olup, 6 tonun altında üretim yapan her çiftçi bu alım fiyatı ile zarar etmektedir. 6 ton üzerinde üretim yapan çiftçimiz ise ancak ayakta kalabilmektedir. Bir sonraki üretim sezonu için teşvik edici bir fiyat değildir” diye konuştu.

    İthal edilen şeker, fabrikaların satış değerinden fazla

    AK Parti döneminde 10 şeker fabrikasının 682 milyon dolara özelleştirilerek satıldığını hatırlatan Sarıbal şöyle devam etti:

    “AK Parti döneminde şeker ithalatına ödediğimiz para 10 tane şeker fabrikasının özelleştirmesinden elde edilen paranın iki katından fazladır. AK Parti iktidarları döneminde ithal edilen 1,7 milyon ton şeker ithalatına 873 milyon dolar para ödendi. Ayrıca şekerin yan ürünü olan 5,3 milyon ton melas ithalatına ise 788 milyon dolar ödendi. Sadece bu iki ürün için AK Parti döneminde 1 milyar 660 milyon dolar ödeme yapıldı. Paranın korkunçluğuna bakar mısınız?

    AK Parti’nin temsilcileri her ağızlarını açtığında “yerli – milli” diyor ama işte faturası bu. Bundan daha büyük ihanet mi olur? Ülkemize yetecek kadar pamuk ve şeker üretme imkanı varken ithalatı tercih ediyorlar.”

    Çiftçi borcu 242 milyar lirayı geçti

    TBMM’deki basın açıklamasında çiftçi borçlarını da gündeme getiren Sarıbal, AK Parti’nin iktidara geldiği dönemde kayıtlı 2 milyon 700 bine yakın çiftçinin bankalar olan borcunun sadece 2,4 milyar lira iken bugün 2 milyon 100 bin civarında olan çiftçilerin sadece bankalara borcunun 242 milyar lirayı geçtiğini söyledi. “AK Parti iktidarı döneminde çiftçi sayısı düşerken borcu 101 kat arttı” diyen Sarıbal, “Son bir yılda çiftçinin borcu 97 milyar lira artmış. Çiftçi üretim maliyetlerinden kaynaklanan açığını borçlanarak sürdürmektedir.

    Tarım Kanunu 21. Maddesine göre Gayrisafi Milli Hasılanın (GSMH) %1’den az olmamak üzere çiftçiye destek verilmesi gerekirken, yasanın yürürlüğe girdiği 2007’den bugüne bu oranın yarısını bile çiftçiye ödemediler. Tarım Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten bugüne çiftçilere ödenmeyen destek miktarı toplamı 327 milyar liradır” dedi.

    Bu kötü gidişi düzelteceğiz

    Sarıbal, 2017’den önce her yıl şubat, mart, nisan aylarında açıklanan Tarımsal Desteklemeler Tebliği’nin hala açıklanmadığını söyledi. Tebliğin yayınlanmamasından en fazla etkilenen kesimin ise besiciler olduğunu kaydeden Sarıbal, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Yani çiftçi besliyor. Belirli bir ağırlığa geldikten sonra kasaba ve Et Balık Kurumuna götürüp kestiriyor. 2011 yılında kasaplık hayvan başına 250 lira destekleme yapılmış. 2011 yılında etin kilosu 15 liraydı. Kesilen hayvanlardan %1 stopaj alınıyor. Etin kilosu 15 lira, 250 lira destekleme yapıldığında 40-45 lira stopaj çiftçiden kesiliyor. 2011 yılında çiftçinin cebine 205 lira çiftçinin cebine giriyordu. Bugün de destekleme 250 lira. Et kesimi 100 lira. Bir dana 300 kilo geldiğinde yaklaşık 30 bin lira gelir elde ediliyor. 30 bin liranın stopajı 300 lira ediyor. Ödenen destek ise 250 lira. Çiftçi neden 50 lira zarar etsin. Bu durumda ne oluyor, kesimler başka yerlere yapılıyor. Çiftçi zorlanıyor. 2011 yılından bugüne kadar hiç değişme olmamış. Kasaplık dana kesim desteğinin en az 1500 lira olması lazım ki 2011 yılının desteklemesine denk gelsin. Bu olmazsa çiftçi birliklere gitmiyor. Yasal olmayan kesimlere gidiyor.

    Bir başka sorun ise süt inekleri kesime gitmeye devam ediyor. Süt inekleri kesime gitmeye devam ederse yarın bırakın kasaplık danayı ne dişi dana ne erkek dana bulabileceğiz ne de sağılacak süt ineği bulabileceğiz.

    Kısacası AK Parti iktidarı tarımı çökertmeye devam ediyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yaşanan bu temel sorunların tümünü gidereceğiz. Bu ülkede çiftçinin zarar etmeyeceği, çiftçinin güleceği, üreticinin insanca yaşayacağı, insanca işine sahip olacağı ve tüketicinin istediği miktarda ürüne ulaşacağı yeni bir düzeni hep birlikte kuracağız.”

  • MHP lideri Bahçeli: “CHP demek PKK demektir”

    MHP lideri Bahçeli: “CHP demek PKK demektir”

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Grup Toplantısında konuştu. TBMM’nin 27’nci Dönem 6’ncı Yasama Yılının ilk grup toplantısında konuşan Bahçeli’nin gündeminde Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT), CHP’nin Tutuklu Gazeteciler Raporu, Yunanistan’ın silahlandırdığı adalar ve dünyada yaşanan gelişmeler vardı.

    “(EYT) Ümit ediyorum ki, bu yıl bitmeden bu yara kapanacak, bu adaletsizlik köklü bir çözümle buluşturulacaktır”

    İlk grup toplantısında konuşan Bahçeli, Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) hususuna değinerek, “2023 yılında bir yanda Cumhuriyetimizin 100’üncü yıl dönümünü gururla kutlayacağız, diğer yanda da tarihi nitelikli iki demokratik imtihanla karşılaşacağız. Hem Cumhurbaşkanı Seçimini hem de 28’inci Dönem Milletvekili Genel Seçimini yapacağız. Seçim takviminin işlemeye başlamasına kadar TBMM’de milletimizin beklenti ve taleplerini de birer birer yasalaştırarak hayata geçireceğiz. Bunlardan birisi hiç şüphesiz emeklilikte yaşa takılan kardeşlerimizin mağduriyetleridir. Ümit ediyorum ki, bu yıl bitmeden bu yara kapanacak, bu adaletsizlik köklü bir çözümle buluşturulacaktır” diye konuştu.

    “Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’nin son siperidir”

    Türk milletinin var olduğu sürece MHP’nin de var olacağını söyleyen Bahçeli, “Yıkılan ağaca balta vurmayı alışkanlık haline getirmiş, yıkık köyden haraç almaya alışmış sefillere hatırlatırım ki, Türk milleti var olduğu müddetçe üç hilalin önü kesilemez, ömrüne vade biçilemez. Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’nin son siperidir. Milliyetçi Hareket Partisi istiklalimizin son müdafaa hattıdır. Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletinin ruh kökü, tarihin kükreyen sesi, Türklüğün ebediyen tütecek ocağıdır. Anketler şunu söylemiş, bunu söylemiş, bizim için vızıltıdır. Biz milletimize bakarız, milletimize kulak veririz, milletimiz ne diyorsa onun gereğini canla, başla ve coşkuyla yaparız” diye konuştu.

    “Bizim dileğimiz İran’da sükunet, huzur ve istikrar ortamının bir an evvel hakim olmasıdır”

    Konuşmasında İran’da yaşanan olaylara da değinen Devlet Bahçeli, kadın hakları ve özgürlüklere dikkati çekerek, “İran’da, 13 Eylül tarihinde Mahsa Amini isimli bir genç kızın, başörtüsünü doğru bağlamadığından dolayı gözaltına alınması ve sonrasında patlayan şiddet olayları neredeyse bir isyan noktasına ulaşmıştır. Kadın hakları ve özgürlük üzerine inşa edilen toplumsal gösteriler dış etkiler kanalıyla farklı bir boyut kazanmıştır. Bizim dileğimiz İran’da sükûnet, huzur ve istikrar ortamının bir an evvel hakim olmasıdır” ifadelerini kullandı.

    “ABD, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne uyguladığı silah ambargosunu manidar bir zamanlamayla rafa kaldırmıştır”

    ABD’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimine uyguladığı ambargonun kaldırılmasını manidar olarak yorumlayan Genel Başkan, “Güney sınırlarımız boyunca terör koridoru açmak, garson terör devletçikleri kurmak amacıyla kolları sıvamış dost görünümlü muhasım ülkeler her fırsatı lehlerine çevirmek için tahrik ve tertiplerini bir üst faza çıkarmışlardır. ABD, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne uyguladığı silah ambargosunu manidar bir zamanlamayla rafa kaldırmıştır. Kıbrıs’ta eşit ve egemen iki devletli çözümün önüne engel çıkarmak için yeni bir senaryo gündemdedir” şeklinde konuştu.

    “Kuzey Ege adaları egemenlik yetkisi hukuken artık Türkiye’dedir”

    Yunanistan 18 ve 23 Eylül tarihlerinde gayri askeri statüdeki Ege adalarından Midilli’ye 23, Sisam’a 18 zırhlı askeri araç sevk ettiğini dile getiren Bahçeli, ABD menşeli silahların Türkiye’yi çevrelediğini belirterek şöyle konuştu:

    “Kuzey Ege adalarına toplam bir tümen, üç tugay ve beş alay konuşlandıran Yunanistan ABD’nin dolduruşuna gelip Türkiye’ye meydan okumaktadır. Lozan Antlaşması’nın 12’nci maddesi ile bu statüko tescil ve teyit edilmişti. Bu antlaşmanın 13’üncü maddesine göre de Yunanistan’ın adaları askeri hedefler doğrultusunda kullanamayacağı hükme bağlanmıştı. Fakat Yunanistan bu hükmü kasten, bile bile ihlal ve inkar etmiştir. Mevcut durum itibarıyla Kuzey Ege Denizi’nde, askersiz ve silahsız olmak kaydıyla Yunanistan’ın kullanımına verilen 9 Türk Adası’nın hepsi A’dan Z’ye asker ve silahla doldurulmuştur. Bu nedenle, Kuzey Ege adaları Taşoz, Semadirek, Limni, Bozbaba, Midilli, İpsara, Sakız, Sisam ve Ahikerya’nın egemenlik yetkisi, mülkiyet hakları, deniz yetki alanlarıyla hava sahası kuşkusuz ve hukuken artık Türkiye’dedir.”
    Ukrayna’nın egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne yönelik operasyonu tasvip etmediğini ve doğru bulmadığını söyleyen Bahçeli, “Rusya-Ukrayna savaşının öngörülemez, barış ümitlerini sekteye uğratan bir safhaya geçtiğini düşünüyoruz. Kırım’ın ilhakına nasıl karşı çıktıysak, aynı tavrı ahlaki tutarlılık gereğince son ilhak kararına da gösteriyoruz. Türkiye haklı ve meşru tepkisini göstererek Ukrayna’nın Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerinin ilhak kararını reddetmiştir. Bizim halisane temennimiz Rusya ile Ukrayna arasında kalıcı ve köklü bir barışın temin edilmesidir. Şayet barış gerçekleşmezse insanlığı geniş çaplı savaşlar döneminin beklediğini bugünden söylemek afaki bir değerlendirme de olmayacaktır” ifadelerini kullandı.

    “CHP demek HDP demektir, CHP demek İP demektir, HDP demek PKK demektir”

    6’lı masanın HDP ile masa altından el ele tutuştuğunu ifade eden Bahçeli, CHP ve İYİ Parti’yi hedef alarak, “HDP’yle masa altında el ele tutuşup, masa üstünde sözde restleşen iki yüzlülerin inandırıcılığı ve itibarı da sıfırdır. Biz kimin ne olduğunu, neyi hedeflediğini, hangi film ve fırıldağın içinde figüranlık yaptığını gayet iyi biliyoruz. Hiç kimse bize hikaye anlatmasın, CHP demek HDP demektir, CHP demek İP demektir, HDP demek PKK demektir, cinayet demektir, ihanet demektir, melanet demektir, zilletin diğer ortakları da küsurat partilerinden başka bir şey değildir” diye konuştu.

    26 Eylül gecesi Mersin’in Mezitli ilçesinde polisevine yapılan saldırıyı hatırlatan Bahçeli konuşmasına şu şekilde devam etti:

    “Bu hain terörist CHP’nin gazeteci olarak sahip çıktığı bir katildi. CHP ile PKK’nın bir kez daha yolları kesişti. Devletin açıklamasına güvenmeyip PKK’nın sefil beyanına itibar eden Kılıçdaroğlu, Mersin’de etkisiz hale getirilen terörist için duyanları bu kadar da olmaz dedirtecek şekilde DNA testi istedi. Sayın Kılıçdaroğlu, sen kimin yanındasın? Kimin yolundasın? Haber kaynakların nerede ve kimlerdir? PKK’nın telkin ve tesirine kapılmak taşıdığın sorumlulukla hiç bağdaşıyor mu? DNA testi isterken hiç mi utanmadın? Hiç mi gocunmadın? Hiç mi kalbin sızlamadı? Bu kadar istekliysen, sana tavsiyem şudur: Kendi DNA testini yaptırırsan, ölen teröristin test sonuçlarını da görmüş ve anlamış olursun.”

  • CHP’li Semih Şahin’in yargılandığı davanın ilk duruşma

    CHP’li Semih Şahin’in yargılandığı davanın ilk duruşma

    Olay, 19 Ocak günü Bilecik Belediyesinde meydana gelmişti. Bilecik’te bir müteahhit, Bilecik Belediyesi iştiraklerinden Kayı A.Ş Genel Müdürü ve Başkan Semih Şahin’in danışmanı Selçuk Erdağı’nın kendisinden rüşvet istediğini öne sürerek polise başvurdu. Müteahhit, Erdağı’nın kendisinden işlemlerini takip etme karşılığında 130 bin dolarlık senet ile 200 bin dolar nakit istediğini söyledi. Bilecik Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, soruşturma çerçevesinde para alışverişinin yapılacağı Bilecik Belediyesi çevresinde güvenlik tedbiri aldı. Belediye binasındaki odayı basan polis ekipleri, Erdağı’nı rüşvet alırken suçüstü yakaladı. Erdağ çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak, Bilecik M Tipi Cezaevine gönderilmişti.

    Geçici olarak görevden alındı

    İçişleri Bakanlığınca Bilecik Belediyesindeki rüşvet iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma nedeniyle CHP’li Bilecik Belediye Başkanı Semih Şahin, geçici olarak görevden uzaklaştırılmıştı.

    26 Temmuz günü rüşvet olayıyla ilgili soruşturma tamamlandı. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede görevden uzaklaştırılan Bilecik Belediye Başkanı Semih Şahin ile Kayı A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Erdağı’nın ’rüşvet almak’ suçundan 4 yıldan 12 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi.

    4 yıldan 12 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi

    Hazırlanan iddianame geçtiğimiz günlerde Bilecik Ağır Ceza Mahkemesi sunulurken, mahkeme tarafından Selçuk Erdağı ve Semih Şahin hakkında 4-12 yıl arasında hapis talebi ile ilgili dava açıldığı öğrenildi. İddianamede, şüpheli Selçuk Erdağı’nin, şüpheli Semih Şahin’in bilgisi ve iradesi dışında eylemlerde bulunmasının mümkün olmadığı vurgulandı.

    İddianamede, “Şüpheli Semih Şahin ve iştirak iradesi içerisinde birlikte hareket ettiği şüpheli Selçuk Erdağı’nin, müştekilerin yüklenicisi ve potansiyel alıcısı oldukları Bilecik merkezde bulunan AVM inşaatı projesinin satış bedelinin belirlenmesi hususunda anlaşmaları karşılığında 200 bin Amerikan doları nakit para ve 130 bin Amerikan doları bedelli senet tutarında rüşvet istemek ve bu rüşvetin verilmesi konusunda varılan anlaşma sonrası 19 Ocak 2022 tarihinde rüşvete konu paranın teslimi sonrası yakalanması suretiyle üzerlerine atılı TCK’nın 252/2’inci maddesinde düzenlenen rüşvet alma suçunu işledikleri anlaşılmakla, şüphelilerin mahkemenizce yargılamalarının yapılarak eylemlerine uyan sevk maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına karar verilmesi kamu adına iddia ve talep olunur” denildi.

    Mahkeme 21 Ekim gününe ertelendi

    Davanın ilk duruşması bugün Bilecik Adliyesi Ağır Ceza Mahkeme salonunda görüldü. Davada tutuklu sanık Selçuk Erdağı, geçici olarak görevden alınan Bilecik Belediye Başkanı Semih Şahin, avukatları, müştekiler Harun Dağ, Veli Çelik, Nurullah Kara, Zekariya Kara, avukatları, tanıklardan Güven Çeker, Ahmet Korkmaz, Muharrem Tüfekçioğlu, Osman Ergen ve İl Genel Meclis Başkanı Osman Yılmaz hazır bulundu. Sanıklar, müştekiler ve tanıkların dinlenmesinin ardından avukatlara son sözleri soruldu. Müşteki avukatı Onur Şeker, Semih Şahin hakkında adli tedbir ve tutuklama talep etti. Sanık avukatları ise iki ismin beraatini talep etti. Mahkeme heyeti 15 dakikalık aranın ardından ifadelerde adı geçen Özge Menekşe ve Muharrem Dumansızoğlu’nun dinlenmesi üzerine bir sonraki duruşmayı 21 Ekim Cuma günü saat 11.00’a erteledi. Mahkeme heyeti, tutuklu sanık Selçuk Erdağı’nın tutuklamasının devamına karar verdi.

  • CHP’li Karaca terminaldeki çökmeyi değerlendirdi

    CHP’li Karaca terminaldeki çökmeyi değerlendirdi

    Fırtına ve sağanak yağışın etkili olduğu 31 Ağustos 2022 tarihinde Bursa Şehirlerarası ve Uluslararası Otobüs Terminali’nde yaşanan çökmeyle ilgili değerlendirmelerini paylaşan CHP İl Başkanı İsmet Karaca, olay günü terminale giderek esnafa ve vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini ilettiğini hatırlattı.

    “DERS ÇIKARMAK ZORUNDAYIZ, TEKRAR YAŞANMASIN!”

    CHP Bursa İl Başkanı İsmet Karaca’nın yaptığı yazılı açıklamadan satır başları şöyle:

    “Öncelikle olayda kimsenin burnu bile kanamadığı için mutlu olduğumuzu belirtmek isterim. Bu tür olaylardan ders çıkarmak, bir daha yaşanmaması için gerekli tüm tedbirleri eksiksiz almak zorunludur. Bu olayın ardından Elektrik Mühendisleri Odası ve İnşaat Mühendisleri Odası yetkilileri de alanda incelemelerde bulunmuştu. Burulaş işletmeyi devraldıktan sonra 2011’de çatıda yenileme yapıldığını biliyoruz. Burulaş ve Büyükşehir Belediyesi’nin akademik odaların teknik heyetlerinden projeleri gizlemesi ve incelemeye açmamış olması ilginçtir. Kimden neyi gizlediklerini merak ediyoruz.”

    “BU SORULARIN CEVAPLARINI İSTİYORUZ”

    • “Akademik odaların incelemeleri sonucunda da belirtildiği üzere; Uzay çatı bakım ve kontrollerinin uzun zamandır yapılmamış olduğu bilgisine ulaştık. Bu doğru mudur?
    • Çatıdaki çökme – doğu yönündeki saçakta meydana geldi. Bu alanda çalışma yapılırken yan kaplamaların cıvataları sökülmüş, sökülen cıvatalar yerine takılmadığı için buradan giren rüzgar çatıyı şişirerek çökmesine sebep olmuştur. Neden cıvata ve kaynaklar söküldüğü gibi bırakıldı?
    • Uzay çatı yağmur kanallarının temizlenmemesi de bu olayda etkili? Neden periyodik temizlik yapılmadı?
    • Uzay Çatı üzerine sonradan hiçbir hesap – proje yapılmadan çatının kesilerek aydınlık için çatıya ilave yapılmasının bu olaydaki etkisi nedir?
    • Kafes sistem çatıların en az yılda 1 kez kontrolünün yapılması gerektiği biliniyor? Neden ihmal ediliyor?”

    “BUGÜN SEBEP YILDIRIM DEĞİL AMA YA GERÇEKTEN YILDIRIM DÜŞERSE?”

    “Bir yıldırım düştüğünde ortaya çıkan büyük enerji, çok yakıcı-yıkıcı bir etkiye yol açabilir. Her ne kadar Bursa Şehirlerarası Otobüs Terminalinin çatısının çökme sebebi yıldırım olmasa da başta Bursa terminali olmak üzere insan yoğunluğunun çok olduğu yerlerde olası yıldırım düşmelerine karşı gerekli önlemlerin alınması kaçınılmazdır. Akademik heyetin yaptığı incelemelerde terminalin çatısında, Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmeliğin Yedinci Bölümünde Madde 64’te belirtildiği üzere yapılması gerekli olan yıldırımdan korunma sisteminin olmadığı görüldü. Mevcut yıldırımdan korunma sisteminin de yönetmeliğin öngördüğü standartlara uygun olmadığı gibi, TS EN 62305 Yıldırımdan Korunma Standardı’nın kabul etmediği aktif paratonerlerin kullanılmış olduğu gözlendi. Bursa Otobüs Terminali’nin yıldırım düşmesi riskine karşı, ilgili standart ve yönetmelikler gereği uygun sistemlerin çatı ve binaya uygulanması gerekmektedir. Burulaş ve Bursa Büyükşehir Belediyesi yönetimine bu sorumluluğu hatırlatıyoruz.”

  • CHP Bursa’da enerji ve iklimi konuştu

    CHP Bursa’da enerji ve iklimi konuştu

    Partinin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, Bursa Akademik Odalar Birliği Yerleşkesi’ndeki etkinliğin açılışında, iklim kriziyle ilgili geçmişte neler kaybettiklerini düşündüklerinde durumun vehametini gördüklerini söyledi.

    Tüketimin arttığını dile getiren Torun, “Eskiden teknoloji bu kadar gelişmiş değildi. Bu kadar fazla tüketmiyorduk. Bu kadar elbise de tüketmiyorduk. Araçlar bu kadar fazla değildi yani doğayı kirletecek olan egzoz gazı da bu kadar yoktu. Düşündüğümüzde aslında eskiden daha da mutluyduk ama yaşam konforumuz arttıkça maalesef bedeli de sorumluluğu da daha fazla artmaya başladı.” dedi.

    Torun, tüm bu konuları ele alacakları bir tarım çalıştayı gerçekleştireceklerini ifade etti.

    Belediyelerinin temiz enerji üretmek için yoğun gayret gösterdiğini belirten Torun, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Geçtiğimiz yıl haziran ayında Parti Meclisimizde, Yerel Yönetimler Politika Belgemizi kabul ettik ve o belgemizde de sürdürülebilir yerel yönetim başlıklı bir rapor ortaya koyduk. Burada da aslında en önemli konulardan biri yerel yönetim hizmetlerinin sürdürülebilir kılınması maddesiydi. Üç maddeden biri buydu ve burada da üç alt başlıkta da bunu topladık. Çevre, yerel kalkınma ve akıllı şehirler, bu bizim vizyonumuz. Şu anda yeni bir yerel yönetimler yasası için de yoğun bir çalışma içindeyiz.”

    Doğa Hakları ve Çevreden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç ise dünyada yaşanan gıda krizinin de iklim kaynaklı bir kriz olduğunu vurguladı.

    Orman yangınlarının iklim krizi nedeniyle arttığına dikkati çeken Öztunç, “Orman yangınları büyük oranda insan eliyle yaşanıyor ama son iki yıldır, özellikle geçtiğimiz yıl Antalya’da ve Marmaris’te yaşanan yangınların Akdeniz çanağında bulunan ülkemizde küresel ısınmadan kaynaklandığı, kuru hava, nemsiz hava, sıcaklar bundan kaynaklandığı bilim insanları tarafından da anlatılıyor. Tüm bunlar insanoğlunun yaşamını olumsuz etkiliyor.” değerlendirmesinde bulundu.

    Öztunç, iktidara gelmeleri halinde çevre, iklim değişikliği ve şehir konularında ayrı bakanlıklar kuracaklarını, tarım ve ormanı da birbirinden ayıracaklarını kaydetti.

    Kahramanmaraşlı olduğunu hatırlatan Öztunç, “Afşin-Elbistan Termik Santrali var Elbistan’da. Bildiğiniz insanoğlunun üzerine zehir saçılıyor. Bildiğiniz kül yağıyor. Dünyanın hiçbir yerinde yoktur siyah kar ama Afşin’de kar siyah yağar. Bu da iklim krizinin sebeplerinden biridir işte. İnşallah iktidara geldiğimizde Türkiye’de çevre sorunlarının çözüme ulaşacağını öngörüyoruz.” sözlerini sarf etti.

    “Üniversite-sanayi iş birliği de son derece önemli”

    Enerji ve Altyapı Projelerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın da dünyanın enerji ve iklim konularını tartıştığını belirtti.

    Nilüfer ilçesinde enerji kooperatifi kurduklarını aktaran Akın, şunları dile getirdi:

    “Türkiye’de hem büyük bir enerji krizi hem de iklim krizi ve pahalılıkla karşı karşıyayız. Tabii yaşanabilir bir dünya için hem enerjide hem de tarımda sürdürülebilirlik şart. Bunu da nasıl yapıyoruz? Cumhuriyet Halk Partisinin sürdürülebilir politikalarıyla. Size şunu net olarak söyleyeyim. Temiz, yenilenebilir enerjiyle, gıdayla, tarımla ve iklim krizinden kurtulan bir Türkiye’yi oluşturmak için biz arkadaşlarımızla birlikte hazırız. Şu anda Rusya ve Ukrayna arasında bir savaş var maalesef. Fakat buna rağmen bütün dünya ülkeleri özellikle Avrupa ülkeleri Avrupa Yeşil Mutabakatı’na sahip çıkıyor.”

    Enerji verimliliği konusunda çalışmalar yaptıklarını bildiren Akın, bu konuda kendi belediyelerinin projeler ürettiğini anlattı.

    Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık ise kalkınma stratejileri konusunda çalışmaları olduğu bilgisini verdi.

    Sürdürülebilirliğin en önemli aşamasında temiz enerji ve iklim eylemleri konularına yer verdiklerine değinen Karabıyık, “Bu süreç içinde Cumhuriyet Halk Partili belediyelerimizin çok büyük sorumlulukları var ve bu sorumlulukların farkında olarak belediyelerimiz son derece önemli çalışmalar yapıyor. Üniversite-sanayi iş birliği de son derece önemli. Çalışmalara ışık tutulacaksa hem yerel yönetimler hem de üniversiteler bu çalışmalara katkı koymak durumundalar.” diye konuştu.

    CHP Bursa milletvekillerinin de katılımcılara seslendiği program, belediye başkanlarının sunumlarına yer verilen oturumlarla devam etti.

  • CHP’den Tanju Özcan kararı

    CHP’den Tanju Özcan kararı

    Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan 1 yıl geçici olarak CHP üyeliğinden çıkarıldı. CHP Yüksek Disiplin Kurulu bu kararı oybirliğiyle aldı.

    NE OLMUŞTU?

    CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ı, “kesin ihraç” istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk etmişti. Tanju Özcan’ın 16 Mayıs’taki belediye meclisi toplantısında AKP’li meclis üyesi Hacer Çınar’a yönelik sözleri nedeniyle disipline sevki kararlaştırıldı.

    Özcan’ın söz konusu toplantıda, oylamada el kaldıran Çınar’a yönelik, “Bana niye el sallıyorsunuz, ben evli barklı adamım, ayıp oluyor” sözleri kamuoyunda tepki çekmişti. Çınar, olayın ardından koruma kararı aldırmıştı.

  • “Benim siyaset anlayışımda herkes kazanacak”

    “Benim siyaset anlayışımda herkes kazanacak”

    Partisinin grup toplantısına katılmak ve çeşitli temaslarda bulunmak üzere Sakarya’ya ya gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Çark Caddesi’nde vatandaşa seslendi. Kılıçdaroğlu, “Benim siyaset anlayışımda siyasetçi değil; bu ülkenin esnafı, çiftçisi, balıkçısı, emeklisi, işçisi yani herkes kazanacak. Kaybeden asla olmayacak. Bu ülkenin çiftçisi alın teri döküyor, çiftçiyi toprağa küstürmeyeceksiniz. Benim hedefim, amacım bu. Bunu gerçekleştirmek için de en büyük güvencem sizsiniz, başka kimse değil. Benim bütün umudum sizlersiniz” diye konuştu.

    “Halka hesap veren siyasetçiye ihtiyacımız var”

    Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:

    “Allah’ın izniyle iktidar olduğumuzda ülkede barışı, huzuru, kalkınmayı ve işsizlikle nasıl mücadele ediliri göreceksiniz. Bu ülkede esnaf, çiftçi, taksici nasıl kazanıyor göreceksiniz. Türkiye’nin geleceğini belirleyecek olan sizsiniz. Halka hesap veren siyasetçiye ihtiyacımız var. Hepiniz vergi ödüyorsunuz, esnaf da vergi ödüyor. Esnaf kardeşlerim de duysunlar, iktidar olacağız Allah nasip ederse sizlerin oylarıyla. Esnafın, balıkçıların, çiftçilerin bankalardan ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden aldıkları kredinin faizlerini bir hafta içerisinde tamamını sileceğiz. Esnaf da çiftçi de huzur içerisinde olacak. Ahi Evran’ı, dostluğu, barışı, beraber yaşamayı unutturdular bize. Öyle bir noktaya taşıdılar ki komşunun kimliği, inancı, yaşam tarzını sorgulamaya başladık. Bizim kültürümüzde ve geleneğimizde ‘komşu komşunun külüne muhtaç’ derdik. Niye unuttuk biz bu hasletlerimizi, ne yaparlarsa yapsınlar kazandıracağım. Bu ülkeyi barıştıracağım, hepimiz helalleşeceğiz. Hepimiz beraber yaşayacağız, birlikte yaşayacağız. Bizi ayırmak isteyenlere, bölmek isteyenlere karşı beraber ve bir yürek duracağız. CHP olarak iki kırmızı çizgimiz var; vatanımız ve bayrağımız” ifadelerini kullandı.

    Kılıçdaroğlu, son olarak basına kapalı olarak gerçekleştirilecek Kanaat Önderleri Toplantısı’nın ardından şehirden ayrılacak.

  • “Kim adalet istiyorsa CHP onun yanında oldu”

    “Kim adalet istiyorsa CHP onun yanında oldu”

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısına katılmak ve çeşitli temaslarda bulunmak üzere Sakarya’ya geldi. İlk olarak havai fişek fabrikası patlamasında hayatını kaybeden işçilerin aileleri ile Akyazı ilçesinde buluşan Kılıçdaroğlu daha sonra Sakarya Yerel Kültür Derneği’ni ziyaret etti. Burada konuşma yapan Kılıçdaroğlu, “İnanç üzerinden siyaset doğru değil, herkesin yaşam tarzına saygı göstermek bizim temel görevimiz olmalıdır. Bayrak bizim bayrağımız, bayrağımızın altında özgürce yaşamak isteriz. Kültürünüzü yaşatın, evlatlarınıza öğretin” ifadelerine yer verdi.

    “Kim adalet istiyorsa CHP onun yanında oldu”

    Kılıçdaroğlu, ziyaretin ardından Adapazarı ilçesinde bulunan partisinin grup toplantısının gerçekleştirildiği Atatürk Spor Salonu’na geldi. Sakarya Meydan Savaşı şehit ve gazilerine minnet duyduklarını belirterek konuşmalarına başlayan Kılıçdaroğlu, “Havai fişek fabrikasında mağdur olan ailelerin yanına gittim. O fabrikada çalışan 7 kişi hayatını kaybetti, 128 kişi yaralandı. Onlar adalet istiyorlardı, ama bu kardeşiniz ve CHP kim adalet istiyorsa hep onun yanında oldu. Kimliğine, inancına, yaşam tarzına bakmadık. Bir mağduriyet ve haksızlık varsa onun yanında durma felsefesini bize Gazi Mustafa kemal Atatürk öğretti. O nedenle onların yanına gittik. Orada ailelerden bazıları konuştu, hala daha haklarının teslim edilmesi gerektiğini söylüyorlar. Devletin dini adalettir, adaletin olmadığı bir yerde devlet olmaz, devletin saygınlığı olmaz. Mutlaka adalet olmalıdır, adaleti sağlamak zorundayız” dedi.

    “6’lı masa ve millet masanın taahhüdüdür karşılığını alacaksınız”

    İktidar oldukları takdirde çiftçi için yapmayı planladıkları projelerden bahseden Kemal Kılıçdaroğlu, “Evliya Çelebi Sakarya’yı ağaç denizi olarak tanımlar. Her taraf ağaç, toprak bile görünmüyor. Burayı gezerken, Sakarya’yı ağaç denizi olarak tanımlamış ve kendi anılarına böyle yazmış. Ağacın olduğu yerde huzur, bereket, hayat vardır. Ağacın olduğu yerde insanlar dinlenirler, çalışırlar, alın teri dökerler, alın terinin karşılığını alırlar. Dolayısıyla Sakaryalı çalışkandır, Sakaryalı üretir. Sakarya ayva üretiminde Türkiye birincisi, fındık üretiminde Türkiye üçüncüsü, balkabağında 4, mısırda ise 7’nci. Sakarya tarım, sanayi, üniversite ve kültür kenti. İktidar olduğumuzda çiftçi şunu görecek; ürettiğiniz her ürünün ve alın terinin karşılığını alacaksınız 6’lı masanın, Millet Masasının taahhüdüdür bu. Fındık üreticisine hakkını teslim edeceğiz. Bu çerçevede 1938 yılında kurulan FİSKOBİRLİK’i yeniden ayağa kaldıracağız. FİSKOBİRLİK, fındık üreticisinin kara gün dostu olacak. Asla çiftçinin zarar edeceğiz bir modele izin vermeyeceğiz. Hiçbir çiftçi ektiği ürün dolayısıyla asla ve asla bu topraklarda zarar etmeyecek. Çiftçiye mazotu ÖTV ve KDV’siz vereceğiz. Kırmızı mazot uygulaması getireceğiz, çiftçiye kırmızı mazotu KDV ve ÖTV’siz vereceğiz. Millet İttifakı olarak hep beraber iktidar olduğumuzda ilk bir hafta içerisinde çiftçilerin ve esnafın ister bankalardan, ister esnaf kefalet kooperatifinden veya tarım kredi kooperatifinden aldıkları kredilerin faizlerini ilk bir hafta içerisinde sileceğiz. Faizin tamamını sileceğiz hiç meraklanmayın. Kırsalda çalıştığı sürece kadınlar ve gençlerimizin sosyal güvenlik birimini devlet olarak biz ödeyeceğiz” diye konuştu.

    “Tek isteğim sandığa gidin”

    Gençlere sandığa gitmeleri konusunda seslenen Kılıçdaroğlu, “Bu ülkenin geleceğini değiştirecek olan 7 buçuk milyon genç ilk kez sandığa gidecek ve oy kullanacak. 7 buçuk milyon genç bu ülkeye demokrasiyi getirecek. Sizin hayalleriniz benim hedefim olacaktır, o hedefi gerçekleştireceğiz. Hiç endişe etmeyin hep beraber motorları maviliklere süreceğiz. Bu ülkeye; barışı, huzuru ve kardeşliği getireceğiz. Kimse kimsenin yaşam tarzı ve kimliğiyle kavga etmeyecek. O nedenle gençler ülkenin geleceğini sizler belirleyeceksiniz, tek isteğim sandığa gidin. Sakın ola umutsuzluğa kapılmayın en zor koşullarda bile Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu ülkeyi, bu ülkenin gençlerine emanet etti. EYT’liler hiç meraklanmayın, sizin sorununuzu ısrarla dile getirdim, yıllardır dile getiriyorum, çözeceğiz dediler ben de bekliyorum, bakayım nasıl çözecekler. Çözmezlerse, anahtarı bize vereceksiniz ve hiç kimseyi mağdur etmeden çözeceğim. Çözmezlerse, çözeceğiz bu kadar milletin önünde bu sözü veriyorum, daha önce de söyledim ve verdim bu sözü. Sakarya aynı zamanda bir üniversite kentidir dedik. Üniversite kenti demek gençlerin gelip üniversitelerde okumaları demek. Sınavı kazanan geliyor nerede kalacağım diye düşünüyor. Sakarya’dan söz veriyorum bir yılda yurt sorununu çözeceğiz. Gençler üniversiteyi kazandığında hiçbir anne ve baba oğlum, kızım nerede kalacak diye edişe duymayacak. Anne ve babaların gözü arkada kalmasın istiyoruz” şeklinde konuştu.

    “Yüreğin yetiyorsa, cesaretin varsa gidersin”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Yüreğin yetiyorsa, cesaretin varsa gidersin kardeşim” söyleminde bulunan Kemal Kılıçdaroğlu, “Tank Palet vatandır satılmaz diye yazmışsınız. 20 milyar dolarlık bir yatırımdır Tank Palet. Büyük bir üretim üssüdür. Biz o Tank Palet Fabrikasında 5 model tank ürettik. Deneme atışları yapıldı ve başarılı oldu. Buradan açık ve net söylüyorum iktidar olduğumuzda bir hafta içerisinde o Tank Palet Fabrikasını alıp şanlı ordumuza iade edeceğim. Savunma sanayi açısından en önemli fabrikanızı bu hale getirirseniz, bunun vatanseverlikle bir alakası yoktur. Alacağız ve geri iade edeceğiz. Dünyada askeri hastanesi olmayan tek ordu Türk Ordusu. 15 Temmuz’dan sonra hepsini aldılar. İktidar olduğumuzda GATA ve bütün askeri hastaneleri alarak şanlı ordumuza teslim edeceğiz. Bizim milliyetçiliğimiz sorgulanamaz, biz Mustafa Kemal’in, Ecevit’in yolunda ilerliyoruz. Bizim milliyetçiliğimizi soracak olursanız Akdeniz’in sularına CHP’nin milliyetçiliğini yazdık biz. Biz bunlar gibi değiliz. ‘Yok efendim ben geliyorum, yok hemen geleceğim, yok bir sabah gelirim.’ Rahmetli Ecevit ne dedi, ‘asker gitti çıkarmayı yaptı, başbakanlığın kapısına geldi, ordumuz şuanda Kıbrıs’tadır dedi ve bitti’ O adalar işgal edildiğinde 50 sefer söyledik işgal ediliyor diye. Şimdi; ‘bir gece gelirim, yarın sabah gelirim’ diyor. E sana davetiyemi göndersinler beyefendi, ‘buyur gel’ diye. Yüreğin yetiyorsa, cesaretin varsa gidersin kardeşim” ifadelerini kullandı.

    “Bunların tamamı safsatadan ibarettir”

    6’lı masa ile alakalı açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, “6 lider bir aradayız. Her birimizin elbette ayrı parti olduğunu sizler de ben de biliyorum. 6 partinin saygı değer liderleri demokrasi konusunda, Türkiye’nin huzuru konusunda, Türkiye’nin üretmesi gerektiği konusunda anlaştık. Herkesin kimliğine, inancına, yaşam tarzına saygı konusunda anlaştık. Her birimiz tek tek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bozulan çarklarını yeniden onaracağız ve o çarklar bir saat gibi çalışacak. Ama zamanı doğru gösteren bir saat gibi çalışacak. Hiç birimizin özel bir beklentisi veya özel bir amacı yok. Amaç Türkiye’yi büyütmek, bu ülkeye huzuru getirmek. O nedenle zaman zaman sorarlar ne oluyor; altında, üstünde başka bir parti var mı ya da gizli bir parti var mı? Açık ve net söylüyorum bunların tamamı safsatadan ibarettir. Her birimiz ordayız, beraber birlikte mücadele veriyoruz. Oturuyor konuşuyoruz, neyi nasıl yapacağımızı yazıyor, çiziyoruz 6 lider altına imza basıyor ve bunu kamuoyuyla paylaşıyoruz. Memleketimizi seviyoruz ve memleketimizde huzurun olmasını istiyoruz. Biz ekonomik büyümeyle bağımsızlığımı taçlandırmak ve büyütmek zorundayız. Sakarya bu açıdan bereketli bir yer, Anadolu bu açıdan bereketli bir yer. Sakarya’yı da lojistik bir üs haline getireceğiz” dedi.

    “Kabahat bizde”

    Kılıçdaroğlu son olarak, “Sakarya’da raylı sistem yok, olması büyütülmesi ve geliştirilmesi lazım. Diğer sistemlerle entegre edilmesi lazım. Bunun için Sakaryalılara da şunu söyleyeyim; bir milletvekilimiz var, onu kürsüde zaten görüyorsunuz, çalışıyor ama bir milletvekili bize yetmiyor. Bir milletvekili olmasının kabahati bizde mi, Sakaryalılarda mı açık ve net söyleyeyim kabahat bizde. Gelmedik, sofranıza oturmadık, çayınızı, kahvenizi içmedik, derdinizi dinlemedik, Ankara’da nutuk çektik ve sonra dedik ki bize niye oy vermiyorsunuz. Şimdi geliyoruz, oturuyoruz, derdinizi ve sorunlarınızı dinliyoruz bunları da nasıl çözeceğimizi anlatıyoruz. O nedenle bize destek olun ve katılın” ifadelerine yer verdi.
    Kılıçdaroğlu bu programının ardından ise Çark Caddesi’nde esnaf ziyaretleri gerçekleştirdi.