Etiket: chp

  • CHP’li Sarıbal: “Bu politikalar hayvancılığı bitirir”

    CHP’li Sarıbal: “Bu politikalar hayvancılığı bitirir”

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, açıklanan çiğ süt tavsiye alım fiyatlarını değerlendirdi. Sarıbal, “Açıklanan fiyatlar hayal kırıklığı. Çiftçiler aylardır artan yem fiyatları nedeniyle zarar ediyorlar. Son bir yılda yem fiyatları yüzde 72 arttı. Çiğ süt alım tavsiye fiyatı ise sadece 30 kuruş arttırıldı. Bu durumda hayvancılığın sürdürülmesi mümkün değil” dedi.

    Ulusal Süt Konseyi (USK) Yönetim Kurulu tarafından 1 Temmuz-31 Aralık 2021 tarihleri arasında geçerli olacak soğutulmuş çiğ süt tavsiye satış fiyatının litre başına 3 lira 20 kuruş olarak belirlendiğini anımsatan Sarıbal, “2 lira 80 kuruş olan çiğ süt alım fiyatı 30 kuruş arttırılmış oldu ama 30 kuruş olan prim 20 kuruşa düşürüldü. Adeta çiftçiyle alay ediliyor” dedi.

    Süt inekleri kesime gider

    Sarıbal, şunları söyledi: “Süt üreticileri uzun zamandır artan yem fiyatları nedeniyle zarar ediyorlar. Son bir yılda yeme gelen zam %72’yi geçti. Geçen hafta ziyaret ettiğim Bursa Karacabey’deki çiftçiler litre başına 90 kuruş zarar ettiklerini ifade ettiler. Böylesi bir ortamda toplamda 30 kuruşluk bir artış yapıldı. Üstelik açıklanan bir tavsiye fiyatı olduğu için çiftçi çoğunlukla sütünü bu fiyatların altında satmak zorunda kalıyor. Hem de bu fiyatlar yılbaşına kadar geçerli olacak. Oysa yeme neredeyse her saat zam geliyor.

    Bakınız, 2019 yılı sonunda açıklanan ve 2020 yılının sonuna kadar sabit tutulan süt fiyatları nedeniyle çiftçi inanılmaz şekilde zarar etti. Çünkü yıl boyunca yem fiyatları hızla arttı ama üreticinin süt fiyatı sabit kaldı. Çiftçilerimiz hem borçlandı hem de süt hayvanlarını kesime gönderdi. Şimdi aynı kötü politika yeniden yürürlüğe konuşmuş oluyor.

    Yeniden ithalata sarılacaklar

    Bilindiği gibi hayvancılığın en önemli girdisi yemdir. Yem hayvancılığın %70’ni oluşturur. Süt hayvancılığında süt/yem paritesi diye bir ölçü var. Buna göre süt üreticisi bir çiftçi 1 litre süt ile 1,5 kilo yem alınabilirse bu işi sürdürebilir. Bunun altında olunca bu iş yapılamaz. Ama bugünkü durumda 1 litre süt ile ancak 1 kilo yem alınabiliyor. Bu iş sürdürülemez noktadadır. Üreticiler umutla bunun düzeltilmesini beklediler ama son açıklanan fiyatla hayal kırıklığı yaşıyorlar.

    Bundan sonra büyük ihtimalle süt üreticileri hayvanlarını kesime gönderecek. Bu da hayvancılık için ciddi bir krizdir. Çünkü süt hayvanları kesime giderse besicilik de olmaz. Bunda ısrar edilirse bir süredir azalan canlı hayvan ithalatı yeniden artacak. Buna hayvancılık ürünleri de eklenecek. ”

    Tüketici de zarar görür

    Çiftçinin zararına üretim yaptığı sütün marketlerdeki fiyatının ise hızla arttığını hatırlatan Sarıbal, “Bugüne kadar çiğ süt üreticiden 2 lira 80 kuruştan alınıyordu. Ama marketlerde bir litre süt 7-8 lira arasında. Şimdi 30 kuruş zam yapıldı. Bu artış ile süt üretimi daha da düşecek. Bu da süt ve süt ürünlerinin fiyatlarını yukarı çekecek. Yani hem çiftçi zarar görecek hem tüketici” dedi.

    Çözüme ilişkin görüşlerini de aktaran Sarıbal, “Öncelikle, diğer tarım kesimi gibi hayvancılık sektöründeki üreticilerin borçları da mutlaka faizsiz ertelenerek, uzun vadeli yapılandırılmalı. Süt/yem paritesinin sağlanması için artan yem fiyatlarına karşılık süt fiyatlarının da güncellenmesi gerekir.

    Ayrıca ucuz yem için çiftçiye destek verilmeli. Uzun vadede ise mutlaka meralar ıslah edilerek üreticilerin hizmetine sunulmalı. Çünkü mera olmazsa kesif yemle yani fabrika yemi ile hayvanlığın ucuza yapılması mümkün değil” diye konuştu.

  • CHP Milletvekili Atilla Sertel’in eşi Ziynet Sertel hayatını kaybetti

    CHP Milletvekili Atilla Sertel’in eşi Ziynet Sertel hayatını kaybetti

    CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel’in eşi Ziynet Sertel hayatını kaybetti.

    Ziynet Sertel, tedavi gördüğü özel bir hastanede 61 yaşında vefat etti. Atilla Sertel’in 41 yıllık hayat arkadaşı, iki çocuk annesi Ziynet Sertel’in vefatı büyük üzüntü yarattı.

    Ziynet Sertel’in vefatı üzerine CHP resmi Twitter hesabından şu açıklamayı yaptı:

    “İzmir Milletvekilimiz Atilla Sertel’in sevgili eşi Gazeteci Ziynet Sertel hayatını kaybetti. Ziynet Hanım’a Allah’tan rahmet; başta Sayın Atilla Sertel olmak üzere acılı ailesine, sevenlerine ve CHP ailemize sabır diliyoruz.”

    Ziynet Sertel’in cenazesi bugün ikindi namazına mateakiben Bornova Fidanlık Camii’nde kılınacak cenaze namazınından sonra toprağa verilecek.

    Ziynet Sertel’in cenaze törenine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katılacak.

  • CHP heyeti kuraklığın ağır tablosunu çıkardı

    CHP heyeti kuraklığın ağır tablosunu çıkardı

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun görevlendirmesi ile Türkiye’nin yaşadığı tarımsal kuraklığın etkilerini incelemek üzere saha çalışması yapan CHP Ekonomi Masası Tarım Komisyonu üyesi milletvekilleri, TBMM’de düzenledikleri ortak basın toplantısında, izlenimlerini aktardı. Kuraklık ile ilgili gereken önlemlerin alınmadığını vurgulayan CHP heyeti, “Gezdiğimiz bölgelerde kapkaranlık bir tablo ile karşılaştık. Birçok yerde hiç ürün alınmayacak. Borç yükü altındaki çiftçiye mutlaka destek verilmeli. Borçları faizsiz ertelenerek, dekar başına, üretim durumu gözetilerek, 200 ile 400 lira nakdi yardım yapılmalı” görüşünü dile getirdiler.

    TBMM’deki basın açıklamasına Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Adana Milletvekili Ayhan Barut, Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen ve Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan’ın katıldı.

    Toplantıda ilk konuşmayı yapan Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, önlem alınmaz ise tarım topraklarının susuzluğundan kaynaklı olarak insanlarımızın açlık sorunu ile karşılaşacağını söyledi.

    Gıda egemenliğimiz ve gıda güvenliğimiz ithalata bağlı

    “Dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan küresel ısınma ve iklim değişikliği gıdamızı tehdit eder hale gelmiştir” diyen Sarıbal, Türkiye’nin tarımda ve gıdada dışa bağımlı, gıda egemenliği ve gıda güvenliğinin yabancıların elinde olduğunu söyledi.

    Türkiye’nin bugün yaşadığı kuraklığın gereken tedbirler alınmadığı için afete dönüştüğünü kaydeden Sarıbal, “Türkiye’nin kuraklık sürecine gireceği biliniyordu. Ama gereken tedbirler bir türlü alınmadı. O yüzden yaşadığımız kuraklığın etkisi daha büyük oldu. Çünkü su politiktir, ekonomiktir, stratejiktir. Dünyada artık temel stratejik sektörler içerisinde ve yeni yüzyılın önemli alanları içerisinde gıda, su ve enerji yönetiminin yer aldığını bilinmektedir” dedi. 1 Ekim 2020 ile 30 Nisan 2021 tarihleri ülkemizin yağış miktarındaki azalmaları da aktaran Sarıbal, bu tarihler arasında İç Anadolu Bölgesinde 7 ayda 20.3, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yüzde 46, Akdeniz Bölgesinde yüzde 31, Doğu Anadolu’da yüzde 27.5 ve Karadeniz Bölgesinde yüzde 6 daha az yağış meydana geldiğini söyledi.

    Ülkemizdeki ekilebilir toplan 230 milyon dönüm arazinin sadece yüzde 29’unun sulandığını kaydeden Sarıbal, şöyle devam etti:

    Gereken yatırım yapılmadı

    “Türkiye’de eğer bölgelere göre, iklime göre, üretim desenine göre yağmur varsa üretim varsa üretim var, yağmur yoksa üretim de yok. Geldiğimiz durum aynen böyle. Bu bir gerçeklik. 50 yıl önce de böyleydi, 30 yıl önce de böyleydi, şimdi de böyle. Ne yazık ki iktidarlar Türkiye’de sadece kar eden sektörlere yatırım yaparken, tarımsal sulamaya, tarıma yeterli kaynak ayrılmadığı için bugün geldiğimiz nokta karanlık ve acı.

    Kanal İstanbul’a yatırılması düşünülen para, Devlet Su İşlerine, barajlara, tarıma yatırılsa Türkiye bugün bu krizi yaşamazdı. Yine buharlaştırılan 128 milyar doların çok az bir kısmı tarıma destek olarak verilseydi yine kuraklık bu kadar etkili olmazdı.

    Elbette iklimsel kuraklık olabilir. Yağışlardan dolayı kuraklık olabilir. Ama Türkiye’nin temel sorunu sadece az yağış olması değil uzun yıllardır GAP, Doğu Anadolu Projesi, Konya Ovası Projesi ve diğer gölet, akarsular, su yönetimi, havza su yönetiminin doğru yapılmamasındandır. Politik olarak doğru işletilmemesindendir. Planlamanın olmamasındandır.”

    Yaşanan kuraklığın buğday, arpa, mercimek üretimini, yeterli saman olmadığı için hayvancılık sektörünü de olumsuz etkilediğini kaydeden Sarıbal, “Yaşanan kuraklık bütünüyle tarımın bütün unsurlarını etkilerken aynı zamanda 84 milyonun gıda sorunun da etkilemekte. Bunun yansıması olarak gıda fiyatları düşmeyecek, artacak. Ve Türkiye daha fazla ithalata, daha fazla yabancı şirketlere ne yazık ki el açacak” diye konuştu.

    Çiftçilerin taleplerini de aktaran Sarıbal, çiftçilerin;

    • Su ve elektrik borçları başta olmak üzere bütün borçlarının 1 yıl faizsiz ertelenmesini ve bir yıldan sonra da uzun vadeli faizsiz yapılandırılmasını,
    • Sulanabilir yerlerde ve sulanamayan yerlerde dekar başına 200 TL ile 400 TL arasında destekleme yapılması, tarım destek miktarının Tarım Kanununa uygun olarak 56 milyara çıkarılmasını,
    • İkinci ürün olarak ekilecek olan ürünlere tohum, ilaç, gübre ve mazot desteğinin sağlanmasını talep ettiklerini söyledi.

    Sarıbal, devletin elini taşın altına koyarak çiftçiye nefes alacak hale getirecek desteklerin hayat geçirilmesi gerektiğini vurguladı.

    Gaytancıoğlu: Gıdaya zam gelecek

    Genel Merkezimizin görevlendirmesi ile birlikte Sayın Orhan Sarıbal ile Şanlıurfa, Mardin ve Diyarbakır’da 3 günlük bir program yaptıklarını aktaran Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu da bölgede ‘siyah bir tablo’ gördüklerini söyledi. İnceleme yaptıkları tarlalarda hiç ürün olmadığını aktaran Gaytancıoğlu, “Kuraklık bir doğa olayı, bir afet. Önlenemez ama önlem alınabilir. Hele Güneydoğu Anadolu Bölgesinde 2 tane büyük uluslararası suyun, Dicle ve Fırat gibi büyük nehirlerin olduğu ve geçtiği toprakları cennete çeviren suyun. Tarlaların yanında su geçiyor. Ama kanal yok. 46 yıl önce GAP projesi denmiş AKP iktidarı bir çivi çakmamış. 18 yıllık iktidarı boyunca o suyu o tarlalarla buluşturmamış. O suyu o tarlalarla buluşturmuş olsa biz bu kuraklığı çok düşük miktarlarda yaşardık” dedi.

    Türkiye’nin ithalat değil ihracat yapacak potansiyeli olduğunu vurgulayan Gaytancıoğlu, “10-12 milyar dolar ithalat değil hazineye 10-12 milyar dolar aktarabilecek potansiyeli var bu ülkenin. Ama yanlış yönetiliyor. 128 milyar dolar olsaydı tarıma ne ayrılabilirdi diye bir hesap yaptım. Sadece sulama göletleri, eski bakan açıklama yapmıştı ‘1000 köye 1000 gölet projesi’ vardı. Bunlar 9 milyar lira para ile tamamlanırdı. GAP ile birlikte 20 milyar lira para. TL bazında. Dolara çevirdiğinizde 2,5 milyar dolar yapıyor. Geriye 125 milyar dolar kalıyor’ diye konuştu.

    Bütün bölgelerde kuraklık yaşandığını hatırlatan Gaytancıoğlu, “Türkiye zaten ithalatçı bir politika izliyor. Bu ithalat faturası artacak. Ekmeğe, makarnaya, hayvancılık ürünlerine zam gelecek. Çünkü saman fiyatları artacak. Saman bulunamayacak. Hükümet yeniden ithalata hazırlanıyor. Birçok ülke de ihracatı durdurdu, ürün satmıyor. Buradan bir çıkış var. Kuraklık yaşanan bölgeleri sulayabiliriz. Kesinlikle su ücreti alınmaması lazım. Elektrik faturalarını devlet ödesin. En azından bu yıl tarlalarımızı sulayalım, bir miktar ürünümüzü kurtaralım” görüşünü dile getirdi.

    Sındır: Parasını aldıkları suyu vermediler

    İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır ise Türkiye’de su yönetiminin yanlışlıklarına vurgu yaptı. Sındır, “Türkiye tarım topraklarını %70’, kuru tarımla yapılan üretime dayalı. Dolayısıyla bitkisel üretimde kültürü yapılan bitkinin ihtiyaç duyduğu zaman ve periyotlarda dönemlerde o suyla buluşabilmesi lazım. İşte o suyla bulaşamadığı için bugün Türkiye’de aynı zamanda kuraklık yaşanıyor. Peki bu yağışlar seller götüren yağışlar olduğunda bu suyu ne yapacağız işte orada devletin hükümetin doğru politikalarla suyu doğru yönetimi gerekiyor” dedi.

    Coğrafyamıza özgü kuraklığa dayanıklı kültürlerin yok olduğunu belirten Sındır, Türkiye’de kuraklığa dayanıklı yeni bir üretim desen ve planlamasının ve kuraklığa dayanıklı çeşitler için gereken araştırma ve geliştirme çalışmalarının yapılması gerektiğini söyledi.

    Kayyum atanarak yönetilen sulama birliklerinin çiftçilerden su parasını peşin aldığını kaydeden Sındır, “Dünyanın neresinde görülmüş, kullanılmamış suyun tarımsal sulamada kullanılmamış suyun parasının peşin ödendiği. Afyonkarahisar, Uşak, Denizli, Aydın, Muğla illerini kapsayan Büyük Menderes Havzasında yanlış su yönetimi, yanlış sulama ve politikaları yüzünden bugün Denizli çiftçisi üreticisi maalesef suyla buluşamıyor. Ve hatta parasını peşin alan sulama birlikleri çiftçiye şimdi diyorlar ki o suyu size vermeyeceğiz. Hadi buyurun bakalım. Yani çiftçisinin parasını bu birlikler tahsil edip o para üzerinden o para kazanmayı biliyorlar. Ama çiftçinin faizini sıfırlamayı bu devlet bu hükümet maalesef bilmiyor” diye konuştu.

    Aygun: İthalat da yapamayacağız

    Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun ise ülkemizin tarım ürünü ithalatçısı olduğunu, gelinen noktada artık ithalat yapmanın da zorlaştığını söyledi. “Buğdayda en çok ithalat yaptığımız ülke Rusya. Ayçiçekte en çok ithalat yaptığımız ülke Rusya olarak ön planda. Rusya geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı. Rusya, pandemi çıkan ilk günlerde “Buğday ve buğday türevlerinin ihracatını durduracağız” dedi. Aynı şekilde ayçiçek ve türevlerinin ihracatını durdurdu. Çünkü önce kendi ihtiyacını görmek istedi” diyen Aygun, “Çiftçi perişan. Ektiği tohumu alamıyor, ektiği ürünün karşılığını alamıyor. Çiftçi, Türkiye’nin gıda güvenliğini sağlayan insanlar. Bu insanlar Başka ülkeden gelmedi. Üreticimize sahip çıkmalıyız. Hayvanlara yedirecek ot yok, saman yok. Paramız var alırız diyorlardı. Gıdadaki sıkıntıdan dolayı artık alma durumu da yok. Çiftçinin yeni ürün ekecek gücü yok. Acil olarak üreticiye nakdi destek verilmeli, kayıpları karşılanmalı ve yeni dönem için nefes alması için kaynak aktarılmalı” diye konuştu.

    Barut: Gıda güvenliğimiz tehlikede

    Son olarak Konya ve Karaman’da saha çalışması yapan Adana Milletvekili Ayhan Barut, “Tahıl Ambarı” diye bilinen ovada karşılaştıkları durumun bir felaket olduğunu kaydetti. Sulanmayan alanlarda hiç ürün olmadığını, saman bile alınacak durumda olmadığını, sulanan alanlarda ise yüzde 30-40’dan fazla ürün kaybı olduğunu kaydeden Barut, hububatın ve çiftçinin halinin içler acısı olduğunu ifade etti. Barut, “Hububat ve bakliyattaki ürün düşüklüğü yeni bir krizi tetikleyecek. Tüketici ürün bulsa bile daha pahalıya ürün tüketecek. Gıda güvenliğimiz tehlikede. Bir süre önce gıda krizi kapıda diyorduk. Artık kapıdan geçti içeri girdi” dedi.

  • CHP’li Sarıbal: Çay fiyatı 2.7 liraya düştü

    CHP’li Sarıbal: Çay fiyatı 2.7 liraya düştü

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, uygulanan kota nedeniyle üreticilerin çayı açıklanan fiyatın çok altında bir fiyata özel sektöre satmak zorunda kaldığını söyledi. Sarıbal, “Primle birlikte yaş çay alım fiyatı 4 lira olarak açıklandı ama günlük alım 15-20 kilo ile sınırlandı. Çiftçi şimdi çayını 2,7 liraya özel sektöre satmak zorunda kalıyor” dedi.

    Üretilen 1.5 milyon ton yaş çayın yarısının ÇAYKUR tarafından alındığını, kalan yarısını ise özel sektöre mecburen satıldığını hatırlatan Sarıbal, “Bunu bilen özel sektör istediği kadar fiyat düşürüyor. Üreticilerin mağdur edilmemesi için açıklanan fiyatın taban fiyat olarak uygulanmalı. Bu yapılamıyorsa ürününü ucuza satmak zorunda kalan üreticilerin kaybı özel devlet tarafından karşılansın” diye konuştu.

    Verilen desteği ÖTV ile geri aldılar

    CHP’li Sarıbal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, akaryakıtta yapılan özel tüketim vergisi (ÖTV) artışının çiftçiyi zor durumda bıraktığını ve bu durumun tarımsal üretimi olumsuz etkileyeceğini söyledi.

    Son ÖTV artışı ile mazotun litre fiyatına motorine 67 kuruş zam olarak yansıdığını hatırlatan Sarıbal, şunları söyledi:

    “Ülkemizde tarım sektöründe ortalama 3 milyar litre mazot kullanılmaktadır. Çiftçimiz yılda yaklaşık 20 milyar lira mazota para ödemektedir. Son zam ile çiftçimize ek 2 milyardan fazla yük bindi. Oysa iktidar 2020 yılında 2 milyar 901 milyon olan mazot desteğini 2 milyar 724 milyona düşürdü. Yapılan ÖTV zammı ile çiftçimize verilen ek 2 milyardan fazla yük bindi. Bütçeden çiftçiye verdikleri mazot desteği son yapılan zam ile geri alındı.”

    İhmal felakete neden oldu

    21 Mayıs 2021 tarihinde Bursa’nın Karacabey İlçesinde yaşanan sel felaketiyle ilgili de konuşan Sarıbal, aşırı yağışlar nedeniyle Karacabey’in 4 köyünde ekili alanların su altında kaldığını aktardı. Yaşanan sel sonrası buğday, soğan, karpuz, domates, biber, bezelye gibi ürünlerin ekili olduğu 10 bin dönüm ekili alan zarar gördüğünü kaydeden Sarıbal, bazı evleri su bastığını, tarım ekipmanlarının zarar gördüğünü ve bölgeye çalışmaya gelen mevsimlik tarım işçilerinin çadırlarının tahrip olduğunu anlattı.

    “Tek sevindirici taraf ise bu afetten dolayı can kaybının yaşanmamasıdır” diyen Sarıbal, yaşananların ihmallerden kaynaklandığını bildirdi. Sarıbal, “Bu ihmalin getirdiği bir sonuç. Dere yataklarında gereken bakımlar yapılmış olsaydı bu su baskınları yaşanmayacaktı. Her sonbaharda DSİ bölgedeki dere yataklarında gereken bakımı yapması, su kanallarını açık tutması, dere yataklarına yakın ağaçları budaması gerekiyor. DSİ özel sektöre işi ihale etmeden, işin uzmanı olarak bizzat kendisi bu bakımı yapmalı. Bu yapıldığı takdirde benzer aşırı yağışlarda derelerin taşmasının önüne geçilerek, su baskınları önlenmiş olur” dedi.

    Yayla engeli

    Konuşmasının sonunda Tunceli’nin Çemişgezek ilçesinden Erzincan’ın Refahiye yaylalarına sürülerini götüren besicilerin yaşadığı mağduriyeti de aktaran Sarıbal, şunları söyledi:

    “Hayvancılığımızın can çekiştiği bir dönemde yetiştiricilerimize de her türlü zorluk çıkarılmaktadır. Bunun son örneği ise Erzincan’da yaşandı.

    Hayvanlarını yaylaya çıkarmak için Tunceli Çemişgezek’ten yola çıkıp Erzincan Refahiye’ye gitmek isteyen yetiştiricilere kaymakamlık izin vermedi. Hayvanların yüklü olduğu kamyonlar 28 saat yolda bekletildi. Ama izin verilmedi. Sürü sahipleri 30 saate yakın hayvanlarına yem ve su vermeden tekrar evlerine geri dönmek zorunda bırakıldı. Yol boyunca bu insanları güvenlik güçleri takip etti. Her yıl hayvanlarını beslemek için bölgeye giden vatandaşlar ilk kez böyle bir olayla karşılaştılar. Bu haksızlığın biran önce giderilmesi gerekmektedir. Bu yaylalar, meralar halkındır. Terörün bittiği söyleniyor. O zaman hemen bütün meralar, yaylalar üreticilerimizin kullanımına açılmalı.”

  • CHP’li Gaye Usluer, partisinden istifa etti

    CHP’li Gaye Usluer, partisinden istifa etti

    CHP’nin 25 ve 26’ncı dönem Eskişehir milletvekilliğini yapan ve halen parti meclis üyesi olan Prof. Dr. Gaye Usluer, sosyal medyadan partisinden istifa ettiğini açıkladı.

    Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji anabilim dalı öğretim üyesi olan Prof. Dr. Gaye Usluer, sosyal medyadaki açıklamasında, “Bugün itibariyle Cumhuriyet Halk Partisi üyeliğinden istifa ettim. Birlikte yol yürüdüğüm tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Barış, özgürlük, adalet, demokrasi mücadelesine vazgeçmeden devam edeceğim” ifadelerini kullandı.

    ‘DUYGUSAL BİR KARAR DEĞİL’

    Prof. Dr. Usluer, DHA muhabirine yaptığı açıklamada, “Düşünülerek alınmış bir karar, duygusal bir karar değil. Bir şekilde siyasi hayatım devam eder. Çok uzun zamandır düşünüyordum, duygusal bir karar değil. Düşünülerek alınmış bir karar. Hayırlı olsun inşallah. Gelecekte ne olur şu anda bilmiyorum. Şimdilik bir parti yok” diye konuştu.

  • Kılıçdaroğlu’na ‘teşekkür’ Akşener’e ‘geçmiş olsun’ mesajı

    Kılıçdaroğlu’na ‘teşekkür’ Akşener’e ‘geçmiş olsun’ mesajı

    AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na teşekkür ederken, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e de “geçmiş olsun” dileklerini iletti. Kılıçdaroğlu’nun Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayını 3 yıl öncesinden ilan etmesinin Millet İttifakı’nda çatlağa sebep olacağını ifade eden Davut Gürkan, “Kılıçdaroğlu herkese Millet İttifakı’nın olmadığını gösterdi”dedi.

    AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, İhlas Haber Ajansı Bursa Bölge Müdürü İhsan Altıkardeş’i ziyaret etti.

    Ziyarette gündeme dair açıklamalarda bulunan Gürkan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni dönemde de Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı olarak Mustafa Bozbey’i açıklamasını değerlendirdi. Gürkan, “En büyük teşekkürü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ediyorum. Daha seçimlere 3 yıl kala, Bursa Büyükşehir Belediyesi başkan adaylarını açıklama cesaretinde bulundular. Ayrıca bu açıklamayla, ittifakı delmeleri sebebiyle İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e de “geçmiş olsun” dileklerimizi iletiyoruz. Her zaman Millet İttifakı’ndan bahsediyorlar. Ama bu fevri açıklamalarla, Millet İttifakı’nın olmadığını herkese gösterdiler. Meral Hanım açısından zor bir süreç olacaktır. Bunu nasıl değerlendirecektir bilinmez. İYİ Parti de bazı adaylarını onlara hiç danışmadan açıklayabilir. Bu süreci nasıl yöneteceklerini merak ediyoruz. Kamuoyunda gördü ki, kendi aralarında ittifak sorunu yaşıyorlar. Önümüzdeki dönemde bu ittifakla ilgili sıkıntıları sürekli göreceğiz gibi geliyor” diye konuştu.

    Cumhur İttifakı’nın etle tırnak gibi olduğunu, bunun hem genelde hem yerelde güzel hizmetlere vesile olduğunu hatırlatan Davut Gürkan, “Cumhur İttifakı’nda birçok kararı ortak olarak alıyoruz. Bir çok konuda fikir alışverişinde bulunuluyor. Bursa’da seçimlere 3 yıl olmasına rağmen, ilçe belediyelerimizden başlayarak güzel bir organizasyon halinde bunu yönetiyoruz. Bütün belediye başkanlarıyla istişarelerde seçim vaatlerimizin yerine getirilmesi konusunda hassasiyet gösteriyoruz. Önümüzdeki dönemde ise, neler yapabileceğimizin planlarını gerçekleştiriyoruz. Bursa halkına katkı sağlayabilecek projelerin gerçekleştirilmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Bunu başarabilmek içinde genel merkez bütçesinden ciddi manada destekler alıyoruz. Bunlardan bazıları, Bursa Şehir Hastanesi’ne kadar giden raylı sistem ki 1,6 milyon liraya mal olacaktır. Ayrıca Bursa Hanlar Bölgesinin kamulaştırma kararını mutlulukla karşıladık. Vizyon projelerimizi sundukça, halkımızın teveccühünü almak için elimizden gelen gayreti göstereceğiz” dedi.

    Pandemi dolayısıyla tüm dünyanın zorlu bir süreçten geçtiğini, Türkiye’nin dünyaya örnek çalışmalara imza attığını kaydeden Ak Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, “Genel itibariyle devletimizin vermiş olduğu desteklere baktığımızda, Türkiye genelinde 60 milyardan fazla bir destek sağlandı. Bu meblağın 3 milyar 203 milyonu Bursa’ya verilmiştir. Yaklaşık 2 milyar lirası kısa çalışma ödeneğine denk gelmektedir. 410 milyon civarında da nakit ödeme desteği, 282 milyon civarında da işsizlik ödeneği ödenmiştir. Bu hakikaten güzel bir şeydir. Salgının yükselme dönemine girdiğimiz şu dönemlerde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Nisan, Mayıs ve Haziran aylarını kapsayacak olan kısa çalışma ödeneğini açıklaması bizleri sevindirdi. Çünkü Bursa bir sanayi kentidir. Hem genel bütçeye ve istihdama katkısına baktığımızda Bursa’nın önemli bir konumda olduğunu görüyoruz. İnşallah bu desteklerle sanayimiz, hizmet sektörümüz nefes alacaktır” şeklinde konuştu.

  • CHP’li Sarıbal: Çay üreticisini mağdur etmeyin

    CHP’li Sarıbal: Çay üreticisini mağdur etmeyin

    Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, çay hasadına kısa bir süre kaldığını belirterek, çay alım fiyatı belirlenirken çiftçinin mağdur edilmemesi çağrısında bulundu. Sarıbal, “Tarım Bakanlığı, Ziraat Odası, bölgedeki tarım sektör temsilcileri, sendikalar, çiftçiler, ÇAYKUR yetkilileri, özel sektör temsilcileri bir araya gelmeli. Maliyet artı refah payı üzerinden bir çay alım fiyatı belirlenmeli. Açıklanacak fiyat da mutlaka taban fiyat olmalı. Çay üreticisi mağdur edilmemeli” dedi.

    Çay alım fiyatı çiftçiyi mağdur etmemeli

    Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da pandemi koşullarında çay hasadının yapılacağını hatırlatan Sarıbal, çayın ülkemiz için önemini şu sözlerle dile getirdi: “Türkiye’de 80 yıldır çay kültürü oluşmuş durumda. 784 bin dönümde çay üretimi yapılmaktadır. Yılda 1 milyon 500 bin ton civarında yaş çay üretilmekte. 2020 yılı verilerine göre 270 bin ton ile 280 bin ton arasında kuru çay üretimimiz var. Çay 84 milyon insanımızı ilgilendiren bir ürün. Çay, halkımızın sudan sonra en çok tükettiği içecek. Kişi başına 3,5 kilogram çay tüketimi ile dünya birincisiyiz. Çayın ülkemizdeki hasadı 4-5 ayda yapılıyor. Ülkemizde yetişen çay dünyanın en kaliteli çaylarından biridir.”

    Açıklanacak fiyat taban fiyat olmalı.

    Sarıbal, geçen yıl üreticilerin 4 liradan olmasını talep ettikleri yaş çay alım fiyatının 3 lira 27 kuruş olarak belirlendiğini hatırlattı. Kilo başına verilen 13 kuruş prim desteğinin ise hasattan 8 ay sonra 2021 yılının nisan ayında verildiğini söyledi.

    Açıklanan fiyatın ‘tavsiye alım fiyatı’ olduğuna dikkati çeken Sarıbal, “ÇAYKUR üretilen ürünün yüzde 50’sini alırken, geri kalanını özel sektör alıyor. Özel sektör açıklanan tavsiye fiyatının çok altında ürün alıyor. 2 lira 60 kuruş, 2 lira 70 kuruşa, 2 lira 80 kuruşa çay aldı özel sektör. Çiftçi 3 lira 40 kuruştan vermesi gereken çayını 2 lira 60 kuruştan vermek zorunda kaldı. Çiftçi zarar etti” dedi.

    Bu yıl bütün girdilerin arttığını vurgulayan Sarıbal, yaş çay alım fiyatının, girdi maliyetleri hesaplanarak ve çiftçinin refah payı eklenerek belirlenmesini istedi. Sarıbal şunları söyledi:

    Gübre %80 arttı

    “Çay toplama yevmiyesi yüzde 30 arttı. Valilik 200 lira açıkladı ama yıllardır valiliğin açıkladığı fiyat uygulanmadı, bu yıl da bu fiyat uygulanmayacak. Yevmiyeler 250-300 lirayı bulacak. Taşıması, filesi, çayla ilgili çok alanda fiyatlar arttı.

    Çay çiftçisinin çayda en çok kullandığı iki gübreden biri olan %26 Nitrat’ın tonu geçen yıl bin 400 lira ile bin 500 iken bu yıl 2 bin 500 liraya çıktı. Artış yüzde 80.

    Bir başka çok kullanılan gübre olan ÜRE ise tonu 2 bin liradan 3 bin 500 ile 3 bin 700 lira, 3 bin 800 liraya çıktı. ÜRE gübresindeki artış da yüzde 80.

    Şimdi çay fiyatı açıklarken bu girdilerin dikkate alınması gerekir. İşçilik, gübre ve bakım girdileri yani budama, temizlik, taşıma girdileri dikkate alınmalı.

    Bütün bu girdiler hesaba katılarak ve çiftçinin refah payı eklenerek bir çay fiyatı açıklanmalı. Bu fiyatı belirlerken de Tarım Bakanlığı, Ziraat Odası, bölgedeki tarım sektör temsilcileri, sendikalar, çiftçiler, ÇAYKUR yetkilileri, özel sektör temsilcileri bir araya gelmeli. Maliyet artı refah payı üzerinden bir fiyat belirlenmeli.

    Yaş çayın kilosu için 4.5 lira diyen var, 5 lira diyen var 5.5 lira olsun diyen var. Bütün bu rakamların sahici olabilmesi için bir ekibin oluşması, bu grubun içinde çayın bileşenlerinin olması, bunların oturup çayın fiyatını belirlemeleri lazım. Açıklanacak fiyat referans, tavsiye fiyatı değil taban fiyat olmalı. Yoksa 10 lira da açıklansa çiftçi özel sektöre teslim olur. Özel sektör istediği fiyattan çay alır. Fiyata uyacak tek kurum ÇAYKUR olacaktır. O yüzden açıklanacak fiyat taban fiyat olmalıdır. Özel sektör de açıklanan fiyatın altında alım yapmamalıdır. Çay üreticisi mağdur edilmemelidir.”

    Çay piyasasında önemli bir kurum olan ÇAYKUR’un içinde bulunduğu duruma da değinen Sarıbal, şöyle devam etti:

    ÇAYKUR’un zararları

    “Bir İktisadi Devlet Teşekkülü olan ÇAYKUR, çay alanındaki en önemli kuruluştur. ÇAYKUR bünyesinde, 46 yaş çay işleme fabrikası ve 1 çay paketleme fabrikası bulunuyor. Ayrıca; 1 pazarlama ve üretim bölge müdürlüğü, 8 pazarlama bölge müdürlüğü, Anatamir Fabrikası, Atatürk Çay ve Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, 12 bin 541 çalışanı ve günde 9 bin 095 ton yaş çay işleme kapasitesi ile Türkiye’nin en büyük çay kuruluşudur. ÇAYKUR, Türkiye’de yetiştirilen çayın %50-55’ni satın almaktadır. ÇAYKUR tek başına çay sektörünün yüzde 50’sine hükmediyor. Ama buna rağmen zarar ediyor.

    Varlık Fonu’na devredilene kadar karda olan ÇAYKUR, Varlık Fonu’na devredildikten sürekli zarar etti. Fona devredildikten sonra maliyet giderleri satış giderlerinin üzerine çıkan ÇAYKUR, 2017’de 267 milyon, 2018’de 657 milyon, 2019’da 635 milyon ve 2020 yılında 547 milyon lira zarar açıkladı.

    ÇAYKUR bir yandan zarar ederken bir yandan da reklamlara milyonlar ödüyor. ÇAYKUR, çay tanıtımı yapmak üzere 30 Mart’ta bir film şirketiyle 700 bin liralık sözleşme yaptı.

    ÇAYKUR daha önce de pahalı reklam anlaşmalarıyla gündem olmuştu. 2019’da 11 milyon 86 bin 458 liralık reklam filmi, açık hava reklamı ve çay bardağı ödemesi yapan ÇAYKUR’un, 2020’nin Şubat ayında ise 15 günlük reklam yayını için 3 milyon 990 bin lira ödediği ortaya çıkmıştı.

    ÇAYKUR’un böylesine kötü yönetilmesi çay üretimini ve çiftçisini de olumsuz etkiliyor.”

    Çayda ithalatçıyız

    Uygulanan kötü politikalar sonucu ülkemizin 2006 yılından itibaren net çay ithalatçısı olduğunu belirten Sarıbal, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ‘tek adam keyfi yönetimi’ döneminde ithalat artarak devam etti. 2003’den bugüne kadar (Şubat 2021) AKP döneminde 163 bin ton çay ithalatına 394 milyon dolar ödeme yapılmıştır. Bu ithalat her yıl biraz daha artmaktadır” dedi.

    2018 yılında 15 bin 635 ton çay ithalatına 39 milyon dolar, 2019 yılında 18 bin 837 ton çay ithalatına 40 milyon dolar ödendiğini aktaran Sarıbal, “2020 yılında 22 bin 500 ton çay ithalatı ile Cumhuriyet dönemi ithalat rekoru kırıldı. Bu ithalata 46 milyon dolar ödendi. Tek adam keyfi yönetiminin yürürlükte olduğu 2018-2021 yılları arasında 61 bin ton çay ithalatına 133 milyon dolar ödendi. 2021 yılının Ocak ve Şubat aylarında ise 4 bin ton çay ithalatına 9 milyon dolar para ödendi” diye konuştu.

    Gübre desteği verilmeli

    Sarıbal, konuşmasının sonunda çay için hayata geçirilmesi gereken uygulamaları ise şöyle sıraladı:

    • “Bu arada ÇAYKUR Varlık Fonundan çıkarılarak liyakat sahibi kişilerce yönetilmesi sağlanmalı.
    • Çay için gübre desteği hızlıca hayata geçirilmelidir. Her yıl, gübre fiyatının artışına uygun olarak, gübre desteği arttırılmalı.
    • Prim destekleri hasattan sonra 2 ay içinde verilmeli.
    • Çaydaki fire uygulaması mağduriyetlere neden oluyor, bu yeniden gözden geçirilmeli.
    • Alım yerlerinde kota ve kontenjanda esneklik yaratılmalı.
    • Organik tarım, iyi tarım desteği sağlanmalı. Satışında kolaylıklar sağlanmalı.”

     

  • Menderes benzetmesine suç duyurusu

    Menderes benzetmesine suç duyurusu

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Adnan Menderes benzetmesi nedeniyle CHP’li Engin Altay hakkında suç duyurusunda bulundu.

    CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik Menderes benzetmesi tepki çekti.

    Konuyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan, Altay hakkında suç duyurusunda bulundu.

    RTÜK’TEN İNCELEME

    Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) da Engin Altay’ın tepki çeken sözleri nedeniyle televizyon programı hakkında inceleme başlattı.

    RTÜK’ün sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, “Bir yayın kuruluşunda CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın açıklamaları nedeni ile 6112 sayılı Kanun’un yayın ilkeleri çerçevesinde inceleme başlatılmıştır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.” ifadelerine yer verildi.

    Altay söz konusu videoda, merhum Başbakan Adnan Menderes’in “dinci odaklara yüz verdiğini, ardından Atatürk’ü koruma kanunu yapmak zorunda kaldığını” iddia ederek, “Umarım Erdoğan’ın da sonu benzemesin Menderes’e..” değerlendirmesinde bulunuyor.

  • CHP’li Sarıbal: Çiftçi borçları katlanarak büyüyor

    CHP’li Sarıbal: Çiftçi borçları katlanarak büyüyor

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, çiftçinin sadece bankalara olan borçlarının son bir yılda 22 milyar artarak toplamda 137 milyar liraya ulaştığını belirterek, “Çiftçinin bu borcun altından kalkma, bu borcu ödeme şansı yok. Çiftçinin hem bankalar hem de Tarım Kredi Kooperatifine olan borçları, faizleri silinerek uzun vadeli yapılandırılmalı” dedi.

    Sarıbal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, pandemi sürecinde bütün ülkelerin çiftçisine destek olurken ülkemizde gündeme getirilen hiçbir destek programına çiftçilerin dahil edilmediğini söyledi. Bütün olumsuz koşullara rağmen üretime devam eden çiftçi, ürettiğinden para kazanamadığı için borçlarını çeviremediğini ve borç yükü altında ezildiğini kaydeden Sarıbal, “Artan borç yükü nedeniyle çiftçinin tarlasına, bağına, bahçesine, evine, traktörüne, hayvanına haciz geliyor. Borç yükü altında ezilen çiftçilerimizden bazıları bunalıma sürüklenerek intihar ediyor. Son olarak İzmir Torbalı’da 46 yaşında 3 çocuk babası çiftçi Basri Yıldırım, elinde avucunda ne varsa sattığı halde borçlarını bitiremeyince, canına kıydı” dedi.

    Ödeme imkanı yok

    “Tarım kesimi yüzde 4.8 büyüdü diyorlar. Doğru ama çiftçinin borcu da büyüdü. Çiftçi borçları artık dayanılmaz bir hal aldı” diyen Sarıbal, şöyle devam etti:

    “2002 yılında 2 milyon 800 bin çiftçinin bankalara olan toplam borcu 2.4 milyar liraydı. Çiftçi sayısı bugün 2 milyon 100 bin civarına düşmüş durumda. 21 Şubat 2021 tarihli BDDK verilerine göre çiftçilerimizin sadece bankalara olan toplam borcu 137 milyar lira oldu. Çiftçinin son bir ayda 3 milyar, son bir yılda ise 22 milyar arttı. Banka borçlarının yanında çiftçilerimizin Tarım Kredi Kooperatifine olan borcu ise 9 milyar lira. Resmi toplam borç miktarı 146 milyar lira. Bankalara olan 5 milyar lira, Tarım Kredi Kooperatifine olan yaklaşık 1 milyar lira, toplamda 6 milyar lira borç ise şu anda takipte. Tarım kesimi büyüyor ise çiftçi neden borcunu ödeyemiyor. Çiftçilerimizin her ay katlanarak artan bu borçları ödeme imkanı yoktur.”

    Çiftçilerin borç yapılandırma taleplerine kulak tıkayan AKP yönetiminin, gelen baskılar üzerine şimdi Tarım Kredi Kooperatifine olan ve takibe düşen borçlarını yapılandırmak için TBMM’ye verilen torba kanun teklifine ek yaptığını hatırlatan Sarıbal, getirilen düzenleme çiftçinin borçlarını yapılandırmak şöyle dursun, uygulanan ‘tefeci faizi’ nedeniyle borçlarını arttıracağını söyledi.

    Altın madeni

    2008 yılında Tarım Kredi Kooperatifi iştiraki olan GÜBRETAŞ’a ait bir maden sahasının yaşanan anlaşmazlık sonrası yeniden Tarım Kredi Kooperatifi’ne geçtiğini aktaran Sarıbal, “6 milyar dolarlık bir altın madeni rezervi olduğu söylenen madenin işletmesi için Ziraat Bankası ile kredi anlaşması yapıldı. Tarım Kredi Kooperatifi bir tarım kuruluşu. Ortakları çiftçiler. 6 milyar dolarlık altın rezervi olan Tarım Kredi Kooperatifi ortağı olan çiftçilerin borç sorununa çözüm bulabilir. Kullandırdığı kredileri çiftçileri mağdur etmeyecek şekilde uygun faiz oranları ve taksitlerle tahsil edebilir” diye konuştu.

    Sarıbal, çiftçinin Tarım Kredi ve bankalara olan tüm borçlarının faizlerinin silinerek, kalan anaparanın da çiftçinin gelirine göre en az 5 yıl ve faizsiz yapılandırılması gerektiğini söyledi.

    Göz boyama

    Basın toplantısında çiftçilerden soğan ve patates alımı uygulamasını da değerlendiren CHP’li Sarıbal, “Çok geç alınmış bir karar. Çiftçinin patatesi ve soğanı büyük oranda maliyetlerin altında satıldı. Kalanların büyük çoğunluğu ise çürüdü. Ülkemizde 5 milyon tona civarında patates üretiliyor. Alınacak miktar ise 300 bin ton civarında. Tamamen göz boyamaya dönük bir karar. Çiftçinin sorunlarını çözmekten uzak.

    Eğer bu konuda samimi iseler, eğer gerçekten üreticiye yardımcı olmak istiyorlar ise bugün Antalya, Karaman, Konya, Niğde, Isparta’da depolarda çürümeye terk edilen tonlarca elma var. Hükümet bu elmayı üretim ve depo maliyetleri karşılığında alıp vatandaşa dağıtabilir” dedi.

  • “128 milyar dolar nerede?” afişi Mudanya’da tekrar asıldı

    “128 milyar dolar nerede?” afişi Mudanya’da tekrar asıldı

    Cumhuriyet Halk Partisi Mudanya İlçe Başkanlığı tarafından billboardlara asıldıktan sonra akşam saatlerinde Savcılık kararıyla indirilen “128 Milyar Dolar Nerede?” sorusunun yer aldığı afiş, CHP İl Başkanı İsmet Karaca’nın Bursa milletvekilleriyle birlikte yaptığı basın açıklamasının ardından yeniden yerine asıldı.

    CHP İl Başkanı İsmet Karaca afişin indirildiği Mudanya-Güzelyalı kavşağında; CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık ve Bursa Milletvekilleri Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Orhan Sarıbal, Erkan Aydın ve Yüksel Özkan’ın yanı sıra 17 ilçe başkanı, belediye meclisi üyeleri, Kadın ve Gençlik Kolları üyelerinin de katıldığı basın açıklaması yaptı. Açıklamanın hemen başında, “128 Milyar Dolar Nerede” yazılı afiş yeniden billboarda asıldı.

    İl Başkanı İsmet Karaca’nın, afişi yerine astıktan sonra yaptığı açıklamadan satır başları şöyle:

    “İndirilen afişimizi tekrar astık. Uzun zamandır tüm CHP kadroları soru soruyor, 128 milyar dolar nerede? Bu ülkede pazardan atılan sebzeyle geçimini sağlayan insanlar varken, kısa çalışma ödeneği vermez duruma düşmüşken, tüyü bitmemiş yetimin hakkını hesabını sormak bizlerin en birinci görevi. Biz 128 milyar dolara nerede dedikçe yetkililer rahatsızlık duyuyorlar. Biz soruları sorduk, birileri bundan rahatsızlık duruyor.”

    “BURSA’NIN TAMAMINDA BU AFİŞLERİ BİLLBOARDLARA ASACAĞIZ”

    “CHP’li belediyelerin afişlerle ilgisi yok. Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu örgütlere talimat gönderdi. Ben de gelen talimatı ilçe başkanlıklarına gönderdim. Bursanın tamamında billboardlara çıkacağız. Aynı billdboardı yasa gereğiyle, parasını veren herkes kullanıyor. AKP de kullandı. İlçe başkanımız başvursunu yaptı makbuzu var. 1 hafta bizim. Cuma akşam saatlerinde billboardlara çıkan afiş, AKP Mudanya ilçe başkanının şikayetiyle jet hızıyla sökülüyor. Bu afiş kalsaydı birkaç bin yurttaşımız görecekti ama sayelerinde bütün Türkiye gördü. Dünya gündemine girdi. 128 milyar dolar nerede?”

    “AKP İLÇE BAŞKANI COVİD VE EVDE YATIYOR. NASIL YAPMIŞ ŞİKAYETİ”

    “Afiş söküldükten kısa bir süre sonra ilçe başkanlarımız, Bursa’da bulunan 4 milletvekilimiz ve hukukçu arkadaşlarımızla ilçe Emniyet Müdürlüğü’ne gittik. Afiş indirme kararının örneğinin verilmesini istedik. Kolluk güçleri yapacakları bir şey olmadığını belirterek Savcılığa gitmemimizi istedi. Savcıya ulaşamadık. Dört milletvekili, il başkanı, ilçe başkanları, nöbetçi savcıya ulaşamıyoruz. Adliyeye gittik. Mudanyada Adliyesi kapalı. Gece boyunca savcıya ulaşamadık. Ertesi gün gittik gördük ki, Mudanya AKP ilçe başkanı şikayet etmiş. AKP ilçe başkanı Covid-19 pozitif olmuş. Allah şifa versin. Eğer Covid19 iken sokağa çıktıysa, hakkında işlem yapılması gerekiyor. Eğer kendi savcıya gitmediyse, nasıl şikayet etti. Dosyada vekalet yok. Biz de HSYK’ya suç duyurusundan bulunuyoruz. Dosyada bütün ayrıntılar var. Bu ülkede yaşıyorsak hepimiz eşit haklara sahibiz. Eğer koronalıyken sokağa çıktıysa, işlem yapılması gerkeiyor. Eğer çıkmadıysa, şikayetin Savcılığa bu şikayetin nasıl yapıldığının açıklanması gerekiyor. Telefonun kayıtlarının dosyada bulunmasını istedik. Hukuk kırıntısı varsa bu konu açıklığa kavuşacak. Cumartesi günü mudanya da adalet tatile çıkmıştır.”

    “BU AFİŞ KALDIRILIRSA,YİNE İTİRAZ EDECEĞİZ”

    “Biz zorbalık peşinde değiliz. Bu ülke bizim. Kanunlara aykırı işlerin arayışı içinde de değiliz. Biz demokratik haklarımızı arıyoruz. Bunu Türkiye’ye göstermek istiyoruz. 128 milyar dolar nerede? Bunu kim buharlaştırdı. Tekrar kaldırılırsa itirazımızı yine yapacağız. Parası ödendi, bir hafta bu billboard bizim.”