Etiket: chp

  • CHP’li Sarıbal: İktidar üreticiye yalan söyledi

    CHP’li Sarıbal: İktidar üreticiye yalan söyledi

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, hükümet yetkililerinin pandeminin başladığı tarihte çiftçiye “üretin, ürününüz tarlada kalmaz gerekirse devlet alır” dediğini belirterek, “Onlar söz verdi, çiftçi gereğini yaptı. Çiftçi sözünü yerine getirdi ama ikisi sözünü tutmadı. Çiftçinin tarlada, depoda kaldı. Şu anda patates depolarda çürüyor. Hükümet halka sözünü tutmamıştır, halka yalan söylemiştir” dedi.

    Sarıbal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Covid-19 tedbirleri nedeniyle yeni yasaklar uygulanmaya başlandığını, marketlerin açık olduğunu ama halk pazarlarının kapalı kalacağını hatırlatarak, bu kararın yeniden gözden geçirilmesini istedi. Sarıbal, “Yüzbinlerce pazarcı var bu ülkede. Pazarcılar tezgahlarını açamazsa yeterli tarım ürünü satılamayacak, ürün fiyatları daha da artacak, çiftçi hallere daha az ürün göndermek zorunda kalacak. Pazarcıların mutlaka tezgahlarını açmasını sağlamak lazım. Pazarlar açık hava ve sosyal mesafe korunabilir. Pazarlardaki risk marketler kadar yüksek değil” diye konuştu.

    AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1. Su Şurası tanıtımında bazı rakamlar vererek tarımın çok iyi durumda olduğunu savunduğunu hatırlatan Sarıbal, rakamları eğip bükerek gerçeklerin gizlenemeyeceğini belirterek, şöyle devam etti:

    Devletin rakamları

    “Size Devlete ait bazı rakamları açıklamak isterim. AKP iktidarları döneminde, 35 milyon tarım alanı üretimden çıktı. Aynı dönemde 654 bin çiftçi üretimden ayrıldı. AKP öncesinde tarımın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içindeki payı %10.2 iken 2020 yılında bu oran %6.6’ya düştü. Olması gereken tarımsal hâsıla 515 milyar iken bugün 333 milyar lira. 2002 yılında tarım sektörünün istihdam içindeki payı %35 ve 7.5 milyon insan tarımda çalışıyordu. 2020 yılında ise tarımın istihdam içindeki payı %18’e, çalışan sayısı ise 4.7 milyon kişiye düştü. AKP döneminde tarım sektöründe çalışan 2 milyon 700 kişi işsiz kaldı. AKP iktidara gelmeden önce 2002 yılında 2 milyon 600 bin çiftçinin sadece bankalara olan borcu 2 milyar 400 milyon lira iken 2020 yılında çiftçi sayısı 2 milyon 100 bine düştü. Çiftçinin borcu ise 134 milyar liraya çıktı. Yani verilen destek işe yaramamış, destek değil köstek olmuş. Çünkü verilen desteğin bir amacı olur. Çiftçinin refahını arttırır. Yeni tarım planlaması sağlar. Verilen destekler bunların hiçbirini sağlamamış durumda.

    Üreterek kaybetme modeli

    AKP Türkiye’ye yeni bir model getirdi. Üreterek kaybeden, zarar eden, çöken, göç eden, üretirken yoksullaşan, zengin topraklarda kendi toprağının bekçisi olan yeni bir model. Bu modelin adın AKP üretmez, ithal eder modeli. Bu kadar acımasız bir model.”

    Çiftçinin Tarım Kredi Kooperatifi’ne olan borçlarının Covid nedeniyle ertelenen haciz işlemlerinin 1 Nisan 2021 tarihi itibariyle yeniden başlayacağını hatırlatan Sarıbal, “Haciz işlemleri Covid nedeniyle ertelenmişti. Covid bitti mi? Bitmedi. Daha da şiddetlenerek sürüyor. Bu mevsimde çiftçi hangi üründen para kazanacak da borcunu ödeyecek? Gübre %80 zam aldı. Dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyor çiftçi. Tarım ilacı derseniz her gün zam geliyor. Elektrik son iki yılda %110 zam aldı. Su fiyatı son iki yılda %100’ün üzerinde arttı. Bu koşullarda çiftçi borçlarını nasıl ödeyecek?” görüşlerini dile getirdi.

    173 büyük firmanın milyarlarca liralık borçlarının yapılandırıldığını ama üretim yapan çiftçinin borçlarının bir türlü yapılandırılmadığını belirten Sarıbal, “Çiftçiye ne haliniz varsa görün deniliyor” dedi.

     

     

  • Kılıçdaroğlu: Siyasi partilerin kapatılması ve sonlandırılması gibi bir süreci bırakmak zorundayız

    Kılıçdaroğlu: Siyasi partilerin kapatılması ve sonlandırılması gibi bir süreci bırakmak zorundayız

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Halkın desteğini alan siyasi parti yaşar, halkın desteğini almayan siyasi partiler tarihin çöp sepetine atılırlar. Dolayısıyla biz siyasi partilerin kapatılması, siyasi partilerin sonlandırılması gibi bir süreci bırakmak zorundayız, eğer demokrasiyi savunuyorsak” ifadelerini kullandı

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Tekirdağ İl Başkanlığı’nda yaptığı konuşmada, “Kurtuluş mücadelesinin önsözü” olması, “Mustafa Kemal Atatürk’ün tarih sahnesine güçlü şekilde çıkması” ve “egemen güçlere karşı ortak mücadeleyi sergilemesi” bakımından Çanakkale Zaferi’nin çok önemli olduğunu vurguladı.

    Vatan uğruna mücadele eden şehit ve gazileri minnetle andığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Bu konuda toplum olarak her yıl Çanakkale’yi anmamız, aslında bir anlamda onlara duyduğumuz minnetin gelecek kuşaklara devredilmesini sağlamaktır. Bir başarıyı aldık, bu başarıyı gelecek kuşaklara da aktaracağız” dedi.

    Özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin, Çanakkale Savaşı’yla belleklere kazındığına işaret eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

    “Biz kendi bayrağımızın altında özgürce yaşamak istiyoruz. Bu savaşı verenler aynı zamanda Milli Kurtuluş Savaşı’nı verenlerdir. Hala Mustafa Kemal Atatürk’ün bağımsızlık şiarını yeterince bilmeyen kadrolar vardır. Şu gerçeği herkesin çok iyi bilmesi gerekir. Atatürkçülüğün iki temel ayağı vardır. Birincisi siyasi bağımsızlıktır. İkincisi ekonomik bağımsızlıktır.

    Ve Mustafa Kemal şunu söyler. Onun sözleriyle ifade edeyim. ‘Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir’ der. Bayrağımın altında özgürce yaşamak istiyorum. Ama yine Mustafa Kemal Atatürk söyler ‘Savaş meydanlarında kazanılan zaferler ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça siyasi bağımsızlığınızı koruyamazsınız’. Onun içindir ki Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları kazandıkları siyasi bağımsızlığı ekonomik bağımsızlıkla taçlandırmak için Osmanlı’nın kaybettiği sanayi devrimini yeniden yakalamak zorunda kalmışlardır ve yakalamışlardır.”

    ‘Gün, birlik günü’

    Milli Mücadele’yi verenlerin ekonomik kalkınma ve büyümeyi de beraberinde sağladıklarını belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Osmanlının borcunu son kuruşuna kadar ödediler. Düyun-u Umumiye İdaresi’ni kapattılar. Acaba genç kuşaklarımız şu gerçeği biliyor mu? Yabancıların elindeki Düyun-u Umumiye İdaresi yani Borçlar Genel Müdürlüğü o genel müdürlükte çalışan personel sayısı, Osmanlı’nın Maliye Bakanlığında çalışan personel sayısından fazlaydı. Toplanan vergilerin kaderini, yapılacak yatırımların kaderini belirleyen Düyun-u Umumiye İdaresi’ydi. Yabancıların idaresiydi. Gençlerimize gerçek tarihi anlatmalıyız.

    Bu binada oluşturulacak politikalar, yani CHP il merkezlerinde, ilçe merkezlerinde oluşturulacak politikalar, tarihimizin iz düşümü olmak zorundadır. Aynı iz düşümden geleceğe bakmak zorundayız. O nedenle Mustafa Kemal Atatürk hedef olarak çağdaş uygarlığı yakalamak ve aşmayı göstermiştir. Ve bizler bunu yapmak zorundayız. Bunu başarmak zorundayız. Tarihin bize yüklediği böyle bir sorumluk var. Bu tarihi sorumluluk içinde hareket etmek zorundayız.”

    Kılıçdaroğlu, gününün ayrışma günü değil beraber olma ve ekonomik bağımsızlığını yeniden sağlama günü olduğunu vurguladı.

    ‘Bağımsızlıktan herkes sorumlu’

    Ülkenin bağımsızlığından herkesin sorumlu olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

    “Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir. Kimliklerimiz farklı olabilir. İnançlarımız farklı olabilir. Yaşam tarzlarımız farklı olabilir ama ülkenin bağımsızlığından hepimiz sorumluyuz. Çocuklarımıza her yönüyle bağımsız, onurlu bir Türkiye’yi bırakmak zorundayız. Milli Kurtuluş Savaşı’nın hangi koşullarda verildiğini biliyoruz. Dolayısıyla bizlerin üzerine düşen tarihi bir sorumluluk var. CHP’lilerin üzerine düşen tarihi bir sorumluluk var. Cumhuriyeti kuranlar başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları demokrasiyi de inşa etmek istediler. Çok partili hayatı getirmek istediler. Bunun da mücadelesini verdiler. Girişimlerde bulundular. Ama olmadı.

    Sonra onun arkadaşı, İnönü Savaşları’nın kahramanı İsmet İnönü çok partili yaşama geçirdi bu ülkeyi. Demokraside en büyük adımı attı. Ama bir şey daha yaptı. Dünya siyaset tarihinde ender rastlanan bir şeyi yaptı. Savaş meydanlarının kahramanı, dönemin Milli Şefi İnönü seçimi kaybettiğinde getirip rakibine ‘buyurun gelin devleti siz yöneteceksiniz’ dedi. Yürüyerek evine gitti. Tarihte yoktur böyle bir şey. Demokrasiye inananlar ancak bunu yaparlar. Dolayısıyla iktidarda kalmak için her türlü numarayı çevirip, acaba nasıl olur da iktidarda kalmanın yollarını ararım diyenler bu ülkeye katkıda bulunamazlar, demokrasilerine katkıda bulunamazlar.”

    Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır

    Demokrasiyi savunmanın özgürlüğü savunmak demek olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şu görüşleri paylaştı:

    “Anayasa ‘siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır’ diyor. Ne demektir, siyasi, ekonomik, toplumsal görüşleri, her siyasi parti kendisine göre yorumlar ve kamuoyuyla paylaşır. Halkın desteğini alan siyasi parti yaşar, halkın desteğini almayan siyasi partiler tarihin çöp sepetine atılırlar. Dolayısıyla biz siyasi partilerin kapatılması, siyasi partilerin sonlandırılması gibi bir süreci bırakmak zorundayız, eğer demokrasiyi savunuyorsak.

    Bizim partimiz de kapatıldı. Bizim eskiden Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda bütün illerde ve ilçelerde binalarımız vardı. Mal varlıklarımıza el kondu. Arşivlerimize el kondu. Binalarımıza el kondu. Ama biz demokrasi mücadelesinden vazgeçmedik. Demokrasiyi savunmak farklı bir şeydir. Demokrasiyi savunmak insan haklarını savunmak demektir. Demokrasiyi savunmak özgürlüğü savunmak demektir. Demokrasiyi savunmak can ve mal güvenliğini sağlamak demektir. Demokrasiyi savunmak insana saygı duymak demektir. Demokrasiyi savunmak, benim gibi düşünmeyen insanın, düşüncesini özgürce söyleyebileceği bir rejimi savunmaktır. Demokrasiyi savunmak, milli iradeyi savunmak demektir. Demokrasiyi savunmak, ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ cümlesini savunmak demektir.”

    ‘Kutuplaşma kavga getirir’

    Kılıçdaroğlu, bugün inanç üzerinden siyaset yapılmasının siyaset önündeki en büyük sorun olduğunu belirtti.

    Kimlik üzerinden, yaşam tarzı üzerinden, inanç üzerinden siyaset yapmanın yanlış olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, “Kimlik üzerinden, yaşam tarzı üzerinden, inanç üzerinden siyaset yaptığınızda toplumu kutuplaştırırsınız, toplumu kavga eder hale getirirsiniz. Demokraside bunlar olmaz. Normalde bunlar bütün demokrasilerde yasaktır. Ama bizim ülkemizde maalesef toplum ayrıştı, toplum bölündü. Sorumlusu ülkeyi yönetenlerdir” dedi.

    CHP olarak kimlik, yaşam tarzı ve inanç üzerinden siyaseti reddettiklerinin altını çizen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

    “Biz kuruluş felsefesine aynen bağlıyız. Kurucu felsefemiz neyse aynı felsefeyi çocuklarımıza göstermek ve öğretmek zorundayız. Ülkenin birliği ve bütünlüğü, bizim için her şeyden önemlidir. Bayrağımıza saygı her şeyden önemlidir. Siyaseti bu zeminde yapmak zorundayız. Siyaseti böyle geliştirmek zorundayız. Peki biz nasıl bir siyaset düşünüyoruz? Madem bir il binasındayız, maden CHP’liyiz nasıl bir siyaset düşünüyoruz? Kimlik üzerinden mi, yaşam tarzı üzerinden mi, inançlar üzerinden mi? Hayır bunları reddediyoruz. Biz sosyal kimlikler üzerinden siyaset yapıyoruz. Ne demek sosyal kimlikler. Emekliler, bir sosyal kimliktir. Bütün emeklilerin hakkını savunuyoruz, hangi partiden, hangi kimlikten, hangi inançtan olursa olsun her emekli bilmelidir ki CHP bizi savunuyor. İşsizlik de bir sosyal kimlik midir? Evet sosyal kimliktir. Biz işsizlik sorununa çözüm bulunmalı derken, kişinin kimliğine bakıyor muyuz, inancına bakıyor muyuz, yaşam tarzına bakıyor muyuz, hangi partiden diye bakıyor muyuz? Hayır. Ne diyoruz, ‘CHP olarak işsizlik sorununu çözeceğiz’.

    Çiftçileri ayrıştırıyor muyuz, bölüyor muyuz? Doğulu, batılı, kuzeyli, güneyli diye ayırıyor muyuz? Hayır. Bu ülkede üreten, alın teri döken bütün çiftçilerin hakkını savunuyoruz. Apartman görevlileri bize hizmet eden insanlar. Ayırıyor muyuz onları, senin inancın ne kardeşim, kimliğin ne kardeşim, yaşam tarzın ne kardeşim? Hayır. Ne diyoruz, apartman görevlisiysen sorunun varsa bu sorunu çözeceğiz. Kamyon şoförleri, minibüs şoförleri, servisçiler… Biz, sosyal kimlikler üzerinden ve o sosyal kimliğe sahip insanların yaşadıkları sorunların çözümü üzerinden siyaset yapıyoruz. Bizi diğerlerinden ayıran temel nokta budur.”

    Kılıçdaroğlu, kimseyi ayrıştırmadan siyaset yapma mirasının kendilerine Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarından, partilerinin kuruluş felsefesinden kaldığını aktardı.

    ‘Sıradan bir parti değiliz’

    CHP’nin sıradan bir parti olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyet Halk Partisi avukat bürolarında hazırlanan bir dilekçeyle kurulan bir parti değildir, savaş meydanlarında kurulan bir partidir, sıradan bir parti değildir” dedi.

    CHP’nin dünyanın en köklü partisi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

    “CHP, çağın değişimlerine ayak uyduran bir partidir. Çağdaş uygarlığı yakalamak için mücadele eden bir partidir. Bakınız Türkiye Cumhuriyeti tarihine 100’lerce 1000’lerce parti kurulmuştur, ayakta kalan kaç kişidir. CHP bir lider partisi de değildir. Çağdaş demokrasiyi hedeflemiş bir kitle, halkın partisidir, halk partisidir.

    O nedenle tarihin yüklediği sorumluluk var, bunun gereğini yapacağız. Toplumu aydınlatacağız, kutuplaştırmadan, kavga dilini kullanmadan herkesi kucaklayarak. Sorunu olan kim olursa olsun yanında olacağız. Bize oy versin ya da vermesin yanında olacağız. Sorununu çözünceye kadar onunla birlikte olacağız. Bize yakışan da budur zaten. Biz, bize yakışanı yapacağız.”

  • Sarıbal: Reform paketinde çiftçi yok gözden çıkarılmış

    Sarıbal: Reform paketinde çiftçi yok gözden çıkarılmış

    Ekonomide Reform Paketi’ni değerlendiren CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, “AKP’nin gündeminde çiftçinin, tarımın olmadığı bir kez daha ortaya çıktı. Pandeminin başında açıklanan İstikrar Kalkanı Paketinde çiftçiye 1 kuruş bile destek vermeyen AKP yönetimi son açıkladığı Reform Paketi’nde de yine çiftçiye bir kelime bile yer vermemiş. AKP tarımı da çiftçiyi de gözden çıkarmış” dedi.

    AK Parti’nin 19 yıllık iktidarı döneminde 23 farklı ekonomi paketi açıkladığını kaydeden Sarıbal, “Açıklanan paketlerin ülke ekonomisine bir katkısının olmadığının farkındayız. Ama kâğıt üstünde bile olsa çiftçinin açıklanan paketlerden dışlanması bize AKP için çiftçinin yok hükmünde olduğunun en bariz göstergesi” diye konuştu.

    Sarıbal, konuya ilişkin şu görüşleri dile getirdi:

    “Geçen yıl pandeminin başında, ülkelerin tarımsal üretimin önemine vurgu yaparak çiftçisine destek olduğu bir dönemde, bütün kesimlere destek amacıyla ‘İstikrar Kalkanı Paketi’ açıklandı. Çiftçiye 1 kuruş verilmedi. Şimdi de Ekonomide Reform Paketi açıkladılar yine çiftçi yok.

    AKP döneminde tarım tam bir çöküş yaşarken, iki yıldır uygulanmakta olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde ise tarımdaki veriler daha da kötüleşmeye başladı. Tarım Bağ-Kur’lu sayısı Haziran 2018 tarihinde 690 bin kişi iken 147 bin kişi azalarak Aralık 2020 tarihinde 547 bin kişiye düştü. Yine aynı dönemlerde tarımda çalışan sigortalı 47 bin kişi iken bugün 31 bin kişiye düştü.

    Tüm bunlar yetmezmiş gibi çiftçinin Haziran 2018 tarihinde bankalara borcu 96,9 milyar TL iken 33,6 milyar lira artarak 130,5 milyar liraya ulaştı. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde çiftçinin borcu %32 arttı.

    Çiftçi üretimden çıkıyor

    Çiftçi üretimden kaçıyor, köyünü, tarlasını terk ediyor, borcu artıyor buna karşın AKP döneminde ithalat rekorları hız kesmiyor. Canlı hayvandan, buğdaya, arpa, mısır, pamuk, soya, mercimeğe kadar ülkemizde üretilmesi mümkün tüm ürünlerde ya dünya rekoru kırıyoruz ya da Cumhuriyet döneminin ithalat rekoru kırıyoruz.

    Çiftçi hayatından memnunsa neden çiftçiliği bıraksın, para kazanıyorsa neden kredi kullansın. Çiftçi borç ve hacizlerle boğuşurken açıklanan son pakette çiftçinin sorununa yönelik tek bir çözüm yok.

    Bunun adı şudur; AKP ve Saray Rejimi ülke tarımını, ülke çiftçisini gözden çıkarmış. Ama anlamadıkları şey şu, düne kadar üretmek yerine daha ucuz diye ithalatı önemsiyorlardı. Devletin kaynakları ithalata akıtılıyordu. Ama şimdi ithalat üretmekten daha pahalı. Örneğin daha yeni Toprak Mahsulleri Ofisi mısır ithalatı için ihaleye çıktı. Çiftçiden tonunu 1350 liradan aldıkları mısırı şimdi 1800 liradan dışarıdan almaya çalışıyorlar. Buna rağmen çiftçiye gereken desteği vermiyorlar. Açıkladıkları “Reform”larda çiftçinin adını bile anmıyorlar.”

    Bakan başarısızlığını övgülerle kapatmaya çalışıyor

    Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin “Türkiye açısından her yüzyılın bir lideri vardır. Bu yüzyılın lideri de Recep Tayyip Erdoğan’dır” açıklamasını da eleştiren Sarıbal, “Tarım Bakanı, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dedikleri tek adam keyfi yönetiminde tarımda yaşanan başarısızlığı örtmek için Erdoğan’a övgüler düzüyor ama tarımdaki çöküş bu övgülerle kapanmayacak kadar büyük” dedi.

  • CHP’den istifa eden Sancar’a şantaj soruşturmasında 1’i polis 3 şüpheli tutuklandı

    CHP’den istifa eden Sancar’a şantaj soruşturmasında 1’i polis 3 şüpheli tutuklandı

    CHP’den istifa eden Denizli Milletvekili Teoman Sancar’a yönelik şantaj soruşturmasında gözaltına alınan 6 şüpheliden 5’i adliyeye sevk edildi. 1’i polis 3 şüpheli tutuklanırken, 2’si serbest bırakıldı. 1 şüpheli ise polisteki ifadesinin ardından salıverildi.

    CHP Denizli Milletvekili Teoman Sancar, 27 Şubat’ta Denizli Cumhuriyet Savcılığı’na giderek, kendisine şantaj yapıldığı gerekçesiyle şikayetçi oldu. Sancar, bir gün sonra da partisinden istifa etti. Sancar’ın şikayeti üzerine Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında Denizli İl Emniyet Müdürlüğü bünyesinde, şüphelilerin tespit edilip, yakalanması için özel ekip oluşturuldu. Gizlilik içinde yürütülen soruşturma kapsamında polis memuru Mustafa Bülent görev yaptığı Aydın’ın Kuşadası ilçesinde, kayınbiraderi Fatih Selamet ve Fatih Kintaş, Denizli’de yakalanıp, gözaltına alındı. Gözaltına alınan şüphelilere yardım ettikleri belirlenen 3 şüpheli de polis operasyonuyla yakalandı.

    Şüphelilerden 1’i polisteki işlemlerinin ardından salıverilirken, 5’i bugün adliyeye sevk edildi. Adliyeye sevk edilen şüphelilerden polis memuru Mustafa Bülent, kayınbiraderi Fatih Selamet ve Fatih Kintaş tutuklandı. İsimleri açıklanmayan 2 şüpheli ise savcılıktaki ifadelerinin ardından serbest bırakıldı.

  • CHP’li Sarıbal İnsan Hakları Eylem Planını yorumladı

    CHP’li Sarıbal İnsan Hakları Eylem Planını yorumladı

    TBMM’de düzenlediği basın toplantısında açıklanan İnsan Hakları Eylem Planını değerlendiren CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, “Yapılacağı söylenen her şey Anayasamızda, kanunlarımızda ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerde var. Önce Anayasaya uyun. Plan açıklama ile bu iş olsaydı, sayısını unuttuğumuz “Ekonomi Reform Paketleri”ne rağmen ülke ekonomisi batmazdı” dedi.

    Sarıbal, İnsan Hakları Eylem Planının 11 madde 9 amaç 50 hedef ve 393 faaliyeti kapsadığını hatırlatarak, “Önemli olan plan açıklamak değil, uygulama. Ama açıklanan plana baktığımızda yeni bir hükümetin iş başına geldiğini sanıyorsunuz. İnsan Hakları Eylem Planı metnini açıklayan kişinin söylemlerine bakıyorsunuz açıklanan plana bakıyorsunuz “Acaba bizimle alay mı ediyor” diye sormadan edemiyorsunuz” diye konuştu.

    Twit attı diye binlerce insan dava edildi

    TBMM’de düzenlediği basın açıklamasında Orhan Sarıbal şunları söyledi:

    “Plan ile her tür ayrımcılığın kaldırılmasından tutun da işkencenin, kötü muamelenin önlenmesine, yargının hızlandırılmasından tutun da ifade özgürlüğü önündeki sınırların kaldırılmasına, masumiyet karinesine özen gösterilmesine kadar ne ararsanız var. “Hiç kimse, başkalarının kişilik haklarına saygı göstermek suretiyle yaptığı eleştirileri veya düşünce açıklamaları nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılamaz” deniliyor örneğin. Ve bu metni açıklayan kişinin 19 yıldır yönettiği ülkede binlerce insan “twit attı” diye dava edildi, yargılandı, tutuklandı. Örneğin 2014 yılından 2019 yılı sonuna kadar olan dönemde, Cumhurbaşkanına hakaret suçundan 63 bin 41 kişiye dava açıldı. Aynı kişi bulduğu her mikrofonda, haklarında yargı kararı olmayan insanları, “terörist” diye yaftaladı. Gazeteciler, yazarlar, aydınlar, hak savunucuları ve avukatlar, düşüncelerinden dolayı hapisteler. Hapishanelerde kötü muamele, işkence olaylarının önü kesilmediği gibi, bu olayları dile getirenler İçişleri Bakanı dahil AKP’li bazı yetkililer tarafından adeta linç edildi.

    Ülkenin başkenti Ankara’da bile insanlar sokaktan kaçırılarak işkence gördü. Bugüne kadar bu konuda hiçbir adım atılmadı, atılmıyor.

    Fikirlerini beğenmediği için bir iş adamı Osman Kavala, hiçbir suçtan mahkumiyeti olmadığı halde, “AİHM’in serbest bırakılsın” kararına rağmen yıllardır tutuklu. Tıpkı HDP eski eş başkanı Sayın Selahattin Demirtaş gibi. O da AİHM kararına rağmen 4 yılı aşkın süredir cezaevinde. Çünkü, İnsan Hakları Eylem Planını açıklayan AKP Genel Başkanı Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymamaları için alt mahkemelere adeta talimat verdi.

    Herkesin gözü önünde katledilen barış savunucusu Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi cinayeti, üzerinden 5 yıl geçtiği halde davası aydınlatılmış değil. Berkin Elvan, Gezi Eylemleri sırasında polisin gaz fişeği ile kafasından vuruldu. Sorumlulardan hala hesap sorulmuş değil. 21 Nisan 2019 tarihinde Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na şehit cenazesinde linç girişiminde bulunuldu. Aradan iki yıl geçtikten sonra bir dava açılabildi. Tutuklu tek bir kişi yok. Benzer sayısız örnek var. Ama AKP Genel Başkanı planı açıklarken “geç gelen adalet adalet değil” diyerek “vatandaşlın taleplerini ve sıkıntılarını daha hızlı, daha etkin, daha şeffaf bir şekilde” çözeceklerini söylüyor.”

    Anayasaya rağmen ifade özgürlüğü çiğneniyor

    Anayasanın 26. maddesinin birinci fıkrası ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. Maddesinin düşünce ve ifade özgürlüğünü, Anayasanın 34. maddesinin birinci fıkrasının ise toplantı ve gösteri hakkını güvence altına aldığını vurgulayan Sarıbal, buna rağmen insan hakları alanında en fazla ihlalin yaşadığı ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğini söyledi. Sarıbal, “Bu yılın başında açıklanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2020 raporuna göre, Türkiye, Rusya’dan sonra en fazla mahkûmiyet alan ülke oldu. Aynı rapora göre ifade ve düşünce özgürlüğünün en fazla ihlal edildiği Avrupa ülkesi ise Türkiye oldu. Türkiye 2019 yılında da bu konuda birinciydi. Daha yeni açıklanan ABD merkezli Özgürlük Evi’nin (Freedom House) 2020 yılı raporunda Türkiye yine ‘özgür olmayan ülkeler’ arasında yer aldı. 210 ülke ya da bölgenin değerlendirildiği sıralamada Türkiye 151’inci olabildi. Uganda Kenya, tarım yapmak için 10 milyon dönüm arazi kiraladığımız Nijer bile Türkiye’yi geçti. Türkiye, Mali’den sonra 10 yılda en çok gerileme yaşayan ikinci ülke oldu” dedi.

    “Bugün ülkemizde Anayasamızın hak olarak tanıdığı toplantı ve gösteri hakkı en sert şekilde polis şiddetiyle bastırılıyor. Mahkemeler gibi Valiler de Anayasayı dinlemiyor, iktidarın hoşuna gitmeyen hiçbir eyleme, gösteriye izin verilmiyor” diyen Sarıbal, “Özetle; Anayasa Mahkemesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları başta olmak üzere hiçbir kanuna, kurala oymayanlar şimdi çıkmış İnsan Hakları Eylem Planı açıklıyorlar” eleştirisinde bulundu.

    Yem maliyetleri çiftçiyi zorluyor

    CHP’li Sarıbal, basın toplantısında, TBMM’ye yeni getirilen bir torba yasa ile küpe takmadan hayvanlarını kesime gönderenlere ilişkin yeni bir ceza düzenlemesi getirildiğini de aktardı. Çiftçilerin artan yem maliyetlerine katlanamadığı için henüz yavru olan hayvanlarını satmak zorunda kaldığını kaydeden Sarıbal, “Elbette kaçak hayvan kesimine ilişkin düzenlemelerin yapılması doğru bir yaklaşım. Ancak şu soru da önemli. Bu insanlar neden bu yola giriyor? Çünkü üreticiler 3-4 aylık yem maliyetlerini karşılamadıkları için hayvanlarını daha yavru iken satmaya çalışıyor. Bunun önüne geçilmesi için üreticinin maliyetlerinin düşürülmesi ve verilen desteklerin arttırılması gerekiyor. Kuzu, buzağı, dana desteklerinin arttırılması gerekiyor. Çiftçi maliyetlerinin düşürülmesi Aksi takdirde günü kurtarmaya dönük düzenlemelerle bu sorunun önüne geçilemez” dedi.

  • “Yargı bağımsız olacaksa dokunulmazlığı kaldırın”

    “Yargı bağımsız olacaksa dokunulmazlığı kaldırın”

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Yargı bağımsızlığının olmadığı bir ülkede milletvekilinin, dokunulmazlık dışında hiçbir güvencesi yoktur. Dolayısıyla bu güvencenin kalkmaması lazım. Yargı bağımsız olacaksa o zaman kaldırın” dedi.

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, demokrasinin herkes için geçerli bir kural olduğunu belirterek, “Demokrasiyi büyütürsek, geliştirirsek, derinleştirirsek hepimiz mutlu olacağız. Sonuçta bir parti gelecek, ülkeyi yönetecek. Ama demokrasi içinde yönetecek, insan haklarına saygı duyacak. 19 yıl geçmiş, hala insan haklarını düşünüyorlar. Allah bunlara akıl fikir versin. Sanıyorlar ki, ‘İnsan haklarını yeniden tesis edeceğiz’ Yeniden toplantı yapacağınıza bu konuda dünya kadar yayın var. Birleşmiş Milletler’e bakın, görürsünüz insan haklarını. Sevgili Peygamberimizin Veda Hutbesi’ne bakın, görürsünüz insan haklarını. Ama bunların dünyadan haberleri yok” dedi.

    Kılıçdaroğlu, Niğde ve Nevşehir başta olmak üzere çok sayıda ilde patates üretimi yapıldığını anımsatarak, Ekim-Kasım döneminde patates hasadının gerçekleştirildiğini, sadece sözünü ettiği iki ilde çiftçinin, 400-500 bin ton patatesi 4 aydır depolarda tuttuğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, “Üretici, bu ürünlerini, borçlarını ödeyebilmek için satmak istiyor. Tarım Kredi Kooperatifleri, patates üreticilerinin sorunlarına eğilmeli” diye konuştu.

    ‘EĞİTİMDE TASARRUF OLMAZ’

    Kılıçdaroğlu, eğitimde yeterli öğretmen ataması yapılmadığını vurgulayarak, “Eğitimde tasarruf olmaz. Bizim çocuklarımız gidiyor. İyi eğitilen bir çocuk, gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne her alanda iyi katkılar yapar. Eğitim sınıf atlatıyor. Eğer bir ülkede eğitim çok iyi olursa, katma değeri yüksek ürün üretme şansımız çok daha yüksek olur. Sanatta, kültürde, bilimde, her alanda ileriye doğru gitmiş oluruz. O nedenle eğitim için her türlü fedakarlığı nasıl anne babalar yapıyorsa, iktidarın da aynı fedakarlığı yapması lazım. Onlar başka yere yapacakları harcamayı, eğitime yapsınlar. Kanal İstanbul için inat edeceğine, eğitim için inat et. ‘Eğitimi düzelteceğim, birleştirilmiş sınıflar garabetini kaldıracağım, her evde her okulda internet altyapısı olacak’ de ve kaynağı buraya harca. Hepimiz de seni alkışlayalım. Sen kaynağı harcadın da biz karşı mı çıktık?” ifadelerini kullandı.

    ‘EBA’YA ERİŞEMEZKEN NASIL SINAVA ALINACAKLAR?’

    Ülkedeki öğretmen açığının, Milli Eğitim Bakanlığına göre 107 bin, Sayıştay raporuna göre ise 138 bin 393 olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, 6 milyon öğrencinin EBA’yı etkin kullanamadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, “2 milyon 658 bin öğrenci EBA’ya erişemezken nasıl sınava alınacaklar?” diye sordu.

    Kılıçdaroğlu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya, Çin’den bedava alındığı açıklanan 1 milyon doz Covid-19 aşısının, Devlet Malzeme Ofisine (DMO) bir şirket üzerinden doz başına 12 dolardan olmak üzere 12 milyon dolara satıldığı iddiasını geçen haftaki konuşmasında sorduğunu hatırlattı. Kılıçdaroğlu, bu konuyla ilgili Bakan Koca’ya doğru bilgi verilmediğini kaydetti. Kemal Kılıçdaroğlu, Merkez Bankasının 128 milyar dolarlık rezervine ilişkin sorularını da anımsattı.

    ‘YARGI BAĞIMSIZ OLACAKSA DOKUNULMAZLIĞI KALDIRIN’

    Daha sonra yargı bağımsızlığını eleştirip, milletvekili dokunulmazlıkların kaldırılmasına değinen Kılıçdaroğlu, “Dokunulmazlıkların gerçek anlamda kaldırılabilmesi için Türkiye’de yargı bağımsızlığının olması lazım. Yargı bağımsızlığının olmadığı bir ülkede milletvekilinin, dokunulmazlık dışında hiçbir güvencesi yoktur. Dolayısıyla bu güvencenin kalkmaması lazım. Yargı bağımsız olacaksa o zaman kaldırın. Bir milletvekilinin dokunulmazlığı, bir kişinin iradesine terk edilemez. Bir kişi ortaya çıkıp ‘senin dokunulmazlığını kaldıracağım’ diyemez. Dediği andan itibaren milli iradeye ihanet etmiş demektir. Sen bir kişinin dokunulmazlığını kaldırmak istiyorsan dosya geldiğinde bakarsın, incelersin, elini kaldırırsın veya kaldırmazsın. Talimatla el kaldırıp, el indiriyorsanız orada milli irade yok demektir. Milli iradeye hakarettir” ifadelerini kullandı.

  • CHP milletvekili Teoman Acar partisinden istifa etti

    CHP milletvekili Teoman Acar partisinden istifa etti

    Cumhuriyet Halk Partisi Denizli Milletvekili Teoman Sancar, partisinden istifa ettiğini açıkladı. Sosyal medya hesabından istifa kararını açıklayan Sancar, “Cumhuriyet Halk Partisi üyeliğinden istifa ettiğimi kamuoyunun bilgisine saygılarımla sunarım” dedi.

    https://twitter.com/teomansancarchp/status/1366021935663095808

    Teoman Sancar, Muharrem İnce’nin kuracağı partiye geçeceği tahmin edilen vekiller arasında gösteriliyor. Geçen 10 Şubat’ta sosyal medya hesabından bu konuda çıkan haberlere “Peki bundan benim haberim niye yok? Deli saçması!” sözleriyle tepki göstermişti.

    CHP Denizli İl Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu da Sancar’ın istifasını doğrulayıp, “Kendisi beni telefonla arayıp, partiden istifa ettiğini bildirdi” dedi.

  • Karaca: Bursa’da 8 bin esnaf dükkan kapattı

    Karaca: Bursa’da 8 bin esnaf dükkan kapattı

    Cumhuriyet Halk Partisi Bursa İl Başkanı İsmet Karaca, Pandemi koşullarında esnaf ve sanatkârların yaşadığı zorlukları gündeme taşıdı

    Cumhuriyet Halk Partisi Bursa İl Başkanı İsmet Karaca 1 Ocak-31 Aralık 2020 tarihleri arasında Bursa’da 3.445 esnaf ve sanatkarın sicil terk, 630 sanatkarın da meslek terk işleminin yapıldığını belirterek, pandemi koşullarında karşı karşıya kalınan tablo çok ağır olmasına rağmen, hükümetin esnaf ve sanatkarımıza ihtiyaç duyduğu desteği vermediğini vurguladı.

    “BORÇ BİRİKTİ, NORMALLEŞME HIZLI OLMAYACAK”

    CHP Osmangazi İlçe Başkanlığı’nın pandemi nedeniyle mağduriyet yaşayan sanatçılar, müzisyenler ve işletmecilerin sorunlarını kayıt almak üzere Ördekli Kültür Merkezi’nde düzenlediği toplantıda yaptığı konuşmada, sanatçı-işletmeci temsilcilerinin anlattıklarının bir rapor halinde CHP Genel Merkezi’ne sunulacağının altını çizen Karaca şunları söyledi:

    “Önlemlerin biraz azalacağı, yavaş yavaş normale dönüleceği söyleniyor ama işletmeler açılsa bile, maç kaldığı yerden devam etmeyecek. Bu insanlar aylardır çalışamıyor, ülke yoksullaştı. Günlük 40 liralarla 50 liralarla geçinilmeye çalışıldı. Bu süreç içerisinde birikmiş borçlar var. Aile dayanışması sayesinde ayakta kalmaya çalışıyor insanlar. Zaten bu ülke büyük bir çöküntü yaşamıyorsa, bunun tek dayanağı aile içi dayanışmadır. Ülke çok ciddi ölçüde ekonomik darboğazda.”

    Karaca, buradaki konuşmasında, sanatçı, müzisyen ve işletmecilerin çektikleri sıkıntıya ilave olarak, Bursa’daki 120 bin esnafın neredeyse yüzde 8’inin pandeminin başladığı dönemden bugüne işyerini kapattığını vurguladı.

    BESOB ÜYESİ KAÇ ESNAF VE SANATKÂR İŞYERİNİ KAPATTI

    CHP İl Başkanı İsmet Karaca, yaptığı yazılı açıklamayla da BESOB üyesi kaç esnaf ve sanatkârın pandemi başlangıcından buyana 2020 sonuna kadar işyerini kapattığına ilişkin detayları kamuoyu ile paylaştı.

    Bursa’da 2019 yılında 3.143 sicil terk ve 630 meslek terk işlemi yapıldığını kaydeden Karaca, bu rakamların 2020’de ise 3.445 sicil terk ve 772 meslek terk olduğunu kaydetti. Çalışanlarla birlikte ele alındığında Bursa’daki yaklaşık 120 bin esnaf ve sanatkârdan toplam 8 bininin dükkan kapatmasının ekonomik anlamda yaşanan sıkıntıyı ortaya serdiğini kaydeden Karaca, aylardır çalışamayan, evine ekmek götüremeyen bu kesimlerin sorunlarını çözecek adımlar hükümet tarafından derhal atılması gerektiğinin altını çizdi.

    ESNAFIN RAHATLAMASI İÇİN, ÖNLEM PAKETİ DİKKATE ALINMALI

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun salgında esnafın rahatlaması için iktidara 17 maddelik bir önlem paketi önerisinde bulunduğunu hatırlatan Karaca, bu taleplerden hiçbirinin yerine getirilmediğini belirterek, hükümetin toplumun bu kesiminin ihtiyaçlarını tümüyle gözardı eden bu hatalı yaklaşımı nedeniyle, esnaf ve sanâtkarın bu krizde çok ağır yara aldığının altını çizdi.

  • Kılıçdaroğlu’ndan hükümete Gara tepkisi

    Kılıçdaroğlu’ndan hükümete Gara tepkisi

    Partisinin grup toplantısında konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, PKK’nın Gara katliamı üzerinden hükümeti eleştirdi. Kılıçdaroğlu, “Başkomutansan talimatı sen verdin” dedi.

    CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısından konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

    “Devleti yöneteceğim kararları alacağım yanlış olduğu zaman sorumlu Türkiye Cumhuriyeti devleti olacak. Devleti yönetmek sorumluluk üstlenmektir. Üstlenmeyip devleti suçluyorsunuz. Türkiye tarihinde bir ilktir. Devleti yöneten kişi devleti beceriksizlikle suçluyor. Böyle bir anlayıştan memlekete hayır gelmez.

    Şu sorunun cevabını öğrenmek isterim. Vatandaşımız, işçilerimiz, çiftçilerimiz, EYT’liler adına öğrenmek isterim. Suriye’ye girdiniz. Suriyeliler geldi, 40 milyar dolar harcadınız. Bu esnafa, çiftçiye, sanayiciye harcasaydınız ne olurdu? Bu soruları sormak zorundayız. Bir kişinin iradesiyle devlet yönetilmez.

    Gara’daki katliamla ilgili bizi bilgilendirdiler. Geçen hafta 5 soru sordum. İstanbul seçimlerinde bize oy verin diye mektup aldınız. Bunun için alıyorsunuz şehitlerimizi kurtarmak için almıyorsunuz. İstanbul seçimleri şehitlerimizden daha mı önemliydi? Bana hakaret edeceğine millet soruların yanıtlarını bekliyor. Bu operasyonun sorumlusu cumhurbaşkanından bakanlarından Türkiye Cumhuriyeti devletidir diyor. Hepimiz sorumluyuz diyor. Biz neden sorumluyuz? Başkomutansan talimatı sen verdin.

    Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanılmasına Erdoğan karar verir, ben değil. Kendi sorumluluğundan kaçıyor. Mısır’da öldürülen Esma için ağladı, ağlayabilir. 16 şehidimiz var, aklım almıyor. Ben bunları söyleyince de ağza alınmayacak bütün hakaretleri kullanıyor.

    Hazine’yi Merkez Bankası’nı teslim etti. Kayınpeder, damat götürüyorlar. Merkez Bankası’nın kasasındaki 128 milyar dolar buharlaştı. O para bu ülkenin garibanlarının parası. Sorduk, cevap yok. Meclis’te araştırma önergesi verildi, reddedildi. Kendisine milliyetçi diyen parti de reddetti. 128 milyar dolar nereye gitti, damat görevden alındı. Aradan geçti 10 saat bir TV kanalı birkaçı hariç gazeteler damat istifa etti yazamadılar. Türkiye’nin geldiği hale bak. 128 milyar doları tefecilere peşkeş çekeceksin sonra başarı. Başarılıysa neden görevden alın? 128 milyar doları senin talimatınla bir avuç insana peşkeş çeken Merkez Bankası Başkanı’nı da görevden almasaydın.”

  • Erdoğan’dan CHP’ye Berat Albayrak tepkisi

    Erdoğan’dan CHP’ye Berat Albayrak tepkisi

    Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Halkapınar Spor Salonu’nda düzenlenen AK Parti İzmir 7. Olağan İl Kongresi’ne katıldı. CHP’ye Berat Albayrak tepkisi gösteren Erdoğan; “Berat Albayrak ve onun nezdinde ailemi hedef alan bir kampanya yürütülüyor” dedi.

    Erdoğan’ın şu sıralar burada yaptığı konuşmadan öne çıkanlar şöyle:

    “Ordularıyla bu aziz vatanı işgal edemeyeceklerini anlayanlar sinsi yöntemlerle yeni araçlara başvurmuşlardır. terör örgütü 40 yıldır anne karnındaki çocuktan kundaktaki bebeğe okula giden öğrencilerden ak sakallı ihtiyarlara kadar herkesi katlediyor. Şimdi buradan sesleniyorum, ey CHP ey Kılıçdaroğlu Diyarbakır annelerinin semtine hiç uğradın mı? O terör mağduru aileleri hiç ziyaret ettin mi?

    Terör örgütünü kınamak yerine devleti suçlamak olan kirli zihniyette her masumun vebali var. Biz karanlık güçlerin değirmemine suç taşıyanlarla değil kendi devletinin arkasında dağ gibi duranlarla yol yürüyoruz. Biz Cudi’de varız, biz Gabar’da varız, biz Tendürek’te varız, biz Bestler Deresi’nde varız. Hangi inde terörist varsa o inde biz de varız.

    Oraları onlara mezar ettik. Onbinlerle anılan teröristler şimdi yüzlerle anılıyor. Milletime sesleniyorum sizleri bu kutlu savaşta görmek istiyoruz.

    Berat Albayrak ve onun nezdinde ailemi hedef alan bir kampanya yürütülüyor. Ülke ve milletin hayrına en küçük bir sözlerine şahit olmadığımız CHP’nin kampanyasını görmezden geldik. Ama artık siyaset boyutunu aşıp temel hak ve özgürlüklerine özellikle ailelerimize saldırı boyutuna geldi.

    Bu zat bugüne kadar belgeleriyle mahkeme kararlarıyla şahitleriyle yüzüne vurduğumuz onca yalanına rağmen sürekli aynı şeyleri söylemeyi sürdürüyor. Önüne hangi hakikatlar konulursa konulsun önceden ezberletilen, dayatılan çerçeveye sadık kalarak aynı şeyleri sürekli tekrarlıyor. İki bakanımız grup toplantısından öne kendisine gittiler. İçişleri Bakanım ve Savunma Bakanım CHP ve İYİ Parti genel başkanlarına gittiler. Bu katliamla ilgili kendilerini bilgilendirsin istedim. Bakanlarım bunu söyleyince CHP’nin başındakini adam sandım. Haberizmi yok diyor, asıl kaynağından anlatsınlar istedim.

    Dertlerinin ülke ve millet olmadığını hakikatları binlerce kez dinleseler de kafalarındaki senaryoyu yerine getirmeyi sürdüreceklerini biliyoruz. İzmir’e olan saygımız gereği son 7-8 yıldır ülkemizin ekonomide yaşadığı saldırıları ve verdiğimiz mücadeleyi özetle anlatmak istiyorum. Berat Bey’in ifa ettiği görevlerdeki en büyük talihsizliği ‘damat’ sıfatının, birikimi, gayreti ve başarısının önüne geçirilmiş olmasıdır. Herhangi bir siyasetçi olarak bu işleri yapsaydı kendisiyle ilgili daha objektif değerlendirmeler yapılabilirdi.

    DÖVİZ REZERVLERİ EKSİDE İDDİASINA YANIT

    Şu anda IMF’ye bir kuruş borcumuz yok. Bize diyorlar ki IMF’den borç alın. O sizin cibiliyetinizdir, o sizin karakterinizdir. Bunlar sahtekar. Ne diyorlar? Şu anda Merkez Bankası’nın döviz rezervi sıfırlandı, hatta sıfırın altına düştü. Göreve geldiğimizde merkez Bankası’nın 27,5 milyar dolar döviz rezervi vardı. Şu anda 95 milyar dolar döviz rezervimiz var. Başbakanlığım döneminde bu döviz rezervi 132 milyar dolara kadar çıktı. Ondan sonra bir düşüşle 95’e indi.

    “YARGIDA HAKKINI ARAYACAK”

    Berat Bey de hukuk çerçevesinde bugün itibarıyla yargıda hakkını arayacaktır. Berat Bey aleyhine kampanyanın amacı bilgi almak değil. Senden o paraları alıp fakir fukaraya dağıtacağız.

    “İŞLEMLER HUKUKA AYKIRI DEĞİL”

    Ne döviz buharlaştı, ne hukuka aykırı bir işlem var. Yapılan döviz işlemleri hukuka uygundur. Bu işlemler sayesinde ekonomimiz ciddi şoklar altında hedeflerine bağlı kalmayı başardı. CHP’nin bu izahlara rağmen aynı teraneyi sürdüreceğinden şüphemiz yok. Bizim muhatabımız millettir. Sözümüzde milletedir. Tayyip Erdoğan’a ailesine çalışma arkadaşlarına saldırarak hedeflerimizden uzaklaştırabileceklerini sananlara, size buradan ekmek çıkmaz diyoruz.”