Etiket: chp

  • “Türkiye’de tarım arazileri 35 milyon dönüm azaldı”

    “Türkiye’de tarım arazileri 35 milyon dönüm azaldı”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Türkiye’de tarım arazisinin son iki yılda 35 milyon dönüm azaldığını söyledi.

    Sarıbal, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin görüşlerini açıkladı.

    Sırıbal, 2015 yılında Suruç’taki patlamaya değinerek, “Bu katliam göz göre göre geldi. O günden beri katliamın sorumluları bulunmadı, ceza alan kimse yok ve yargılama devam ediyor. Davayla ilgili dosyaya ulaşım yasağı devam ediyor. Bu olay da faili meçhul bir olaya dönüşmüş durumda.” diye konuştu.

    Orhan Sarıbal, katliamın sorumlusu olarak bilinen şahsın daha önceden emniyet güçlerince de bilindiğini ancak hiçbir önlemin alınmadığını iddia etti.

    Suruç patlamasının önleminin alınması durumunda Ankara Garı’ndaki patlamanın da olmayacağını savunan Sarıbal, “Görevi kötüye kullanmaktan yargılanan kişilerin dosyaları para cezasıyla kapatıldı. Gar patlamasındaki kamera kayıtları davaya ancak 3,5 yıl sonra girdi. Gönderilen kayıtlardan patlama öncesi ve sonrasındaki 5 saatlik görüntü de yok.” dedi.

    Orhan Sarıbal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin 2 yıllık değerlendirme toplantısını anımsatarak, uygulanan tarım politikalarını eleştirdi.

    “Bir eli yağda bir eli balda olanların toplumun gerçeklerinden uzak olduğunu” ifade eden Sarıbal, “Türkiye’de tarım arazisi son iki yılda 35 milyon dönüm azaldı. Tarımda ithalatımız son iki yılda 17 milyar 549 milyon dolara ulaştı. 2019 yılında buğday, ay çiçeği, mısır, patates ithalatında cumhuriyet tarihinin rekoru kırıldı. Son iki yılda çiftçiye vermeleri gereken 176 milyarın tamamını vermediler.” görüşünü savundu.

  • CHP’li Lale Karabıyık: “İstanbul Sözleşmesi yaşatır”

    CHP’li Lale Karabıyık: “İstanbul Sözleşmesi yaşatır”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, “İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmek, kadınlara karşı şiddete ve kadın cinayetlerine göz yummak demektir.” ifadesini kullandı.

    Karabıyık, yazılı açıklamasında, İstanbul Sözleşmesi’nin, Mayıs 2011’de İstanbul’da imzalandığını, 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdiğini hatırlattı.

    Sözleşmenin 34 ülkede uygulandığını, diğer ülkelerde sözleşmenin daha iyi nasıl uygulanacağının tartışıldığını ifade eden Karabıyık, iktidarın, sözleşmeden çıkma telaşında olduğunu ileri sürdü.

    Karabıyık, İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların her türlü şiddetten korunması, kadınlara yönelik şiddetin faillerinin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılması ile ilişkili hükümler içerdiğini belirtti.

    “İktidar İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmayı gündeme getiriyor”

    Karabıyık, şöyle devam etti:

    “Yani çok basit ve yalın şekliyle İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini içeriyor. AKP ise iktidarı döneminde, 7500’den fazla kadın öldürülmüş, 100 binden fazla kadın cinsel saldırıya uğramışken, iktidar İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmayı gündeme getiriyor.”

    İstanbul Sözleşmesi’nin haksız iddialarla eleştirildiğini aktaran Karabıyık, “Her gün kadına yönelik şiddet haberi aldığımız, faillerin cezasızlık güvencesiyle şiddeti artırdığı ülkemizde kadınları ve kadın haklarını koruyan İstanbul Sözleşmesi’ne dokunulamaz.” ifadesine yer verdi.

    Karabıyık, “İstanbul Sözleşmesini feshetmek, kadınlara karşı şiddete ve kadın cinayetlerine göz yummak demektir. Tek amacı kadını korumak ve kadına yönelik şiddete son vermek amacı taşıyan İstanbul Sözleşmesi’nden geri adım atılması düşünülemez çünkü İstanbul Sözleşmesi yaşatır.” değerlendirmesini yaptı.

  • Kılıçdaroğlu, il belediye başkanlarıyla buluştu

    Kılıçdaroğlu, il belediye başkanlarıyla buluştu

    Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, il belediye başkanları toplantısına başkanlık etti.

    CHP lideri Kılıçdaroğlu, Ankara Büyükşehir Belediyesi Mogan Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirilen il belediye başkanları toplantısına başkanlık etti. Toplantıda CHP lideri Kılıçdaroğlu’na Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun eşlik etti. 3 saat süren toplantının ardından herhangi bir açıklama yapılmazken, toplu fotoğraf çekiminin ardından Kılıçdaroğlu tesislerden ayrıldı.

  • CHP’nin İnfaz Yasası başvurusuna ret

    CHP’nin İnfaz Yasası başvurusuna ret

    Anayasa Mahkemesi, CHP’nin, İnfaz Yasası’nın “şekil yönünden” iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle yaptığı başvuruyu reddetti.

  • CHP’den emekli ikramiyeleri için kanun teklifi

    CHP’den emekli ikramiyeleri için kanun teklifi

    CHP’nin üç grup başkanvekili, emeklilerin bayram ikramiyelerinin 1000 liradan 1500 liraya çıkarılmasına yönelik kanun teklifini, TBMM Başkanlığı’na sundu.

    CHP grup başkanvekilleri Engin Altay, Özgür Özel ve Engin Özkoç’un imzasını taşıyan 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin gerekçesinde, emeklilere 2018 yılında ödenmeye başlanan bayram ikramiyesinin satın alma gücü değerinin düştüğü, hızla yükselen fiyatlar karşısında etkinliğini yitirdiği savunuldu.

    Mart ayında Türkiye’yi etkisi altına alan Kovid-19 pandemisi nedeniyle emeklilerin zorunlu harcamalarının arttığı ifade edilen gerekçede, mevcut emekli aylıkları ile emekli ikramiyesinin ihtiyaçları karşılayamaz duruma geldiği öne sürüldü.

    Teklifle, emeklilere ödenen bayram ikramiyelerinin 1000 liradan 1500 liraya çıkarılması ve bankalar, sigorta şirketleri, ticaret ve sanayi odaları ile borsalardan emekli olmuş ve halen 506 Sayılı Kanun kapsamında aylıklarını alanların da emeklilere sağlanan bayram ikramiyesi hakkından yararlanmaları öngörülüyor.

  • CHP, baro düzenlemesini AYM’ye götürdü

    CHP, baro düzenlemesini AYM’ye götürdü

    CHP, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren çoklu baro düzenlemesine ilişkin kanun teklifinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu.

    CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, AYM’ye yaptıkları başvurunun ardından çıkışta basın mensuplarına açıklama yaptı. Altay, kanun teklifinin büyük bölümünü Anayasa’ya aykırılık gerekçesiyle yürürlüğün durdurulması bakımından yüksek yargıya taşıdıklarını söyledi. Altay, “Bugünkü başvurumuz, yargının bağımsızlığının ve adil yargılamanın ortadan kaldırılmasına yönelik, sadece yargıyı değil, milleti de kutuplaştırmaya, ayrıştırmaya yönelik çok ama çok olumsuz hükümleri barındıran barolar ile ilgili Avukatlık Kanunu’nda yapılan düzenlemelerin iptaline yöneliktir. Biz bu 21 maddesinin iptalini talep ettik. Bu sık karşılaşılan bir durum değildir” dedi.

    Meclis İçtüzüğü’nün 26 ve 36’ncı maddelerinin açıkça çiğnendiğini ve 48 saatlik süre geçmeden komisyonun toplandığını belirten Altay, “Biz bunun adına ‘eylemli içtüzük’ ihlali diyoruz ve bu eylemli içtüzük ihlali oluşturularak Meclis’te yapılan kanunların hükümsüz olduğunu, yok hükmünde olduğunu biliyoruz. Bu nedenle eylemli içtüzük ihlali nedeniyle kabul edilen teklifin tümünün iptalini istedik” diye konuştu.

    Kanunun 15’inci maddesine yönelik güçlü bir itirazlarının da olduğunu vurgulayan Altay, “Bu da 2 bin avukatın baro kurabilmesidir. Baroların temel görevi hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmaktır. Aynı yargı çevresinde iki baronun örneği yok. İstanbul’da 23 baro olabilir bu teklif Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmezse. Ankara’da 8, İzmir’de 4 baro kurulabilir. ‘Ne var bunda’ denebilir. Barolar arası oluşacak ideolojik, ekonomik ve siyasi rekabet düzeni, disiplini ve meslek ahlakını ortadan kaldırır. Ayrıca farklı dinsel, etnik, ideolojik ve hatta yaşam tarzı üzerinden oluşacak yeni barolar adliyeleri çatışma ve ayrışma merkezine dönüştürür ki bu da adil yargılama imkanını zaten ortadan kaldırır” görüşünü dile getirdi.

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek ise, “Bu teklif baroları siyasi birer enstrüman aracına dönüştürür. Bu Türkiye’yi bölmektir” ifadesini kullandı.

  • Man Adası davasıyla ilgili yeni gelişme

    Man Adası davasıyla ilgili yeni gelişme

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Man Adası belgelerine ilişkin açıklamaları nedeni açılan diğer davada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve yakınlarına 359 bin TL manevi tazminat ödemesine karar verildi.

  • Kılıçdaroğlu: 15-20 Temmuz’dan sonra sarayın lale devri başladı”

    Kılıçdaroğlu: 15-20 Temmuz’dan sonra sarayın lale devri başladı”

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, darbe girişiminen ardından devletin, iktidarın arka bahçesi olduğunu ileri sürerek, “15-20 Temmuz’dan sonra sarayın lale devri başlamıştır.” dedi.

    Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “15 Temmuz gecesine dair şüphe bulutları artık dağıtılmalıdır. Kılıçdaroğlu o gece kimlerle konuştuğunu, hangi pazarlıkları yaptığını öncelikle kendisi anlatmalıdır” dediğini ifade ederek, “Bütün HTS kayıtları sende. Benim kimlerle konuştuğumu ben biliyorum, sen de biliyorsun, devlet de biliyor. O gece kim kiminle konuştu, kim kiminle neyi konuştu hepsi devletin arşivinde zaten. Bunları açıkla kardeşim. Niye açıklamıyorsun? Lafa gelince dil bir karış. Bizzat kendisi FETÖ’nün bir numaralı siyasi ayağıdır.” diye konuştu.

    FETÖ’nün bütün unsurlarının devletin kılcal damarlarına yerleştirildiğini, atamaları yapanın FETÖ’nün siyasi ayağı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Bunu anlamamak için afedersin beyinsiz olmak lazım. Bu kadar basit.” dedi.

    Darbe girişiminin yaşandığı gece yaverleri de FETÖ mensubu olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Marmaris’te gizlendiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın darbe girişiminin olacağını bildiğini, “ne olur ne olmaz” diye Marmaris’e gittiğini öne sürdü.

    Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz’un “Allah’ın lütfu” olarak görüldüğünü, 20 Temmuz’da OHAL ile sivil darbe yapıldığını ileri sürerek, FETÖ’nün, Bank Asya’nın önünden geçmiş insanların cezaevine konulduğunu, “parası, dayısı olanların dışarıda olduğunu” savundu.

    “Sarayın lale devri” eleştirisi

    Darbe girişimi ve 20 Temmuz sonrası sarayın ayrı bir konuma geldiğini belirten Kılıçdaroğlu, “15-20 Temmuz’dan sonra sarayın lale devri başlamıştır. Devleti tümüyle kendi arka bahçesi haline getirmiştir. Devlette liyakat… ‘Ne demek liyakat. Ben söyledikten, ben atadıktan sonra liyakat mı olur? Ben istediğim adamı atarım, benim atadığım adam zaten liyakatlidir. Onun liyakat ölçüsü bana sadakattir zaten.’ Bitti. Liyakat kavramı, onda sadakat olarak anlaşılıyor.” diye konuştu.

    Daha sonra ekonomide çöküntü başladığını savunan Kılıçdaroğlu, bunun kimsenin umrunda olmadığını, demokratik parlamenter rejimden tek adam parti devletine geçildiğini söyledi.

    Kılıçdaroğlu, “Gazeteci ve televizyonculardan oluşan havuz beslemeleri bulunduğunu, saraya kim çok yağ çekerse o kadar para aldığını” ileri sürerek, şöyle devam etti:

    “Başka bir besleme türü de son yıllarda ortaya çıktı. Devlet makamından güzel postlar kapmak, bir değil birden fazla yerden maaş almak. Adam eski milletvekili. Bir yere değil, üç yere daha yönetim kurulu üyesi. Dört yerden aylık alıyor. Saraya kul köle olmaz mı? Olur. Güreşçi, nereyi istiyorsun? Vakıfbank Yönetim Kurulu üyeliğine. Ama dışarıda kimler var? Evine ekmek götüremeyenler var. Aylardır iş bulamayanlar var. AK Parti’ye oy veren bütün vatandaşlarıma sesleniyorum; benim bu söylediklerimde bir harf yanlışlık varsa çıkıp bu kürsüden özür dileyeceğim. Ama bir harf yanlışlık yoksa, eğer sen hala gidip çoluk çocuğunun rızkını saraya kiralıyorsan ben insanlığımı sorgularım arkadaş.

    Rant, ihale, para, dolar, avro deseniz orada, tefecilere hizmet, hepsi orada. 15 Temmuz’u fırsat bilip ‘Allah’ın lütfu’ olarak kabul edip malı götürüyorlar. Aile boyu götürüyorlar. Vatandaş perişan vaziyette. Manhattan’da gökdelen yapıyorlar, Muhammed Ali Clay’in çiftliğini satın alıyorlar. Biliyorlar ki dönem değişirse hep beraber Amerikaya gidecekler. ‘Bak bizi kızdırma, senin mal varlığını araştırırız’ şeklindeki tehdide, ağzına fermuar çekip tek kelime edemeyen bir kişinin Türkiye Cumhuriyetini yönetmesini kabul edemeyiz. ‘Ne mal varlığı? Her kuruşun hesabını ben milletime de bütün dünyaya da veririm. Araştırmazsanız namertsiniz’ diyemiyor. Bunu söyle, biz arkanda dururuz, her türlü desteği veririz. Yeter ki temiz ol, ahlaklı ol, yeterki kul hakkına el uzatma.”

    İnsanların bir gelecek hayali varken millete hayal kurmayı bile unutturduklarını ileri süren Kılıçdaroğlu, son 2 yılda işinden olan kişi sayısının 3 milyon 202 bin olduğunu kaydetti.

    Kılıçdaroğlu, 2,5 milyon yeni istihdam oluşturulacağının söylendiğini ancak yeni istihdam yerine insanların işinden olduğunu dile getirerek, “Sarayda çaresizlik yok ama vatandaşta var. Geçinemiyor vatandaş.” dedi.

    Ayasofya’nın ibadete açılması

    Ayasofya’nın ibadete açılması konusunun ilk kez 2005’te gündeme geldiğini ve Danıştay’ın başvuruyu reddettiğini, 2008’de açılan davada da talebin reddedildiğini anlatan Kılıçdaroğlu, 2018’de Anayasa Mahkemesine götürülen konunun, “kişi bakımından yetkisizlik kararı” verilerek iade edildiğini söyledi.

    Kılıçdaroğlu, 2016’da Danıştay 10. Dairesinde açılan davaya müdahil olan Cumhurbaşkanlığı avukatlarının, davanın daha önce de görüşüldüğü ve reddedildiği, Ayasofya’nın kullanım şeklinin değiştirilmesinin Anayasaya göre yönetimin takdirinde olduğu gerekçesiyle reddedilmesini talep ettiğini öne sürerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kararın ardından “kahraman gibi” ortaya çıkarak, “Ayasofya’nın yeniden camiye döndürülmesi, kararlılığımızın sonucudur.” dediğini ifade etti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın samimi olmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, “Erdoğan’ın tek düşündüğü koltuğudur. O koltuk için feda edemeyeceği hiçbir şey yoktur.” diye konuştu.

    “Kendi tarihini bilmez”

    Mustafa Kemal Atatürk’e ve o dönemin yöneticilerine hakaretler edildiğini savunan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

    “Erdoğan kendi tarihini bilmez, Kurtuluş Savaşı’nı bilmez, İstanbul’un nasıl işgal edildiğini de bilmez. Erdoğan, İstanbul işgal edilirken padişahın gidip, diz çöküp devleti teslim ettiğini de bilmez. Erdoğan Düyun-u Umumiye’yi de bilmez. Ama orada bir insan var. Haydarpaşa’da iner, küçük bir tekneye biner, sarayın karşısındaki düşman gemilerini görür ve şunu söyler; ‘geldikleri gibi gidecekler’. Erdoğan Kahramanmaraş’ı, Sütçü İmam’ı bilmez. Erdoğan Gaziantep’i, neden gazilik ünvanı aldığını bilmez. Erdoğan, Afyon’u bilmez, Duplumpınar’ı, Sakarya’yı bilmez. Erdoğan’ın tek bildiği yeşil dolarlardır.”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesini eleştirdiğini ve “Bu vakfiyeyi kim değiştirirse Allah’ın, peygamberin, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi tüm Müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun” ifadelerini kullandığını belirten Kılıçdaroğlu, Osmanlı döneminde kurulan vakıflara mazbut vakıf denildiğini ve bunların hala faaliyette olduğunu kaydetti. Kılıçdaroğlu, “Bu vakfiyeyi kim değiştirirse, bir vakfiye değil bütün mazbut vakıfları aynı çerçeveye koyuyoruz, Allah’ın peygamberi, melekleri, bütün yöneticileri ve dahi bütün Müslümanların ebediyyen laneti onun ve onların üzerine olsun. Bence hiçbir sakıncası yok, olsun.” dedi.

  • CHP’li Ağbaba’dan işsizlik sigortası fonu açıklaması

    CHP’li Ağbaba’dan işsizlik sigortası fonu açıklaması

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “Ücretsiz izne çıkartılan tüm işçilere işsizlik fonundan aylık asgari ücret düzeyinde ücret ödenmelidir.” ifadesini kullandı.

    Ağbaba, yazılı açıklamasında, Kovid-19 sürecinde işsizlik ve gelir kaybının tarihi seviyelere ulaştığını ve işsizler için kurulan İşsizlik Sigortası Fonu’nun bu süreçte işsizlerden çok, işverenlerin derdine deva olmaya devam ettiğini savundu.

    İşsizlik Sigortası Fonunun haziran bültenine göre, Nisan-Haziran 2020 dönemlerinde nakdi ücret desteğini almaya hak kazanan 1 milyon 705 bin 147 kişiye toplam 2 milyar 801 milyon 754 bin lira ödeme yapıldığını belirten Ağbaba, “Ücretsiz izin uygulaması ile günlük 39 lira yani aylık 1177 liraya muhtaç bırakılan milyonlarca çalışana bu süreçte bu para bile çok görülmüştür. Fonda yer alan bilgilere göre nakdi ücret desteğine çıkartılan işçilere aylık 1177 lira değil, ortalama her bir işçiye aylık 547 lira verilmiştir.” ifadelerini kullandı.

    Ağbaba, bu yılın ocak-haziran ayları arasında işverenlere son 6 ayda teşvik ve destek gelirleri adı altında 9,3 milyar lira, aktif iş gücü programlarından 1,9 milyar lira ve işbaşı eğitim programları kapsamında 1,5 milyar lira, toplamda 12 milyar 767 milyon lira para aktarıldığını kaydetti.

    İstihdamı korumak ve artırmak amacıyla işverenlere 12,7 milyar lira para aktarılmasına karşın TÜİK’in iş gücü verilerine göre ise istihdamın ocak ve nisan ayları arasında 1 milyon 652 bin kişi azaldığını ifade eden Ağbaba, şöyle devam etti:

    “Son 6 ayda işsizlere işsizlik ödeneğinden toplam 5 milyar 616 milyon lira ödenirken, işverenler fondan işsizlere göre 7,1 milyar lira daha fazla yararlandı. Yani işverenlere fondan işsizlere göre 2,2 kat daha fazla para kullandırıldı. Yine İŞKUR aylık istatistiklerine baktığımızda ocak-mayıs ayları arasında işsizlik ödeneğine başvuran 919 bin kişiden sadece 319 bin kişinin ödenekten yararlandığı görülmektedir. Yani pandemi sürecinde işsizlik ödeneğine başvuru yapanların yüzde 65’i ödenekten yararlanamamıştır.”

    İşçilerin bir nevi kendi parası olan bu fondan yararlanamadığını iddia eden Ağbaba, şunları kaydetti:

    “İşsizlik sigorta fonundan yararlanmak için öyle koşullar getirilmiştir ki fondan işçiler dışında herkes yararlanmaktadır. Türkiye OECD ülkeleri arasında işsizlik ödeneğinden yararlanma koşulu en zor olan ülkelerin başında gelmektedir. Hükümete sormak istiyoruz, bu zor koşullarda işsizlik ödeneğinden yararlanma hakkı kolaylaştırılmayacak da ne zaman kolaylaştırılacaktır?

    İşsizlik ödeneğinden yararlanma koşulu olan son 3 yıl 600 gün prim ve son 120 gün kesintisiz hizmet akdi bu süreçte kaldırılmalı, tüm herkesin işsizlik sigorta fonuna erişim hakkı sağlanmalıdır. Ayrıca ücretsiz izne çıkartılan tüm işçilere işsizlik fonundan aylık asgari ücret düzeyinde ücret ödenmelidir.”

  • CHP’li Özel gündemi değerlendirdi, işsizlik rakamlarına değindi

    CHP’li Özel gündemi değerlendirdi, işsizlik rakamlarına değindi

    CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, dünyada, bir yargı bölgesinde birden çok baronun olduğu örnek bulunmadığını söyledi.

    Özel Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, çoklu baro sisteminin, dünyanın pek çok ülkesinde bulunduğu söyleminin doğru olmadığını savundu.

    Almanya ve ABD’de çoklu baro denilenlerin, avukat derneği olduğunu ifade eden Özel, bunların Türkiye’de de bulunduğunu dile getirdi. Özel, Almanya’da ve ABD’de baronun tek olduğunun altını çizerek, “Dünyada, bir yargı bölgesinde birden çok baronun olduğu örnek yok.” dedi.

    Barolara ilişkin kanun teklifinin, Genel Kuruldaki görüşmeleri sırasında baro başkanlarının Kuğulu Park’ta beklediklerini anımsatan Özel, şöyle devam etti:

    “Sürekli 4 milletvekilimiz oraya gidip onlara katkı sağlıyorlar. Bugün ben de ziyaret ettim. Gördüğüm tablo Türkiye ve Başkent için utanç tablosudur. Bu kadar utanmazlık, bu kadar kamu gücünü orantısız, haksız uygulama, Türkiye tarihinde yok. Hadsiz Süleyman, haddini tekrar aşmıştır. Süleyman’ın aldığı karar nedeniyle iki santime indi sosyal mesafe. Bu karar alınmasa, baro başkanları sosyal mesafeye uyarak yürüyorlardı. Sayın Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bulaş riskini artırma dediğiniz şeyin ta kendisi Süleyman Soylu’dur. Buradaki temasın tamamından Soylu sorumludur. Mertçe ‘yürütmüyorum’ demek yerine, küçücük virüsün arkasına saklanıyor.”

    CHP’nin, barolara ilişkin teklife karşı mücadelesini sürdüreceğini belirten Özel, teklifin yasalaşmasıyla birlikte hiç vakit kaybetmeden yürütmeyi durdurma talebinde bulunacaklarını bildirdi. Özel, “Anayasa Mahkemesinin bu düzenlemeyi iptal etmesini ümit ediyoruz. Başka karar ne hukukla ne vicdanla bağdaşmaz.” diye konuştu.

    “Uzmanlık dışı görevlendirme”

    Hendek’te ikinci havi fişek faciasında üç askerin şehit olduğunu anımsatan Özel, bu mühimmatın taşınma kararının, “cinayet vasfında” olduğunu ifade etti.

    Özel, “Yerinde soğutma ve imha yapılması gerekirdi. İlla taşıma kararı aldıysanız uzaktan kumanda edilen bir araçla taşınması gerekirdi. Uzmanlık dışı görevlendirmeyle üç askerimizin canına kastettiler. Bilsinler ki biz bunun peşini bırakmayız. Milletimiz enkaz altında oradaki çalışan emekçilerin kurtulmasını beklerken, fabrika sahibinin itibarını kurtarmaya çalışanları hatırlayalım. Taziye olacaksa aileye, kaymakama, valiye, varsa sendikaya yapacaksın. Fabrika sahibine yapılırsa, bu, bir nolu şüpheliyi koruma ve kollamadır.” değerlendirmesini yaptı.

    Fabrikanın, üç ay önce denetlendiğinin söylendiğini aktaran Özel, “Madem denetlendi, niye bu fabrika yanardağ gibi patladı? Bu açıklama, iş güvenliği ve denetim mekanizmasının ne kadar eksik, aksak, işlevsiz, faciaları önlemede ne kadar etkisiz olduğunu gösteriyor.” dedi.

    İşsizlik rakamları

    TÜİK’in, bütün dünyada işsizlik rakamları artarken işsizliği sadece Türkiye’nin azalttığını iddia edecek kadar “gülünç duruma düştüğünü” öne süren Özel, geçen yıl nisanda yüzde 13 olan işsizliğin, bu yıl 12,8’e düştüğünün açıklandığını hatırlattı. Özel, “Geçen yıl çalışan sayısı nisanda 28 milyon 199, bu yıl nisanda 25,6 milyona düşmüş. Yani arada 2,5 milyondan fazla kişi artık çalışmıyor ama işsizlik rakamı da düşüyor. Türkiye’de geçen yıl iş gücü sayısı 32 milyon, bu yıl 29 milyon. 3 milyon kayıp var.” ifadelerini kullandı.

    Özel, geniş tabanlı gerçek işsizlik oranının yüzde 30,1’e dayandığını öne sürdü.

    Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun, baro başkanlarını Meclis’e davetiyle ilgili bir soru üzerine Özgür Özel, “Gözlerinin önünde öldürdükleri adaletin, defin törenine davet ediyor. Konuşmadıkları yerde ne işleri var baro başkanlarının.” diye konuştu.