Etiket: chp

  • CHP’li belediyelerden havai fişek kararı

    CHP’li belediyelerden havai fişek kararı

    CHP’li belediyeler, Sakarya’daki facianın ardından havai fişek kullanımını yasaklamaya başladı.

    Sakarya’da meydana gelen havai fişek faciasının ardından CHP’li belediyeler, havai fişek kullanımını yasaklamaya başladı. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Edirne Belediyesi etkinliklerinde havai fişek kullanmama kararı aldı. Bakırköy Belediyesi ise ilçe genelinde havai fişek kullanımının yasaklandığını duyurdu.

    İzmir Büyükşehir Belediyesi etkinliklerinde havai fişek gösterilerine yer vermeme kararı aldı. Başkan Tunç Soyer, “Bizler kutlamalarımızı tüm görkemiyle sürdüreceğiz. Ancak 5 dakikalık bir gösterinin bize vereceği keyif yüzünden canlıların ölmesine, insanların zehir solumasına, havamızın, suyumuzun ve toprağımızın kirlenmesine müsaade etmeyeceğiz” dedi.

    Sakarya’daki havai fişek fabrikasındaki son patlamanın ardından durumun gözden geçirildiğini dile getiren Soyer, “Üretiminden gösterisine kadar her yanıyla yaşama zarar veren bu eğlence biçiminden İzmir’de derhal uzaklaşılması gerektiğini düşünüyorum. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bundan sonra etkinliklerinde havai fişek kullanmayacağını buradan ilan ediyorum. İzmirli hemşehrilerimin yaşama verdiği kıymeti çok iyi bildiğimden bu konuda benim destekleyeceklerinden şüphe duymuyorum” diye konuştu.

    SOYER’DEN İLÇE BELEDİYELERİNE ÇAĞRI

    Soyer her havai fişek gösterisinin daha çok havai fişeğin üretilmesi anlamına geldiğini belirterek şöyle devam etti: “Denetimsiz, kuralsız bir biçimde üretim yapan fabrika ve atölyelerdeki iş cinayetleri hepimizi yasa boğuyor. Kullanım azalırsa zorunlu bir ihtiyaç olmayan havai fişek üretimi nedeniyle yaşanan can kayıpları da biter.”

    İzmir’in ilçe belediye başkanlarına da seslenen Soyer, “İlçe belediye başkanlarımızı da buradan etkinliklerinde havai fişek kullanmamaya çağırıyorum. Çünkü çağdaş İzmir’e bu yakışır” dedi.

    Soyer, 10 yıllık belediye başkanlığı döneminde Seferihisar’daki resmi kutlamalarda havai fişek kullanmamayı tercih etmişti. Havai fişek gösterileri yangınlara ve kuşlar başta olmak üzere canlıların ölümüne neden oluyor. Patlamanın ardından atmosfere salınan kimyasallar, zehirli gazlar ve ağır metaller havayı, denizi ve toprağı kirletiyor. Çevre kuruluşları uzun zamandır havai fişek gösterilerinin yasaklanması için imza kampanyaları düzenliyordu.

    NİLÜFER BELEDİYE BAŞKANI ERDEM: HİÇBİR ETKİNLİKTE HAVAİ FİŞEK KULLANILMAYACAK

    Son yaşanan üzücü olaylardan sonra bütün canlıların yaşam hakkına saygı göstererek artık hiçbir etkinliğimizde havai fişek kullanmayacağımızı sizinle paylaşmak istiyorum.

    https://twitter.com/MimarTurgayErdm/status/1281249125443547143

    EDİRNE BELEDİYESİ, ETKİNLİKLERİNDE HAVAİ FİŞEK KULLANMAYACAK

    Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Sakarya’da meydana gelen havai fişek faciasının ardından belediyenin hiçbir etkinliğinde havai fişek kullanmayacaklarını açıkladı.

    Yaşanan facianın ardından Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Sakarya’da meydana gelen havai fişek faciasının ardından belediyenin hiçbir etkinliğinde havai fişek kullanmayacaklarını açıkladı.

    BELEDİYELERE ÇAĞRI

    Twitter hesabından açıklamaya yapan Gürkan, şunları söyledi:

    “Edirne Belediyesi olarak hep doğaya saygılı ve korumacı olduk. Bu günden sonra artık hiç bir etkinliğimizde havai fişek kullanmayacağız.Tüm belediyelerimize çağrı yapıyorum; hiç bir etkinlikte havai fişek kullanmayalım.”

    https://twitter.com/recepgurkan/status/1281203284112539649

    BAKIRKÖY BELEDİYESİ, HAVAİ FİŞEK KULLANIMINI YASAKLADI

    Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu, kişisel Twitter hesabında ilçe genelinde havai fişek kullanımının yasaklandığını duyurdu.

    Kararın belediye meclisinde oy birliğiyle alındığını ifade eden Kerimoğlu, “Her canlının yaşam hakkına saygılı olmayı ilke edindiğimiz Bakırköyümüzde, çevreye ve insana da zararı ortada olan havai fişeklerin kullanımını yasaklayan teklifi Bakırköy Belediye Meclisimizde oy birliği ile kabul eden tüm siyasi parti meclis üyelerine teşekkür ederim” dedi.

    https://twitter.com/DrKerimoglu/status/1280916326379327490

    DATÇA BELEDİYESİ: GÖSTERİ VE ETKİNLİKLERİMİZDE HAVAİ FİŞEK KULLANMAYACAĞIZ

    Datça Belediyesi de gösteri ve etkinliklerinde havai fişek kullanmayacaklarını duyurdu.

    Belediyenin resmi Twitter hesabından yapılan açıklamada, “Datça Belediyesi olarak bugünden itibaren hiç bir gösteri ve etkinliğimizde havai fişek kullanmayacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz” denildi.

    KÜÇÜKÇEKMECE BELEDİYE BAŞKANI DA BELEDİYE TARAFINDAN HAVAİ FİŞEKLERİN KULLANILMAYACAĞINI DUYURDU

    Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi, sosyal medyada yaptığı bir açıklamada, Küçükçekmece Belediyesi tarafından havai fişeklerin kullanılmayacağını duyurdu.

    Çebi, “Sakarya’da imha edilmek için taşınan havai fişeklerin patlamasıyla hayatını kaybeden askerlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar dilerim. Çevreye ve canlılara zarar veren havai fişeklerin, Belediyemiz tarafından hiçbir şekilde kullanılmayacağını belirtmek isterim” ifadelerini kullandı.

  • CHP Genel Başkan Yardımcısı’ndan eğitim değerlendirmesi

    CHP Genel Başkan Yardımcısı’ndan eğitim değerlendirmesi

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Kaya, “Sağlık Bakanlığı’nın, ‘Sınıf düzeni bir metre sosyal mesafe olacak şekilde yapılacak.’ açıklamasının uygulanma koşullarının olmadığını görüyoruz. Mevcut duruma göre bir metrekare sosyal mesafe şartını sadece imam hatip liseleri sağlıyor.” dedi.

    Kaya, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, yeni eğitim öğretim yılının 31 Ağustos’ta başlayacağını açıklayan Milli Eğitim Bakanlığı’ndan pandemi koşullarında bunun nasıl yapılacağına ilişkin bir açıklama gelmediğine dikkati çekti.

    Buna ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı’na yaptıkları çağrıya ve sordukları sorulara yanıtın Sağlık Bakanlığı’ndan geldiğini belirten Kaya, bakanlığın, “Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi”nde okullarda alınması gereken önlemlerin yer aldığını söyledi.

    Bu önlemlere göre okullardaki tüm sorumluluğun velilerin üzerine yüklenerek bir taahhütname imzalatıldığını iddia eden Kaya, alınan önlemlere değindi. Kaya, “Milli Eğitim Bakanlığının mevcut bütçesi ile açıklanan tedbirlerin nasıl karşılanacağı, ek bütçe verilip verilmeyeceği, öğretmen, okul ve derslik ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı konusunda bir açıklama yapılmadı.” diye konuştu.

    Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un da şu ana kadar “Ben bu bütçeyle tüm bu tedbirleri nasıl alacağım?” diye sormadığını belirten Kaya, konuya ilişkin Bakan Selçuk’un yanıtlaması istemiyle verdikleri soru önergesine şu ana kadar yanıt alamadıklarını dile getirdi.

    “Uygulama koşullarının olmadığını görüyoruz”

    Öğretmen, öğrenci, okul ve derslik sayısına değinen Kaya, şu ifadeleri kullandı:

    “Sağlık Bakanlığının açıkladığı tedbirler keşke uygulanabilse. Ancak öğretmen ve derslik kapasitemize baktığımızda Sağlık Bakanlığının açıkladığı ‘Okullarda içerde bulunacak kişi sayısı öğrenci ve öğretmenler de dahil 4 metrekareye bir kişi düşecek şekilde düzenlenecek. Sınıf düzeni 1 metre sosyal mesafe olacak şekilde yapılacak.’ açıklamasının uygulanma koşullarının olmadığını görüyoruz.

    Her öğrenci için 4 metrekare ayırdığımızda her dersliğin en az 26×4=104 metrekare olması gerekiyor. Türkiye’de bu koşulları sağlayan kaç dersliğimiz var? Sosyal mesafenin sağlanması için dersliklerde 15 öğrencinin ve en az 80 metrekare şartının sağlanması gerek. Mevcut duruma göre Sağlık Bakanlığı’nın ortaya koyduğu 1 metrekare sosyal mesafe şartını sadece imam hatip liseleri sağlıyor.”

    Kaya, tüm okulların ikili öğretime geçtiği varsayıldığında yüz binlerce öğretmene ihtiyaç duyulacağına işaret ederek, “Öğrenci sayısı 184 bin olan birleştirilmiş sınıflarda eğitime nasıl devam edilecek? Taşımalı eğitime devam eden 1 milyon 372 bin 211 öğrencinin eğitimine nasıl devam edilecek? İkili eğitim ve normal eğitim yapan okullarda eğitime nasıl devam edilecek? Kapalı olan 17 bin köy okulundan bu dönemde yararlanılacak mı?” sorularını yöneltti.

    Bu koşulları sağlamak için dersliklerdeki öğrenci sayısının yarı yarıya düşürülmesi halinde dahi en az 250 bin dersliğe ihtiyaç olacağının altını çizen Kaya, şöyle devam etti:

    “Tekli eğitimin verildiği okullarda ikili eğitime geçilse bile dersliklerde sosyal mesafe kurallarının uygulanmasına imkan yok. Bu durumda üçlü eğitime mi geçilecek? Eğitim bilimci olan Sayın Selçuk’a çağrımdır, sakın aklından geçirme. Yani ‘okullarda 3’lü eğitime giderim’ diye bir düşünce sakın ola aklından geçmesin.”

    CHP’nin önerileri

    Kaya, partinin konuya ilişkin önerilerine değinerek, şunları söyledi:

    “Resmi okullarımızın tamamına sadece pandemi kurallarının uygulanması ile görevlendirecek 54 bin 36 öğretmen ataması yapılmalıdır. Öğretmenlerimize pandemi konulu kısa süreli hizmet içi eğitim verilerek hemen göreve başlatılmalıdır. Okullarda ikili eğitime geçilmesi durumunda ve yeni dersliklerle eğitime başlanması halinde, acil öğretmen ihtiyacının en az 250 bine çıkacağını öngörebiliyoruz. Bu ihtiyaca göre öğretmen atamasının hızla yapılması gerek.”

    Okulların temizliği ve hijyenik ortamın sağlanabilmesi için yardımcı personel ihtiyacının karşılanması gerektiğinin altını çizen Kaya, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Bu nedenle acil olarak, Milli Eğitim Bakanlığı, saray hükümetinin kuşa çevirdiği bütçesinin artırılması için TBMM’ye talepte bulunmalıdır. Meslek liselerinin boş kalan sınıfları bu süreçte kullanılmalıdır. Özellikle de imam hatip liseleri ve ortaokullarında boş kalan derslikler olduğunu biliyoruz. Bu okulların dersliklerinin kullanılması yoluna gidilmelidir. Uygun kamu binaları derslik olarak kullanılmalıdır. Uygun kamu binaları bulunamıyorsa kiralama yoluna da gidilebilinir. Bu süreçte 17 bin köy okulu eğitim ve öğretime açılarak bu okullarda da eğitim yapılabilir. Bunlar yapılamayacaksa, öğrencilerin okullarından ve arkadaşlarından uzaklaştırmamak için okul bahçelerine prefabrik derslikler kurulması da alternatif çözümlerden biri olarak değerlendirilmelidir.”

    Prefabrik dersliğin maliyeti

    Yıldırım Kaya, 108 metrekarelik bir prefabrik dersliğin maliyetinin ortalama 57 bin lira olduğunu belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Ortalama toplam maliyeti ise 57.000 x 250.000= 14 milyar 250 milyon lira. ‘Bu para nereden karşılanacak’ diye sorulabilir. Dolar bazında garanti ödemesi yaptığınız beş yandaş müteahhitin her birine ’50 bin prefabrik yapacaksınız, bunların maliyetini de vergiden düşeceğim’ dersiniz. Ya seve seve bunu yapacaklar ya da garanti ödemelerini iptal edeceksin. Dolar bazından liraya çevireceksin. Bunu söylediğinizde zaten beleşten para kazandılar bunu rahatlıkla yaparlar. 16 makam uçağı var. 13’ünü sat, oradan gelecek parayla buraya ciddi anlamda katkı sunarsın. ‘Biz Bize Yeteriz’ kampanyasında toplanan parayı bunun için harcarsınız. Londra’daki bir avuç tefeciye, saat başı 2 milyon dolar faiz ödemekten vazgeçersin. Kısacası, israf ekonomisinden vazgeçilirse, okullarımızın bahçelerine prefabrik derslikler kurarak bu süreci daha güvenli atlatabiliriz.”

    Konuyla ilgili Bakan Selçuk’un açıklamalarını eleştiren Kaya, “Millet İttifakının belediyelerinin okulların dezenfekte edilmesi, öğrencilerin dezenfektan ve maske ihtiyacı konusunda her türlü desteği vermeye hazır olduğunu bir kez daha kamuoyuyla paylaşıyorum. Ekmek dağıtımımıza, yoksullara yardım götürmemize, maske dağıtımımıza engel oldunuz. Bu engellerinizi aşarak belediye başkanlarımız tarih yazdılar. Sayın Selçuk, bu konularda ihtiyaç duyarsan Millet İttifakı’nın belediye başkanları göreve hazırdır.” dedi.

    “Türkiye’nin dört bir yanına hemen yapılabilir”

    Kaya, bir gazetecinin, “Okulların fiziki koşulları, öğretmen, öğrenci ve personel mevcuduna göre açılması mümkün mü?” sorusuna, “Mevcut koşullar bunu sağlamaya elvermiyor. 250 bin prefabrik derslik okul bahçelerine konulabilir. Eğer Yeşilköy Atatürk Havalimanı’nın üzerine 30 günde bir gecekondu hastane koymayı yapıyorsanız öğrencilerimiz, çocuklarımız için de bu prefabrik derslikler Türkiyenin dört bir yanına hemen yapılabilir.” yanıtını verdi.

    Kaya, başka bir soru üzerine de, sınıflarda 1 metre sosyal mesafe kuralının 4 metrekare anlamına geldiğini belirterek, “1 metre önünüz, 1 metre arkanız, 1 metre sağınız, 1 metre solunuz oyduğunda 4 metrekare.” dedi.

    Sakarya’nın Hendek ilçesinde havai fişek fabrikasındaki patlayıcının imha edilmek üzere taşıyıcı kamyondan indirildiği sırada meydana gelen yeni patlamada 3 askerin şehit olduğunu kaydeden Kaya, “Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifa diliyorum. Bir an önce bu fabrikanın bu hale gelmesinden sorumlu olanların açığa çıkartılması gerekiyor. Dün CHP olarak parlamentoya verdiğimiz araştırma önergesi ne yazık ki AK Parti ve MHP tarafından reddedildi. Reddetmenin sonucu arkasından gelen 3 şehit, 6 yaralı şimdi vicdanlarınız rahat mı?” ifadelerini kullandı.

  • CHP’li Sarıbal: “Ormanlarımız paranın kurbanı oluyor”

    CHP’li Sarıbal: “Ormanlarımız paranın kurbanı oluyor”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, Gelibolu’daki orman yangınına ilişkin, “Ciğerimiz yanıyor. 450 hektar orman alanımız yandı. Bu çok büyük bir alan, ormanlar sadece yangınlarla değil, maden ve inşaat alanlarıyla da yanıyor. Ormanlarımız paranın kurbanı oluyor.” dedi.

    Sarıbal, partisinin Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’yla Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’de yeşil alanların ve ormanların her geçen gün azaldığını savundu.

    Gelibolu’da yaşanan orman yangınına işaret eden Sarıbal, “Ciğerimiz yanıyor. 450 hektar orman alanımız yandı. Bu çok büyük bir alan, ormanlar sadece yangınlarla değil, maden ve inşaat alanlarıyla da yanıyor. Ormanlarımız paranın kurbanı oluyor.” değerlendirmesinde bulundu.

    Ormanların iş adamlarına kiraya verildiğini bu yöntemle de yok edildiğini ileri süren Sarıbal, yangınlarda çok büyük alanların zarar gördüğünü belirtti.

    Ağaçların bilinçsizce kesildiğini kaydeden Sarıbal, “Önceden ormanlarımız Tarım ve Orman Bakanlığının kontrolünde kesiliyordu. Önce kesilecek ağaçlar belirlenip sonra orman köylü kooperatiflerince kesilmeye başlanıyordu. Burada çalışan köylüler de sigortalanıyordu. AKP iktidarı ise götürü yöntemi ile ağaç kestiği için istediği yerden istediği kadar ağaç kesiyorlar.” diye konuştu.

    Orman çiftçilerinin yüzde 70’inin sosyal güvenlik kapsamında olmadığını ifade eden Sarıbal, şunları kaydetti:

    “Ormanlarda 2019 yılında, orman köylüsü ve işçisi, 3 bin 400 iş kazası gerçekleşti. Bu kazalarda 486 ölüm, 2 binin üzerinde de yaralanma oldu. Bu iş kazalarından dolayı ölen veya yaralananların yüzde 80’inin iş güvenliği ve sigortası yok. Türkiye AB ülkeleri arasında orman kazalarında birinci sırada yer aldı. Bununla ilgili uluslararası raporlar yayınlandı.”

    CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu da iktidarın Saros Körfezindeki doğal gaz projesini uygulamaya soktuğunu, bu projenin orman alanları ile bölgenin doğal dengesini yok ettiğini savundu.

    Bölgenin fay hattı üzerinde olduğunu belirten Gaytancıoğlu, “Doğaya verdiği zararlar nedeniyle itiraz ettik. Bilim adamları bu projenin yanlış olduğunu söyledi. İktidar olumsuz ÇED raporuna rağmen, projeyi yapma kararı aldı.” dedi.

    Kararın sokağa çıkma kısıtlamalarının uygulandığı pandemi sürecinde alındığını belirten Gaytancıoğlu, bu durumu kınadı.

  • CHP Bursa Milletvekili Sarıbal: “Çiftçilerin borçları ertelensin”

    CHP Bursa Milletvekili Sarıbal: “Çiftçilerin borçları ertelensin”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, çiftçi borçlarına ilişkin “2020 yılında hiçbir borcun geriye ödemesi yapılmasın. Bütün borçlar faizsiz olarak 2021 yılına ertelensin. Bütün takip, icra, haciz işlemleri durdurulsun. 2021’e kadar derli toplu bir çalışma yürütelim, bu borçları en az 2-10 yıl yapılandıralım. Çünkü başka türlü çiftçinin bu borçlardan kurtulma şansı yok.” dedi.

    Sarıbal, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin 2 yıl önce geçtiği “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin tarıma yaramadığını, istihdamın, büyümenin, çiftçi borçlarının ve ithalatın kötü bir noktaya geldiğini söyledi.

    Tarımsal hasılanın 2017’de 51,9 milyar dolarken, bunun 2018’de 44,9, 2019’da ise 48,5 milyar dolar olarak gerçekleştiğini belirten Sarıbal, son 2 yılda 10,4 milyar dolarlık bir kaybın olduğunu ifade etti.

    Sarıbal, tarımsal hasılada son 10 yıldaki kaybın 107,3 milyar doları bulduğunu vurgulayarak, tarımsal hasılanın yüzde 30 düşüşle rekor kırdığını savundu.

    AK Parti iktidarları döneminde Türkiye’nin toplam büyüme oranı yüzde 5,6 seviyesindeyken, tarımsal büyümenin yüzde 2,7’de kaldığına dikkati çeken Sarıbal, “Son 2 yılda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bu oran daha da düşerek yüzde 2,5’e gerilemiş durumda. Tarımda kişi başına düşen milli gelir 3 bin dolar seviyesinde.” diye konuştu.

    Sarıbal, tarımsal istihdam alanında gerilemelerin yaşandığını, son 2 yılda 778 bin kişinin tarımdan çekildiğini ifade ederek, 2018’in nisan ayında 706 bin 409 kişi tarım sigortalıyken, nisan 2020’de bunun 585 bin 386 kişiye düştüğünü aktardı.

    Sarıbal, 2018’de bir çiftçinin aylık sigorta primi 583,48 lira iken 2020’de bunun yüzde 56,6 artarak 913,80 liraya geldiğine dikkati çekerek, “Çiftçinin geliri 3 bin dolar seviyesinde, bu aşağı yukarı 20 bin lira ediyor. 913 lirayı 12 ile çarptığınızda yaklaşık 11 bin liraya denk gelir. Yani 20 milyar geliri olan bir kişi, 11 bin lira Bağ-Kur sigorta primi ödeyecek. Yani kişi başına düşen milli gelir payının yüzde 50’sini sigortaya ödeyecek. Böyle bir şey olabilir mi?” dedi.

    “Borç kontrol edilemez hale geldi”

    Çiftçinin, zorunluluktan dolayı tarımdan koptuğunun altını çizen Sarıbal, çiftçilerin, 2018 temmuzda bankalara 99,9 milyar, Tarım Kredi’ye ise 7,6 milyar lira borçluyken, 2020 mayıs ayında bunun bankalara 118,1 milyara, Tarım Kredi’ye ise 10 milyar liraya çıktığını söyledi.

    Takipteki borç sarmalının da büyüdüğünü anlatan Sarıbal, son 2 yılda tarım ve hayvancılıktaki cari açığın büyüdüğünü, tarımda kullanılan elektriğin, gübrenin, ilacın, yem, sulama ve mazotun zamlandığını ifade etti.

    “Borçları yapılandıralım”

    Sarıbal, açıklamasının ardından kendisine yöneltilen “Çiftçiler, ertelenen borçlarını sonbaharda ödemeye başlayacak. Bununla ilgili yorumunuz nedir?” sorusuna, şu yanıtı verdi:

    “Bu borcun büyüklüğü artık kontrol edilemez bir hale geldi. Takipteki borç miktarı 5,4 milyarken, belki o günlerde çok daha yukarı çıkacak. Yani takiple, icrayla tahsil edilmek istenen borç miktarı çok hızlı artacak. Önerimiz, 2020 yılında hiçbir borcun geriye ödemesi yapılmasın. Bütün borçlar faizsiz olarak 2021 yılına ertelensin. Bütün takip, icra, haciz işlemleri durdurulsun. 2021’e kadar derli toplu bir çalışma yürütelim, bu borçları en az 2-10 yıl yapılandıralım. Çünkü başka türlü çiftçinin bu borçlardan kurtulma şansı yok. Eylül-ekimden itibaren ciddi bir takip sürecinin olacağını görüyoruz, hele kasım-aralıkta çok daha ciddi borç takibi olacak. Bu dediklerimizi yapmazsa, buradan doğru hükümet bir tavır ortaya koymazsa çitçinin 2020’nin sonbaharı ve kışı eziyet olacak.”

  • CHP Parti Sözcüsü Öztrak gündemi değerlendirdi

    CHP Parti Sözcüsü Öztrak gündemi değerlendirdi

    CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, “Çoklu baro projesi, avukatlara partilerine, etnik kimliğine, dini inancına göre cübbe dikme projesidir. Daha da önemlisi bu aziz vatanı bölme ve ihanet projesidir.” dedi.

    Öztrak, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.

    Sakarya’nın Hendek ilçesinde, havai fişek fabrikasında yaşanan patlamadan dolayı tüm işçilere ve Hendek halkına geçmiş olsun dileğinde bulunan Öztrak, CHP Grup Başkanvekili, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un gelişmeleri takip etmek üzere bölgeye hareket ettiğini, ayrıca il başkanının da olay yerinde olduğunu söyledi.

    İktidara yönelik eleştirilerde bulunan Öztrak, işsizlik buhranının pençesine düşürülen vatandaşa had bildirilmeye, vatandaşın sesinin kesilmeye çalışıldığını savundu. Öztrak, yasama ile adalet sisteminin savcı ve yargıç ayağından sonra adaletin üçüncü sac ayağı savunmanın yani baroların da bölünmeye ve vesayet altına alınmaya çalışıldığını ileri sürdü. Barolara ilişkin kanun teklifinin dün TBMM’de görüşülmeye başladığını anımsatan Öztrak, bunun bir FETÖ projesi olduğunu savundu. Öztrak, “Ak baroları kurma hayaliyle, kamu kuruluşu niteliğinde meslek kuruluşu olan baroları bölüp parçalarken, bu milletin kardeşliğine, birliğine ve bütünlüğüne kasteden terör örgütleri bu defa da baroları ele geçirirse ne yapacaksınız? Milletten bir kez daha af mı dileyeceksiniz?” diye konuştu.

    Düzenlemeden hukuk devletinin zarar göreceğini ileri süren Öztrak, “Çoklu baro projesi, avukatlara partilerine, etnik kimliğine, dini inancına göre cübbe dikme projesidir. Daha da önemlisi bu aziz vatanı bölme ve ihanet projesidir.” ifadelerini kullandı. Öztrak ayrıca, baro başkanlarının salgın döneminde, 1 hafta önce 27 saat Ankara’nın kapısında, dün de TBMM kapısında bekletildiğini belirterek eleştirilerde bulundu.

    “Millet sizi görüyor, notunuzu veriyor.”

    Milletin haber alma özgürlüğü üzerinde kurulan vesayetin, RTÜK eliyle pekiştirilmeye çalışıldığını savunan Öztrak, “Devlet yönetiminde böyle bir yozlaşma ne görüldü ne de yaşandı. En son en çok izlenen özgür kanallardan Tele 1 ve Halk TV ekranlarının 5 gün karartılmasına karar verdiler. Aslında karartılan ekranlar değil, halkın gerçekleri öğrenme hakkıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

    Milletin gerçekleri terk etmemek için direndiğini dile getiren Öztrak, “Şimdi yeni yasaklarla, sansürlerle milletimizin bu direncine saldırılıyor ama ne yaparsanız yapın, ne kadar saldırırsanız saldırın, milletimiz gerçekleri terk etmeyecektir. Attığınız her adımda, söylediğiniz her sözde, yaptığınız her işte millet sizi görüyor, notunuzu veriyor. Sandık geldiğinde de yerinizi gösterecek.” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sosyal medyaya ilişkin açıklamalarına değinen Öztrak, “Erdoğan tam bir hafta önce, gençlerle yaptığı dijital toplantıda, ‘İhmal edilmeyecek kadar önemli bir mecra.’ diyerek sosyal medyaya iltifatlar yağdırıyordu. Buna rağmen Erdoğan, o toplantıda gençlerin ‘dislike tsunamisi’nden kurtulamadı. Gençler ‘Sana oy moy yok.’ diyerek sandıktaki kaderine işaret etti. Erdoğan sosyal medyada gençlerden çalımı yiyince, ‘Bak topu patlatırım.’ diyen mızıkçı çocuklara dönüverdi. Bir densizin alçakça hakaretlerini bahane ederek sosyal medyayı topyekun kapatacağını söyledi. Yine millete had bildirme moduna geçti.” ifadelerini kullandı.

     “Aklı başında herkes tarafından kınandı”

    Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ve eşi Esra Albayrak’ın uğradığı alçakça saldırının, bu ülkedeki aklı başında herkes tarafından kınandığını belirten Öztrak, “Elbette olması gereken de buydu. Kaynağı ne olursa olsun, kimden gelirse gelsin nefret diline, itibar suikastlarına karşı ortak tutum alınmalıdır ama şu da bir gerçek, Sayın Meral Akşener, Sayın Canan Kaftancıoğlu, Sayın Başak Demirtaş ve toplum önündeki daha pek çok kadın için, yeşil benekli troller sosyal medyada itibar suikastları düzenlerken neden bu kadar öfkelenmediniz, had bildirmeye kalkmadınız Sayın Erdoğan?” diye konuştu.

    Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin başlamasından bu yana 2 milyon 281 bin vatandaşın işinden olduğunu dile getiren Öztrak, “100 milyar dolar gelirimiz cebimizden alındı. Market raflarında bebek mamalarına sanki pahalı elektronik aletmiş gibi hırsız alarmı takılmaya başlandı. Bebek maması ateş pahası olmuş. Bıraktık büyükleri, bebelerimiz ne yiyip içecek? Biz bu ekonomiden başka neyi konuşacağız? Ama bunlar sarayın umurunda mı? O, baroları, televizyonları, sosyal medyayı vesayeti altına alıp bebeğine mama alamayan işsiz anne babanın isyanını gizlemekle uğraşıyor.” diye konuştu.

    Aylık enflasyonun yüzde 1’in üzerinde olduğunu, bunun mevcut fiyat serisindeki ikinci en yüksek haziran ayı enflasyonu olduğunu aktaran Öztrak, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Yılın ilk yarısında tüketici enflasyonu yüzde 5,8. Son bir yılda yüzde 12,6. Bu arada sarayın talimatlı marketlerinden toplanan, baskı altındaki gıda fiyatları da aylık olarak düşmüş. Ancak buna rağmen yıllık yüzde 13’e dayanan gıda ve alkolsüz içecekler enflasyonuyla bu alanda dünyada en yüksek enflasyonu olan ülkelerden biriyiz. Bu alanda rakiplerimiz, Ruanda, Kazakistan, Sri Lanka gibi ülkeler. Bu yıl 70 yılın en büyük çekirge istilasına uğrayan Kenya’da dahi gıda enflasyonu yüzde 8,2. Ne yapsanız yapın mızrak çuvala sığmıyor. Milletimizin tenceresi dolmuyor. Milletimiz sizin güdümlü market fiyatlarını pazarda, markette bulamıyor. Tüm dünyayı bize güldüren, o kerameti kendinden menkul ‘enflasyon-faiz teorilerinize’ ne oldu? Merkez Bankasının faizi yüzde 8,25 ama enflasyon yüzde 12,62. Hani faiz sebep, enflasyon sonuçtu? Faiz düştü 8,25’e. Niye bu enflasyon düşmüyor? Yüzde 12’yi geçti.”

    “Ekonomi politikalarında 50 yıl öncesine gittik”

    Emekliye verilen bayram ikramiyesinin 1500 lira olması gerektiğini, polisler, sağlık çalışanları, imamlar ve diğer başka memurların 3600 ek göstergeyi beklediğini ifade eden Öztrak, esnafın da sesini duyurmaya çalıştığını söyledi. Faik Öztrak, şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Bu ucube rejimle beraber ekonomi politikalarında 50 yıl öncesine gittik. Ülkemiz 1970 model politikalarla dünyadan koparılıyor. Gencimize, kadınımıza, çalışanımıza dünyada ne varsa en iyisini alabilecek, üretebilecek imkanı vermek yerine, saray, insanımızın bunları görmesini engellemeye, bunlara erişme umudunu yok etmeye uğraşıyor. Gümrük duvarları yükseltiliyor. Sermaye hareketleri kısıtlanıyor. Piyasalar 90 metrelik sahada oynamaları gereken oyunu, 10 metrede hem de karşılarında rakip olmadan yerli oyuncularla oynamaya zorlanıyor. Şimdi de Rekabet Kurulunun sopası şirketlere sallanıyor.”

    Rekabet Kurulunun 5 Alman otomobil firması için soruşturma açtığını duyurduğunu, ancak 11 Haziran’da alınan kararın 1 Temmuz’da açıklandığını anlatan Öztrak, “Rekabet Kurulu bu kararı açıklamak için 20 gün neden bekledi? Acaba Alman Volkswagen firması, Türkiye’de yatırım kararını sürdürme kararını almış olsaydı bu soruşturma kararı yine de alınacak mıydı? Yoksa iptal mi edilecekti? Bu kadar keyfi, hukuktan uzak bir yaklaşımın hüküm sürdüğü ve öngörülebilirliğin olmadığı bir yerde ne yerli ne de yabancı sermaye yatırım yapar. Yapmıyor da zaten.” diye konuştu.

    Ekonomi bürokrasisinin bittiğini, liyakat olmadığını belirten Öztrak, şunları kaydetti:

    “1970 model antika bir arabada gibiyiz. Bu arabada ne yol kontrolü var ne şerit ne takip sensörleri var ne de otomatik fren sistemi var. Hasılı ne denge ne de fren var. Binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete. Direksiyonun başındaki şoför acemi, antika arabayı kullanamıyor, o alışmış otomatik araba kullanmaya. Ekonomi düz yolda kaza üstüne kaza yapıp duruyor. Oysa sarayın bir de yaveri var. Tam bir antika araba meraklısı. ‘Bırakın bir de o kullansın’ diyeceğiz ama o da baroları bölüp etnik ve radikal terör örgütlerine teslim ederek, ülkede yeni bir beka sorunu yaratma ve milletin sosyal medyasını karartmakla meşgul, koalisyon ortağıyla birlikte. Sarayın yaveri ‘kraldan çok kralcı’ olmuş. Saraydan daha çok sesi çıkıyor. Yetmiyor üstüne bir de boykot eylemi yapıyor. Bu arada, Yunan Cumhurbaşkanının burnumuzun dibindeki Eşek Adası’na yaptığı ziyaretle ilgili sarayın yaverinden de saraydan da tık duymadık. Yoksa Tank Palet Fabrikası’nın, Katar ordusuna peşkeş çekilmesini içinize sindirdikleri gibi, Eşek Adası’nın Yunan toprağı olmasını da kabul mu etiler. Ne oldu yerlilik? Nereye gitti millilik?”

    Milletin, zamanı geldiğinde, kendisini küçümseyenlere, iradesini yok sayanlara, en ağır şamarı atmayı bildiğini ifade eden Öztrak, “İbret vesikasını uzaklarda aramaya gerek yok. Kıssadan hisse almak isteyenler için 30 Mart 2019 ve 23 Haziran 2019 seçim sonuçları ortadadır.” dedi.

    Faik Öztrak, daha sonra soruları yanıtladı.

    AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik açıklamalarının sorulması üzerine Öztrak, şöyle konuştu:

    “İstanbul Sözleşmesi’yle uğraşmalarının altındaki temel neden şudur, milletimiz işsizlikle, yoksullukla, pahalılıkla boğuşuyor. Aman bunlar görünmesin, milletimizin dikkatini başka yere çekelim diye uğraşıp duruyorlar. İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddetle ilgili Avrupa’nın en önemli dokümanlarından biridir. Bunu nereye koyacaklar? Madem uluslararası sözleşmelerle uğraşacaksınız, o zaman ben size bir uluslararası sözleşmeden bahsedeyim. Uluslararası Çalışma Örgütünün 102 sayılı Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi var. 1971 yılında bu sözleşmeyi kabul etmişiz. Uluslararası sözleşme mi istiyorsunuz, hem de bu sözleşmeyi duyunca aziz milletimiz mutlu, memnun olsun mu istiyorsunuz? O zaman bu sözleşmenin gereğini yerine getirin, Aile Destekleri Sigortası Kanunu’nu derhal çıkarın, biz de buna sonuna kadar destek verelim.”

    Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile Libya’da olduğuna dair son dakika bilgileri geçtiği belirtilerek CHP’nin Libya sürecini nasıl izlediği ve değerlendirdiğinin sorulması üzerine Öztrak, “Libya sürecini büyük bir dikkatle izliyoruz. Orada bulunan askerlerimizin ayağına taş değmemesini istiyoruz. Bu çerçevede Libya’da olan bitenlerin bu ülkenin milli menfaatleri doğrultusunda gelişmesini de destekleyeceğimizi açıkça ifade ediyoruz.” dedi.

  • CHP’den “YKS ertelensin” çağrısı

    CHP’den “YKS ertelensin” çağrısı

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Kaya, “Yeterli tedbirler alınamıyorsa, gençlerimizin can güvenliği sağlanamayacaksa gelin bu ısrarınızdan vazgeçin, YKS’yi daha uygun bir tarihe erteleyin.” dedi.

    Kaya, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, 27-28 Haziran tarihlerinde yapılacak YKS’de alınması gereken tedbirler konusunda değerlendirmelerde bulundu.

    Çocukların ve gençlerin uzun yıllar, büyük emeklerle hazırlandıkları sınavlara Kovid-19’un gölgesinin düştüğünü belirten Kaya, sınavın doğal stresine bir de koronavirüs korkusu eklendiğini söyledi.

    Sınavların ileri tarihe ertelenme taleplerinin karşılık bulmadığını ve sınavların sırayla yapmaya başlandığını aktaran Kaya, şöyle konuştu:

    “14 Haziran’da yapılan Milli Savunma Üniversitesi sınavı ve 20 Haziran’da yapılan LGS sınavında resmi makamların açıklamalarının aksine, yeterli güvenlik tedbirlerinin alınmadığını gördük. Sosyal mesafe kurallarının yerle yeksan olduğunu endişeyle izledik. Sınav öncesi, sınav süreci ve sınav sonrası yaşananlar herkesi korkuttu.”

    Kaya, 451 bin öğrencinin katıldığı Milli Savunma Üniversitesi sınavı ve 1 milyon 670 bin öğrencinin katıldığı LGS sınavında büyük sorunların yaşanmasının 27-28 Haziran’da 2 milyon 433 bin kişinin gireceği YKS sınavı için endişe ve korkuyu misliyle arttırdığını ileri sürerken, 83 milyon adına sordukları soruların mutlaka yanıtlanması gerektiğine vurgu yaptı.

    Milli Savunma Üniversitesi Sınavı ve LGS’de yaşanan güvenlik sorunlarının YKS’de de yaşanmaması için ilave tedbirler alınıp alınmadığını soran Yıldırım Kaya, şöyle konuştu:

    “Kovid-19 tanısı konan ya da durumundan şüphelenilen öğrenci ve görevlilere ilişkin ne gibi tedbirler alındı? 1 milyon 670 bin öğrencinin katıldığı LGS’de, 25 kişilik sınıflarda gözetmenler hariç 20 kişi sınava girerken 2 milyon 433 bin kişinin gireceği YKS sınavında sınıflarda sosyal mesafe nasıl sağlanacak? Boyu çok uzun ve kilolu gençlerimizin ilkokul sıralarında sınava girerek mağdur olmamaları için önlem alınacak mı? Öğrenci ve velilerin okul önlerinde sosyal mesafe kurallarına aykırı toplanmalarını engellemek için yeterli güvenlik tedbirleri alınacak mı? Son günlerdeki gelişmeler konusunda Bilim Kurulu’nun görüşü alındı mı? Sınav öncesi yeterli tedbirlerin alındığına dair kamuoyu ve öğrencileri tatmin edecek bir açıklama yapılacak mı?”

    Benzer soruları TBMM’ye verdikleri soru önergeleriyle Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a ve Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a da sorduklarını, ancak yanıt alamadıklarını bildiren Kaya, öğretmenlerden bu zorlu süreçte öğrencilerine sahip çıkmalarını ve onları yalnız bırakmamalarını istedi.

    Okullardaki dezenfektan ve maske gibi ihtiyaçları için CHP’li belediyelerin hazırlıklı olduğunu dile getiren Kaya, tüm okullarda mutlaka ateş ölçer bulundurulması gerektiğini söyledi.

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Kaya, “ÖSYM ve tüm yetkilileri daha önce de uyardık, şimdi de uyarıyoruz. Yeterli tedbirler alınamıyorsa, gençlerimizin can güvenliği sağlanamayacaksa gelin bu ısrarınızdan vazgeçin, YKS’yi daha uygun bir tarihe erteleyin.” diye konuştu.

  • CHP’nin kurultay tarihi ve  gündemi belli oldu

    CHP’nin kurultay tarihi ve gündemi belli oldu

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu imzasıyla yapılan kurultay çağrısına göre, kurultay 25-26 Temmuz günleri saat 10.00’da Bilkent Odeon’da toplanacak.

    Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayacak kurultayda, ilk olarak Kurultay Başkanlık Kurulu seçilecek.

    Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun açılış konuşmasının ardından kurultay komisyonları oluşturulacak.

    Çalışma ve Hesap raporları ile Kurultay Sonuç Bildirgesi, okunup görüşüldükten sonra oylanacak.

    Daha sonra Genel Başkanlık seçimine geçilecek. Genel Başkan’ın belirlenmesinin ardından delegeler, Parti Meclisi ile Yüksek Disiplin Kurulunun asıl ve yedek üyelerini seçmek üzere sandığa gidecek.

  • Canan Kaftancıoğlu’na verilen hapis cezası onandı

    Canan Kaftancıoğlu’na verilen hapis cezası onandı

    Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na silahlı terör örgütü propagandası yapmak, Kamu görevlisine hakaret, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni alenen aşağılamak, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik suçlarından İstanbul 37 . Ağır Ceza Mahkemesi tarafın verilen karar istinaf incelemesi sonucunda onandı.

    Habertürk Muhabiri Arzu Kaya’nın haberine göre, 37. Ağır Ceza MAhkemesi’nin kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi tarafından usul ve esas yönünden isabetli bulundu. Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. Kaftancıoğlu’na 5 ayrı suçtan 9 yıl 8 ay 20 hapis cezası verilmişti.

  • Son seçim anketi yayınlandı

    Son seçim anketi yayınlandı

    MAK Danışmanlık tarafından yapılan son seçim anketinde AK Parti’nin oy oranı yüzde 35.5 olarak belirlendi. Aynı ankette CHP yüzde 25.3, MHP yüzde 10,8, İYİ Parti yüzde 11, HDP ise yüzde 9.3’lük kesimin desteğini aldı.

    Erken seçim iddiaları konuşulurken MAK Danışmanlık, Türkiye genelinde 30 büyükşehirle 15 il ve ilçelerinde yapmış olduğu araştırmanın sonucunu kamuoyuna sundu.

    Yapılan araştırmada ‘yarın seçim olsa’ AK Parti’ye oy vereceğini belirtenlerin oranı yüzde 35.5, CHP’ye oy vereceklerini belirtenlerin oranı yüzde 25.3, İYİ Parti’ye oy vereceklerini belirtenlerin oranı yüzde 11, MHP’ye oy vereceklerini belirtenlerin oranı ise yüzde 10.8 olarak belirlendi.

    Aynı ankette tercihini HPD’den yana kullanacağını ifade edenlerin oranı ise yüzde 9.3’te kaldı.

    Babacan ve Davutoğlu’nun desteği ne kadar?

    Ankette Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi ve Ali Babacan’ın DEVA Partisi de vatandaşlara soruldu. Olası bir seçimde Davutoğlu’na destek vereceklerin oranı yüzde 2.9 olurken, Babacan’ı destekleyeceklerin oranı yüzde 2.8 oldu.

    MAK Danışmanlık’ın anketinde Saadet Partisi yüzde 1.2, diğerleri başlığı altında diğer parti ve bağımsız adaylar ise yüzde 1.2 olarak tespit edildi.

    İktidardan tepki gelmişti

    Son dönemlerde yayınlanan anketlere AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Hamza Dağ’dan tepki gelmişti.

    Dağ, “Aldatıcı bir şey yapıyorlar. AK Parti’nin oylarını düşürüyor. Tamam, nereye gitti bu oylar? Nerede bu oylar? Muhalefet nerede? Bunların tamamının 24 Haziran’dan önce de yaptığı kararsızları yüksek göstermek, oy kullanmayacak olanı yüksek göstermek, AK Parti’nin düştüğünü söylemek. Ama diğerleri çıktı diyemiyor, çıkan bir şey yok. Birinin iktidar olabilmesi için birinin düşmesi, diğerinin yükselmesi lazım değil mi? Diğerlerinde bir şey yok. Diğeri daha da düşüyor” demişti.

  • Yürüyen Köşk iddiasını CHP’li Başkanın projesi ile yalanladı!

    Yürüyen Köşk iddiasını CHP’li Başkanın projesi ile yalanladı!

    Yalova’da Atatürk’ün ağaçın dalları kesilmesin diye yerini değiştirdiği için Yürüyen Köşk adını alan mirasının millet bahçesi yapılacağı yönündeki iddialara Yalova Ak Parti Milletvekili Ahmet Büyükgümüş’den yalanlama geldi.  

    Ahmet Büyükgümüş, millet bahçesi yapılacak yer ile Yürüyen Köşk’ün tamamen farklı yerlerde olduğuna belirterek, görevden alınan CHP’Li Vefa Salman’ın aynı yerde park yapmak için proje açıkladığına dikkat çekti.

    Milletvekili Büyükgümüş sosyal medya yaptığı açıklama da şu sözlere yer verdi;

    Haritada kırmızıyla işaretlediğim yer Atatürk’ün mirası Yürüyen Köşk, yeşille işaretlediğim ise Millet Bahçesi yapmayı planladığımız 113 dönüm alan. Yalova’da Millet Bahçesi’nin yer seçimine karşı çıkan CHP ve Millet İttifakı bileşenlerini ise anlamıyorum. Seçim vaatlerinde aynı yere şehir parkı yapmayı vaad edip bugün karşı çıkmak nasıl bir siyasal tutarlılıktır? Ciddiyetle ve kararlılıkla Yalova için çalışmaya devam!