Etiket: çiftçi

  • Giderlerini kalem kalem yazdılar ama… “Domates sadece tarlada ucuz”

    Giderlerini kalem kalem yazdılar ama… “Domates sadece tarlada ucuz”

    Türkiye’nin salçalık domates ihtiyacının büyük kısmını karşılayan Bursa’nın Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde hasat sancılı başladı.

    Bu yıl salçalık domateslerini toplamaya başlayan üreticiler, açıklanan alım fiyatları karşısında ne yapacaklarını şaşırdı. Salçalık domateslerin geçen seneki fiyat olan 50 kuruştan alınması üreticileri isyan noktasına getirdi.  Mazot, gübre, işçilik, ekipman giderleri yüzde yüze yakın artan üreticiler, domates fiyatlarına zam beklerken, ürünlerinin bu yıl da aynı fiyattan alınmasına tepki gösterdi.

    Çiftçinin ürün alması için tarlasına atması gereken üre gübresi geçen yıl 150 lirayken, bu sene 250 liradan satılıyor. Geçen yıl 200 lira olan gübre bu yıl 350 liraya yükseldi. Gübre ve diğer giderler bu kadar zamlanmasına rağmen ürün fiyatlarının artmaması çiftçileri üzüyor.

    Tarladan 50 kuruşa alınan domatesin 4 kilosundan 1 kilo salça elde ediliyor. Bu salça ise marketlerde 12 liradan satılıyor. Aynı şekilde 50 kuruşa alınan salçalık domates pazarda 3 liradan satılıyor. Tarlada ucuz olan domates, vatandaşın sofrasına giden yolda el değiştirdikçe cep yakıyor.

    Bu yıl domates hasadının sancılı başladığını belirten Mustafakemalpaşa ilçesinin Yavelli köyünden Ersin Demir, “Bu yıl hasat başladı, ama fiyatlar hiç iç açıcı değil. Bu fiyatlar maliyetinin çok altında. Şu an fabrikaya gönderdiğimiz salçalık domates maalesef 50 kuruşa alınıyor. Geçen sene bu domates bizden 45 kuruşa alındı. Biz domatesi geçen yılın fiyatından satıyoruz, lakin bizim ürün almak için tarlaya attığımız ilaç ve gübrenin fiyatlarında yüzde yüz artış oldu. Gübre fiyatları son 3 yılda yüzde 300 arttı. Her sene artan maliyetlere rağmen ürün fiyatları artmadığı için üreticiler ekimleri azaltıyor. Ortalama 3,5 kilo domatesten 1 kilo salça çıkıyor. Ama market raflarında en ucuz 850 gramlık salça 12-13 liradan satılmakta. Fiyatlarda böyle bir uçurum var. Eskiden çocuğumuzun geleceği için çalışırdık. Şimdi çiftçinin tek derdi karnını doyurabilmek” dedi.

    “Ürünümüz sadece tarlada ucuz”

    Domates fiyatlarının sadece tarlada ucuz olduğunu belirten Ersin Demir, “Bizden yok pahasına alınan domates pazarda ve marketlerde salça ve domates olarak fâhiş fiyatla satılıyor. Bunu anlamış değiliz” şeklinde konuştu.

    Bu yılki domates fiyatlarının maliyetleri kurtarmadığını söyleyen diğer üreticiler de, “Bu sene fiyatlar çok ucuz. Maliyetler ciddi şekilde arttı. Artan masraflara rağmen domatesin tarladan 50 kuruşa alınması bizi perişan etti. Böyle giderse seneye kime domates ekmeyecek. Bu fiyatlara acilen bir düzenleme yapılması gerekir” diye konuştu.

  • Bursa’da çiftçilerin su motorları çalındı

    Bursa’da çiftçilerin su motorları çalındı

    Bursa’nın İznik ilçesinde çiftçilerin su motorları çalındı.

    İznik’in Boyalıca Mahallesi’nde, Karamürsel yolu üzerinde bir depoda bulunan Metin Avcı ve İbrahim Toy’a ait 10 bin lira değerindeki su motorlarından ikisi ve kablolar gece saatlerinde kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından çalındı. Zeytin ve sebzeleri sulamak için kullanılan su motorlarının çalınmasıyla mağdur olan çiftçiler hırsızların bir an önce bulunmasını istiyor.

     

  • Para kazanamayan çiftçi ekim yapmıyor

    Para kazanamayan çiftçi ekim yapmıyor

    Ekimin az olması arpa ve buğday fiyatlarının yüksek olmasına sebep olurken yem fiyatlarının sürekli yükselmesi hayvancıları zora sokuyor. Artan yem maliyetleri sebebiyle zor günler geçiren hayvan üreticileri yetkililerden yardım bekliyor.

    Arpa ve buğday ekiminin azalması, döviz kurunun yükselmesi yem fiyatlarının aşırı derece yükselmesine sebep oluyor. Et, süt ve yumurta üreten üreticiler yem fiyatlarının yüksekliğinden dolayı zarar ediyor.

    Bursa Ziraat odaları İl koordinasyon ve Yenişehir Ziraat odası Başkanı Sadi Aktaş, “ İnsanlar para kazanamadığı için arpa buğday gibi ürünleri ekmiyor. Ekim az olduğu için bu ürünlerin fiyatları yükseliyor. Çiftçi ne yapacağını şaşırdı. Bursa genelinde baktığımızda köylerde artık hayvancılık bitme noktasına geldi. Yem fiyatlarının yüksekliği arpa buğday ürünlerine bağlanamaz. Sürekli yem fiyatları yükselirken üreticilerin ürünlerinin fiyatları yerinde sayıyor. Çiftçi artık ekmeye korkar hale geldi. Çalışarak batar hale geldi. Devlet yetkilileri bu duruma acil tedbir almalı, et sebze ürünlerinin yurt dışından geldiği gibi süt ve süt ürünleri de böyle giderse dışarıdan gelecek” diye konuştu.

  • CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal: Çiftçiler derhal serbest bırakılsın!

    CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal: Çiftçiler derhal serbest bırakılsın!

    Adıyaman’da tütün üreticilerinin sorunlarını dinleyen CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, seslerini duyurmak için eylem yapan ve bu nedenle tutuklanan çiftçilerle görüştü. Çiftçilerin Anayasal hakları olan barışçıl bir eylem gerçekleştirdiklerini belirten Sarıbal, “Bu insanlar çiftçi. Ellerindeki nasırdan başka silahları yok. Bu insanların tutuklanması ne yasalara ne vicdana sığar. Derhal serbest bırakılmalı” dedi.

    CHP Genel Başkanı Tarım Politikalarından Sorumlu Başdanışmanı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, 15-16 Temmuz 2021 tarihlerinde Adıyaman’da iki günlük çalışma gerçekleştirdi. CHP Adıyaman İl Başkanı Burak Binzet ve Merkez İlçe Başkanımız Hüseyin Buluş ve İl Örgütünden yöneticilerle birlikte, tütün yetiştiriciliğinin yoğun olduğu Besni, Çelikhan ve Gölbaşı ilçeleri ile Pınarbaşı Beldesi’ni ziyaret etti.

    Adıyaman’da tütün pazarındaki esnafı ve tütün üreticileriyle de buluşan Sarıbal, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda değişiklik yapılarak, Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan bu tütünün ticaretini yapanlara 3 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezası getirilmesi düzenlemesini protesto eden ve bu nedenle tutuklanan çiftçi üreticilerinin aileleriyle bir araya geldi. Eylemler sırasında tutuklu bulunan 10 çiftçiden ikisi Abuzer Çalgan ve Abdurrahman Özbayrak tahliye edildi. Sarıbal, tahliye edilen çiftçileri evlerinde, tutuklu bulunan çiftçileri de bulundukları Gölbaşı Cezaevinde ayrı ayrı ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini iletti.

    Tütün demek ekmek demek

    Yaptığı ziyaretin ardından izlenimlerini aktaran CHP’li Sarıbal, Adıyaman’da “şark tütünü” denilen geleneksel tütünün sadece çiftçiler için değil esnaf için de büyük önemi olduğunu vurguladı. Getirilen yeni düzenleme nedeniyle insanların tedirgin ve morallerinin bozuk olduğunu bildiren Sarıbal, şunları söyledi:

    “Adıyaman’da tütün yok ise esnaf yok, hayat yok. Adıyaman’da tütün yok ise yoksulun, fakirin kazanacağı bir ekmek yok. Görüştüğümüz esnaf da çiftçiler de ‘kaçakçı’ olmadıklarını, tütünün vergilendirilmesine itiraz etmediklerini ifade ettiler. Vergi vermekten kaçmıyorlar. Ama bu insanlar yoksul. Binlerce insan bu tütünden ekmek yiyor. Tütünün satılmasının engelleneceği kaygısını taşıyorlar. ‘Tütünü biz üretiyoruz, biz satmak istiyoruz. Bizi kayıt altına alsınlar. Ziraat Odalarına üyeliğimizi yapalım. Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) kayıt yapalım. Ama tütünümüzü satmaya engel olmasınlar. Tütün sayesinde gurbet ellerde ırgat olmaktan kurtulmuştuk, tütünümüz elimizden alınırsa yeniden ırgat oluruz’ diyorlar. Haklılar. Bu özel tütünün yetiştirildiği tarlalarda başka bir ürünün yetiştirilmesi, bu insanların geçimini sağlaması mümkün görünmüyor.

    Bir diğer önemli konu da şu. Bakınız, puro ve puro tütünlerinde gümrük vergileri %80’lerdeydi. Bir yıl içinde sürekli bu oran indirildi. Yeni yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile de %45’a düşürüldü. Yani yabancı tütünlerde vergi sürekli düşüyor ama bu topraklarda yetişen, Adıyaman’ın ekmeği olan, tütünden başka geliri olmayan bu yoksul insanların tütününe vergi koymak, şirketlere peşkeş çekilmesi için bir zorlama yapılıyor, tütünün satılması engelleniyor.

    Düzenleme ile getirilen 3 ile 6 yıllık cezaların kaldırılması gerekiyor. Bir de vergi olacak ise bunu çiftçi, alım satım yapanlar ödemeli. Vergi de makul sınırlarda olmalı.”

    Ne hukuki ne vicdani

    Tütün eylemlerinde tutuklanan çiftçiler ve aileleriyle yaptığı görüşmelere ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Sarıbal, “Bu insanlar çiftçi. Ellerindeki nasırlardan başka silahları yok. Ekmeklerinin elinden alınacağı endişesiyle ve can havliyle seslerini duyurmaya çalıştılar. Kimseye zarar vermediler. Sadece Anayasa’nın kendilerine hak tanıdığı barışçıl protesto eylemi yaptılar. Şimdi tutuklular. Bu hukuki de değil vicdani de değil. Kendilerini ziyaret ettim. Şaşkın ve üzgünler. Bu insanların derhal serbest bırakılması gerekiyor. Hapiste tutulmalarını hak edecek hiçbir suçları yok” dedi.

    Ne Olmuştu?

    Hükümet 2017 yılında yaptığı bir düzenleme ile şark tütünü dediğimiz geleneksel tütünün ticaretini zorlaştırdı. Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda değişiklik yapılarak, Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan bu tütünün ticaretini yapanlara 3 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezası getirildi. Düzenleme 1 Temmuz’da yürürlüğe girdi.

    Tek geçim kaynağı bu tütün olan Adıyaman, Malatya ve Diyarbakır’daki üreticiler, düzenlemenin ertelenmesi talebiyle, demokratik hakları olan protesto eylemi yaptılar.

    Eyleme katılanlar, her zaman olduğu gibi, polis şiddeti ile karşılaştı. Eylemci çiftçilerin evleri gece yarısı basılarak gözaltına alındılar.

    Adıyamanlı tütün üreticilerinden 16 kişi tutuklanma talebiyle mahkemeye çıkarıldı. 10’u tutuklanarak cezaevine gönderilirken, 6’sı adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı. Tutuklanan 10 çiftçiden Abuzer Çalgan ve Abdurrahman Özbayrak, 16 Temmuz 2021 tarihinde tahliye edildi. Halen 8 çiftçi Gölbaşı K1 Tipi Cezaevinde tutuklu bulunuyor.

  • Kurdukları sistemle elektriğe para vermiyorlar

    Kurdukları sistemle elektriğe para vermiyorlar

    Bursa’da kar yağınca çiftliklerinde sürekli elektriklerin kesilmesinden bıkan çiftçi kardeşler, kurdukları sistemle kendi enerjilerini kendileri üretmeye başladı.

    Keles ilçesinin Baraklı köyünde hayvan yetiştiriciliği yapan İsmail ve Ramazan Subaşı kardeşler, çiftliklerinin enerjisini kendileri üretiyor. Yüksek kesimde bulunan çiftliğin bulunduğu bölgeye kışın yağan aşırı karla birlikte çiftlikte elektriklerin sık kesilmesi üzerine Subaşı kardeşler alternatif aramaya başladı.

    Elektrik teknikeri olan Ramazan Subaşı’nın teklifiyle kardeşler çiftliklerinin yanından geçen derenin suyundan elektrik üretmeye karar verdi. Hurdacıdan topladıkları malzemelerle yaptıkları mini santral, akan derenin suyuyla elektrik üretmeye başladı.

    Yaptıkları mini hidroelektrik santrali, suyun basıncıyla hareket edip, elektrik üretiyor. Bu sayede kardeşler elektriksiz kalmazken, elektrik faturalarını da en alt seviyeye düşürdü.

    Subaşı kardeşler bedava elektrik ürettikleri cihazı 5 bin liraya mal ederek kışın suların bol aktığı dönemde bol bol enerji üretip elektriğe para vermezken yazın derede suların azaldığı esnada normal şebeken ihtiyaçlarını karşılıyor.

    Çiftliklerinde kar yüzünden elektriklerin sık sık kesilmesiyle böyle bir sistem kurduklarını ifade eden İsmail Subaşı, “Kışın kar yağınca burada sürekli elektriksiz kalıyorduk. Biz de nasıl karanlıkta kalmayız diye düşünürken bu sistemi bulduk. Biz çiftliğimizde hayvan yetiştiriyoruz. Hurda malzemelerden ürettiğimiz cihaz suyun basıncıyla birlikte çarkları dönüp elektrik üretiyor. Bu sayede hem elektriksiz kalmaktan kurtulduk, hem de elektrik faturalarını düşürdük” dedi.

    Elektrik teknikeri olan Ramazan Subaşı, “Bu cihazı abim yaptı, ben de ona destek oldum. Bu cihaz yüzde yüz kendi imalâtımız. Suyun basıncıyla çarkları döndürüp elektrik üretiyor. Kışın su bol olduğu için hiç elektrik parası vermiyoruz. Bu cihaz doğru akım üretiyor. Biz bu akımı 220 volta çeviriyoruz. Burada üretilen elektrik aküleri şarj ediyor, bu sayede elektriği bedavaya getiriyoruz” şeklinde konuştu.

  • Bursa’da çiftçinin zorlu çeltik mesaisi başladı

    Bursa’da çiftçinin zorlu çeltik mesaisi başladı

    Türkiye’nin en önemli çeltik üretim merkezlerinden birisi olan ancak son yıllarda ağırlıklı olarak zeytin üreticiliğinin yapıldığı Bursa’nın Orhangazi ilçesinde çeltik hasadı başladı.

    Nisan ve mayıs ayında çeltik tarlalarının sürülmesi ve ekimi ile başlayan üretimde bu yıl bin 734 dekar alanda çeltik ekimi yapılıyor.

    Orhangazi’de nisan ve mayıs aylarında tarlaların sürülmesi, sulama ve ekim ile başlayan çeltikteki zorlu yolculuk eylül ayına kadar devam ediyor. 30 yıl öncesine kadar Türkiye’nin önemli çeltik merkezlerinden birisi olan Orhangazi’de son yıllarda birçok üretici çeltik bahçelerinde farklı ürünlere yönelmişti.

    Zeytin ve kivi başta olmak üzere birçok çeltik tarlasının değişik sebze ve meyveye dönüşmesinden sonra ilçede çeltik ekimi de her geçen yıl düşüşe geçmişti.

    BİRKAÇ YILDIR ARTIŞ VAR

    Nisan ayında çeltik tarlalarına suyun verilmesi ve ardından da traktörlerle sürümlerin yapıldığı çeltikte son yıllarda yeniden artış gözleniyor. Geçen yıl üreticilerin ürünlerini 4,5 TL ile 5,5 TL arasında özel sektöre satış yapmaları, fiyatların üreticiyi memnun etmesi bu yıl da geçen yıla oranla çeltik ekim miktarını da artırmış durumda. İlçe Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü verilerine göre geçen yıl toplamda bin 590 dekar alanda ekim yapılan çeltik bu yıl bin 734 dekara kadar çıktı. Orhangazi’de Baldo, Osmancık ve Kameo cinsi pirinç üretimi yapılıyor.

    EYLÜLDE HASAT TAMAMLANACAK

    Orhangazi’de yaklaşık 300 dönüm alanda çeltik ekimi yapan üretici Hüseyin Toker, 2021 yılı çeltik ekim alanlarının hazırlıklarını yaptıklarını belirterek, “Nisan ayının başından itibaren nisan-mayıs ayı bu hazırlıkların tarlanın sürülmesi, hazırlanması, en sonunda taşların yapılması, son olarak tesfiye edilmesi süreci devam ediyor.

    Yaklaşık 250 dönüm kadar arazinin ekimini gerçekleştirdik. Elimizde 50 dönüm yer kaldı onu da bugün yarın itibariyle bitireceğiz. Ondan sonra buranın da tohum atımı gerçekleştirilecek, daha sonra periyodik bakımlar ilaçtır gübredir Allah kısmet ederse eylül ayı gibi hasılatı tamamlamış olacağız” dedi.

    EKİLİ ALANLAR SON 10 YILDA 5 KAT DÜŞTÜ

    Yaklaşık çeltiğin 120 gün büyüme süreci olduğunu belirten Hüseyin Toker, “120 gün sonra hasat ediliyor. Tabi bu arada tarla hazırlamasını da 1 ay öne koyarsak 150 günlük bir süreç. Çeltik ekimi daha önceki yıllarda 14 bin dönüme kadar çeltik ekilmişti. Son 10 yılda sürekli düşüş yaşandı. Yani 2 bin 500 dönüm falan arazi var. Eskiye nazaran bu işten geçimini sağlayan çok az kaldı. Bizde çalışan 6 tane eleman var.

    Hasat dönemi ile birlikte çalışan sayıları da artıyor haliyle. Tabi bu kolay bir iş değil görüyorsunuz çamurun içinde bunların maliyeti epey bir yüksek. Elektrik, mazot, gübre ve en önemlisi satış. Satış dışarıdan ithal gelmediği sürece bizim yerli ürünümüz daha da kaliteli dışarıdan ithal geldiği zaman bu süreç bizi zora sokuyor alım olmuyor alım gücü düşüyor kolay bir süreç değil zor maliyetli bir iş baya bir masraflı iş” diye konuştu.

  • Bursa’da yüzlerce çiftçi tebligat gelmeden icralık oldu

    Bursa’da yüzlerce çiftçi tebligat gelmeden icralık oldu

    Bursa’da yüzlerce çiftçi, sulama birliğinden gelen icra ile neye uğradığını şaşırdı. Su paralarını ödemek için muhatap bulamayan çiftçiler, sayaçların da fahiş fiyata kendilerine satıldığını iddia etti.

    Bursa Nilüfer Sulama Birliği, Orhaneli, Büyükorhan ve Nilüfer ilçesinde tarım arazilerini gölet ve barajlardan sulayan yüzlerce çiftçiyi tebligat göndermeden icraya verdi.  Kendilerine ücretsiz olarak verilmesi gereken sayaçları dahi DSİ’nin ikazına rağmen iki kat fiyatına kendileri alan çiftçiler, borçlarına karşılık gelen icra kağıtlarıyla ikinci şoku yaşadı.

    Daha önce 2 dönem sulama birliği başkanlığı yaptığını ifade eden Cem Kurt, “Bizim zamanımızda Devlet Su İşleri, bize paranız varsa sayaçları alıp çiftçiye verirsiniz. Çiftçiye hiçbir şekilde sayaç satmamıza izin verilmedi. Ama bizden sonra, araştırıp en uygun 700 lira fiyat aldığımız sayaçları bin 500 liraya çiftçiye sattılar. Hem de kullanılmayan bozuk sayaçları sattılar. Çünkü boruların çıkışı 65’lik, sayaçlar ise 85’liktir. Sürekli yanlış ölçecektir. Aynı DSİ, aynı birlik ve aynı Tarım Bakanlığı değil mi? Nasıl böyle bir satışa şimdi izin verildi anlamış değiliz derken, Türkiye’ de dünyada böyle çoklu kollektör (dağıtıcı) kullanılmamaktadır. Çünkü aynı anda çiftçiler sulama yapamaz, yağmurlama sistemleri çalışmaz” dedi.

    Büyükorhan’ın Aktaş Mahallesi Muhtarı Ali Aydın, “Baraj sulama sistemi ve sulama birliğinden şikayetçiyiz. Bu güne kadar vatandaş kendi imkanlarıyla sulamayı yapmaya çalışıyordu. Göletten tarlalara getirilen hatlar arızalı göletten yukarıdan suyu verdiklerinde hatların tamamen arızalı çatlak, patlak olduğundan dolayı artı gelip hatları tamir edende yok, gelen su boşu boşuna geçen yıl aktı bu yılda akacak. Geçen yıl suyu ben kendi imkanlarımla açtım verdim. Hem randımanlı hizmet olmadığı gibi birde köylülerimizi Sulama birliği icraya vermiş. Köylülerim su paralarını ödemek için gittikleri bürolarda muhatap bulamadıkları için su borçlarını ödemek istedikleri halde ödeyemediler” diye konuştu.

    İddialara cevap veren Birlik Başkanı Yener Algas, “Boruların çıkışlarında 65, 80 veya 100’lük diye bir tabir yoktur. Boruların çıkışı 65, 80 ve 100 olup, edisyon diye bir sistem vardır. Bu sistem ile sayaçlara bu sistem bindirilmiştir. 2-3 senedir bu sayaçlarda hiç bir sorun çıkmamıştır. Kuraklık yaşamaktayız. Tüm baraj ve göletlerde su yokken benim suyum şu anda yüzde 100 doludur. Benim geçen sene takmış olduğum sayaçlar sayesinde göletlerde kaçak sulama ve aşırı sulamayı engellediğim için bazı vatandaşların işine gelmediği için bu tür şikayetler oluyor. İcra konusunda ise, kanuni hakkımızı kullanıyoruz. Kanun gidişat neyse onu uyguluyoruz. Vatandaş mağdur olmasın diye Avukatla görüştüm. Avukat kendi parasından feragat ederek vatandaşın mağduriyetini giderdik, atıl olan bir birliği devraldık” dedi.

    Vatandaşların D.S.İ Müdürlüğüne yaptığı şikâyet üzerine Defterdarlık tarafından denetlenen Nilüfer Sulama Birliği’nin 2019 yılında su sayaçlarını fahiş fiyatlara sattığı gerekçesiyle, bin 52 liraya satılması gereken sayaçların bin 500 liraya satıldığı, sayaç kontör kartlarının 1 kuruştan verilmesi gerekirken de tanesi 50 liraya çiftçilere satıldığı tespit edildi. Defterdarlık savunma isterken, Sayıştay tarafından konu mahkemelik oldu.

    Büyükorhan, Orhaneli merkez ve mahallelerinde de aynı sıkıntılar yaşanırken, çiftçiler sulama hatlarının bakımsızlığından tarlalarını sulama yapacakları yaz günlerinde hatların patlak ve çatlak olmasından sulama işlemlerini yapamadıklarını, suların boşa aktığını söyledi.

  • CHP’li Sarıbal: Çay üreticisini mağdur etmeyin

    CHP’li Sarıbal: Çay üreticisini mağdur etmeyin

    Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, çay hasadına kısa bir süre kaldığını belirterek, çay alım fiyatı belirlenirken çiftçinin mağdur edilmemesi çağrısında bulundu. Sarıbal, “Tarım Bakanlığı, Ziraat Odası, bölgedeki tarım sektör temsilcileri, sendikalar, çiftçiler, ÇAYKUR yetkilileri, özel sektör temsilcileri bir araya gelmeli. Maliyet artı refah payı üzerinden bir çay alım fiyatı belirlenmeli. Açıklanacak fiyat da mutlaka taban fiyat olmalı. Çay üreticisi mağdur edilmemeli” dedi.

    Çay alım fiyatı çiftçiyi mağdur etmemeli

    Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da pandemi koşullarında çay hasadının yapılacağını hatırlatan Sarıbal, çayın ülkemiz için önemini şu sözlerle dile getirdi: “Türkiye’de 80 yıldır çay kültürü oluşmuş durumda. 784 bin dönümde çay üretimi yapılmaktadır. Yılda 1 milyon 500 bin ton civarında yaş çay üretilmekte. 2020 yılı verilerine göre 270 bin ton ile 280 bin ton arasında kuru çay üretimimiz var. Çay 84 milyon insanımızı ilgilendiren bir ürün. Çay, halkımızın sudan sonra en çok tükettiği içecek. Kişi başına 3,5 kilogram çay tüketimi ile dünya birincisiyiz. Çayın ülkemizdeki hasadı 4-5 ayda yapılıyor. Ülkemizde yetişen çay dünyanın en kaliteli çaylarından biridir.”

    Açıklanacak fiyat taban fiyat olmalı.

    Sarıbal, geçen yıl üreticilerin 4 liradan olmasını talep ettikleri yaş çay alım fiyatının 3 lira 27 kuruş olarak belirlendiğini hatırlattı. Kilo başına verilen 13 kuruş prim desteğinin ise hasattan 8 ay sonra 2021 yılının nisan ayında verildiğini söyledi.

    Açıklanan fiyatın ‘tavsiye alım fiyatı’ olduğuna dikkati çeken Sarıbal, “ÇAYKUR üretilen ürünün yüzde 50’sini alırken, geri kalanını özel sektör alıyor. Özel sektör açıklanan tavsiye fiyatının çok altında ürün alıyor. 2 lira 60 kuruş, 2 lira 70 kuruşa, 2 lira 80 kuruşa çay aldı özel sektör. Çiftçi 3 lira 40 kuruştan vermesi gereken çayını 2 lira 60 kuruştan vermek zorunda kaldı. Çiftçi zarar etti” dedi.

    Bu yıl bütün girdilerin arttığını vurgulayan Sarıbal, yaş çay alım fiyatının, girdi maliyetleri hesaplanarak ve çiftçinin refah payı eklenerek belirlenmesini istedi. Sarıbal şunları söyledi:

    Gübre %80 arttı

    “Çay toplama yevmiyesi yüzde 30 arttı. Valilik 200 lira açıkladı ama yıllardır valiliğin açıkladığı fiyat uygulanmadı, bu yıl da bu fiyat uygulanmayacak. Yevmiyeler 250-300 lirayı bulacak. Taşıması, filesi, çayla ilgili çok alanda fiyatlar arttı.

    Çay çiftçisinin çayda en çok kullandığı iki gübreden biri olan %26 Nitrat’ın tonu geçen yıl bin 400 lira ile bin 500 iken bu yıl 2 bin 500 liraya çıktı. Artış yüzde 80.

    Bir başka çok kullanılan gübre olan ÜRE ise tonu 2 bin liradan 3 bin 500 ile 3 bin 700 lira, 3 bin 800 liraya çıktı. ÜRE gübresindeki artış da yüzde 80.

    Şimdi çay fiyatı açıklarken bu girdilerin dikkate alınması gerekir. İşçilik, gübre ve bakım girdileri yani budama, temizlik, taşıma girdileri dikkate alınmalı.

    Bütün bu girdiler hesaba katılarak ve çiftçinin refah payı eklenerek bir çay fiyatı açıklanmalı. Bu fiyatı belirlerken de Tarım Bakanlığı, Ziraat Odası, bölgedeki tarım sektör temsilcileri, sendikalar, çiftçiler, ÇAYKUR yetkilileri, özel sektör temsilcileri bir araya gelmeli. Maliyet artı refah payı üzerinden bir fiyat belirlenmeli.

    Yaş çayın kilosu için 4.5 lira diyen var, 5 lira diyen var 5.5 lira olsun diyen var. Bütün bu rakamların sahici olabilmesi için bir ekibin oluşması, bu grubun içinde çayın bileşenlerinin olması, bunların oturup çayın fiyatını belirlemeleri lazım. Açıklanacak fiyat referans, tavsiye fiyatı değil taban fiyat olmalı. Yoksa 10 lira da açıklansa çiftçi özel sektöre teslim olur. Özel sektör istediği fiyattan çay alır. Fiyata uyacak tek kurum ÇAYKUR olacaktır. O yüzden açıklanacak fiyat taban fiyat olmalıdır. Özel sektör de açıklanan fiyatın altında alım yapmamalıdır. Çay üreticisi mağdur edilmemelidir.”

    Çay piyasasında önemli bir kurum olan ÇAYKUR’un içinde bulunduğu duruma da değinen Sarıbal, şöyle devam etti:

    ÇAYKUR’un zararları

    “Bir İktisadi Devlet Teşekkülü olan ÇAYKUR, çay alanındaki en önemli kuruluştur. ÇAYKUR bünyesinde, 46 yaş çay işleme fabrikası ve 1 çay paketleme fabrikası bulunuyor. Ayrıca; 1 pazarlama ve üretim bölge müdürlüğü, 8 pazarlama bölge müdürlüğü, Anatamir Fabrikası, Atatürk Çay ve Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, 12 bin 541 çalışanı ve günde 9 bin 095 ton yaş çay işleme kapasitesi ile Türkiye’nin en büyük çay kuruluşudur. ÇAYKUR, Türkiye’de yetiştirilen çayın %50-55’ni satın almaktadır. ÇAYKUR tek başına çay sektörünün yüzde 50’sine hükmediyor. Ama buna rağmen zarar ediyor.

    Varlık Fonu’na devredilene kadar karda olan ÇAYKUR, Varlık Fonu’na devredildikten sürekli zarar etti. Fona devredildikten sonra maliyet giderleri satış giderlerinin üzerine çıkan ÇAYKUR, 2017’de 267 milyon, 2018’de 657 milyon, 2019’da 635 milyon ve 2020 yılında 547 milyon lira zarar açıkladı.

    ÇAYKUR bir yandan zarar ederken bir yandan da reklamlara milyonlar ödüyor. ÇAYKUR, çay tanıtımı yapmak üzere 30 Mart’ta bir film şirketiyle 700 bin liralık sözleşme yaptı.

    ÇAYKUR daha önce de pahalı reklam anlaşmalarıyla gündem olmuştu. 2019’da 11 milyon 86 bin 458 liralık reklam filmi, açık hava reklamı ve çay bardağı ödemesi yapan ÇAYKUR’un, 2020’nin Şubat ayında ise 15 günlük reklam yayını için 3 milyon 990 bin lira ödediği ortaya çıkmıştı.

    ÇAYKUR’un böylesine kötü yönetilmesi çay üretimini ve çiftçisini de olumsuz etkiliyor.”

    Çayda ithalatçıyız

    Uygulanan kötü politikalar sonucu ülkemizin 2006 yılından itibaren net çay ithalatçısı olduğunu belirten Sarıbal, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ‘tek adam keyfi yönetimi’ döneminde ithalat artarak devam etti. 2003’den bugüne kadar (Şubat 2021) AKP döneminde 163 bin ton çay ithalatına 394 milyon dolar ödeme yapılmıştır. Bu ithalat her yıl biraz daha artmaktadır” dedi.

    2018 yılında 15 bin 635 ton çay ithalatına 39 milyon dolar, 2019 yılında 18 bin 837 ton çay ithalatına 40 milyon dolar ödendiğini aktaran Sarıbal, “2020 yılında 22 bin 500 ton çay ithalatı ile Cumhuriyet dönemi ithalat rekoru kırıldı. Bu ithalata 46 milyon dolar ödendi. Tek adam keyfi yönetiminin yürürlükte olduğu 2018-2021 yılları arasında 61 bin ton çay ithalatına 133 milyon dolar ödendi. 2021 yılının Ocak ve Şubat aylarında ise 4 bin ton çay ithalatına 9 milyon dolar para ödendi” diye konuştu.

    Gübre desteği verilmeli

    Sarıbal, konuşmasının sonunda çay için hayata geçirilmesi gereken uygulamaları ise şöyle sıraladı:

    • “Bu arada ÇAYKUR Varlık Fonundan çıkarılarak liyakat sahibi kişilerce yönetilmesi sağlanmalı.
    • Çay için gübre desteği hızlıca hayata geçirilmelidir. Her yıl, gübre fiyatının artışına uygun olarak, gübre desteği arttırılmalı.
    • Prim destekleri hasattan sonra 2 ay içinde verilmeli.
    • Çaydaki fire uygulaması mağduriyetlere neden oluyor, bu yeniden gözden geçirilmeli.
    • Alım yerlerinde kota ve kontenjanda esneklik yaratılmalı.
    • Organik tarım, iyi tarım desteği sağlanmalı. Satışında kolaylıklar sağlanmalı.”

     

  • CHP’li Sarıbal: Çiftçi borçları katlanarak büyüyor

    CHP’li Sarıbal: Çiftçi borçları katlanarak büyüyor

    CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, çiftçinin sadece bankalara olan borçlarının son bir yılda 22 milyar artarak toplamda 137 milyar liraya ulaştığını belirterek, “Çiftçinin bu borcun altından kalkma, bu borcu ödeme şansı yok. Çiftçinin hem bankalar hem de Tarım Kredi Kooperatifine olan borçları, faizleri silinerek uzun vadeli yapılandırılmalı” dedi.

    Sarıbal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, pandemi sürecinde bütün ülkelerin çiftçisine destek olurken ülkemizde gündeme getirilen hiçbir destek programına çiftçilerin dahil edilmediğini söyledi. Bütün olumsuz koşullara rağmen üretime devam eden çiftçi, ürettiğinden para kazanamadığı için borçlarını çeviremediğini ve borç yükü altında ezildiğini kaydeden Sarıbal, “Artan borç yükü nedeniyle çiftçinin tarlasına, bağına, bahçesine, evine, traktörüne, hayvanına haciz geliyor. Borç yükü altında ezilen çiftçilerimizden bazıları bunalıma sürüklenerek intihar ediyor. Son olarak İzmir Torbalı’da 46 yaşında 3 çocuk babası çiftçi Basri Yıldırım, elinde avucunda ne varsa sattığı halde borçlarını bitiremeyince, canına kıydı” dedi.

    Ödeme imkanı yok

    “Tarım kesimi yüzde 4.8 büyüdü diyorlar. Doğru ama çiftçinin borcu da büyüdü. Çiftçi borçları artık dayanılmaz bir hal aldı” diyen Sarıbal, şöyle devam etti:

    “2002 yılında 2 milyon 800 bin çiftçinin bankalara olan toplam borcu 2.4 milyar liraydı. Çiftçi sayısı bugün 2 milyon 100 bin civarına düşmüş durumda. 21 Şubat 2021 tarihli BDDK verilerine göre çiftçilerimizin sadece bankalara olan toplam borcu 137 milyar lira oldu. Çiftçinin son bir ayda 3 milyar, son bir yılda ise 22 milyar arttı. Banka borçlarının yanında çiftçilerimizin Tarım Kredi Kooperatifine olan borcu ise 9 milyar lira. Resmi toplam borç miktarı 146 milyar lira. Bankalara olan 5 milyar lira, Tarım Kredi Kooperatifine olan yaklaşık 1 milyar lira, toplamda 6 milyar lira borç ise şu anda takipte. Tarım kesimi büyüyor ise çiftçi neden borcunu ödeyemiyor. Çiftçilerimizin her ay katlanarak artan bu borçları ödeme imkanı yoktur.”

    Çiftçilerin borç yapılandırma taleplerine kulak tıkayan AKP yönetiminin, gelen baskılar üzerine şimdi Tarım Kredi Kooperatifine olan ve takibe düşen borçlarını yapılandırmak için TBMM’ye verilen torba kanun teklifine ek yaptığını hatırlatan Sarıbal, getirilen düzenleme çiftçinin borçlarını yapılandırmak şöyle dursun, uygulanan ‘tefeci faizi’ nedeniyle borçlarını arttıracağını söyledi.

    Altın madeni

    2008 yılında Tarım Kredi Kooperatifi iştiraki olan GÜBRETAŞ’a ait bir maden sahasının yaşanan anlaşmazlık sonrası yeniden Tarım Kredi Kooperatifi’ne geçtiğini aktaran Sarıbal, “6 milyar dolarlık bir altın madeni rezervi olduğu söylenen madenin işletmesi için Ziraat Bankası ile kredi anlaşması yapıldı. Tarım Kredi Kooperatifi bir tarım kuruluşu. Ortakları çiftçiler. 6 milyar dolarlık altın rezervi olan Tarım Kredi Kooperatifi ortağı olan çiftçilerin borç sorununa çözüm bulabilir. Kullandırdığı kredileri çiftçileri mağdur etmeyecek şekilde uygun faiz oranları ve taksitlerle tahsil edebilir” diye konuştu.

    Sarıbal, çiftçinin Tarım Kredi ve bankalara olan tüm borçlarının faizlerinin silinerek, kalan anaparanın da çiftçinin gelirine göre en az 5 yıl ve faizsiz yapılandırılması gerektiğini söyledi.

    Göz boyama

    Basın toplantısında çiftçilerden soğan ve patates alımı uygulamasını da değerlendiren CHP’li Sarıbal, “Çok geç alınmış bir karar. Çiftçinin patatesi ve soğanı büyük oranda maliyetlerin altında satıldı. Kalanların büyük çoğunluğu ise çürüdü. Ülkemizde 5 milyon tona civarında patates üretiliyor. Alınacak miktar ise 300 bin ton civarında. Tamamen göz boyamaya dönük bir karar. Çiftçinin sorunlarını çözmekten uzak.

    Eğer bu konuda samimi iseler, eğer gerçekten üreticiye yardımcı olmak istiyorlar ise bugün Antalya, Karaman, Konya, Niğde, Isparta’da depolarda çürümeye terk edilen tonlarca elma var. Hükümet bu elmayı üretim ve depo maliyetleri karşılığında alıp vatandaşa dağıtabilir” dedi.

  • Bursalı çiftçinin sulama boruları çalındı

    Bursalı çiftçinin sulama boruları çalındı

    Bursa’nın İznik ilçesinde bir tarladan sulama boruları çalındı. Boyalıca Mahallesi İpceler mevkiinde bir çiftçinin 14 adet demir sulama borusu çalındı. Mehmet Altıntaş, tarlasına gittiğinde komşusu Mehmet Kalkan’a ait demir sulama borularının yerinde olmadığını gördü. Altıntaş, hemen komşusu Kalkan’a haber verdi. Kalkan, çalınan boruları her yerde aramasına rağmen bulamadı. Çalınan boruların toplam değerinin 7 bin lira olduğunu belirten çiftçi Mehmet Kalkan, mağdur olduğunu söyleyip, yetkilerden hırsızların yakalanmasını istedi.