Etiket: cinayet

  • Bursa’da öldürüldü! Katili 9 yıl sonra Muş’ta yakalandı

    Bursa’da öldürüldü! Katili 9 yıl sonra Muş’ta yakalandı

    Bursa’da 9 yıl önce eşini 26 yerinden bıçaklayarak öldüren katil zanlısı Muş’ta yakalandı.

    Alınan bilgiye göre, Muş Merkez Jandarma Komutanlığı ekipleri, 2011 yılında Bursa’da eşi Dilek Tüncer’i öldüren Adem Tüncer’in yakalanması amacıyla çalışma başlattı.

    Aylarca süren takip sonucu sahte kimlik kullanan zanlının Muş’un Toprakkale köyünde yaşadığını tespit eden ekipler, belirledikleri adrese operasyon düzenledi.

    Drone kullanılan operasyonda Tüncer, saklandığı evin merdiveninin altındaki gizli bölmede yakalandı.

    Zanlının, işlemlerin ardından adliyeye sevk edileceği bildirildi.

    NE OLMUŞTU?

    Olay, 26 Ekim 2011’de  merkez Yıldırım İlçesi Çınarönü Mahallesi Atlı Sokak’ta meydana geldi.

    Kayınpederi 57 yaşındaki Abdurrahim Tontaş’ın, 4 katlı evinin birinci katında oturan Adem Tüncer, akşam saatlerinde eşi ve 4 yaşındaki kızı Melek ve 6 yaşındaki oğlu Melik ile çay içmek, sohbet etmek için kayınpederinin dördüncü kattaki dairesine gitti.

    Kızı ve damadı ile bir süre sohbet edip torunlarını seven Abdurrahim Tontaş, torunlarının yeşil kartlarının süresinin dolduğunu söyleyip, kızı Dilek’i, gerekli olan evrakları alması için evine gönderdi.

    ’GELMEDİ GİDİP BAKAYIM’ DEDİĞİ EŞİNİ ÖLDÜRDÜ

    Kayınpederi ile bir süre oturan Adem Tüncer daha sonra evrakları almak için eve inen eşinin gelmediğini belirtip kayınpederinden, “Baba Dilek’i merak ettim. Gidip bakayım” diyerek evden ayrıldı.

    Bir süre sonra anne ve babası gelmeyince evlerine inen Melek Tüncer, geri döndüğünde dedesine anne ve babasını evde göremediğini söyledi.

    Bunun üzerine torunu ile kızının evine inen Abdurrahim Tontaş korkunç tablo ile karşılaştı.

    Dilek Tüncer’i oturma odasında cansız bir şekilde görünce şoke olan Abdurrahman Tontaş, torununu kucağına alıp evden ayrılıp komşularından yardım istedi.

    Bir süre sonra belirtilen adrese gelen 112 Sağlık ekipleri vücudunun çeşitli bölgelerinde 26 bıçak darbesi bulunan ve boğazı kesilen genç kadını yaptıkları tüm müdahalelere rağmen yaşama döndüremedi.

    “HEM ÇALIŞMIYORDU HEM DE KIZIMI ÖLDÜRDÜ”

    Kızının öldürülmesinden sonra şoke olan Abdurrahman Tontaş, damadının 8 yıl önce çalışmadığı halde kızıyla evlendiğini, o günden sonra hiç bir işe girmediğini söyledi. Evinin bir katını onlara verdiğini ihtiyaçlarını ise kendisinin karşıladığını söyleyen acılı baba, “Kızım artık ona katlanamıyordu. Benim sırtımdan geçinmeleri ona zor geliyordu. Ayrılmak istiyordu. Hazır yemeye alışan Adem, bu teklife sıcak bakmıyordu. Sürekli tartıştıklarını biliyordum. Bu kez yavrumu öldürdü. Bulunmasını ve en ağır cezaya çarptırılmasını istiyorum” dedi.

    KIYAFETLERİNİ DEĞİŞTİRDİ

    Polis, cinayetin ardından evde yaptığı incelemede, cinayet şüphelisi Adem Tüncer’in, cinayetten sonra kanlı kıyafetlerini evde değiştirip yenilerini giydiğini, elini ve yüzünü yıkadıktan sonra binadan koşarak uzaklaştığını tespit etti. Asayiş Şubesi ekipleri kaçan Tüncer’i her yerde arıyordu.

    Cinayet zanlısı katil koca 9 yıl sonra Muş’ta kaldığı evin merdiveninin altındaki gizli bölmede yakalandı.

  • Cinayet sanığı hurdacı: Öldürmek aklımdan geçmiyordu

    Cinayet sanığı hurdacı: Öldürmek aklımdan geçmiyordu

    Bursa’da hurdacı dükkanında gördüğü bazı parçaları eksik olan motosikletin, evinin önünden çalınan motosiklet olduğunu öne süren Yusuf Yiğit’i (24) çıkan tartışmada tabancayla vurarak öldüren iş yeri sahibi Nihat Öztürk (61), ilk kez hakim karşısına çıktı. Hakkında müebbet hapis cezası istenen Öztürk, “Ben öldürmek istemedim. Ama panikle ateş ettim, öldürmek kesinlikle aklımdan geçmiyordu. Elim ayağım titriyordu” dedi.

    Olay, 23 Şubat’ta merkez Osmangazi ilçesi Altınova Mahallesi Karınca Caddesi’nde meydana geldi. Yusuf Yiğit’in, evin önünde tamir etmeye çalıştığı bazı parçaları eksik olan motosiklet, çalındı. Birkaç gün sonra Yiğit, önünden geçtiği hurdacı dükkanında gördüğü motosikletin, çalınan motosiklet olduğunu öne sürüp, içeri girdi. Yiğit, iş yeri sahibi Nihat Öztürk’e motosikleti nereden aldığını sordu. Yiğit, motosikleti isteyince tartışma çıktı. Esnafın araya girmesiyle dükkandan ayrılan Yiğit, bir süre sonra geri döndü. Çıkan tartışma sırasında belindeki tabancayı çıkaran Nihat Öztürk, Yusuf Yiğit’e 3 el ateş etti. Vücuduna isabet eden 2 kurşunla yaralı halde kaçmaya çalışan Yusuf Yiğit, yaklaşık 50 metre sonra yere yığıldı. O anlar ise güvenlik kamerasına yansıdı. Çevredekilerin ihbarı üzerine gelen ambulansla bir özel hastaneye kaldırılan Yusuf Yiğit, tüm çabalara karşın kurtarılamadı.

    Gözaltına alınan Nihat Öztürk ve oğlu Osman Öztürk (31) ile torunu A.Ö. (15), adliyeye sevk edildi. Nihat Öztürk tutuklanırken, diğer iki kişi serbest bırakıldı.

    Cumhuriyet Savcısı, hazırladığı iddianamede, Nihat Öztürk hakkında müebbet hapis cezası istenirken, oğlu ve torunu hakkında ise kasten öldürme suçundan kovuşturmaya yer olmadığı belirtildi.

    PANİKLE ATEŞ ETTİM

    Bursa 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakkında ‘kasten öldürme’ suçundan dava açılan Nihat Öztürk hakim önüne çıktı. Duruşmaya tutuklu sanık Nihat Öztürk cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile (SEGBİS) katılırken, sanık avukatı Şenol Akyürek, maktulün babası Murat Yiğit (48), annesi Döndü Yiğit (44) ile avukatları Mine Özdemir hazır bulundu. Öztürk, “Savcılıkta verdiğim ifademi aynen tekrar ediyorum. Ben konteynerin sağ penceresindeydim. Oğlum ve torunum dışarıdaki kişi ateş edecek diye sol pencerenin dibine dizlerinin üzerine yattılar. Ortada çelik kasa vardı. Ben tabancayı kasadan aldım, belime koydum. Ben öldürmek istemedim. Ama panikle ateş ettim, öldürmek kesinlikle aklımdan geçmiyordu. Elim ayağım titriyordu. Öyle isabet etmiş olabilir” dedi.

    ‘OĞLUM 3 AYLIK EVLİYDİ’

    Müşteki Döndü Yiğit, “Oğlum 12 yaşından beri çalışıyordu. Motor işlerinden anlıyordu. Evin önünde motorla uğraşırken, yukarı çıkıp, aşağıya indiğinde motor iskeletinin çalındığını fark etmiş. Hurdacının önünden geçerken iskeleti görmüş. Benim oğlum, kimin getirdiğini ve çaldığını öğrenmek istemiş. Sürekli evde bulunan piknik sandalyelerini içine koyduğu koyu yeşil çanta, omuz çantası vardı. Onu sürekli güncel malzemelerini koymak için kullanırdı. Görüntülerde görülen bu çantadır. Bizim evimizde tüfek, tabanca yoktu. Benim oğlum 3 aylık evli idi. Ayrıca sağının oğlu Osman’dan da şikayetçiyim. O silah oğlunun elinde gözüküyor. Şikayetçiyim” diye konuştu.

    ‘OĞLUM TEK BAŞINA GİTMİŞTİR’

    Oğlunun olay yerine tehdit amacıyla gitmediğini, hurdaların arasında motorunun iskeletini gördüğünü söyleyen Murat Yiğit ise, “Parçalarını göstererek, iskeletin kendisine ait olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Tek başına gitmiştir. Herhangi bir tüfek yoktur. Tüfek kılıfı olarak bahsedilen de piknik sandalyesi kılıfıdır. Oğlum oraya kendi çalınan malını sormak için gittiğinde öldürülmüştür. Öldürülmeyi hak etmemiştir. Genç ve yeni evliydi. Şikayetçiyim. Ayrıca sanığın korkutmak amacıyla ateş ettiği beyanını kabul etmiyorum” ifadelerini kullandı.

    PARAYI VER KAR İSTEMİYORUZ

    Duruşmada tanık olarak dinlenen sanık Nihat Öztürk’ün oğlu Osman Öztürk, “Hurda deposunda odun kesiyordum. Babam motor iskeletini 30 liraya aldı. Hurdaların içine attı. Yarım saat sonra gelen bir kişi motor iskeletinin kendisine ait olduğunu söyledi. Bunu size kim sattı ise söyleyin, bunu da bana verin dedi. Biz de buna 30 lira verdik. Kar istemiyoruz, parayı ver sana verelim dedik. O da para vermeyeceğini söyledi. Biz de bunu sana parasız veririz, ama seni tanımıyoruz dedik. Fotoğrafını çekelim bir sıkıntı olursa biz bu kişiye verdik deriz dedik. Maktul bunu duyunca sinirlendi. Fotoğrafını çektirmeyeceğini söyleyip, arkadaşlarımla birlikte iş yerimizi basıp zorla alacağını söyledi. Biz gittiğini düşünürken, o köşede bekliyormuş. Öfkeli bir şekilde kılıftan fermuarını açıp tüfeğini çıkartmaya çalışırken ben kısmen silahı görüp babamı ve yeğenini uyardım. Sonra konteynerin içine kaçtık. Şahsa gitmesini söyledik. Babam polisi aramamı söyledi. Maktul 10 dakika sonra üzerinde askeri kamuflajlı tüfekle yeniden geldi. Tehditler savurdu. Kimden aldığımızı yine sordu, ‘Siz kim oluyorsunuz, benim motosiklet iskeletimi alıyorsunuz’ dedi. Tartıştığımız sırada konteynerdeydik. Babam bu esnada kötü bir şey olacağını düşünerek kasadan silahı alarak, beline koydu. Yine gelen kişi uyardı. Omzundaki silaha davranınca babam iki üç el ateş etti. Ondan sonra maktul kaçtı. Polis olay yerine gelmeyince, biz de can güvenliğimiz için amcamın evine sığındık” dedi.

    A.Ö. de, “Dedem olay sırasında sağdaki pencereden ateş etti. Ben o sırada yerde bulunuyordum. Daha sonra hep beraber çıktık. Şahsın yerde yattığını gördük. Daha sonra da oradan araçla ayrılıp amcamızın dükkanına gittik. Giderken de ambulansı aradık” diye konuştu.

    Yeniden söz alan tutuklu sanık Nihat Öztürk, “Benim kimseye zararım olmadı. Tahliyemi istiyorum” dedi. Sanık avukatı Şenol Akyürek de, “Dosyada tüm deliller toplanmıştır. Müvekkil sanığın üzerine atılı suç vasfının değişeceği kanaatindeyiz, tutuklu kaldığı süre, göz önüne alınarak tahliyesine karar verilmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.

    Mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına ve eksik evrakın tamamlanması için duruşmayı erteledi.

  • Ceren Özdemir’in ailesi, AYM’ye başvurdu

    Ceren Özdemir’in ailesi, AYM’ye başvurdu

    ORDU’da üniversite öğrencisi, balerin Ceren Özdemir’i (20) evinin önünde bıçaklayarak öldüren ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çaptırılan Özgür Arduç’un (36) cezaevinden firar etmesinde kamu görevlilerinin ihmali olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma sonunda verilen takipsizlik kararını acılı aile, Anayasa Mahmesi’ne taşıdı. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunan anne Güfer Özdemir, “İhmal olmasaydı benim çocuğum bugün yaşıyor olacaktı” dedi.

    Ordu’nun Altınordu ilçesi Zaferi Milli Mahallesi’nde, 3 Aralık 2019 akşamı yaşanan olayda, Ordu Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Bölümü 3’üncü sınıf öğrencisi balerin Ceren Özdemir, bale kursundan çıkıp evinin önüne geldiğinde, kendisini takip eden cezaevi firarisi Özgür Arduç tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Katil zanlısı Özgür Arduç, bir gün sonra, kent merkezinde, esnaf tarafından yakalanıp, polise teslim edildi. Arduç, bindirildiği polis otosunda da 2 polis memurunu bıçaklayarak, yaraladı. Tutuklanan zanlı Özgür Arduç, cinayet suçundan yargılandığı Ordu 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan yargılama sonunda, ‘canavarca hisle kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çaptırıldı.

    ‘İHMAL’ İDDİASINA TAKİPSİZLİK

    Özdemir ailesi, katil zanlısının cezaevi firarisi olması nedeniye kızlarının ölümünden kamu görevlilerini sorumlu tutarak, Ordu Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Başsavcılık ise kamu görevlileri hakkında takipsizlik kararı verdi. Ailenin takipsizlik kararına yaptığı itiraz da Ordu 1’inci Sulh Ceza Hâkimliği’nce reddedildi.

    ‘KUSURLU DAVRANIŞ TESPİT EDİLMEDİ’

    Takipsizlik kararında, hükümlü Arduç hakkında ‘iyi hal’ görüşü bildirilmesi ile açık cezaevine ayırma kararı verilmesinde ilgili personelin ihmali ya da kusurunun tespit edilemediği bildirildi. Arduç’un firar ettiği cezaevinde, firara karşı engeller ve dış güvenlik görevlisi bulunmadığı anlatılan kararda, “Bu sebeple hükümlü Özgür Arduç’un dış güvenlik görevlisi bulunmayan kurumun duvarından atlayarak firar etmesi olayında, olay günü kurumda görevli infaz koruma memurları ve kurum yetkililerine atfedilebilecek herhangi bir ihmali veya kusurlu davranışın bulunmadığı” kaydedildi.Kararda firar olayı gerçekleştiği saatten yaklaşık 18 saat sonra yakalama uyarısının verilmiş olmasında da ihmal veya kusurdan bahsedilemeyeceği savunuldu.

    ANAYASA MAHKEMESİ’NE BAŞVURDULAR

    Anne Güfer Özdemir, baba Yılmaz Özdemir ve abla Gizem Özdemir, takipsizlik kararı ile karara itirazlarının reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.

    Acılı anne Güfer Özdemir, adalet yerini bulana kadar mücadele edeceklerini belirterek, “Mahkemeden ret kararı gelince biz de Anayasa Mahkemesi’ne gittik. Avukatımızla diyalog içerisindeyiz. Avukatımız onların tüm kusurlarını ortaya çıkardı. Katilin 8 disiplin suçu olduğunu ortaya çıktı. Bunlardan başta bahsedilmedi. Savcı bey, ‘Kanun neyse biz onu uyguluyoruz’ demişti. Beni farklı yönlendirdiler. O zaman kafam o kadar algılamadı. Acının içerisinde düşünemedim. Benim çocuğumu katlediyor, iki emniyet mensubunu yaralıyor, geçmişinde bir çocuk yaralaması var ve ona ‘yapacak birisi değildi’ diye bilebiliyorlar” diye konuştu.

    ‘İHMAL OLMASAYDI BENİM ÇOCUĞUM BUGÜN YAŞIYOR OLACAKTI’

    Güfer Özdemir, 8 disiplin suçu bulunan bir suçlunun dışarı çıkartılmasının ihmal olduğunu kaydederek, şunları söyledi:

    “Savcılık hiç alakalı olmayan insanlardan ‘davacı mısın?’ diye sordu. Demek ki bir ihmal vardı ki bizim yönümüzü farklı yönlere çekmeye çalıştılar. Yani ‘Eve yemek getiren şahıstan davacı mısınız?’ diye soruluyor. Katili övüyorlar bana; ‘Onu yapacak birisi değil, aslında öyle bir çocuk değildi’ diyenler oldu. Bir ihmal vardı ki, herkes birbirini koruyordu. Görevlilerin dediği biz kanunu uyguladık ama kanunu uygulamamışlar. Sekiz disiplin suçu olan bir kişiyi dışarı çıkarmak, büyük bir ihmaldir. Yani onların ihmali olmasaydı benim çocuğum bugün yaşıyor olacaktı. Bu tüm toplumu yaralayan bir olaydı. Eğer toplumun baskısı olmasaydı demek ki katil de yargılanmayacaktı. Nasıl ki ihmal suçu olanlar yargılanmıyorsa, o da yargılanmayacaktı.”

    ‘ADALET YERİNİ BULANA KADAR UĞRAŞACAĞIM’

    İhmali olanların da cezalarını çekmesi gerektiğini savunan Özdemir, “Ceren’ler yanmasın. İnsan kendi kendini yargılar mı? Buradaki mahkeme kendini yargılamadı. O yüzden soruşturmaya gerek duymadı. Ne gerekiyorsa sonuna kadar gideceğim. Çünkü bir can bir daha gelmiyor. Benim canım gitti. Ben de yaşayan ölüyüm. Yani öyle yaşıyorum. Ceren’im çok masumdu. Bu dünyada ölümü hak edecek en son insandı. Tek suçu güçsüz ve zayıf olmasıydı. Başka şeyler düşünmeye başladım. Bilinçli mi yapıldı? Böyle düşünmemiştim ama bu davalar bana bunu düşündürtmeye başladı. Adalet yerini bulana kadar uğraşacağım” dedi.

  • Pınar Gültekin cinayetinde, katil zanlısının kardeşi de tutuklandı

    Pınar Gültekin cinayetinde, katil zanlısının kardeşi de tutuklandı

    Muğla’da öldürülen üniversite öğrencisi Pınar Gültekin cinayetiyle ilgili tutuklu katil zanlısı Cemal Metin Avcı’nın kardeşi Mertcan Avcı (26) gözaltına alındı. ‘Delil karartmak’ suçlamasıyla adliyeye sevk edilen Mertcan Avcı, tutuklandı.

    Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü öğrencisi Pınar Gültekin, 16 Temmuz günü kayboldu. Ailesinin başvurusu üzerine jandarma ve polis ekipleri, arama çalışması başlattı. Yapılan çalışmalar sırasında gözaltına alınan genç kızın eski sevgilisi Cemal Metin Avcı, Pınar’ı çıkan kavgada elleriyle boğup öldürdüğünü, cesedini bağ evindeki çöp variline koyup yaktığını, üzerine de beton döktüğünü itiraf etti. Avcı’nın gösterdiği yerde bulunan varilde, Pınar’ın kısmen yanmış cesedine ulaşıldı. Pınar, memleketi Bitlis’in Hizan ilçesinde toprağa verilirken Cemal Metin Avcı, ‘canavarca hisle ve eziyet çektirerek adam öldürmek’ suçundan tutuklandı.

    İl Jandarma ve Akyaka Jandarma Karakol Komutanlığı ekipleri, yaklaşık 3 aylık titiz bir çalışmanın ardından yeni bir bulguya ulaştı. HTS kayıtlarına göre, tutuklu katil zanlısı Avcı’nın kardeşi Mertcan Avcı’nın telefon sinyalleri ağabeyiyle aynı zaman diliminde olay yeri ve yakınlarında tespit edildi. Yaşanan bu gelişme üzerine dün sabah Mertcan Avcı da Akyaka’da ailesiyle kaldığı evde gözaltına alındı. Mertcan Avcı’nın jandarmadaki ifadesinde, “Ben ağabeyime yardım etmedim. Delil karartmak gibi bir niyetim asla olamaz” dediği öğrenildi.

    Bağ evinde bulunan depodan içki almak için eve gittiğini ileri süren Mertcan Avcı’nın, “İş yeri için biraları almaya gidiyordum. Herhangi bir şey görmedim. Zaten içkileri alıp geri çarşıya indim” dediği belirtildi.

    Mertcan Avcı, dün akşam ‘delil karartmak’ suçlamasıyla sevk edildiği adliyede çıkarıldığı nöbetçi sulh ceza hakimliğince tutuklandı.

  • Bursa’da sevgilisini öldüren uzman çavuşa iyi hal indirimi

    Bursa’da sevgilisini öldüren uzman çavuşa iyi hal indirimi

    Bursa’da, Jandarma Astsubay Okulu’nun bahçesinde tartıştığı sevgilisi Sosin Küçükgüven’i (43) tabancasıyla vurarak, öldürdüğü suçlamasıyla tutuklu yargılanan jandarma uzman çavuş Aydemir Koluaçık (50), tahrik ve iyi hal indirimleriyle 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

    Olay, 13 Kasım 2019’da, Osmangazi ilçesine bağlı Adalet Mahallesi’ndeki Bursa Jandarma Astsubay Okulu’nun bahçesinde meydana geldi. Sosin Küçükgüven, okulda görev yapan sevgilisi jandarma uzman çavuş Aydemir Koluaçık’ı ziyarete gitti. Nizamiyeden giriş yapan Küçükgüven ile Koluaçık, okul bahçesinde buluştu. Ancak bir süre sonra çift arasında tartışma çıktı. Bu sırada Koluaçık, tabancasını çıkararak, Küçükgüven’e 10 el ateş etti. Sosin Küçükgüven, olay yerinde hayatını kaybetti. Koluaçık da okuldaki meslektaşlarına teslim oldu. Bahçede yapılan incelemede, boş 10 kovan bulundu. Aydemir Koluaçık, sevk edildiği adliyede çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

    ‘EN AĞIR CEZAYA ÇARPTIRILSIN’

    Bursa 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakkında ‘kasten adam öldürmek’ suçundan ömür boyu hapis cezası istemiyle dava açılan Aydemir Koluaçık’ın yargılanması tamamlandı. Koluaçık, tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Taraf avukatları, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile Sosin Küçükgüven’in ablası Samiye Keleşoğlu ise duruşma salonunda hazır bulundu. Duruşmada söz alan Keleşoğlu, kardeşinin ölümüne neden olan sanığın en ağır cezaya çarptırılmasını istedi.

    ‘ARKADA GÖZÜ YAŞLI AİLE BIRAKMAK İSTEMEZDİM’

    Sanık avukatı ise Sosin Küçükgüven ile Aydemir Koluaçık arasında geçen telefon konuşmaları ve olay anı tartışma nedeniyle eylemin tahrik altında işlendiğini belirterek, tahliye talebinde bulundu.

    Aydemir Koluaçık da mahkemede yaptığı son savunmasında, eski savunmalarını tekrar ettiğini söyleyerek, “Ben arkada gözü yaşlı bir aile bırakmak istemezdim. Pişmanım. Tahliyemi istiyorum” dedi.

    Mahkeme heyeti, toplanan deliller sonucu sanık Aydemir Koluaçık hakkında verdiği ömür boyu hapse ‘tahrik indirimi’ uygulayıp, cezayı önce 18 yıla indirdi. Koluaçık’ın duruşmadaki ‘iyi hali’ de değerlendirilerek, hapis cezası 15 yıla düşürüldü. Sanık Aydemir Koluaçık’ın tutukluluk halinin devamına karar verildi.

  • Sevgilisini öldüren kadın: O beni öldürecekti

    Sevgilisini öldüren kadın: O beni öldürecekti

    Konya’da birlikte yaşadığı sevgilisi Yunus Bozdağ’ı (26) bıçaklayarak öldüren Muradiye K. (29) adliyeye sevk edildi. Pişman olduğunu belirten Muradiye K., “Onu öldürmek gibi bir niyetim yoktu. Onu beni öldürecekti. Annemi darbettiler. Ben o bıçağı kendimi korumak amaçlı aldım” dedi.

    Olay, dün saat 23.00 sıralarında merkez Selçuklu ilçesi Selahattin Eyyübi Mahallesi Buhari Sokak’ta meydana geldi. Fırıncılık yapan evli Yunus Bozdağ, eşinden boşanmış, 1 çocuk annesi meslektaşı Muradiye K. ile 2 ay önce birlikte yaşamaya başladı. Çift, yaklaşık 20 gün önce evdeki eşyaların paylaşımı nedeniyle tartıştı. Muradiye K.’nin 11 Eylül günü polise şikayeti üzerine Bozdağ hakkında 1 ay uzaklaştırma kararı alındı. Karardan 3 gün sonra çiftin barışması üzerine Muradiye K., polis merkezine giderek şikayetinden vazgeçti. Bunun üzerine Bozdağ’ın uzaklaştırma kararı kaldırıldı. Muradiye K., iddiaya göre dün akşam evdeki eşyalarını almak için annesi Döndü K. ve kız kardeşi Fatma K. ile birlikte eve geldi.

    YERE YATIRIP TEKMELEMİŞ

    Çift arasında eşyaların paylaşımı konusunda evin önünde tartışma çıktı. Tartışma sırasında Yunus Bozdağ, Muradiye K.’yi yere yatırarak dövmeye başladı. Bunun üzerine çantasında bulunan bıçağı çıkartan Muradiye K., Bozdağ’a doğru bıçağı savurdu. Kalbinden bıçaklanan Yunus Bozdağ, olay yerinde hayatını kaybetti. Elinde bıçakla olay yerinde bekleyen Muradiye K. ise suç aleti bıçakla birlikte polise teslim oldu.

    ‘O BENİ ÖLDÜRECEKTİ’

    Muradiye K., emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Basın mensuplarının “Neden öldürdünüz” sorusuna Muradiye K., “Onu öldürmek gibi bir niyetim yoktu. O beni öldürecekti. Annemi dövdüler. Ben o bıçağı kendimi korumak amaçlı aldım. Pişmanım” dedi.

  • Meslektaşını öldüren doktor: Herkesin içinde beni aşağıladı

    Meslektaşını öldüren doktor: Herkesin içinde beni aşağıladı

    İstanbul Sarıyer Baltalimanı’nda birlikte çalıştığı asistan Dr. Kaan Erol’u, bıçaklayarak öldüren ve ağırlaştırılmış müebbet hapsi istenen asistan Dr. Yavuz Sümter, daha önce maktulden defalarca tokat yediğini öne sürerek “Herkesin içinde söylediği sözleri erkeklik gururuma yediremedim” dedi.

    İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki görülen duruşmaya tutuklu sanık Yavuz Sümter Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanırken, maktul Kaan Erol’un annesi Nilay Erol ve babası Metin Erol ile taraf avukatları katıldı.

    Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Yavuz Sümter, Kaan Erol’un kendisine kötü davrandığını öne sürerek “Kaan Erol 9 Ekim günü sigara içtiğimde bana bağırdı. Bu olanlar herkesin gözünün önünde oldu. Beni yaka paça sürükleyerek doktor odasına soktu. İki kişi olsak bu kadar zoruma gitmezdi. Bunu bilerek yaptı. Daha önce de bana kaç kere tokat attı. Doktor odasında herkesin içinde beni aşağıladı. ‘Ben buradayken kapının önünde sigara içemezsin’ dedi. Sabah 08.30’da polikliniğe geçeceğini söyledi. Ben de daha saatin 08.05 olduğunu, sigarasızlıktan başımın çatladığını, söyledim. Bana, ondan izinsiz nefes bile alamayacağımı söyledi” dedi

    DEFALARCA TOKAT YEDİM AMA HİÇBİRİ CANIMI BU KADAR YAKMADI

    Sümter, “Kimse ona ‘Sen ne yapıyorsun’ demedi. ‘Çömezin gelince onu senin üstüne çıkaracağım sen dosyalarla uğraşacaksın’ dedi. Altı tane doktorun arasında onurumla, gururumla oynadı. ‘Erkek misin dedi sen’ bana. Daha önce defalarca tokat yedim ama hiçbiri bu kadar canımı yakmadı. Herkesin içinde söylediği sözleri erkeklik gururuma yediremedim” şeklinde beyanda bulundu.

    ADLİ DENGESİNİN YERİNDE OLUP OLMADIĞINA BAKILACAK

    Mahkeme heyeti, sanık savunmasının alınmasının ardından sanığın akli dengesinin yerinde olup olmadığına ilişkin Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınmasına karar vererek duruşmayı erteledi.

    “ACISI HİÇ YÜREĞİMİZDEN GİTMEDİ”

    Duruşmanın bitmesinin ardından Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde basın açıklaması yapan maktul Kaan Erol’un babası Metin Erol, “Duruşmada cani ifadesini verdi. Arkasından tanıklar dinlendi ve duruşma 18 Aralık’a bırakıldı. Bu belki de yüzyılın en büyük vahşeti bizim evladımızın başına gelen. Kendinizin bir kardeşi, evladı olarak düşünün, pırıl pırıl bir Türk genci, pırıl pırıl Türk genci görevi başında şehit oluyor. 75 tane darbeyle, istirahat halindeyken, uykusundayken parçalanıyor ve başında kanı akıtılarak bir saat bekletiliyor” dedi.

    Baba Erol, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

    “Çok büyük bir üzüntü içerisindeyiz. 11 ay geçti, acısı hiç yüreğimizden gitmedi. Kaan’a yapılan haksızlık. Devleti için çalışmış. Bakın şu bulunduğumuz pandemi ortamında hastanelere, doktorlarımıza ne kadar ihtiyacımız var. Böyle bir ortamda, böyle pırıl pırıl doktorun görev başında olması gerekirken, bugün kara toprağın altında yatıyor”

    ADALET YERİNİ BULUR

    Doktor Kaan Erol’un annesi Nilay Erol ise, “Yüzleşmek beni çok derinden yaraladı. Yani gerçekten elime geçse ne yapardım bilmiyorum ama çok büyük bir üzüntü yaşıyorum ve bunu defalarca yaşamak istemiyorum. Tek temennim bu davanın en kısa sürede, en ağır ceza aldığı şekliyle sonuçlanması. Çünkü bir sürü mesnetsiz iddialarla çocuğumu karalıyorlar. Buna tahammül edemiyorum. İnşallah en kısa zamanda sonuçlanır ve adalet yerini bulur. Buna inancım tam” dedi.

  • Bursa’da 10 yıl sonra yakalanan cinayet sanığı yargılanıyor

    Bursa’da 10 yıl sonra yakalanan cinayet sanığı yargılanıyor

    Bursa’da 2009 yılında bir kadının öldürülmesiyle ilgili geçen yıl yakalanan sanığın yargılanmasına devam edildi.

    Bursa 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, tutuklu sanık Bülent Ç. ile avukatı Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı ise salonda hazır bulundu.

    Cumhuriyet savcısı, sanığın “canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme, silahla yağma” suçlarından cezalandırılmasını talep etti.

    Hakkındaki suçlamayı reddeden sanık Bülent Ç. ise savunmasında, Ayşegül Kapusuzoğlu’nun öldüğünü Bandırma Cezaevindeyken polislerden öğrendiğini ileri sürdü.

    Bülent Ç, iki farklı yerde ifadesinin alındığını belirterek, şunları söyledi:

    “Polis memurları bana karşı suçlamada bulundular. 10 yıl önceki olaya ilişkin tüm bildiklerimi anlattım ancak psikolojik şiddete maruz kaldım. Oradaki avukat hanım da buna şahittir. Benim olayla herhangi bir ilgim yoktur. Olay yerine de gitmedim. Bu tür bir suçu işleyecek bir insan değilim. Cinayet suçundan yattığım için bu olayı da benimle ilişkilendirmek istediler. Polisler ilk ifadem alınırken bana Ayşegül’ün öldüğünü söylememişlerdi. Beni çelişkiye düşürmek için her şeyi yaptılar. Beraat ve tahliyemi talep ediyorum.”

    Mahkeme heyeti, sanığın tutukluluğunun devamına karar vererek duruşmayı erteledi.

    Nilüfer ilçesindeki Çalı Barajı yakınındaki ormanlık alanda, 17 Mart 2009’da ağaçların arasında bıçaklanmış ve yanmış bir kadın cesedi bulunmuştu. Ayşegül Kapusuzoğlu’na ait olduğu belirlenen cesetle ilgili incelemelerde, cinayetin fail ya da faillerine ulaşılamamıştı. İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesine bağlı Cinayet Büro Amirliği ekipleri, geçen yıl olayı yeniden ele alarak katil zanlısının Bülent Ç. olduğunu belirlemiş, bunun üzerine sanık hakkında dava açılmıştı.

  • Bursa’da domuz bağı cinayetinde yeni gelişme

    Bursa’da domuz bağı cinayetinde yeni gelişme

    Bursa’da, eşi Hayat ve kayınvalidesi Sabah Meşail’i domuz bağı ile bağlayıp, öldürdükleri iddiasıyla tutuklanan Suriyeli Ali Hattab (28) ile arkadaşı tutuksuz sanık Khaled Jarad’ın (21) yargılanması tamamlandı. Hattab, biri ağırlaştırılmış olmak üzere iki kez müebbet ile 8 yıl hapis, Khaled Jarad ise toplam 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.

    Olay, geçen yılın nisan ayında, Yıldırım ilçesine bağlı Zümrütevler Mahallesi’nde meydana geldi. Mahalleli, 4 katlı apartmanın giriş katından gelen çığlık sesleri üzerine polisi aradı. İhbarla adrese gelen polis, kapısı açık olan daireye girdiğinde bir kişi, pencereden atlayarak, kaçtı. Polis, evde domuz bağı ile bağlanmış, ağzı koli bandıyla bantlı kadın cesedi buldu. Yapılan detaylı aramada ise üzeri parke parçaları, halı ve valiz gibi eşyalar ile kapatılmış, yine domuz bağı yapılmış, ağzı bantlı ikinci kadın cesedi daha bulundu. Kadınların, Suriye uyruklu Hayat Meşail ve annesi Sabah Meşail olduğu belirlendi. Görgü tanıklarının ifadelerinden anne- kızın katil zanlılarının, Hayat Meşail’in eşi Ali Hattab ve onun arkadaşı Khaled Jarad olduğu ortaya çıktı.

    Khaled Jarad, olay yerine yakın bölgede, Suriye’ye kaçacağı belirlenen Ali Hattab ise Adana’da yakalandı. Üzerinden, eşi Hayat Meşail’e ait 12 bin 400 lira ile 5 bin lira değerindeki altınlar çıkan Ali Hattab ve arkadaşı Khaled Jarad, sevk edildikleri adliyede tutuklandı. Hattab ile Jarad hakkında, ‘kasten adam öldürmek’ suçundan 2’şer kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istemiyle dava açıldı. Jarad, haziran ayında görülen duruşmada, yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol şartı ile tahliye edildi.

    HATTAB DURUŞMAYA SEGBİS’LE BAĞLANDI

    Suriyeli Ali Hattab ile arkadaşı tutuksuz sanık Khaled Jarad’ın yargılanmasına, bugün devam edildi. Duruşmaya tutuklu sanık Ali Hattab, cezaevinden SEGBİS ile katılırken, tutuksuz sanık Khaled Jarad, sanık avukatları ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı salonda hazır bulundu.

    ‘KİMSEYİ ÖLDÜRMEDİM’

    Tutuklu sanık Ali Hattab, “Kimseyi öldürmedim. Polislerden korktuğum için cinayeti kabul etmiş gibi ifade verdim. Olay günü eşim, annesiyle beraber olduğunu ve gelmeyeceğini bana mesaj attı. Ben de arkadaşım Khaled’i arayarak, alkol ve sigara alıp, bize gelmesini söyledim. Evin odasına girdiğimde karımın cesedini gördüm. Telaşlandığım için kaçmaya başladım. Eşim ve kayınvalidemi, akrabaları öldürmüş olabilir. Onlardan şüpheleniyorum” savunmasını tekrarladı. Tutuksuz sanık Khaled Jarad da cinayetlerle ilgisi olmadığını savundu.

    Cumhuriyet savcısı, sanık Ali Hattab’ın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, kasten adam öldürme suçunun eş veya kardeşe karşı işlenmesi suçlarından cezalandırılmasına ve tutukluk halinin devamına, sanık Khaled Jarad’ın ise kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarından cezalandırılmasını ve tutuklanmasını talep etti.

    HATTAB’A 1’İ AĞIRLAŞTIRILMIŞ 2 MÜEBBET HAPİS CEZASI

    Mahkeme heyeti, sanık Hattab’a, kayınvalidesine karşı işlediği ‘kasten öldürme’ suçundan müebbet hapis, eşine karşı işlediği ‘bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak, veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla nitelikli kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet, ‘kişiyi hürriyetinden cebir ile yoksun kılma’ suçundan 2’şer defa 4 yıl hapis; sanık Jarad’a ise ‘suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme” suçundan 2 yıl, ‘kişiyi hürriyetinden cebir ile yoksun kılma’ suçundan 2’şer defa 4 yıl, ‘yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi’ suçundan ise 2 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Khaled Jarad’ın, cezasının Yargıtay tarafından onanmasının ardından cezaevine gireceği öğrenildi.

  • Bursa’da kardeş katili abla tutuklandı…

    Bursa’da kardeş katili abla tutuklandı…

    Bursa’da annesini odaya kilitleyip dövdüğü iddia edilen kardeşi Hasan Ali Yeşildağ’ı (30), yardıma gittiklerinde kendisine ve babasına da saldırınca sığındıkları evde balkondan pompalı tüfekle ateş edip vurarak öldüren Gülderen Yeşildağ (40) tutuklandı. Yeşildağ’ın mahkemedeki ifadesinde, “Kardeşim anne ve babamı sürekli dövüyordu. Olay günü bize saldırınca balkondan korkutmak için ateş ettim. Yaralandığını anlayamamıştım” dediği belirtildi.

    Olay, geçen hafta cumartesi günü Gemlik ilçesi Cihatlı Mahallesi’nde meydana geldi. Hasan Ali Yeşildağ, iddiaya göre annesi Fatma Yeşildağ’ı (70) evde, odaya kilitleyip, dövdü. Fatma Yeşildağ, ilçe merkezinde olan kızı Gülderen’i arayıp, durumu bildirdi. Gülderen Yeşildağ, babası Nazım Yeşildağ (75) ile birlikte mahalleye gitti. Gülderen Yeşildağ ve babası evin önüne geldiğinde, Hasan Ali Yeşildağ’ın saldırısına uğradı. Bunun üzerine baba ve kızı, mahalledeki diğer evlerine sığındı, Hasan Ali Yeşildağ da kapıya dayandı. İkinci kata çıkan Gülderen Yeşildağ, kapıyı zorlayan kardeşi Hasan Ali’ye evde bulunan pompalı tüfekle ateş etti.

    Komşuların ihbarı üzerine adrese jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. Yaralanan Hasan Ali Yeşildağ, ambulansla kaldırıldığı Gemlik Devlet Hastanesi’nde doktorların tüm çabasına karşın kurtarılamadı. Gülderen Yeşildağ ise jandarma tarafından gözaltına alındı.

    KASTEN ADAM ÖLDÜRME SUÇUNDAN TUTUKLANDI

    Jandarmadaki işlemlerinin ardından dün adliyeye sevk edilen Gülderen Yeşildağ, çıkarıldığı mahkemece ‘kasten adam öldürmek’ suçundan tutuklanarak, Yenişehir Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderildi.

    ‘BİZE SALDIRINCA EVE SIĞINIP KAPILARI KİLİTLEDİK’

    Gülderen Yeşildağ’ın mahkemedeki ifadesinde, kardeşinin annesini ve babasını sık sık dövdüğünü söylediği belirtildi. Olay gününü anlatan Yeşildağ’ın, “Kardeşimin uzaklaştırma kararı vardı. Annem ve babamı sürekli dövüyordu. Olay günü annem beni aradı ve ağzının kan içinde olduğunu söylerek, benden para istedi. O sırada Hasan’ın sesini duydum. ‘Hepinizi öldüreceğim’ diye bağırıyordu. Annemle telefonu kapattıktan sonra jandarmayı arayarak, durumu bildirdim. Annemi daha sonra aradığımda bana ‘bu iş parayla olacak gibi değil, canımızı kurtaramayız biz artık’ dedi. Ardından Gemlik’teki evimizden babam ile birlikte köye doğru yola çıktık. Annemin evinin önüne aracımızla geldik. Aracımızdan iner inmez kardeşim Hasan, bize taş atarak saldırmaya başladı. Sonrasında babama ait olan Cihatlı’daki eve sığındık. Kardeşim o esnada içeri girmeye uğraşıyordu. Biz kapıları kilitledik, ancak kapımızdaki kilitlerin onu dışarıda tutamayacağını biliyorduk. Daha önce de kilitleri kırmıştı. Ardından ben ikinci kata çıktım. Babama evin kapısını sıkıca tutmasını söyledim” dediği öğrenildi.

    ‘BALKONA ÇIKARAK KARDEŞİME ATEŞ ETTİM’

    Kardeşinin davranışlarından dolayı evde tüfek bulundurduklarını söyleyen Gülderen Yeşildağ, savunmasına şu sözlerle devam etti:

    “Tüfek ruhsatlı ve babama aittir. Ben tüfeği alarak balkına çıktım. Daha önce hiç ateşli silah kullanmamıştım. Balkona çıktığımda, taş atmaya ve küfretmeye devam ediyordu. O esnada jandarmayı tekrar aradım. Sonra tekrar balkona çıktım. Önce korkutmak amacıyla bir el havaya ateş ettim. Ardından ağacın üzerine doğru tekrar ateş ettim. Üzerime gelmeye devam ettiğini görünce, kendisinin yan tarafında doğru ateş etmek zorunda kaldım. Ateş ettiğim esnada, kendisi evimizin ön tarafından bulunan yol üzerindeydi. Yüzü de bana dönük şekildeydi. Bu atış sonucu yaralanmış. Ben kendisinin yaralandığını anlayamadım. Çünkü o esnada bile bana küfürler ediyordu. Ardından yürüyerek evimizin önündeki ağaçlık bölümden aşağı yol tarafına geçti ve yığıldı. Ben yaralandığına inanmadım ve tekrar jandarmayı aradım. Öldürme amacım yoktu. Pişmanım.”