Etiket: Covid-19

  • AB’nin aşı sertifikası yürürlüğe girdi

    AB’nin aşı sertifikası yürürlüğe girdi

    Avrupa Birliği’nin (AB) Covid-19 salgınında seyahatleri kolaylaştırmak için hazırladığı AB Dijital Covid-19 aşı sertifikası uygulaması bugün yürürlüğe girdi.

    Avrupa Birliği tarafından yaz tatili yaklaşırken seyahatleri kolaylaştırmayı ve turizm sektörünü yeniden canlandırmayı hedefleyen AB Dijital Covid sertifikası uygulaması bugün yürürlüğe girdi. Sertifikanın 12 aylık süre için geçerli olacağı bildirildi.

    AB Dijital Covid Sertifikası, kişinin Covid-19 bulaşma riski taşımadığını kanıtlayarak karantina ve PCR testi gerekmeden sınırları daha kolay aşmayı amaçlıyor.

    Ücretsiz QR kodlu dijital veya kağıt şeklinde olacak aşı sertifikasında kişilerin Covid-19’a karşı aşı olduğu, PCR veya hızlı antijen test sonucu veya hastalıktan tedavi görüp görmediğine dair bilgiler yer alıyor.

    Ulusal dillerde ve İngilizce olan sertifikanın düzenlenmesinden ulusal makamların sorumlu olduğu belirtildi.

    EMA tarafından onaylanan aşılar

    AB’nin 27 ülkesinde ve İzlanda, Norveç, Lihtenstayn ve İsviçre’de geçerli olacak aşı sertifikasında Avrupa İlaç Ajansı’nın (EMA) onayladığı aşıların kabul edileceği bildirildi.

    Şimdiye kadar 4 aşıya yeşil ışık yakan Avrupa İlaç Ajansı’nın onayladığı aşılar Pfizer-BioNTech, Moderna, AstraZenaca ve Johnson&Johnson aşıları oldu.

    Her ülke Dünya Sağlık Örgütü acil kullanım listesinde yer alan aşıları kabul edip etmeyeceğine dair karar verebilecek.

    Ayrıca üye devletler aşı sertifikasının tek bir dozdan sonra mı yoksa tam bir aşılama döngüsünden sonra mı kabul edileceğine dair karar verebilecekler.

    12 AY GEÇERLİ OLACAK

    Şimdilik 12 ay için geçerli olan sertifika, seyahatlerde kontrol ediliyor.

    AB sertifikasının dış ülkelerle de karşılıklı tanınmasına yönelik görüşmeler yürütülüyor.

    Öte yandan, gelecekte halk sağlığının korunması gibi gerekli durumlarda ülkelerin, ek tedbirler alması ve sertifika sahiplerine ilave tedbirler uygulaması mümkün olabilir.

  • Küba, Covid-19 aşısı Abdala’nın etkinlik oranını açıkladı

    Küba, Covid-19 aşısı Abdala’nın etkinlik oranını açıkladı

    Küba’nın koronavirüs aşısı Abdala için yüzde 92,28 etkinlik oranı açıklandı. Küba, kendi öz imkanlarıyla nüfusunu aşılayan ilk ülke olacak.

    Yeni tip koronavirüs (Covid-19) aşıları için bir süredir çalışmaların yürütüldüğü Küba’da, “Abdala” ismi verilen aşının yüzde 92,28 oranında etkinlik gösterdiği belirtildi.

    Küba Genetik Mühendisliği ve Biyoteknoloji Merkezinin (CIGB) Twitter paylaşımında, üretilen anti Kovid-19 dozunun etkinliğinin yüzde 92,28 olduğu belirtilerek, “Küba’nın bugün 5 aşı adayı var, yüzde 62 etkinlik ile Soberana 02 ve yüzde 92,28 etkinlik oranıyla Abdala’dır, bunlar zaten aşı olarak kabul ediliyor. Küba, kendi öz imkanlarıyla nüfusunu aşılayan ilk ülke olacak.” ifadesi kullanıldı.

    Küba Devlet Başkanı Miguel Díaz-Canel de Twitter’dan aşı haberlerini paylaşmaktan büyük mutluluk duyduklarını dile getirerek, “Soberana 02 ve Abdala aşılarının başarılı çıkan sonuçlarının sevinciyle size bu haberleri veriyorum. Abdala’nın etkinliği gurur duyulacak bir olay. Tüm engellere rağmen bilim adamlarımız bize çok etkili 2 aşı verdiler” dedi.

    Küba, 19 Mart’ta çalışmaları devam etmekte olan aşılardan birinin insan denemeleri için onaylandığı ve 19 ila 80 yaşları arasında yaklaşık 48 bin kişi üzerinde deneneceğini açıklamıştı.

  • DSÖ koronavirüsün kaynağını açıkladı

    DSÖ koronavirüsün kaynağını açıkladı

    Dünya Sağlık Örgütü’nün Covid-19’un kaynağını tespit etmek için Çin’de yaptığı araştırma sonrası yayınlayacağı rapora, haber ajansı The Associated Press ulaştığını açıkladı. Raporda, Covid-19’un bir laboratuvar sızıntısından meydana gelme olasılığının “son derece düşük bir ihtimal” olduğu belirtilirken, “Yarasalarda tespit edilen virüs ile Covid-19 arasındaki kayıp bir halka olduğu, bunun da bir hayvan olma ihtimalinin çok muhtemel olduğu” bildirildi. Raporda virüsün Wuhan’daki deniz ürünleri pazarında başlayıp başlamadığı konusunda kesin bir bilgi yer almadığı belirtilirken Wuhan’da tespit edilen vakaların daha hafif vakalar olabileceği ve bunun Covid-19 ile önceki vakalar arasında bir bağlantı sağlayabileceğinin altı çizildi.

    Dünya Sağlık Örgütü bilim insanları geçtiğimiz Ocak ayı ortalarında Covid-19’un kaynağını tespit etmek amacıyla Çin’e gitmiş, orada yaklaşık 1 ay boyunca incelemeler gerçekleştirmişti.

    Özellikle virüsün ortaya çıktığı varsayılan Wuhan’da çalışmalar gerçekleştiren Dünya Sağlık Örgütü bilim insanları, araştırmaları sonrası açıklamalarda bulunmuş ancak son raporlarını paylaşmamışlardı.

    The Associated Press haber ajansı, Dünya Sağlık Örgütü üyesi bir ülkenin diplomatından Dünya Sağlık Örgütü’nün neredeyse tamamlanmış raporuna ulaştığını açıkladı.

    ‘YARASALAR İLE İNSAN ARASINDA BİR KAYIP HALKA VAR’

    Raporda dört senaryo bulunduğunu açıklayan The Associated Press, rapordaki en önemli senaryonun Covid-19 ile yarasalardaki virüs arasında başka bir hayvanın aktarım yapmış olduğunu açıklarken virüsün bir laboratuvar sızıntısından meydana gelme olasılığının “son derece düşük bir ihtimal” olduğu belirtildi.

    Covid-19’a çok benzer bir türün yarasalarda tespit edildiği belirtilen raporda, “Yarasalarda tespit edilen virüs ile Covid-19 arasındaki evrimsel mesafenin birkaç on yılda gerçekleşebileceği, bu da yarasalar ile Covid-19 arasında kayıp bir halka olduğu, bunun da bir hayvan olma ihtimalinin çok muhtemel olduğu” bildirildi.

    ‘VİRÜSÜN GIDA YOLUYLA BULAŞMA İHTİMALİ ÇOK DÜŞÜK’

    Raporda yarasalardan insanlara direkt olarak Covid-19’un bulaşma ihtimalinin de çok muhtemel olduğu belirtilirken virüsün “soğuk zincir” gıda ürünleri yoluyla bulaşıp yayılmasının mümkün olduğunu ancak düşük bir ihtimal olduğu bildirildi.

    AP’nin ulaştığı raporda, Covid-19’un salgının Aralık 2019’da Wuhan deniz ürünleri pazarında başlayıp başlamadığı konusunda kesin bir bilgi yer almadığı belirtilirken Wuhan’da tespit edilen vakaların daha hafif vakalar olabileceği ve bunun Covid-19 ile önceki vakalar arasında bir bağlantı sağlayabileceği bildirildi.

    ‘PANGOLİN, VİZON VE KEDİ TAŞIYICI OLABİLİR’

    AP, rapora dayanarak pangolinlerde Covid-19’a oldukça benzer virüsler bulunduğunu belirtirken aynı zamanda vizonların ve kedilerin Covid-19 virüsüne duyarlı olduğunu ve taşıyıcı olabileceklerinin altını çizdi.

    Raporda ayrıca Covid-19’un insandan insana solunum yolu enfeksiyonu olarak başlama olasılığının çok düşük olduğunu ve çoğu uzmanın bu konuda hemfikir olduğu belirtildi.

    Wuhan’daki araştırmayı yöneten DSÖ uzmanı Peter Ben Embarek ise yaptığı açıklamada, raporun son halini aldığını, tercümelerinin yapılmasıyla önümüzdeki birkaç gün içerisinde kamuoyuyla paylaşılacağını söyledi.

  • Bursaspor’da iki futbolcunun korona virüs testi pozitif çıktı

    Bursaspor’da iki futbolcunun korona virüs testi pozitif çıktı

    TFF 1. Lig ekiplerinden Bursaspor’da yine pozitif vaka şoku yaşanıyor. Yeşil-beyazlı kulüp, yarın akşam saat 19.00’da Bursa’da oynanacak olan Menemenspor maçı öncesinden yapılan korona virüs testlerinin sonuçlarını kamuoyuyla paylaştı ve iki futbolcusunun değerlerinin pozitif olduğunu bildirdi.
    Konuya ilişkin yapılan açıklama şu şekilde:
    “Kulübümüz tarafından tüm futbolcu, teknik heyet ve A Takım personelimize yapılan Covid-19 PCR testi sonucunda; 2 futbolcumuzun pozitif olduğu tespit edilmiştir. Testi pozitif çıkan isimler izolasyona alınmış olup, tedavilerine başlanmıştır.”

  • Covid-19 soruşturması için harekete geçildi

    Covid-19 soruşturması için harekete geçildi

    Koronavirüsün (Kovid-19) kökenlerini araştıracak Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) 13 kişilik heyetin virüsün ilk kez tespit edildiği Çin’in Vuhan kentinde olduğu 14 günlük karantina uygulaması bugün sona erdi.

    Dünyanın gözü salgının çıktığı Çin’in Vuhan kentindeki araştırmalara çevrildi. Koronavirüsün (Kovid-19) kökenlerini araştıracak Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 13 kişilik heyetin, virüsün ilk kez tespit edildiği Çin’in Vuhan kentindeki karantinadan çıktı. DSÖ uzmanları Vuhan’da kaldıkları otelde 14 Ocak’ta karantinaya girmişti. ABD, Avustralya, Almanya, Japonya, İngiltere, Rusya, Hollanda, Katar ve Vietnam’dan uzman ve araştırmacılardan oluşan heyet, 14 günlük karantina sürecinde Çinli yetkililerle çevrim içi toplantılar yaptı. Hollandalı virolog ve ekip üyesi Marion Koopmans, karantinada oldukları otelden ayrılmadan önce verilen son basın toplantısında “Dünyanın gözleri buna odaklanmış, dünyanın fikirleri buna odaklanmıştır” dedi.

    İLK KEZ VUHAN’DAKİ GIDA PAZARINDA GÖRÜLMÜŞTÜ

    Dünya, Kovid-19 salgınından ilk kez Çin’in, 31 Aralık 2019’da Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde “kaynağı bilinmeyen gizemli solunum yolu hastalığının” ortaya çıktığını DSÖ’ye bildirmesiyle haberdar olmuştu. Hastalık, ilk kez Vuhan kentindeki deniz ürünleri gıda pazarını ziyaret eden kişilerde görülmüş, sebebi anlaşılamayan “solunum rahatsızlığı” şikayetiyle 17 Kasım’da ilk hasta hastaneye başvurmuştu.

    ÇİN SORUŞTURMA ÇAĞRILARINI GERİ ÇEVİRMİŞTİ

    Pekin yönetimi daha önce ABD yönetiminin virüsün kökenine dair soruşturma başlatılmasına dair talebini reddetmiş, Avustralya hükümetinin nisan ayında DSÖ’ye yaptığı uluslararası soruşturma çağrısı yapması üzerine bu ülkeye ihracat kısıtlamaları getirmişti.

  • Bursa’da Covid-19’u atlatan başhekim o anları anlattı

    Bursa’da Covid-19’u atlatan başhekim o anları anlattı

    Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedavisinin ardından görevine dönen Bursa Şehir Hastanesi Başhekimi Dr. Dursun Topal, yaşadıklarını anlattı.
    Topal,  yaklaşık 1,5 ay önce rahatsızlığının ciddi bir sırt ve baş ağrısıyla başladığını, bunun dışında herhangi bir semptomunun bulunmadığını söyledi.

    Buna rağmen yapılan testlerde sonucun negatif çıktığını ancak ilerleyen günlerde halsizlik ve vücut ağrılarının görüldüğünü vurgulayan Topal, “5’inci günde tekrar test verip kan tahlili yaptırdım. Yine Kovid-19’u destekleyen bir bulgu ortaya çıkmadı ancak önceki deneyimlerimizden de gördük ki bunlar olmadığı taktirde hastalık olmayacak gibi bir hadise yok. İlaçlarımızı almaya başlamış olduk.” dedi.

    Topal, birkaç gün sonra semptomlarda ciddi bir gerileme olmadığını gözlemlediğini aktardı.

    Hareket kabiliyeti kısıtlanmaya başlayınca yeniden yaptırdığı testin sonucunun pozitif çıktığını dile getiren Topal, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Tomografi için hastaneye geldik ama çok kısa eforun çok ciddi derecede baş dönmesine neden olduğunu gördük. Yarım saat içinde, rutin hayatımızda çok önemsiz derecede gördüğümüz basit eforların, hastalığı çok ciddi derecede kötüleştirdiğini tecrübe ettik. Tomografimizi çektirdik. Birkaç saat içinde artık kelimeleri bile özenli seçmeye başladım. Durup şöyle bir nefes almaya çalışmadan açıkçası konuşmak da mümkün olmuyor. Virüsün iki fazı var. Biri replikasyon fazı. Yani vücuda, hücre içine giriyor, bölünüyor ve semptomlar ortaya çıkıyor. Sonrasında herkeste görülmeyen, görmek de istemediğimiz ‘hiper enflamatuar’ dediğimiz bir faz var. Yani vücudun da virüse yanıt verdiği bir faz. Bundan sonrası için kötüleşme çok çok hızlı olabiliyor maalesef. Bende de böyle bir durum yaşandı. Maalesef insan saatler içinde sağdan sola dönemeyecek duruma geliyor ve bu duruma inanamıyor.”

    Dr. Dursun Topal, bu süreçte Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kendisini arayarak tedavisi hakkında bilgi aldığını ifade etti.

    Bakan Koca’ya teşekkür eden Topal, “Bir sağlık çalışanı olarak bu desteği hissetmek bizim için önemli. Sürecin başından beri Sayın Bakanımız bu babacan tavrı hakikaten gösterdi. Sağlık çalışanlarının da gönlünü kazandı.” dedi.

    “İnsan hekim bile olsa yaşamadan bazı şeyleri göremiyormuş”

    Topal, sonuçlarını değerlendiren hekimin, kendisindeki tutulumun en ölümcül seyredenlerden biri olduğunu, kötüye gidiş beklediklerini ancak tedaviyle bunu durduracaklarını söylediğini dile getirdi.

    O anda sağlık durumunun bu kadar hızlı kötüleşebileceğini aklına getirmediğini, buna inanamadığını anlatan Topal, “Hocamızın söylediklerini birebir maalesef yaşadım. İnsan hekim bile olsa elinden binlerce hasta da geçse yaşamadan bazı şeyleri hakikaten göremiyormuş. Onu anlamama neden oldu.” ifadesini kullandı.

    Topal, hareketsiz kalmanın, hastalığın belli bir aşamadan sonra bazı kişiler için olmazsa olmazlar arasında yer aldığına dikkati çekti.

    Bu süreçte büyük sıkıntılar yaşadığını, tuvalete gitmek bir tarafa 5-6 adım atmakta zorlandığını belirten Topal, şunları kaydetti:

    “5-6 kaşık yemeği yemek bile insanın nefesini kesiyor ve klinik olarak insanı bir alt seviyeye düşürüyor. Sonrasında yatakta sağdan sola dönmek kişinin kendi yapabileceği bir şey olmaktan çıkıyor. Bunların hepsi 24-36 saat içinde maalesef gerçekleşiyor. Kardiyoloji uzmanıyım. Açıkçası normal bir zatürre kliniği seyretmeyen bir hastalık bu. Bizim ‘akciğer embolisi’ dediğimiz tabloya çok benziyor. Akciğer embolisinde çok ufak eforlar, hastayı ölümcül bir tabloya ilerletebiliyor. Bunda da böyle bir durum söz konusu. Bunu yaşayarak tecrübe ettik.”

    “Sağlık çalışanlarının işlerini kolaylaştırmak için elimizden geleni yapmalıyız”

    Başhekim Topal, hastaneyi hasta olarak da deneyimlediğini vurguladı.

    Hastanede yattığı dönem bazı şeyleri değerlendirme fırsatının olduğunu aktaran Topal, şöyle devam etti:

    “Kendi eksikliklerimizi de görme fırsatımız oldu ama sağlık çalışanlarımızın yaptığı işte en ufak bir eksiklik bulmak söz konusu değil. Gerçekten herkese bir anne, abla, kardeş gibi yaklaşıyorlar. Bununla alakalı zaten onlarca, yüzlerce teşekkür, dua bize ulaştı ama kendimiz de tecrübe ettik, hepsinin ellerinden öpülür. Hepsine çok çok teşekkür ediyorum.

    Bu süreçte yaşanan en büyük korku, hastalığı başkasına bulaştırmak. Yattığım süre içinde zorunlu olmadıkça kimsenin odaya dahi girmesini istemiyordum çünkü insan yaşadığı şeyleri bir başkasının yaşamasını istemiyor. Tabii sağlık çalışanları bunun vatandaşlarımıza göre daha çok farkında. Daha çok bildikleri için daha çok korkuyorlar ama bu korku onları işlerinden alıkoymuyor. Hepsine tekrar tekrar teşekkür etmemiz lazım ve işlerini kolaylaştırmak için elimizden geleni yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Bir hekim olarak bahsetmiyorum, bu hastalığı ağır geçirmiş biri olarak şunu söylemek istiyorum; keşke hastalık anlamında yaşadıklarımızı yaşamadan, hissettiklerimizi hissedebilse insanlar. Çünkü insan gerçekten ciddi bir muhasebe yapma ihtiyacı hissediyor. Açıkçası insan bu hayatta tamamen yalnız olduğunu tasavvur ediyor ve görüyor.”

    Salgınla mücadelede aşının önemine dikkati çeken Topal, bu süreçte de maske, mesafe ve temizlik kurallarına riayet edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

  • Portekiz Cumhurbaşkanı virüse yakalandı

    Portekiz Cumhurbaşkanı virüse yakalandı

    Portekiz Cumhurbaşkanı Marcelo Rebelo de Sousa koronavirüse (Covid-19) yakalandı.

    Portekiz Cumhurbaşkanı Marcelo Rebelo de Sousa’nın koronavirüse yakalandığı bildirilirken herhangi bir semptom göstermediği belirtildi.

  • Covid-19’a karşı etkinliği kanıtlandı

    Covid-19’a karşı etkinliği kanıtlandı

    Almanya Duisburg Essen Üniversitesi’nde yapılan bilimsel çalışma, ada çayının Covid-19’a karşı hem koruyucu hem de tedavi edici özellikte olduğunu ortaya koydu.

    Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, yaptığı açıklamasında, Covid-19 hastalığını önlemek için ada çayı ve ebegümeci karışımının kaynatılmasıyla elde edilen gargaranın kullanılmasını önerdi. Ada çayı ve ebegümeci karışımıyla yapılacak gargaranın Covid-19’a karşı koruyucu etkisi olduğuna dikkati çeken Saraçoğlu, “Sabah, öğle, akşam bununla gargara yapın. İnanın yüzbinlerce insanın hayatı kurtulur bu sayede” ifadesini kullanmıştı.

    Saraçoğlu’nun önerisi doktorlar tarafından tartışılırken, aralık ayında yayınlanan son araştırmanın sonuçları ada çayının Covid-19’a karşı etkinliği konusundaki tartışmalara ışık tuttu. İnsan hücreleri üzerinde yapılan bilimsel çalışmayla, ada çayının Covid-19 hastalığı üzerindeki etkisi kanıtlandı. Duisburg Essen Üniversitesi Viroloji Enstitüsü Öğretim üyesi Vu Thuy Khanh Le-Trilling ve arkadaşları tarafından yapılan araştırmada, ada çayının içeriğindeki etkin maddelerin Covid-19’a karşı antiviral aktivesi olduğu ortaya çıkarıldı.

    TEDAVİ EDİCİ OLDUĞU DA İSPATLANDI

    Laboratuvar ortamında yapılan çalışmalarda, ada çayının infüzyon tekniğiyle sıcak suya geçen etkin maddelerinin insan hücreleri üzerindeki etkinliği araştırıldı. Bilimsel çalışma, ada çayının Covid-19’a karşı sadece koruyucu özellik içermekle kalmadığı, aynı zamanda tedavi edici özellik de taşıdığını ispatladı. Araştırma kapsamında önce insan hücreleri Covid-19 virüsüyle hastalandırıldı. Sonra belirli aralıklar ve dozlarla ada çayının kurutulmuş bitkisinden elde edilen çay, hastalıklı olan bu hücrelere ilave edildi. Ada çayı ayrıca maymun hücrelerinde de denendi ve ada çayının koruyucu etkisini ölçmek amacıyla hücreler Covid-19 virüsü ile muamele edilerek hastalandırılmaya çalışıldı. Araştırma sonucunda ada çayı bitkisinin hem hastalıklı hücreyi tedavi ettiği hem de sağlıklı hücreleri virüse karşı koruduğu görüldü. Makalede, Covid-19’a karşı koruyucu özelliğinden dolayı ada çayının gargara olarak kullanılması da önerildi. Bilimsel makalede ayrıca ada çayının Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) kayıtlarında güvenilir bir bitki olduğuna da değinildi. Ada çayı ve ebegümeci bitkisinin antiviral etkisine dair kayıtların Avrupa İlaç Ajansı’nda da (EMA) yer aldığı ifade edildi.

  • Lille forması giyen Yusuf Yazıcı’nın korona virüs testi pozitif çıktı!

    Lille forması giyen Yusuf Yazıcı’nın korona virüs testi pozitif çıktı!

    Lille Teknik Direktörü Christophe Galtier, milli yıldız Yusuf Yazıcı’nın koronavirüs testinin pozitif çıktığını açıkladı.

    Fransa’nın Lille kulübünde forma giyen Yusuf Yazıcı’dan kötü haber geldi. Takımın teknik patronu Galtier, Yusuf Yazıcı’nın koronavirüs testinin pozitif çıktığını ve Angers ile oynanacak mücadelede yer alamayacağını söyledi.

    Bu sezon 6’sı Avrupa Kupası olmak üzere 22 maçta görev alan Yusuf Yazıcı 11 gol, 4 asistle takımın skorer oyuncularından birisi durumunda.

  • Covid-19 “Gizemli hastalıktan” küresel salgına nasıl dönüştü

    Covid-19 “Gizemli hastalıktan” küresel salgına nasıl dönüştü

    Dünya, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından ilk kez Çin’in 31 Aralık 2019’da Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde “kaynağı bilinmeyen gizemli solunum yolu hastalığının” ortaya çıktığını Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) bildirmesiyle haberdar oldu.

    İlk başta Çin ve çevresini etkileyen “epidemi” (yerel veya bölgesel salgın) olarak algılanan Kovid-19, sonraki günlerde sınırları aşıp halk sağlığını dünya çapında tehdit eden “pandemiye” (küresel salgın) dönüştü.

    Dünya, yıl boyunca virüsle ilgili gelişmelere kilitlendi, salgının kontrol altına alınmasına yönelik tedbirler tüm ülkelerin ana gündemi oldu.

    Hastalık, ilk kez Çin’in Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentindeki deniz ürünleri gıda pazarını ziyaret eden kişilerde görüldü.

    Sebebi anlaşılamayan “solunum rahatsızlığı” şikayetiyle ilk hasta 17 Kasım’da hastaneye başvurdu. Akciğer iltihaplanmasına yol açan hastalığa bilinmeyen yeni bir virüsün sebep olduğu anlaşılacaktı.

    Virüs, sonraki aylarda Vuhan’dan Çin’in diğer şehirlerine yayılmaya devam ederken dünya, bu gelişmeden uzun süre haberdar olmadı.

    “Vuhan’daki yetkililerin virüsün varlığını gizlediği” iddiası

    New York Times gazetesi, 20 Ağustos’ta ABD Kamu Güvenliği Bakanlığının hazırladığı rapora dayandırdığı haberinde, salgının ortaya çıktığı Vuhan kenti ve bağlı olduğu Hubey eyaletindeki “Çin Komünist Partisi (ÇKP) yöneticilerinin, virüsün yayıldığına ilişkin erken işaretleri merkezi yönetimden gizlediğini” iddia etti.

    Haberde Vuhan’daki yetkililerin, ocak başında kentte düzenlenen yerel ÇKP Toplantısı’nın programını aksatabileceği düşüncesiyle salgına dair merkeze bilgi aktarmaktan kaçındığı, bu yüzden Pekin’deki yöneticilerin ancak ocak ortasında durumun aciliyetini kavrayabildiği öne sürüldü.

    Merkezi yönetim, 23 Ocak’ta 11 milyon nüfuslu Vuhan kentine giriş çıkışları durdururken milyonlarca Çinlinin 24 Ocak’ta başlayan yeni yıl tatili için ülkenin dört bir yanına seyahat etmesini ise engellemedi.

    ABD’de aralıkta virüsün izine rastlandığı ortaya çıktı

    Sonraki aylarda yapılan araştırmalarda, bu karanlık evrede virüsün dünyaya yayılmaya başlamış olabileceğine dair kanıtlara rastlandı.

    ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezinden (CDC) araştırmacılar, Amerikan Kızılhaçının 13 Aralık-17 Ocak’ta 9 eyalette topladığı kan bağışlarında yaptıkları tahlillerde Kovid-19’a karşı üretilen antikorlar buldu.

    Avrupa’da Fransa ve İtalya’da da hastalığın aralıkta yayılmaya başladığına dair benzer bulgulara ulaşıldı.

    “Yeni tip koronavirüs”

    DSÖ, 7 Ocak’ta gizemli hastalığın “yeni tip bir koronavirüsten” kaynaklandığını açıkladı.

    Yarasalardaki betakoronavirüsün insana geçerken mutasyona uğramış hali olduğu düşünülen bu koronavirüse “2019-nCov” adı verildi.

    Çin dışındaki ilk vaka 13 Ocak’ta görüldü. Tayland’da bir kadın hastada yeni tip koronavirüs tespit edildi. 16 Ocak’ta Japonya’da Vuhan’dan gelen bir kişide Kovid-19 bulunduğu saptandı. 21 Ocak’ta ise ABD’de ilk vaka görüldü.

    Virüs, seyahat eden yolcular aracılığıyla birçok ülkeye yayıldı. Sonraki günlerde Hong Kong, Tayvan, Singapur, Güney Kore, Avustralya, Malezya, Vietnam ve Nepal’de yeni tip koronavirüs tespit edilen kişiler tedavi altına alındı.

    Avrupa’da ilk vakalar ortaya çıktı. Fransa’da 24 Ocak’ta Çin’den gelen 2 kişide ve bir akrabalarında yeni tip koronavirüs tespit edildi.

    DSÖ, 30 Ocak’ta Kovid-19 nedeniyle “küresel acil durum” ilan etti, 11 Şubat’ta yeni tip koronavirüse “Kovid-19” adı verildiğini duyurdu.

    Güney Kore, İran ve İtalya’da salgınlar

    Kovid-19 ilk başta Çin ve çevre ülkelerde yayılmaya başladı. Güney Kore’de 22 Şubat’ta bir günde 229 vaka görülmesi ülkeyi alarma geçirdi.

    Orta Doğu’da İran, Avrupa’da İtalya “virüsün Asya dışındaki yayılma sahaları” oldu. 19 Şubat’ta İran’da ilk vakalar ve can kayıpları meydana geldi.

    21 Şubat’ta İtalya’nın Lombardiya bölgesinde ilk kez yerel kaynaklı bulaşı görüldü. Büyük bir tekstil endüstrisine ev sahipliği yapan Milano şehrinin, Çinli mevsimlik işçilerin yoğun çalıştığı bir yer olması bölgeyi “yayılma alanı” haline getirmişti.

    Karantina tedbirleri

    Salgının küresel boyut kazanmasının ardından çok sayıda ülke, virüsün yayılmasını durdurmak üzere kitlesel hareketliliği azaltmaya yönelik tedbirlere başvurdu.

    Okullar ile üniversitelerin tatil edilmesi, kafe, bar, restoran, eğlence ve alışveriş merkezlerinin, kütüphaneler ve ibadethaneler gibi insanların toplu olarak bulunduğu mekanların geçici süreyle kapatılması, kamuya açık etkinliklerin iptal edilmesi virüsün yayılmasını önlemek amacıyla alınan başlıca tedbirler oldu.

    Vatandaşlara “Evde kal” çağrıları yapıldı, sosyal temastan kaçınmaları, ofise gitmek yerine mümkünse evden çalışmaları tavsiye edildi, kamu kurumları ve özel şirketler, bu yönde tedbirler aldı.

    Ülkelerde sokağa çıkma yasakları ve karantina tedbirleri uygulandı, şehirler ve ülkeler arası ulaşım kısıtlamaları getirildi.

    Ekonomik darboğaz

    Çok sayıda ülke, sokağa çıkma kısıtlamalarının odakta olduğu tedbirleri mart ortasından haziran başına dek uyguladı. Fakat virüse karşı tedbir olarak uygulanan kapanma, üretim, ticaret ve hizmetlerin aksamasına, buna bağlı ekonomik daralmaya ve istihdam kayıplarına yol açtı.

    Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) verilerine göre, mart, nisan ve mayısı kapsayan yılın 2. çeyreğinde, dünyanın en büyük 20 ekonomisi, önceki yılın aynı dönemine göre ortalama yüzde 9,1 küçüldü.

    Bu dönemi en az hasarla atlatan Çin’de gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) yüzde 3,2 büyürken karantina tedbirlerinin ağırlığını en fazla hisseden Hindistan’da yüzde 23,5 küçüldü.

    İlkbahar ve yaz ayları

    Mayıs başında istatistikler, dünyada salgının merkez üssünün ABD ve Avrupa ülkeleri olduğunu gösteriyordu.

    Kovid-19 görülen ülke ve bölgelerdeki verilerin derlendiği “Worldometers” internet sitesine göre, vaka, ölüm ve tedavi gören hasta sayılarının kıtalar arasındaki dağılımında Avrupa ve Kuzey Amerika, “açık arayla salgından en fazla etkilenen” bölgelerdi.

    Mayıs başına kadar dünya genelindeki vakaların yaklaşık yüzde 76’sı, ölümlerin yaklaşık yüzde 86’sı Avrupa ve Kuzey Amerika’da görüldü. Virüs nedeniyle tedavi gören hastaların yüzde 81’i de bu iki kıtada bulunuyordu.

    Yaz aylarında ise başta Brezilya olmak üzere Güney Amerika, Hint alt kıtası ülkeleri ve Rusya’da görülen vaka artışları, bu bölgeleri virüsün yeni yayılma sahaları haline getirdi.

    Asya ve Güney Amerika kıtalarındaki vaka sayıları, 4 Mayıs’ta dünyadaki toplam vaka sayısının sırasıyla yaklaşık yüzde 15,6’sını ve yüzde 5,9’unu teşkil ederken temmuz başında bu oranlar yüzde 22,4 ve yüzde 21,7’ye çıktı.

    Yaz aylarında ABD, Brezilya, Hindistan ve Meksika, Kovid-19’a bağlı ölümlerin en fazla görüldüğü ülkeler oldu.

    Sonbahar ve kışın başlangıcı

    Dünya, sonbahara Kovid-19 salgınının artan etkisiyle girdi.

    Kuzey Yarım Küre’de havaların soğumaya ve mevsimsel hastalıkların artmaya başladığı dönemde salgın, başta vakaların en yoğun görüldüğü ülkeler olmak üzere yeni bir ivme kazandı.

    Eylül, Hindistan için Kovid-19 salgınının en kötü ayı oldu. Ülkede 4 Eylül’de tek günde kaydedilen 87 bin 115 yeni vaka sayısı, Kovid-19’un ortaya çıktığı Çin’de Aralık 2019’dan o güne kadar tespit edilen toplam 85 bin 146 vakayı geride bıraktı.

    Ülkede günlük vaka sayısı, 5 Eylül’de 90 bin eşiğini aştı. Ardından 9 Eylül’de 95 bin 529’a, 10 Eylül’de 96 bin 760’a, 11 Eylül’de 97 bin 654’e ve 16 Eylül’de 97 bin 859’a ulaşarak yeni “tepe noktalarını” gördü.

    Salgından en fazla etkilenen ABD ve Brezilya’da da sonbaharda vaka ve ölüm sayıları yeniden arttı.

    Kış ayları başladığında ise özellikle Kovid-19’un mutasyon uğrayarak daha hızlı yayılan bir tipinin ortaya çıkmasıyla vaka sayılarında yeni artış gözlendi. Dünyada günlük vaka sayısı 2 Aralık’ta 600 bin, 11 Aralık’ta da 700 bin eşiğini aştı.

    2020’nin sonuna gelindiğinde dünya genelinde 83,5 milyon Kovid-19 vakası tespit edilirken virüs nedeniyle 1,8 milyondan fazla kişi hayatını kaybetti.