Etiket: cumhur ittifakı

  • İYİ Partili Tatlıoğlu: Hiçbir şekilde Cumhur İttifakı’nın mensubu olmayacağız

    İYİ Partili Tatlıoğlu: Hiçbir şekilde Cumhur İttifakı’nın mensubu olmayacağız

    İYİ Parti TBMM Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu, İYİ Parti’nin, CHP, HDP ve Saadet Partisi ile ortak anayasa çalışması yaptığı iddiasına ilişkin, “Ben ve milletvekili arkadaşlarımızın hiçbiri böyle bir çalışmanın varlığına şahit olmadık. Son zamanlarda şaşırıyoruz. Bazen AK Parti ile bazen de CHP ile anayasa hazırlıyoruz. Ama ne AK Parti ne CHP bunun varlığını doğruluyor ne de var olduğunu biz biliyoruz.” dedi.

    Tatlıoğlu, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, ekonomide tarihi diplerin ve sıkıntıların yaşandığı, sosyal medya üzerinden bakanların görevi terk ettiği bir durumla karşı karşıya kalındığını savundu.

    Hazine imkanlarının zayıfladığından bahsedilirken, özellikle son aylarda Merkez Bankasının tükenişinden söz edildiğini öne süren Tatlıoğlu, bunun kendilerini üzdüğünü söyledi.

    “2000’lerin başında orta gelir tuzağını konuşan, son 5 yıldır da fakirlik kapanında bir Türkiye” olduğunu iddia eden Tatlıoğlu, “2013’e göre 358 milyar dolar fakirleşen bir Türkiye’yle karşı karşıyayız. Türkiye bu nedenle ciddi bir borçlanma sarmalına giriyor. Bu tabii olarak faizi de körüklüyor. Türkiye tekrar kamu borcu, faiz ve enflasyon sarmalına girmiş durumda.” diye konuştu.

    Türkiye’nin, yapısal bir tıkanmayla karşı karşıya olduğunu ileri süren Tatlıoğlu, “Bunun aşılması, yeni bir siyasal iklimin hakimiyetiyle mümkündür. Bugünkü siyasal iklim bu yapısal tıkanmayı çözecek, yapısal reform yapma gücüne ve kabiliyetine sahip değildir.” ifadesini kullandı.

    “Hiçbir şekilde Cumhur İttifakı’nın mensubu olmayacağız”

    Tatlıoğlu, gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

    “MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İYİ Partiyi, CHP, HDP ve Saadet Partisiyle birlikte anayasanın ilk dört maddesini tartışmalı hale getiren bir anayasa çalışmasına ortak olmakla suçluyor. Değerlendirmeniz nedir?” sorusu üzerine, Tatlıoğlu şöyle konuştu:

    “Biz siyasi bir partiyiz. Anayasa gibi bir önceliğimiz hiç olmadı. Toplumun sorunlarına baktığımızda bütün anketlerde 20. sıraya bile girmiyor. Güçlendirilmiş ve iyileşmiş bir parlamenter sistemin öncüsüyüz. Siyasi bir parti olarak bu da dahil uygun bulduğumuz bütün toplantılara gireriz, girebiliriz. Bunu dün de yapabilirdik, bugün de yarın da yaparız. Yaptığımızda bunu açıkça da söyleriz. Bizim yerimize başkalarının söylemesi gerçekten manidardır. Ben ve milletvekili arkadaşlarımızın hiçbiri böyle bir çalışmanın varlığına şahit olmadık. Son zamanlarda şaşırıyoruz. Bazen AK Parti ile bazen de CHP ile anayasa hazırlıyoruz. Ama ne AK Parti ne CHP bunun varlığını doğruluyor ne de var olduğunu biz biliyoruz. Böyle bir sis perdesinin arkasında anayasa çalışmasının olduğu konusunda kanaat var. Ne yapıyorsak söyleriz, söylediğimizi de yaparız.”

    Partide bütün kararların, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in başkanlığında, Genel İdare Kurulu ve milletvekillerinin yaptığı toplantılarda ortak alındığına işaret eden Tatlıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Ben ve bütün milletvekili arkadaşlarımız, böyle bir toplantıda, böyle bir konunun konuşulduğunu dahi görmedik. Son zamanlarda bu konuda iddia sahibi olan arkadaşın da hiçbir toplantıda bir konuşmasına şahit olmadık. Bu nedenle siyasette ayrılıklar, birliktelikler olur. Her hal ve karda biz İYİ Parti olarak Cumhur İttifakı’nın bir parçası olmayacağız. Bunu, bu işi seslendirenler duysun diye net olarak ifade ediyorum. Biz ‘Türkiye yanlış yönetiliyor’, ‘Cumhur İttifakı Türkiye’yi yanlış yönetiyor.’ diye en çok bağıran ve milletle beraber olanız. Bizi kim, ne şekilde itham ederse etsin, hiçbir şekilde Cumhur İttifakı’nın mensubu olmayacağız.”

    “Buna karşı ilk karşı duran biziz”

    “Anayasanın ilk dört maddesinin tartışılmasına dair parti olarak bir görüşünüz var mı?” sorusunu Tatlıoğlu, “Elbette var, böyle bir teklif gelse buna ilk karşı duran biz oluruz. Biz milliyetçi, demokrat ve kalkınmacı bir partiyiz. Anayasanın ilk dört maddesine karşı bir teklif gelirse ki bu daha önce AK Parti ve HDP’nin birlikte çözüm sürecinde çok dile getirdiği ve millete alıştırma bir kavramdı. Bu konuya, bizim parti kurucularımız en fazla ses çıkaranlardı. Bugün de Meclis’e böyle bir şey gelirse, buna karşı ilk karşı duran biziz. Maalesef böyle bir süreç var. Bu kapı, ne kadar zorlarlarsa zorlasınlar bizi Cumhur İttifakı’na çıkarmayacaktır.” diye yanıtladı.

    Tatlıoğlu, “Cumhur İttifakı’na katılmanız yönünde bir teklif ya da baskı mı geldi?” sorusuna ise “Hepimiz uzun süredir olanları görüyoruz. Hepimiz Ömer Çelik’in açıklamalarını gördük. Bu konudaki iddiaları da gördük. Dolayısıyla bu bizim dışımızda. Bizim dışımızda olanların da bizim yolumuzu kesmesine milletimiz müsaade etmez.” karşılığını verdi.

  • Bahçeli: Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı bellidir

    Bahçeli: Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı bellidir

    SON DAKİKA: MHP Lideri Devlet Bahçeli:”Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri 2023’ün Haziran ayında, zamanında yapılacaktır. Hiç kimse boş hayale kapılmamalıdır. Cumhur İttifakı’nın 2023 yılında cumhurbaşkanı adayı bellidir, o muhterem isim de Cumhurbaşkanı’mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Yunanistan’la yaşanan Doğu Akdeniz gerilimine ilişkin bir açıklama yayımladı:

    Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları;

    “Ege ve Doğu Akdeniz’de yaşanan tehlikeli cepheleşme, Türkiye’nin çevresini saran mütecaviz ve müstevli cendere günden güne karmaşıklaşmaktadır.

    Yunanistan’ın küstah dayatmalarına eşzamanlı olarak genişleyen kriz siyaseti ülke olarak maruz kaldığımız risk ve tehditleri hem derinleştirip hem de şiddetlendirmektedir.

    Artan gerilim ve tacizlere rağmen, Türkiye tarihsel çıkarlarını, egemenlik haklarını, milli güvenliğini muhafazayla birlikte müdafaa etme azim ve kararlılığındadır.

    Bu konuda en küçük gevşeme ve tavize fırsat verilmemektedir.

    Yunanistan’ın muhasım ülkelerin arkasına saklanıp anlaşmadan, konuşmadan ve uzlaşmadan ısrarla kaçması, üstelik haksızlıkların ve hukuksuzlukların gölgesine sığınıp ikbal ve istikbal arayışına çıkması haydutluktur.

    Fransa’nın, Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, Mısır ve İsrail’in telkin, tezvir ve tahrikleriyle freni iyice boşalan Yunanistan’ın muhtemel bir felakete açıkça hizmet ettiği, hatta davetiye çıkardığı anlaşılmaktadır.

    NATO’nun teknik görüşmeler yapılması amacıyla mutabakata varıldığını açıklaması Yunanistan tarafından yalanlanmış, nitekim barış ve diyaloğa hangi ülkenin kapalı olduğu ezcümle belgelenmiştir.

    Bunun yanı sıra, Fransa ile Yunanistan arasında planlanan ortak savunma anlaşmasının 9 Eylül’de Macron ile Miçotakis eliyle imzalanacak olması geçmişe dayalı yeni bir hesaplaşma hevesinin bu iki çürümüşe hakim olduğuna kanıt ve karine teşkil etmiştir.

    Bilinmelidir ki, Yunanistan’ın neredeyse kumsallarımıza kadar hak iddiasında bulunması çok bariz bir savaş dilidir.

    Ancak Türkiye’nin varlığı, bağımsızlığı ve onurlu geleceği asla haczedilemeyecektir.

    Gerek Ege’de gerekse de Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığımızı, kara sularımızı, egemenliğimizin alameti farikası olan her emanetimizi ihlale, inkara veya işgale kakışanlar tarihi yanlışlarının bedelini çok ağır ödeyeceklerdir.

    Fransa ve Yunanistan’ın 1920’li yıllardan mülhem kanlı politikalarını gafletle tekraren uygulamaları halinde hafızalarından çıkardıkları soylu Türk kahramanlığının ezici gücüyle bir kez daha tanışmaları, bu defa katlanacakları akıbetin korkunçluğu mukadderdir.

    AB Komisyon Başkanı’nın, “24-25 Eylül AB Zirvesi’nde Türkiye için havuç-sopa yaklaşımını içeren araçlar belirleyeceğiz” demesi ucuz, sorumsuz ve sorunlu bir üslup olarak gündeme yansımıştır.

    Başta Almanya olmak üzere diğer birlik üyesi ülkelerin Fransa’nın düşmanca politikalarını engellemeleri, tahsis veya tamir etmeleri tarihi bir zorunluluk olarak karşımızdadır.

    AB’nin kendi içinde müşterek bir dış politika inşa edemeyecek kadar bölünme yaşaması bir başka vahim sorundur.

    İlave olarak NATO şemsiyesi altında Türkiye-Yunanistan kutuplaşmasına bir de Türkiye-Fransa husumeti eklenmiştir.

    Bu şekilde ne NATO’nun devamı ne de bölgesel ve küresel barış ortamının tesisi ihtimal dahilinde olamayacaktır.

    Türk milleti mavi vatanın istiklaline baş koymuştur.

    Tıpkı terörle, ekonomik saldırılarla nasıl mücadele ediliyorsa denizlerimizde silah gösterip uçak uçuran, gemi yüzdürüp sabrımızı test eden ülkelerle de aynı şekilde ve cesaretle mücadele edilecektir.

    Türkiye’nin milli bekasını çok sıcak ve yakın derecede etkileyen dış gelişmelerin yaşandığı bir dönemde, CHP’nin, HDP’nin, İP’in ve diğer partilerin siyasi polemiklerle vakit geçirmesi Türkiye sevdasından ne kadar mahrum olduklarını esasen tasdik ve teyit etmiştir.

    Cumhurbaşkanı ve 28.Dönem Milletvekili Genel Seçimlerine üç yıllık bir sürenin bulunması bu müflis siyaset işportacıları tarafından bir türlü dikkate alınmamaktadır.

    Sabah akşam Zillet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayının kim olacağıyla ilgili bahis açılmakta, erken seçim zorlaması yapılmaktadır.

    CHP’yle birlikte siyasi dedikoduya çakılmış malum siyasi partilerin ülkemizi ve milletimizi pençesine alan milli meseleler hakkında dişe dokunur tek bir görüş ve değerlendirmelerinin olmaması ise utanılacak bir ayıptır.

    Gül isteyenlerin daha çok fidan dikme çabası beyhude bir gayrettir.

    Türkiye’yi üçüncü sınıf siyasi çekişme ve tartışmalarla meşgul edenlerin yegâne gayesi çıkarlarının imali, çarpık anlayışlarının ikmalidir.

    Buradan kayda değer bir sonuç çıkmayacağı da kesindir.

    Türkiye terörden dış politikaya, ekonomiden salgın hastalığa kadar varoluş-yokoluş mücadelesi verirken Yunanistan’ın gizli hafiyesi gibi konuşan, yazan, yorum yapan kim varsa zillet çamuruyla kirlenmiştir.

    Uyduruk ve uydulaşmış parlamenter sistemi güçlendirerek tekrardan uygulama sözü verenler amansız bir hastalığa yakalanmış siyaset cahilleri, millete tepeden bakan sonradan görmelerdir.

    Bunlara itibar edip ciddiye alacak vicdan ve hamiyet sahibi hiç kimse kalmamıştır.

    Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye’nin gelecek ümidi, sosyal, siyasal ve ekonomik güvencesi, stratejik gücüdür.

    Cumhur İttifakı geceyi gündüze katarak devletine, milletine, geleceğin parlak nesillerine huzurlu, istikrarlı, iç ve dış sorunlarını en aza indirmiş, refaha ve gelişmişliğe ulaşmış bir ülke kazandırmanın heyecan ve hedefindedir.

    Bunu da istiklal için birlik, istikbal için dirlik kavrayışıyla hayata geçirecektir.

    Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri 2023 yılının Haziran ayında, yani zamanında yapılacaktır.

    Hiç kimse boş hayale kapılmamalıdır.

    Ayrıca Cumhurbaşkanı adayı çetelesi tutan, toplumsal ve siyasi kısır tartışmaları kamçılayan kötü niyetliler şu gerçeği yeri gelmişken özellikle hatırlarında tutsunlar ki:

    Cumhur İttifakı’nın 2023 yılında Cumhurbaşkanı adayı bellidir, o muhterem isim de Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.

    Milliyetçi Hareket Partisi ise bu amaç doğrultusunda sonuna kadar çalışacak, milletimizin tertemiz iradesinden ilhamını alarak gereğini şimdiden tam ve eksiksiz şekilde ifa edecektir.”

  • ‘KYK borçları düzenlensin’ teklifi Cumhur İttifakı tarafından reddedildi

    ‘KYK borçları düzenlensin’ teklifi Cumhur İttifakı tarafından reddedildi

    İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan’ın ödenemeyen KYK borçlarının düzenlenmesine yönelik teklifi AKP ve MHP’lilerin oylarıyla reddedildi.

    “Ödenemeyen KYK borçları için düzenlemeler yapılması” başlığı ile Meclis Başkanlığına sunulan araştırma önergesinde, “Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından yükseköğrenim gören öğrencilere sağlanmış olan kredi kullanmış vatandaşlarımızın gelir yetersizliği dolayısıyla anapara ve uygulanan faizleri geri ödemekte zorlandıkları görülmektedir.” ifadeleri kullanıldı.

    İYİ Parti TBMM hesabından yapılan paylaşımda, “Grup Başkan Vekilimiz ve Kocaeli Milletvekilimiz Lütfü Türkkan tarafından “#ÖdenemeyenKYKborçları için düzenlemeler yapılması” amacıyla Meclis Başkanlığına sunulan Araştırma Önergesi Ak Parti’nin ve MHP’nin verdiği oylar neticesinde kabul edilmemiştir.” ifadeleri kullanıldı.

  • ‘Yargının gelinleri’

    ‘Yargının gelinleri’

    Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) mesleğe kabul ederek geçen hafta yaptığı kura töreninde 1379 hakim ve savcı atandı. AK Parti ve MHP’ye yakın birçok isim de atananlar arasında yer aldı.

    Kurada, eski Adalet Bakanı Kenan İpek ve eski AK Parti milletvekili Burhanettin Uysal’ın gelinleri, eski Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz’in oğlu ve gelininin de hâkim ve savcı olarak atandıkları görüldü.

    Evlerde cemaat tarzı sohbet toplantıları düzenleyen Adalet ve Medeniyet Derneği’nin başkanı ve bazı üyeleri de artık yargı üyesi olarak görev yapacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın videokonferans aracılığıyla katıldığı hâkim/savcı kura töreni kapsamında 20 Mayıs’ta 940 hakim, 439 savcı ataması yapıldı.

    Cumhuriyet’in 1379 kişilik listede yaptığı araştırmada, dikkat çekici sonuçlar çıktı. Buna göre, yargıya alımlarda AK Parti ile MHP arasındaki Cumhur İttifakı etkili oldu. Atama listesinde MHP’ye özel kontenjan verildiği öğrenildi.

    Listede yer alan isimlerin bazılarının ülkücü kökenli olduğu görüldü. Eski MHP milletvekili, MYK üyesi Mehmet Parsak’ın danışmanı Avukat Samet Karpuz, Kuşadası (Söke) Hâkimliği’ne getirildi. Karpuz’un eşi de yargıda hakim olarak görev yapıyor.

    OĞULLAR VE GELİNLER…

    Listede, bazı siyasi ve bürokratların yakınları da hakim ve savcı olarak atandı. Bu kapsamda AK Parti döneminde Adalet Bakanlığı ve Müsteşarlığı yapan ve son olarak Yargıtay üyeliğine atanan Kenan İpek’in oğlu Mehmet Akif İpek’in eşi Ahsen Şenol İpek, Adana Hâkimi oldu.

    Eski Emniyet Genel Müdürü, Vali Celalettin Lekesiz’in oğlu Muzaffer Lekesiz Kırklareli Cumhuriyet Savcılığı’na, gelini Merve Lekesiz ise Kırklareli Hâkimliği’ne atandı.

    Kurada eski AK Parti Karabük Milletvekili Burhanettin Uysal’ın oğlu Şamil Uysal ile evli olan Miyase Gümüş Uysal’a ise Söke Hakimliği çıktı.

    (Cumhuriyet)

  • “Üç hilalin tek başına iktidarı artık bir zorunluluktur”

    “Üç hilalin tek başına iktidarı artık bir zorunluluktur”

    Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin “Üç hilalin tek başına iktidarı artık bir zorunluluktur, ihtiyaçtır ve geleceğin lider ülke idealinin gerçekleşmesi buna bağlıdır” ifadelerini tekrar gündeme taşıdı. Yalçın’ın paylaşımları, ‘Cumhur İttifakı’nda çatlak’ yorumlarını da beraberinde getirdi.

    MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, resmi Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda, Devlet Bahçeli’nin açıklamalarına yer verdi. Bahçeli’nin açıklamalarındaki ‘tek başına iktidar’ mesajı ise dikkat çekti.

    Yalçın, Bahçeli’nin “Kararsızlığın, inançsızlığın, gecikmenin ve tembelliğin başarısızlığı hazırlayan unsurlar olduğu şüphesizdir. Üç Hilal’in tek başına iktidarı artık bir zorunluluktur, ihtiyaçtır ve geleceğin lider ülke idealinin gerçekleşmesi buna bağlıdır” sözlerini aktardı.

    MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’ın da aynı dakikalarda “Bozkurt duruşu olmalı insanın, hain pusuları bertaraf eden, Bozkurt bakışı olmalı insanın, yurduna göz dikenin gözünü oyan, Bozkurt Lideri olmalı insanın, ergenekondan çıkarıp vatan kuran, vatan kurtaran!” şeklinde paylaşımlar yaptığı görüldü. Öte yandan MHP Genel Başkan Özel Kalem Müdürü Murat Çeliker de aynı mesajı verdi.

    Bahçeli’den ortalığı ayağa kaldıran tweet ile ilgili açıklama

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhur İttifakı’nda çatlak yönünde yorumlanan MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın tweeti ile ilgili açıklamalarda bulundu. Bahçeli açıklamasında CHP’ye yüklendi.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Twitter üzerinden bir açıklama paylaştı. Bahçeli açıklamasında CHP’ye yüklenirken; “Cumhur İttifakı her zorluğa, her zorbalığa inançla karşı çıkacak, karşı duracaktır.” ifadelerini kullandı.

    Cumhur ittifakı her zorluğa inançla karşı çıkacaktır

    Türkiye geleceğin büyük ve güçlü ülkesidir. Yeni bir dünyanın kapılarını açacak anahtarlardan birisi de Türkiye Cumhuriyeti’nin elindedir. Türksüz dünya öksüz, Türksüz medeniyet ölümdür. Cumhur İttifakı her zorluğa, her zorbalığa inançla karşı çıkacak, karşı duracaktır. Ekonomik kriz-sosyal çalkantı-siyasal bunalım-darbe mekaniği Türk milletinin ve Cumhur İttifakı’nın kutlu varlığıyla altüst edilmiş, oyun bozulmuştur. Kemal Kılıçdaroğlu ve yönetimi çuvallamış, kaybetmiştir. Çıkarcıların karşısında imanla çarpan kalpler ittifak halindedir.

    DEVLET BAHÇELİ’NİN AÇIKLAMALARININ TAMAMI

    Türkiye ne zaman ileri atılsa, ne zaman parlayıp öne çıksa muhakkak surette iç ihanet cephesi ile dış işgal cephesi el ele verip pusuya yatıyor, akabinde de saldırıya geçiyor. Bunlar ne vicdan dinliyor, ne insanlık biliyor. Aynı yemlikten beslenip, aynı yıkımı hedefliyorlar.

    Elbette ormanda ağaçların arasında Lodos eserken sinek vızıltısı duyulmaz. Ama sesi duyulmayıp küçük de olsa sineğin mide bulandırdığı aşikar bir gerçektir. Ne tuhaf ki, Sancho Panzo’nun Donkişot’la şüphe ve belirsizlik üzerine kurduğu bağlılığın kırıntısı bunlarda yoktur.

    Bu CHP yönetimi ki, Türkiye’yi tuzağa çekip kafese koymak isteyenlere göz yumar. Samimiyetsiz olduklarından yüzlerine demokrasi boyası sürerler, kafalarına özgürlük hunisi geçirirler, siyasetlerine zincir vurdururlar, sonra da darbeyi çağrıştıran şifreli mesaj verirler.

    KOVİD-19 salgınından medet uman, virüsten iktidar çıkarmayı hesaplayan yoz, fos ve fason bir zihniyet Türkiye düşmanlarına gözcülük, sözcülük ve siyasi muhbirlik yapacak düzeyde kökünden ve özünden kopmuştur. CHP budur, çeperine tutunup çevresine doluşanlar da aynıdır.

    Akıntıya karşı kürek çekmenin macera tutkusuyla bir ilgisi yoktur. Olsa olsa akıl körlüğüyle, zeka fukaralığıyla, ahmaklık fundalığına dönüşmüş hayat ve siyaset anlayışıyla ilişkisi vardır. Artık bu CHP bayatlamış, bayağılaşmış, küflenmiş, basbayağı kokmaya başlamıştır.

    Türkiye bir felaketin kuşatmasını yarmak için adeta çırpınıyor. Milli dayanışma hayranlık uyandırıyor. Virüse karşı yüksek bir mücadele sergileniyor. CHP ise ekonomik tetikçilere, demokrasi düşmanlarına, küresel tefecilere, vatansız fesat yuvalarına kucak açıp gel gel yapıyor.

    Hem ülkemizin, hem de tüm dünyanın akut meselesi makroekonomik göstergelerin iyileşmesi değil, insan ve toplum sağlığını güvenceye almakla birlikte gıda ve hayat güvenliğini sağlamaktır. KOVİD-19 yeni bir dünyanın kilitlerini açmış, yeni bir kavrayışın temellerini atmıştır.

    KOVİD-19 salgını insanlığa önceliklerini ve ihtiyaçlar hiyerarşisini ikazla hatırlatmıştır. Katma değer üretimi insan sağlığı olduğu müddetçe bir anlam taşıyacaktır. Üretim, tüketim, tasarruf, istihdam, büyüme, kalkınma, zenginleşme insan var olduğu sürece değerli olacaktır.

    İnsansız ekonomi, yani piyasa fetişizmi; ahlakı, kültürü, maneviyatı, tarih ve toplum dokusunu muhtevasına almayan bir ekonomik sistemin ana yakıtıdır. Tek gayesi kar ve fayda maksimizasyonudur. Varsın insan olmasın, varsın insan sağlığına aldırış edilmesin. Mantık budur.

    Fabrikaların çarkları insansız nasıl dönecektir? İnsanlık solunum cihazına bağlandıktan sonra Merkez Bankası’nın rezerv miktarının ne önemi olacaktır? Enflasyon buraya çıkmış, bütçe açığı şuraya varmış, işsizlik şu kadar olmuş demenin bugünkü nazik dönemde manası nedir?

    Özne insan değil midir? İnsan özel ve eşref-i mahlukat değil midir? O halde CHP’nin salgına ve nice saldırılara karşı direnen Türkiye ekonomisiyle ilgili felaket tellallığına soyunması utanmazlık sayılmayacak mıdır? İşbirlikçiliğe bakınız, Türkiye batsa havalara uçacaklar!

    Türkiye ekonomisi yakın zamanda dört şiddetli operasyona maruz kaldı. Ağustos 2018, Mart 2019, Ekim 2019 ve 6 Mayıs 2020. Hafıza kayıtlarımızda mahfuzdur:2000 ve 2001 krizlerinde hangi ayak oyunları,hangi karanlık senaryolar devreye alındıysa şimdilerde benzerleri uygulanmaktadır

    Cenab-ı Allah Kuran’da buyuruyor: “Sakın cahillerden olmayın.” Cahilsindir, okur öğrenirsin. Paran yoktur, çalışır kazanırsın. Aşın ve işin yoktur, Allah nasip eder bulursun. Ya hıyanete ne demek lazımdır? Ya küresel ekonomik çetelere gülücükler dağıtanlar nasıl yorumlanacaktır?

    CHP’ye bakarsak iflas bayrağı çoktan çekilmiştir. Aynısını bazı Alman vakıfları, bir kısım derecelendirme şirketleri, hatta kalemini bazuka gibi kullanan köhne yazar-çizer takımı da söylemiyor mu? Bu kadar mı Türkiye’ye öfkelisiniz? Bu kadar mı mensubiyetiniz ölü gibi?

    IMF heyetiyle otel lobilerinde kulis yapanlar Türkiye ekonomisine atıp tutuyorlar. Çok başarılı bulduğumuz Sayın Berat Albayrak’a verip veriştiriyorlar! İnsan da biraz edep olur, biraz erdem olur, Kemal Derviş’in yardakçıları, devşirilmiş ucubeler Türk milletini kandıramazlar.

    Hep aynı terane! Hep aynı masal! Kasamız boşalmış; başka, IMF’ye gidilecekmiş; Ekonomi çok kötü yönetiliyormuş! Türkiye’ye siyaset vasıtasıyla hizmetin ilk halkası öncelikle insan olmaktır. Bir insanın damatlığıyla siyaset üretenler artık çürümüştür, sersefil hale gelmişlerdir.

    Türkiye fırtınaya karşı bütün imkan ve iradesiyle direniyor. Karanlıkta ilerleyen gemide olay çıkarmak, ilk fırsatta da filikalara atlayıp kaçmak için hazırlık yapan odaklar hiç boş durmuyor. Bu gemi batarsa hepimiz suyun dibini boylarız. Fareler gidebilir, ama biz gitmeyeceğiz.

    Pülümür’de dağa yazılan “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünden rahatsızlık duyanlar, Türk milletinin utanç vesikalarıdır. Bunlara kulak versek; zalimlere, hainlere, teröristlere, ekonomik şantajcılara, emperyalist oyunlara boyun bükmek, ne yapalım kaderimiz buymuş demek kaçınılmazdır.

    Türkiye geleceğin büyük ve güçlü ülkesidir. Yeni bir dünyanın kapılarını açacak anahtarlardan birisi de Türkiye Cumhuriyeti’nin elindedir. Türksüz dünya öksüz, Türksüz medeniyet ölümdür. Cumhur İttifakı her zorluğa, her zorbalığa inançla karşı çıkacak, karşı duracaktır.

    Ülkemizi kurulan masalardan uzak tutmayı hedefleyenler, iştahlı şekilde vahşet menülerine almak için sıradadır. Türkiye’yi kötüleyenlerle, Londra merkezli ekonomik saldırganlar işbirliği halindedir. Hiç kimse çöküşü heves etmesin, çünkü kursaklarında kalacaktır.

    Ekonomik kriz-sosyal çalkantı-siyasal bunalım-darbe mekaniği Türk milletinin ve Cumhur İttifakı’nın kutlu varlığıyla altüst edilmiş, oyun bozulmuştur. Kemal Kılıçdaroğlu ve yönetimi çuvallamış, kaybetmiştir. Çıkarcıların karşısında imanla çarpan kalpler ittifak halindedir.

    Son olarak, yarın kutlayacağımız Anneler Günü münasebetiyle, bütün annelerimizi tebrik ediyor, saygılarımı sunuyorum. Anne şefkatin yüzüdür,   fedakârlığın yurdudur, sevginin yuvasıdır. Annelerimizi gözümüzden bile sakınalım, onlara hürmet ve sadakati eksik etmeyelim.