Etiket: Cumhurbaşkanı Erdoğan

  • Erdoğan’dan Azerbaycan’ın yanındayız mesajı

    Erdoğan’dan Azerbaycan’ın yanındayız mesajı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarını derhal terk etmesiyle bölge yeniden barışa ve huzura kavuşacaktır. Bunun dışındaki tüm dayatmalar ve tehditler sadece haksız ve hukuksuz olmakla kalmayacak, Ermenistan’ı şımartmaya devam edecektir” dedi.

    Türkiye Büyük Millet Meclisi ev sahipliğinde Marmara Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi tarafından Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde düzenlenen, “Tarih, Siyaset ve Ülkeler Arası İlişkiler Bakımından Uluslararası Deniz Hukuku ve Doğu Akdeniz Sempozyumu” başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki gün sürecek sempozyumun açılış konuşmasını yaptı. Sempozyuma Erdoğan’ın yanı sıra TBMM Başkanı Mustafa Şentop ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da katıldı.

    “ERMENİSTAN’I BİR KEZ DAHA KINIYORUM”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısına değindi. Ermenistan saldırıları bir kez daha kınadığını vurgulayan Erdoğan, Türkiye’nin tüm imkânları ve tüm kalbiyle dost ve kardeş Azerbaycan’ın yanında olmayı sürdüreceğini vurguladı.

    Dağlık Karabağ’ın işgaliyle başlayan krize artık bir son verilmesinin vaktinin geldiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarını derhal terk etmesiyle bölge yeniden barışa ve huzura kavuşacaktır. Bunun dışındaki tüm dayatmalar ve tehditler sadece haksız ve hukuksuz olmakla kalmayacak, Ermenistan’ı şımartmaya devam edecektir” uyarısında bulundu. Erdoğan, “Yaşanan son gelişmeler, bölgede nüfuz sahibi tüm ülkelere gerçekçi ve adil çözüm yöntemlerini devreye sokmaları konusunda bir fırsat tanımıştır. Bu fırsatın en iyi şekilde değerlendirilmesini umuyoruz” diye konuştu

    “AZERBAYCAN, İSTER İSTEMEZ KENDİ GÖBEĞİNİ KENDİSİ KESMEK ZORUNDA KALMIŞTIR”

    Minsk üçlüsü olarak anılan; ABD, Rusya ve Fransa’nın 30 yıldır sorunu çözmediğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Adeta bu sorunu çözmemek için de ellerinden geleni yapmışlardır. Şimdi ise akıl veriyorlar, zaman zaman da tehdit ediyorlar. Nedir bu tehdit? ‘Türkiye burada mı? Türk askeri burada var mı?’ Bunu söyleyenler güneyimizde, özellikle Suriye’nin kuzeyinde binlerce tır silahı oraya taşıyanlardır. Bunu söyleyenler, Suriye’nin kuzeyini parselleyen, orada üsleri kuranlardır. Bunu söyleyenler, koalisyon güçleriyle Suriye’de cirit atanlardır” diye konuştu.

    Erdoğan, “Bunlar şimdi gelmişler ‘Türk askeri burada var mı? Türkiye buraya silah naklediyor mu?’ Şu mantığa bak, şu akla bak. Âdeta İlham Aliyev kardeşimiz sanki bunlara hesap verecek. Zaten 30 yıla yakındır size hep hesap verdi, ‘Bu işi çözelim. Bunu artık uzatmayalım.’ dediler. İşgale uğrayan topraklar kimin toprakları? Azerbaycan’ın toprakları. Bunu hepiniz kabul ediyorsunuz. Dağlık Karabağ’ı kabul ediyorsunuz. Buradaki insanlar, 1 milyonu aşkın topraklarından uzak, şu anda Azerbaycan’da yaşıyor. İşgalciler ise orada. Bunun hesabını kimse sormuyor. Artık hesap vakti geldi diyen Azerbaycan, ister istemez kendi göbeğini kendisi kesmek zorunda kalmıştır” ifadelerini kullandı.

    Erdoğan, istişareye verdiği önemin dile getirerek, sempozyumdaki konuşmacılardan vicdanları ve fikirleriyle sözleri arasına sütre çekmeden kanaatlerini açık yüreklilikle paylaşmalarını istedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Unutmayınız, ülkeyi yönetme sorumluluğunu omuzlarında taşıyan devlet adamları olarak bizim burada dile getirilecek önerilere çok ihtiyacımız var. Sizlerin samimiyetle ortaya koyacağı her alternatif bizim için değerlidir, yol göstericidir. Sempozyumun sonuçlarının sadece bilim insanlarımızın, tarihçilerimizin, diplomatlarımızın, öğrencilerimizin değil biz siyasetçilerin de ufkunu genişleteceğine inanıyorum” diye konuştu.

    “TÜRKİYE BİR AKDENİZ ÜLKESİDİR”

    Akdeniz’e dair konuların son dönemde birçok devletin ana gündem maddesini oluşturduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel siyasetin son birkaç aydır Akdeniz eksenli gelişmelerle şekillendiğini söyledi.

    Akdeniz’de yapılan her hamlenin, atılan her adımın Türkiye’nin güvenliğine, hak ve menfaatlerine doğrudan etkisi bulunduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şüphesiz bunların başında Doğu Akdeniz’de var olduğu düşünülen zengin hidrokarbon kaynakları geliyor. Yapılan bazı araştırmalar bölgedeki çıkarılabilir doğal gaz miktarının 3,5 trilyon metreküpün üzerinde olduğuna işaret ediyor. Tüm Avrupa’nın yıllarca doğal gaz ihtiyacını karşılayabilecek bu rakam hiçbir ülkenin göz ardı edemeyeceği büyüklükte bir ekonomik güçtür. Son günlerde bazı ülkelerin provokasyonlarının arka planında işte bu ekonomik potansiyel vardır” ifadelerini kullandı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uluslararası enerji şirketlerinin de devreye girmesiyle Doğu Akdeniz petrol ve doğal gaz jeopolitiğinin merkezine oturmuştur. Tabii burada bir gerçeğin altını özellikle çizmek gerekiyor; Türkiye’nin bölgeye yönelik ilgisini sadece enerji kaynaklarıyla sınırlamak sığ bir değerlendirme olacaktır. Her şeyden önce Türkiye bir Akdeniz ülkesidir. Biz burada tarih boyunca olduğu gibi bugün de misafir değil ev sahibiyiz. Dün 482. Yıl dönümünü kutladığımız Preveze Deniz Zaferi, Akdeniz’deki köklü varlığımızın en görkemli sembollerindendir. 1538 senesinde Barbaros Hayrettin Paşa’nın komutasında kazanılan bu şanlı zaferle Akdeniz’deki Türk hâkimiyeti tesis edilmiştir. İnsanlık tarihi boyunca pek çok medeniyete beşiklik etmiş bu coğrafya asırlarca sürecek bir barış, huzur ve istikrar iklimine kavuşmuştur. Literatüre Osmanlı barışı olarak geçen bu dönem aynı zamanda Akdeniz’in ticari ve siyasi bakımdan altın çağıdır. Bu asırlar Akdeniz havzasıyla beraber Balkanlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın da en huzurlu dönemidir” diye konuştu.

    “TÜRKİYE, AKDENİZ’DE GERİLİMDEN DEĞİL BARIŞTAN VE ADALETTEN YANADIR”

    Osmanlı Devleti’nin zayıflamasıyla Akdeniz’de tesis edilen Osmanlı barışının büyük yara aldığını ve sömürgecilik faaliyetlerinin hız kazandığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir damla petrolü, bir gram altını oluk oluk akan insan kanından çok daha değerli gören sömürgeci zihniyet Akdeniz’i bir barış ve medeniyet denizinden kan ve gözyaşı deryasına dönüştürdü. Emperyalistlerin hükümranlığı altında Akdeniz maalesef istikrarsızlıkla, çatışmalarla, son yıllarda ise sahile vuran mülteci cesetleriyle anılmaya başladı. Osmanlı barışının yerini günümüzde petrol, doğal gaz ve menfaat için insanlığın rafa kaldırıldığı vahşi bir düzen aldı. Medeniyetler beşiği Akdeniz’i devasa bir mülteci kabristanına dönüştüren işte bu çarpık anlayıştır” dedi.

    “Batılı insanı yücelten, diğer tüm toplumları değersizleştiren bu zihniyet medeniyetimizin en büyük düşmanıdır” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, son günlerde Akdeniz’de gerilimi tırmandıranların da yine aynı zihniyetin temsilcileri olduğunu kaydetti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye Akdeniz’de gerilimden değil barıştan, iş birliğinden, hakkaniyet ve adaletten yanadır. Doğu Akdeniz’de emperyalist yayılmacılığa nasıl karşıysak tek taraflı emri vakilere de aynı şekilde karşıyız. Akdeniz bizleri ayıran değil bizi birbirimize yakınlaştıran, birleştiren, iş birliğimizi güçlendiren bir denizdir, öyle olmalıdır, öyle kalmalıdır. Cezayir’den Mısır’a, Libya’dan Tunus’a, Filistin’den İsrail’e, Türkiye’den Yunanistan’a, İtalya’dan İspanya’ya kadar tüm ülkeleri ve halklarıyla Akdeniz büyük ailemizin çatısıdır, yuvasıdır” dedi.

    “DOĞU AKDENİZ MESELESİ ÇOK BOYUTLU, GENİŞ BİR PERSPEKTİFLE ELE ALINMALI”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Akdeniz’deki sorunları birbirimizi dışlayarak değil bölgedeki tüm aktörleri aynı masa etrafında buluşturarak çözebiliriz. Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin içinde adil şekilde yer almadığı hiçbir denklemden Akdeniz barışı çıkmaz. 19. yüzyılın sömürge paylaşım masalarını andıran suni projelerle, saçma haritalarla Akdeniz’e barış ve istikrar gelmeyeceğini artık herkes görüp kabul etmelidir” diye konuştu.

    Doğu Akdeniz meselesinin çok boyutlu, geniş bir perspektifle ele alınması gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu meselenin son 20 yılda nasıl çıkmaza sürüklendiğine bakmadan doğru ve hakkaniyetli bir çözüme ulaşılamayacağını söyledi.

    Kofi Annan’ın Kıbrıs konusundaki çalışmalarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönem Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ve KKTC’ye verdiği sözleri de yerine getirmediğini kaydetti.

    “AVRUPA DAYANIŞMASI ADI ALTINDA ULUSLARARASI HUKUK AYAKLAR ALTINA ALINDI”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunlar her zaman yalandan yana olmuşlardır, dürüst davranmamışlardır ve bundan sonra da dürüst davranmayacaklardır, çünkü bu bir karakter meselesi böyle bir yapı meselesi. Bu konu her ne kadar şimdi Türkiye’yle Yunanistan bağlamında tartışılsa da çok açık, net söylüyorum meselenin temelinde Yunanistan’ın ve Rum Yönetiminin 2003’ten bu yana devam eden haksız ve maksimalist deniz sınırı iddiaları vardır. Kıbrıs meselesi çözülmeden Avrupa Birliğine üye yapılan Rum Kesimi Kıbrıs Türklerini yok sayarak 2003’te Mısır’la, 2007’de Lübnan’la ve 2010’da İsrail’le anlaşmalar imzalamıştır” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rumlar kanunla da yetinmemiş, 2007 yılında ruhsat sahaları belirlemiş, uluslararası ihaleler açmış ve 2011 yılında ilk sondajı gerçekleştirmiştir. Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin bu süreçte gösterdiği iyi niyetli çabalara gereken önem verilmedi. Özellikle Avrupa Birliği diplomasi fırsatlarını değerlendirilmediği gibi Yunanistan’ın ve Kıbrıs Rum Kesiminin şımarıklıklarına boyun eğdi. Avrupa dayanışması adı altında uluslararası hukuk ayaklar altına alındı. Bu tablo karşısında biz de 2018 yılından itibaren kendi yolumuzda ilerlemeye başladık. Özellikle Libya ile imzaladığımız deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşmasıyla ülkemizin ve Libya’nın Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini koruduk, uluslararası deniz hukuku açısından ülkemizin elini daha da güçlendirdik” açıklamasında bulundu.

    “ÜLKEMİZİ DENİZDEN KUŞATMAYA DÖNÜK HAMLELERİN HEPSİ BOŞA ÇIKMIŞTIR”

    “Anlaşmazlıkların diyalogla, uluslararası hukuk temelinde ve hakkaniyete uygun biçim biçimde çözümü öncelikli tercihimizdir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu amaçla Yunanistan ile ön şartsız olarak diyaloğa hazır olunduğunu vurguladıklarını hatırlattı.

    Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Türkleri dâhil tüm tarafları bir araya getirecek bir enerji bir iş birliği forumu kurulmasının yararlı olacağını dile getirdiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz bu meselede hem uluslararası hukuk hem de deniz hukuku açısından haklı olmanın getirdiği öz güvenle hareket ediyoruz. Yunanistan’ın ve Rum Kesiminin kışkırtmaları karşısında itidalli tavrımızdan taviz vermedik. Doğu Akdeniz’de tehdit, baskı ve şantaj diline boğun eğmeyeceğimizi tüm dünyaya ilan ettik. Ülkemizi denizden kuşatmaya dönük hamlelerin hepsi boşa çıkmıştır. Türkiye kendi haklarıyla beraber Kıbrıs Türklerinin hakkını sonuna kadar savunacağını açık ve net ortaya koymuştur” diye konuştu.

    Diplomasi ve müzakerenin asla bir zayıflık emaresi olmadığını, diplomasinin ortak faydaya ulaşabilmenin en kestirme yolu olduğunu dile getiren Erdoğan, “Başta Yunanistan olmak üzere Akdeniz’den komşumuz olan tüm ülkeleri Doğu Akdeniz meselesini sıfır toplamlı bir oyun olarak görmekten vazgeçmeye davet ediyorum. Gelin hep beraber Akdeniz’i bir barış havzasına çevirelim. Gelin yeni husumetlerle Akdeniz’in ak sularını kirletmeyelim. Gelin enerjiyi çatışmanın değil iş birliğinin vesilesi kılalım” açıklamasında bulundu.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak şimdiye kadar uzatılan barış elini asla havada bırakmadıklarına vurgu yaparak, “Bize bir adım atana biz hep koşarak gittik. Bugün de Almanya Şansölyesi Sayın Merkel’in yürüttüğü diplomatik çabalara gereken her türlü desteği verdik, veriyoruz. Sağduyu, samimiyet ve aklıselimle hareket edildiğinde herkesin hakkını koruyan, kazan kazan temelli bir formül bulacağımıza özellikle inanıyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, bir kez daha sempozyumun başarılı ve verimli geçmesini diliyorum. Sempozyumun düzenlenmesinde katkısı olan herkesi tekrar tebrik ediyorum” şeklinde konuştu.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan TEKNOFEST’te konuştu

    Cumhurbaşkanı Erdoğan TEKNOFEST’te konuştu

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yapay zekadan siber güvenliğe kadar her alanda çığır açacak yeniliklerin TEKNOFEST’te tohumlanacağını, filiz bulacağını, kök ve boy salacağını söyledi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3 Vakfı) ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının öncülüğünde Gaziantep Ortadoğu Fuar Merkezi’nde düzenlenen, Anadolu Ajansının “Global İletişim Ortağı” olduğu TEKNOFEST 2020’de konuştu.

    Festivalin şehre, ülkeye, millete ve özellikle gençlere hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, ülkeyi bu güzel etkinlikle buluşturan Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile T3 Vakfının tüm mensuplarına teşekkür etti. Erdoğan, Gazianteplilere de bu güzel programa ev sahipliği yaptıkları için ayrıca teşekkürlerini iletti.

    İlk iki TEKNOFEST’in bu alana ilgi duyan gençlerin yanında çocuklarıyla beraber ailelerden oluşan milyonların iştirakiyle İstanbul’da yapıldığını anımsatan Erdoğan, İstanbul’da alevlenen teknoloji heyecanının dalga dalga tüm Anadolu’yu kuşattığını, neredeyse tüm illerden festivale ev sahipliği talebi geldiğini aktardı.

    Bunun üzerine TEKNOFEST’in tek rakamlı yıllarda İstanbul’da, çift rakamlı yıllarda diğer illerden birinde yapılmasına karar verildiğini belirten Erdoğan, festivalin Anadolu’daki ilk durağının da ülkenin insani ve ekonomik tüm güzelliklerini bünyesinde barındıran Gaziantep olduğunu söyledi.

    Bugün buraya gelerek “Teknoloji güneşi doğudan yükseliyor” temasıyla Gaziantep’ten yükselen heyecana ortak olmak istediklerini dile getiren Erdoğan, tüm alanlarda dereceye giren takımları ve yarışmacıları tebrik etti.

    Festivalin salgın sebebiyle alışık olunan büyük kalabalıklar yerine daha sınırlı gruplarla gerçekleştirildiğini ifade eden Erdoğan, bu durumun TEKNOFEST heyecanının ülkeyi ve gençleri sarmasına engel teşkil etmediğini bildirdi. Erdoğan, “Karşımdaki kalabalık, bu manzara sizlerin azmini ve kararlılığını hiçbir virüsün, hiçbir engelin, hiçbir tehdidin durduramayacağını gösteriyor.” diye konuştu.

     “Bu, Türkiye’nin son 18 yıldaki hikayesinin de özetidir”

    Gençlere seslenen Erdoğan, TEKNOFEST’e bu yıl ülkenin 81 ilinin tamamının yanı sıra 84 farklı ülkeden 20 binin üzerinde takım ve 100 bin yarışmacı başvurusu yapıldığını belirterek, festivalin paydaş sayısının 14’ten 63’e yükselmesinin bu heyecanın çocuklar ve gençlerle birlikte ülkedeki her kesimi sardığının ispatı olduğunu kaydetti.

    Gençlere duyulan güvenin ifadesi olan bu tablonun özgür fikirler geliştiren, çalışan, üreten, azmeden herkesin ihtiyacı olan mecrayı bulabileceğini söylediğini dile getiren Erdoğan, “Esasen bu, Türkiye’nin son 18 yıldaki hikayesinin de özetidir.” ifadesini kullandı.

    Uzun bir ihmal edilmişlik döneminin ardından batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine ülkenin her köşesini kalkındırırken aynı zamanda üretmek ve kazanmak isteyen herkese aradığı fırsatı sunduklarını belirten Erdoğan, Türkiye’nin alt yapı, insan gücü, üretim ve ihracat seviyesinin geldiği yerin, bu fırsatın en güzel şekilde değerlendirildiğinin işareti olduğunu söyledi.

    TEKNOFEST’in de bu hizmeti kendi alanında yaptığını aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Edirne’de Lagari Hasan Çelebi’nin izinden gidip roket bilimine merak salan gencimizin kendini ifade edip kabiliyetini ortaya koyabileceği yer, işte burası. Şırnak’ta Cezeri’nin birikimini yaşatma hayali kuran evladımızın robotik alanındaki becerilerini gösterebileceği yer, işte burası. Trabzon’da Hezarfen Ahmet Çelebi’nin gayretiyle havacılığa yönelen çocuğumuzun tutkusunu gerçeğe dönüştürebileceği yer, işte burası. Sahip olduğumuz medeniyet mirasını teknoloji boyutunda yeniden ayağa kaldırmak isteyen herkese aradığı fırsatı sağlayan yer, işte burası.”

    Amerika’daki yarışmada başarılı olup yaptıkları uydu aralık ayında uzaya fırlatılacak olan Grizu takımının, T3 Vakfı’nın desteklediği takımlardan biri olduğunu anlatan Erdoğan, insansız su altı sistemleri içerisinde ipi göğüsleyen TEKNOFEST ekibinin şimdi uluslararası alanda rekabet edecek özgün sistemler geliştirdiğini söyledi.

    İki defa roket takımı birinciliği kazanan gençlerin bu başarılarını girişime dönüştürmeye hazırlandığını, yapay zeka girişimi kurarak, dünya çapında başarılar için kolları sıvayan gençlerin TEKNOFEST’in lise seviyesi birincileri olduğunu hatırlatan Erdoğan, “Bu yılki yarışmacılarımızdan da önümüzdeki dönemde benzer başarılara imza atacaklar elbette çıkacaktır. Yapay zekadan siber güvenliğe kadar her alanda çığır açacak yenilikler burada tohumlanacak, filiz bulacak, kök ve boy salacaktır.” dedi.

    “Teknolojinin en büyük sermayesi üretken zihinlerdir”

    Tüm bu söylediklerinin sadece temenniden ibaret olmadığını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

    “Sizler gibi, gençlerin kurduğu ve kısa sürede dünya çapında başarıya ulaşıp milyar dolarlık değerlere ulaştırdığı girişimler olduğunu biliyoruz. Yapay zeka, siber güvenlik, nesnelerin interneti gibi yeni alanlar başta olmak üzere teknolojinin her boyutunda benzer başarıların kazanılmaması için hiçbir sebep yoktur. Teknolojinin en büyük sermayesi üretken zihinlerdir. Diğer her şey bunun ardından gelir. Düne kadar insanlı ve insansız hava araçları alanında esamesi okunmayan bir ülke durumundaydık. Bugün ise yaptığı işe inanan, gece gündüz çalışarak hedeflerine yürüyen bir avuç insan sayesinde aynı alanda dünyanın sayılı ülkeleri arasında girdik. İnşallah benzer bir başarıyı otomobilde ve uçan arabalarda yakalayacağız. Biz Türkiye’yi 2023 hedefleriyle buluşturmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Gençlerimiz de inşallah 2053 ve 2071 vizyonlarıyla bu tohumları ulu çınarlara dönüştüreceklerdir.”

    Gençlerin potansiyelini, azim ve kararlılığını, ülkenin en büyük avantajı olarak gördüklerine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

    “Deneyap atölyelerinden TEKNOFEST’e, bütün bunlara kadar tüm platformları da bu potansiyeli desteklemek amacıyla oluşturuyoruz. Buna karşılık ülkemizde bazılarının hala milli teknoloji hamlelerini küçümsediklerini, hatta ellerinden gelse yok etmeye niyetli olduklarını teessürle takip ediyoruz. Halbuki dünya büyük bir dijital devrim sürecinde. Teknolojinin hızına yetişmek artık bir tercih değil mecburiyet halini almıştır. Daha önemlisi yaşadıklarımız bize bu değişimi yerli ve milli imkanlarla gerçekleştirmemizin de şart olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin teknolojiyi tasarlayan, geliştiren, üreten bir ülke olması gerektiği konusundaki ısrarımızın ve gayretlerimizin gerisinde bu hakikat ve tecrübe var. Cumhurbaşkanlığımızın bünyesinde faaliyete geçirdiğimiz Dijital Dönüşüm Ofisi başta omak üzere pek çok yapıyı bu amaçla kurduk veya dönüştürdük. Teknoloji devrimini gençlerimizle birlikte yürütme çabamız ise bu değişimi uzun soluklu kılma ve enerjik şekilde hayata geçirme anlayışımızın bir kaynağıdır. Buradan kaynaklanıyor. Sizler hayallerinizde ısrarcı olursanız geleceğin teknolojilerinin Türk malı damgasıyla tasarlanıp üretileceğine inanıyorum.”

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan aşı açıklaması

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan aşı açıklaması

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı sona erdi. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki toplantı, 3 saat 50 dakika sürdü. Erdoğan, Kabine Toplantısı’nın ardından açıklama yapıyor.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları;

    “Tedbirlerin amacı en başta virüs taşıyan vatandaşlarımız olmak üzere, halkımızı korumaktır.”

    “Salgına karşı yapılan en etkili tedbir temizlik, maske ve mesafedir. Milletimizi bu hususlarda dikkat etmeye davranıyorum.”

    “Türkiye salgının en başından bu yana tedbirler açısından küresel çapta örnek olacak konumdadır. Hamdolsun devletimiz her konuda güçlüdür.”

    65 YAŞ ÜSTÜNE  YENİ TEDBİRLER

    “İzolasyonda olan kişilerin kurallara uyup uymadığı daha sıkı takip edilecektir. İl bazında 65 yaş üstü vatandaşlarımıza belli saatlerde ulaşımda sınırlı yapılabilecektir.”

    DENETİMLER SIKLAŞTIRILACAK

    “Kafe ve restoranların denetimi sıklaştırılacaktır. İzolasyonda olan kişilerin kurallara uyup uymadıkları daha yakından takip edilecektir.”

    “Maske ve mekan denetimlerinde uygulanan cezaların bazı kamu kurumlarında yapılacak işlemler öncesi ödenmiş olması mecburi hale getirilecek.”

    AŞI ÇALIŞMALARI BAŞARIYLA TAMAMLANDI

    “Süren 8 aşı geliştirme çalışmasından 2’sinde hayvan deneyleri başarıyla tamamlandı. Yılın ilk aylarında hizmete sunmayı planlıyoruz”

    “Kovid-19 hastalığıyla mücadelede yeni bir safhaya geçtik. Elde edilen tecrübeye ve katedilen mesafeye göre yeni stratejiler geliştiriyoruz.”

    DOĞU AKDENİZ’DEKİ GELİŞMELER

    “Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi yok sayıp ısrarla kendi tezlerini, haritalarını kabul ettirmeye çalışanlar diplomasi masasına yaklaşmaya başladı”

    “Ekonomimiz, ikinci çeyrekteki kısmi küçülmenin ardından üçüncü çeyrek için çok güçlü yükseliş mesajları veriyor.”

    “Büyük ve güçlü Türkiye’nin ayak sesleri daha yüksek tonda duyulmaya başladıkça ülkemize müstemleke gözüyle bakanların telaşları da artıyor.”

    “Pek çok insani krizde riyakarlığını, çıkarcılığını ispat eden ülkelerin dünyaya hak ve adalet dağıtamayacağını bir kez daha tekrar ediyoruz”

    “BM, SALGIN SÜRECİNDE BİR KEZ DAHA SINIFTA KALDI”

    “Birleşmiş Milletler, salgın sürecinde bir kez daha sınıfta kaldı. Salgının varlığını dahi ancak haftalar sonra kabul eden Birleşmiş Milletler, salgınla mücadele için gereken tedbirlerin alınması, ihtiyaçların karşılanması konusunda da hiçbir varlık ortaya koyamadı.”

    “Sırf Türkiye’ye olan husumetlerinden dolayı bölgemizin ve dünyanın dengelerini alt üst etmeye kalkanlar kendi sonlarını elleriyle hazırlıyor”

    “Gerilimden ve husumetten beslenen bir avuç muhterisin, siyasi ve ekonomik kazanç için ülkelerini felakete sürüklemelerini istemeyiz.”

    “Biz kimsenin hakkına, hukukuna, onuruna el uzatmıyoruz. Sadece kendi hakkımıza, hukukumuza, kazanımlarımıza saygı gösterilmesini istiyoruz.”

     

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan BM Güvenlik Konseyi yapısını eleştirdi

    Cumhurbaşkanı Erdoğan BM Güvenlik Konseyi yapısını eleştirdi

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin yapısını eleştirerek, “BM sistemini yeniden etkin kılmak için öncelikle Güvenlik Konseyi’ni reforma tabi tutmamız gerekiyor. 7 milyarı aşkın insanın kaderini 5 ülkenin insafına bırakan bir konsey yapısı adil de sürdürülebilir de değildir” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’nin kuruluşunun 75’inci yıl dönümü vesilesiyle düzenlenecek üst düzeyli toplantıya video mesaj gönderdi. Mesajına BM’nin kuruluşunun 75’inci yıl dönümünü tebrik ederek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıl dönümlerinin bir kutlama vesilesi olduğu kadar muhasebe yapmak için de değerli birer fırsat olduğuna dikkati çekti. BM’nin 75’inci yaşının da tüm dünya için böyle bir fırsata vesile olmasını dileyen Erdoğan, “İnsanlık olarak koronavirüs salgını başta olmak üzere sağlığımızı, ekonomimizi, toplumsal barışımızı ve geleceğimizi etkileyen birçok önemli sorunla yüzleşiyoruz. Dünya genelinde 170 milyon insanın acil yardıma ve korumaya ihtiyaç duyduğu bir tabloyla karşı karşıyayız. Açlık çekenlerin sayısı 820 milyonu aşarken, 70 milyondan fazla insan da çatışma ve baskılardan dolayı evlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Covid-19 salgını maalesef dünyadaki bu adaletsizlik ve eşitsizlikleri çok daha keskin hale getirmiştir” diye konuştu.

    ‘DÜNYANIN MİLİ GELİRE GÖRE EN FAZLA YARDIM YAPAN ÜLKESİYİZ’

    Türkiye’nin salgın sürecinde diğer ülkelere yaptığı yardımlara işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyanın milli gelire göre en fazla yardım yapan ülkesi olarak, elimizdeki tüm imkanlarla salgının yol açtığı sıkıntıları hafifletmeye çalıştık. Bu süreçte kendi vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını giderirken, din, dil, ırk, kıta ayrımı gözetmeden dünyanın 146 ülkesine tıbbi malzeme ve teçhizat gönderdik. Aşırı kazanç hırsı, güç temerküzü ve sömürgeciliğin yeni metotlarla devam ettirilmek istenmesi, küresel sistemin adalet dağıtmasının önündeki en büyük engeldir. Suriye, Filistin, Yemen, Afganistan başta olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde bir türlü sağlanamayan istikrar, bunun ispatıdır” dedi.

    ‘KONSEY YAPISI ADİL, SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL’

    Mesajında BM sistemindeki eksikliklerin de altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:

    “Ortaya konulan ideallere rağmen BM sistemi ne çatışmaları önlemede ne de başlayan çatışmaların bitirilmesinde etkili olabiliyor. Önceki asrın ihtiyaçlarına göre şekillenmiş yapılarla bugünkü imtihanların üstesinden gelemeyeceğimizi artık hepimiz görüyoruz. BM sistemini yeniden etkin kılmak için öncelikle Güvenlik Konseyi’ni reforma tabi tutmamız gerekiyor. 7 milyarı aşkın insanın kaderini 5 ülkenin insafına bırakan bir konsey yapısı adil de sürdürülebilir de değildir. Demokratik, şeffaf, hesap verebilir, etkili ve adil temsile dayalı bir konsey mimarisi insanlık için tercihten öte zorunluluk halini almıştır. BM Genel Kurulu’nun da güçlendirilmesi ve canlandırılması sorunlarımızın çözümüne katkı yapacaktır.”

    ‘İSTANBUL’UN BM MERKEZİNE DÖNÜŞMESİ BARIŞA DESTEK VERECEKTİR’

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’un BM merkezine dönüşmesinin önemini de vurgularken sözlerini şöyle tamamladı:

    “Kıtaların kavşak noktası olan İstanbul’un bir BM merkezine dönüşmesi, küresel barış ve istikrar çabalarına destek verecektir. 75’inci Genel Kurul Başkanlığı görevini kıdemli bir diplomat ve siyasetçi olan Büyükelçi Volkan Bozkır’ın üstlenmesi Türkiye için iftihar vesilesi olduğu kadar uluslararası toplum bakımından da bir şanstır. Türkiye’ye gösterdiğiniz teveccüh için teşekkür ediyorum. BM sistemine desteğimizi ve katkılarımızı sürdüreceğimizi bu vesileyle tekrar ifade etmek istiyorum. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.”

  • Erdoğan’dan Yunan gazetesi hakkında suç duyurusu

    Erdoğan’dan Yunan gazetesi hakkında suç duyurusu

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, avukatı aracılığıyla, Yunanistan’da yayın yapan Dimokratia Gazetesi’nin sahibi, yazı işleri müdürleri ve yayın yönetmeni hakkında ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçlamasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın’ın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği suç duyurusu dilekçesinde, gazetenin 18 Eylül tarihli sayısının manşetinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafının altına Türkçe ve İngilizce olarak hakaret içerikli ifadeler kullanıldığı, manşetin üstünde ise Yunanca ‘Sultan’ın çok çirkin taleplerine Yunanistan’ın nasıl cevap vermesi gerekirdi?’ sözlerinin bulunduğu belirtildi. Dilekçede gazetedeki haberin detayları da paylaşılarak, “Yurt dışında işlenen Cumhurbaşkanına hakaret suçlarında Türk adli makamları görevli ve yetkilidir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımıza yönelik olarak işlenen şikayet konusu suçlar hakkında Türk adli makamları soruşturma yapmaya yetkilidir” denildi.

    ‘HEDEF MİLLETİMİZİN YÜKSEK MENFAATLERİDİR’

    Dilekçede, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik ifadelere Yunan kamuoyunda tepki verilmemesinin marjinal bir kesimlerle sınırlı olmadığını ortaya koyduğu belirtilerek, şu ifadelere yer verildi: “Küfür, söyleyecek sözü olmayanların veya söyleyecek sözü olmakla birlikte münasip bir dille söyleme becerisinden yoksun olanların dilidir. Küfür, muhatabı için değil, söyleyeni için büyük bir utanç ve aşağılık bir eylemdir. Bu aşağılık eylemin hedefi, sadece Cumhurbaşkanımızın şahsı değildir. Aynı zamanda Cumhurbaşkanımızın Doğu Akdeniz’de ve Adalar Denizi’nde kararlı bir şekilde savunduğu Milletimizin yüksek menfaatleridir. Şüphelilerin yukarıda ifade edilen paylaşımı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesinde düzenlenen Cumhurbaşkanına hakaret suçunun unsurlarını ihtiva etmektedir.”

    ‘İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLEMEZ’

    Kullanılan ifadelerin, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği hatırlatılan dilekçede, şunlar kaydedildi:

    “Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı onur şeref ve saygınlığını rencide edici ifadeler kullandıkları, Sayın Cumhurbaşkanımızın kişiliğini, saygınlığını ve itibarını hedef aldıkları ve bu şekilde Cumhurbaşkanına hakaret suçunu işledikleri sabittir. Suçun, dağıtımı yapılan bir gazete vasıtasıyla işlenmesi ve gazeteye ait görsellerin internet siteleri aracılığıyla da birçok kişiye ulaştırılması karşısında suçun aleniyet unsurunun da gerçekleştiği açık olduğundan somut olayda suçun nitelikli hali olan ikinci fıkranın uygulanması gerekmektedir.”

    Dilekçede, gazete sahibi Manolis Kotakis, yazı işleri müdürleri Andreas Kapsampelis ve Yorgos Giatroudakis ile yayın yönetmeni Dimitris Rizoulis hakkında atılı suçtan soruşturma yapılarak kamu davası açılması talep edildi.

  • Erdoğan’dan Japonya’nın yeni Başbakanı Suga Yoşihide’ye tebrik

    Erdoğan’dan Japonya’nın yeni Başbakanı Suga Yoşihide’ye tebrik

    Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Japonya Başbakanlığına seçilen Suga Yoşihide’ye tebrik mektubu gönderdi.

    İletişim Başkanlığından yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakanlık ve Liberal Demokrat Parti Genel Başkanlığına seçilen Suga Yoşihide’yi tebrik ederek yeni görevinin hayırlı olmasını diledi.

    Türkiye ile Japonya arasındaki tarihi dostluk bağlarının temellerinin 130 yıl önce, bugün 16 Eylül 1890’da Kushimoto’da “Ertuğrul Fırkateyni Hadisesi” ile atıldığını anımsatan Erdoğan, “Zatıalilerinin bu önemli göreve, böyle anlamlı bir tarihte seçilmiş olması dostluk tarihimiz açısından fevkalade güzel bir tevafuk olmuştur. Bu köklü dostluğumuzu, 2013 yılında kurduğumuz stratejik ortaklık anlayışı temelinde, zatıalilerinin liderliğinde ve değerli katkılarıyla daha da ileri seviyelere taşımayı temenni ediyorum.” ifadelerini kullandı.

    Japonya’nın uluslararası toplumun saygın ve önde gelen bir üyesi olarak küresel istikrar, barış ve refaha sağladığı katkıları takdirle izlediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

    “Coğrafi mesafelerin ötesinde birbirine gönül komşusu olan Türk ve Japon milletlerinin, samimi ortak gayretlerimizle uluslararası topluma yön verecek katkılar sunabileceklerine tüm kalbimle inanıyorum. Bu anlayışla, ikili, bölgesel ve uluslararası konularda zatıaliniz ile yakın iş birliği içinde çalışmaktan memnuniyet duyacağım. Bu vesileyle sağlık ve mutluluğunuz ile dost Japon halkının esenlik ve refahı için en kalbi dileklerimi yineliyorum.

  • Ayakta yolculuk etmek yasaklandı

    Ayakta yolculuk etmek yasaklandı

    Otobüs, metro ve metrobüsleri de içeren toplu ulaşım hakkındaki karar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklandı. “Salgın ülkemizle birlikte dünyayı tehdidini sürdürüyor.” diyen Erdoğan, tüm illerde toplu taşımada ayakta yolcu alımına izin verilmeyeceğini söyleyerek, riskli illerde kapasite sınırlamasına gidilebileceğini belirtti.

    OTOBÜS, METRO, MİNİBÜS VE METROBÜSTE AYAKTA YOLCU YASAK MI?

    • Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada şunları söyledi:
    • Toplu taşımada ayakta yolcu alınmasına kesinlikle müsaade edilmeyecektir. Riskli illerde kapasite sınırlamasına gidilebilecektir. Esnek mesai yaygın şekilde tatbik edilecektir.
    • Maske kullanımı başta olmak üzere kesilen cezalar muhakkak tahsil edilecektir.
    • Kafe ve restoranlar kurallara uygunluk bakımından çok daha sıkı bir şekilde denetlenecektir.
    • İçişleri Bakanlığımız yayınladığı genelgelerle salgın tedbirlerinin en iyi şekilde uygulanmasını sağlamıştır. Bir kez daha altını çizerek ifade etmek isterim ki asıl iş vatandaşlarımızın kendinde bitiyor.

    KURALA UYULUYOR MU?

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın toplu taşımada ayakta yolcu alınmayacağını açıklamıştı. Ancak, İstanbul’da sabah saatlerinde otobüs ve minibüslerde vatandaşların ayakta ve sosyal mesafe kuralına uymaksızın yolculuk ettiği görüldü.

    Koronavirüsle mücadele kapsamında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, toplu taşımada ayakta yolcu alınmayacağını açıklamıştı.

    Ancak, sabah saatlerinde İstanbul’da toplu taşıma kullanan vatandaşların ayakta ve sosyal mesafe kuralına uymadan yolculuk etmeyi sürdürdüğü görüldü.

    Kağıthane’de işlerine gitmek için yola çıkanlar toplu taşıma kullanmak için otobüs duraklarına geldi. Kapasitelerini aşan kimi otobüs ve minibüsler durakta bekleyen yolcuları alırken kimileri ise durmayarak yoluna devam etti.

    Öte yandan, vatandaşların kullandıkları otobüs veya minibüslerde ise sosyal mesafenin sağlanmadığı görüldü.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Vazgeçin şu düğünlerden”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Vazgeçin şu düğünlerden”

    Beştepe’de konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, salgının ekonomi üzerindeki etkilerine değindi. “Bu salgından hasarsız çıkmak mümkün değil” diyen Erdoğan, “Bu süreçten bizim de menfi etkilendiğimiz bir gerçektir. Ancak biz diğer ülkelere göre bu etkiyi daha az hissettik” ifadelerini kullandı. Erdoğan, virüs önlemlerine uyma çağrısı yaptığı vatandaşlara “Vazgeçin şu düğünlerden” diye seslendi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde Türkiye Sigorta Tanıtım Töreni’ne katıldı.

    Erdoğan’ın burada yaptığı konuşmadan öne çıkanlar şöyle:

    “Kuruluşundan bu yana Varlık Fonu 8 farklı sektörden 20 şirketle güçlü bir yapıya ulaştı. Sigorta sektörümüze yeni bir vizyon kazandıracağına inandığım stratejik hamleyi hayata geçiriyoruz. 15 milyon müşteriye hizmet verecek ülkemizin en büyük sigorta şirketini hayata geçiriyoruz.

    Kamu sermayeli 6 köklü kurumumuz tek çatı altında toplanıyor. Maliyetler düşecek sektör dinamik bir yapıya kavuşacak. Yeni yapı kamu yararını önceleyen bir zihniyetle çalışması sistemin yenilikçilik açığını da giderecek.

    “BU SALGINA BİR ÇOK DEVLET HAZIRLIKSIZ YAKALANDI”

    Bu salgına bir çok devlet hazırlıksız yakalandı. Maddi olarak bizden üstün olan devletler kamu güvenliği ve sağlık ihtiyaçları konusunda birçok alanda sıkıntıyla karşılaştılar. Dünya hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı yeni bir döneme girmiştir. Pek çok alanda salgının artçı çoklarını halen hissediyoruz.

    2020 yılı ilk yarısında küresel ölçekte üretim kayıpları, tüketim alanında değişiklikler olmuştur. Küresel büyüme tahmininde aşağı yönlü revizyonlara gidildi. Veriler ABD, Almanya, Japonya ve İngiltere gibi büyük ekonomilerin salgının etkisiyle sarsıldıklarını gösteriyor.

    İlk çeyrekte yüzde 4,4 büyüyen Türkiye ikinci çeyrekte yüzde 9,9’luk küçülme oranıyla bu ülkelerden ayrışmıştır. Bunda destek programlarımızın büyük katkısı vardır. Salgında ne sağlık sistemimiz çöktü ne ekonomimiz tamamen durdu. Milletimize sürekli karamsarlık aşılayan muhalefetin tuzağına düşmedik. Türkiye gerçeklerinden kopuk fevri kararlar almak yerine soğuk kanlı bir şekilde süreci yönettik.

    “DAHA AZ HİSSETTİK”

    Eskiler sel gider izi kalır derler. Bu salgından hasarsız çıkmak mümkün değildir. Bu süreçten bizim de menfi etkilendiğimiz bir gerçektir. Ancak biz diğer ülkelere göre bu etkiyi daha az hissettik. Tüm dünyada yatırımların durma noktasına geldiği dönemde yatırımlara hız verdik. Ekonomimizi yeniden rayına oturttuk.

    “IMF’YE OLAN BORCU ÖDEYEREK ÜLKEMİZE EKONOMİK BAĞIMSIZLIĞI BİZ KAZANDIRDIK”

    Tarih boyunca ülkemizin bileğini diplomaside, savunmada, askeri alanda bükemeyenler silah olarak her zaman ekonomiye sarılmışlardır. Ülkemiz gecelik faizlerin yüzde 7500’lere çıktığı günleri yaşamıştır. Memur maaşlarını ödeyememe tehlikesiyle karşılaştığımız zamanlar oldu. IMF kapılarında avuç açtığımız günleri hatırlıyoruz. Kur, faiz, enflasyon sarmalına alınan ekonomimiz her 10 yılda bir tekrarlanan krizlerle patinaj yaptı. 2002’den itibaren hayata geçirdiğimiz reformlarla ekonomide kaynak ve zaman israfının önüne geçtik. IMF’ye olan 23.5 milyar dolar borcu ödeyerek ülkemize ekonomik bağımsızlığı biz kazandırdık.

    “TÜRKİYE’Yİ ESKİ GÜNLERİNE GERİ DÖNDÜRMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ”

    15 Temmuz darbe girişiminin ardından ekonomide yeni bir döneme girdik. Ülkemizin hak ve hukukunu savunabiliyorsak bunun arkasında son 18 yılda kazandığımız özgüven var. Biz asla IMF kapısını çalan iktidar olmayacağız dedik. Ama IMF bizim kapımızı çaldı. Ülkemizin kaynaklarını kriz ve kaostan beslenen çevrelere yedirmemekte kararlıyız. IMF ile kapalı kapılar ardında pazarlık yapanların Türkiye’yi eski günlerine geri döndürmesine izin vermeyeceğiz.

    “SALGINDAN GÜÇLENEREK ÇIKACAĞIZ”

    Salgın yeni fırsat pencerelerini de açmıştır. Ülkemiz inşallah salgın sürecinden diğer alanlarla birlikte ekonomide de güçlenerek çıkacaktır. Bunun için milletimizin tedbirlere sarılması gerekiyor. Milletimizi bir kez daha “TaMaM” diyerek sloganlaştırdığımız temizlik, maske, mesafe önlemlerine uymayı çağırıyoruz. Vazgeçin bu dönemde şu düğünlerden, yemekli merasimlerden. Nikah törenleriyle bu işleri bitirmek suretiyle bu dönemi gelin atlatalım.”

  • Erdoğan devreye girdi, 2 yaşındaki Sercan’ın tedavisine başlandı

    Erdoğan devreye girdi, 2 yaşındaki Sercan’ın tedavisine başlandı

    Manisa’da yaşayan Gezenler ailesinin oğlu 2 yaşındaki Sercan Gezenler’in kafatası, ‘hidransefali’ hastalığı nedeniyle sıvıyla doldu. Ailenin yardım çağrısının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan devreye girdi. İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavisine başlanan Sercan’ın babası Ferdi Gezenler, “Cumhurbaşkanımız Hızır gibi yetişti. Kendisinin bir sözü yetti. İnşallah oğlum iyileşecek” dedi.

    Manisa’nın Yunusemre ilçesinde yaşayan Gezenler ailesinin 2 yaşındaki oğulları hidransefali hastası Sercan Gezenler’in doğumundan bu yana sürekli kafatası büyüyor ve beyni gelişemediği için kafatasının içi suyla doluyor. Hamileliğin 35’inci haftasında, rahatsızlığı tespit edilen Sercan’ı kucağına almayı tercih eden ailenin çağrısı sonrasında Sağlık Bakanlığı, Manisa Valiliği, doktorlar, hastaneler ve hayırsever vatandaşlar adeta seferber oldu. Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan da baba Gezenler’i telefonla arayarak, Sercan’ın sağlık durumu hakkında bilgi aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, tedavi için önce Manisa ve İzmir’de gerekli kontrollerin yapılacağını, bir sonuç alınamazsa Ankara Şehir Hastanesinde kendi doktorları tarafından ne gerekiyorsa yapılacağını belirtti. Bu gelişmeler üzerine Sercan’ın tedavisine, İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde başlandı. Gün içinde ameliyata alınacak Sercan’ın kafatası içindeki sıvının operasyonla çekilmesi planlanıyor.

    ‘CUMHURBAŞKANIMIZA ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM’

    Sercan’ın rahatsızlığının anne karnında, 8.5 aylıkken fark edildiğini ifade eden baba Ferdi Gezenler, “Doktorlar doğumu durdurmak istediler ama biz kabul etmedik. Sercan dünyaya geldi. Doktorlar ‘Kafatasının içi tamamen boş, beyin dokuları oluşmamış, kafatasının içi tamamen suyla dolu’ dediler. Birçok doktora götürdük. Özel bir hastane, Sercan’ın tedavisi için yüklü miktarda para istedi. Biz de bir yardım kampanyası başlattık. Sağlık Bakanlığı bizi, Ege Üniversitesi Hastanesi’ne yönlendirdi. Orada ‘şant’ takılmasının riskli olduğunu söylediler. En sonunda sayın Cumhurbaşkanımız sesimizi duydu. Bizzat kendisi beni aradı. Çocuğum hakkında kendisine bilgi verdim. Bana önce, İzmir ve Manisa bölgelerinde tedavi deneneceğini, başarılı olunmazsa Ankara’ya gideceğimizi söyledi. Bugün de oğluma ‘şant’ takılacak, yani sıvı çekilecek. Doktorlar olumlu bakıyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımıza çok teşekkür ederim. İyi ki böyle bir devletimiz var. Allah kendisinden razı olsun. Onun bizi araması yetti de arttı bize. Biz, o heyecanı yaşadık. Bize Hızır gibi yetişti. Çocuğum ameliyata girecek. En azından beynindeki su azalacak, yemesi düzelecek. Belki yürüyebilecek. Ben, bu umutlarla buradayım” dedi.

  • Erdoğan Roketsan’daki açılış töreninde konuştu

    Erdoğan Roketsan’daki açılış töreninde konuştu

    Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Anadolu’nun kapılarını milletimize açan Malazgirt’e nasıl sahip çıkıyorsak bu toprakları ebedi vatanımız kılan büyük Zafer’e de aynı samimiyetle aynı heyecanla sahip çıkıyoruz.” dedi.

    Erdoğan, Roketsan Lalahan Yerleşkesi’nde düzenlenen Roketsan Uydu Fırlatma, Uzay Sistemleri ve İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi ile Patlayıcı Hammadde Üretim Tesisi açılış törenindeki konuşmasına Roketsan çalışanları ve tüm milletin 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı tebrik ederek başladı.

    Cumhuriyetin banisi, Büyük Taarruz’un Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal’i ve kahraman silah arkadaşlarını minnetle yad eden ve aziz şehitlere Allah’tan rahmet dileyen Erdoğan, şöyle konuştu:

    “30 Ağustos ‘Ya istiklal ya izmihlal’ tercihi ile baş başa bırakılan bir milletin bağımsızlığı ve şerefi için neleri göze alabileceğinin en açık ispatıdır. 98 yıl önce her türlü yokluk, yoksulluk, imkansızlığa rağmen şehitlerimizin destansı mücadeleleri ve mübarek kanlarıyla kazanılan bu zaferi biz de manasına uygun şekilde kutluyoruz. Anadolu’nun kapılarını milletimize açan Malazgirt’e nasıl sahip çıkıyorsak, bu toprakları ebedi vatanımız kılan büyük Zafer’e de aynı samimiyetle aynı heyecanla sahip çıkıyoruz.

    Malazgirt ne kadar bizimse İstanbul’un fethi ne kadar bizimse Çanakkale de aynı şekilde bizimdir, Dumlupınar da Sakarya da bizimdir. Bu zaferlerin hepsi şehitlerimizin mübarek kanlarıyla bu topraklara vurduğumuz birer mühürdür. Cumhurbaşkanlığı forsumuzda sembolleştirdiğimiz 2 bin 200 yılı aşkın devlet tarihimiz Selçuklu ve Osmanlı başta olmak üzere en büyük gurur ve güven kaynağımızdır.”

    Erdoğan, hepsi birbirinin devamı olan devletleri her kim diğerinin karşısına koyuyorsa “bu milleti ve tarihini tanımıyor” demek olduğuna dikkati çekerek, “Ortak değerlerimiz arasında bölücülük yapanlar, tarihimizin bir bölümünün arkasına saklanarak, diğerini kötüleyenler, Gazi Mustafa Kemal’in hizmetlerini anlatmak için başkalarına kin kusanlar, bu ülke ile bağını koparmış zavallılardır. 2 bin 200 yılı aşan Türk tarih devletleri ile zaferleriyle mücadeleleriyle ricatleri ve yükselişleri ile bir bütündür.” ifadesini kullandı.

    “Zaferlerimiz arasında ayrım yapanların amacı 83 milyonun birliğine kast etmektir”

    2023 yılında 100’üncü yaşı kutlanacak Türkiye Cumhuriyeti’nin “millet olarak bu topraklarda kurulan ilk değil en son devleti” olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

    “Biz hemen her konuyu istismar aracı haline getirenlerin asıl niyetlerini elbette biliyoruz. Bunların 30 Ağustos gibi, Cumhuriyet gibi, millet, memleket gibi bir dertlerinin olmadığının farkındayız. 30 Ağustos bahanesiyle tarihimize saldıranların, zaferlerimiz arasında ayrım yapanların amacı 83 milyonun birliğine, beraberliğine, kardeşliğine kast etmektir. Allah’a hamdolsun şimdiye kadar milletimiz bu oyunlara gelmemiş, ortak değerlerin istismar edilmesine asla fırsat vermemiştir. İnsanlarımızı birbirine düşürmek isteyenler, bu ülkenin topraklarına nifak tohumu ekenler gereken cevabı yine milletimizden alacaktır.”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Büyük Zafer’in 98’inci yıl dönümünü savunma sanayisinin geldiği seviyeyi gösteren böyle anlamlı bir programda kutlamaktan büyük bir bahtiyarlık duyduğunu dile getirerek, açılışını yaptıkları Roketsan Uzay Sistemleri ve İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi ile Patlayıcı Hammadde Üretim Tesislerinin ülkeye ve millete hayırlı olmasını diledi.

    “Zaferler işte bu eserlerle kutlanır, lafla değil. Eğer zafer diye bir kararlılığınız varsa bu eserleri dikersiniz.” diyen Erdoğan, şu anda bunlarla bile henüz mutmain olmadıklarını, kendilerine çok daha iyileri, çok daha ileri eserler yakışacağını söyledi.

    Bunları da yapacaklarını vurgulayan Erdoğan, bu tesislerin hizmete kazandırılmasında emeği geçen tüm kurumları ve Roketsan yönetimini gayretleri için şahsı ve Türk milleti adına tebrik etti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, günümüzde savunma alanında güçlü ve bağımsız olamayan milletlerin, istikballerine güvenle bakabilmelerinin mümkün olmadığını vurgulayarak, “Hele hele ülkemiz gibi zorlu bir coğrafyada yer alan, bütün bu gelişmelere rağmen devletlerin, caydırıcı bir savunma sanayine sahip olmaları stratejik ve milli bir zorunluluktur. Biz mazisinde güçlü, yerli ve milli savunma sanayine sahip olan böyle bir gelenekten gelen bir milletiz.” dedi.

    Fatih Sultan Mehmet Han’ın çizimlerini bizzat yaptığı Şahi Topları’nın 18 tonu bulan ağırlıklarıyla devrinin en gelişmiş silahlarından birisi olduğunu hatırlatan Erdoğan, “Osmanlı tüfek üretiminde çok uzun yıllar boyunca, dünyanın önde gelen sanayilerinden birine sahip olmuştur. İkinci Abdülhamit Han’ın İstanbul’da kurduğu modern barut, fişek, top fabrikaları Cumhuriyet’e miras olarak kalmıştır. Cumhuriyet döneminde Kırıkkale başta olmak üzere Anadolu içlerine yayılan silah sanayinin gerisinde de yine güçlü bir birikim vardır.” diye konuştu.

    “Türkiye savunma sanayinde yurt dışına mahkum bırakılmıştır”

    Erdoğan, Nuri Demirağ’ın Kayseri’de kurduğu uçak fabrikası, Nuri Killigil’in İstanbul’da kurduğu silah fabrikasının savunma sanayinin öncüleri olarak halen hafızalarda olduğunu dile getirerek, “Tüm bu kritik projeler, dönemin ufuksuz, vizyonsuz idarecileri tarafından sabote edilmiştir. Türkiye adeta kasıtlı ve bilinçli bir şekilde savunma sanayinde yurt dışına mahkum bırakılmıştır. Ülkemizin ilk uçak fabrikasının özellikle kapısına 1950 yılında kilit vuranlarla bugün bizi savunma sanayinde attığımız adımlardan dolayı eleştirenler, aynı sığ zihniyetin mensuplarıdır. Sakarya’daki tank palet fabrikamızı diline dolayanlar bu ülkeyi 2002’ye kadar yüzde 70 oranında dışa bağımlı hale getirenlerdir. Oysa Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş’a, Nuri Killigil’e sahip çıksaydı Türkiye, bugün savunma sanayinde bambaşka bir konumda olurdu.

    Bırakın sahip çıkmayı, şayet bu projeler kasıtlı olarak engellenmeseydi bugün ülkemiz, silah sanayi ve havacılıkta dünyanın en güçlüleri arasında yer alırdı. Türk savunma sanayinin dikilmiş körpe fidanlarını budayanlar sadece kaynak ve zaman israfına sebep olmadılar, aynı zamanda bu milletin 60 senesini de çaldılar.”