Etiket: Cumhurbaşkanı Erdoğan

  • “Sakarya Zaferi’nin yıl dönümünü tebrik ediyorum”

    “Sakarya Zaferi’nin yıl dönümünü tebrik ediyorum”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sakarya Medyan Muharebesi’nin 102’nci yıl dönümü dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Erdoğan’ın sosyal medya hesabından paylaştığı mesaj şöyle:

    “Millî Mücadele’mizin en kritik savaşlarından biri olan, zor şartlara ve kısıtlı imkânlara rağmen milletimizin bağımsızlığına duyduğu aşkla kazanılan Sakarya Zaferi’nin yıl dönümünü tebrik ediyorum. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal’i ve tüm kahramanlarımızı rahmetle yâd ediyorum.”

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan anayasa çağrısı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan anayasa çağrısı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulucanlar Cezaevi’nde Yeni Anayasa Sempozyumu’na katıldı.

    Erdoğan’ın şu sıralar burada yaptığı konuşmadan öne çıkanlar şöyle:

    “Darbenin üzerinden 7-8 yıl geçtikten sonra cezaevine girenlerin tamamı serbest kaldı. Bu örnek bile yapılan işin ne kadar göstermelik olduğunun işaretidir. 12 Eylül yönetiminin ülkemizin kalbine sapladığı en büyük hançer, üzerinde hala konuştuğumuz, tartıştığımız 1982 darbe anayasasıdır. Her ne kadar 1987’denm itibaren 23 kez değiştirilmiş ve 2017’de tarihi bir yönetim değişikliğine gidilse bile elimizdeki metin halen bir darbe anayasasıdır.

    10 yıl önce TBMM çatısı altında yeni bir anayasa çalışması başlattık. En geniş siyasi katılımlı bu çalışma muhalefetin yan çizmesi sebebiyle akim kaldı. Ülkemizi yeni, sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasaya kavuşturma isteğimizden vazgeçmedik. Milletimize verdiğimiz sözün takipçizi olmayı sürdürdük.

    Milletimizi hak ettiği anayasaya kavuşturma idealimizden hiç kopmadık. Kendi anayasa metnimizi hazırladık. MHP ve AK Parti dışında yeni bir metin hazırlayan siyasi teşekkül çıkmadı. Muhalefet her fırsatta istismarını yapmasına rağmen dümeni başka tarafa kırıp ortadan kayboldu. Yeni anayasa yerine tutarsız ve anlamsız bir metni ortaya atıp kendi dünyalarına daldılar.

    “MÜCADELEYİ ASLA BIRAKMAYACAĞIZ”

    Türkiye Yüzyılı hedefimizin unsurlarından biri olan yeni anayasayı milletimize kazandırana kadar çalışmayı, gayret etmeyi, mücadeleyi asla bırakmayacağız. Yeni anayasa meselesi gündemimizin ilk sıralarında yer almayı sürdürüyor.  Türkiye gibi 2000 yıllık devlet geleneğine 73 yıllık demokrasi birikimine sahip bir ülke çok daha iyi bir anayasayı hak ediyor.

    “YENİ ANAYASAYA İHTİYACIMIZ OLDUĞU BİR GERÇEK”

    Türkiye Yüzyılı iddiamızı hayata geçirmek için alt yapımızı güçlendirmek vizyonumuzu geliştirmek yetmiyor. Yeni bir anayasaya ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Bizi darbe anayasası gölgesinden kurtaracak olması bile tek başına önemlidir. Tabii ki yeni anayasa Türkiye’yi bir masal diyarı haline getirmeyecektir. Ama yeni anayasanın Türkiye’ye çok şey katacağı gerçektir.

    MUHALEFETE ÇAĞRI

    Önemli olan anayasaları modern dünyanın güzel kavramları ile süslemek değil. Bu metinlere göre uygulamalar koymak önemlidir. Bize düşen sistemi mümkün olan en sağlam en geçekçi en sürdürülebilir bir şekilde kurmaktır. Biz parlamentodaki tüm gruplarla bunu konuşacağız. Onlar da olumlu bakarlarsa yolumuza devam edeceğiz. Olursa olur olmazsa olmaz. Bize düşen kapıları çalmak, Cumhur İttifakı olarak buna hazırız. Tüm siyasi partilere, sivil topluma, akademi mensuplarına sesleniyorum, en ideal anayasa metnini bulmak için konuşalım, tartışalım, müzakere edelim.

    LİBYA’DAKİ SEL FELAKETİ

    Türkiye olarak bugüne kadar nasıl Libya halkını yalnız bırakmadıysak, bu zor günlerinde de tüm imkanlarımızla kardeşlerimizin yanındayız. İlk etapta üç kargo uçağımız, yardımlarla Libya’ya intikal etti. Amacımız, Libya’nın yaralarının bir an önce sarılmasını sağlamaktır.”

  • “Bize de talimatlar verildi”

    “Bize de talimatlar verildi”

    Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, dün katıldığı bir televizyon programında yeni eğitim öğretim yılına ilişkin gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Yeni eğitim öğretim yılının hayırlı olmasını dileyen Bakan Tekin, okulların açıldığı gün depremden etkilenen Hatay ile İskenderun ilçesi ve Osmaniye’de programlara katıldıklarını ve ziyaretlerde bulunduklarını söyledi.

    “Cumhurbaşkanımızdan bölgedeki okul ihtiyacının giderilmesi için bize de bir talimatlar var”

    Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat medyana gelen depremlerden etkilenen 11 ilde yaklaşık 3,5 milyon öğrencinin bulunduğunu belirten Bakan Tekin, “Depremden önce bu 11 ilin tamamında 10 bin 539 okulumuz var. Yani biz daha çok okul üzerinden değil de derslik üzerinden hesap yapıyoruz. Derslik sayısına baktığımızda da 114 bin 675 dersliğimiz var. Depremden etkilenenler açısından baktığımızda 936 okulumuz ya yıkılmış ya ağır hasarlı ya da orta hasarlı, derslik olarak baktığımızda da 11 bin 728 dersliğimiz, yani 936 okulun açılımı bu. Burada ciddi tedbirler aldık. Bir kere çelik ya da prefabrik yapı olarak toplamda, yani bu 11 bin 700 derslik açısından baktığımızda 2 bin 573 yeni derslik hizmete girmiş durumda. Bunlara ilave olarak konteynerlerde eğitim öğretim süreci yürüten öğrencilerimiz var. Cumhurbaşkanımızın talimatıyla hızlı bir biçimde süreci yürütmek üzere yatırım bütçesinden bölgedeki okul ihtiyacının giderilmesi için bize de bir talimatlar var” diye konuştu.
    Süreci koordine etmek üzere deprem odaklı toplantılar organize ettiklerini belirten Bakan Tekin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da süreci yakından takip ettiğini söyledi.

    “Derslik olarak bizim 11 bin derslik ihtiyacımız 9 bin dersliklere düşmüş durumda”

    Depremde hasar gören okulların bitiş süresiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Bakan Tekin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
    “Totalde 11 bin civarında dersliğimiz eksik ama biz 2 bin 573 derslik zaten yaptık. Derslik olarak bizim 11 bin derslik ihtiyacımız 9 bin dersliklere düşmüş durumda. Bunların içinden bir kısmını yaklaşık 4 bin dersliği Cumhurbaşkanımızın talimatıyla çelik yapı olarak yapacağız ve dolayısıyla bunların büyük çoğunluğu önümüzdeki bahar eğitim öğretim yılının başına yetişmiş olacak. 2024 bahar ayında bunların önemli bir kısmı yetişmiş olacak. Hatta eylül ve ekim ayı içinde de halen yapımı süren çelik yapılar var, dolayısıyla onlar da bitecek bizim hedefimiz önümüzdeki eylül ayı, yani 1 yıl sonra buradaki eğitim öğretim ihtiyacını derslik anlamında, dersliklerdeki eksiklerimizi gidermiş olmak, böyle bir çaba içindeyiz, inşallah bunu başarabiliriz.”
    Bakan Tekin, deprem bölgesinde eğitim öğretim alamayan hiçbir öğrencinin kalmadığını vurguladı.
    Depremlerden etkilenen 11 ilin tamamında 21 bin 500 öğrencinin de konteynerlerde ders gördüğünü, sağlam olan okulları da ikili eğitim kapsamına aldıklarını belirten Tekin, “İnşaat süreciyle ilgili olarak bizim takvimimiz, depremden önce bu 11 ildeki derslik sayısına Eylül ayında ulaşmaktır” dedi.
    Deprem bölgesinde yaklaşık 220 bin öğretmenin afetten etkilendiğini vurgulayan Tekin, bu öğretmenlerle il müdürlerinin bizzat iletişime geçtiğini söyledi.

    “Hepsinin (öğretmenlerin) konaklayacağı konteynerler oluşturuldu”

    Deprem bölgesinde mevcutta olan ve yeni atanan öğretmenlerle barınma ihtiyaçlarının var olup olmadığı konusunda irtibata geçildiğini aktaran Bakan Tekin, “Bizim bu 11 ilde 11 bin civarında öğretmenin konaklayacağı mekanlara ihtiyacımız ortaya çıktı. Bizden böyle bir talepte bulundular, biz her birine ‘Kaç kişisiniz, birlikte mi kalacaksınız? Eşiniz, çocuğunuz, kimler var yanınızda?’ sorularını sorarak İçişleri Bakanlığımız ve AFAD koordinesinde bunların hepsinin konaklayacağı konteynerler oluşturuldu. Dolayısıyla böylesine bir operasyonda bunu yürütmüş olduk” diye konuştu.

    “Sınıf tekrarı, eğitim öğretim sürecini sağlıklı işlemesi için gerekli”

    Bakan Tekin, Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikle ilgili değişiklikleri de anlattı. Sınıf tekrarı konusunun öğretmenler tarafından da dile getirildiğini aktaran Tekin, “Sınıf tekrarı hem öğrencinin eğitim öğretim sürecini sağlıklı işlemesi hem de öğretmen arkadaşlarımızın kendi mesleklerini sağlıklı bir şekilde icra edebilmeleri açısından önemli” değerlendirmesinde bulundu.

    “Örgün eğitime devam edebilecek çocuklar açıköğretime gittiği an eğitim öğretim sistemi sekteye uğramış demektir”

    Bakan Tekin, açık öğretime geçişlerle ilgili yapılan düzenlemelere ilişkin, şu değerlendirmelerde bulundu:
    “Bunun aslında bir sürü sebebi var. Biri, biraz bu merdiven altı kurslara yoğun bir şekilde yönelme olayı gördüğümüz için buna engel olmak istedik. İkincisi biz çocuklara, yani Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki okulların müfredatı, okul öncesinden başlayıp 12. sınıfla tamamlanan ve birbiriyle ilişkili bir periyot. Dolayısıyla 9 yıl, 10 yıl devam eden çocuğun 11 ve 12’de bu sürecin dışına çıkmış olması bizim açımızdan bir risk. Bizim için asıl olan şey, çocuklarımızı örgün eğitim kapsamında değerlendirmek. Açık öğretim ya da açık lise dediğimiz şey aslında kurgusal olarak örgün eğitimin dışında kalmış bir şekilde ya da başka tür gerekçeleri de başta sağlık olmak üzere, örgün üretim alamayacak çocuklarımız için bir imkan olarak kurgulanmış. Yoksa normal okula gidebilecek, örgün eğitime devam edebilecek çocuklar gittiği an zaten eğitim öğretim sistemi sekteye uğramış demektir. Bu da bizim için önemli bir şey. Biz bize emanet edilen çocukları en iyi şekilde yetiştirmek istiyoruz.”
    Milli Eğitim Bakanı Tekin, deprem bölgelerinde yıkılan özel okullar ve burada çalışanlara ilişkin de öneriler silsilesi oluşturarak Hazine ve Maliye Bakanlığı ile paylaştıklarını söyledi.

    “2024 bütçesi içinde toplam kamuya ne kadar personel istihdam edileceğine dair bir rakam ortaya çıkacak”

    Atama bekleyen öğretmenlerle ilgili sorulan soru üzerine Bakan Tekin, şu değerlendirmelerde bulundu:
    “Milli Eğitim Bakanı olarak aramıza yeni öğretmenlerin gelmesini arzu ediyorum, istiyorum. Bizim hesaplamalarımıza göre ihtiyaç duyduğumuz rakamları Hazine ve Maliye Bakanımızla, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığıyla paylaştık. Nihayetinde bütçeyi oluşturan mekanizmalar orada. Şimdi 2024 bütçesi oluşacak. Bize 2024 bütçesi içinde toplam kamuya ne kadar personel istihdam edileceğine dair bir rakam ortaya çıkacak. Ardından da bizimle şunu paylaşacaklar, denecek ki “Biz oluşturulan bu rakamın içerisinden sizinle şu kadar öğretmen istihdam etmeniz konusunda size yetki vereceğiz.” diyecekler. Biz de onun üzerine hareket edeceğiz. Şimdi bir rakam söylemek mümkün değil ancak ben şunu söyleyeyim. Biz bu yıl öğretmen arkadaşlarımızın istihdamıyla ilgili süreçte mülakat sürecini düzgün bir mülakat prosesine dönüştürmek istediğimiz için biraz uzun zaman alacağız.”

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan enflasyon açıklaması

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan enflasyon açıklaması

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi için gittiği Hindistan dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

    Erdoğan’ın açıklamalarını, NTV adına ziyareti takip eden Ankara İstihbarat Şefi Ahmet Ergen aktardı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine yöneltilen sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

    Uluslararası diplomasi alanında son dönemde yürüttüğünüz etkin politik adımlarının bir yenisine de G20’de şahit olduk. G20 sonuç bildirgesinde Türkiye ile ilgili bir bölüm vardı. Türkiye’nin çabalarına vurgu yapıldı.  Önümüzdeki günlerde Birleşmiş Milletler zirvesi de var. Afrika ülkelerinin de gözü kulağı Türkiye’de. Tahıl koridorunun geleceğini nasıl görüyorsunuz?

    Pazartesi günü Soçi’ye yapmış olduğumuz ziyarette, Sayın Putin ile bu konuları enine boyuna ele aldık. Sayın Putin, Batı’nın kendisine verdiği sözleri tutmadığını söyledi. İlk etapta 1 milyon ton tahılı göndereceğinden bahsetti. Biz de özellikle bugün Lavrov ile yaptığımız görüşmede, 1 milyon ton tahılı, fakir Afrika ülkelerine Katar-Türkiye-Rusya olarak göndermeyi planladık. Yapmayı düşündüğümüz bu ihracatı, tekrar gözden geçirmek suretiyle adımlarımızı atacağız. Daha önce 33 milyon ton malum tahıl sevkiyatı yapılmıştı. Yeniden bu miktarı arttırmak suretiyle en az gelişmiş Afrika ülkelerini rahatlatalım teklifinde bulunduk. Lavrov da “Bunu Başkan ile gözden geçirelim” dedi. Ben tekrar Sayın Putin ile bu konuyu telefonda görüşeceğim, bu miktarı artırmak suretiyle en az gelişmiş Afrika ülkelerini rahatlatmakta fayda var.

    Diyalogu önceleyerek ve kazan-kazan ilkesiyle yapılan her görüşmenin ülkemiz ve insanlık için hayırlı sonuçlar doğuracağına inanıyorum.

    İnsan odaklı diplomasimiz, barışa yönelik çabalarımız ve küresel meselelerdeki etkin rolümüz tüm ülkelerce ve uluslararası kuruluşlarca takdir ediliyor. G20’de de bu takdir, sonuç bildirgesine girerek, kayıtlara geçmiş oldu.  Gerek zirve marjındaki geniş katılımlı toplantılarda gerek ikili görüşmelerimizde Türkiye’nin tahıl koridoru anlaşmasının devam etmesi için hangi gayretleri gösterdiğini, hangi kolaylaştırıcı adımları attığını, bu konuyla ilgili gündemimizde hangi planların olduğunu ve taraflara neler önerdiğimizi anlattık. Aynı gayret ve çabayı sürdürmeye devam edeceğiz. Dünyanın yeni bir gıda, enerji ya da başka bir krize sürüklenmemesi, daha fazla insan kanı akmaması için istikrarlaştırıcı güç olarak her masada yer alacağız. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda da konu ana gündem maddelerinden olacak.

    Ülkemizin konuya dair yaptığı çalışmaları detaylıca orada da dile getireceğim. Dünyanın yeni bir krize girmemesi, fakir ülkelerin açlıkla karşı karşıya kalmaması için biz üzerimize düşeni yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Bunun da dünya kamuoyunca, halklarınca bilinmesi gerekiyor. O yüzden yaptığımız çalışmaları her platformda anlatacağız. Milletler, özellikle de Batılı ülkelerin halkları, gıda krizinin önlenmesi için çabalayan yegâne ülkenin Türkiye olduğunu bilmeli. Biz Türkiye olarak çözümler üretmeye ve sonuna kadar bu koridorun yeniden açılması için çaba sarf etmeye devam ederiz.

    Rusya ve Çin liderleri G20 Zirvesi’nde yoktu. Siz de geçen hafta Soçi’deydiniz. Hem Soçi’ye hem Kiev’e gidebilen ender liderlerdensiniz. G20 Sonuç Bildirgesi’nde Birleşmiş Milletler’e bir teşekkür, Türkiye’ye ayrıyeten bir teşekkür var. Bu Türkiye’nin geldiği nokta açısından önemli. Size G20’de tahıl koridoru, barış süreci, küresel çaptaki mevzularda liderlerden, oradaki diğer ülkelerin bakanlarından gelen talepler oldu mu?

    Birçok liderle ikili görüşmeler yaptım. Zirve marjında bir araya geldiğim devlet ve hükümet başkanları, Türkiye’nin çabalarının ne kadar değerli olduğunu dile getirdiler. Görüşme yaptığım liderlerin hepsi de özellikle Karadeniz Tahıl Koridoru’nun işletilmesi hususunda bizden yine ricada bulundular. Tabii tüm liderlerin ortak temennisi, Karadeniz Girişimi’nin devamı yönünde… Bu konudaki çabalarımıza, görüşmelerimde özellikle değiniyorum. Çünkü konunun vahametinin ve Türkiye’nin çabalarının bilinmesi, görünmesi gerekir. Türkiye olarak savaşın ilk anından itibaren barışın sağlanması için yürüttüğümüz yoğun diplomasiden pek çok ülkenin haberi var. Ancak gelinen aşamada Batılı ülkelerin de harekete geçerek, verdikleri sözleri yerine getirmesi gerekiyor. Tabii biz, Sayın Putin’in şimdilik 1 milyon ton tahıl gönderme teklifini gündeme getirdik. Telefon diplomasisini sürdürmek suretiyle bu miktarı artırma noktasında Sayın Putin’den ricada bulunacağız. Tabii bu konuda Batı’nın da kendine düşen görevleri yerine getirmesi lazım. Olay sadece tahıl değil, bir de burada gübre sevkiyatı var. Bu gübre meselesi de hafife alınacak bir konu değil. Dolayısıyla her iki ürünün de hedeflerine ulaştırılması için Sayın Putin ile görüşmelerimizi devam ettireceğiz. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan aynı şekilde yakın markajla konuyu takip edecek ve böylece temennim odur ki bu sıkıntıları aşmış olacağız. Rusya’nın talepleri açık, net ortada. Rusya’nın eksiklik olarak gördüğü bazı hususlar var biliyorsunuz. Bu koridordan gönderecekleri tahılın parasını alabilmek için bir ödeme mekanizmasının kurulmasını ve gemilerinin sigortalarının yapılabilmesi için yaptırımların dışında tutulmasını istiyorlar. Bizler de bu sorunların çözülmesi ve bir netice alabilmek için çabalıyoruz. Talepleri karşılandığında tahıl sevkiyatının da başlayacağını Sayın Putin dile getirdi. Batılı ülkeler, Türkiye’nin çabalarını takdir etmekle birlikte kendileri de çaba harcamalı, verdikleri sözleri yerine getirmeli.

    G20 zirvesi sonrasında ABD programınız var. Son dönemdeki Türkiye-ABD siyasi ilişkilerinin ivmesiyle iş dünyası da olumlu beklentiler dile getirmeye başladı. 2019’da 19 milyar dolar olan ticaret hacmi bu yıl 32 milyar dolara yükseldi ama sizin koyduğunuz 100 milyar dolar ticaret hacmi hedefi var. Yakın dönemde iki ülke ticaretini bu hedef rakama yükseltecek yeni adımlar olabilir mi? ABD seyahatinizde ekonomi ve ticaret anlamında öncelikleriniz neler olacak?

    Bildiğiniz üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısı için gidiyoruz. Hem o toplantıda vereceğimiz mesajlar hem de zirve marjında yapacağımız ikili temaslarla ilgili yoğun bir çalışma içindeyiz. Amerika seyahatinde ülkemizde yatırımları olan birçok markayla bir araya geleceğiz. Bunlarla doğrudan görüşmelerimiz olacak ve bütün bunlarla beraber de her yıl geleneksel hale getirilen Türk-Amerikan İş Konseyi’nin malum bir yemeği olur… Öyle zannediyorum ki bu defa da yine bu yemeği düzenlemek suretiyle bir heyecan, bir coşku, iş adamlarına verecekler kanaatindeyim. Fakat ben hepsinden öte özellikle bu markalarla ikili görüşmeyi çok önemsiyorum. Bunların zaten Türkiye’de çok ciddi yatırımları da var. Onlarla yapacağımız görüşmelerin neticeleri, bizlere çok daha önemli bazı gelişmelerin kaydedildiğini gösterir. Örneğin mesela bir firmanın deniz üzerinde güneş santrali kurma gibi hedefleri vardı. Türkiye’deki ortağıyla beraber bu adımı atma niyetini ortaya koydular. Fakat, bu hamle henüz yapılmış değil. Bunun yanında GES’le ilgili gelişmeler var, güneş enerjisinde atılan bazı adımlar var. Bunları çok çok önemsiyoruz. Rüzgar ve güneş enerjisinde atılacak bu adımların yanında nükleer enerjide de Akkuyu ile attığımız adım var. Sinop’u da Sayın Putin ile konuştuk. Sinop’ta atacağımız adım. Bir de bu seyahatte 3’üncü bir santralin kurulması hususunda Güney Kore Cumhurbaşkanı’yla da bir görüşme yaptık. Ve bütün bu adımlarla birlikte enerjide sıkıntımız kalmayacak. Tüm bunlarla birlikte Türkiye’nin enerji noktasındaki gücünü ne yapacaktır, artıracaktır.

    Enerjide hat olmanın ötesinde Ataşehir’de İstanbul Finans Merkezinin bir kulesini de enerji merkezi haline getirme hedefimiz var. Bir kuleyi enerjiye tahsis edeceğiz. Enerji deyince de bunun içinde tabii elektrik enerjisinden tutunuz, GES, HES, doğal gaz, bunun yanında maden, bütün yeraltı madenlerinin de içinde yer aldığı bir enerji merkezi olacak. Nasıl Londra’nın enerji piyasası varsa, Hamburg enerji piyasası varsa inşallah İstanbul Finans Merkezi de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın sevk ve idare ettiği bir merkez haline dönüşüyor.

    Öte taraftan Washington merkezli bir finans kuruluşu, özel bir şirketin yatırımı olan Ceyhan’daki petrokimya tesisine 550 milyon dolar finansman sağladı. Cezayir Devlet Başkanı Tebbun ile İstanbul’da yaptığımız görüşmede, bu konularla ilgili müşterek adımımızı geliştirmekten bahsetti. 550 milyon dolar finansmanın Ceyhan’daki yatırıma girmesi çok çok önemli.

    Ekonomimizin sağladığımız destekleyici adımlar ve özel sektörün dinamizmi ile ortaya koyduğu gelişim tüm ülkeler gibi Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yatırımcıların da ilgisini çekiyor. 2019’da 20 milyar doların altındaki ticaret hacmimizi 2022 yılında 32 milyar doların üzerine taşıyabildiysek, 100 milyar dolar hedefimize de ulaşacağız demektir. Siyasi ilişkilerimizde yakaladığımızı olumlu hava, önümüzdeki dönemde ticaretimize de pozitif yansıyacaktır, kimsenin şüphesi olmasın. Enerji, otomotiv, demir çelik gibi ihracat kalemlerinin sayısını ve miktarını artırmak temel önceliğimiz olacak. Var olan iş birliği alanlarımızı, sektörleri çeşitlendirmek için iş adamlarımıza da büyük görev düşüyor. Türk iş adamları da ABD’li partnerleriyle ortaklıklarını güncellemeli, yeni hedefler belirlemeli. Türk ve ABD’li yatırımcılar, iş adamları daha cesur davranabilirler. Çünkü ülkelerinin yönetimlerinde ticareti artıracak iradeye sahip, buna göre politikalar yürüten iktidarlar mevcut.

    Türkiye’nin ekonomide 3 yıllık yol haritasını ortaya koyan OVP açıklandı. Yabancı yatırımcının da gözü OVP’deydi. İlk gelen açıklamalar olumlu. Hatta Dünya Bankası Türkiye için ayırdığı yatırım hacmini artırdığını duyurdu. Fitch Türkiye’nin kredi notu görünümünü yükseltti. Açıklamalarda mevcut ekonomi politikalarının sürmesi halinde not artışının gelmesi bekleniyor. Yabancı kurumların yaptığı açıklamaları nasıl değerlendirirsiniz? 

    Biz uyguladığımız politikalarla inanıyorum ki yatırımcı güvenini çok güçlü bir şekilde kazanacağız. Buradaki en büyük avantajımız programın geniş bir şekilde sahiplenilmesi. Üç ayaklı bir program açıkladık. Birinci ayağı tabii ki depreme rağmen, deprem yaralarını sararken mali disiplini koruyacağız. 2-3 yıl açıklarımız yüksek olacak ama daha sonrasında Maastricht Kriterlerini çok rahat bir şekilde sağlayacağız. Zaten borcumuzun milli gelire oranı oldukça düşük. İkinci husus enflasyonla mücadele yani dezenflasyon programı… Buna ilişkin de çok net bir yol haritası var. Ona yönelik de aldığımız para politikası yani miktarsal sıkılaştırma, seçici kredi sıkılaştırması gibi birçok tedbir var. Bunların etkili olması zaman alacak. Para politikasında alınan tedbirlerin etkisi gecikmeli oluyor. Dolayısıyla bütün ülkelerde bu süreç böyle, biraz zaman alacak. Onun için biraz sabırlı olmamız gerekiyor. Gelecek sene bu vakitlerde çok net bir şekilde enflasyonun kalıcı bir şekilde düştüğünü inşallah göreceğiz. Üçüncü husus da tabii ki yapısal reformlar… Yapısal reformlar maliye politikasını ve para politikasını güçlü bir şekilde destekleyecek. İnanıyorum ki Türkiye’nin kredi notu çok ciddi bir şekilde önümüzdeki dönemde yükseltilmek zorunda kalınacak. Çünkü çok net bir şekilde Türkiye’nin göstergeleri zaman içerisinde mevcut kredi notunun çok ötesinde bir kredi notunu hak edecek. Türkiye’ye fon akışı güçlü bir şekilde başlayacak. Enflasyon konusunda biraz zorlu bir sürecimiz olacak, bunu kabulleniyoruz.

    Enflasyonla mücadele ve güçlü ekonomi için kalıcı çözümlerimizi ve kapsamlı yol haritamızı Orta Vadeli Program ile ortaya koyduk. Bu yol haritasında fiyat istikrarı, finansal istikrar, beşeri sermaye, istihdam, yeşil ve dijital çözüm, afet yönetimi, kamu maliyesi, iş ve yatırım ortamı alanlarında reformları hangi takvimde ne şekilde yapacağımız yer alıyor. Öte yandan ülkemiz, istikrarlı yönetimi, demokrasiye olan bağlılığı ve iş kurma, iş yapma imkanlarıyla yabancı yatırımcılar için cazip fırsatlar barındırıyor. Yatırım ve ihracat odaklı büyüme politikamız da uluslararası sermayeyi Türkiye’ye çekecektir. 21 yıldır her alanda ortaya koyduğumuz reform nitelikli adımlar da işimizi ne kadar ciddiye aldığımızın bir göstergesi olmuştur. Tüm bunlar Türkiye’ye olan güvenin boşa çıkmadığını yabancı yatırımcıya göstermiştir. Attığımız ve atacağımız adımlarla Türkiye’ye güvenen, bize inanan tüm yatırımcılar kazanmıştır.

    Türkiye’yi önümüzdeki aylarda ekonomik anlamda nasıl bir dönem bekliyor? Enflasyonla mücadele konusunda atılacak adımlar nelerdir?

    Dezenflasyonla birlikte inşallah biz enflasyonun belini kıracağız, bu konuda da herhangi bir endişemiz yok. Orta Vadeli Program sadece ülkemizde değil dünyada çok çok olumlu bir yankı uyandırdı ve Orta Vadeli Program’ın uyandırdığı bu yankıyla birlikte de piyasalara farklı bir canlılık geldi, geliyor. Bir de yurt dışından Türkiye’ye kredi akışı da inşallah başlıyor. Gerek Suudi Arabistan ile yaptığımız buradaki görüşme, gerek Birleşik Arap Emirlikleri ile yaptığımız görüşmelerle çok çok verimli geçti. İnşallah yaptığımız anlaşmaların karşılığı Türkiye’ye çok ciddi manada hem yatırımları çekecek hem de nakit girişini de inşallah artıracak.

    Türkiye’yi önümüzdeki günlerde aydınlık günler beklemektedir. Bazı sektörlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçtik. Tüm sektörlerde de fiyat artışlarını kontrol altına alacağız. Fahiş fiyat artışlarını durduracak mekanizmanın tavizsiz işlemesiyle enflasyon hızlı bir düşüşe geçecektir. Şu anda bunu sağlıyoruz. 21 yılda Türkiye’yi güçlü bir ekonomik ve finansal yapıya kavuşturduk. Küresel ve bölgesel nedenler, son olarak da yaşadığımız asrın felaketi ekonomide sıkıntıları beraberinde getirse de zamanında aldığımız tedbirler sonuç vermeye başladı. Alınan kararların, tedbirlerin hızlı sonuçlar vermeyeceğini de biliyoruz. Bir geçiş süreci, enflasyonun yavaşlama, durma ve geriye gitme süreci var. Şu an her şey kontrol altında, dengeli bir şekilde yürütülen politikalarla, yapısal reformlarla Türkiye’yi tekrar tek haneli enflasyona kavuşturacağız. Önümüzdeki süreçte enflasyonun dizginlemiş ve fiyat istikrarını sağlamış, yatırım-istihdam-üretim ve istihdama dayalı büyüme politikaları ile kalkınmış bir Türkiye tablosu ortaya çıkacaktır. Bu ülkeyi tek haneli enflasyonla tanıştıran, enflasyonla mücadeleyi en iyi yapan bizim kadrolarımız. Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı yürüttüğümüz çalışmamızla hedeflerimize kısa zamanda ulaşacağız. Çalışmalarımızın olumlu sonuçlarını almaya başladık. Atacağımız yeni adımlarla da kalıcı çözümleri hayata geçireceğimize inanıyorum. Türkiye Yüzyılı vizyonumuz ve ona ulaşmak için atacağımız nice adımlar Türkiye’nin ekonomik alanda da yıldızını parlatacak. Vatandaşımızı hak ettiği kalıcı ve sürdürülebilir refah artışına ulaştıracaktır.

    Türkiye’nin enerjide merkez ülke olma hedefinin yani sıra, küresel enerji krizinde de kritik bir rolü var. Bu bağlamda yakın bir zamanda somut adım bekler miyiz? Zirve kapsamındaki temaslarda yaklaşım nasıldı?

    Ataşehir’deki finans merkezimiz malum açılışını bizzat kendim yaptım ve bazı finans sektörüne ait kuruluşlar buraya yerleşti. Kamu bankaları buraya yerleşti. Açılışta da gördüm gerçekten çok çok güzel bir finans merkezine sahip olduk. Şimdi bu atılacak adımla bir enerji merkezinin Ataşehir’de kurulmasını sağlayacağız. Orada sadece doğal gaz olmayacak. Orada petrol, madenler, yenilenebilir enerji, cevherlerden mücevherlere varan birçok adım atılacak. Altın borsası dediğimiz zaman sadece bildiğimiz yerde değil, icabında orada da ciddi bir sirkülasyon meydana gelecek ve bütün bunlarla beraber Trakya’da ise bir doğal gaz merkezi olacak. Soçi ziyaretinde de bunu Sayın Putin ile görüştük. Malum bizim şu anda Trakya’dan gelen doğal gaz yaklaşık yüzde 40-50, Türkiye’nin ihtiyacını karşılayacak ama şu anda Avrupa bizden doğal gaz bekliyor. Örneğin bir Macaristan bizden doğal gaz bekliyor ve bizim de onlara verdiğimiz sözler var. “Biz, sizin doğal gaz talebinizi buradan karşılayacağız” dedik ve Trakya merkezli olan dağıtımdan Avrupa’ya da oradan doğal gaz temin edeceğiz. Ataşehir enerjinin birçok çeşidinin adeta pazarlandığı, dağıtımının yapıldığı yer olacak.

    Zirve marjında ve uluslararası tüm platformlarda muhataplarımızla yaptığımız görüşmelerimizde enerji konusunu öncelikli ve ayrı bir başlık altında ele alıyoruz. Enerji konusunda her zaman yeni ve farklı çalışmalarımız olmuştur, olacaktır. Görüştüğümüz liderlerle enerji konusundaki ilişkilerimizi, atılacak yeni adımları konuştuk. Rus gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması için çalışmalarımız devam ediyor. Başka ülkelerin de kaynaklarının Avrupa pazarına ulaşması Türkiye’nin küresel enerji merkezi olması ile mümkün. Özellikle önümüzdeki süreçte Türkiye’de kurulacak fiziki doğalgaz üssü gibi atacağımız somut adımlarla küresel doğalgaz fiyatı Türkiye’de belirlenecek. Bunun için çalışmalarımız devam ediyor.  Çalışmalar olgunlaştıkça, nihayete erdirme aşamasına gelindiğinde, yeni müjdelerimizi de kamuoyu ile paylaşırız. Fiyatlandırma olayı onlarla birlikte atacağımız bir adım, alacağımız bir karar. Bunları Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız, Bakanımız muhataplarıyla bu görüşerek neticelendirecek. Bu görüşmelerin neticesinde müşterek alacağımız kararlarla da yola devam edeceğiz. Bakın bu ara mesela petrolde Suudi Arabistan ve Rusya fiyatlarla şöyle bir oynadı. Fiyatlarla oynamanın neticesinde dünya ne yaptı? Tek başına ‘Ben verdim kararı oldu’yla olmaz. Beraber olacak.

    Hindistan Başbakanı’nın gündeme getirdiği Hindistan – Orta Doğu – Avrupa Tren Hattı, Çin’in kuşak-yol projesine karşı ABD destekli bir plan olarak değerlendirilebilir mi? Joe Biden da hemen destek verdi. Çin’i engellemeye yönelik yeni bir hamle midir? 

    Biz jeostratejik konumumuz itibari ile dünyadaki bütün koridorlarla ilgili gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Kuşak ve yol girişimi konusunda Çin mesafe aldı, devam ediyor. Biliyorsunuz bizim de Çin’in attığı bu adıma yönelik aldığımız mesafe var. Yani Marmaray’a varıncaya kadar hepsi o projenin, planın içinde.

    Biz diplomasiyi kazan-kazan ilkesi çerçevesinde yürütüyoruz ve bu alternatif güzergahlardan ne ölçüde yararlanabiliriz ne kazanabiliriz bunun çalışmasını yapıyoruz. Ülkeler ticari yol ve güzergahlarla, etki alanlarını da geliştirme gayretindeler. Bunun da farkındayız. Ancak bizler “yol medeniyettir” diyen bir şiarla konuya bakıyor ve tüm bu projelerin medeniyetin gelişmesine, insanların refahına, barışına hizmet etmesi temennisinde bulunuyoruz.

    Biz şunu diyoruz, Türkiyesiz bir koridor olmaz. Türkiye, önemli bir üretim ve ticaret üssü. Doğudan batıya trafik için en uygun hat Türkiye üzerinden geçmek durumunda.

    Bu süreçte bizim çok önemsediğimiz bir adım ise Körfez’in bizimle beraber attığı adım. Irak, Katar, Abu Dabi üzerinden, Türkiye üzerinden Avrupa’ya giden bir yoldan bir koridordan bahsediyoruz. Bu konuda özellikle Muhammed Bin Zayed dün çok daha kararlı bir telkinde bulundu, ‘Bu işi uzatmayalım, 60 günde görüşmeleri arkadaşlarımız bitirsinler ve hemen temelleri atalım, yola koyulalım’ dedi. Yani bu işin heyecanını bu denli duyuyorlar ve biz de gerek Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan’a, gerek Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız Abdulkadir Uraloğlu’na gerekli talimatları verdim. Onlar muhataplarıyla görüşerek inşallah bu adımı atacaklar. Bu rakam öyle ufak rakam değil. Ama Birleşik Arap Emirlikleri bu işe çok hazır. Katar çok hazır. Bizler de buna çok çok hazırız. Bu adımı inşallah bu şekilde atmış olacağız.

    Ekrem İmamoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu partinin başında devam ederse İstanbul’un kaybedilebileceğini söylemişti. Ancak şimdi aday oldu. Akşener de İstanbul ve Ankara dahil 81 ilde aday gösterecekleri ve kaybetmeyi göze aldıkları yönünde bir açıklama yaptı. “Muhalefet şu anda kazanmayı değil kaybetmeyi konuşuyor.” değerlendirmeleri var. Bu açıklamalarla ilgili neler söylersiniz?

    Onlar zaten kendi aralarında değerlendirmelerini yapıyor. Ne diyor Genel Başkan? Diyor ki ‘Altılı masa değil gerekirse on altılı masa.’ Yani biraz daha konuşsa on altılı masa yüz altmış altılı masa da olacaktı. Ama masa devrildi. Kötü devrildi. O masanın içerisinde bu belediye başkanları da vardı. Hepsi Cumhurbaşkanı yardımcısı da oldular. Gelinen nokta ortada… Bizim böyle bir derdimiz yok. Biz bu belediye başkanlığını İstanbul’da da yaptık, Ankara’da da yaptık. Bizim belediye başkanlığımızın kalitesi, seviyesi nedir? Bunu İstanbullu gayet iyi bilir, Ankaralı gayet iyi bilir. Öbür tarafta şöyle bir İzmir’e bakın. İzmir’in belediyeciliği ne durumda görüyorsunuz. Şu anda İzmir bir felaketi yaşıyor. Türkiye’de maalesef şu anda oralarda yaşayan vatandaşlarım ‘illallah’ diyor. Adana’ya bakın, Mersin’e bakın aynı. Antalya’da işte Menderes Bey’den sonra bir dönem yaşandı. Maalesef berbat. Buralarda yapılan hizmetin ne olduğunu yaşayanlar biliyor. Lafla, konuşmakla bu iş olmuyor. Mühür vurmakla bu iş olmuyor. Neyin mührü? Hangi sel afetinde giydin çizmeleri geldin sel afetiyle mücadele ettin? Bunların böyle bir derdi yok. Onun için burada en büyük karar merci İstanbulludur, Ankaralıdır ve onlar da Adana olsun, Antalya olsun, Mersin olsun, bütün buralarda inanıyorum ben, en güzel kararı en bağlayıcı kararı benim milletim verecek. Bunlarla daha fazla gidilmez. Biz 21 yıldır iktidar olarak, kendi rekorlarımızı yenilemek için kendimizle yarışıyoruz. AK Parti’nin, kendisiyle yarışan, hizmette yarışan bir partidir. Muhalefet ise rant için, koltuk için yarışan partilerden oluşuyor. CHP’nin evlere şenlik genel başkanının durumu da farklı değil. O da koltuk hayalleri ile döndü dolaştı en son mevcut koltuğunu koruyabilmek için masaları tokatlamaya kadar işi getirdi. Genel seçimler öncesi kurdukları 9’lu masada çevirdikleri dümenler yeni yeni ortaya saçılıyor. Tüm milletimiz, masada dönen pazarlıkları, masa altından kimlerin birbirini tekmelediğini gördü, daha da görecektir. Bunlar sabah başka akşam başka konuşurlar. Bunlar İzmir’de başka, Ankara’da başka, Diyarbakır’da başka, Erzurum’da başka konuşurlar. İşte bu yüzden bunların ne dediğinden çok ne yapacaklarını bekleyip görmek lazım. Artık milletim bunların gerçek yüzünü gördü. Türkiye gibi büyük ve güçlü bir ülke böyle kifayetsizlerin elindeki bir muhalefeti hak etmiyor. Tek dertleri rant ve koltuk olan bir muhalefetin ülkemize ve vatandaşlarımıza bir hayrı olmaz. Girdikleri tüm seçimi kaybetmelerine rağmen, “başarılıyız” açıklamaları bile yaptıkları işi ciddiye almadıklarını, seçmenleriyle dalga geçtiklerini gösteriyor. Başarılıyız açıklamasını yapanlar, bardağın dolu tarafına falan bakmıyor. Bunlar bardaklarının boş olduğunu anlamayacak kadar saflar. Yerel seçimlerde de CHP’nin eline düşen şehirlerimizi de milletin tertemiz oyları ile kurtaracak ve Cumhur ittifakına verecek inancındayız. Bunun için rehavete kapılmadan çok çalışacak ve milletin gönlünü de seçimi de kazanacağız.

    CHP’li vekil Sezgin Tanrıkulu daha önce İHA ve SİHA’ları hedef almış hatta Selçuk Bayraktar’ı yargılamakla tehdit etmişti. Tanrıkulu son olarak katıldığı bir televizyon programında Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef alan skandal açıklamalar yaptı. TSK’nın 15 köylüyü helikopterden attığı, köyleri yaktığı ve bombaladığı iftirasını attı. Bu konu hakkında soruşturma da başlatıldı. Bir siyasetçinin, özellikle Türkiye’nin ana muhalefet partisine mensup bir milletvekilinin bu tarz açıklamalar yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

    Her şeyden önce bu zat bir vatansever, bir milliyetperver kişi değil. Bu zat, her şeyden önce PKK terör örgütüyle YPG’yle, HDP’yle bunlarla el ele kol kola dolaşanlar bunlar. Bunlar tabii genel başkanlarıyla beraber de aynı şeyleri yapmadılar mı? Terör örgütlerinin temsilcileriyle bunlar Ankara’dan İstanbul’a yürümediler mi? Ama bu ismini verdiğiniz zat, teröristlerin cenaze merasimlerinden tutun dağdakilerle beraber yürümeye varıncaya kadar bunların hepsini yapmış olan kişiler. İnanıyorum ki bu seçimde benim vatandaşım artık bunlara yerel bazda yürü demeyecek. Bunların ipini kesecek diye inanıyorum. Böyle düşünüyorum. Milletle milletin değerleriyle uzaktan yakından bağı olmayanların alçak iftiralarından başka bir şey değil bu. Sürekli çamur at izi kalsın türü açıklamalarla düşmanına bile zulmetmeyen Türk Silahlı Kuvvetleri’ne iftiralar atmaktan bıkmadılar. Mehmetçiğin ve milletin düşmanı bir ismin Türkiye’nin ikinci büyük partisinin mensubu olması da ayrıca düşündürücüdür. Seçimde Kandil’den CHP’ye ve onun adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na selamlar ve destekler gönderilirken bu şahıs CHP kimliğiyle terör örgütünün kurulduğu köyden örgüte selam veriyordu. Bu millet CHP ile terör örgütünün o dayanışmasını unutmadı, sandıkta da yanıtını verdi. Bu şahıs, dünyanın en şerefli, en mert ordusuna dil uzatmanın cezasını hukuk önünde alacaktır. Düşmanlarının bile mertliğinden övgüyle söz ettiği Türk Silahlı Kuvvetlerimize yapılan bu namertçe hakaret, iftiralar cezasız kalmayacaktır.

    Yeni bir anayasa için yeniden çağrıda bulunuyorsunuz. İki yıl önce yaptığınız çağrıya muhalefetten olumlu bir dönüş olmamıştı. Şimdi yeni konjonktürde muhalefetin buna olumlu bir cevap vermesini bekliyor musunuz? Bu konuda nasıl bir yöntem, nasıl bir yol haritası öneriyorsunuz? Örneğin, 2011 ve 2015’te olduğu gibi Meclis’te temsil edilen partilerin katılımıyla bir komisyon yeniden tesis edilebilir mi?

    2011’de, 2015’te olduğu gibi Parlamentodaki partilere şüphesiz tekliflerimizi götüreceğiz. Ama hepsinden önce Cumhur İttifakı olarak biz ön hazırlıklarımızı yapacağız ve bu ön hazırlıklarımızı yaptıktan sonra da Parlamentoda grubu olanlarla bu konuyu olgunlaştırmanın gayreti içerisinde olacağız. Zira anayasa olmazsa olmazımız. Yani bir kenara bunu atmamız mümkün değil. Şu an itibarıyla parlamentodaki grubumuz diğer gruplarla görüşmelerini yapıp eğer birlikte bir adım atabilirsek, müşterek olarak böyle bir sivil anayasayı yapabilirsek adımımız bu olacak. Eksikler nelerdir? Neler değildir? Bunları gözden geçirip kuracağımız komisyonlarla da bu çalışmaları inşallah sürdüreceğiz. Darbelere bakışımız ve darbe anayasalarına karşı tutumumuz siyasi hayatımızın özeti gibidir. Ülkemizi sivil anayasaya kavuşturmak arzumuz da hayalin ötesinde, siyasetimizin aksiyonu oldu. Türkiye’nin 21 yılda yargı teşkilatının fiziki yapısını güçlendirdik, beşerî varlığını sürekli tahkim ettik. Tüm bu yapılanları sivil bir anayasayla da taçlandırmak, Türkiye Yüzyılını sivil bir anayasa ile inşa etmek istiyoruz. Türkiye artık darbe döneminin mahsülü bir anayasa ile yönetilmeyi hak etmiyor. Türkiye’ye yeni, sivil, özgürlükçü bir anayasa yapmak yakışır. Millet Türkiye Büyük Millet Meclisi aritmetiğini şekillendirirken partilere “uzlaşın ve artık yeni anayasa yapın” mesajını da vermiştir. Meclis zemininde mümkün olan en geniş uzlaşı ile sivil toplumun tüm kesimlerin fikirleri de alınarak yeni bir anayasa yapmak mümkündür. Arzumuz sivil anayasayı en geniş katılımla, mutabakatla hazırlamak. Yasama yılının açılmasıyla birlikte de Cumhur İttifakı olarak bu konu üzerine yoğunlaşacağız.

    Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile görüştünüz. 2022’de Katar’da bir görüşmeniz olmuştu ama şimdi resmi bir görüşme oldu. Nasıl geçti görüşme? Bu görüşmede karşılıklı ziyaretleriniz gündeme geldi mi?

    Görüşmemiz gayet olumlu geçti. Davet konusu da gündeme geldi. Öncelikle dışişleri bakanlarımızı, istihbarat başkanlarımızı görevlendirdik. Onlar birbirleriyle karşılıklı olarak görüşmelerini yapacaklar. Onlar tabii önce bizi bekliyorlar ama ben dedim ki ‘Biz sizi bekliyoruz’. Tarih verilmedi. Tarihi bakan arkadaşlarımız ve istihbarat başkanımız görüşecekler. Ona göre de adımlarımızı atacağız. Görüşmemizde kendilerine de görevlendirdikleri büyükelçinin sunacağı güven mektubunu yakında kabul edeceğimi söyledim. Türkiye ve Mısır ilişkilerini hak ettiği seviyeye birlikte en kısa zamanda ulaştıracağız. Her iki ülke ekonomi ve ticari alanda büyük potansiyele sahip. Karşılıklı ticaret hacmimizi iki katına çıkartmak için çalışma yapacağız. Biliyorsunuz Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi oluşturmuştuk. Bunu yeniden canlandırmak için çalışacağız. İlişkilerimizin eskisinden daha iyi hale gelmesi Suriye meselesi başta olmak üzere birçok bölgesel sorun alanında olumlu neticeler almamızı sağlayabilir.

    G20 Sonuç Bildirgesinde Afrika Birliğinin G20’ye dahil edilmesi yer aldı. Türkiye’nin Mısır ile ilişkilerin normalleşmesi konusunda mesafe alındı. Türkiye’nin Hindistan ve bölge ülkelerine yönelik bir açılımı söz konusu olabilir mi? Acaba dünyada bir yön değişikliği mi olacak? Türkiye nasıl davranacak?

    G20’nin içerisinde sadece doğu ülkeleri yok, batılı pek çok ülke de var. G20, adeta doğuyla batının bir sentezi. Ancak bu son gelişmelerde Batı ile maalesef Rusya-Ukrayna olayında bir çatışma var diyebilirim. Nedir bu çatışma? İşte Sayın Putin’in ‘Batı bana verdiği sözleri tutmadı, onun için tahıl koridorunu sekteye uğrattım’ diyor. Nedir o? Elli yıl Batı bize verdiği sözü tuttu mu? Avrupa Birliği olayında elli yıldır bizi oyalıyor. Bugün yine Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel ile görüştük, söyledik. Bu terazi, bu kadar sıkleti çekmez.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yoğun diplomasi trafiği

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yoğun diplomasi trafiği

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 18’nci G20 Liderler Zirvesi kapsamında bulunduğu Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de, AB Konseyi Başkanı Charles Michel ile görüştü.

    PRENS SELMAN İLE GÖRÜŞTÜ

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, Taha Akgül ile görüştü

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Taha Akgül ile görüştü

    Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Osman Aşkın Bak, 16-24 Eylül tarihlerinde Sırbistan’da düzenlenecek olan Dünya Güreş Şampiyonası’na hazırlanan Serbest Güreş Milli Takımı’nı, kamp yaptıkları Ankara’daki Elmadağ Kamp Eğitim Merkezi’nde ziyaret etti. Bakan Dr. Osman Aşkın Bak’ı, Türkiye Güreş Federasyonu Başkanı Şeref Eroğlu, federasyon yöneticileri, milli güreşçiler ve antrenörler karşıladı. Ziyarette Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Hamza Yerlikaya da yer aldı.

    Milli güreşçiler ve antrenörlerle sohbet eden Bakan Bak, 16-24 Eylül tarihleri arasında yapılacak Dünya Güreş Şampiyonası hazırlık çalışmaları hakkında bilgi aldı. Bakan Bak, daha sonra tribüne çıkarak antrenmanı izlediği sırada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından telefonla arandı. Bakan Bak’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Güreş Milli Takımı’nın kampında olduğunu ve hazırlık çalışmalarını takip ettiğini söylemesi üzerine Erdoğan, Serbest Güreş Milli Takım Kaptanı Taha Akgül ile görüştü.
    Hazırlık çalışmaları hakkında bilgi alan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, altın madalya beklediği Taha Akgül’e, “Bir aksilik olmasın” demesi üzerine milli güreşçi, “İnşallah Sayın Cumhurbaşkanım, iyi hazırlandım” cevabını verdi.

    Erdoğan, milli güreşçiden bu şampiyonada aynı zamanda Paris 2024 Olimpiyat Oyunları için kota almasını temenni etti. Taha Akgül, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a geçmişteki başarıları bu sene de tekrarlama sözü verdi. Taha Akgül, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan finale kalması durumunda müsabakayı ekrandan izlemesini talep etti. Bunun üzerine Bakan Bak’ın, “Finale kalırsak değil, kalacaksın inşallah” demesi gülümsetti.
    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tüm kafileye selamlarını ileterek, başarılar diledi.

  • “OVP en üst düzeyde katkı sağlayacak”

    “OVP en üst düzeyde katkı sağlayacak”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Orta Vadeli Program toplantısında konuştu.

    Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

    “Seçimlerin demokratik bir olgunluk içinde tamamladık. Halkımız güven ve istikrar dedi. Seçimlerin üzerinden bir hafta geçmeden kabinemizi açıkladık. Ekonomideki kurmay kadromuzu kurduk. 28 Mayıs’ın üzerinden geçen 102 güne rağmen birileri kavgadan kurtulamıyor. Ama biz işimizi yapıyor ve çözüm üretmeye devam ediyor.

    Muhalefetin de millet adına denetim görevini yerine getirmesini temenni ediyoruz. Siyaseti de ikbal vasıtası olarak değil millete hizmet aracı olarak görüyoruz. Hiç kimseye ve hiçbir fikre ön yargıyla yaklaşmıyoruz. Kimden geldiğine bakmadan ülkemizin faydasına olacak her türlü öneriyi hayırhahlıkla değerlendirmeye hazırız. Muhalefetin de geçmiş hatalarından ders alarak OVP gibi ülke hayrına olan işlerde bize destek vermesini bekliyoruz.

    “13 YILDIR ARALIKSIZ BÜYÜYORUZ”

    Ekonomi ile ilgili planlarımızda depremi asla gözardı etmiyoruz. Ekonomimize maliyeti 104 milyar doları bulan deprem fekaleti yükümüzü ağırlaştırmakta ve mücadelemizi zorlaştırmakta. Türkiye küresel sorunlara ilaveten küresel sıkıntılarla da mücadele etmektedir. 2023’ün ilk yarısında yüzde 3,9 büyüme kaydederek performansımızı kesintisiz 12 çeyreğe çıkardık. Yıllık bazda 13 yıldır aralıksız büyüyoruz.

    İSTİHDAMDA ARTIŞ

    Turizimde iyi bir sezon geçiriyoruz. İstihdamda da iyi bir noktadayız. Net 220 bin istihdam artışı sağladık. Dünyada olduğu gibi enflasyon bizim de sorunumuzdur. Enerjide sübvansiyon ve kira artışına tavan uygulaması gibi önlemler aldık. Fiyat köpüğünün indiğine şahit oluyoruz. Merkez Bankası rezervlerimiz 117,3 milyar dolar seviyesinde, güçlü seyrini sürdürüyor.

    “OVP EN ÜST DÜZEYDE KATKI SAĞLAYACAK”

    Hedeflerimize ulaşma noktasında en küçük şüphemiz yoktur. Program 2024-2026 döneminde Türk ekonomisi için kapsamlı bir yol haritası teşkil edecektir. İş dünyamızın ve toplumumuzun destekleriyle OVP’nin ülkemiz ekonomisine en üst düzeyde katkı sağlamasını bekliyorum.

    “DESTEĞİMİZ TAM”

    Hükümet olarak, Orta Vadeli Program’a desteğimizin tam olduğunu özellikle ifade etmek istiyorum. Programımızda hiçbir sorunu görmezden gelmedik. 7 temel adımda öncelikli reform adımlarını belirledik. Program döneminde ekonomik büyümeden kesinlikle taviz vermeyeceğiz. Katma değerli yatırımların önünü açacağız, sağlıklı bir büyüme sağlayacağız. Sıkı para politikasının da desteğiyle enflasyonu tek haneye düşüreceğiz. Cari işlemler dengesini iyileştireceğiz.

    DEPREM BÖLGESİNE EK BÜTÇE

    Ek bütçe ile bölgeye 762 milyar lirayı ayırmıştık. 2024 yılında deprem bölgesi için 1 trilyon liralık kaynak ayıracağız. Deprem tahribatını ortadan kaldırıp dengeli ekonomik büyümeyle istihdamı artırmak, enflasyonu tek haneye düşürüp gelir dağılımını iyileştirmek önceliğimiz.

    ORTALAMA BÜYÜME HEDEFİ YÜZDE 4,5

    Üç yıllık dönemde, ekonomik büyümede dengelenmeyi, yüksek katma değerli özel sektör yatırımlarının öncülüğünde ortalama yüzde 4,5 büyümeyi hedefliyoruz. (OVP) Döneminin tamamında yaklaşık 3 trilyon lira kaynak, deprem bölgesi için kullanılmış olacaktır.

    KİŞİ BAŞI MİLLİ GELİR 15 BİN DOLARA YAKLAŞACAK

    Dönemin sonunda 1,3 trilyon doları aşan büyüklük ve 14 bin 855 dolara çıkan fert başına milli gelirle yüksek gelir grubu ülkeler arasına girmeyi öngörüyoruz.

    İstihdamın yıllık ortalama 909 bin, toplamda 2,7 milyon kişi artmasını, işsizlik oranının tek haneli rakamlarda gerçekleşmesini hedefliyoruz.

    ENFLASYON MESAJI

    Daha önceden olduğu gibi tek haneli enflasyon rakamına ulaşacağız. İş ve yatırım ortamımızı iyileştireceğiz. Orta vadede tek haneli enflasyon hedefi ile uyumlu bir politika izlerken özellikle dar gelirli vatandaşlarımızın alım gücünü iyileştireceğiz.

    İhracatı 300 milyar doların, turizm gelirlerini 70 milyar doların üzerine çıkartarak, mal ve hizmet ihracatı gelirlerimizi tarihi seviyelere ulaştıracağız.

    Orta Vadeli Programda uygulayacağımız politika sepetiyle, enflasyon sorununu ülkemizin gündeminden kaldıracağız. Para, maliye ve gelirler politikalarında eş güdümle hareket edilecek.

    Konut stokundaki kayıpların telafisine yönelik yeni sosyal konut projeleri geliştirerek dar gelirli vatandaşların konuta erişim imkanını artıracağız.

    KUR KORUMALI MEVDUAT’DAN TL’YE DÖNÜŞÜM

    Kur Korumalı Mevduat sistemimiz görevini yerine getirmiş, kur istikrarını sağlamada önemli katkı sağlamıştır. Kur Korumalı Mevduatlarımızın kur istikrarının pekiştiği bir zeminde, Türk Lirası mevduatlara dönüşmesinin yolunu açacağız.

    KAMUDA TASARRUF

    Kamu harcamalarında periyodik gözden geçirmelerle verimsiz harcama programlarını tasfiye ederek, kaynakların öncelikli alanlara tahsisini sağlayacağız.

    Kamu yatırım projelerini gözden geçirerek, ekonomiye hızla kazandırılabilecek projelere öncelik vereceğiz.

    Avrupa Birliği ile ticaretimize yeni bir boyut kazandırmak üzere Gümrük Birliği’nin güncellenmesine yönelik çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız.

    Bürokratik ve hukuki öngörülebilirliği güçlendirerek, doğrudan yatırımları ülkemize çekmeyi hedefliyoruz.

    Başarılı sonuçlar aldığımız sıfır atık uygulamalarını yaygınlaştıracağız. Orman varlığının artırılması ve korunmasına devam edeceğiz. Burada detayını veremediğimiz birçok başlıkla kalkınma sürecini daha üst aşamaya taşıyacağız.

    Programı bugün sizlerle paylaşıyoruz, yarın ilgili bakanlarımız yerli ve yabancı basın mensuplarıyla bir araya gelerek sorulara cevap verecek. Meclisimizin de onayını aldıktan sonra 2024’te uygulamayı hedeflediğimiz uygulamaları başlatmış olacağız. Ekim ayında Meclis’e sunacağımız 2053 perspektifi ile hazırladığımız 5 yıllık Kalkınma Planı ve Program dönemini de içeren bir atılım sürecini başlatacağız. OVP’nin şimdiden ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.”

  • “Doğalgazla ilgili bir merkez kurma planımız var”

    “Doğalgazla ilgili bir merkez kurma planımız var”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilerle söyleşi gerçekleştirdi. Rusya Devlet Başkanı Putin’in davetine icabetle Soçi’ye yaptığı ziyareti tamamladıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptıkları görüşmelerde Rusya ile ikili ilişkileri, bölgesel ve küresel gelişmeleri etraflıca ele aldıklarını, önümüzdeki döneme dair görüş alışverişinde bulunduklarını aktardı. Şu an Rusya ile 69 milyar dolar olan ticaret hacmindeki büyümeyi sürdürmek istediklerinin altını çizen Erdoğan, ticaret hacminde hedefin 100 milyar dolara ulaşmak olduğunu bildirdi. Görüşmelerde ekonomik ilişkileri de bu doğrultuda tüm yönleriyle gerek heyetler arası görüşmede, gerekse ikili yaptıkları yemekli görüşmede ele aldıkları bilgisini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Karşılıklı saygı temelinde tesis ettiğimiz kurumlar arası diyaloğun faydasını hem ikili ilişkilerimizde hem de bölgesel ve küresel düzeyde gördük. Bunun en güzel örneği bildiğiniz üzere küresel gıda kriziyle mücadeleye önemli katkı sağlayan Karadeniz Girişimi’dir. Girişimin yeniden canlandırılması tüm dünya bakımından öncelikli bir konudur. Bu konuda Birleşmiş Milletler ile yakın temas içindeyiz. Zaten bildiğiniz gibi bu ay içerisinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulumuz var. Orada Guterres ile yine görüşmelerimiz olacak, bu konuları da ele alacağız. Genel Sekreter Sayın Guterres’in çabalarını takdir ettiğimiz ve desteklediğimizi de tekrar ifade etmek isterim” dedi.

    Birleşmiş Milletler’in gerçekleştirilen katkılar neticesinde girişimin yeniden canlandırılmasının önünü açacak yeni bir paket hazırladığını ifade eden Erdoğan, “Bu yeni öneriler paketinin teknik boyutunu Dışişleri Bakanım Moskova ziyareti sırasında Rus mevkidaşı Lavrov ile görüştü. Ben de konuyu bugün Sayın Putin ile ayrıntılı şekilde değerlendirdim. İnşallah kısa sürede beklentileri karşılayacak güzel bir neticeye varacağımızı da inanıyorum” açıklamasını yaptı.
    Türkiye’nin Ukrayna’da devam eden savaşla ilgili tutumunun belli olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”İlk günden beri hep barışı, diyaloğu ve diplomasiyi savunduk. Daha fazla kan dökülmesinin önüne geçmek için yoğun çaba harcadık. Sorunu büyütmek, ateşe körükle gitmek yerine her iki tarafın da ortak bir zeminde buluşmasını sağlamaya çalıştık. 1,5 yıldır süren savaş maalesef hala devam ediyor. Ufukta barışa dair umut verici bir manzara da bulunmuyor. Türkiye olarak dün olduğu gibi bugün de savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz, taraftar istediğinde üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu tekrar ifade ettik. Keza esir takası, Zaporijya Nükleer Santrali gibi konularda olduğu gibi kolaylaştırıcılık rolümüzü de devam ettireceğiz. Temennimiz bir an önce iki komşumuza ve bölgemize zarar veren bu savaşın uluslararası hukuk temelinde adil ve kalıcı bir barışla sonlanmasıdır” diye konuştu.
    Soçi’deki görüşmelerinde Suriye, Güney Kafkasya, Libya ile Afrika’daki son gelişmeler üzerinde de fikir teatisinde bulunduklarını ifade eden Erdoğan, temaslarının Türkiye ve Rusya başta olmak üzere bölgeler için hayırlara vesile olması dileğinde bulundu.

    Arap aşiretlerle PKK’lı, YPG’li teröristlerin bir süredir devam çatışmaları ile ilgili değerlendirmede bulunan Erdoğan, görüşmelerde Putin’in konuya değinmediğini belirterek, “Doğrusu konuyu Sayın Putin açmadı. Ben şöyle kısa bir özet açtım ve Suriye’deki bu gelişmelerde PKK’ya, YPG’ye karşı artık Arap aşiretlerin bir bütün haline geldiğini, hatta şu anda katılımın artmasıyla Arap aşiretlerin güçlendiğini görüyoruz. Sayın Putin de bölgenin sahipleri olarak Arap aşiretlerinin bir araya gelerek, terör örgütüne karşı mücadele vermesinin önemli olduğunu söyledi. Şu anda yaşanan Arap aşiretlerinin birlik, beraberlik içerisinde kendi topraklarına sahip çıkma hamlesidir, adımıdır. Bu bakımdan yaşananları önemli buluyorum. Arap aşiretler oraların gerçek sahipleridir. Oraların gerçek sahipleri bu terör örgütleri değildir. Ne PKK, ne YPG buraların sahibi değil, bunlar sadece terörist. Aşiretlerin bir araya gelmek suretiyle PKK’ya, YPG’ye karşı koydukları tavır, haysiyetli bir onur mücadelesidir. Hem millidir hem yerlidir. Terör örgütünün bölge halkı için ne kadar büyük bir tehlike olduğu bir kez daha görülmüştür. Bir terör örgütünü başka bir terör örgütüyle yok etmenin de mümkün olmadığı umarım görülmüştür. Terör örgütü PKK/YPG’nin terör faaliyetleriyle bölge halklarına yaşam hakkı tanımadığını, bu örgütlere destek veren ülkelerin görmesi gerekir. ABD ve Rusya’ya PKK/YPG’nin terör faaliyetleri ve ülkemizi tehdit eden faaliyetlerine yönelik bilgilendirmeleri sürekli yapıyoruz. Deyrizor’daki petrolün kontrolü için bu terör örgütünün yapmayacağı katliam, terörist faaliyet yoktur. Bu konuda muhatap ülkelere gerekli uyarılarımızı yaptık, yapıyoruz. ABD’nin bu terör örgütüne yaptığı mühimmat ve silah yardımının bölgenin huzuruna hizmet etmediği görüldü. Terör örgütüne verilen her silah, bölgede akan kanın sürmesine, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün bozulmasına hizmet etmektedir” dedi.

    Suriye ile normalleşme adımlarındaki son durumla ilgili bilgiler paylaşan Erdoğan, ”Öncelikle şunu ifade edeyim; Esed bizim normalleşme ile ilgili Türkiye-Rusya-İran-Suriye formatında atılan adımları maalesef uzaktan, tribünden seyrediyor. Yani işin içerisinde bir türlü yer almıyor. Biz ise Suriye’nin bu işin içerinde yer alacağını ümit ederek bu çalışmalara kapımızı açtık, ‘Biz buna varız’ dedik. Ancak hala Suriye tarafında olumlu bir tavır yok. Temenni ederiz ki sürecin devamında onlar da masada yerini alır” açıklamasını yaptı.

    Suriye ile normalleşme adımları

    Terörle mücadele, siyasi süreç, sığınmacıların güvenli, gönüllü ve onurlu dönüşlerinin kapsamlı şekilde dörtlü dışişleri bakanları toplantısında ele alındığını söyleyen Erdoğan, bu başlıklarda ilerleme kaydedilirse Suriye rejimiyle de ilişkilerin normalleşmesinin mümkün olduğunu dile getirdi. Suriye rejimi ile yürütülen dörtlü sürecin başından itibaren önkoşulsuz olması gerektiğini söylediklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz bu sürecin aşamalı bir şekilde, belirttiğim üzere önkoşulsuz olarak ileriye taşınması gerektiğini düşündük. Bunun gerçekleşmesi için de Suriye rejiminin sahadaki gerçeklere uygun bir şekilde hareket etmesi, sürece zarar verebilecek yaklaşımlardan kaçınması çok önemli. Malumunuz, bizim bu süreçten temel beklentimiz terörle mücadelede somut adımlar atılması. Bunun yanı sıra, gönüllü ve güvenli geri dönüşler için gerekli koşulların oluşturulması ve BM himayesindeki siyasi sürecin canlandırılmasıdır. Bahsettiğim bu alanlarda gelişme sağlanması sürecin ileriye taşınmasına yardımcı olacaktır. Ancak, evvelce de belirttiğim üzere sınırlarımızı ve vatandaşlarımızı tehdit eden terör unsurları bertaraf edilmeden, nüfus hareketliliği riskleri ortadan kaldırılmadan, bizim güvenliğimizi ön planda tutan yaklaşımımızın değişmesi söz konusu değildir. Türkiye, komşularının toprak bütünlüğünden yanadır. Suriye’deki iç savaşın başından beri de bu ülkenin toprak bütünlüğüne en büyük tehdidin bu ülkede konuşlu terör örgütleri olduğunu söylüyoruz. Ülkemizi tehdit eden terör örgütleriyle mücadelemiz de son terörist etkisiz hale gelinceye kadar sürecektir. Suriye’nin kuzeyini, Türkiye’yi tehdit eden terör örgütlerinden temizlemek için o bölgedeyiz” diye konuştu.

    Birleşmiş Milletlerin tahıl koridoru önerisi ile ilgili soru üzerine Erdoğan şöyle cevap verdi:
    ”Rusya’nın iki tane özel isteği var. Birisi Rusların tarım bankasının, Ziraat Bankası’nın SWIFT sistemine bağlanması. Şu anda yaptırımlardan dolayı Rus bankaları SWIFT sisteminden çıkmış durumda. Biliyorsunuz bu ülke, senede 120-130 milyon ton tahıl ihracatı yapıyor. Sayın Putin’de basın toplantısında söyledi, 62 yıldır satıyorlar. Satışın devamı için iki şeyin hayata geçmesi lazım. Birincisi satış sonucu parayı alması gerekiyor, ikincisi de taşımada kullanılan gemilerin sigortalanması gerekiyor. Gemilerin Avrupa veya başka limanlara mal taşıyabilmesi için sigorta edilmesi şart. Yaptırımlardan dolayı İngiliz merkezli sigorta şirketi, gemilerin sigortasını yapmıyor. Rus bankalarının SWIFT sisteminden çıkartılması nedeniyle de para transferi olmuyor, bunun ikisinin mümkün olmasını Ruslar şart koşuyorlar. Şimdi Birleşmiş Milletler biraz geriden başlayan bir pozisyonla Türkiye’nin de sürekli katkısıyla süreci bir noktaya getirdi. En son 28 Ağustos’ta BM Genel Sekreteri Gutteres, gönderdiği mektupta Rusların istediği gibi direkt SWIFT değil ama SWIFT işleminden kaynaklanacak bir aracılık mekanizması teklif etti. Sigorta meselesi için de çalışmaları olduğunu söylediler. Sayın Putin’in Soçi’ye hareketinden önce Amerika Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaptı. ‘ABD ve Birleşmiş Milletler, hayat kurtaran tahıl girişimine aracılık çalışmaları nedeniyle Türkiye’ye minnettardır’ diye bir açıklaması var. Ancak gerek SWIFT olayı gerekse sigorta konusunda Batı, Rusya’ya çok değişik bir bakış sergiliyor. Değişik bakış sergileyişi sebebiyle de şu anda Sayın Putin ‘Bana karşı bunlar edimlerini yerine getirmiyor, getirmediği için de ben bu konuda bunlarla müşterek bir çalışmanın içine girmem’ diyor. Bir de tahılın yüzde 44’ü Avrupa’ya gidiyor. Afrika’ya ise yüzde 14’ü gidiyor. Sayın Putin, ‘Avrupa zaten bana düşman. Avrupa verdiği sözleri yerine getirmeden bende bu konu da adım atmayacağım’ diyor. Ama şimdilik 1 milyon ton tahılı 6 ülkeye göndermeyi düşündüğünü söyledi. ‘Katar ile beraber bunu bir görüşelim’ dedi.”

    Kerkük’te yaşanan gelişmeler, Irak merkezi hükümetinin tavrı, Afrika’daki darbeler konusunda da açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Afrika ülkelerinin takındığı bir tavır var. Diğer taraftan diriliş halinde olan ülkeleri, direnen ülkeleri susturmak, durdurmak için adım atan ülkeler var. Mesela İngilizlerin tavrı İngilizlerin Rusya ile münasebetlerinin nasıl olduğunu biliyoruz, tamamen ters. Bir taraftan da Kıbrıs’ta bize de çelme takmaya çalışıyorlar. Bu konuyu da Sayın Putin ile ele aldık. Rusya’nın Kıbrıs’a ofis açma olayındaki duruşu, Kıbrıs ile ilgili gelişmeler ve şu anda tahıl koridoruyla ilgili gelişmeler Türkiye’nin bölgedeki ağırlığını her şekilde hissettirmekte. Kerkük konusuyla ilgili olarak da gerek Dışişleri Bakanım Hakan Fidan gerekse istihbarat birimlerimiz konuyu sıkı takip ediyorlar. İşin sıkı sıkıya takibi neticesinde gerek Irak Başbakanı Sayın Sudani ile yapılan görüşmeler gerekse oradaki muhataplarıyla yapılan görüşmeler neticesinde şu anda Kerkük’te nispeten sakin bir hava var. Dışişleri Bakanım Hakan Fidan’a ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’a durumu yakından takip etmeleri gerektiğini de söyledim.. Barzani ailesiyle görüşmeler yapıldı, Sudani ile görüşmeler yapıldı. Dün de Dışişleri Bakanım Hakan Fidan’ın İran’da yaptığı açıklamalar neticesinde bugün itibariyle hava sakin gözüküyor. Konuyu takip ediyoruz. Bölgenin barış ve huzuru için Kerkük’ün yapısını bozacak faaliyetlerden uzak durulmalı. Kerkük’ün yapısını bozacak her eylem, Irak’ın bütünlüğünün bozulması demektir. Türkmen yurdu Kerkük, yüzlerce yıldır farklı kültürlerin bir arada barış içinde yaşadığı coğrafya olmuştur. Bu coğrafyanın huzurunun, bütünlüğünün bozulmasına izin vermeyeceğiz” şeklinde konuştu.

    “Ülkemizi enerji üssü yapacağız demiştik, bunun için gerekli altyapı ve fiziki imkânları sağlıyoruz”

    Rus gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktarılmasıyla ilgili çalışmaların hangi aşamada olduğunu da paylaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sayın Putin ile görüşmemizde enerji sektörünü ayrı başlıklarla ele alıyoruz. Enerji ürünlerinin ülkemiz üzerinden Avrupa’ya ve dünyaya ulaştırılması için farklı projeleri hayata geçireceğiz. Türkiye’de kurulacak doğalgaz merkezi ile hem enerji nakil hem de fiyatlandırma konularında ilerleme sağlanacaktır. Ülkemizi enerji üssü yapacağız demiştik, bunun için gerekli altyapı ve fiziki imkânları sağlıyoruz. Son yıllardaki yatırımlarımızla ülkemizi bölge coğrafyası için önemli bir doğalgaz üssü haline getireceğiz. Türkiye’yi önce bölgesinin, sonra da küresel enerjinin merkezi haline getirme hedefimize adım adım yaklaşıyoruz. Enerji diplomasisinde elde ettiğimiz başarılarla Doğu Akdeniz’de Türkiye olmadan bir adım atılamayacağını kanıtladık. Şimdi de doğalgaz alanındaki anlaşmalarla ülkemizi enerji üssü haline getiriyoruz. Kazan-kazan esasına dayalı olarak yürüttüğümüz Türkiye-Rusya enerji ilişkisini ülkelerimiz menfaatlerine sürdürmekte kararlıyız. Bu konuyla ilgili Türkiye olarak değişik bir plan sunuyoruz. İstanbul’daki Finans Merkezimiz gibi Londra’da, Hamburg’da belli işler için kurulmuş merkezler örneğinde olduğu gibi doğalgazla ilgili de bir merkez kurma planımız var. Rusya ile bu planımızı görüşeceğiz. Trakya’daki hatların ötesinde ülkemizi böyle bir merkez haline getirelim istiyoruz. Bu merkezi de sadece doğalgaza hitap eden değil, enerjiye, madenciliğe hitap eden bir merkez olarak planlıyoruz. Geniş çaplı hedefleri olan bir merkez oluşturalım istiyoruz. Enerji, doğalgaz, madencilik gibi konularda kim ne yapmak istiyorsa bu merkeze gelsin istiyoruz. Ataşehir’de Finans Merkezimizin bir bloğunda bu merkezi kurabiliriz. Bu işi finansın, paranın merkezinde örgütleyebiliriz” değerlendirmesinde bulundu.

    CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim yenilgisinin sebebini vatandaşlara bağladığı açıklamalarla ilgili soru üzerine Erdoğan, ”Bu sorunun muhatabı aslında Kılıçdaroğlu’nun kendisidir. Bu açıklamaları anlamak mümkün değil. Burada gerçekten akli bir sıkıntı var. Sen kalkıyorsun 11, 12 yenilgi alıyorsun ve yenilgiden
    sonra hala faturayı millete kesiyorsun. Parlamentoda ne yazıyor? ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyor. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olduğuna göre millet seni istemiyor, sana ‘git’ diyor. ‘Sen bu işten anlamazsın’ diyor. Ama sen hala kalkıyorsun ‘6’lı masa’ diyorsun, ‘Gerekirse 16’lı masa’ diyorsun. Sen kaç tane masa kurarsan kur, senden bir şey olmaz. Sen işi bitirmişsin. Şu anda sandalyeyi nasıl korurum ona bakıyorsun. Senin belediye başkanın geliyor, otobüsün üzerinden sana bir tane koltuk hediye ediyor, atıyor onu aşağıya. Sen hala o koltuğa tutunmaya çalışıyorsun. Bir defa demokrasi mücadelesini ve demokrasiyi de anlamış değil” dedi.

    “CHP Genel Başkanının demokrasi anlayışına bir kez daha üzülerek şahit oluyoruz” diyen Erdoğan, “Milli iradeye saygısız bir kişilik olarak yaptığı açıklamalar nedeniyle CHP’ye gönül veren vatandaşlarımı incitiyor. Daha partisinde demokrasiyi işletmeyen bir şahsın, millet iradesine saygı duymasını beklememek lazım. Terör örgütlerine tek bir söz söylemeyen, kendisine oy isteyen teröristlerden rahatsızlık duymayan Kılıçdaroğlu, herkesten de kendisi gibi terörist sevici olmasını bekliyor. Kılıçdaroğlu’ndan seçim başarısı bekleyen vatandaşlarım da bunun artık bir hayal olduğunu anlamışlardır. Çünkü başarısızlık karşısında tavrı sorgulanması gerekenin siyasiler değil, vatandaş olduğuna inanan bir genel başkanları var. Genel başkan sıfatıyla girdiği her seçim hezimetine farklı bahaneler bulan, kendinden başka herkesi suçlu ilan eden Kılıçdaroğlu, bu açıklamalarıyla siyaseti bilmediğini bir kez daha kanıtladı. Ancak millet iradesine saygı duymayan, demokrasiyi içselleştirmemiş, varlığını vesayet odaklarına endekslemiş bir muhalefeti de ne ülkemiz ne de vatandaşlarımız hak etmiyor. Değişimden söz edenler öncelikle millete tepeden bakan tavırlarını terk etmeli ve milletin beklediği asıl değişimi gerçekleştirmelidir” ifadelerini kullandı.

    Millet İttifakı’nın dağılması ve İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’in açıklamalarını değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bizim Cumhur İttifakı olarak oturmuş bir yapımız var. Bu oturmuş yapıyla biz yolumuza devam ediyoruz. Hedefimiz Türkiye genelinde 81 vilayetin 81’inde de en ideal adaylarımızı inşallah bulup, bunlarla beraber yola devam etmek. Her şeyden önce İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerimizi, deprem darbesi yemiş olan 11 vilayetimizi, hepsini masaya yatırıp buralarda güzel bir çıkış sağlamak ve bu çıkışla beraber de 31 Mart seçimlerinde hedeflerimize ulaşmayı Cumhur İttifakı olarak belirledik. Yolumuza da bu şekilde devam edeceğiz. Yerel seçimlere dair Cumhur İttifakı olarak istişarelerle yol alıyoruz. Anladığım kadarıyla onların bir istişare zemini bile yok. Biri işbirliğinden diğeri ayrılıktan söz ediyor. Hanımefendinin bu yaklaşımı pazarlıkta el yükseltme gayretinden başka bir şey değil. Geride bıraktığımız seçimde masaya bir oturan, bir kalkan siyaset anlayışından ne kadar tutarsız siyaset yaptıklarını gördük. Seçim yaklaştıkça aynı manzaraları göreceğimizden milletimizin şüphesi olmamalı. Kimlere ne sözler verildi, kiminle hangi pazarlıklar yapıldı bunların bir kısmı ortaya saçıldı, bir kısmı da ilerleyen günlerde ortaya dökülecektir. Yerel seçimde de kimlere neler verileceğini, hangi kavgaların çıkacağını yenilgilerinin sonunda öğreniriz” dedi.

    Cumhur İttifakı olarak çalışmalarına devam ettiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “81 vilayeti masaya yatırıp nerede, nasıl, kimle kazanırız, bunların hepsini konuşacağız. Görevlendirdiğimiz arkadaşlarımız bunları beraberce görüşecekler, nihai kararları da biz vereceğiz ve o şekilde yola devam edeceğiz. Cumhur İttifakı’nda bizim bir sıkıntımız yok. Kimsenin şüphesi olmasın Cumhur İttifakı olarak bizler milletin çizdiği istikamette ilerlemeye devam ediyoruz ve devam edeceğiz. Devlet Bey ile son görüşmemizde de bu işleri en güzel şekilde ele aldık. Devlet Bey’in de hitabıyla ‘koçbaşlarını belirleyip’ yola öyle devam edelim. Cumhur İttifakını en iyi temsil edecek, ilkelerimizi yerelde yaşatacak adaylarla milletimizin karşısına çıkacağız. Şehirlerimizi CHP’nin çöp, çamur, çukur siyasetinden kurtaracak en doğru adayları belirleyeceğiz. İnanıyorum ki Türkiye’nin yönetimini CHP ve şürekâsına teslim etmeyen vatandaşım, şehirlerinin idaresini de işin ehline yani Cumhur İttifakına teslim edecektir” diye konuştu.

  • “Afrika ülkelerinden gelen talepleri süratle yerine getirir”

    “Afrika ülkelerinden gelen talepleri süratle yerine getirir”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın Soçi kentinde bir araya geldi. İki lider görüşmenin ardından basın toplantısı düzenledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, nazik daveti ve misafirperverliği için Putin’e teşekkür ederek başladığı konuşmasında, “6 Şubat depremleriyle son aylarda yaşanan orman yangınları sırasında verdikleri destek ve sergiledikleri dayanışma için de şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Kendisi ile son olarak geçen yıl Astana’da düzenlenen Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı vesilesiyle bir araya gelmiştik. O günden bugüne kadar Putin ile daima yakın telefon diplomasisiyle diyalog içinde olduk. Bugün gerek ikili gerekse heyetlerimizin katılımıyla yaptığımız görüşmelerde gündemdeki konuları ele aldık. Ticaret, tarım, turizm, ekonomi ve finans başta olmak üzere çok boyutlu işbirliğimizi daha da güçlendirmek için atılabilecek adımları değerlendirdik. İkili ticaret hacmimiz geçen sene yaklaşık 69 milyar dolara ulaştı. 100 milyar dolar olarak belirlediğimiz hedefe emin adımlarla ilerliyoruz. Turizmde bu yıl da oldukça başarılı bir sezon geçiriyoruz. 2022 yılında 5 milyon 230 bin Rus vatandaşını ülkemizde ağırlamıştık. Bu yılın ilk 7 ayında ise 3,5 milyon Rus turist ülkemize geldi. Bu sayının kalan dönemde daha da artacağına inanıyorum” ifadelerini kullandı.

    Üzerinde özellikle durdukları konulardan birinin Karadeniz Girişimi’nin yeniden canlandırılması olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rusya’nın KKTC’de ofis açma kararından memnuniyet duyduk. Karadeniz Girişimi küresel gıda kriziyle mücadelede anahtar rol oynadı. Özellikle Afrika gibi tahıla en çok ihtiyaç duyanlar için bir nefes borusu oldu. Gündeme getirilen alternatif öneriler Karadeniz Girişimi gibi sürdürülebilir, güvenli ve taraflar arası işbirliğine dayanan kalıcı bir model sunamamıştır. Rusya’nın girişimin yeniden başlaması noktasındaki beklentileri tüm tarafların malumudur. Rus dostlarımızın dile getirdiği hususları biz de farklı vesilelerle ifade ettik, ediyoruz. Eksiklerin giderilerek girişimin devam ettirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu kapsamda Birleşmiş Milletlerle bir istişare, önemli ilerlemeler içeren yeni öneriler paketi hazırladık. Bu yeni süreç vasıtasıyla netice almanın mümkün olduğu kanaatindeyim. Türkiye olarak beklentileri karşılayacak bir çözüme inşallah kısa sürede ulaşacağımıza inanıyorum. Bölgemizde kalıcı barış, istikrar ve refahın tesisine yönelik çalışmalarımızı sürdürme kararlılığındayız. Devam eden çatışmaların bir an önce uluslararası hukuk temelinde kalıcı ve adil bir barışla sona erdirilmesini arzu ediyoruz. Her konuşmamda vurguluyorum; savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz. Bu ilkesel yaklaşımımızı aynen muhafaza ediyoruz. Taraflar arasında doğrudan müzakerelere evvelce ev sahipliği yaptık. Bu konuda üzerimize düşeni her zaman olduğu gibi yine yapmaya hazırız” açıklamasını yaptı.

    “Akkuyu Nükleer Enerji Santrali malum son şiddetiyle yürüyor”

    Putin ile diğer bölgesel ve küresel meseleleri de ele aldıklarını belirten Erdoğan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
    “Bu kapsamda Suriye, Güney Kafkasya, Libya ile Afrika’daki son gelişmeleri değerlendirdik. İkili ilişkilerimizi bugüne kadar iyi komşuluk, dostluk, samimiyet ilkeleri temelinde ülkelerimizin ve bölgemizin çıkarına hizmet edecek şekilde ilerlettik. Bu temel üzerine inşa edilen Türk-Rus münasebetlerinin faydalarını çok geniş bir alanda gördük, görüyoruz. Rusya ile yakın temasımız bölgesel ve küresel meselelerin çözümüne katkı sunmayı sürdürecektir. Özellikle Akkuyu Nükleer Enerji Santrali malum son şiddetiyle yürüyor. İkinci bir adım olarak da yine Sinop Nükleer Enerji Santrali konusunu bugün değerli dostumla ele aldık ve bu alanda da atılacak bir adımla Türkiye sınıf atlayacaktır”

    “Temennim odur ki Sayın Putin, Afrika ülkelerinden gelen talepleri süratle yerine getirir”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Karadeniz Tahıl Koridoru’na ilişkin bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ukrayna’nın burada Rusya ile müşterek adımların atılabilmesi noktasında yaklaşımlarını tabii ki yumuşatması gerekiyor. Özellikle şu an itibarıyla Karadeniz Tahıl Koridorundan, en az gelişmiş, fakir Afrika ülkelerine gönderilecek tahıl önemli. Ama buradan çıkacak tahılın yüzde 44’ü Avrupa ülkelerine giderse buna tabii haklı olarak Rusya olumlu bakmıyor. Buradan yüzde 14 filan Türkiye’ye gönderiliyor. Yüzde 6 Afrika. Bu ister istemez Rusya’yı da fakir ülkelere göndermek istiyoruz. Bugünkü görüşmede de Putin “Biz 1 milyon ton fakir ülkelere tahılı göndermeye varız, bunun bütün lojistik çalışmalarını da yaptık, bu lojistik çalışmalarıyla bu adımı atmaya hazırız’ dediler. Biz de kendilerine ‘burada üzerimize ne görev düşüyorsa Türkiye olarak biz de buna varız ve sizden gelecek olan bu tahılları biz fabrikasyon olarak değirmenlerimizde öğüterek un şeklinde fakir Afrika ülkelerine gönderebiliriz’ dedik ve bu konularda da mutabık kaldık. Temennim odur ki Sayın Putin de Afrika ülkelerinden gelen bu talepleri süratle yerine getirir ki 6 tane ülkeden özellikle bahsediyor. Temennim odur, bu adımları da müşterek atma durumunda oluruz” cevabını verdi.

    Katar’ın tahıl sevkiyatı konusundaki desteğine ilişkin soru üzerine de Erdoğan şunları söyledi:
    “Katar, özellikle bu fakir, en az gelişmiş Afrika ülkelerine ‘Tahılın özellikle un haline getirilerek gönderilmesi noktasında mali destek verme bakımından Rusya- Türkiye-Katar üçlüsü olarak katılabiliriz’ diyorlar. Böyle bir adımı atmak suretiyle temenni ediyorum ki en az gelişmiş Afrika ülkelerinin bizler de yanında oluruz.”

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ile görüşmesi başladı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ile görüşmesi başladı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmesi başladı. İki lider Rus Sanatoryum’daki görüşmenin başında açıklama yaptı.
    Türkiye-Rusya ilişkilerinde çok farklı bir dönemde olunduğunu ifade eden Erdoğan, “Hele hele Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın geldiği böyle bir dönemde bu ziyareti gerçekleştirmiş olmak, sizin bu daveti yapmış olmanız beni ve heyetimi gerçekten mutlu etmiştir.” diye konuştu.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye Rusya arasındaki ilişkilerde özellikle şu andaki dış ticaret hacmimizin 62 milyar dolarda olması ve 100 milyar dolar hedefine doğru yürüyor olmamız bizi gerçekten çok mutlu ediyor. Bugün burada Merkez Bankası başkanlarımızın bir araya gelmesi, birbirleriyle ayrıca görüşecek olmalarının, aramızdaki ikili ilişkilerde yerli para birimine adım atma noktasında da önemli olduğuna inanıyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

    Akkuyu Nükleer Enerji Santralindeki gelişmelerin gayet iyi devam ettiğini, orada 25 bine yakın istihdam sağlanmasının önemli olduğunu dile getiren Erdoğan, “İlk üniteyle ilgili atılmış olan adım gayet güzel. Kaldı ki bizim daha önce de sizinle görüştüğümüz gibi Sinop Nükleer Enerji Santraliyle ilgili de bir adım atmamız söz konusu olacak diye düşünüyorum. Tabii Trakya’da bir ‘hub’ın olacak olması o da ayrı bir zenginlik ve bir canlılık unsuru.” ifadelerini kullandı.

    Erdoğan, Türkiye ile Rusya arasındaki en önemli adımlardan birinin turizm noktasındaki gelişmeler olduğunu belirterek şunları kaydetti:

    “Turizmde de şu anda Rusya bizde bir numara. Böyle bir konumda. Bütün bunlarla beraber tabii en önemli adım, herkes bugün Türkiye Rusya ilişkilerinde bu ziyaretimizle Tahıl Koridoru meselesine bakıyorlar. Buradan Tahıl Koridoruyla ilgili bugün ne çıkacak diye bunu bekliyorlar. İnanıyorum ki yapacağımız görüşmeden sonra da basın toplantısıyla verilecek mesaj dünyaya, özellikle az gelişmiş Afrika ülkelerine yönelik bir adım çok çok önemli olacak.

    Bir diğer aramızdaki en önemli konu savunma sanayiine yönelik attığımız ve atacağımız adımlar. Enerji sektöründe zaten aramızdaki adım, özellikle doğal gaz konusunda biz birinci derecede şu anda Rusya ile doğal gazda çok önemli ilişki içerisindeyiz. Bunu daha da geliştirerek devam ettireceğimize inanıyorum. Bu arada yaz mevsimiyle ilgili malum yangınlar, orman yangınları ve bu konuda da bize gönderdiğiniz 2 uçakla gerçekten çok ciddi derdimize derman oldunuz. Tabii bunu 2 kat daha, 1 kat daha artırabilirsek çok daha isabetli olacak, çünkü bu yaz mevsimi devamlı bu tehdidin altındayız ve bu tehdidi atlatmamızda çok ciddi faydalar var.”

    Putin: İki ülke arasındaki ticarette olumlu eğilim devam ediyor

    Rusya Devlet Başkanı Putin ise Türkiye’deki seçimlerden sonra ilk defa doğrudan kişisel olarak görüştüklerini belirterek, Erdoğan’ı seçimdeki başarısından dolayı tebrik etti.

    Putin, Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin Erdoğan’ın doğrudan katılımıyla kazandığı gelişmenin hızını sürdürdüğünü belirterek, “Geçtiğimiz yıl ticaretimizin yüzde 80’den fazla, kanımca yüzde 86 arttığına dikkatinizi çekmek isterim. Bu yılın ilk yarısında olumlu eğilim devam ediyor. Geçen seneki kadar güçlü değil ama yine de olumlu.” dedi.

    İki ülke ilişkilerinin çeşitlendiğine dikkati çeken Putin, tarım ve enerji gibi geleneksel alanların yanında diğer alanlarda da ilişkilerin gelişmesinin kendisini mutlu ettiğini vurguladı.

    “Türkiye’deki doğal gaz merkezi müzakerelerinin yakında tamamlanmasını umuyorum”

    Putin, bölgedeki enerji durumunu daha istikrarlı ve dengeli hale getirmek amacıyla Türkiye’de doğal gaz merkezi kurulmasına ilişkin müzakereleri yakında tamamlayacaklarını umduğunu ve bunun faydalı olacağını söyledi.

    Tarım ürünlerini Türk üreticilerden Rusya pazarına ulaştırma olanaklarını genişlettiklerini ve bu alandaki hacmin büyüdüğüne işaret eden Putin, metalurji endüstrisi alanındaki ilişkilerin de geliştiğini, bu konuda çok iyi bir beklentinin olduğunu vurguladı.

    “Türkiye, uluslararası nükleer devletler kulübü üyesi oldu”

    Putin, “Biz enerji alanında da çok emin adımlarla ilerliyoruz. (Türkiye ile) Yakın zamanda hem gaz konusunda hem başka alanlarda önemli adımlar atacağız. Her iki taraftaki ana tedarikçiler ve tüketiciler arasında anlaşmalar sağlandı, umarım bu gerçekleşir ve yakın gelecekte buna şahit oluruz.” diye konuştu.

    Akkuyu Nükleer Santrali’nde inşaatın devam ettiğini anımsatan Putin, “Türkiye, Rus nükleer yakıtının ilk partisinin Akkuyu’ya teslim edilmesinin ardından artık kelimenin tam anlamıyla uluslararası nükleer devletler kulübünün üyesi oldu. Her şey planladığımız gibi gidiyor, gelecek yıl ilk üniteyi faaliyete geçireceğiz. İşbirliğimizi sürdürmek için ilginç olası seçenekler var.” değerlendirmesinde bulundu.

    “Ukrayna krizi ve Tahıl Koridoru Anlaşması gündemde olacak”

    Putin, Türkiye ile Rusya’nın bulunduğu bölgedeki duruma ilişkin de Erdoğan ile görüşeceklerini söyledi.

    Putin, “Bölgede güvenliğin sağlanması açısından konuşacaklarımız var. (Cumhurbaşkanı Erdoğan ile) Ukrayna krizini görüşeceğiz. Tahıl anlaşmasını gündeme getireceksiniz, biz bu görüşmelere açığız.” ifadelerini kullandı.

    Suriye’deki durum için Erdoğan ile çok şey yaptıklarını hatırlatan Putin, “(Suriye meselesi) Bu konunun Türkiye Cumhuriyeti açısından ne kadar hassas olduğunu biliyorum, maddi olarak da yanınızdayız.” dedi.

    Putin, Astana Formatı çerçevesinde yapılan en temel şeylerin ve bu platformun konsolide edilmesi gerektiğini vurguladı.

    Libya meselesini de ele alacaklarını dile getiren Putin, ikili ve uluslararası nitelikte başka konuları da görüşeceklerini sözlerine ekledi.