Etiket: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

  • Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan millilere tebrik

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan millilere tebrik

    2024 Avrupa Futbol Şampiyonası (EURO 2024) çeyrek final maçında A Milli Futbol Takımı, Hollanda’ya 2-1 yenilerek turnuvaya veda etti. Karşılaşma için Almanya’ya giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, müsabakayı Berlin Olimpiyat Stadyumu’nda protokol tribünden takip etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, müsabaka sonrası Türk Milli Takımı soyunma odasına inerek, tek tek futbolcuları tebrik etti.

    İyi mücadele ettiklerine vurgu yapan Erdoğan, “Hepinizi tebrik ediyorum. Her ne kadar bugün burada bu neticeyi aldıysak da siz bizim şampiyonumuzsunuz. Biz sizden memnunuz. Bunun geleceği de var, gelecekte de biz bu işi götüreceğiz. Ben buna inanıyorum. Buraya kadar bu işi çok başarılı getirdiniz” ifadelerini kullandı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinde Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç, UEFA Yönetim Kurulu Üyesi Servet Yardımcı ve Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi de eşlik etti.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan “Esad’a davet olabilir” mesajı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan “Esad’a davet olabilir” mesajı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kazakistan’ın başkenti Astana’daki Şanghay İşbirliği Örgütü 24’üncü Devlet Başkanları Zirvesi kapsamında temaslarını tamamlayarak Türkiye’ye döndü.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, dönüş yolunda uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

    “GAZZE’DE YIKIMA SON VERİLMELİ”

    Zirveyi değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

    “Gazze’deki yıkıma son verilmesi için İsrail’in durdurulması ve İsrail yönetimi üzerindeki uluslararası baskıların artırılması gerektiğine dair görüşlerimi paylaştım. Zirve, ülkemizin Teşkilat’a sağlayabileceği katkıları dile getirmek açısından da faydalı oldu. Değerli arkadaşlar, Şanghay İşbirliği Teşkilatı yıllar içinde ekonomik ve ticari alanlarda iş birliğini ön plana çıkartan bir hüviyete kavuştu. 3,8 milyar kişinin yaşadığı bir coğrafyayı kapsayan Teşkilat, üyeleriyle toplam 27 trilyon dolar büyüklükte bir ekonomik gücü temsil ediyor. Türkiye’nin yeniden Asya girişimi kapsamında kıta ülkeleriyle iş birliğini geliştirme iradesi malumunuzdur. Zirveye katılımımız bu bakımdan da verimli geçmiştir.”

    Erdoğan’a yöneltilen sorular ve yanıtları ise şöyle…

    NATO İttifakı içinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile açık ve olumlu ilişki yürüten tek lidersiniz. Bu ilişki sayesinde başta tahıl krizi olmak üzere birçok sorunda önemli adımlar atılabildi. Dolayısıyla dünyanın gözü Astana’da Putin ile yaptığınız görüşmedeydi. Görüşme sonrası Ukrayna, konusunda “adil bir barış mümkün” dediniz. Sizce barış konusunda umut verici adımlar gelecek mi? Rusya ile iş birliğine dair güçlü mesajlar verdiniz. Nasıl bir süreç bekliyorsunuz? Rusya’nın Türkiye’den beklentileri neler? Ukrayna konusunda Putin, tansiyonu yükseltmeyi mi yoksa düşürmeyi mi planlıyor? Nasıl bir izlenim edindiniz?

    “PUTİN’LE ARABULUCULUĞU ELE ALDIK”

    Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Volodimir Zelensky ile çatışmaların başladığı ilk günden itibaren görüşüyoruz. Bu görüşmelerde “arabuluculuğumuz nereye varabilir, nereye kadar tesiri olabilir?” bunları konuları ele alma imkanımız oldu. Nitekim, bugün de yine Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin ile yaptığım görüşmede arabuluculuk konusunu ele aldık. Özellikle Karadeniz Tahıl Koridoru konusunda çok iyi bir başlangıç yaptık. Biliyorsunuz koridordan 30 milyon ton tahıl nakli gerçekleştirdik. Burada yeni bir süreci başlatmayı, kendilerinin ısrarla üzerinde durduğu gibi Batı’ya tahıl sevkiyatını bir kenara bırakarak, Afrika ve diğer gıda güvenliği bakımından hassas bölgelere Türkiye üzerinden bir koridor oluşturma fikrine nasıl yaklaştıklarını sordum.

    “PUTİN ‘İSTANBUL TAHIL GİRİŞİMİ HEDEFİNİ KORUYORUM’ DEDİ”

    Sayın Putin, “Ben, bu konuda İstanbul Tahıl Girişimi hedefini aynen koruyorum” yanıtını verdi. Bunu geliştirmemizde fayda var. Çünkü Putin’in Avrupa’ya, karşı bir bakışı var. Bu süreçte Avrupa Rusya’yı hedefe koyduğu için, Rusya da Avrupa’ya ve Batı’ya olumsuz bakıyor. “Benim imkanlarımdan orası istifade etmeyecek” diyor. Afrika ile ilgili ise “onlar yoksul oldukları için tüm imkanlarımla ben seferber olurum” yaklaşımı içindeler. Türkiye’yi zaten bu konuda farklı bir yere koyuyorlar. Onun için biz bu çerçevede görüşmelerimizi devam ettireceğiz. Şimdilik koridorun Rusya ayağında “nasıl bir mesafe alabiliriz, onların bize ne gibi desteği olur?” bunu çalışacağız. Bu konuda da alacağımız neticeyle inşallah Karadeniz Tahıl Koridoru’nu yeniden işler hale getireceğimize inanıyorum. Bu savaş ne Rusya’ya ne Ukrayna’ya kazandırıyor. Savaşın tek kazananı kan ve ölüm tüccarlarıdır. Ben artık tansiyonun düşürüleceğine ve barış zemininin inşa edilebileceğine inanmak istiyorum. Biz o zemini oluşturmak ve korumak noktasında, bugüne kadar olduğu gibi, üzerimize düşeni yapmaya hazırız.

    Türkiye-Rusya-Suriye ve İran 4’lü görüşmelerinin yeniden başlatılması sürecini sormak istiyorum. Bu bağlamda “Suriye ile yeniden diplomatik ilişkileri kurmamak için bir sebebimiz yok” demiştiniz. Görünürde Beşar Esad ile bir araya gelmeniz için hangi şartların yerine getirilmesi ya da ne tür gelişmelerin yaşanması gerekiyor?

    Suriye ile yeni bir süreci başlatabileceğimizi Cuma günü, Cuma namazı çıkışında zaten söylemiştim.

    “ESAD’A DAVET OLABİLİR” MESAJI: “PUTİN’İN TÜRKİYE ZİYARETİ YENİ SÜRECİN BAŞLANGICI OLUR”

    Bizim Sayın Putin ile Beşar Esed’e bir davetimiz olabilir. Sayın Putin Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirebilirse, bu yeni bir sürecin başlangıcı olabilir. Suriye sahasında aradan geçen onca yıl herkese kalıcı çözüm mekanizmasının kurulması gerektiğini net bir şekilde göstermiştir. Altyapısı yok olmuş, halkı darmadağın hale gelmiş Suriye’nin yeniden ayağa kalkması ve istikrarsızlığın son bulması elzemdir.

    “ÇÖZÜM ODAKLI YAKLAŞIMLAR BARIŞ KAPISINI ARALAYABİLİR”

    Sahada son zamanlarda sağlanan sükunet, akıllıca politikalar ve önyargılardan uzak ve çözüm odaklı yaklaşımlarla barış kapısını aralayabilir. Bölgedeki istikrarsızlığın başta PKK/PYD/YPG olmak üzere terör örgütlerine hareket alanı sağlaması, bir sorundur.

    “DOSTLUK ELİMİZİ UZATIRIZ”

    El birliği ile ayrımsız bir biçimde bu terör yapılarının kökünün kazınması, Suriye’nin geleceğinin inşası için mühimdir. Suriye’nin demokratik altyapısının inşası, kapsayıcı ve onurlu bir barışın sağlanması ve tüm bunlara Suriye’nin toprak bütünlüğü temelinde yaklaşılması önemlidir. Suriye’de esecek barış rüzgarları ve bütün Suriye’de hayat bulacak barış iklimi, çeşitli ülkelere dağılmış milyonlarca insanın ülkelerine geri dönmeleri açısından da gereklidir. Biz komşumuz Suriye’ye dostluk elimizi daima uzattık ve uzatırız. Adil, onurlu ve kapsayıcı yeni bir toplum sözleşmesi temelinde kucaklaşan, müreffeh, bir ve bütün Suriye’nin her zaman yanında oluruz. Yeter ki Suriye, bu büyük kucaklaşmayı başlatsın ve her alanda toparlansın.

    KAYSERİ’DE İSTİSMAR GERİLİMİ: “ALÇAKÇA HADİSE ÜZERİNDEN KAOS PLANLARINA MÜSAADE ETMEYİZ”

    Kayseri’de ve Suriye’nin kuzeyinde eş zamanlı başlayan provokasyonlara şahit olduk. Şu an Suriye’nin kuzeyinde durum tamamen kontrol altında mı? Ankara ve Şam arasında bir görüşme olabilir mi? Türkiye ve Suriye arasındaki normalleşme bazı ülkeleri rahatsız mı ediyor? Türkiye’deki Suriyelilerin ülkelerine gönüllü ve istekli geri dönüşü konusunda nasıl bir mesafe alınabilir? Bunu da mı istemeyen ülkeler var?

    Ülkelerin değil PKK/PYD/YPG, DEAŞ gibi örgütlerin rahatsızlığı söz konusu. Onların böyle bir buluşmayı, Suriye’nin yeniden ayağa kalkmasını istemedikleri ortaya çıkıyor. Fakat Suriye’nin kuzeyinde biliyorsunuz birçok yapılanma mevcut. Bunların içerisinde Türkiye ile münasebetlerini süratle iyileştirmek isteyenler de bulunuyor. Nitekim bu Suriye’nin kuzeyindeki olaylar başladıktan sonra Suriye Geçici Hükümeti Başbakanı Abdurrahman Mustafa Bey, devreye girdi ve süratle bu olumsuz gelişmeleri hemen olumluya çevirdiler. Türkiye içinde de Kayseri’deki hadisede güvenlik güçlerimizin süratli müdahalesiyle hava sakinleşti ve bir an önce olumlu neticeyi her tarafta aldık. Ülkemizde kısa süreli bu tür durumlar ortaya çıksa bile bunların uzamasına zaten müsaade etmeyiz. Suriye tarafında da terör örgütlerinin karşısında olan yapılar böyle bir duruma izin vermez.

    “BU ÜLKEDE KİMSE KENDİNİ DEVLETİN YERİNE KOYAMAZ”

    Türkiye’de de ırkçı, akımlar oluşturup kardeşlik iklimini bozmayı amaçlayanlar, karanlık odaklardan aldıkları talimatları yerine getirme gayretindeler. Fakat biz bu oyunları da, nasıl bozacağımızı da çok iyi biliriz. Alçakça bir hadise üzerinden kaos planlayanlara da, istismarlara da müsaade etmeyiz. Kayseri’deki hadisede devletimiz üzerine düşeni yapmıştır, yapmaktadır. Bu ülkede kimsenin kendini devletin kolluk kuvvetlerinin, yargısının, hükümetinin yerine koymasına izin vermeyiz. Onlar kendi sinsi planlarının güçlü olduğunu zannedebilir, ancak bizim kardeşliğimiz, birliğimiz ve beraberliğimiz tüm oyunları bozmaya muktedirdir.

    YENİ KARA HAREKATI OLACAK MI? “EĞER BÖYLESİ BİR ADIM ATMAK GEREKİYORSA BU YAPILIR”

    Terörle mücadele kapsamında yaz aylarında bir operasyon yapılacağına dair açıklamalarınız olmuştu. Halihazırda TSK ve MİT çok başarılı nokta operasyonlar yapıyorlar. Bu kapsamda askeri harekat hala gündemde mi? Irak’ta yeni başlayan süreç kapsamında operasyona Irak’ın da destek verebileceği, ortak bir harekat olabileceği söylenmişti. Böyle bir ihtimal var mı?

    Şu an itibariyle bunu bölgedeki olayların akışı belirleyecek. Gelişmeler olgunlaşmadan, belli bir noktaya gelmeden şu anda böyle bir adımı atacağız demek yanlış olur. Fakat gelişmeler ışığında eğer böylesi bir adım atmak gerekiyorsa bu yapılır. Nitekim şu anda Suriye’nin kuzeyinde olduğu gibi Irak’ın kuzeyinde de zaman zaman PKK’ya karşı darbeler vuruluyor. Daha yeni 12-13 PKK’lı etkisiz hale getirildi. Diğer tarafta 15 PKK’lı etkisiz hale getirildi.

    “TERÖRE AMAN VERMEYİZ”

    Yani teröre aman vermeyiz. Çünkü oralarda da münasebetlerimiz iyi. İlişkilerimiz iyi olduğu için gerek Irak’ta gerek Suriye’de bu adımları her an atarız. Güvenlik güçlerimizin eli tetiktedir. Tehdidin boyutuna göre de anlık kararları alıp uyguluyoruz. Terörün bölgedeki barışı, huzuru, istikrarı ve kalkınmayı engelleyen bir çıban başı olduğunu da muhataplarımıza anlatmaya devam ediyoruz. En son Irak seyahatimizde de bu yönde temaslarımız gerçekleşti. Arkadaşlarımız da muhatapları ile sürekli görüşme halindeler. Biz açık ve net bir şey söylüyoruz ve bundan da geri adım atmayacağız. Biz bölgemizde bir teröristan kurdurmadık, kurdurmuyoruz ve asla kurdurmayacağız.

    Türkiye 12 yıldır Şanghay İşbirliği Örgütü’nde diyalog ortağı olarak bir süreç yürütüyor. Siz de zirvelere katılarak örgütün çalışma masasında her zaman yer aldınız. Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üyelik perspektifi var mı, sürece dair ne söylersiniz?

    Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nın yapısına bakıldığında Rusya’nın Türk Devletleri ile ilişkilerinin olduğu çok açık net ortada. Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nda ağırlıklı olarak zaten Türk devletleri bulunuyor. Bu Türk devletlerinin buradaki gücü daha da artacak. Biz de Şanghay İşbirliği Örgütü’nde Rusya ve Çin ile olan münasebetlerimizi daha da geliştirelim diyoruz. Bizi de buraya diyalog ortaklığı şeklinde değil de diğerleri gibi Teşkilat’a ortak olarak alsınlar diyoruz. İran en sonunda Şanghay İşbirliği Örgütü’ne girdi. Bunun yanında yine Pakistan orada üye. Şu anda 9 daimi üye bulunuyor. Türkiye’yi bu ülkeler arasında yer alamaz diye bir şey yok, bu belki biraz zaman alır.

    NATO Genel Sekreteri değişti, Mark Rutte oldu. İkili ilişkilerinizin iyi olduğu biliniyor. Bu ilişki Türkiye’nin NATO içerisindeki sorunlarının aşılması noktasında katkı sağlayacak mı? NATO’nun ikinci adamının bir Türk olacağı konuşuluyordu, bu konuda bir gelişme var mı? Böyle bir isim göreve gelecek mi, gelecekse de Türkiye’nin tercihi kimden yana olur?

    Bunları Sayın Rutte ile görüştük. Rutte beni ziyarete geldiğinde kendisine bu beklentimi söyledim. O da doğrusu olumsuz bir yaklaşım içerisine girmedi. Türkiye’ye böyle bir şeyin yakışabileceği mealinde bir yaklaşımı oldu. Görevi tam manasıyla devralmadan önce de Türkiye’ye bir ziyaret yapacağını bana söyledi. Ben de kendisine “memnun olurum” dedim. Hatta Eski Genel Sekreter Jens Stoltenberg ile bir Boğaz seyahati yaptık. Bir Boğaz seyahati için de kendisini davet ettik. Türkiye’nin NATO’dan beklentilerini her fırsatta dile getiriyoruz. İttifakın birliğinin, insicamının güçlendirilmesi, dayanışma ruhunun korunması ve zenginleştirilmesi önemlidir. Özellikle terör başta olmak üzere karşı karşıya kaldığımız küresel konularda NATO ülkelerinin güvenlik ve çıkarlarına hizmet eden bir anlayışla hareket edilmesi gerekir. Türkiye, yıllardır terörle ayrımsız mücadele etmektedir. Bu mücadelede müttefiklerimizin bizi, NATO’nun birliktelik ruhuna aykırı olarak, yalnız bırakmaları, hatta terörist yapılanmalara cesaret veren tutum sergilemeleri üzücüdür. Sayın Rutte ile bu konulardaki görüşlerimizi paylaşmaya devam edeceğiz. Sadece Sayın Genel Sekreter ile değil, NATO Zirvesi başta olmak üzere tüm platformlarda müttefiklerimizle karşı karşıya olduğumuz tüm sınamalarda ne düşündüğümüzü, neler önerdiğimizi ve yaptığımızı bir bir anlatacağız.

    “3. DÜNYA SAVAŞI’NA ÇANAK TUTAN BİR YAKLAŞIM İÇİNDELER”

    NATO ve Rusya cephesinden gelen 3. Dünya Savaşı ile ilgili açıklamalardan sonra, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Milli Savunma Bakanlığı’ndan da açıklamalar oldu 3. Dünya Savaşı tehlikesiyle ilgili. Sizin böyle bir tehlike hakkındaki yorumunuz nedir? Konu bu zirvede de gündeme geldi mi? Sayın Putin ile yaptığınız görüşmede Rusya-Ukrayna savaşının büyüme tehlikesi gündeme geldi mi? Dünyanın gündemindeki nükleer silahlar hem Putin ile yaptığınız görüşmede hem zirvede konuşuldu mu?

    Ne yazık ki Batı’da bu işi kaşıyan ülke ve kesimler var. 3. Dünya Savaşı’na çanak tutan bir yaklaşım içindeler. Malum silah tüccarlarına pazar lazım. Silah tüccarlarının da pazarı Batı. Bu konuyla ilgili olarak da Sayın Putin, barıştan yana olduğunu son açıklamalarında söyledi. Çünkü taraflarda bir yorgunluk olduğu da açıkça ortada. Biz de kendilerine “barışa ne zaman ereceğiz?” dedik. Onlar “bu işin bir zamanı yok, bütün mesele burada sizler gibi arabulucuların ağırlığını koymasında” noktasındalar. Biz şimdi ağırlığımızı koymaya gayret ediyoruz. Temennimiz odur ki Rusya-Ukrayna arasında bu savaş artık bir nihayete ersin. Devam ediyoruz, takip ediyoruz. Dışişleri Bakanım Hakan Fidan Bey, Milli Savunma Bakanım Yaşar Güler Bey bu işin takipçisi durumundalar. Bir an önce temennim odur ki neticeye varalım. Yıllardır dillendirdiğimiz “Dünya beşten büyüktür” ve “Daha adil bir dünya mümkün” tezlerimiz bu olumsuz havayı dağıtmak, büyük savaş riskini ortadan kaldırmak için ortaya koyduğumuz somut çözümlerdir. Hala bunları uygulamak mümkündür. Yapmamız gereken küresel sistemi revize etmek, herkesin ayrımsız uluslararası hukuka uymasını sağlamak, terörizmi topyekün bir anlayışla yok etmek, adaleti ve hakkaniyeti temel alan bir küresel paylaşım sistemini hayata geçirmektir.

    İsrail ve destekçisi ülkelerin, Kıbrıs Rum Kesimini askeri ve lojistik üs olarak kullanması KKTC ve -başta Akdeniz’deki haklarımız olmak üzere- Türkiye için bir tehdide dönüşmüş müdür? Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yıldönümünde buna yönelik bir mesajınız olacak mıdır?

    İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları ile başlayan süreçte yeni gelişmeler yaşanıyor. Hamas, ateşkes için ortaya konulan taslağı birkaç değişiklik talebiyle kabul etti. MOSSAD Başkanı Doha’ya gidecek. ABD Başkanı Biden da konu ile ilgili Netanyahu’yu arayacak. Bu aşamada İsrail’e Batı ülkelerinin hep birlikte baskısı şart. Bu baskılar neticesinde de inanıyorum ki artık bir kesin ateşkese inşallah ulaşılacaktır. Katar Emiri ile yaptığımız görüşmelerde de bu konuları ele aldık. Onlar da değişik kanallardan gerekli baskıyı yapıyorlar. Temennimiz odur ki inşallah şu birkaç gün içerisinde ABD Başkanı Biden’ın da İsrail’i araması neticesinde kesin ateşkese ulaşılır ve böylece son dönemde İsrail tarafından yapılan katliamlar da son bulur. Diğer konuya gelirsek, İsrail kendi bünyesinde, kendi topraklarında yaptığı yığınaklarla netice alabiliyor mu ki? Kıbrıs Rum Kesimi’ne yaptığı yığınakla mı netice alacak? Ne zaman başladı bu saldırılar, o günden bugüne İsrail hedeflediği neticeye varabildi mi? Varamadı. ‘Bir hafta içerisinde, 15 gün içerisinde işi bitireceklerini’ söylüyorlardı. Alamadılar neticeyi. Ateşi bölgeye yayacak her türlü adımdan uzak durulmalı.

    Siyasette yumuşama dediğiniz süreçte siz, CHP Genel Başkanını KKTC’ye birlikte girmeye davet etmiştiniz? Resmi bir cevap geldi mi? Onu da Cumhurbaşkanlığı uçağına davet eder misiniz? Böyle bir diyalog var mı?

    Biz samimi olarak siyasette bir yumuşama sağlayalım, milletimizin bu konudaki beklentilerini karşılayalım istedik. Samimi bir yaklaşım ortaya koyduk. Kendilerine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne birlikte gitme teklifimizi bir kere yaptık. Bizim bu teklifimiz sonrası kendi uçaklarıyla gideceklerini açıkladılar. Biz bu noktada KKTC’ye MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Bey ile gideriz. Kıbrıs’a belki bir gün önceden gitme durumumuz olabilir. Malum 20 Temmuz’da Kuzey Kıbrıs’ta kavurucu bir sıcak oluyor. Kavurucu sıcakta Kıbrıs’taki kardeşlerimiz de bir yere kadar tahammül edebiliyorlar. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Bey bir gün önceden gelinse de geceyi burada geçirseler ve sabah saat 9 gibi törenleri yapsak diye bir teklifle geldi. Biz de “uygundur” dedik. Şimdi kendimizi ona göre hazırlıyoruz.

    CHP’Lİ BELEDİYELERE SERT ELEŞTİRİ: “HIRSIZ ‘BEN HIRSIZIM, ÇALDIM’ DER Mİ?

    CHP’li belediyelerde eş, dost, akraba ve usulsüzlük iddiaları var. CHP Genel Başkanı Özgür Özel bir televizyon kanalında böyle bir şey olmadığını söyledi. CHP’li belediyelerde işçi kıyımı var ve işçilerin maaşlarını almalarında sıkıntı var? Bununla ilgili düşünceleriniz nedir?

    Hırsız, ben hırsızım der mi? Veya ben çaldım der mi? Şimdi Özgür Özel Bey kalkıp da bu ahbap atamaları için “ne demek canım biz tabii ki ahbaplarımızı atayacağız” mı diyecek? Onun geçmişteki abileri “biz CHP’den atamayacağız da MHP’den mi atayacağız?” demişlerdi. Şu anda da aynı noktaya geldik. Değişen bir şey yok. İşte daha geçenlerde Manisa’da bir belediyede biliyorsunuz ciddi bir yolsuzluk oldu.

    “KULA’DA YOLSUZLUK OLDU”

    Kula, orada bir yolsuzluk oldu ve belediye başkanı bu yolsuzluk neticesinde alındı. Bunu daha farklı belediyelerin takip etmesi mümkün. Çünkü bunlarda alışkanlık ırsidir. Ahbap, yaran bunlar. İstanbul Büyükşehir’den tutun, Ankara’sına İzmir’ine varıncaya kadar bu böyledir. Birçok vatandaş işlerinden atıldı. Nice ağlayanları biz belediyenin kapısında gördük. Kimse milletimizden gerçekleri gizleyemez. Kimse PR çalışmalarıyla, reklamlarla, sanal alem oyunlarıyla milletin gözü önüne toz pembe perdeler çekemez. Gerçeğin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Pırıltılı sözlerin yaldızı çabuk dökülür ve ortada sadece yalın gerçek kalır. Şu anda olan da budur. CHP’nin bu konuda geçtiğimiz yıllar boyunca, olumsuz anlamda yaptıkları yapacaklarının teminatıdır.

    Haziran ayı enflasyon rakamları açıklandı. Enflasyon, piyasa beklentilerinin altında gelirken bir yılın en düşük aylık enflasyonu gerçekleşti. Yıllık enflasyon da 8 ayın ardından ilk kez geriledi. Bu tablo, Mayıs 2023 seçimleri sonrasında başlayan ekonomi programının öngördüğü dezenflasyon süreci, öngörülen tarihte başladığına işaret ediyor. Hem ekonomi programının devamı hem enflasyonun bundan sonraki süreçte nasıl ilerleyeceği konusunda neler söylersiniz? Temmuz ve Ağustos ayı enflasyon rakamlarına göre para politikasında yeni adım atılabilir mi?

    Biz geçen sene dezenflasyona geçiş için bir süre öngörmüştük. Çünkü geçen sene gerçekten deprem etkisiyle olağanüstü koşullarla karşı karşıyaydık. Para politikasının etkili olması zaman alıyor. Maliye politikasında ilave çaba gerekiyordu. Biz o nedenle dezenflasyon Mayıs 2024’ten sonra başlayacak dedik. Nitekim Haziran ayında yıllık bazda enflasyonda düşüş başladı ama Temmuz’da yani 60’lı rakamlar diyorum ama öngörmek mümkün değil.

    “EYLÜL ENFLASYONU YÜZDE 50’NİN BİR TIK ALTINDA OLABİLİR”

    Muhtemelen düşük 60’lı rakam olacak. Ağustos’ta yine düşük 50’li bir rakam olacak. Ve muhtemelen büyük ihtimalle Eylül enflasyonu açıklandığında 50’nin bir tık altı olabilir. Bizim öngördüğümüz politika bu çerçevede. Geçen sene çok ciddi bir cari açık problemimiz vardı. Bu sene artık cari açık problem olmaktan çıktı. Milli gelire oran olarak yüzde 6’lardan neredeyse bu sene muhtemelen yüzde 2 civarına düşecek. Rezerv konusunda çok önemli mesafe kat ettik. Brüt rezervimiz yaklaşık 145 milyar dolar. Ve swap hariç rezervlerimiz 10 milyarın üzerine çıktı. Mart seçiminden bu yana swap hariç net rezervlerdeki iyileşme neredeyse 80 milyar dolar civarı. Gerçekten eşi benzeri kolay görülmeyen bir iyileşme, bir güven var. Dolayısıyla dış denge bir endişe kaynağı olmaktan çıktı. Ülkemizin risk primi kendisine benzer ülkelere oranla 10 kat daha hızlı düşüyor. Bugün itibariyle 263 baz puan civarında. Türkiye’nin son 3 aydır , yerel seçimlerden sonra bizim 2 yıllık tahvil faiz oranlarımız 1000 baz puan düştü. Özellikle bu son enflasyon rakamlarından sonra faizler düşmeye başladı. Dün hem 2 yıllık hem 5 yıllık hem 10 yıllık bütün faizlerimiz düştü. Yine bizim yurtdışına ihraç ettiğimiz tahvil faizleri 50 baz puan düştü son yerel seçimden sonra. Yani risk primi düşüyor, faizler düşüyor ve gerçekten notumuz artıyor, cari açık daralıyor, bütçede de dengeyi iyileştiriyoruz. Dolayısıyla biraz sabra ihtiyacımız var. Enflasyonda düşüş daha yeni başladı. Hızlanarak devam edecek. Biz inanıyoruz. Bu hedefler başlangıçta iddialı görüntü ama hedefleri başaracağımıza gerçekten samimi bir şekilde inanıyoruz. Programımız çalışıyor.

    “EN BÜYÜK SORUNUMUZ HAYAT PAHALILIĞI”

    Başlangıçta program yok dediler, sonra bu program çalışmaz dediler, sonra para geliyor ama bu sıcak para dediler. Sürekli bir kulp, bir hata üzerinde yoğunlaşıyorlar. Tabii ki sorunlarımız var ama bu sorunları çözecek güçlü bir siyasi irade var. En büyük sorunumuz hayat pahalılığı. En adaletsiz vergi enflasyon. O nedenle dar gelirlilerimize, asgari ücretlimize, emeklilerimize yapacağımız en büyük iyilik popülizm yapmadan enflasyonu kalıcı bir şekilde tekrar tek haneye düşürmek. Vatandaşımızın kalıcı olarak refah seviyesini yükseltmek. İnşallah son çeyreğe girerken bu işi çözüme kavuşturmuş olarak Allah’ın izniyle gireceğiz.

    “KİMSE ‘ALMANLARIN FORMASINDA KARTAL VAR’ DİYOR MU?”

    A Milli Takım futbolcumuz Merih Demiral’ın çeyrek final maçında yaptığı bozkurt işareti çok konuşuldu. Bu konuda ne demek istersiniz?

    Kimse Almanların formalarında kartal var diyor mu? Kimse kalkıp da Fransızların formasında horoz var, niye horozlanıyorsun diyor mu? Orada Merih heyecanını bu görüntüyle verdi. Bunun üzerine de malum Dışişleri Bakanlığımız bunların yetkililerini çağırdılar, gerekli adımlar da buna göre atılıyor. İnşallah bütün mesele Cumartesi günü. Biz, sahadan galibiyetle ayrılarak bir üst tura çıkalım. Fevkalade bir durum olmazsa, maça gitme kararımızı verdik.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, Astana’ya gitti

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Astana’ya gitti

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Esenboğa Havalimanı’ndan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Ankara Valisi Vasip Şahin ve diğer ilgililer tarafından uğurlandı.

    Erdoğan ile eşi Emine Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, MİT Başkanı İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkan Yardımcısı Çağatay Özdemir de Astana’ya gitti.

    Zirveye 16 ülkenin devlet ve hükümet başkanları katılacak. Şanghay İşbirliği Örgütü Devlet Başkanları Zirvesi bugün başlıyor. Zirve sonunda Kazakistan, dönem başkanlığını Çin’e devredecek.

  • Erdoğan: “Suriye’nin toprak bütünlüğü önceliğimiz”

    Erdoğan: “Suriye’nin toprak bütünlüğü önceliğimiz”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı Sonrası Millete Sesleniş konuşmasını gerçekleştirdi. Görevlerini tevdi ettikleri yeni kabine üyelerini kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı görevini yürütecek Murat Kurum ile Sağlık Bakanlığı görevini yürütecek Kemal Memişoğlu’na görevlerinin hayırlı olması dileğinde bulundu.

    Her iki bakanın da seleflerinden devraldıkları hizmet bayrağını, çok daha ileriye taşıyacaklarına yürekten inandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, görevden affını isteyen ve bu talepleri şahsı tarafından kabul edilen eski bakanlar Mehmet Özhaseki ile Fahrettin Koca’ya emekleri, fedakarlıkları ve hizmetleri için teşekkürlerini iletti. Erdoğan, “Uzun yıllardır beraber yol yürüdüğümüz, teşriki mesai yaptığımız her iki arkadaşımızla, inşallah yakın temas halinde olmaya devam edeceğiz” dedi.

    Bayram tatilinin 9 gün olması ve okulların da kapanmasıyla vatandaşların memleketlerine ve tatil bölgelerine gönül huzuruyla seyahat ettiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yollarda çok büyük bir trafik yoğunluğu yaşandığını emniyet güçlerinin, karayollarının, sağlık birimlerinin bayram tatilinde en fazla mesai yapan görevliler olduğunun altını çizdi.

    Vatandaşların yolculuklarını güven ve huzur içinde gerçekleştirmesini temin etmek için çalışan tüm personele teşekkürlerini ileten Cumhurbaşkanı Erdoğan,”Yine bu vesileyle vatanımızın bekası, insanlarımızın güvenliği için yurt içinde ve yurt dışında kahramanca görev yapan askerlerimizin tek tek gözlerinden öpüyor; Rabbim onları muhafaza ve muzaffer eylesin diyorum.
    Bayram süresince çeşitli nedenlerden kaynaklanan anız ve orman yangını haberleriyle sarsıldık. Diyarbakır Çınar ve Mardin Mazıdağı’ndaki yangında hayatını kaybeden insanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Hafta sonu yine İzmir, Bursa, Balıkesir, Muğla ve Çanakkale’de orman yangınları yaşandı. Yaz mevsiminin her geçen yıl daha sıcak ve kurak geçmesiyle, yangın riski de aynı oranda artıyor” diye konuştu.

    “Yüzde 90’ı insan kaynaklı yangınların önüne geçmek ve tek bir ağacın bile zarar görmemesini engellemek için var gücümüzle çalışıyoruz”

    Sadece ormanları değil, ülkenin akciğerlerini yakan bu felaketlere bakıldığında ihmalin, tedbirsizliğin ve kastın öne çıktığını bölücü örgütünün de, orman yangınlarını bir terör yöntemi olarak kullandığını, geçmişteki tecrübelerden bildiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, orman yangınlarıyla mücadelede yürütülen çalışmalara yönelik, “Yüzde 90’ı insan kaynaklı yangınların önüne geçmek ve tek bir ağacın bile zarar görmemesini engellemek için var gücümüzle çalışıyoruz. Orman yangınlarıyla etkin mücadele konusunda önemli adımlar attık. Dünyada örnek alınan orman yangınlarıyla mücadele filosunu kurduk. Bugün bu mücadeleyi; 26 uçak, 105 helikopter ve 5 binden fazla kara aracıyla sürdürüyoruz. Tabii sadece filomuzdaki araç sayılarını artırmadık; üzerindeki ekipmanları da en ileri teknolojiyle yeniledik. Terörle mücadelede destan yazan insansız hava araçlarını ‘yeşil vatanın’ savunmasında da etkin olarak kullanıyoruz. Halihazırda 14 Bayraktar TB2 İHA’mızla yeşil vatanı 7 gün 24 saat izliyoruz” dedi.

    Türkiye’nin dünyada orman yangınlarıyla mücadelede İHA kullanan 2 ülkeden biri olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, İHA’lar yanında 184’ü akıllı olmak üzere 776 kule ile ormanların sürekli takip edildiğini bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İlk defa bizim dönemimizde yapılan 4 bin 744 havuz ve göletle araçlarımızın su ihtiyacını hızlıca karşılıyoruz. Bunların dışında yapay zekâ tabanlı sistemler başta olmak üzere pek çok teknolojik imkan da gücümüze güç katmaktadır. Bugün itibarıyla; 25 bin personelimiz ve 122 bini aşkın gönüllümüz ormanlarımızı korumak için fedakârca çalışmaktadır. Gece gündüz demeden yangınlara karşı cansiperane mücadele eden bütün kahramanlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Ormanlarımıza sahip çıkma ve koruma noktasında tüm vatandaşlarımızdan daha fazla itina bekliyoruz. Yaz sıcaklarının artık çok yoğun şekilde yaşandığı günlere girdik. En ufak bir ihmalin bile büyük zararlara sebep olacağını unutmayalım” değerlendirmesini yaptı.

    “Bedava traktör vaat edip, sonrasında ‘biz onu dikkat çekmek için söyledik’ diyerek işi pişkinliğe vurdukları gibi, yalan-yanlış bilgilerle milletimizin zihnini bulandırmaya çalışıyorlar”

    Önceki ay, çiftçilerle buluşmalarında, Türkiye’nin tarım alanında son 21 yılda nereden nereye geldiğini rakamlarla tek tek ortaya koyduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarım konusunda yapılan eleştirilere yönelik, “Hükümetlerimizin tarım politikalarını eleştirenlerin çoğu bilgiden ziyade, ön yargılarla hareket etmektedir. Açıkçası bunlar ne ülkemizi tanıyor, ne de dünyayı takip ediyor. Her mesele gibi, maalesef, tarım konusuna da istismar malzemesi olarak bakıyorlar. Seçim meydanlarında “bedava traktör” vaat edip, sonrasında “biz onu dikkat çekmek için söyledik” diyerek işi pişkinliğe vurdukları gibi, yalan-yanlış bilgilerle milletimizin zihnini bulandırmaya çalışıyorlar. Bir defa şunu kabul etmek lazım: Bunlar, öyle seçim meydanlarında dalga konusu yapılacak işler değildir. Tarım; ciddi bir uğraştır, ülkemiz açısından çok stratejik bir sektördür. Hükümet olarak biz de tarıma, sektörün ciddiyetine ve önemine uygun bir anlayışla yaklaştık. Çiftçi kardeşlerimizin alın terlerinin hakkını daima vermeye çalıştık” dedi.

    Son 21 yılda reel rakamlarla 1 trilyon 364 milyar lira tarım desteği verdiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2024 yılında şu ana kadar 56 milyar lira destek ödemesi yaptık. Yıl sonuna kadar bu rakam 91,5 milyar liraya çıkacak. ÇAYKUR’un çay alım fiyatı ve Toprak Mahsulleri Ofisi’nin buğday ve arpa alım fiyatı üzerinden yapılan haksız eleştirileri de izliyoruz. Burada birkaç hususun altını çizmekte fayda görüyorum. Yaş çay alım fiyatının yanında üreticilerimize destekleme pirimi verilmesi uygulamasını ilk kez biz başlattık. Hasat döneminde üreticimizi korumak için yeni çay fabrikaları yaparak ÇAYKUR’un kapasitesini yine biz artırdık.Ayrıca günlük alımlarda kısıtlamayı kaldırarak, üreticilerin ÇAYKUR’un alım fiyatının üzerinde ürününü satmasına imkân sağladık. Buğday fiyatlarında ise dünya piyasasının bir hayli üstündeyiz” ifadelerini kullandı.

    Yurt dışı ekmeklik buğday fiyatının, yerinde ton başına 248 dolar olduğunu, Navlunla birlikte bu rakamın 270 dolara çıktığını ifade eden Erdoğan şunları söyledi:

    “Toprak Mahsulleri Ofisi alım fiyatı, desteklerle birlikte ton başına 359 dolar olup, dünya fiyatlarından 89 dolar yüksektir. Hasat döneminde üreticimizi koruma amacıyla Dahilde İşleme Rejimiyle hububat ithalatını 15 Ekim’e kadar durdurduk. Ayrıca hammadde ve un ihracatını ise serbest bırakarak, ilave dış ticaret tedbirleri aldık. Üretici maliyetlerinin düşürülmesine katkı sağlamak amacıyla vereceğimiz fark ödemesinin toplam miktarı 29 milyar liradır. Yani toplam tarımsal destek bütçemizin yaklaşık 4’te 1’ini; buğday ve arpa üreticilerimizin maliyetlerine katkı amacıyla kullanıyoruz. Toprak Mahsulleri Ofisimiz, alımla ilgili süreçleri titizlikle yürütüyor.

    Çiftçimizin ürününü en hızlı şekilde almak, gerekli depolamayı yapmak ve zamanında ödemesini gerçekleştirmek için gayret gösteriyor. Ofis, hububat teslim eden üreticilerimizin ödemelerine başladı. İlk etapta 6 Haziran’a kadar ürün verenlerin ödemeleri hesaplarına yatırıldı. Elbette aldığımız bütün bu tedbirlere rağmen; çiftçimizin, üreticimizin memnuniyetsizliği veya şikâyeti olabilir. Bunları da Cumhurbaşkanı olarak şahsen takip ediyorum. Çiftçi kardeşlerimizin sıkıntılarının giderilmesi için bakanlarımıza gerekli talimatı veriyorum. “Milletin efendisi” olan çiftçimizin mağdur edilmesine müsaade etmeyiz.”

    “Kimse kusura bakmasın ama sicili bozuk olanların, eli öpülesi çiftçilerimizi istismar ederek, buradan bir siyasi rant devşirmesine de izin vermeyiz” diyen Erdoğan, “Son 21 yıldır iyi ve kötü gününde nasıl çiftçimizin yanında olduysak, bundan sonra da tüm imkanlarımızla yanlarında olacağız. Bir kez daha çiftçilerimize hayırlı, bereketli bir hasat sezonu diliyorum“ dedi.

    Türkiye’nin stratejik önemi yüksek, üç kıtanın kavşak noktası olan bir coğrafyada bulunduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tarih boyunca medeniyetlerin beşiği olmuş, ama aynı zamanda paylaşım kavgasının tam merkezinde yer almış bir bölgedeyiz. Böyle bir coğrafi konuma sahip olmak; ülkemize siyasi, ekonomik ve askeri avantajlar sağlama yanında tehditleri de beraberinde getirmektedir. Birinci dünya savaşına giden yolun taşları bizim bölgemizde döşendi. İkinci cihan harbinin odağında aynı şekilde yine bizim bölgemiz vardı. Soğuk Savaş döneminde bloklar arası rekabetin yoğunlaştığı bölgelerden biri, yine Türkiye’nin merkezinde olduğu coğrafyaydı.13’üncü yılını tamamlayan Suriye krizi en fazla bizim bölgemizi etkiledi. Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın olumsuz yansımalarına maruz kalan bölgelerin başında yine biz yer alıyoruz” şeklinde konuştu.

    “Lübnan’a yönelik saldırıların ve tehdit dilinin artması, bölgemizin geleceği adına bizi ciddi manada endişelendirmektedir”

    7 Ekim’den bu yana İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği soykırıma varan katliamlarla ilgili konuşan Erdoğan, “İsrail’in Gazze’ye saldırmasıyla birlikte Doğu Akdeniz’de ısınan sular, aynı şekilde en fazla bizi ve bölgemizdeki kardeş ülkeleri tedirgin ediyor. Batılı güçlerin askeri, diplomatik ve siyasi desteğini arkasına alan İsrail’in, gözünü komşularına diktiğini görüyoruz. Lübnan’a yönelik saldırıların ve tehdit dilinin artması, bölgemizin geleceği adına bizi ciddi manada endişelendirmektedir. Şunu bir defa çok net ifade etmek isterim. Batı dünyası destek verdikçe, İslam alemi de sessiz kaldıkça, Netanyahu denilen caninin, tüm bölgemizi ateşe sürükleme pahasına, işgal politikasına devam edeceği anlaşılıyor. Türkiye olarak, biliyorsunuz, ilk günden beri buna dikkat çekmekteyiz. Gazze krizinin sadece Gazze’yle sınırlı kalmayacağını, İsrail zulmünün çok vahim sonuçları olabileceğini sık sık dile getirdik .İsrail’in yayılmacı hedefler peşinde koştuğunu her zeminde vurguladık. Gerek İran’la yaşanan füze gerilimi, gerekse İsrail’in Lübnan’a yönelik artan saldırıları maalesef kaygılarımızda bizi haklı çıkardı. Buradan bir kez daha şu uyarıyı yapmak durumundayım. Karşımızda ‘devlet adamı’ vasfının asgari şartlarını dahi taşımayan, gözü dönmüş, ihtiraslarının esiri olmuş, aklını, vicdanını kaybetmiş bir katil vardır. Masumların kanından beslenen bu zalim, siyasi ömrünü uzatmak adına kendi vatandaşlarının güvenliğini dahi hiçe saymaktadır” açıklamasını yaptı.

    “Ankara’nın güvenliğini Gazze’nin, Kudüs’ün, Ramallah’ın, Beyrut’un, Amman’ın, Bağdat’ın huzur ve güvenliğinden ayrı göremeyiz”

    Netanyahu yönetimi altındaki İsrail saldırganlığı durdurulmadıkça, Türkiye dahil bölgemizdeki hiçbir devletin kendini emniyette hissedemeyeceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bakınız bu durum, İsrail’in komşusu olan Lübnan ve Suriye başta olmak üzere tüm ülkeler için de geçerlidir. Daha önce de ifade ettim; Ankara’nın güvenliğini Gazze’nin, Kudüs’ün, Ramallah’ın, Beyrut’un, Amman’ın, Bağdat’ın huzur ve güvenliğinden ayrı göremeyiz. Türkiye olarak güvenlik önceliklerimizi buna göre tayin ve tespit ediyoruz. Dış politikada atacağımız adımları da bu gerçekler ekseninde planlıyoruz. Hedefimiz; doğru, akıllı ve uzun vadeli hamlelerle bu mücadeleden ülkemizi kayıpsız, hatta kazançlı olarak çıkarmaktadır. Ne yapıyorsak bunun için yapıyoruz, ne söylüyorsak bunun için söylüyoruz” dedi.

    Barışı, diyaloğu ve diplomasiyi en üst seviyede devreye almaları gereken günlerden geçildiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Özellikle aynı coğrafyayı ve aynı kaderi paylaştığımız devletlerle karşılıklı diyalog zeminini güçlendirmemiz önem arz ediyor. Mevcut bölgesel ve uluslararası konjonktürde, İslam ülkeleri arasında dayanışmayı artırmamız, fikir ayrılıklarını gidermemiz son derece mühimdir. Geçmişin, geleceğimizi de ipotek altına almasına müsaade edemeyiz. Bu anlayışla, komşularımızdan başlayarak bölgemizdeki tüm aktörlerle münasebetlerimizi ilerletmeye gayret ediyoruz. Şimdiye kadar bu çabalarımızın somut çıktılarını birçok yerde gördük. Komşumuz Suriye’de de, 13 yıldan fazla süredir devam eden ve 1 milyon insanın hayatına mal olan ihtilafa siyasi çözüm bulmak için çok uğraştık. Astana Süreciyle rejim ve muhalefetin aynı zeminde buluşmasını sağladık. Bunun dışında farklı kanallarla, daha fazla kan dökülmesinin, daha fazla çatışma yaşanmasının önüne geçmeye çalıştık. Sahada bazı konularda müspet neticeler de aldık. Sulhe ve sükunete hizmet edecek ilave adımların atılması mümkündür. Bizim kimsenin toprağında ve egemenliğinde gözümüz yoktur. Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve milli birliğinin korunması, Türkiye’nin de önceliğidir. DEAŞ’la birlikte güney sınırlarımız boyunca PKK’ya kurdurulmak istenen terör devletine en ağır darbeyi sınır ötesi harekatlarla, Türkiye indirmiştir. Çünkü biz komşu olarak, istikrarsızlıkla boğuşan ve terör örgütlerinin cirit attığı değil; demokratik, müreffeh, güçlü bir Suriye görmek istiyoruz. Suriye’nin, evlerini terk etmek zorunda kalmış milyonlar için güvenli, emin bir yer haline gelmesini, herkesten daha çok biz arzu ediyoruz. Böyle bir iklime ne kadar kısa sürede kavuşulursa, herkes için, özellikle Suriye halkı için o kadar iyi olacaktır” değerlendirmesini yaptı.

    “İç siyaset gibi dış politikada da ‘sıkılı yumrukların açılmasında’ büyük fayda olduğuna inanıyoruz”

    Ayrılıkları derinleştirme yerine ortak paydayı büyütmenin derdinde olduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu:
    “İç siyaset gibi dış politikada da ‘sıkılı yumrukların açılmasında’ büyük fayda olduğuna inanıyoruz. Bunun için kiminle görüşülmesi, konuşulması gerekiyorsa, geçmişte olduğu gibi, yine görüşmekten imtina etmeyiz. Elbette bunu yaparken, öncelikle Türkiye’nin menfaatlerini referans alacak, ama bu süreçte bize güvenen, bize sığınan, bizimle ortak hareket eden hiç kimsenin mağdur olmasına da izin vermeyeceğiz. Türkiye, dostlarını yarı yolda bırakan bir devlet değildir ve olmayacaktır. Burada şu noktanın da çok net bilinmesini isterim Tek parti zihniyeti, Azerbaycanlı kardeşlerimizi Sovyetlere teslim ederek, ülkemize Boraltan Köprüsü faciasını yaşatmıştı. Milletçe bu facianın mahcubiyetini tam 76 yıl yüreğimizde hissettik.44 gün süren vatan muharebesinde Azerbaycan’a sağladığımız güçlü destekle sadece Karabağ’ın 30 yıllık işgaline son vermedik; aynı zamanda tek parti yönetiminin tarihimize bulaştırdığı utanç lekesini de temizledik. Böyle bir siyasi musibetin tekerrürüne tahammülümüz olamaz. Hele hele Solingen’de evlatlarını ırkçı teröre şehit vermiş bir millet olarak, bize yakışmayan, inancımızla, kültürümüzle, medeniyet değerlerimizle asla bağdaşmayan sahnelerin yaşanmasına da göz yummayız. Kamu düzeni, devletimizin kırmızı çizgisidir. Hangi bahaneyle olursa olsun bu çizginin aşılmasına, bu hassas çizginin yok sayılmasına, çiğnemesine eyvallah demeyeceğiz.”

    “Kimse; kendini polisin, hakimin, devletin yerine koyamaz”

    Türkiye’nin geçmişte yaşadığı sıkıntılara değinen Erdoğan, “Biz, sokaklar üzerinden kotarılan kaos planlarına bağışıklık kazanmış bir ülkeyiz. Geçmişte etki ajanları ve provokatörler eliyle ülkemize hangi bedellerin ödetildiğini gayet net hatırlıyoruz. Kayseri’de son derece iğrenç, rezil bir taciz vakası üzerinden aynı kaos planı tezgahlandı. Bu oyunun ikinci perdesi ise Suriye’nin kuzeyinde bulunan Türk çıkarlarına ve varlığına yönelik sahnelendi. Bölücü terör örgütü artıkları ve işbirlikçiler eliyle kotarılan bu oyunu kimin yazdığını, bunlara kimlerin figüranlık yaptığını çok çok iyi biliyoruz. Allah’ın izniyle ne biz, ne milletimiz, ne de Suriyeli kardeşlerimiz, bu sinsi tuzağa düşeceğiz. Nefret söylemlerine, faşizme, ırkçı vandallığa ve provokasyonlara boyun eğmeyeceğimizi burada tekrar altını çizerek söylemek istiyorum. Bayrağımıza uzanan mülevves elleri kırmasını bildiğimiz gibi, ülkemize sığınan mazlumlara uzanan elleri de kırmasını biliriz. Kimse; kendini polisin, hakimin, devletin yerine koyamaz. Kayseri’deki olaylar sonrasında ortalığı yakıp yıkan, polisimize saldıran, işyerlerine ve evlere zarar veren 474 provokatör göz altına alındı. Dün de Suriye Milli Ordusu güçleri ve güvenlik kuvvetlerimiz, Suriye’nin kuzeyindeki kışkırtmalara gerekli müdahalelerde bulundu. Suriye Geçici Hükümeti ise şanlı bayrağımıza yönelik saldırıları lanetlediğini en sert biçimde kamuoyuna ilan etmiştir. Fitne teşebbüsleri bir kez daha boşa çıkmıştır. İstihbarat birimlerimiz, sınırın öte tarafındaki ortaklarıyla birlikte çok titiz bir çalışma yürütmektedir. Hangi kirli ellerin bu işlerin arkasında olduğunu mutlaka ortaya çıkaracağız. Şunun bir defa idrak edilmesi şarttır: Türkiye’nin Suriye’deki mevcudiyeti ‘teröristan’ kurma planlarının önündeki en büyük bariyerdir. Çok iyi biliyoruz ki; “böl-parçala-yönet” anlayışıyla coğrafyamızı lime lime eden emperyalistler bundan rahatsızdır. Onları rahatsız etmeyi sürdüreceğiz. Silahlarının namlusu ülkemize çevrili eli kanlı caniler orada var oldukça; biz de ülkemizin ve milletimizin güvenliğini sağlamaya devam edeceğiz. Bölücü terör tehdidi tamamen ortadan kalkınca, elbette biz de üzerimize düşeni yaparız.Ama bırakın tehdidin boyutunun azalmasını, terör örgütü her gün yeni bir provokasyona girişirken, kimse bizden gelişmeleri tribünden seyretmemizi beklemesin” dedi.

    “Biz, yalnızca bölücü niyetlere karşı vatanımızı koruyoruz ve koruyacağız”

    Türkiye’nin kimsenin toprağında gözü olmadığının altını bir kez daha çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim kimsenin egemenliğinde de gözümüz yok. Biz, yalnızca bölücü niyetlere karşı vatanımızı koruyoruz ve koruyacağız. Türkiye, bugün Gazze krizinde verdiği başarılı imtihanı, son 13 yıldır Suriye meselesinde de vermiştir. En zor günlerinde ‘Suriyeli muhacirlere ensar’ olmanın onurunu, göğsümüzde bir şeref madalyası olarak iftiharla taşıyacağız. Buna gölge düşürecek, 13 yıldır ülkemizin şefkat şemsiyesi altında olan mazlumları sıkıntıya sokacak hiçbir eyleme girişmeyiz. Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşlerini bugüne kadar hep teşvik ettik. Suriye’nin kuzeyinde, bölücü terörden arındırdığımız yerleşim yerlerine 670 bin kişi geri döndü. Katar’ın da desteğiyle hayata geçirdiğimiz konut projeleri tamamlandığında bu sayıya inşallah 1 milyon kişi daha eklenecek. Suriye’de huzur ortamı güçlendikçe, geri dönüşler de artacak. Arzu eden herkesin gönül rahatlığıyla vatanlarına dönebileceği bir yapıyı ve iklimi tesis edebilirsek, ne mutlu bize. Sığınmacılar konusunu önyargılar ve korkular temelinde değil, ülkemizin ve ekonomimizin gerçekleri temelinde akılcı, insani, vicdani bir çerçevede çözüme kavuşturacağız” açıklamasını yaptı.

    Erken seçim tartışmalarına yanıt

    Erken seçim tartışmalarıyla ilgili de konuşan Erdoğan, “Türkiye, özellikle ekonomisi üzerinde ilave yük oluşturan seçim maratonunu 31 Mart akşamı sandıkların kapanmasıyla birlikte tamamlamıştır. 14-28 Mayıs’ta yasama ve yürütmede son sözünü söyleyen milletimiz, 31 Mart’ta da yerel yönetimlerde kimleri başında görmek isteğini göstermiştir. Seçimler elbette demokrasinin bayramıdır, şölen günüdür. Milli iradenin en özgür biçimde tecelli vasıtası seçimdir, sandıktır. Bunun tartışılmasını dahi yersiz buluyor, Türk demokrasisine hakaret olarak değerlendiriyoruz. Ancak tarihimizde, sandıkta tezahür eden iradeyi yok sayanların olduğu da ülkemizin bir gerçeğidir. Bunu kimi zaman sandığın itibarına gölge düşürerek yaptılar. Kimi zaman seçmene hürmetsizlik ederek yaptılar. Kimi zaman milletin kararını tanımayarak yaptılar. Kimi zaman da seçmenin tercihini tamamen yanlış okuyarak, sapla-samanı karıştırmaya cüret ederek yaptılar. Son dönemde bu kibirli tavrın, seçmen iradesini yok sayma küstahlığının tekrar nüksettiğini görmekteyiz. Geçen hafta gündeme taşınmak istenen ‘erken seçim’ tartışmalarına bu zaviyeden bakılması gerektiği kanaatindeyiz. Bizce bu tartışmalar, muhalefet bünyesinde giderek kızışan “iç savaşın” dışa yansımalarından ibarettir. Tabii yeni hükümet sisteminde ‘erken seçim’ diye bir kavram da yoktur. Bunun yerine, Cumhurbaşkanı ve Meclis’in ‘seçimlerin yenilenmesi’ kararı alması vardır. Muhalefetin diğer birçok alan gibi burada da Türkiye’yi geriden takip ettiği anlaşılıyor.

    Hiçbir temeli olmayan, bu tarz sahte gündemlerle muhalefet kendi içindeki ‘bilek güreşini’ perdelemeye çalışmaktadır. Hükümet olarak bu tartışmaların ne tarafıyız, ne de muhatabıyız. Biz sadece ve sadece işimize odaklanıyoruz. Biz, her biri altın değerinde olan 4 yıllık süreyi, en iyi ve en verimli şekilde kullanmaya bakıyoruz. Türkiye, son bir yılını seçim gündemiyle geçirmişken. Bölgemizde, her gün yeni bir kriz ve çatışma patlak verirken, dünya büyük bir belirsizlik girdabında sürüklenirken velhasıl, ülkemizin ve milletimizin çözülmesi gereken bunca meselesi varken; sırf eski ve yeni takım arkadaşlarına ‘çalım atmak’ için bu tür tartışmalara meyledilmesini doğru bulmuyoruz. Muhalefet iç hesaplaşmasını ülkeye, millete ve ekonomiye zarar verecek şekilde yürütmemelidir. Allah’ın izniyle önümüzde, Parlamento’da ve Cumhurbaşkanlığında 4 yıllık, yerel yönetimlerde de 5 yıllık seçimsiz bir dönem vardır. İş dünyasından siyasetçisine, esnafından memuruna, ev hanımından öğrencisine kadar herkes; planını, programını buna göre yapmalıdır. İnşallah biz de hem kabinede hem belediyelerde bu çerçevede adımlarımızı atacağız. Fuzuli gündemlerin peşine takılmadan, milletin emanetinin hakkını vermeye gayret edeceğiz. Hükümetimiz, çok güçlü bir şekilde, kararlı bir şekilde, istikrarlı ve sabırlı bir şekilde Türkiye Yüzyılının inşasına devam edecektir” diye konuştu.

  • Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: “Avrupa Birliği’ne tam üyelik stratejik hedefimizdir”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: “Avrupa Birliği’ne tam üyelik stratejik hedefimizdir”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: “Avrupa Birliği’ne tam üyelik stratejik hedefimizdir”
    – “Birliğin de Türkiye’ye benzer bir perspektiften yaklaşmasının müşterek menfaatimize olduğu aşikar”
    – “(İsrail’in) Gazze’de sürdürdüğü katliamlar sadece bölgesel istikrar değil, küresel güvenliği de tehdit etmektedir. (Filistin) Kalıcı barış iki devletli çözümden geçiyor. Uluslararası toplumun artık ağırlığını koyması lazım”
    – “Ukrayna’daki yıkımın son bulması ve taraflar için adil çözüm diplomasi ile mümkün. Rusya’nın dışlandığı girişimlerin sonuç vermeyeceği görüşümüzü koruyoruz”

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM Başkanı Kurtulmuş’u ziyaret etti

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM Başkanı Kurtulmuş’u ziyaret etti

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nın ardından TBMM Başkanı Kurtulmuş’a ziyarette bulundu. Kurtulmuş, ziyarete ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Muhterem Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı Gazi Meclis’imizde ağırlamaktan büyük memnuniyet duydum. Zat-ı devletlerine nazik ziyaretleri dolayısıyla şükranlarımı sunuyorum” ifadelerine yer verdi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ı kabul etti

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ı kabul etti

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde kabul etti.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Çekya maçı öncesi A Milli Futbol Takımı’na destek

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Çekya maçı öncesi A Milli Futbol Takımı’na destek

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün katıldığı AK Parti Grup Toplantısı’nda Çekya maçı öncesi A Milli Futbol Takımı ile ilgili de açıklamalarda bulundu. Portekiz maçı sonrası milli takım üzerinden yapılan dezenformasyonlara yönelik konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “85 milyonun kenetlendiği Avrupa Futbol Şampiyonası’nda, Portekiz maçı sonrasında bu zihniyete mensup kansızların milletin sinir uçlarıyla oynama girişimleri asla masum değildir. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, milletimizin birliğini bozamayacaklar. Ne kadar çirkefleşseler de, toplumsal barışımıza kast edemeyecekler. AK Parti olarak, Kandil’in ayak takımına, azılı ve kadrolu militanlarına meydanı bırakmadık, Allah’ın izniyle, bundan sonra da bırakmayacağız. Türkiye’nin başarıları karşısında karalar bağlayan müptezellere, yeni hezimetler yaşatmayı sürdüreceğiz” diye konuştu.

    “85 milyon tek yürek millilerimizin yanında olacağız”
    Çekya maçında ay-yıldızlılara başarı dileklerinde bulunan Cumhurbaşanı Erdoğan, “A Milli Takımımız, Gürcistan’ı 3-1 yenerek turnuvaya çok iyi başlangıç yaptı. Portekiz karşısında maalesef hiç hak etmediğimiz bir sonuç aldık. Millilerimizin bu akşam inşallah Çekya karşısında 85 milyonu gururlandıracak tarihi bir zafere imza atacaklarına inanıyorum. Aslanlarımıza şimdiden başarılar diliyor, Rabb’im ayaklarına taş değdirmesin diyorum. İnşallah bu akşam 85 milyon tek yürek olarak, dualarımızla A Milli Takımımızın yanında olacağız” ifadelerini kullandı.

  • Erdoğan-Bahçeli görüşmesi sona erdi

    Erdoğan-Bahçeli görüşmesi sona erdi

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüştü. Sona eren görüşme yaklaşık 50 dakika sürdü.

  • Erdoğan’dan A Milli Takım’a destek

    Erdoğan’dan A Milli Takım’a destek

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün katıldığı AK Parti Grup Toplantısı’nda Çekya maçı öncesi A Milli Futbol Takımı ile ilgili de açıklamalarda bulundu. Portekiz maçı sonrası milli takım üzerinden yapılan dezenformasyonlara yönelik konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “85 milyonun kenetlendiği Avrupa Futbol Şampiyonası’nda, Portekiz maçı sonrasında bu zihniyete mensup kansızların milletin sinir uçlarıyla oynama girişimleri asla masum değildir. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, milletimizin birliğini bozamayacaklar. Ne kadar çirkefleşseler de, toplumsal barışımıza kast edemeyecekler. AK Parti olarak, Kandil’in ayak takımına, azılı ve kadrolu militanlarına meydanı bırakmadık, Allah’ın izniyle, bundan sonra da bırakmayacağız. Türkiye’nin başarıları karşısında karalar bağlayan müptezellere, yeni hezimetler yaşatmayı sürdüreceğiz” diye konuştu.

    “85 milyon tek yürek millilerimizin yanında olacağız”

    Çekya maçında ay-yıldızlılara başarı dileklerinde bulunan Cumhurbaşanı Erdoğan, “A Milli Takımımız, Gürcistan’ı 3-1 yenerek turnuvaya çok iyi başlangıç yaptı. Portekiz karşısında maalesef hiç hak etmediğimiz bir sonuç aldık. Millilerimizin bu akşam inşallah Çekya karşısında 85 milyonu gururlandıracak tarihi bir zafere imza atacaklarına inanıyorum. Aslanlarımıza şimdiden başarılar diliyor, Rabb’im ayaklarına taş değdirmesin diyorum. İnşallah bu akşam 85 milyon tek yürek olarak, dualarımızla A Milli Takımımızın yanında olacağız” ifadelerini kullandı.