Etiket: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan Yunanistan’a gidecek

    Cumhurbaşkanı Erdoğan Yunanistan’a gidecek

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Sayın Kiryakos Miçotakis’in daveti üzerine Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin Beşinci Toplantısı dolayısıyla Yunanistan’a ziyarette bulunacak.

    Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı’nın başkanlıklarında, ilgili Bakanların iştirakleriyle Atina’da düzenlenecek Konsey Toplantısı’yla Türkiye-Yunanistan ilişkileri tüm boyutlarıyla gözden geçirilecek. İki ülke arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi imkânları ele alınacak. Görüşmelerde, ikili münasebetlerin yanı sıra, mevcut bölgesel ve küresel gelişmeler hakkında fikir alışverişinde bulunulması öngörülüyor. Ziyaret çerçevesinde ayrıca, ikili ilişkilerin hukuki altyapısını güçlendirmeye matuf çeşitli anlaşma ve mutabakat metinlerinin imzalanması da gündemde yer alıyor.

  • Erdoğan’dan Yunanistan’a: “Düşman değil dost istiyoruz”

    Erdoğan’dan Yunanistan’a: “Düşman değil dost istiyoruz”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atina ziyareti öncesinde Yunan Kathimerini gazetesine konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarın Atina’ya planlanan ziyareti öncesinde Türk-Yunan ilişkilerine dair soruları yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yunanistan Türkiye’nin hasmı değil, içinde bulunduğu ittifakın kıymetli bir üyesi” ifadelerini kullandı. Sözlerine Türkiye ve Yunanistan’ın iki komşu ülke olduğunu vurgulayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki günlerde “Türk-Yunan ilişkilerinde yeni sayfa” ve “kazan kazan formülüne” dair yaptığı açıklamalara ilişkin şunları söyledi:

    “Aynı coğrafyayı, aynı denizi paylaşıyoruz. Aynı havayı soluyoruz. Geçmişimiz itibarıyla iç içeyiz. Aramızda henüz çözüme kavuşturamadığımız pek çok mesele bulunuyor iki ülke olarak. Bunun farkındayız. Ancak bu sorunların gerginliğe vesile olmasına, hükümetlerimiz ve halklarımız arasında anlaşmazlıklara yol açmasına izin verip vermemek bizim elimizdedir. İşte ben bu manada ilişkilerimizde ‘yeni bir sayfadan’, ‘kazan-kazan’ ilkesinden bahsettim. ‘Kazan-kazan’ anlayışı zaten Türkiye’nin uluslararası ilişkilere, diplomasiye yaklaşımının temelinde yatıyor.”
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, uyuşmazlıkların diyalog yoluyla ele alınması ve ortak paydada buluşulması halinde herkesin kazançlı çıkacağını vurgulayarak, Türkiye ile Yunanistan’ın son dönemde ilişkilerini bu anlayış çerçevesinde şekillendirme yönünde gayet iyi bir ivme yakaladığını kaydetti. Uzun süredir işlemeyen ikili mekanizmaların yeniden canlandırıldığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Diyalog kanallarımız her seviyede açık ve işliyor. Karşılıklı ziyaret trafiğimiz yoğun. Ülkelerimiz ve bölgemiz açısından önemli pek çok alanda iş birliğimizi karşılıklı güven temelinde geliştirme irademiz mevcut. Şimdi ise her iki tarafın üzerine düşen bu anlayışı pekiştirmek, kurumsal hale getirmek ve ilerletmektir. Sayın (Yunanistan Başbakanı Kiryakos) Miçotakis’in de aynı iradeye sahip olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ortak niyetin yarın Atina’da imzalanması planlanan dostane ilişkiler ve iyi komşuluk konulu bildirge sayesinde tüm açıklığıyla kayda geçeceğini ifade etti.

    “Tüm ülkeler gibi bizim de düşmana değil, dosta ihtiyacımız var”

    Türkiye’nin komşu Yunanistan’ı hiçbir zaman düşman, hasım olarak görmediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tüm ülkeler gibi bizim de düşmana değil, dosta ihtiyacımız var. Sık sık söylüyorum, başta Yunanistan olmak üzere komşularımızla aşılamayacak hiçbir sorunumuz olmadığı inancındayız. Bence son dönemde değişen Yunanistan tarafının bize yönelik bakış açısını gözden geçirmiş olması, uzatılan dostluk elini asla geri çevirmeyen bir millet olduğumuzu anlamaya başlamasıdır. Halkımızın güvenliğine, toprak bütünlüğümüze, milli çıkarlarımıza göz dikenlere nasıl her zaman tereddüt etmeksizin gerekli tepkiyi veriyorsak, iş birliği ve dostluğun ilerletilmesine de her zaman açığız” ifadelerini kullandı.
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Miçotakis’in bunu anladığını ve Türkiye’nin Yunanistan ile arasındaki sorunların aşılması ve ilişkilerin ileriye götürülmesini samimi şekilde arzu ettiğini görebildiğine inandığını kaydetti. Miçotakis’te de Türkiye’dekine benzer bir yaklaşım gözlemlemekten memnun olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sayın Miçotakis’e ne söyleyeceğimi sordunuz. Kendisine şunu söyleyeceğim: Kiryakos, dostum, siz bizi tehdit etmedikçe biz de sizi tehdit etmiyoruz. Gel iki ülke arasındaki güveni sağlamlaştıralım. Ekonomi, ticaret, ulaştırma, enerji, sağlık, teknoloji, eğitim, gençlik, her alanda ikili iş birliğini artıralım. Ülkelerimizdeki tarihi ve kültürel varlıklara karşılıklı olarak gerekli itina ve ihtimamı gösterelim. Ege meseleleri olsun, düzensiz göçle ortak mücadele olsun, Yunanistan’daki Türk azınlığın devam eden sorunları olsun, karşılıklı iyi niyet temelinde diyalog yoluyla çözemeyeceğimiz bir problem yoktur” dedi.
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl iki ülkede yapılan seçimlerde her iki hükümete de güçlü bir halk desteği verildiğine işaret ederek, “Bu destekle hem biz hem de Sayın Miçotakis güçlü ve yapıcı adımlar atabilecek konumdayız” diye konuştu.

    “Sorunlar diyalog ve iyi niyet çerçevesinde çözülebilir”

    Diyalog ve iyi niyet çerçevesinde sorunların çözüleceğine inandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
    “Tabii bu arada kıta sahanlığının yanında pek çok sorunumuz var. Bunları paket halinde bir bütün olarak ele almalıyız. Meselelere seçici yaklaşıp bazılarını konuşup, bazılarını konuşmamak doğru bir yaklaşım değil. Çünkü hepsi birbirleriyle bağlantılı. Uluslararası yargıya gittiğimizde geride hiçbir sorun bırakmamalıyız. Ama her şeyden önce tüm sorunlarımızı cesur bir şekilde konuşmalı, kamuoylarımızı doğru bir şekilde yönlendirmeliyiz. Burada sorun çözme irademiz son derece belirleyici olacaktır. Bizim bu irademiz güçlüdür. Çevremizde yaşanan anlaşmazlıkların çözülmesi için gösterdiğimiz gayrete ve mesafe alma kabiliyetimize baktığınızda Türkiye’nin meseleleri barışçıl yollarla ortadan kaldırma anlayışını ve potansiyelini görebilirsiniz.”
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin samimiyeti ve çağrısının açık olduğunu belirterek, Yunanistan’ın da dış müdahalelere kapalı benzer bir yaklaşım ortaya koyması halinde her iki ülke için de huzurlu bir gelecek inşa etme yolunda iyi bir başlangıç yapılabileceğine inandığını kaydetti.

    “Yunanistan Türkiye’nin hasmı değil, içinde bulunduğu ittifakın kıymetli bir üyesi”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunan basınına birçok kez yansıyan “Bir gece ansızın gelebiliriz” şeklindeki sözlerine ilişkin soruyu ise şöyle yanıtladı:
    “Ancak bizi tehdit edenler bizden çekinmelidir. Ülkemizin güvenliğini tehdit eden terör unsurlarına karşı ‘bir gece ansızın geliriz’ dedik ve gereğini yaptık. Terör yuvalarını başlarına yıktık ve yıkacağız. Toprak bütünlüğümüze, birliğimize ve beraberliğimize el uzatanların bizden göreceği karşılık her zaman bu olmuştur ve bundan sonra da bu değişmeyecektir. Vatanımızı savunmak, milletimizin huzurunu korumak en doğal hakkımızdır ve tüm terör odaklarına karşı da bu hakkımızı sonuna kadar kullanmaya devam edeceğimizden kimsenin şüphesi olmamalıdır.”
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan’ın Türkiye’nin hasmı değil, içinde bulunduğu ittifakın (NATO) kıymetli bir üyesi olduğuna dikkati çekerek, “Ayrıca komşuyuz, komşu olarak kalacağız. Birbirimizin haklarına ve hayati çıkarlarına karşılıklı olarak saygı göstermeliyiz. Bizim dostluk elimizi uzattığımızda ne kadar kucaklayıcı olduğumuzu yüzyıllarca birlikte yaşadığımız Yunan halkı iyi bilir. Bizim kültürümüzdeki hoşgörüyü ve samimiyeti çok yakından tanırlar. Karşılıklı anlayış temelinde ilişkilerimizi ilerletmek ve bu coğrafyada barış içinde yaşamak istiyoruz. Bunu ifade ettiğimizde laf olsun diye söylemediğimizi de defalarca ispat etmiş bir ülkeyiz. Batı medyası bu sözlerimi çarpıtma gayreti içindedir” dedi.

    Enerji alanında iş birliği

    Ege ve Doğu Akdeniz’de enerji rezervlerinin olup olmamasının kendisinin kişisel kanaatinden öte bilimsel araştırmalar sonucunda tespit edilebilen bir husus olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda umut verici çalışmalar yapıldığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Akdeniz ve Ege’nin doğal kaynaklar açısından zengin bir havza olduğuna işaret ederek, mevcut uluslararası konjonktürde enerji güvenliğinin sağlanmasının ve muhafazasının stratejik açıdan elzem bir konu hâline geldiğini ifade etti. Bu manada özellikle Akdeniz’de iş birliği potansiyeli ve imkânları olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle bir iş birliği potansiyelinin değerlendirilmesinin hem bölge ülkelerinin enerji güvenliğine hem de siyasi meselelerin çözümüne katkıda bulunabileceğini kaydetti. Buradaki potansiyelin siyasi açıdan suiistimal edilmeye çalışılmasının bu kaynakların kullanılamaması riskini de beraberinde getireceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

    “Biz enerjinin tüm ülkeler ve toplumlar arasında iş birliği ve ortak kazanım unsuru olduğunu düşünüyoruz. Uyuşmazlıkları diyalog yoluyla çözmek istiyoruz. İş birliğini tercih ediyoruz ve buna hazırız. Bu nedenle daha önce iki defa kapsayıcı nitelikte Doğu Akdeniz’deki fırsatlar için konferans düzenlenmesini önermiştim. Maalesef başta AB buna sessiz kaldı. Sessiz kalmak sorunları çözmüyor. Keza Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Ada’da kapsamlı çözüme kadar rezervlerin ortak işletimi ve gelir paylaşımını önerdi ve biz de bu öneriyi destekliyoruz. Bölgede başka ülkeler de bu yönde ilerlerken, Ada’daki iki taraf neden iş birliği yapamasın? Ege’de de iş birliği yapabileceğimiz pek çok konu var. Her şey halklarımızın ve sonraki nesillerimizin huzur ve refahı için.”

    “Ayasofya Camii barış ve hoşgörünün sembolü olarak tüm din ve inançtan ziyaretçilere açık olmaya devam edecektir”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, farklı kültürleri hoşgörü ile sahiplenme temeli üzerine kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin hem vakıf müesseselerini hem de bunların hak ve hukukunu geleceğe taşıyan bir sistemi etkin şekilde sürdürdüğünü belirterek, Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi’ne ait vakıf statüsünün bugün de korunmakta ve geçerli olduğuna işaret etti. Ayasofya’nın Fatih Sultan Mehmet Vakfı’nın mülkiyetinde bulunduğunu ve ilgili Danıştay kararıyla esasen vakfedilme amacına uygun olarak kullanıldığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi’nin maddi ve manevi yönlerden yapısal bütünlüğünün bozulamayacağının, ikonografik ve her türlü plastik sanat unsurlarının eksiltilemeyeceğinin ve korunacağının, her vakıf kurumu gibi dokunulmazlık imtiyazına sahip Ayasofya Vakfı’nın hukuki belgesi olan vakıf senedinde güvence altına alındığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu mümtaz mabedi insanlık tarihinin nadiren göreceği bir titizlik ve saygıyla koruyor, tüm insanlığın bu muhteşem anıttan maddi ve manevi şekilde yararlanmasına olanak sağlıyoruz. Son 570 yıllık uygulama ve koruma çabaları da devletimizin konuya tarihin her katmanında ne kadar titizlikle yaklaştığının tescilidir. Şimdi ise Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi’nde Mimar Sinan döneminde yapılan koruma çalışmalarından sonra bütüncül olarak en büyük çalışmayı başlattık. Ayasofya Camii barış ve hoşgörünün sembolü olarak tüm din ve inançtan ziyaretçilere açık olmaya devam edecektir” dedi.

    Heybeliada Ruhban Okulu

    Anayasa Mahkemesi’nin 1971’de aldığı bir kararla ülke genelindeki tüm özel yüksekokulların devletleştirilmiş olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kararın sadece Heybeliada Ruhban Okulu’nu değil, Türkiye’deki tüm özel yükseköğretim kurumlarını kapsadığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ruhban Okulu’nun devredilebileceği bir resmi yükseköğretim kuruluşunun bulunmaması nedeniyle hukuki temelini yitirdiğini ve faaliyetlerin durduğunu belirterek, “Esasen günümüzde Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılabilmesi ancak kapsamlı mevzuat değişiklikleri sonucunda mümkün olabilir. Öte yandan Fener Rum Patrikhanesi de Ruhban Okulu’nun YÖK mevzuatına tabi olarak bir devlet üniversitesi bünyesinde öğrenime yeniden başlamasına olumlu yaklaşmamıştır” ifadelerini kullandı.

    “Düzensiz göç ortak bir sınamadır ve ortak çabalar gerektirmektedir”

    Gerek yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, gerek farklı kaygılar nedeniyle dünya genelinde göç hareketlerinde ciddi artış gözlemlendiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Maalesef, insanların bu arayışlarından çıkar sağlayarak, ciddi gelirler elde eden suç yapıları da hızla artıyor. Bu durum, her zaman söylemiş olduğumuz üzere devletlerin tek başına üstesinden gelebilecekleri bir mesele değil. Neticede düzensiz göç ortak bir sınamadır ve ortak çabalar gerektirmektedir. Tabiatıyla ülke olarak düzensiz göçle mücadelemize yoğun çabalarımızla devam ediyoruz.”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye’ye destek olmasının önem arz ettiğini belirterek, sonuç itibarıyla eşit yük ve sorumluluk paylaşımını öngören, daha kaynakta iken göçü engellemeye yönelik ortak adımlar atılmasının şart olduğunu kaydetti. Bunu sadece Türkiye ve Yunanistan arasındaki iş birliği ya da Ege’deki göç hareketlilikleriyle sınırlandırmamak gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm uluslararası toplumun dahline ihtiyaç duyulan son derece geniş çaplı bir mücadelenin gerekli olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz bu konuda samimi şekilde iş birliğine her zaman açık olduk, olmaya da devam ediyoruz. Kaldı ki göç meselesi savaşlar sona erse bile dünya gündeminden kalkmayacak bir sorun alanı. Küresel iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarından birinin de iklim göçleri olduğu ve gelecekte bunun artacağı öngörüleri mevcut. Dolayısıyla bu soruna kalıcı çözümler, işleyen mekanizmalar üretmek zorundayız. Bütüncül bir yaklaşımla bu konuda kafa yormalı ve sorun çözücü formülleri konuşabilmeliyiz” dedi.

    “Biz, uluslararası ilişkilerde daima hakkaniyetin, adaletin ve vicdanın sesi olageldik”

    Türkiye’nin NATO’ya Yunanistan’la birlikte 71 yıl önce girdiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batılı veya Avrupalı olmanın kriterinin Avrupa Birliği mensubiyeti olmadığını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin AB’yle de 1963 yılına dayanan ilişkileri çerçevesinde aynı Gümrük Birliği içinde bulunan, adaylık statüsünü taşıyan bir ülke olduğuna işaret ederek, bu doğrultuda Türkiye’nin demokratik yapısıyla ve savunduğu değerlerle AB ve NATO üyesi ülkelerle ortak paydasının son derece geniş olduğunu belirtti. Türkiye’nin BM ve Avrupa Konseyi başta olmak üzere Batılı olarak adlandırılan birçok uluslararası teşkilatın da kurucu üyesi olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz, uluslararası ilişkilerde daima hakkaniyetin, adaletin ve vicdanın sesi olageldik. Uluslararası gelişmelerde rehber edindiğimiz bu anlayış doğrultusunda tarihin doğru tarafında yer almak başlıca hedefimizdir” diye konuştu.

    “Biz Gazze’deki soykırıma karşı çıkarak Batı toplumunun temel değerlerini de savunuyoruz”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Filistin halkının uğradığı haksızlıklar ve insanlık dışı muamele karşısında ortaya koyduğu tepki ve uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve insan hakları hukukunu açıkça ihlal eden eylemleri nedeniyle İsrail’i eleştirmekten kaçınmamasının bu hedefin tabii bir gereği olduğunu ifade etti. Bugün pek çok Batılı ülkenin de giderek benzer tutumlar ortaya koymaya başladığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Filistin bağlamında bu şekilde ahlaki bir sorumluluğu yerine getirmesinin “Batıya ait bulunup bulunmamakla” sorgulanmasının söz konusu olamayacağını kaydetti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yönelim ve aidiyetinin tartışılmasından ziyade asıl sorgulanması gerekenin bazı Batılı ülkelerin kuvvetle savundukları değerleri bazen hiçe sayabilmesi olduğunu belirterek şunları kaydetti:

    “Gazze’de yaşanan vahşete sessiz kalınması bunun en canlı örneğidir. Aslında biz Gazze’deki soykırıma karşı çıkarak Batı toplumunun temel değerlerini de savunuyoruz. Gazze’de kundaktaki bebeklerden tutun her yaşta insanın temel hakları çiğneniyor. İnsan haklarının göz göre göre yok edilmesine sessiz kalınması, insanların mülkiyet haklarının hiçe sayılarak evlerine, topraklarına sistematik bir biçimde el konulması, Filistinlilerin geleceklerini tayin haklarının ellerinden alınması Batı medeniyetinin değerlerinin neresinde kalıyor? Hastanelerin bombalanması, okulların, mülteci kamplarının, pazar yerlerinin vurulması ve sivillerin öldürülmesi Batı değerlerine uygun mudur? Gazze’deki insanlara ‘güneye gidin’ deyip oraya yönelenlerin üzerlerine bomba yağdırılması, Batı’nın benimsediği bir durum mudur? Şimdi soruyorum, tüm bunlara bile isteye sessiz kalan ülkeler mi yoksa Türkiye mi Batı’ya ait?”

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan Katar’da

    Cumhurbaşkanı Erdoğan Katar’da

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yüksek Stratejik Komite’nin 9’uncu toplantısına katılmak üzere Katar’ın başkenti Doha’ya geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Hamad Uluslararası Havalimanı’nda Katar Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Halid bin Muhammed Al Atiyye, Türkiye’nin Doha Büyükelçisi Mehmet Mustafa Göksu ve diğer ilgililer karşıladı.

    Türkiye-Katar ilişkilerinin tüm yönleriyle gözden geçirileceği Yüksek Stratejik Komite 9. Toplantısı’nda iki ülke arasındaki iş birliğinin muhtelif alanlarda daha da derinleştirilmesi imkânları ele alınacak. Stratejik ortak Katar ile yapılacak görüşmelerde, ikili münasebetlerin yanı sıra Gazze ve işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşanan İsrail saldırıları başta olmak üzere bölgesel ve küresel meseleler hakkında fikir teatisinde bulunulması öngörülüyor. Konsey toplantısı vesilesiyle ikili ilişkilerin ahdi zeminine önemli katkılar sağlayacak muhtelif anlaşma ve mutabakat metinlerinin imzalanması da planlanıyor.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Körfez İş Birliği Konseyi 44. Zirvesi’ne de katılacak
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar Emiri Al Sani’nin dönem başkanı olduğu Körfez İş Birliği Konseyi 44. Zirvesi’ne de resmi ziyaret kapsamında iştirak edecek.
    Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ziyaretinde eşi Emine Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Ticaret Bakanı Ömer Bolat da eşlik ediyor.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan asgari ücrete tek zam mesajı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan asgari ücrete tek zam mesajı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

    Erdoğan, “2053 yılı itibarıyla net sıfır emisyon hedefine ulaşmayı öngörüyoruz. Toplam kurulu güç içerisinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını yüzde 55’e çıkardık. Bu oranla Avrupa’da beşinci, dünyada on ikinci sırada yer alıyoruz. Hitabımda ülkelerin iklim finansmanı kaynaklarına ve teknoloji transferi imkanlarına daha adil şekilde erişmeleri gerektiğine dikkat çektim. Ülkemizin, dünyamıza, doğamıza olan sorumluluğundan kaynaklanan bilinçle, küresel iklim eylemine katkı sunmaya devam edeceğinin altını çizdik. Ayrıca uluslararası topluma iklim değişikliğiyle mücadelede gereken dayanışmanın sergilenmesi çağrısında bulundum. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelinin 60’ıncı oturumunu inşallah Ocak ayında İstanbul’da yapacağız. Zirvede 2026 yılında düzenlenecek 31. Taraflar Konferansı’na ev sahipliği yapmak istediğimizi ifade ettik. Adaylığımıza destek talebinde bulunduk” dedi.

    Erdoğan, “Gazze başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşanan insanlık dramını da zirve gündemine taşıdım. Liderler Zirvesi’ne katılan muhataplarımın bir kısmıyla ikili görüşmeler de gerçekleştirdim. Dünya İklim Eylemi Zirvesi’nin sonuçlarının ve Dubai’de yaptığımız tüm görüşmelerin hayırlara vesile olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.

    “Kalıcı ateşkes çabamız sürecek”

    İsrail’le Hamas arasında geçici ateşkes sağlandı. Ancak ateşkesin sona ermesiyle birlikte maalesef İsrail saldırıları yeniden başladı. Bölgede kalıcı ateşkesin sağlanması umudu var mıdır? Siz Netanyahu için “Gazze Kasabı” demiştiniz. Buna tepki geldi mi? Filistin sorununa kalıcı çözüm için “İki devletli çözümden geçiyor” demiştiniz. Başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti’nin kurulması için bir çabanız olacak mı, bir eylem planınız var mı?

    “Şu ana kadar Gazze’deki İsrail saldırılarının sona ermesi ve kalıcı ateşkesin sağlanması için nasıl her mahfilde çabamızı gösterdiysek, bundan sonra da yine aynı istikamette bu gayretleri göstermeye devam edeceğiz. Biz baştan itibaren çatışmalara insani aradan ziyade ateşkesin kalıcı olarak ilanından yana olduğumuzu hep vurguladık. İsrail’in hukuk tanımaz yaklaşımı neticesinde gelinen durum, endişelerimizde haklı olduğumuzu bir kez daha gösterdi. Burada bir barış fırsatı yakalanmıştı ve bu fırsatı maalesef İsrail’in bu uzlaşmaz yaklaşımıyla şimdilik kaybettik. Ancak “bundan sonrası da böyle olacak, barış fırsatları heba edilecek” yaklaşımı içerisinde değiliz, umudumuzu yitirmeyelim. İnşallah tekrar beklediğimiz kalıcı barış fırsatını yakalarız. Barışın peşini bırakmayacağız. Bu tabloda dahi “durmak yok, yola devam” diyoruz. “Ateşkesle ilgili hangi adımları atar ve nereleri zorlarsak, kalıcı barış fırsatını yeniden yakalarız?” bunun arayışı içerisindeyiz. Devlet ve hükümet başkanlarıyla irtibatlarımızı devam ettiriyoruz. Nitekim bugün yaptığımız görüşmelerde de muhataplarımıza bu düşüncemizi ifade ettik. Onlarla birlikte bu gayreti devam ettirerek inşallah bir netice alalım istiyoruz. İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan’ın da içinde olduğu Dışişleri Bakanlarından oluşan bir Yedililer Grubu var. Onlar da bu çalışmaları devam ettiriyorlar. İnşallah bu çalışmalardan da bir netice alırız. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Riyad Zirvesi’nde alınan karardan sonra ilgili temas grubu, İslam İşbirliği Teşkilatı adına çalışmalarına başladı. Burada dikkat edilmesi gereken birkaç husus var.

    “Hamas’ın yok edilmesi gerçekçi bir senaryo değil”

    Birincisi; İslam ülkeleri Gazze ve Filistin meselesine yoğunlaşırken diğer taraftan da bugüne kadar olmadık bir şekilde bir araya gelip, bizim uzun yıllardır söylediğimiz “bölge halklarının kendi sorununa sahip çıkması” prensibini hayata geçirdiler. Bunun kurumsallaşması belki en büyük stratejik kazancımız. Gazze’yle ilgili ortaya konulan bu grubun faydası, İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerini ortak politika etrafında birleştirmesi oldu. Bir yandan Gazze’deki ateşkesin sağlanması için çalışırken bunun paralelinde iki devletli çözüme yönelik de çalışılmaların sürmesi gerekiyor. Bunu ilk önce kendi aramızda bir başlangıç noktası olarak kabul ettik, daha sonra muhataplarımıza aktarmaya başladık. İkinci nokta; Gazze’yi iki devletli çözümün olmadığı bir ortamda tartışmama konusunda muhataplarımızı bir noktaya getirdik. Ortak baskımız neticesinde Avrupa ülkelerinin bir kısmının hem bizim konumumuzu anladığını, hem de bizim savunduğumuz tezleri sahiplenmeye başladıklarını gördük. Londra’da, Paris’te, Barselona’da Akdeniz İşbirliği Toplantısı’nda ve en son New York’ta, Birleşmiş Milletler’de yapılan kapsamlı görüşmelerde grubun çalışmalarının çok ciddi netice vermeye başladığını gördük. Grup geldiği yer itibarıyla artık bir yol haritası hazırlanabileceği görüşünde ve bunun için çalışmalar var. Çalışma grubu haftaya da Amerika Birleşik Devletleri ile bir araya gelecek. Başta Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere olmak üzere İsrail’i destekleyen Batılı ülkeler, İsrail’in savaş değerlendirmesinden hareketle iki devletin çözümden ziyade “Hamas tehdidini ne yapacağız?” diye bir soruyu sürekli hem bizim, hem dünya kamuoyunun önüne getiriyorlar. Biz de diyoruz ki; “Eğer iki devletli çözümü şu anda merkeze alırsak, Gazze ve karşılıklı tehdit konuları da zaten ortadan kalkar. Bunu buradan halletmek lazım. Hamas’ın dışlanması, Hamas’ın yok edilmesi gerçekçi bir senaryo değil” dedi.

    “3 bin avukat Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvuruyu yaptı”

    2002 yılında savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçları önlemek amacıyla kurulan Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne Filistinlilerin bir başvurusu olduğunu biliyoruz. Bu başvuru süreci hangi aşamada? Özellikle İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun son yaptıklarını da göz önünde bulundurursak bu süreci etkiler mi, hızlandırır mı? Netanyahu’yu biz Lahey’de görebilecek miyiz? Rusya Devlet Başkanı Putin’e yakalama kararı vermişti Lahey. Peki Netanyahu’yla ilgili nasıl bir karar almasını öngörüyorsunuz?

    “3 bin’e yakın avukat Lahey’de Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gerekli başvuruyu yaptı. İstanbul Milletvekilimiz Cüneyt Yüksel, bu heyetin içerisindeydi. Lahey’deki süreci de takip edecekler. Oradan beklentimiz, Netanyahu başta olmak üzere suçüstü yakalanan bu soykırımcıların, bu Gazze kasaplarının gereken cezayı almalarıdır. Temennimiz odur ki, verilecek kararla adaleti bekleyenler, “İşte şimdi oldu” desinler. Bizler bu davanın üst seviyede takibini yapacağız. Milletvekilimiz Cüneyt Yüksel Lahey’deki görüşmelerinin başarılı geçtiğini ifade etti. Beklentimiz verdiğimiz belgeler, bilgilerle beraber Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde inşallah olumlu neticeler alma istikametinde. Peşini bırakmayacağız, takipçisi olacağız.

    “Bu soykırımda parmağı olanlar ceza almalı”

    Biz bu soykırımda parmağı olan tüm İsrail yöneticilerinin yargılanıp ceza almasını istiyoruz. Bunun için dünyaya görev düşüyor. Hem rahmetli Aliya’nın dediği gibi “Unutulan soykırım tekrarlanır.” Biz bu soykırımı unutmayacak ve unutturmayacağız. Er ya da geç, mutlaka İsrail bunun hesabını verecek. Buna sessiz kalmanın utancını, dilini zalime uzatmaya çekinenler muhakkak yaşayacak. “Bizim kimseye borcumuz yok” derken bunu söylüyorum. Bugün başta İspanya gibi bazı yürekli ülkeler hariç Batılı ülkeler, Filistin’e borçlanıyorlar. Zulme karşı çıkma sorumluluklarını yerine getirmiyorlar. Biz tarihin hiçbir döneminde zalim de olmadık, zulme rıza da göstermedik. Bu yüzden alnımız aktır. Ancak bugün sessiz kalanların yüzleri kararmaktadır. Netanyahu yönetiminin Gazze’de gerçekleştirdiği katliam tarihe bir kara leke olarak geçti. Bu leke, sadece Netanyahu yönetiminin değil, ona şartsız ve koşulsuz destek veren ülkelerin alnına da yapıştı. Bu devletlerin ve uluslararası kuruluşların kayıtsızlığını dünya asla unutmayacak. Yıllar ve nesiller boyunca bu sessizliklerinin bedelini ödeyecekler. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bu soykırıma ceza vermesi için elimizden geleni yapacağız. Ancak küresel sistemin çarpıklığı nedeniyle bir yerde bunun önüne geçmeye çalışanlar olacaktır. Ne yaparlarsa yapsınlar vicdan mahkemelerinden aldıkları cezadan kurtulamayacaklar. Soykırım mağduru diye yıllarca ortalıkta dolaşan İsrailli yöneticiler, artık atalarının katillerine dönüşmüştür. Bu hükmü insanların zihinlerinden de, tarihin kayıtlarından da, vicdanlardan da silemeyecekler.

    Batı Şeria ve Kudüs’teki İsrail zulmü Gazze’yi aratmıyor. Sizin işgalci yerleşimcileri terörist olarak tanımlanmanız gerçekten büyük yankı uyandırdı. Şimdi bu safhadan sonra İslam ülkeleri yöneticileri, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi’nin Filistinlilerin malına mülküne çöken bu yağmacı teröristleri terörist olarak resmi kayıtlara geçirme noktasında iyi bir mesai harcamasını bekliyor musunuz?

    İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesinde hatırlarsanız bu işgalci yerleşimciler terörist olarak ilk defa kayıt altına alındı. Şu anda Batılıların savunamadığı tek şey, yerleşimcilerin işledikleri cinayetler. Bu hukuksuzlukları Amerikalılar dahi açıktan eleştiriyorlar. Bu işgalci teröristler için yerleşimci tabirini terk edip işgalci terörist tanımlamasını kullanıp yaygınlaştırarak işe başlayabiliriz. Bu kişilerin gasp ettikleri evler, araziler, iş yerleri Filistinlilerin öz mallarıdır. Bunu anlayıp, anlatarak mesafe alabiliriz. Hukuki zeminde yapılacaklar, devletlerin alması gereken tutumlar başkadır. Düşünün bir eviniz var, atanız dedeniz o evde yaşamış, yıllarca o toprağı işlemiş, üzerinde yaşamışsınız sonra eli silahlı bu teröristler geliyor ve size “burası artık benim” diyor. Bu zulüm değil de nedir? Diğer taraftan Tevrat’taki on emir içerisinde sadece “öldürmeyeceksin” emri yok. On emrinden biri de “komşunun malına, mülküne göz dikmeyeceksin!” emridir. Bunların böyle bir derdi yok. Netanyahu sürekli dini söylemlerle soykırımlarını temellendirmeye çalışıyor ancak görüyorsunuz bunların yaptıklarının dini bir dayanağı da yok. Bunlar işgalci, bunlar zalim. Ortada çok büyük bir terör vakası var. Bu bir devlet terörüdür. Bu devlet terörü karşısında da suskun duramayız.

    Gazze’deki bu vicdan sızlatan durum karşısında, Batıda özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’nde gençler, Filistin’de ne oluyor anlayabilmek için Kur’an-ı Kerim okumaya yöneldiler. Bunun videoları sosyal medyada çokça dolaştı. Meseleyi anlamaya, insani durumu kavramaya çalışırken karşılaştıkları mesajdan çok etkileniyorlar. Bununla ilgili duygusal paylaşımlarda da bulundular. İlginç bir insani ve vicdani hareket dünyada karşılık buluyor. Bu durum insanlık vicdanını harekete geçirme yolunda nasıl bir etki uyandırabilir?

    Öncelikle bizlerin vazifesi, hakikati en yalın haliyle ve mümkün olduğunca da çok sayıda kişiye anlatmaktır. Bundan vazgeçmeyeceğiz, tereddüt etmeyeceğiz. Burada gerek yazılı ve görsel medyamıza büyük iş düşüyor. Hem ülkemizin hem dünyanın büyük bir çoğunluğuna sizinle ulaşabiliriz. Bizler de ulusal, uluslararası toplantılarımızda bunu yapıyoruz ve buna devam edeceğiz.

    Şu gerçeği de bilmemiz lazım; hiçbir zaman bunların bu zalimliklerini gizlemeye güçleri yetmeyecektir. Bütün gerçekler su yüzüne çıkıyor. Gazze’de yaşanan vahşet ve oradaki şehitlerimizin fedakarlığı dünyada yeni bir uyanışa, yeni bir silkinişe Allah’ın izniyle vesile olacaktır. Bu vahşet, bu cinayet, bu terör ne kadar yayılırsa yayılsın, Gazze’de dökülen tek bir damla kan, akan tek bir damla gözyaşı bile boşa gitmeyecektir. Buna da yürekten inanıyorum. Bu ödenen bedeller Allah’ın izniyle lehe dönüşecektir, hiç endişeniz olmasın. Bu silkiniş üstad Sezai Karakoç’un bizlere anlattığı o “Diriliş Muştusu”na inanıyorum ki vesile olacaktır. Çünkü diriliş muştusunun bedeli öyle kuru kuruya olmuyor. Bakın Filistin davasını merak edenler şimdi İslam’la şerefleniyor. Yeni bir uyanış, yeni bir diriliş. İsrail Filistin’in sesini, nefesini kesmek için fosfor bombaları dahil binlerce bomba atıyor. Sizler televizyon yayınlarında bunları yakalıyor, bu fosfor bombalarının nasıl atıldığını ispatlıyorsunuz. Amerika başta olmak üzere Batı tüm imkanlarıyla yükleniyor, her türlü desteği veriyor ama nafile.

    Bizler de nasıl olsa hakikat bir gün ortaya çıkar diye elimiz kolumuz bağlı duramayız. Yapmamız gereken rehavete kapılmadan elimizle, dilimizle bunu anlatmaktır. Bu tür kötülükleri gördüğümüz zaman, elimizle, eğer buna gücümüz yetmiyorsa dilimizle, eğer buna da gücümüz yetmiyorsa, o zaman kalbimizle, gönlümüzle buğzedeceğiz. Bu da imanın en zayıf halidir. Bunları yapmamız lazım ve çok çalışacağız. İsrail, kardeşlerimize yaptıkları karşısında ‘Ben bu işi bitirdim.’ diyemeyecek. Onun için Lahey önemli. Bunun dışında da attığımız adımlarla bunların nefesini, soluğunu inşallah kestireceğiz. Gayret bizden tevfik Allah’tan.

    “Hamas bir terör örgütü değildir”

    Amerika Birleşik Devletleri Hazine Bakanlığı Müsteşarı Brian Nelson’ın Ankara’da temasları oldu. Bu temaslar sonrasında Türkiye’nin Hamas’ı desteklemesinden dolayı endişeli olduklarını belirtmiş. Ziyaretinden önce de bir yaptırım beklentisi içerisinde olduğuna dair haberler çıkmıştı. Oysa Amerika Birleşik Devletleri, PKK gibi terör örgütlerine yıllardır silah, finansman ve siyasi destek sağlayan bir ülke. PKK’ya böyle davranırken, Hamas konusunda Türkiye’den bu konuda beklenti içerisinde olmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Ben Amerika’ya daha ilk seyahatimde orada Jewish Community ile toplantı yapmıştım. 20 yıl önce bana orada Hamas’ı sormuşlardı. Ben de demiştim ki “Hamas bir terör örgütü değildir. Onlar sadece 1947’den şu ana kadar elde tutabildikleri bir avuç toprakta mücadelelerini sürdüren insanlardır.” Şu anda ben aynı yerdeyim. Hamas’ı, kim ne derse desin, bir terör örgütü olarak asla kabul edemem. Böyle de tasvir edemem. Siz PKK’yı, YPG’yi, FETÖ’yü ödüllendirirken, hatta hatta bunları Oval Ofis’te ağırlarken, kalkıp da Hamas’ı bu şekilde yorumlamamızı bekleyemezsiniz. Ben bunu ne inancım ne vicdanımla bağdaştırırım. Hamas’ın içindekileri, El Fetih’i, Amerika gibi değil, gayet iyi tanıyorum. Hamas, herşeyden önce Filistin’in bir gerçeği, orada bir siyasi partidir ve bir siyasi parti olarak seçime girmiş ve kazanmıştır. “Terör örgütü” dediler, çamur attılar, “Tutmasa da iz bırakır.” dediler. Hamas’ı bu şekilde, başta Amerika olmak üzere, Batı, böyle bir konumlandırmayla sürekli olarak anlattı, anlatıyor. Bunu çok iyi bilmemiz lazım. Bizler dış politikamızı Ankara’da oluşturur ve sadece Türkiye’nin menfaatlerine, halkımızın beklentilerine göre dizayn ederiz. Muhataplarımız eminim ki Türkiye’nin bu tip insani krizlerde ve çatışmalardaki tutarlı ve dengeli dış politika adımlarını takdirle karşılamaktadır ancak bunları bambaşka gerekçelerle yüksek sesle dile getirememektedir. Türkiye’nin atacağı adımlara yönelik ülkelerin kendi çıkarları doğrultusunda beklentilerinin olması doğaldır. Ayakları yere basan, reel zeminde düşünüldüğünde bunların gerçekleşme olasılığının ne kadar düşük olduğunu tahmin etmek de güç değildir.

    Türkiye ve Yunanistan arasında Beşinci Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısı için 7 Aralık’ta Yunanistan’a bir ziyaretiniz olacak. Atina yönetiminin Türkiye’ye yönelik zaman zaman ihtilafa neden olan tutumları, açıklamaları iki ülke arasında bir süredir kırılmalara neden olmuştu. Özellikle Yunanistan’ın tutumu konusunda ne düşünüyorsunuz? Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in bir açıklaması oldu son günlerde. ‘Türkiye’yle işbirliği şart.’ dedi. Miçotakis’in bu açıklaması ne anlama geliyor sizce? Özellikle Yüksek Düzeyli İşbirliği Konsey toplantısı sonrası iki ülke arasında yeni bir dönem başlar mı?

    Temennimiz odur ki yeni bir dönem başlamış olsun. Çünkü her zaman bir ifadem var “Biz dostları artırmaya, düşmanları azaltmaya çalışıyoruz.” diyorum. Bunları ikili görüşmemizde de kendisine çok açık net, bundan önce söylediğim gibi yine söylemekte fayda olduğuna inanıyorum. Çünkü Türkiye’den seslendiğiniz zaman Kos Adası’ndan o ses duyuluyor. Arasındaki mesafe bu kadar yakın, bu kadar geçmişi itibariyle iç içe olan iki ülkenin hala düşmanlığı körükleyen seslerle yürümesi doğru değil. Bir diğer taraftan da bizi kızıştıran kim? Bu noktada baktığımız zaman Başta Amerika Birleşik devletleri olmak üzere birileri bizi birbirimize düşürmenin gayreti içerisinde. Parasını ödediğimiz halde bize F-16’larımız verilmezken Yunanistan’a hala F-16’ları gönderiyor, mühimmatını gönderiyor. Amerika böyle yapıyor diye bizim de herhalde geri çekilecek bir halimiz yok. Yanı başımızdaki komşumuza ziyaretimizi yaparız, oturur konuşuruz. Eğer birbirimizin çıkarlarına zarar verecek tutumlar içerisine girmiyorsak mesele yok. Yolumuza aynen devam ederiz. Tabii ki görüş ayrılıklarımız var ve çözümü bir çırpıda mümkün olmayan derin meseleler bulunuyor. Fakat hemen çözebileceğimiz ve iş birliği zeminini genişletecek başlıklar da yok değil.

    Yeni bir dönem başlatır, verilen sözleri tutar ve dış etkilerden arındırılmış bir düzlemde bu ilişkileri geliştirebilirsek eminim ki kazançlı çıkarız. Bizim dış politika anlayışımız “hep ben kazanayım karşıdaki kaybetsin” değildir. Biz “kazan-kazan” anlayışı ile Atina’ya gideceğiz. Orada yeni dönemin ruhuna yakışır kararlar almak için hem ikili ilişkilerimizi hem Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini ele alacağız.

    İYİ Parti Genel Başkanı yerel seçimlere 81 ilde tek başlarına girebileceklerini söylüyordu. Ancak son dönemdeki gelişmeler ve İYİ Parti Genel Başkanı ile CHP Genel Başkanı arasındaki görüşmeden sonra süreç biraz değişti. İttifaka açık kapı bırakıldı. Genel İdare Kurulu’nda alınacak karar doğrultusunda karar açıklayacaklarını söylediler. Bu süreç sizin aday belirleme takviminizi etkiliyor mu? Bu süreci nasıl yorumlarsınız?

    Biz politikalarımızı muhalefete göre değil, tamamıyla Cumhur İttifakı’nın çerçevesiyle belirliyoruz. Bu konularda da öncelikle önümüzde Büyükşehirler ile ilgili analizler var. Büyükşehirlerle ilgili arkadaşlarımız şu anda yoğun bir çalışmanın içerisindeler. 30 büyük şehrin dışında da 51 normal il belediyesi ile ilgili değerlendirmeleri yine Cumhur İttifakı olarak yapacağız. Buradaki değerlendirmelerle birlikte de yola çıkacağız. Şu anda seçim işleri başkanlarımız, MHP’den üç arkadaşımız ve Ak Parti Genel Başkan Vekilimiz Efkan Ala ile görüşmeleri yapıyorlar. 6 kişilik komisyon bu çalışmaları tamamlayıp birkaç gün içinde de bizim üst kurulumuza getirecekler, orda da çalışmalarımızı sürdüreceğiz. CHP ile İYİ Parti veya HEDEP ne yapar? Bizim bunlarla uğraşmak gibi bir derdimiz yok. Biz kendi işimize bakacağız. Bizim altılı masa, on altılı masa vesaire gibi masalarımız yok. Sadece Cumhur İttifakımız var. Bu Cumhur İttifakımızı da en uygun şekilde çalıştırmanın gayreti içerisinde olacağız. Biz yolumuza bakarız. Kimin kiminle görüştüğüne, kimin kimi nerede aday gösterdiğine bakmayız. Karşımıza kim çıkarsa en son seçimde olduğu gibi milletimizin desteğiyle dersini verir ve kendi iç buhranları ile onları baş başa bırakırız. Yeniden masa kurma çabaları varsa kurabilirler. Milletimiz zaten masadan kalkanları, sonra tekrar oturanları, birbirlerini hançerleyenleri, Cumhurbaşkanlığına layık gördüklerini kısa süre sonra Genel Başkanlık koltuğuna layık görmeyenleri çok iyi biliyor. Biz uzun zamandır bu partilerin ne dediğiyle söylemleri birbirini tutmadığı için ilgilenmiyoruz. Ne yaptıkları da bizi ilgilendirmiyor. Biz millete hakkıyla hizmet etmenin, ülkemizi güçlendirmenin, şehirlerimizi kalkındırmanın derdindeyiz. Biz şehirlerimizi en iyi şekilde yönetecek adaylarımızı oluşturmakla, projelerimize son halini vermekle meşgulüz. Onların atacağı ya da atmayacağı hiçbir adım bizi etkilemez.

    Son grup konuşmanızda ‘Yeniden İstanbul’ sloganıyla İstanbul’a özel bir önem atfettiniz. Şimdi İstanbul’u yeniden kazanacak aday konusunda kafanızda herhangi bir profil şekillendi mi? Kabinenizden herhangi bir feragat söz konusu olur mu?

    Ne olur ne olmaz, şimdi konuşulmaz. İstanbul’da da, Ankara’da da parti teşkilatımın içerisinde görevli olan arkadaşlarım çalışmalarını yürütüyorlar. Çalışmaları belli bir noktaya getirdikten, müracaat süreleri bittikten sonra biz de açıklamamızı yaparız. Şu an itibariyle bu tür açıklamayı yapmamız asla doğru olmaz. Bırakalım çalışmalar devam etsin. Belli bir noktaya gelsin. Açıkladığımız zaman da mesele bitmiştir. Hepiniz zaten bunları gayet güzel bir şekilde öğreneceksiniz. Ama bizleri mahcup edecek isimleri Allah’ın izniyle biz milletimizin önüne koymayız. Bizim belediyecilik anlayışımız dillerde destandır.

    “Kim hukuksuzluk yapıyor ise cezasını çeker”

    Biliyorsunuz sosyal medyada fenomenler var. Bunların çok sayıda takipçileri var. Böyle şatafatlı bir hayat yaşıyorlar ve bunu da biraz görgüsüzce ortaya koyuyorlar. Bu fenomenler kara para aklama, vergi kaçırma gibi suçlamalarla karşı karşıya kaldılar. Bazıları tutuklu, yargılanıyorlar. Bu olayla ilgili sizin görüşünüz nedir? Ayrıca Deniz Bank’ın bir şube müdürü, saadet zinciri dedikleri yöntemle para toplamış böyle bir iş yaptığı ortaya çıkıyor. Aslında iki tarafı var efendim bu işin. Bir tarafı yani böyle hiç makul olmayan piyasa koşulları açısından verilmesi imkansız olan bir vaatle para toplayan bir tarafta Seçil Erzan var. Bir tarafta da bu imkansız vaade kanan ünlü futbolcular var. Arda var, isim vereyim isterseniz. Emre Belezoğlu var. Bir de bu işin neresinde olduğunu kestiremediğimiz ama tartışmanın da tam göbeğinde olan Fatih Terim var. Bu olayla ilgili yorumunuz nedir?

    Türkiye hukuk devletidir ve kim hukuksuzluk yapıyor ise cezasını çeker. Konu yargıdadır ve yargı bununla ilgili gerekli araştırmasını yapmaktadır. Vatandaşlarımızın kolay para vaadiyle, kısa zamanda yüksek kar sunan dolandırıcıların türlü tuzaklarına düşmemelidir. Devlet tabii ki bunların peşindedir ve oyunları bozmaktadır. Ancak bu illegal fon vaatlerine, yasal olmayan yollarla elde edileceği söylenen karlara karşı halkımız çok dikkatli olmalıdır.

    Bu konularla ilgili kararlar inanıyorum ki yargı tarafından en ideal şekilde verilecektir. Buradan sakınma diye bir şey söz konusu değil. Bu olayda adı geçen şüphelilerle ilgili araştırmalar devam ediyor. Futbolcu arkadaşlarla ilgili de aynı şekilde süreç devam ediyor. Bankanın en üst düzey yöneticileri ile ilgili de şu anda bütün soruşturmalar devam ediyor. Öyle zannediyorum ki kısa zamanda burada da inşallah neticeleri alacağız.

    “Vatandaşımızı bugüne kadar enflasyona ezdirmedik ve ezdirmeyiz”

    Asgari Ücret Komisyonu 11 Aralık’ta toplanıyor. 6 aylık enflasyon ortalamasından yola çıkarak, bunu alarak asgari ücrete yüzde 35 oranında zam yapılacağı ve böylece asgari ücretin de 15 bin 393 liraya geleceği yorumları yapılıyor ekonomi çevreleri tarafından. Öncelikle asgari ücret ne kadar olur? Buna ek olarak Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan’ın asgari ücretin sadece bir kez zamlanacağı yönünde bir açıklaması olmuştu. Siz ne dersiniz?

    Asgari ücretle ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan şu anda çalışmalarını yapıyor. Bu çalışmalarını olgunlaştırdıktan sonra nihai tabloyu önümüze koyacak. Çünkü burada işçi, işveren temsilcileri ile görüşmelerini bitirdikten sonra bize neticeyi getirecek. Biz de kendisini dinleyeceğiz. Ondan sonra en uygun asgari ücret neyse bunun kararını vereceğiz. Bütün mesele tarafları mağdur etmeden bir neticeye varabilmek.

    Asgari ücret artışı zaten biliyorsunuz yıl içinde bir kezdir. Bir kez verilecek zamla bu iş biter. Bunun da sorumlusu birinci derecede Çalışma Bakanımız Vedat Işıkhan’dır. Biz vatandaşımızı bugüne kadar enflasyona ezdirmedik ve ezdirmeyiz.

    Ekonomi yönetimimiz bir yandan da enflasyonu dizginleyici adımlar attı, bunlar da sürüyor. İşaretler olumlu, yakında enflasyonun kalıcı bir şekilde dizginleneceğini göreceğiz. Enflasyon sorununu da tarihe karıştıracağız.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Netanyahu’ya: “Gazze kasabı”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Netanyahu’ya: “Gazze kasabı”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’deki AK Parti Grup Toplantısı’nda konuştu. Erdoğan, ”Türkiye Yüzyılı için gece gündüz çalışan, koşturan tüm arkadaşlarıma şahsım ve milletim adına teşekkürlerimi iletiyorum. Filistinli kardeşlerime en kalbi muhabbetlerimi gönderiyorum. Camileri bombalandı, okulları harabeye çevrildi. Hastaneleri yerle yeksan edildi. Sığındıkları mülteci kampları bilinçli şekilde hedef alındı. Göç eden sivillerin üzerlerine yollarda bombalar yağdırıldı” dedi.

    “2,3 milyon insana adeta soykırım uyguladılar”

    Gazze’de yaşanan insanlık dramına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Analarının öpüp koklamaya kıyamadığı sabiler hunharca katledildi. Babalara gözü gibi sakındıkları yavrularının parçalarını toplattılar. Gıdasını, yakıtını, ilacını, ekmeğini, elektriğini, suyunu, iletişimini kesip 360 kilometrekarelik açık hava hapishanesine sıkıştırdıkları 2,3 milyon insana adeta soykırım uyguladılar. Tüm dünyanın gözü önünde 50 gün boyunca Gazze’yi yaktılar yıktılar. İnsanlık tarihine kara birer leke olarak geçen her türlü zulmü yaptılar. Gazze’de İsrail zulmüne maruz kalanların 7 Ekim’den beri yaşadıkları tam bir cehennemdir. Bu ifadeyle tarif ediyor şair” açıklamasını yaptı.

    “Netenyahu adını tarihe şimdiden ‘Gazze kasabı’ olarak yazdırmıştır”

    Yüzde 70’ten fazlası kadın ve çocuk olmak üzere yaklaşık 16 bin Gazzelinin İsrail’in saldırıları sonucunda şehit olduğunu, 35 binin üzerinde Filistinlinin yaralandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Şehitlerin her birini rahmetle yad ediyor, yaralılara Allah’tan acil şifalar niyaz ediyorum. Gazze’deki binaların üçte ikisi yıkıldı ya da kullanılamaz hale geldi. Gazze’deki sağlık ve eğitim altyapısı tamamen çökmüş durumda. Gazze’de son asrın en büyük mezalimlerinden birini yapan Netenyahu adını tarihe şimdiden ‘Gazze kasabı’ olarak yazdırmıştır. Bu kara leke sadece Netenyahu’nun değil, ona koşulsuz destek veren herkesin alnına yapışmıştır. Bu utanç lekesi hiçbir zaman temizlenmeyecektir” diye konuştu.

    “İsrail yönetiminin uluslararası hukuk önünde de hesap vermesi için mevcut tüm yolları deneyeceğiz”

    Gazze’de yaşananlar karşısında Batılı ülkelerin tutumuna tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gazze’de işlenen insanlık suçu ve savaşa bir kişi hariç Batılı ülkelerin tepkisizliğini de asla unutmayacağız. İsrail yönetiminin insanlık vicdanı yanında uluslararası hukuk önünde de hesap vermesi için mevcut tüm yolları deneyeceğiz. Türkiye olarak tarih boyunca olduğu gibi bugün de tüm imkanlarımızla Gazzeli kardeşlerimizin yanındayız. Uluslararası temaslarımızın ilk ve en önemli konusu Gazze’deki savaştır. Son olarak Cezayir seyahatimizde Cumhurbaşkanı Tebbun’la, ardından hafta sonu ülkemizi ziyaret eden Lübnan Başbakanı Sayın Mikati ile bu meseleyi tüm yönleriyle Konuştuk” dedi.

    “Gazze için temas trafiğimizi yoğunlaştırarak sürdüreceğiz”

    İspanya Başkanı Pedro Sanchez ile yaptığı telefon görüşmesinde Gazze’yi ele aldıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konudaki dik ve dirayetli duruşu için İspanya’yı tebrik ettiğini ifade etti. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ile yaptığı telefon görüşmesinin gündeminin de Filistinlilerin yaşadığı insani dram olduğunu belirten Erdoğan, “Yarın Birleşik Arap Emirlikleri’ne gidiyoruz. Dubai ziyaretimizde iklim konularıyla birlikte Gazze’yi de ele alacak, Gazze halkı için neler yapabileceğimizi değerlendireceğiz. Gazze için temas trafiğimizi yoğunlaştırarak sürdüreceğiz. Cuma günü başlayan esir takaslarını, akan kanın bir nebze olsun durdurulması bakımından müspet bir gelişme olarak görüyoruz. Mutabakatın tesisine katkı veren tüm kardeş ülkelere teşekkür ediyoruz. Gazze’nin ihtiyaç duyduğu malzemelerin bir kısmının bölgeye ulaştırılmasından memnuniyet duyuyoruz. Ancak içeri girmesine izin verilen yardım miktarı, halkın asgari ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzaktır” diye konuştu.

    Netanyahu yönetiminden gelen açıklamaların insani aranın kalıcı ateşkese tahvil edilmesi yönündeki umutları azalttığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsrail’in kamuoyu nezdinde iyice köşeye sıkışan Netenyahu’nun siyasi ömrünü uzatmak için daha çok kan dökmesinin, daha fazla can almasının önüne mutlaka geçilmelidir. Netenyahu, Gazze’de işlediği cinayetlerle antisemitizmi körükleyerek, İsrail halkıyla birlikte tüm Yahudilerin güvenliğini tehlikeye atıyor. Dünyada antisemitizm ile birlikte İslam düşmanlığı da yükseliyor. Batılı liderlerin Hamas bahanesiyle tüm Filistinlileri şeytanlaştıran sorumsuz söylemlerinin bedelini ise bu ülkelerde yaşayan göçmenler ödüyor. Pazar günü Amerika Birleşik Devletleri’nde 3 Filistinli öğrenciye yönelik menfur saldırı bunun son örneğini teşkil etti. Çoğu zaman fanatik denilerek, akli dengesi bozuk denilerek veya aşırı sağcı denilerek önemsizleştirilmeye çalışılan bu teröristlerle mücadelede Batılı devletlerin isteksiz davrandığını biliyoruz. Gazze krizinin başından beri sergiledikleri çifte standart, Müslümanlara yönelik nefret suçlarının cezasız kalmasında kanuni boşluklardan ziyade başka senaryoların devreye girdiğine işaret ediyor. Kur’an-ı Kerim’i yakan melunlara yönelik fikir özgürlüğü, bu kılıf altında gösterilen müsamaha kesinlikle iyi niyetli değildir. Anlaşılan geçmişte Musevilere ve Romanlara yapıldığı gibi bugün de bir Müslüman sorunu icat edilmeye çalışılmaktadır. Çoğu Avrupa’da olmak üzere 7 milyon insanı yurt dışında yaşayan bir ülke olarak tüm bu gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Tek bir vatandaşımızın dahi burnunun kanamasına izin vermeyeceğiz. Gözü dönmüş Netanyahu’nun bu gerçeğe rağmen insani aranın, çatışmaların sona erdirilmesine yardımcı olmasını temenni ediyoruz” dedi.

    “Rehinelerin salıverilmesi ve ateşkesin kalıcı hale gelmesi için temaslarımıza hız vereceğiz”

    Türkiye’nin Gazzelilere yönelik insani yardımlarının devam ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugüne kadar Mısırlı kardeşlerimizle işbirliği içinde 12 uçak ve bir gemi dolusu yardım malzemesini El Ariş’e sevk ettik. Toplam bin 500 ton insani yardım malzemesi taşıyan iki gemimiz bugün yola çıkıyor. Kanser hastaları ve çocuklar başta olmak üzere yaralıların Türkiye’ye intikalini sağlayarak, tedavileriyle ilgileniyoruz. Gazze’de kuracağımız sahra hastanelerinin yer tespit çalışmaları yapılıyor. Gazze’deki vatandaşlarımızın tahliyesini de büyük ölçüde tamamladık. İnşallah bundan sonra da girişimlerimiz çok boyutlu olarak sürecektir. Rehinelerin salıverilmesi ve ateşkesin kalıcı hale gelmesi için temaslarımıza hız vereceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

  • Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TFF Başkanı Büyükekşi ile görüştü

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TFF Başkanı Büyükekşi ile görüştü

    Türkiye Futbol Federasyonu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile TFF Başkanı Büyükekşi’nin görüşme yaptığını açıkladı. TFF internet sitesinden yapılan yazılı açıklamada, “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin karşılıklı değerlendirmelerde bulunduğu görüşmede Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi’ye görevinde başarılar diledi. Görüşmede ayrıca TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a Türk Futboluna desteklerinden dolayı Futbol Ailesi adına şükranlarını arz etti” ifadeleri yer aldı.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Gıda güvenliği stratejik hale geldi”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Gıda güvenliği stratejik hale geldi”

    Cumhurbaşkanlığı himayesinde düzenlenen 9. Dünya Helal Zirvesi ve 10. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Helal Expo Fuarı’na video mesaj gönderdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan mesajında dünya helal piyasasının, gıda, turizm, kozmetik, finans gibi sektörler başta olmak üzere toplam 5 trilyon doları aşan bir büyüklüğe ulaştığını, bu rakamın ortaya çıkan ihtiyaçlar ve beklentiler doğrultusunda her geçen gün yükselmekte olduğunu ifade etti. Erdoğan, “Gönül ve kültür coğrafyamızdan güzel İstanbul’umuza teşrif eden siz kıymetli kardeşlerime ülkemize hoş geldiniz diyorum.

    9. Dünya Helal Zirvesi ve İslam İşbirliği Teşkilatı Helal Fuarı’nın ülkelerimiz ve İslam alemi için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Zirve boyunca yapılacak tartışmaların, giderek güçlenen helal sektöründeki firmalar, kurumlar ve tüketiciler için yeni ufuklar açacağına inanıyorum. Helal Zirvesi münasebetiyle gerçekleştirilecek iş forumları ise şirketlerimiz arasında yeni ortaklıkların kurulmasına öncülük edecektir. Küresel arenadaki en büyük helal organizasyonu olarak kabul edilen zirve ve fuar, ülkemiz şirketlerinin helal sektöründen daha fazla pay almasına da zemin hazırlayacaktır. Rusya-Ukrayna arasındaki gerilim ve salgın sebebiyle ehemmiyeti çok daha iyi anlaşılan gıda güvenliğinin sağlanması yönünde atılan her adımı, stratejik önemde görüyoruz. 10 bini yabancı toplam 40 bine yakın misafiri ağırlayacak Helal Zirvesi’nin İslam ülkelerinin gıda güvenliğini tahkim edeceği kanaatindeyim” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, helal belgeli ürün ve hizmetlere yönelik talebin, bu ürünlerin hem temiz ve sağlıklı olmaları hem de Müslümanlar tarafından tercih edilmeleri sebebiyle arttığını belirterek, “Bugün dünya helal piyasası, gıda, turizm, kozmetik, finans gibi sektörler başta olmak üzere toplam 5 trilyon doları aşan bir büyüklüğe ulaşmıştır. Bu rakam ortaya çıkan ihtiyaçlar ve beklentiler doğrultusunda her geçen gün yükselmektedir. Gerek tüketicinin helal belgeli ürün ve hizmetlere erişiminin temini, gerekse helal ürün ve hizmetlerin uluslararası ticarette dolaşımının kolaylaştırılması için belgeleme ve standartlaşma çok mühimdir. 2010 yılında faaliyete geçen İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü’nün faaliyetleri bu bakımından hayati öneme sahiptir” ifadelerini kullandı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buradan bir kez daha İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin tamamını, enstitüye üye olmaya, böylece helal belgelendirmedeki ihtilafları, uyuşmazlıkları, güvensizlikleri ortadan kaldırmaya davet ediyorum. Türkiye olarak ülkemize kazandırdığımız Helal Akreditasyon Kurumu ile bu meseleye verdiğimiz önemi gösterdik. Kurumumuzu ve faaliyetlerini her daim destekleyerek helal sektörünün ülkemizde hak ettiği konuma gelmesini sağlayacağız” diyerek sözlerini tamamladı.

  • Çalışan emekliye müjde

    Çalışan emekliye müjde

    24 Kasım Öğretmenler Günü’ne özel Haliç Kongre Merkezi’nde “Yüzyılı İnşa Edenler Yüzyılı İnşa Edecekler” teması ile program düzenlendi. Programa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, İstanbul Valisi Davut Gül, AK Parti İstanbul milletvekilleri, davetliler ve öğretmenler katıldı.

    Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, çalışan emeklilere yönelik 5 bin TL’lik ödemenin yapılacağını belirterek, “Emekliliğini yaşayan öğretmenlerimize de sağlıklı, hayırlı ve uzun ömürler temenni ediyorum. Bu vesileyle emeklilerimizle ilgili bir müjdeyi sizlerle ve aziz milletimizle paylaşmak istiyorum. Emeklilerimizin yükünü hafifletmek amacıyla geçen ay bir defaya mahsus 5 bin liralık ilave ödeme kararı almıştık. Bununla ilgili kanun teklifimiz meclisimizin onayından geçti ve 10 milyon 430 bin çalışmayan Emeklimizin hesabına 5 bin liralık ödemeleri yatırıldı. Açıkçası emeklilerimizin bir kısmının dışarıda bırakılması, şahsen bizim de içimize sinmeyen bizim de hakkaniyetli bulmadığımız bir durumdur. Bunun çiftçi ve esnaf emeklilerimizin içinde yer aldığı diğer emeklilerimiz de bir gönül kırgınlığına sebep olduğunu üzüntüyle müşahede ettik. Pazartesi günkü kabine toplantımızda çalışma ve maliye bakanlarımıza gereken düzenleme ve düzeltmelerin süratle yapılması talimatını verdik. Bakanlarımız hazırlıklarını bugün itibariyle tamamladılar. İnşallah önümüzdeki hafta ilgili kanun teklifini meclisimize sunacağız. İlk düzenlemeden yararlanamayan çiftçi ve Bağ-Kurlu esnaf emeklilerimiz başta olmak üzere 4 milyon 680 bin emeklilerimizin de tek seferlik 5 bin lira ödeme imkanından faydalanmalarını sağlayacağız” dedi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan G20 liderlerine Gazze çağrısı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan G20 liderlerine Gazze çağrısı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çevrimiçi katıldığı G20 Liderler Zirvesi’nde G20 liderlerine hitap etti. Hindistan’da yaşanan tünel kazası nedeniyle üzüntüsünü ifade eden Erdoğan, “Son zirvemiz G20’nin küresel meselelerdeki öncü rolünü bir kez daha teyit etti. Bizim de güçlü destek verdiğimiz Afrika Birliği’nin daimi üyeliğe kabulü ile G20 nüfus alanı daha da arttı” dedi.
    Kutsal kitapları hedef alan saldırıların da G20 bildirgesinde kınanmasını son derece isabetli bulduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Yeni Delhi sonrasında takibini yapacağımız unsurlardan biri de çok taraflı kalkınma bankalarının geliştirilmesiydi. Küresel büyüme, finansman koşullarındaki daralma, jeopolitik gerilimler, uluslararası ticarette artan korumacı eğilimler, iklim değişikliği ve çevre sorunları gibi bir dizi faktörün etkisiyle yavaşlamaya başlamıştır” diye konuştu.

    Kalkınmanın temel unsurlarından bir diğerinin toplumun tüm bireylerinin bu mücadelenin parçası haline getirilmesi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bu anlayışla bildiğiniz gibi 2015 dönem başkanlığımız sırasında kadın 20 grubunun kurulmasına liderlik ettik. Yeni tesis ettiğimiz kadının güçlendirilmesi çalışma grubuyla Antalya’da attığımız bu adımı daha da güçlendirmiş oluyoruz. Yeni Delhi Zirvesi’nden bu yana G20 ülkeleri olarak karşılaştığımız sınamalara sürekli yenileri ekleniyor” diye konuştu.

    “Nükleer bomba tehdidinde bulunacak kadar kontrolünü kaybetti”
    Ukrayna’daki savaş devam ederken, 7 Ekim’de bir başka krize uyanıldığını ifade den Erdoğan, “Gazze başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşanan trajedi artık insanlığın tahammül sınırlarını aşmıştır. 2 gün önce 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ydü. 7 bine yakın masum Filistinli çocuk maalesef bugünü göremedi. Çünkü İsrail yönetimi bu çocuklarla birlikte 14 bin sivilin en temel hakkı olan yaşama hakkını onların elinden aldı. Filistinlileri kendi yurtlarından göçe zorladı. Ölümden kaçmak için son bir umutla sığındıkları hastaneleri, okulları, kampları, ibadethaneleri, kiliseleri acımasızca bombaladı. Bugüne kadar varlığını inkar ettikleri nükleer bomba tehdidinde bulunacak kadar kontrolünü kaybetti” dedi.

    “Biz hiçbir şekilde sivillere yönelik eylemleri mazur ve meşru görmüyoruz”
    Elini vicdanına koyan herkesin bu yaşananların hiçbirini kendini savunma hakkıyla açıklayamayacağını kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
    ”Burada açıkça savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlenmektedir. Bunları yapanlar insanlığın vicdanıyla birlikte uluslararası hukuk önünde muhakkak hesap vermelidir. Biz hiçbir şekilde sivillere yönelik eylemleri mazur ve meşru görmüyoruz. Buradaki tüm liderleri, İsrailli, Filistinli, Yahudi, Müslüman, Hristiyan diye ayırmadan sivil ölümlerine karşı aynı tepkiyi vermeye davet ediyorum.”
    Dört günlük insani fasıla ilanı ve sınırlı sayıda da olsa rehine ve tutukluların takası konusunda mutabakata varılmasının olumlu bir gelişme olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bu adımın önceliğimiz olan ve bir an evvel tesis edilmesini beklediğimiz kalıcı ateşkese ve barışa vesile olmasını temenni ediyorum. Son olaylarla birlikte 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan İsrail ile yan yana, barış içinde yaşayacak bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulmasının ehemmiyetini hep birlikte tekrar gördük” şeklinde konuştu.

    G20 liderlerine çağrıda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Sizleri bu kapsamda iki devletli çözümün tesisi için de inisiyatif almaya çağırıyorum. Biz Türkiye olarak garantörlük dahil kurulacak yeni güvenlik mimarisinde başka ülkelerle birlikte sorumluluk üstlenmeye hazırız. Bölgeye yönelik insani yardımlarımızı da devam ettiriyoruz. Bugüne kadar Mısırlı kardeşlerimizle iş birliği içinde 11 uçak ve bir sivil gemi dolusu 666 bin ton yardım malzemesini El Ariş’e sevk ettik. Kanser hastaları ve çocuklar başta olmak üzere yaralıların Türkiye’ye intikalini sağlayarak tedavilerini devam ettiriyoruz. Siz dostlarımı insani ve tıbbi yardımların kesintisiz temini ve Gazze’ye ulaştırılması konusunda da gereken adımları atmaya davet ediyorum” dedi.

  • Türkiye ile Cezayir arasında 12 anlaşma imzalandı

    Türkiye ile Cezayir arasında 12 anlaşma imzalandı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cezayir’e düzenlediği resmi ziyarette Türkiye ve Cezayir arasında çeşitli alanlarda çok sayıda anlaşma imzalandı. Cezayir Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki baş başa görüşmenin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun, Türkiye-Cezayir Yüksek Düzeyli İş Birliği Konseyi İkinci Toplantısı’na başkanlık etti. Toplantıdan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun huzurunda, iki ülke arasındaki anlaşmaların imza törenine geçildi.

    Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Cezayir Dışişleri ve Yurtdışındaki Ulusal Topluluk Bakanı Ahmed Attaf, “Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ve Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Dışişleri ve Yurtdışındaki Ulusal Topluluk Bakanlığı Arasında Protokol Alanında İş Birliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”, “Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Yükseköğretim ve Bilimsel Araştırmalar Bakanlığı Arasında Yükseköğretim Bursları Alanında İş Birliği Protokolü” ve “Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Türkiye Milli Kütüphanesi ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Kültür ve Sanat Bakanlığı Cezayir Milli Kütüphanesi Arasında Mutabakat Zaptı”nı imzaladı.
    Ayrıca Fidan ile Attaf, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sinematografik Ortak Yapıma Dair Anlaşma” ve “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Alanında İş Birliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”na da imza attı.

    Ticaret Bakanı Ömer Bolat ile Cezayir Ticaret ve İhracatı Teşvik Bakanı Tayeb Zitouni, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tüketicinin Korunması, Piyasa Gözetimi ve Denetimi ile Ürün ve Hizmetlerin Kalite Kontrolü Alanlarında İş Birliğine İlişkin Anlaşma” ve “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tercihli Ticaret Anlaşması İmzalanması Niyetine İlişkin Bakanlar Ortak Bildirisi”ni imzaladı.

    Sağlık Bakanı Yardımcısı Tolga Tolunay ile Cezayir Sağlık Bakanlığı Genel Sekreteri Mohamed Talhi tarafından “Türkiye Cumhuriyeti Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Zeralda’daki ‘Ciddi Yanıklar’ Uzman Hastane Kurumu Arasında Kardeş Hastane Anlaşması” imzalandı.
    Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Uğur Ünal ile Cezayir Arşivler Genel Müdür Vekili Sami Athmani-Merabout, “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Ulusal Arşivler Genel Müdürlüğü Arasında İş Birliği Protokolü”ne imza attı.

    BOTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Abdulvahit Fidan ile Sonatrach Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Rachid Hachichi tarafından “BOTAŞ ve Sonatrach Arasında 14 Nisan 1988 tarihli Doğal Gaz Alış Satış Sözleşmesi Kapsamında Ticari Anlaşması” imzalandı.

    Türkiye Uzay Ajansı Başkanı Yusuf Kıraç ile Cezayir Uzay Ajansı Başkanı Azzeddine Oussedik, “Türkiye Uzay Ajansı ile Cezayir Uzay Ajansı Arasında Uzayın Barışçıl Amaçlarla Kullanımı, Uzay Bilimleri, Teknolojileri ve Uygulamaları Alanında İş Birliği Mutabakat Zaptı”nı imzaladı.

    Anlaşmaların imzalanmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun da “Türkiye Cumhuriyeti ve Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Arasındaki Yüksek Düzeyli İş Birliği Konseyi İkinci Toplantısı Ortak Bildirisi”ne imza attı.