Etiket: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

  • “BM’de Daimi Üyelik İçin Çalışıyoruz”

    “BM’de Daimi Üyelik İçin Çalışıyoruz”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin daimi üye olma hedefinde olduğunu belirtti. Erdoğan, “Türkiye olarak daimi üye olmanın gayretindeyiz ama şu ana kadar aldığımız bir netice yok. Daimi üyelerin de bizleri daimi üye yapma gibi hesapları yok” ifadelerini kullandı.

    Ayrıca Erdoğan, mevcut daimi üyeler arasında Japonya, Çin ve Almanya’nın da daimi üyelik için çaba sarf ettiğini, ancak şu anda bu ülkelerin de daimi üye olamadığını vurgulayarak, “Her ne kadar daimi üye olma teşebbüsü varsa da şu anda daimi üye olamadıkları için herhangi bir tesis söz konusu değil,” dedi.

  • “İsrail’in BM çatısı altında yer alabilmesi utanç vesilesidir”

    “İsrail’in BM çatısı altında yer alabilmesi utanç vesilesidir”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulu’na katılmak üzere geldiği Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) bulunan Türkevi’nde gazetecilere açıklamalarda bulundu ve soruları cevapladı. Erdoğan, Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulu’na katılmak üzere bulundukları New York ziyaretini tamamlamak üzere olduklarını, öğleden sonra gerçekleştirecekleri ikili kabullerle ziyaretlerini başarıyla hitama erdirmiş olacaklarını belirtti.

    Erdoğan, geçen cumartesi gününden bu yana oldukça yoğun bir programları olduğunu, Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna hitabın yanında birçok temas gerçekleştirdiklerini, muhtelif etkinliklere iştirak ettiklerini ifade etti. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu görüşmeleri öncesinde 22 Eylül günü düşünce kuruluşu temsilcileriyle bir araya geldiklerini hatırlatan Erdoğan, “Aynı günün akşamında Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi’nin (TASC) geleneksel akşam yemeğine iştirak ettik. Türk-Amerikan toplumunun ülkemizin çıkarlarını savunma noktasında yürüttüğü faaliyetleri takdirle takip ediyoruz. TAİK’in düzenlediği 15. Türkiye Yatırım Konferansı’nda Amerikan iş çevreleriyle istişarelerde bulunduk. Amerikalı girişimcilere ülkemizin sunduğu yatırım fırsatlarını anlattım. Türkiye ekonomisinin önümüzdeki dönemine dair yol haritasını kendileriyle paylaştık. Amerika son iki senedir en fazla ihracat yaptığımız ikinci, en fazla ithalat yaptığımız beşinci ülke oldu. İkili ticaret hacmimiz geçtiğimiz yıl 30 milyar doları aştı. Toplam 100 milyar dolarlık ticaret hedefimize iyi bir planlamayla ulaşabileceğimize inanıyoruz” diye konuştu.

    Bu yılki Genel Kurul görüşmelerinin ‘hiç kimseyi geride bırakmamak’ temasıyla yapıldığını aktaran Erdoğan, “Dün gerçekleştirilen açılış oturumunda Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna hitap ederek, insanlığı güvenli ve müreffeh bir geleceğe kavuşturmak için atılması gereken adımlara değindim. Küresel barış ve güvenliğin korunması açısından önem taşıyan temel meselelere dair görüşlerimizi paylaştım. Gazze özelinde mevcut uluslararası sistemin ve kurumların asli görevlerini yerine getirme noktasında sınıfta kaldıklarını bir kez daha açıkça ifade ettim. İnsanlığın mazlumların sesine kulak veren çok daha adil bir dünyada yaşaması mümkün” dedi.

    New York’ta bulundukları sürede ayrıca çok sayıda ikili görüşme de gerçekleştirdiklerini bildiren Erdoğan, “Bu çerçevede İran, Sırbistan ve Ukrayna, Maldivler cumhurbaşkanları, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı, Kuveyt Veliaht Prensi, Arnavutluk, Pakistan, Irak, Lübnan, Almanya, Hollanda, Yunanistan ve Ermenistan başbakanları, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile bir araya geldik. Görüşmelerimizde ikili iş birliği konularımız ile bölgemizdeki krizleri detaylıca ele aldık. Gazze’de kötüleşen insani krizin üzerinde özellikle durdum. Yaklaşan kış mevsimi öncesinde Filistin’e yönelik yardımları mutlaka artırmamız gerektiğini, bunun için iş birliği içinde çalışmamız, İsrail üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmamız gerektiğini tüm görüşmelerimde muhataplarıma ifade ettim” ifadelerini kullandı.

    İsrail’in aylardır uyardıkları şekilde Gazze’deki ateşi tüm bölgeye yaymak için her yola başvurduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Lübnan’a yönelik saldırılar bunun en son örneği oldu. Son bir haftada 600’ün üzerinde Lübnanlı katledildi. Dünya sessiz kaldıkça ve Batılı ülkeler İsrail yönetimine silah desteği verdikçe bu katliamlar maalesef devam edecek. Görüşmelerimizde bu tehlikeye dikkat çektik. Son derece yoğun ve verimli bir diplomasi trafiğiyle 79. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nu değerlendirmeye çalıştık. Yaptığımız görüşme ve temasların başta ülkemiz ve milletimiz olmak üzere, tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum” diye konuştu.

    “Filistin’de soykırım yapmış bir suçlunun Birleşmiş Milletler çatısı altında yer alabilmesi gerçekten bir utanç vesilesidir”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “7 Ekim’in yıl dönümüne çok az bir zaman kalmışken, Filistin’de 41 bin insanın ölümü ortadayken, Birleşmiş Milletler nezdinde İsrail’i engelleyecek somut bir adımın atılamamış olmasını, liderler düzeyinde ortak bir itirazın yükselmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz? İsrail Uluslararası Adalet Divanı’nda yargılanırken Netanyahu buraya geliyor. Genel Kurula katılması, konuşma yapması bekleniyor. Bu çelişkiye yorumunuz ne olur?” sorusuna şu cevabı verdi:

    “Filistin’de soykırım yapmış bir suçlunun Birleşmiş Milletler çatısı altında yer alabilmesi gerçekten bir utanç vesilesidir. Bu, vahşice katledilen bebeklerin, çocukların, annelerin, babaların, Birleşmiş Milletler görevlilerinin, gazetecilerin ve daha nicelerinin hatıralarına ihanettir. Dün, bizim Birleşmiş Milletler Genel Kurulu konuşmamızın akabinde İsrail delegasyonunun tavırlarına dikkat ettiyseniz çok garip bir tavır içindeydiler. Çünkü kendilerini savunacak halleri yok. Duruşları zaten bunu gösteriyor. Bu nedenle biz herkesi tarihin doğru tarafında durmaya çağırdık ve çağırıyoruz. Mazlumla zalimi, katille maktulü ayıramayan ve her birine hak ettiği muameleyi yapamayan bir düzen çürümeye yüz tutmuş demektir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ya o katile hak ettiği gibi davranır ya da bu utanç verici durum Birleşmiş Milletler tarihine bir kara leke olarak geçer. Maalesef olacak olan da budur. İsrail, Birleşmiş Milletler kararlarına zerre saygısı olmayan, Birleşmiş Milletler’in ilkelerini defalarca çiğnemiş bir devlettir. Böyle bir devlete gereken dersi yazılı ve görsel materyallerle vermek, inanıyorum ki en önemli görevdir.”

    “Birleşmiş Milletler, savaşları önleme misyonunu yerine getiremeyen, kimseye söz dinletemeyen, kendi görevlilerini dahi koruyamayan ve onları öldüren İsrail’den hesap soramayan bir pozisyondadır”

    “Birleşmiş Milletler 79 yıllık tarihinde ilk defa kendi geleceğini masaya yatırıyor. Bu, bir anlamda Birleşmiş Milletler’in dünya düzeninde bir karşılığının olmadığının artık resmen kabul edildiği anlamına geliyor. Siz ise 2005 yılındaki ilk hitabınızda, Birleşmiş Milletler’in reform yapması, yapısını değiştirmesi gerektiğini vurgulamıştınız. Aradan geçen 20 yılda Birleşmiş Milletler’in dünyanın adaletini ve barışını tesis edemediği bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Gelinen bu noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da benzer bir eleştiride buluşmuştu geçtiğimiz günlerde. Gelecek tartışılıyor. Gelecek çoktan geçmiş olabilir mi?” şeklindeki soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan şu yanıtı verdi:

    “Birleşmiş Milletler, savaşları önleme misyonunu yerine getiremeyen, kimseye söz dinletemeyen, kendi görevlilerini dahi koruyamayan ve onları öldüren İsrail’den hesap soramayan bir pozisyondadır. Nitekim dün Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Gueterres ile yaptığımız görüşmede bana kayıp rakamını verince gerçekten çok şaşırdım. Ciddi sayıda Birleşmiş Milletler görevlisi şu anda İsrail’in katliamlarına kurban gitti. Birleşmiş Milletler, güçlünün haklı olduğu bir düzene bekçilik yapan bir yapıya dönüşmüş ve işlevselliğini yitirmiş durumdadır. Mevcut düzende Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin dokunulmaz beş üyesi istediğini acımasızca yapabiliyor. Zaten geçici üyelerin herhangi bir fonksiyonu yok. Konseye geçici üye olarak alınan devletler orada idare ediliyorlar. Peki bu daimi üyeler nerelerden? Asya, Avrupa, Amerika. Dini noktada da dünyada Müslüman ülkelerin sayısı belli, ama Müslüman ülkelerden hiçbiri daimi üyeler arasında yer almıyor. Şimdi Afrika daimi üyelik istiyor. Peki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Afrikalıya yer var mı, yok. Japonya üyelik istiyor mu, istiyor. Peki yer var mı, yok. Avrupa’dan Almanya istiyor. Almanya’ya da yer yok. Türkiye olarak biz de istiyoruz. Bize de yer yok. Niye? Türkiye olarak biz, Almanya, Japonya burada istediğini alamayan ülkeler konumunda. Biz haklı talebimize devam edeceğiz. Sayın Guterres de yaptığımız görüşmede bize hak verdi ama bu hakkı teslim etmek gibi bir güçleri, bir imkanları da yok.”

    “Er ya da geç günümüzün Hitleri Netanyahu da bu gerçekle yüz yüze gelecek”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birleşmiş Milletler hitabınızda da ifade ettiniz, İsrail, Gazze’den sonra Lübnan’a da saldırmaya başladı. Bunu, İsrail’in aslında savaşı bölgeye yaymaya çalıştığına bir delalet olarak değerlendirdiniz. Bir de İran’ın İsrail’e vermek istediği cevap hakkının mahfuz olduğuna dair yaklaşımı var. Bunu da katarak olası bölgesel bir savaş durumunda Türkiye’nin pozisyonu, durduğu yer nasıl olur? Nasıl bir aksiyon alır ya da almaz?” sorusu üzerine şunları kaydetti:

    “Her şeyden önce burada çok ciddi bir travma yaşanıyor. Bu travmada acıyı çeken maalesef Lübnan halkı. Bugün Lübnan’ın güneyinin tahliyesini izledim. Çok acımasız bir tablo var. Herkes at arabalarında ve çoluk çocuk bölgeyi boşaltıyorlar. Hakikaten canımız yanıyor. Bu kadar acımasız, bu kadar korkunç bir tabloyla bölgemiz karşı karşıya. 6 milyon nüfusu olan Lübnan’dan söz ediyoruz. Bu insanlar nereye, nasıl kaçacaklar? Oralarda nasıl yaşam sürdürecekler? Bunlar aç, açıkta, giyim kuşam yok araçlarında. Battaniyeleri, neleri buldularsa onları, yanlarına alıp bölgeyi terk ediyorlar. Bu Lübnan, rahmetli Refik Hariri’nin döneminde bir başka Lübnan’dı. Çok daha zengindi, güçlüydü. Ama şu anda artık o Lübnan kalmadı. Şimdi Lübnan’ın yeniden kendine gelmesi için onlara imkanlar sağlayacağız, bu durumu yeniden nasıl aslına dönüştüreceğiz onu düşüneceğiz? Temennimiz odur ki Lübnan bir an önce bu travmayı atlatsın. Bugünkü televizyon yayınlarında izlediğim kadarıyla Lübnan’ın durumu çok kötü. Rabbim yar ve yardımcıları olsun. Diğer taraftan İsrail bir rüya görüyor. O rüyasını gerçekleştirmek için bölgemizdeki halkların yaşamlarını kabusa çevirmeyi de göze almış gibi görünüyor. Zamanında Hitler de bir rüya görmüştü ve o da çeşitli milletlere mensup halklara kabus yaşatmıştı. Neticede gördüklerinin bir rüya olduğunu net bir şekilde anladı. Er ya da geç günümüzün Hitleri Netanyahu da bu gerçekle yüz yüze gelecek. Herkesin bir planı var ama biz inanıyoruz ki Allah’ın da bir hesabı var.”

    “Biz hem Ukrayna hem Rusya tarafıyla görüşebiliyor olmamızı barışa giden yolda bir avantaj olarak görüyoruz”

    “Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’i kabul etmiştiniz. Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın daha önce olası bir barış konferansında aralarında Türkiye’nin de olduğu ülkelerle istişareler yapıldığını söylediğini biliyoruz. Ukrayna barış konferansı ile ilgili konu gündeme geldi mi? Eğer böyle bir durum olursa, olası bir barış konferansı Türkiye’de mi yapılacak?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:

    “Biz bu konferansın içinde yer almaya hazır olduğumuzu söyledik. Bu konuda yine aynı şekilde gerek Dışişleri Bakanı Hakan Fidan gerek istihbarat teşkilatımız onlarla irtibat halinde olacaklar. Temennimiz odur ki bölgeye bu barışı getirebilme noktasında Türkiye olarak biz bu işin bir yerinde yer alırız. Biz Ukrayna-Rusya savaşında adil bir barışı belki de en çok arzulayan ülkeyiz. Elimizi taşın altına koymaktan çekinmedik ve barış için çabalıyoruz. Bu savaşın diplomasi ve diyalog yoluyla sona ermesi mümkündür. Yeter ki sorunları bu yolla çözebileceğimize hem savaşan taraflar hem diğer aktörler inansın. Şu anda maalesef buna yakın değiliz. Biz hem Ukrayna hem Rusya tarafıyla görüşebiliyor olmamızı barışa giden yolda bir avantaj olarak görüyoruz. Bu zorlu yolu yürüyebilir ve hedefe ulaşabilirsek, insanlığa büyük hizmet etmiş olacağız. Taraflar kışkırtmaları, silahlanma yarışını, insanların değil silahların konuştuğu bir düzeni terk etmeden barış umudu somut bir biçimde doğmayacak. Fakat biz yılmadan o umudu aramayı sürdüreceğiz. Gayretleri artıracak ve daha çok çalışacağız.”

    “Türkiye, NATO içerisinde yükümlülüklerinin de sorumluluklarının da farkında olan ve bunları eksiksiz yerine getiren güvenilir bir müttefiktir”

    “Görevden ayrılan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg veda konuşmasında ‘Güneyde Türkiye olmadan Avrupa Kıtası’nın güvenliği öngörülemez, imkansız’ diye bir açıklama yaptı. Bu açıklamayı nasıl değerlendirdiniz? Avrupa Türkiye’nin yeterince kıymetini biliyor mu? Oranın bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan şu şekilde cevap verdi:

    “Ben Sayın Stoltenberg’e hakikaten görevi boyunca Türkiye’yle olan münasebetlerini en ideal şekilde sürdüren bir genel sekreter olarak bakıyorum. NATO Genel Sekreterliği boyunca bunu başarıyla sürdürdü. Türkiye’yle münasebetlerinde de hiçbir zaman olumsuz bir çizgi çizmedi. Sayın Rutte ile bakalım bu durum nasıl devam edecek? Yeni Genel Sekreter Mark Rutte ile de Hollanda Başbakanlığı süresi içerisindeki dostluğumuz iyiydi. İnşallah NATO Genel Sekreterliği’nde de bu dayanışmayı, bu birlikteliği yine devam ettiririz. Kurucu değerlerinden uzaklaşan ve onlara sahip çıkamayan uluslararası kuruluşlar ve ittifaklar yozlaşır. Bu temel arızayı gideremezlerse artık ana görevlerini dahi yapamaz hale gelirler. NATO eğer ‘hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için’ ilkesini ‘hepimiz bazılarımız için, bazılarımız hepimiz için’ gibi bir forma dönüştürme tehlikesi ile yüz yüze gelirse o yozlaşma başlar. Bunun için tedbirler almak ve vakit geçirmeden uygulamak gerekir. Hele konu güvenlik gibi hayati bir husus ise ilkelerden milim sapma olmamalıdır. Türkiye, NATO içerisinde yükümlülüklerinin de sorumluluklarının da farkında olan ve bunları eksiksiz yerine getiren güvenilir bir müttefiktir. Türkiye’nin NATO için ne kadar kıymetli olduğunu Avrupa’nın bildiği ancak zaman zaman bunu göz ardı ettiğini görüyoruz.”

    “Türkiye-ABD arasındaki ilişkileri de buna göre tekrar teraziye koyacağız, adımlarımızı da ona göre atacağız”

    “Kasım ayında malum Amerika Birleşik Devletleri seçime gidiyor. Türkiye-Amerika arasındaki ilişkilerde malum sorunlar bulunuyor. Özellikle terör örgütüne verdiği destek aralıksız sürüyor. Bu noktada başkanlar değişiyor ama bu müttefikliğe yakışmayacak tavırlar değişmiyor bir şekilde. Seçim sonu beklentiniz nedir? Yani Donald Trump veya Kamala Harris, yeni başkanla beraber nasıl bir değişim oluşabilir. Böyle bir değişim olur mu? Örneğin F-35 programına yeniden dönüş olabilir mi?” sorusu üzerine Erdoğan şu ifadeleri kullandı:

    “Temennim odur ki gelen gideni aratmasın. Çünkü Amerika’da F-35 konusunu bizler yalnız Sayın Donald Trump döneminde yaşamadık, sonrasında da devam etti. Hepsi de bize bu hayal kırıklığını yaşattı. Cumhuriyetçiler de yaşattı, Demokratlar da. Şimdi yeni süreçte bunun sürüp sürmeyeceğini göreceğiz. 1 milyar 450 milyon dolar alacağımız var. Bu öyle böyle bir rakam değil. Şimdi bu alacağımızı tahsil etme noktasında da adımlarımızı atmaya devam edeceğiz. Bütün bunlarla beraber kasım seçiminin neticesi ne getirecek ne götürecek? Bunu da görmemiz lazım. Bizler bu işin sonucunda temennim odur ki Türkiye-ABD arasındaki ilişkileri de buna göre tekrar teraziye koyacağız. Adımlarımızı da ona göre atacağız. Umarız netice hayırlı olur.”

    “Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme süreci de bu barış sürecinin olumlu neticelenmesi ile müspet istikamette etkilenecektir”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’la bir görüşmeniz oldu. Paşinyan bugüne kadar verdiği mesajlarda hem Türkiye ile hem Azerbaycan ile ilişkileri daha ileri bir seviyeye çıkarma noktasında arzulu olduğunu ifade ediyor. Dünkü görüşmenizde özellikle Zengezur Koridoru’nu dikkate alarak Türkiye-Ermenistan ilişkileri ve Türkiye-Azerbaycan ilişkileriyle daha ileri bir noktaya geçirebilecek kararlar alınabilir mi?” sorusuna şu yanıtı verdi:

    “Sayın Paşinyan’ın yaklaşımına baktığımız zaman olumsuz bir havada görünmüyor. Türkiye olarak bizden Ermenistan-Azerbaycan arasındaki barış anlaşmasını, huzur içinde komşular olarak yaşamalarını bir an önce sağlamamızı istiyorlar. Biz de zaten bunun peşindeyiz, bunun gayreti içerisindeyiz. Temennim odur ki Azerbaycan-Ermenistan arasındaki bu gelişmeleri inşallah peyderpey halledelim, çözelim ve Azerbaycan-Ermenistan arasındaki bu sıkıntıları aşmak suretiyle artık yola revan olalım. Çünkü her iki taraf aslında barıştan yana. Şu anda Azerbaycan böyle bir beklentinin, gayretin içerisinde. Ermenistan’da da bunu gördük. Bizler oluşacak huzur ve barış ikliminin herkes için en iyisi olacağını düşünüyoruz. Ermenistan ile Azerbaycan barışı iki ülke için de yeni fırsatlar ve kazançların kapısını aralayacaktır. Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme süreci de bu barış sürecinin olumlu neticelenmesi ile müspet istikamette etkilenecektir.”

    “Bize ‘BRICS’e ya da başka bir yapıya girmeyin’ diyenlere baktığınızda yıllardır parçası olmak için çalıştığımız Avrupa Birliği’nin kapısında bizi yıllarca bekletenlerle aynı kişiler”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son süreçte Türkiye’nin BRICS gibi Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği gibi farklı alternatif küresel ortaklıklar içine girmek noktasına gayretlerini arttırdığını görüyoruz. Dışişleri Bakanımızın da bu yönde gezileri, açıklamaları oldu. Sizin de önümüzdeki ay BRICS zirvesine katılmanız söz konusu sanıyorum. Bu anlamda yabancı basında bazı eleştiriler okuduk, NATO üyesi olan Türkiye’nin BRICS üyesi olmasına dair eleştiriler okuduk. Bu anlamda BRICS’e üye olmak noktasında olumlu ya da olumsuz gördüğünüz öngörüleriniz nelerdir?” sorusuna şu şekilde cevap verdi:

    “Her şeyden önce bizim BRICS ve ASEAN’da yer almamız, buralarda görünmemiz, inanıyorum ki bölgelerin aritmetiğini de değiştirecek. Çok daha farklı bir yapının inşasına vesile olacak. Orta Asya, Rusya, Baltık bölgesi ya da Uzak Doğu ile ilişkilerimiz kadar Kıta Avrupası ve Amerika ile de bağlarımızın bulunduğunu bir kenara koyamayız. Aynı şekilde Arap coğrafyası ve Körfez ülkeleriyle köklü bir geçmişimiz bulunurken, Afrika ile de yakın ilişkilerimiz mevcut. Netice itibarıyla bulunduğumuz coğrafya ve binlerce yıllık geçmişimiz bizi böylesine çeşitli bir ortaklık mimarisi oluşturmak için teşvik ediyor. Biz bir NATO ülkesiyiz diye Türk dünyası ve İslam dünyası ile bağlantımızı kopartamayız. BRICS ve ASEAN bizim için özellikle ekonomik iş birliklerimizi geliştirmek için fırsatlar barındıran yapılar. Bu yapıların içinde yer almak NATO’dan vazgeçmek anlamına da gelmiyor. Bu ittifak ve iş birliklerinin özellikle birbirinin alternatifi olduğunu düşünmüyoruz. Bugünün dünyasında bazı uluslararası gerilimler olsa da soğuk savaş dönemi çok geride kaldı. Bize ‘BRICS’e ya da başka bir yapıya girmeyin’ diyenlere baktığınızda yıllardır parçası olmak için çalıştığımız Avrupa Birliği’nin kapısında bizi yıllarca bekletenlerle aynı kişiler. Biz bunlara bakarak asla geleceğimizi belirleyemeyiz.”

    “Bizim anayasanın ilk 4 maddesiyle herhangi bir sorunumuz söz konusu değil, anayasanın satırları arasında dolaşan darbeci zihniyetle bizim problemimiz var”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeni anayasanın zorunluluk olduğunu her fırsatta ifade ediyorsunuz. İlk 4 maddenin de Cumhur İttifakı’nın kırmızı çizgisi olduğunu söylediniz. Ancak muhalefetin çeşitli gerekçelerle sürece katılmama gibi bir direnci var. Muhalefetin bu ısrarlı uzlaşma arayışınızda samimi davranacağını düşünüyor musunuz?” sorusuna ise şu şekilde cevap verdi:

    “Muhalefetin bir defa başta bu ilk 4 madde olmak üzere bu konularda zaten herhangi bir ciddiyeti söz konusu değil. Onlar bunu sadece söylerler. Ama bu noktada iktidar ne söyler ne düşünür, böyle bir düşünceleri yok. Biz Cumhur İttifakı olarak bu konuda durduğumuz yerdeyiz, kararlıyız ve aynı kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Türkiye’yi geleceğe, çağın gereklerine uygun, sivil, kapsayıcı, özgürlükçü yeni bir anayasa ortaya koymadan hazırlayamayız. Hiç de çekinmemeliyiz. Bakın dünya hızla değişiyor. 45-50 yıl öncesinin bakış açısıyla, üstelik darbeciler tarafından kaleme alınmış, yamalı bohçaya dönmüş bir anayasa ile bu değişime ayak uydurmak mümkün değil. Bizim çok diri, yeni bir anayasa ile geleceğe yürümemiz lazım. Konuyu ilk 4 maddeye sıkıştırmadan, ‘Biz nasıl bir anayasa yapmalıyız?’ sorusuna odaklanmalıyız. Bizim anayasanın ilk 4 maddesiyle herhangi bir sorunumuz söz konusu değil. Bütün bunlarla beraber anayasanın satırları arasında dolaşan darbeci zihniyetle bizim problemimiz var. Ülkemizin gençlerinin geleceğini inşa edecek, onları dünya ile rekabete hazırlayacak vizyoner bir anayasaya bizim ihtiyacımız var. Biz bunu yapacağız. Zaten Cumhur İttifakı olarak Milliyetçi Hareket Partisi hazırlıklarını yaptı. Biz aynı şekilde hazırlıklarımızı yaptık. Bu hazırlıkları birbiriyle bütünleştirerek yolumuza inşallah devam edeceğiz. Güçlü bir anayasayı inşallah oluşturacağımıza inanıyorum.”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “30 Ağustos’ta yaptığınız konuşmada iç cepheye vurgu yaptınız ve dediniz ki ‘Ekonomik zorluklar, günlük siyasetteki tartışmalar bize kalıcı zarar veremez. Ancak iç cephemizde bir gedik açılırsa bu son derece maliyetli olur ve hepimiz kaybederiz’ dediniz. İç cepheyle ilgili milletimize mesajınız ne olacaktır?” sorusu üzerine şu ifadeleri kullandı:

    “İç cephe bizi biz yapan değerlerdir. Biz aynı şeye sevinme, bunun yanında aynı şeye üzülme, aynı şiirde duygulanma, aynı marşta göğsümüzün kabarabilmesi halini hep birlikte yaşamalıyız. Bütün bunlarla beraber iç cephe hedeflerimiz, bizim kızıl elmamızdır. 30 Ağustos konuşmamda ağırlıklı olarak bunun üzerinde durdum. Bizi o hedeflerden vazgeçirmeye, bizi yılgınlığa düşürmeye, bizi usandırıp umutsuzluk girdabına sürüklemeye çalışanlar, işte o iç cepheyi hedef alıyor. Biz o iç cepheyi çökerttirmeyiz. Orada çok kararlıyız. Bütün bunlarla beraber şunu bir defa demeliyiz. Zorluk mu var, aşarız. Sorun mu var, çözeriz. Sıkıntı mı var, birlikte üstesinden geliriz. Düştük mü, birbirimize tutunur yeniden kalkarız. Renklerimiz, şeklimiz farklı olabilir ama bir araya gelir en eşsiz motifi oluştururuz. İşte iç cephemizi çökertmeyi amaçlayanların odaklandığı yer bu ruh. Bu ruhu paramparça etmeye çalışıyorlar. Bir daha birbirimize tutunmayalım. Kendi kapsüllerimizde herkesten ayrı köşelerde ömür tüketip, yok olalım istiyorlar. Biz bunlara bu fırsatı da kesinlikle vermeyeceğiz. Kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.”

    “Ekonomide artık zor dönemleri geride bırakıyoruz”

    “Türkiye’nin Haziran 2023’ten bu yana uyguladığı ekonomi programı içeride ve dışarıda yakından takip ediliyor. Programın uluslararası alandaki takibinin önemli geri dönüşlerinin başında da elbette bu kredi derecelendirme kuruluşlarının not artışları geliyor. Son olarak geçen açıkladığı not artışının ardından 1 Kasım’da Standart and Poors’dan da bir not artışının gelebileceğine dair mesajlar var. Dolayısıyla ekonomi programının performansı, seyri konusundaki görüşlerinizi merak ediyorum” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan şu ifadeleri kullandı:

    “Ekonomide artık zor dönemleri geride bırakıyoruz. Uyguladığımız programın başarısını artık bizden çok uluslararası kuruluşlar ortaya koyuyor. Bizim şu an odaklandığımız konu, milletimizi zorlayan enflasyon meselesidir. Enflasyonu dizginlemeye başladık ve kalıcı dezenflasyon sürecini başlattık. Enflasyonda anlık değil, ayakları yere sağlam basan bir gerileme görüyoruz ve bu hızlanarak devam edecek. Vatandaşımız enflasyondaki bu gerilemeyi hissetmeye başladı ve önümüzdeki dönemde daha hızlı bir şekilde bunu görecekler. Fırsatçılarla mücadelemizi de kararlı bir şekilde sürdüreceğiz. Onlara göz açtırmayacağız. Hedeflerimizi tutturduk ve yolumuza disiplinli bir şekilde devam ediyoruz. Üstelik bunları çevremizdeki karışıklıklara ve istikrarsızlık kaynaklarına rağmen başardık. Yola da bu şekilde devam ediyoruz.”

    “Milli Savunma Üniversitesi, gerek Kara Kuvvetleri Komutanlığı, gerekse Milli Savunma Bakanımız, müşterek çalışmalarını sürdürüyorlar ve bu işin içerisindekiler kimlerse bunların hak ettikleri cezayı almasını temin edeceğiz”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Benim sorum AK Parti’ye ilişkin olacak. Kongre sürecini başlattınız ve çok güçlü bir değişim sinyali veriyorsunuz. Neyi ve neleri değiştirmeyi düşünüyorsunuz? Bir de 15 Temmuz’dan sonra sivil-asker ilişkileri özellikle de silahlı kuvvetlerin demokratik dönüşümü konusunda çok önemli adımlar attınız ama belli ki bir ikinci kademe reform bir ihtiyaçta Ankara’daki son kılıç çatma hadisesinden sonra ortada duruyor gibi. Bu noktada da birtakım tedbirler alacak mısınız?” sorusuna ise şu şekilde cevap verdi:

    “Biz Türkiye’ye 23 yıldır yeniyi anlatıyor ve yeniyi sunuyoruz. O yeninin içinde bizi biz yapan değerlerimiz en taze biçimde yer alıyor. Hazreti Mevlana’nın dediği gibi pergelimizin bir bacağı işte o değerlerde sabit, diğer bacağımız alemi dolaşıyor. Biz, milletin mesajını en doğru biçimde okuduk, o mesajın gereğini yerine getirmek için değişim diyoruz. Sözünü ettiğimiz değişim bir yeniden doğuş hamlesidir. Yunus’un dediği gibi ‘Her dem yeniden doğarız. Bizden kim usanası?’ Biz şimdi bunun gereğini yerine getiriyoruz. Kılıç meselesine gelince bu mesele birkaç kendini bilmezin ne yazık ki ortaya koyduğu bir karmaşaydı. Şu anda gerek Milli Savunma Üniversitesi, gerek Kara Kuvvetleri Komutanlığı, gerekse Milli Savunma Bakanımız, müşterek çalışmalarını sürdürüyorlar ve bu işin içerisindekiler kimlerse bunların hak ettikleri cezayı almasını temin edeceğiz. Burası kendini bilmezlerin at oynattığı bir meydan değil. Biz bu kendini bilmezlerin at oynattığı meydana ülkemizi kesinlikle bırakamayız. Buna göre de adımımızı atacağız. Savunma Bakanımız ve Savunma Üniversitemizin başındaki hocamızla bir araya geldik, görüşmelerimizi yaptık ve inşallah en kısa zamanda bu işi neticeye ulaştıracağız.”

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan açıklamalar

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan açıklamalar

    – Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Filistin’i tanımayan diğer devletleri de, bu çok kritik dönemde tarihin doğru tarafında yer alarak, Filistin devletini bir an evvel tanımaya davet ediyorum”

    – Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Üzülerek görüyoruz ki; son yıllarda Birleşmiş Milletler kuruluş misyonunu ifa etmekte yetersiz kalıyor; giderek işleviz, hantal ve atıl bir yapıya dönüşüyor.”

    – Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Uluslararası barış ve güvenliğin imtiyazlı 5 ülkenin keyfine bırakılmayacak kadar önemli olduğuna şahitlik ediyoruz. Bunun en dramatik örneği, Gazze’de 353 gündür devam eden katliamdır.”

    – Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Birleşmiş Milletler kürsüsünden Birleşmiş Milletler Şartını parçalayarak, bir de utanmadan tüm dünyaya, vicdan sahibi tüm insanlara işte buradan, bu kürsüden meydan okudular.”

    – Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Gazze’de sadece çocuklar değil aynı zamanda Birleşmiş Milletler sistemi ölüyor, hakikat ölüyor, batının savunduğunu iddia ettiği değerler ölüyor, insanlığın daha adil bir dünyada yaşama umutları tek tek ölüyor.”

    – Cumhurbaşkanı Erdoğan: “İsrail yönetimi, temel insan haklarını hiçe sayarak, bir millete, bir halka karşı etnik temizlik, apaçık bir soykırım uygulamakta, topraklarını adım adım işgal etmektedir.”

    – Cumhurbaşkanı Erdoğan: “İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırganlığının tek nedeni, bir avuç ülkenin İsrail’e olan kayıtsız-şartsız desteğidir.”

  • ABD seyahati öncesi açıklama yaptı

    ABD seyahati öncesi açıklama yaptı

    Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Sosyalist Enternasyonel Başkanlık Kurulu Toplantısı’na katılmak üzere beraberindeki heyetle birlikte New York’a gitti. Özel, yolculuk öncesi İstanbul Havalimanı VIP Salonu’nda açıklamalarda bulundu. ABD seyahati ile ilgili bilgilendirmelerde bulunan CHP Genel Başkanı Özel, New York’ta yarın yapılacak toplantıda, İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayı’nda hazırladıkları Ankara Deklarasyonu’nu açıklayacaklarını söyledi. Özel ayrıca Ortadoğu’daki gerilim, dünyada aşırı sağın yükselişinin yol açtığı endişeler, iklim değişikliğine ilişkin kaygılar ve sığınmacı sorununa ilişkin değerlendirmelerde bulunacaklarını söyledi.

    “Tüm okulları ziyaret edeceğiz”

    Gündeme ilişkin soruları da yanıtlayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Okullarda günde bir öğün sıcak yemek önerimizi tekrarladık. Ertesi gün dediler ki ‘okulların ne mekanı ne imkanı ne personeli ne de maddi durumu buna elverişli değil’. Bir öğün sıcak yemek verecek mekanı olmayan, personeli olmayan, imkanı olmayan beş yıldızlı otel mi olur. Okulların beş yıldızlı otel olduğunu söylendikten sonra başka bir bakan çıkıyor ‘Biz 30 bin temizlik personeli alacağız’ diyor. Çünkü okullar hijyen yönünden korkunç durumda. Bu personel alımı doğrudur ama bunun Ağustos ayı içerisinde yapılıp, 9 Eylül’de okulların öğrencilere pırıl pırıl hale getirilmesi gerekiyordu. Biz 81 il 973 ilçe başkanlığına gönderdiğimiz yazılı talimatta, önümüzdeki hafta başkanlığını il ve ilçe eğitim sekterlerimizin yaptığı bir öğretmenler ve emekli öğretmenlerden oluşan bir heyetle, tüm okulları ziyaret edeceğiz” ifadelerini kullandı.

    “Mümkün olan en kısa süre içerisinde de zaten Türkiye’ye dönmek boynumuzun borcu”

    Ekrem İmamoğlu hakkındaki kararın istinaf mahkemesinde onaylanması ihtimaliyle ilgili soru üzerine Özel, “Ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız ile dün baş başa bir görüşme yaptım, kendisiyle de bu durumu değerlendirdim. Biz her ihtimali göz önüne alıyoruz. Bir kere kimse bize olmadık bir davadan, olmadık bir suçlamadan cezayı normalleştirmeye ve bu olacakmış gibi kabul ettirmeye çalışmasın. Böyle bir gündemin gelişmesine de izin verilmemesi gerekir. Yarın öbür gün bu dava görülecek, ‘bu davadan ceza çıkartacağız biz’, böyle bir şey yok. Bunu yaparsanız, geçen seferki demokrasi tokadından ders almadıysanız, millet bunun da şiddetlisini uygular. Kendilerine yapabilecekleri en büyük kötülüktür bu ama Türkiye’ye de büyük kötülük olur bu. Tut ki bize Amerika’da iken bu karar çıktı, zaten genel başkan vekilimiz burada. Mümkün olan en kısa süre içerisinde de zaten Türkiye’ye dönmek boynumuzun borcu. O gün başka bir gündür, ben öyle bir güne uyanacağımızı düşünmüyorum. Ama herkes aklını başına alsın” diye konuştu.

    İmamoğlu ve Yavaş arasındaki çekişme

    Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu ile bir araya geleceklerini, ikili arasında kriz olmadığını savunan Özel, “Ben Sayın Mansur Yavaş’ın bu konuda aldığı tutumu çok yapıcı, çok doğru buluyorum. Kendisiyle görüşmemde bunu da söyledim. Kendisi de bu tür yaklaşımlardan rahatsız olduğunu daha önce birkaç kez bunların tekrar ettiğini, buna itiraz ettiğini söyledi. Ekrem İmamoğlu ile de tüm gündemi değerlendirdik. Önümüzdeki hafta ben döndükten sonra da üçümüz bir araya geleceğiz, ortada bir kriz yok arkadaşlar” dedi.

    Cumhurbaşkanı ile görüşecek mi?

    ABD’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşüp görüşmeyeceğine ilişkin ise Özel, “Ben ABD’de Türk evine gideceğim. Büyükelçimizden ve Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcimizden randevu istedik. Yalnız bizim o ziyaretimiz cuma gününe planlandı. Yani Sayın Erdoğan ile aynı anda Türk evinde olmayacağız. O açıklamasını yaptıktan sonra ayrılacak. Ben gittiğimde orada olsaydı, elbette bir merhaba demek, bir çayını içmek, en doğrusuydu. Dünyanın öbür ucunda Türkiye’nin ana muhalefet liderinin Cumhurbaşkanı’na hatır sormaması olacak iş değil. Bildiğim kadarıyla Sayın Erdoğan’ın bir başka toplantıya katılmak üzere konuşmasını yaptıktan sonra ayrılması mümkün” dedi.

    Özel, yaptığı açıklamaların ardından New York’a gitti.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: F-16 modernizasyonuyla yeni bir adım attık, ihracat engellerinin kaldırılmasını bekliyoruz

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: F-16 modernizasyonuyla yeni bir adım attık, ihracat engellerinin kaldırılmasını bekliyoruz

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) tarafından düzenlenen 15. Türkiye Yatırım Konferansı çerçevesinde Amerikalı ve Türk iş adamları ile bir araya geldi.
    Bir gelenek haline gelen bu buluşmanın iki ülke iş çevrelerine yeni işbirlikleri ve ortaklıklar için önemli bir imkan sunduğuna inandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomik ve ticari konuların Amerika’yla münasebetlerin en önemli boyutlarından birini teşkil ettiğini ifade etti.

    Amerika’nın son iki senedir Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ikinci, en fazla ithalat yaptığı beşinci ülke olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ikili ticaret hacminin geçtiğimiz yıl 30 milyar doları aştığını söyledi. Erdoğan, “Pek çok defa ifade ettiğim üzere ikili ticaret göstergelerini istikrarlı şekilde arttırmak için büyük bir potansiyele sahibiz” dedi.
    Ticarette 100 milyar dolarlık ortak hedefe iyi bir planlamayla ulaşabileceğine bütün samimiyetiyle inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun için demir çelik ve alüminyum sektöründeki ilave gümrük vergileri, soruşturmalar ve CAATSA yaptırımları gibi tek taraflı uygulamaların artık terk edilmesi gerektiğinin altını çizdi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin büyük, güçlü ve potansiyeli son derece yüksek bir ekonomiye sahip olduğunu, bugün dünyada hem nüfusu 85 milyon hem de kişi başına geliri 13 bin doların üzerinde olan ABD, Japonya, Rusya, Meksika ile 5 ülkeden biri olduğunu belirterek, Türkiye’nin son 20 yılda ortalama yüzde 5,4 oranında büyüdüğünü, son 20 yılda altyapıya 270 milyar dolardan fazla yatırım yaptıklarını aktardı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, havalimanı sayısını 2 katından fazla artırdıklarını, ihracatın 20 yılda 20 kattan fazla arttığını bildirdi. Dünya ihracatından alınan payı ikiye katladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Savunma ve havacılık sanayinde ilk sıralardayız. Dünyanın en büyük SİHA tedarikçisiyiz. Şeffaf, öngörülebilir ve yatırımcı dostu politikalarımız sayesinde son 20 yılda 270 milyar dolara yakın uluslararası doğrudan yatırım çektik” ifadelerini kullandı.

    2024’te kredi notu 3 kuruluş tarafından artırılan tek ülkenin Türkiye olduğunu ifade eden Erdoğan, Türkiye’deki yabancı sermayeli şirket sahibi sayısının 6 binden 83 bine çıktığını, bölgede yaşanan sıkıntılara rağmen ihracatta, istihdamda, üretimde, turizmde büyümeyi sürdürdüklerini söyledi.

    “Güçlü bir şekilde desteklediğimiz ve son bir yıldır uygulamakta olduğumuz ekonomi programının meyvelerini topluyoruz.” diyen Erdoğan, tüm dünya ile birlikte ülkemizin de sorunu olan enflasyonda kalıcı ve belirgin bir düşüş sürecine girdik. İşsizlik oranı hedeflerimiz ötesinde iyileşti. Depremin etkilerine rağmen kamu maliyesini hızla toparladık. Rezervleri artık bir endişe kaynağı olmaktan çıkardık. Uluslararası derecelendirme kuruluşlarının tamamı bu gelişmelere kayıtsız kalmadı” şeklinde konuştu.

    2024 yılında kredi notu 3 kuruluş tarafından artırılan tek ülkenin Türkiye olduğunu hatırlatan Erdoğan, makro finansal istikrarı kalıcı hale getirmek suretiyle Türkiye’yi yüksek gelirli ülkeler ligine çıkarmayı hedeflediklerini bildirdi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüksek katma değerli, sürdürülebilir dijital dönüşümü destekleyen, ileri teknolojiye dayalı ve nitelikli istihdam sağlayan yatırımları Türkiye’ye daha fazla çekmek istediklerini, bu amaçla yeni uluslararası doğrudan yatırım stratejisini hazırladıklarını belirterek, “Böylece ülkemizin küresel yatırım pastasından aldığı mevcut yüzde 1’lik payı 2028 yılı itibarıyla yüzde 1,5’e çıkaracağız. Yenilenebilir enerji, savunma sanayi, biyoteknoloji ve otomotiv sektörleri keza özel ilgi gösterdiğimiz ve Amerikan firmalarıyla müşterek çalışmalara imza atabileceğimiz alanlar olarak öne çıkıyor” dedi
    Türkiye’nin 2030 yılına kadar yüksek teknoloji yatırımlarının odak noktası haline gelmesini hedeflediklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu maksatla yarı iletkenler, yeşil enerji, ileri imalat, sağlıklı yaşam, dijital teknolojiler, haberleşme ve uzay gibi 30’un üzerindeki başlıkta yapılacak yatırımlara nitelikli destekler sağlayacağız” dedi
    Amerika ile gerek karşılıklı iş heyetleri ziyaretleri, gerek resmi temaslar açısından verimli bir yıl geçirdiklerini ifade eden Erdoğan, “Bu temaslarda Orta Asya ve Afrika gibi coğrafyalar başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde de ortak iş yapabilme fırsatları öne çıktı. Bu potansiyeli Eximbank, IFC gibi kuruluşlarında aktif desteğiyle hayata geçirebiliriz. 2016 yılında Amerika’dan LNG ithalatına başlamamızın ardından enerji alanında da işbirliğimizin gelişiyor olması memnuniyet vericidir. Bugün Amerika bu alandaki en büyük tedarikçimiz haline gelmiş olup bu ilişkiyi uzun vadeli bir sözleşmeyle taçlandırmak arzusundayız. Mayıs ayında enerji şirketimiz BOTAŞ ile Amerikalı enerji şirketi Exxon Mobil arasında imzalanan niyet mektubu önemli bir adımdı” değerlendirmesinde bulundu.
    Savunma sanayi alanındaki işbirliğinin son yıllarda kısıtlamalar nedeniyle maalesef potansiyelinin çok gerisinde kaldığını ifade eden Erdoğan, “F-16 modernizasyon projesiyle yeni bir sayfa açtığımızı temenni ediyor, bu alandaki ihracat engellerinin kalıcı şekilde kaldırılmasını bekliyoruz” diye konuştu.

    Türk savunma sanayinin dinamizminin küresel tedarik zincirleri bakımından da rakipsiz bir fırsat sunduğunu dile getiren Erdoğan, 155 milimetre kalibrelik top mermilerinin üretim ve tedarikinde tesis edilen işbirliğinin bunun en somut örneklerinden olduğunu, firmaların Teksas’ta faaliyete geçirecekleri üretim tesislerinin bu alandaki tedarik süreçlerine seviye atlatacağını, mevcut projeleri ilerletmek, müşterek güvenliğe katkı sağlayacak yeni ortaklıklar kurmak için iş insanlarının desteğinin mühim olduğunu kaydetti. Amerikan iş dünyasının gayretleri desteklenmesi noktasında daha etkin roller üstlenebileceği kanaatinde olduğunu belirten Erdoğan şunları söyledi:
    “Sizlerle birlikte yeni yatırımcıları da Türkiye’de görmekten mutluluk duyacağımızı bilmenizi isterim. Türk firmalarının da Amerikan pazarına girişleri noktasında vize başta olmak üzere gerekli kolaylıkların sağlanmasında aktif desteğinizi bekliyorum.”

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya Başbakanı Scholz’u kabul etti

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya Başbakanı Scholz’u kabul etti

    Görüşmede Türkiye ile Almanya ikili ilişkileri, İsrail’in Gazze başta olmak üzere Filistin topraklarında sergilediği sistematik saldırılar, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecinin canlandırılması, bölgesel ve küresel konular ele alındı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmede, Türkiye ve Almanya’nın köklü ilişkileri ve bağları bulunan iki müttefik olduğunu, iş birliğini her alanda geliştirmek, fırsatları değerlendirmek ve çeşitlendirmeye yönelik çalışmaların devam ettiğini, iki ülkeye de kazandıracak adımlar için Türkiye’nin hazır olduğunu ifade etti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinin yeniden canlandırılmasının gerekli olduğunu, özellikle vize meselesinin bir an önce çözülmesi için Almanya’dan da destek beklendiğini belirtti.

  • “F-16 modernizasyon projesiyle yeni bir sayfa açtık”

    “F-16 modernizasyon projesiyle yeni bir sayfa açtık”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) tarafından düzenlenen 15. Türkiye Yatırım Konferansı çerçevesinde Amerikalı ve Türk iş adamları ile bir araya geldi.
    Bir gelenek haline gelen bu buluşmanın iki ülke iş çevrelerine yeni işbirlikleri ve ortaklıklar için önemli bir imkan sunduğuna inandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomik ve ticari konuların Amerika’yla münasebetlerin en önemli boyutlarından birini teşkil ettiğini ifade etti.

    Amerika’nın son iki senedir Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ikinci, en fazla ithalat yaptığı beşinci ülke olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ikili ticaret hacminin geçtiğimiz yıl 30 milyar doları aştığını söyledi. Erdoğan, “Pek çok defa ifade ettiğim üzere ikili ticaret göstergelerini istikrarlı şekilde arttırmak için büyük bir potansiyele sahibiz” dedi.

    Ticarette 100 milyar dolarlık ortak hedefe iyi bir planlamayla ulaşabileceğine bütün samimiyetiyle inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun için demir çelik ve alüminyum sektöründeki ilave gümrük vergileri, soruşturmalar ve CAATSA yaptırımları gibi tek taraflı uygulamaların artık terk edilmesi gerektiğinin altını çizdi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin büyük, güçlü ve potansiyeli son derece yüksek bir ekonomiye sahip olduğunu, bugün dünyada hem nüfusu 85 milyon hem de kişi başına geliri 13 bin doların üzerinde olan ABD, Japonya, Rusya, Meksika ile 5 ülkeden biri olduğunu belirterek, Türkiye’nin son 20 yılda ortalama yüzde 5,4 oranında büyüdüğünü, son 20 yılda altyapıya 270 milyar dolardan fazla yatırım yaptıklarını aktardı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, havalimanı sayısını 2 katından fazla artırdıklarını, ihracatın 20 yılda 20 kattan fazla arttığını bildirdi. Dünya ihracatından alınan payı ikiye katladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Savunma ve havacılık sanayinde ilk sıralardayız. Dünyanın en büyük SİHA tedarikçisiyiz. Şeffaf, öngörülebilir ve yatırımcı dostu politikalarımız sayesinde son 20 yılda 270 milyar dolara yakın uluslararası doğrudan yatırım çektik” ifadelerini kullandı.

    2024’te kredi notu 3 kuruluş tarafından artırılan tek ülkenin Türkiye olduğunu ifade eden Erdoğan, Türkiye’deki yabancı sermayeli şirket sahibi sayısının 6 binden 83 bine çıktığını, bölgede yaşanan sıkıntılara rağmen ihracatta, istihdamda, üretimde, turizmde büyümeyi sürdürdüklerini söyledi.

    “Güçlü bir şekilde desteklediğimiz ve son bir yıldır uygulamakta olduğumuz ekonomi programının meyvelerini topluyoruz.” diyen Erdoğan, tüm dünya ile birlikte ülkemizin de sorunu olan enflasyonda kalıcı ve belirgin bir düşüş sürecine girdik. İşsizlik oranı hedeflerimiz ötesinde iyileşti. Depremin etkilerine rağmen kamu maliyesini hızla toparladık. Rezervleri artık bir endişe kaynağı olmaktan çıkardık. Uluslararası derecelendirme kuruluşlarının tamamı bu gelişmelere kayıtsız kalmadı” şeklinde konuştu.

    2024 yılında kredi notu 3 kuruluş tarafından artırılan tek ülkenin Türkiye olduğunu hatırlatan Erdoğan, makro finansal istikrarı kalıcı hale getirmek suretiyle Türkiye’yi yüksek gelirli ülkeler ligine çıkarmayı hedeflediklerini bildirdi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüksek katma değerli, sürdürülebilir dijital dönüşümü destekleyen, ileri teknolojiye dayalı ve nitelikli istihdam sağlayan yatırımları Türkiye’ye daha fazla çekmek istediklerini, bu amaçla yeni uluslararası doğrudan yatırım stratejisini hazırladıklarını belirterek, “Böylece ülkemizin küresel yatırım pastasından aldığı mevcut yüzde 1’lik payı 2028 yılı itibarıyla yüzde 1,5’e çıkaracağız. Yenilenebilir enerji, savunma sanayi, biyoteknoloji ve otomotiv sektörleri keza özel ilgi gösterdiğimiz ve Amerikan firmalarıyla müşterek çalışmalara imza atabileceğimiz alanlar olarak öne çıkıyor” dedi

    Türkiye’nin 2030 yılına kadar yüksek teknoloji yatırımlarının odak noktası haline gelmesini hedeflediklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu maksatla yarı iletkenler, yeşil enerji, ileri imalat, sağlıklı yaşam, dijital teknolojiler, haberleşme ve uzay gibi 30’un üzerindeki başlıkta yapılacak yatırımlara nitelikli destekler sağlayacağız” dedi

    Amerika ile gerek karşılıklı iş heyetleri ziyaretleri, gerek resmi temaslar açısından verimli bir yıl geçirdiklerini ifade eden Erdoğan, “Bu temaslarda Orta Asya ve Afrika gibi coğrafyalar başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde de ortak iş yapabilme fırsatları öne çıktı. Bu potansiyeli Eximbank, IFC gibi kuruluşlarında aktif desteğiyle hayata geçirebiliriz. 2016 yılında Amerika’dan LNG ithalatına başlamamızın ardından enerji alanında da işbirliğimizin gelişiyor olması memnuniyet vericidir. Bugün Amerika bu alandaki en büyük tedarikçimiz haline gelmiş olup bu ilişkiyi uzun vadeli bir sözleşmeyle taçlandırmak arzusundayız. Mayıs ayında enerji şirketimiz BOTAŞ ile Amerikalı enerji şirketi Exxon Mobil arasında imzalanan niyet mektubu önemli bir adımdı” değerlendirmesinde bulundu.

    Savunma sanayi alanındaki işbirliğinin son yıllarda kısıtlamalar nedeniyle maalesef potansiyelinin çok gerisinde kaldığını ifade eden Erdoğan, “F-16 modernizasyon projesiyle yeni bir sayfa açtığımızı temenni ediyor, bu alandaki ihracat engellerinin kalıcı şekilde kaldırılmasını bekliyoruz” diye konuştu.

    Türk savunma sanayinin dinamizminin küresel tedarik zincirleri bakımından da rakipsiz bir fırsat sunduğunu dile getiren Erdoğan, 155 milimetre kalibrelik top mermilerinin üretim ve tedarikinde tesis edilen işbirliğinin bunun en somut örneklerinden olduğunu, firmaların Teksas’ta faaliyete geçirecekleri üretim tesislerinin bu alandaki tedarik süreçlerine seviye atlatacağını, mevcut projeleri ilerletmek, müşterek güvenliğe katkı sağlayacak yeni ortaklıklar kurmak için iş insanlarının desteğinin mühim olduğunu kaydetti. Amerikan iş dünyasının gayretleri desteklenmesi noktasında daha etkin roller üstlenebileceği kanaatinde olduğunu belirten Erdoğan şunları söyledi:

    “Sizlerle birlikte yeni yatırımcıları da Türkiye’de görmekten mutluluk duyacağımızı bilmenizi isterim. Türk firmalarının da Amerikan pazarına girişleri noktasında vize başta olmak üzere gerekli kolaylıkların sağlanmasında aktif desteğinizi bekliyorum.”

  • “Başkan kim olursa olsun Amerika’ya bakışımız ve diyaloğumuz değişmeyecek”

    “Başkan kim olursa olsun Amerika’ya bakışımız ve diyaloğumuz değişmeyecek”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkevi’nde ABD’de faaliyet gösteren bazı düşünce kuruluşu temsilcileriyle bir araya geldi.

    Uluslararası düşünce kuruluşlarının değerli temsilcileriyle bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti ifade eden Erdoğan, temel prensiplerinin dostlukları güçlendirmek, anlaşmazlıkları azaltmak ve barışın tesisini temin etmek olduğunu söyledi.

    Türkiye olarak uluslararası hukuka, devletlerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygıyı vazgeçilmez gördüklerini, bugünün dünyasında bu ilkelere her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu dile getiren Erdoğan, küresel meydan okumaların, bunlarla mücadelede yaşanan zorluk ve belirsizliklerin bölgesel çatışmaların ve insani krizlerin herkesin malumu söyledi.

    Neredeyse her gün yeni bir krize, yeni bir çatışmaya gözlerin açıldığını belirten Erdoğan, “Bu tablo karşısında çok taraflılığın güçlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Artık ne 1945’in ne Soğuk Savaş’ın ne de tek kutuplu düzenin koşullarında yaşıyoruz.” diyerek Birleşmiş Milletler başta olmak üzere küresel sistemin daha adil ve temsil kabiliyeti yüksek hale getirilmesi gerektiğini kaydetti. Erdoğan, “Her krizde şu acı gerçeğe şahit oluyoruz. Bir tarafta insanlığın ortak vicdanını, ortak aklını yansıtan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve aldığı kararlar var. Diğer tarafta alınan her kararı Güvenlik Konseyi’nde veto gücüne sahip 5 adet ayrıcalıklı ülke var. Yıllardır çözümsüzlüğe mahkum edilen her sorunda 5 ülkenin keyfi, çıkarı, öncelikleri, Genel Kurul’daki yüzlerce ülkenin iradesini yok sayıyor. ‘Dünya beşten büyüktür’ derken tam olarak işte bu çarpık yapıya dikkat çekiyorum. Birleşmiş Milletlerin reforma ihtiyacı olduğunu herkes kabul ediyor ancak bunu hayata geçirecek adımlar atılmıyor. Giderek işlevsiz hale gelen Birleşmiş Milletler sisteminin yükünü ise genellikle çatışma bölgelerindeki siviller, açlıkla boğuşan mazlumlar, yani sistemin çalışmasına en fazla ihtiyacı olan insanlar çekiyor” diye konuştu.

    Bu reform çağrısını her yerde, her fırsatta dile getirmeyi sürdüreceklerin altını çizen Erdoğan, ”Bu konu, yarın ‘Geleceğin Zirvesi’ programında yapacağım konuşmanın özünü teşkil edecek” dedi.
    Netanyahu hükümetinin savaşı bölgeye yaymak için her yolu denemekte olduğunu söyleyen Erdoğan, 7 Ekim’den bu yana Gazze’de yaşanan katliamı içleri kanayarak takip ettiklerini belirterek, İsrail’in saldırılarında hayatını kaybeden 41 bini aşkın Gazzeli sivilin üçte ikisinin kadın ve çocuklardan oluştuğunu vurguladı.

    Erdoğan, “Gazze’de tam anlamıyla bir insani felaket yaşanmaktadır. 1,9 milyon insan yerlerinden edilmiş durumda. Gazze’deki su kaynaklarının yüzde 70’i, fırınların yüzde 75’i tahrip oldu. Sağlık merkezlerinin yüzde 95’i kısmen veya tamamen zarar gördü. 150 bin konut tamamen, 200 bin konut kısmen yıkıldı, 80 bin konut oturulamaz hale geldi. Temiz su kaynaklarına ulaşmak neredeyse mümkün değil” diye konuştu.
    Hepatit, çocuk felci ve dizanteri gibi hastalıkların ürkütücü boyutlara vardığının altını çizen Erdoğan, insanların acil ihtiyaç duyduğu yardımların sadece 4’te birinin girişine izin verildiğini Gazze halkının sadece bombalarla değil, açlıkla ilaçsızlıkla susuzlukla da katledilmeye çalışıldığını söyledi.

    Kalıcı ateşkesin sağlanması ve insani yardımların engelsiz akışının temininin öncelikleri olduğunu yineleyen Erdoğan, “Netanyahu hükümeti savaşı bölgeye yaymak için her yolu denemektedir. Buna fırsat verilmemesi gerektiğini her fırsatta söylüyoruz. Uluslararası toplumun İsrail üzerindeki baskıları yoğunlaştırması şarttır” ifadelerini kullandı.

    Rusya-Ukrayna Savaşı’nın herkesin gözleri önünde büyük bir insani trajediye dönüştüğünü hatırlatan Erdoğan, “Savaşın başından itibaren adil bir barışın tesisi için gayret gösterdik, gösteriyoruz. İstanbul’daki müzakereler, Türkiye’nin sergilediği aktif rolün başarısını kanıtlamıştır. Ancak bu çabaların amacına ulaşması belli lobiler tarafından istenmedi” dedi.
    Erdoğan, her halükarda savaşın daha fazla yıkıma yol açmadan sona ermesi için ellerinden yapacaklarını ve yaptıklarını belirtti.

    Azerbaycan’la ve Ermenistan’la birlikte Güney Kafkasya’da kalıcı barış ve istikrar adına önemli bir fırsat yakaladıklarını ifade eden Erdoğan, Balkanlar’da yürüttükleri yapıcı diplomasi ve Ortadoğu’da barış, istikrara yönelik girişimler sayesinde bölgesel rollerini pekiştirdiklerini, komşularımız Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünü desteklerken bu iki ülkenin topraklarından ülkemizi hedef alan her tür tehdide karşı kararlılıkla mücadele edildiğini aktardı.

    PKK, PYD, YPG, DEAŞ, FETÖ gibi terör örgütlerine karşı verilen mücadelenin sadece Türkiye’nin değil bölgenin de güvenliği için olduğunu belirten Erdoğan, “Geçtiğimiz yıl ticaret hacmimiz 30 milyar doları geçse de biz bu rakamı 100 milyar dolar seviyesine çıkarabileceğimiz kanaatindeyiz. Milli güvenliğimizi ilgilendiren bazı konularda Amerikan yönetimiyle görüş ayrılıklarımız halen devam ediyor. Amerikalı dostlarımızla her vesileyle PKK, PYD, YPG ve FETÖ’ye verilen desteğin sonlandırılmasına dair beklentilerimizi paylaşıyoruz. NATO müttefikimiz Amerika’nın Türkiye’ye yönelik uyguladığı tedbirler ve savunma sanayi kısıtlamaları güven duygusunu menfi şekilde etkiliyor” şeklinde konuştu.

    CAATSA yaptırımlarının ve F-35 programından çıkarılmamızın müttefiklik ruhuna aykırı olduğun çok açık olduğunun altını çizen Erdoğan, kongrede beklemekte olan savunma sanayi ihraç lisans başvurularının bir an önce sonuçlandırılmasının isabetli olacağını ifade etti. Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü;
    “5 Kasım’da düzenlenecek olan Amerika başkanlık ve kongre seçimlerini tüm dünya gibi biz de yakından takip ediyoruz. Seçimler sonucunda başkan kim olursa olsun Amerika’ya bakışımız ve ilişkilerimizdeki üst düzeyli diyaloğumuz değişmeyecektir. Türkiye, NATO’nun en güçlü müttefiklerinden biridir. Aynı zamanda Avrupa Birliği’ne tam üyelik perspektifi olan bir ülkeyiz. Batı dünyasıyla işbirliğimizi geliştirirken, doğuya ihmal nazarıyla bakmıyoruz. Batı dünyasıyla işbirliğimizi geliştirirken doğuyu ihmal etmiyoruz. Gerek Şangay İşbirliği Teşkilatı, gerek BRICS, gerekse ASEAN’la diyalog zemininizi güçlendirmekte kararlıyız. Bu konuda son dönemde kritik adımlar attık. Çok farklı bir iklim yakaladık. Ülkemizin çıkarlarını merkeze alan Türkiye eksenli bir anlayışla farklı bölgesel teşkilatlarla işbirliğimizi daha da ilerleteceğiz.”

  • ”İsrail tarafından yapılan son açıklamalar, savaşı bölgeye yayma çabalarının açık tezahürüdür”

    ”İsrail tarafından yapılan son açıklamalar, savaşı bölgeye yayma çabalarının açık tezahürüdür”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi (TASC) tarafından New York’ta düzenlenen akşam yemeğinde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a eşi Emine Erdoğan da eşlik etti.

    Katılımcılara hitap eden Erdoğan, “Amerika’daki Türk toplum olarak FETÖ ve PKK başta olmak üzere terör örgütleriyle mücadelemize vereceğiniz destek çok önemlidir. Terör örgütü mensupları yalnızca ülkemizin menfaatlerini değil yurt dışındaki vatandaşlarımızı, ticari teşebbüslerini ve sivil toplum kuruluşlarını da doğrudan ya da dolaylı şekilde hedef alıyor. Amerikalı karar alıcıları ve ticari çevreleri yalana boğarak menfaat sağlamaya çalışan örgüt üyeleri Türk toplumu içerisinde de bölünme ve ayrışmaları körüklemeye çalışıyor. Türkiye karşıtı her operasyona gönüllü figüranlık yapan örgüt mensuplarına karşı sizlerden teyakkuz halinde olmanızı bekliyorum” dedi.

    “Dün bunların oyunlarına gelmedik, bundan sonra da çok dikkatli olacağız.” diyen Erdoğan, ”Milletin iradesine darbe yapmaya kalkan, ellerinde vatandaşlarımızın kanı olan, demokrasimize, huzurumuza, birlik ve beraberliğimize kasteden, hasılı tek gayesi Türkiye’ye ve Türk milletine zarar vermek olan bu hainlerle mücadelemizi hukuk zemininde sonuna kadar sürdüreceğiz” açıklamasını yaptı.
    İslam ve yabancı düşmanlığının vatandaşların da huzurunu tehdit eden büyük bir salgına dönüştüğüne dikkat çeken Erdoğan, ”Son yıllarda Batılı ülkelerde bilhassa Avrupa’da İslam ve yabancı düşmanlığı vatandaşlarımızın da huzurunu tehdit eden büyük bir salgına dönüştü. Hemen her gün mescitlerimize, camilerimize, Müslümanlara ait iş yerlerine yönelik bir kundaklama olayı gerçekleşiyor. Aşırı sağcı akımların hedefinde de göçmenler ve Müslümanlar var. Sosyal medya ve kimi siyasetçiler ise ırkçı nefretin yayılmasını adeta teşvik etmekte, yangına körükle gitmektedir” dedi.
    Türkiye olarak vatandaşların yaşadığı ülkelerdeki aşırı sağcı akımları ve nefret söylemlerini yakından takip ettiklerini ifade eden Erdoğan, ırkçılığın olduğu gibi İslam düşmanlığının da var olduğunu dile getirdi.
    15 Mart tarihinin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda İslamofobi ile Mücadele Uluslararası Günü ilan edilmesinde İslam İşbirliği Teşkilatıyla birlikte öncü rol oynadıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupa’da kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e karşı yapılan menfur saldırılarla ilgili Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi ve Genel Kurulu’nun aldığı kararlara liderlik ettik. Tüm bu girişimler Batılı ülkelerin yasal ve idari düzenlemelerinin tadil etme ve aşırı sağla mücadelede yeni stratejiler geliştirmelerinde bir baskı unsuru oldu. Amerika’da da geçtiğimiz kasım ayında ‘İslamofobi’ye Karşı Ulusal Strateji Belgesi’nin hazırlanmaya başlanması bunun güzel bir örneğini teşkil etti” şeklinde konuştu.

    Bundan sonra da Müslüman düşmanlığına karşı mücadeleye öncülük etmeyi sürdüreceklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye aleyhindeki çeşitli çıkar gruplarının kongre üzerinde baskı kurmaya devam ettiklerinin görüldüğünü belirtti.

    Erdoğan, ”Bu gibi faaliyetlerin Türk-Amerikan kamuoyunda oluşturduğu rahatsızlığı en iyi siz biliyorsunuz. Okul müfredatlarını asılsız iftiralarla doldurarak çocuklarımızın, gençlerimizin beyinlerini zehirlemeye çalışan bu zihniyete karşı teyakkuzda olmalıyız. Sizlerin de bu hasmane faaliyetlere birlik ve eşgüdüm içerisinde mukabele etmeniz, Amerikalı siyasetçileri, tarihi gerçekleri öğrenmesini sağlayacaktır. Tarihçilere bırakılması gereken konuların siyasete alet edilmesi ve çeşitli lobilerce istismar edilmesi ne Türk-Amerikan ilişkilerine ne de Türkiye’nin Ermenistan’la sürdürdüğü normalleşme çalışmalarına katkı yapacaktır. Ukrayna’da üçüncü yılına girmek üzere olan savaş, bölgesel ve küresel istikrarı tehdit ediyor” dedi.

    Bölgede kalıcı barış için diplomasinin öncelenmesi gerektiğini ilk günden bu yana vurguladıklarını ifade eden Erdoğan, ”Dökülen her damla kanı, çatışmayla geçen her günü açık söylüyorum büyük bir kayıp olarak görüyoruz. Bu anlayışla adil barışın tesisi için gayretlerimizi sabırla sürdürüyoruz” diye konuştu.
    Küresel sistemin artık tüm etkinliğini, tüm inandırıcılığını kaybetmeye başladığını görevi, barış ve güvenliği sağlamak olan kurumların çok açık bir ahlaki çöküş içerisinde olduğunu söyleyen Erdoğan, Gazze’de 352 gündür devam eden katliamın bunu bir kez daha gösterdiğini belirtti.

    Erdoğan, Srebrenitsa’dan 30 yıl sonra tüm dünyanın gözleri önünde bu sefer Gazze’de son derece vahşi bir soykırım yaşandığını hatırlatarak bugüne kadar 1,9 milyon insanın evlerini terk etmek zorunda kaldığını, bu insanların hiçbir altyapının olmadığı çok kötü şartlarda ellerinde avuçlarında ne kaldıysa onunla yetinerek hayatta kalma mücadelesi verdiğini söyledi.
    Erdoğan, ”Tüm bu acılar yaşanırken bir avuç yürekli insan dışında maalesef yönetimlerden gözle görünür hiçbir tepki yükselmedi” dedi.
    Aynı şekilde küresel kurum ve kuruluşların Gazze’deki zulmünü durduracak İsrail’in katliamlarını engelleyecek hiçbir etkili adım atmadığını dile getiren Erdoğan, yaptığı her hukuksuzluk karşısında ödüllendirilen İsrail yönetiminin her seferinde daha kanlı, daha insansız, daha vicdansız saldırılara giriştiğini söyledi.

    “İsrail’in Gazze başta olmak üzere Filistin topraklarında uyguladığı soykırımın bölgenin barışını da tehdit etmekte olduğunun altını çizen Erdoğan, ”Lübnan’a karşı gerçekleştirilen son saldırılar ve İsrail tarafından yapılan son açıklamalar savaşı bölgeye yayma çabalarının açık tezahürüdür. Türkiye olarak bu işgal istila ve katliam politikasının bir an önce durması için elimizden geleni yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz” açıklamasını yaptı.

    İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’nın kutsiyetine ve tarihi statüsüne yönelik hiçbir saldırıya sessiz kalmayacaklarını söyleyen Erdoğan, ABD’de liderlerle gerçekleştireceği tüm temaslarda, kalıcı ateşkesin tesisi için siyonist İsrail’e her mecrada baskıyı arttırılması gerektiğinin altını çizeceğini kaydetti. Erdoğan, “Şunu da özellikle ifade etmek durumundayım. New York sokakları dahil Amerika’nın pek çok farklı eyaletinde vicdan sahibi kesimler, Filistinlilerin acılarının dindirilmesi ve Filistin halkının kendi devletlerine kavuşmaları için sokaklara döküldü. Sizlerin de Washington’da, New York’ta, Boston ve Chicago’da Müslüman Amerikalılarla gerçekleştirdiğiniz faaliyetleri takdirle takip ettik. Sizden bu konudaki hassasiyetlerinizi sürdürmenizi bekliyorum. Rabb’im Filistinli mazlumların sesi olan herkesten razı olsun diyorum. Müslüman Amerikalılarla ve Amerika’daki farklı kesimlerle temas ve işbirliğini arttırmanızın faydalı olacağını vurgulamak isterim. Özellikle böylesi dönemlerde, güçlü bir duruş ve dayanışma sergilememiz fevkalade önemlidir” değerlendirmesinde bulundu.

    Erdoğan, ”Türk Amerikan toplumunun her alanda en iyi ve etkin şekilde temsil edilmesi için asgari müştereklerde buluşabilmeniz, ayrıştırıcı değil kapsayıcı olmanız gerektiğinin altını tekrar çiziyorum. Şunu da lütfen unutmayınız. Gerek Amerika’daki temsilciliklerimiz gerek Türkiye’deki kurum ve kuruluşlarımız sizlerin yanındadır. Ekonomide, ticarette, sivil toplumda ve diğer alanlarda sizleri desteklemeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

    Programa, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da katıldı.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vucic ile görüştü

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vucic ile görüştü

    Görüşmede Türkiye ile Sırbistan ikili ilişkileri, bölgesel ve küresel meseleler değerlendirildi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmede, Türkiye ile Sırbistan arasındaki ilişkilerin her alanda güçlenmeye devam ettiğini, iş birliği alanlarını çeşitlendirme ve geliştirmeye büyük bir kararlılık içinde devam edileceğini ayrıca Sırbistan ile Kosova arasındaki diyalog sürecinin devamının önemli olduğunu belirtti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze’de İsrail saldırganlığı nedeniyle büyük bir insanlık dramı yaşandığını, katliamların durması için uluslararası toplumun tek ses olması gerektiğini, İsrail’in çatışmaları bölgenin tamamına yayma gayretlerinin engellenmemesi durumunda, dünya barışının daha büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalacağını ifade etti.