Etiket: cumhurbaşkanı

  • Deniz altında Erdoğan’ın posterini açtı

    Deniz altında Erdoğan’ın posterini açtı

    İBB Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Uygun, Kaş açıklarındaki Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) ait 45 tonluk tankın bulunduğu bölgede yaptığı dalışla deniz altında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın posterini açtı.

    Uygun’un, denizin altında 3 metrekarelik “Yine reis, yeniden reis” yazılı posteri açtığı anlar görüntülendi.

    Dalışın ardından Uygun, yaptığı açıklamada, yaklaşık 11 yıldır dalışla uğraştığını, batık ve kanyon dalışları yaptığını söyledi.

    Uygun, “Cumhurbaşkanımızın milletine olan sevgisi, bizim ona olan sevgimiz tüm zorlukları aşmamız için yeterlidir.” dedi.

     

  • Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç

    Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç

    Cumhurbaşkanlığına ait atama kararları Resmi Gazete’de yayımlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanan karara göre, Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 12 ve 13’üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığına Akif Çağatay Kılıç atandı. Kılıç’a ayrıca “Büyükelçilik” unvanı verildi.

    AKİF ÇAĞATAY KILIÇ KİMDİR?

    Almanya’nın Siegen kentinde 1976 yılında doğan Akif Çağatay Kılıç, ailesinin Türkiye’ye dönmesinin ardından lise eğitimini İstanbul’da, lisans eğitimini ise İngiltere’deki Hertfordshire Üniversitesi’nde “Siyaset ve Avrupa Çalışmaları” bölümünde tamamladı.

    Siyaset Bilimi ve Avrupa Ekonomisi alanında eğitim gören Kılıç, Sabancı Holding Universal Trading UK Şirketi’nde 3 yıl süreyle İngiltere’de görev aldı.
    2003 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Merkezi’nde Danışman olarak çalışma hayatına devam eden Kılıç, bu süreç içerisinde Başbakanlık Müşaviri, Özel Kalem Müdür Yardımcılığı gibi görevler üstlenerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde, Erdoğan’ın kurmay ekibinde uzun yıllar görev yaptı.

    Kılıç ayrıca, özel kalem müdür yardımcılığı görevini üstlendiği bu dönemde, yurt dışı gezilerinin çoğunda Erdoğan’ın tercümanlığını yaptı.

    Akif Çağatay Kılıç, 12 Haziran’daki seçimler sonucunda milletvekili oldu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki görevine başladı. 26 Aralık 2013-19 Temmuz 2017 tarihleri arasında 61, 62, 63, 64 ve 65. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerinin Gençlik ve Spor Bakanı olarak görev yaptı. 24 Haziran 2018 seçimlerinde İstanbul Milletvekili olarak seçilen Kılıç, ilk dönem AKPM Türk Delegasyon Başkanlığı ikinci dönem ise TBMM Dışişleri Komisyon Başkanlığı görevini sürdürdü.

    İleri düzeyde Almanca ve İngilizce bilen Kılıç, evli ve iki çocuk babası.

  • “Cumhurbaşkanı Erdoğan” sevgisini şiire döktü

    “Cumhurbaşkanı Erdoğan” sevgisini şiire döktü

    Yozgat’ın merkeze bağlı Türkmen köyünde yaşayan 75 yaşındaki Eyüp Özer, geçimini çiftçilik yaparak sağlıyor. 18 yaşında şiir yazmaya başlayan 4 çocuk babası Özer, duygularını 57 yıldır kağıda döküyor. Yarım asrı geçkin süredir eşine, arkadaşlarına, çocuklarına şiirler yazan Özer, çok sevdiği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için de bir şiir kaleme aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 21 yıllık iktidarı boyunca yaptığı hizmetleri bir bir şiire döken Özer, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yan yana gelip yazdığı “Gözümüze Durmaz mı İnkar Edersek” şiirini ona okumak istiyor. Özellikle bağ, bahçe işleri yaparken ilham gelen ve şiirlerini yazıya döken Özer, şiirlerinin yoğun ilgi görmesinden dolayı da mutluluk yaşıyor.

    “Bizim ülkemiz önceleri dışa tabiyken süper devlet olma yolunda gidiyoruz”

    Şiir yazmaya 18 yaşında başladığını söyleyen Özer, “Ben köyde arıcılık, çiftçilik yaparım, bağ bahçe bellerim. Şiir yazmayı seviyorum. Kimseyi kırmadan, incitmeden yaptıkları hizmetleri anlatıyorum. Tayyip Bey’i de seviyorum, çünkü memleketimize hizmet ettiği için seviyorum. Onun için şiir yazarak yaptığı hizmetleri dile getirdim. Ben memleketimi sevdiğim için onu seviyorum. Güzel hizmetler yapıyor. Bizim ülkemiz önceleri dışa tabiyken süper devlet olma yolunda gidiyoruz. Ben sevmem mi bu adamı, bu memleket bizim” dedi.
    Şiir kaleme almanın maharet gerektirdiğini de belirten Özer, “Şiir yazma ilhamı çalışırken geliyor, hemen o dörtlüğü kağıda not ederim. Şiir yazmak maharet istiyor. Bu zamana kadar çok şiir yazdım, ilahi kitabı da çıkardım. Bir olaya duygulandığım zaman onu şiire dökebiliyorum. Eşime dostuma da çok şiir yazdığım oldu” şeklinde konuştu.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan tebrik mesajı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan tebrik mesajı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda İstanbul’un Fethi’nin 570’inci yıl dönümü dolayısıyla paylaşımda bulundu.
    Erdoğan sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şunları söyledi;
    “Anadolu’nun ebedî Türk yurdu olarak kalacağının tarihe kazınmış mührü olan İstanbul’un Fethi’nin 570’inci yıl dönümünü tebrik ediyorum. Peygamberimizin müjdesine mazhar olan, çağ açıp çağ kapatan Fatih Sultan Mehmet Han’ı ve kahraman ordusunu rahmetle yâd ediyorum.”

    https://twitter.com/RTErdogan/status/1663151449965207554

  • Dört bir yandan seçim kutlamaları

    Dört bir yandan seçim kutlamaları

  • Türkiye yarın sandık başına gidecek

    Türkiye yarın sandık başına gidecek

    Türkiye’nin, 5 yıl boyunca görev yapacak cumhurbaşkanının belirleneceği seçim için ülke genelinde 973 ilçe, 1094 ilçe seçim kurulunda 191 binden fazla sandık kurulacak. Seçimde yarın yurt içinde 60 milyondan fazla seçmen oy kullanacak.

    Seçimde Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan ile Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu yarışacak.

    Oy verme işlemleri, Türkiye genelinde yarın saat 08.00’de başlayacak, saat 17.00’de sona erecek. Ancak saat 17.00’ye geldiği halde, sandık başında oylarını vermek üzere bekleyen seçmenler, başkan tarafından sayıldıktan sonra sırayla oylarını kullanacak.

    Seçmenler, üzerinde Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numarası bulunan, kimliği tereddütsüz ortaya koyan, resimli, resmi nitelikteki belgelerden biriyle oy kullanabilecek.

    Seçmenin nerede oy kullanacağını gösteren seçmen bilgi kağıdının getirilmesi zorunlu olmayacak. Seçmen bilgi kağıdı kendisine ulaşmayanlar, nerede, hangi sandıkta oy kullanacağını Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) internet sitesinden öğrenebilecek.

    Cep telefonu, fotoğraf veya film makinesi gibi görüntü kaydedici veya haberleşme sağlayıcı cihazlarla oy verme yerine girilmesi yasak olacak. Bu tür cihazlar, oy verme işlemi bittikten sonra iade edilmek üzere sandık kuruluna bırakılacak.

    Seçmen, oy pusulasındaki cumhurbaşkanı adaylarından Recep Tayyip Erdoğan veya Kemal Kılıçdaroğlu’nu tercih ettikten sonra oy pusulasını zarfa koyarak sandığa atacak.

    Oy verme işlemlerinin bitmesinin ardından kullanılan oyların sayım ve dökümü yapılacak.

    Hastalığı veya engeli sebebiyle yatağa bağımlı seçmenler için bu seçimde de seyyar sandıklar oluşturulacak. Bu seçmenler, seyyar sandıklarda oylarını kullanabilecek.

    Ayrıca, görme engelliler bu seçimde de ilk kez 14 Mayıs seçimlerinde uygulandığı gibi kendileri için hazırlanan şablonla oy kullanabilecek.

    Gümrüklerde oy kullanma işlemleri devam ediyor

    Yurt dışı seçmen kütüğüne kayıtlı yaklaşık 3,5 milyon seçmen için, 73 ülke 151 temsilcilikte 167 noktada sandık kurulları oluşturuldu. Yurt dışı temsilciliklerindeki oy verme işlemi 24 Mayıs’ta sona erdi. Bulunduğu ülkede belirlenen sürede oy kullanamayanların gümrük kapılarında oy verme işlemleri, yarın saat 17.00’ye kadar sürecek.

    Yurt dışında kullanılan oy pusulaları, uçaklar ve diplomatik kuryelerle Türkiye’ye getirildi. Ankara ATO Congresium’daki Yurt Dışı İlçe Seçim Kurulu’nda saklanan oylar, yarın tüm yurtta oy verme işleminin tamamlanmasının ardından diğer oylarla eş zamanlı açılarak sayılmaya başlanacak.

    Oy verme yerleri

    Kapalı oy verme yerleri, oyların gizliliğini ve seçmenlerin oylarını tam bir serbestlik içinde vermelerini sağlayacak, dışarıdan içerisinin gözetlenmesine imkan bırakmayacak şekilde olacak.

    Sandık başında görevli partili kurul üyeleri, adaylar ve gözlemciler (müşahitler), rozet, amblem veya partisini belirtir herhangi bir işaret taşımayacak.

    Sandık kurulu başkan ve üyeleri, göreve başlamadan önce ilk önce sandık başında bulunanlar önünde ant içecek ve sandığın boş olduğunu kontrol edecek.

    Sandık alanında düzeni, sandık kurulu başkanı sağlayacak. Başkan, düzeni bozmaya yeltenenleri uyaracak, uyarıyı dinlemeyenleri sandık alanı dışına çıkarabilecek.

    Sandık alanında alınacak tedbirler, seçmenlerin sandık başı işlemlerini izlemelerini engelleyecek nitelikte olamayacak.

    Oy verme işlemi sırasında gebeler, hastalar, engelliler ve yaşlılara öncelik tanınacak.

    Sandık başında seçmene, vereceği oy hakkında hiç kimse müdahale, telkin ve tavsiyede bulunamayacak. Seçmenler, oylarını kullandıktan sonra sandık başından ayrılacaklar.

    Seçim günü yasakları

    Seçim yasakları kapsamında yarın saat 06.00’dan 24.00’e kadar alkollü içki satılamayacak, içkili ve umumi yerlerde alkollü içki verilmesi ve içilmesi yasak olacak. Eğlence yerleri oy verme süresince kapalı kalacak, eğlence yeri niteliğindeki lokantalarda da yalnızca yemek verilebilecek.

    Seçim yasaklarına ve belirtilen kurallara uyulmak şartıyla yarın saat 18.00’den sonra düğün yapılabilecek.

    Emniyet ve asayişi korumakla görevli olanlardan başka kimse silah taşıyamayacak. Radyolar ve her türlü yayın organlarınca seçim günü saat 18.00’e kadar seçim ve seçim sonuçlarıyla ilgili haber, tahmin ve yorum yapılamayacak. Radyolarda ve her türlü yayın organlarında 18.00-21.00 saatleri arasında ancak YSK tarafından seçim ile ilgili verilecek haber ve tebliğler yayımlanabilecek.

    Seçim günü bütün yayınlar saat 21.00’den sonra serbest olacak, ancak YSK tarafından gerek görülmesi halinde saat 21.00’den önce de yayınların serbest bırakılmasına karar verilebilecek.

    Oylar hangi hallerde geçersiz sayılacak

    “Evet” ya da “Tercih” mührü basılmayan, birden fazla adaya mühür basılan oylar geçersiz olacak.

    Oy pusulasının bütünlüğünün bozulacak şekilde yırtılması veya koparılması, pusula üzerine mühür dışında veya mühür yerine herhangi bir özel işaretin, isim, imza kaşesi veya parmak izinin basılması da kullanılan oyu geçersiz kılacak.

    Ayrıca, oy pusulasının belirgin bir şekilde karalanması, çizilmesi veya işaretlenmesi, zarftan işaret amacı taşıyan herhangi bir madde çıkması hallerinde de oylar geçersiz sayılacak.

  • “Mesele evlatlarımızsa, kimsenin gözünün yaşına bakmayız”

    “Mesele evlatlarımızsa, kimsenin gözünün yaşına bakmayız”

    Cumhurbaşkanı adaylarının propaganda konuşmaları TRT’de yayınlandı.

    Konuşmasına vatandaşları selamlayarak başlayan Erdoğan, Türkiye’nin 14 Mayıs’taki demokrasi şölenine, hangi adaya ve hangi partiye oy vermiş olursa olsun, sandığa giderek katkı veren, yurt içindeki ve yurt dışındaki her bir vatandaşına şükranlarını sundu.

    Vatandaşlara, tarihin en yüksek katılımlı seçimleri arasında özel bir yer edinen 14 Mayıs’ta, Türkiye Büyük Millet Meclisi çoğunluğunu Cumhur İttifakı’na verdiği için teşekkür eden Erdoğan, “Cumhurbaşkanı seçiminde 27 milyonu aşkın oyla yüzde 49,5’luk orana ulaşarak, en yakın rakibimize 2 milyon 539 bin fark attık. Şahsıma gösterdiğiniz bu büyük teveccüh için de sizlere gönülden teşekkür ediyorum.” diye konuştu.

    Buna rağmen sistem gereği seçimlerin ikinci tura kaldığını aktaran Erdoğan, “Milli iradenin takdirinin başımızın üstünde yeri vardır. Pazar günü bir kez daha sandık başına gideceğiz. Bu defa sadece iki aday arasında tercih yapacaksınız. Sizleri 28 Mayıs’ta iradenize bir kez daha sahip çıkmaya davet ediyorum. Hem katılım hem de destek bakımından rekor oranlarla Türkiye Yüzyılı’nın müjdesini tüm dünyaya ilan edeceğimiz bir seçim yaşayacağımıza yürekten inanıyorum.” değerlendirmesini yaptı.

    Seçimdeki rakibi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ülkenin ve milletin geleceği için söyleyecek herhangi bir sözü olmadığını bu süreçte tüm açıklığıyla gördüklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

    “Sandıktan çıkan mesaj şudur; milletimiz kendi değerlerine saygı duymayan terör örgütleriyle kol kola yürüyen, bölgesel ve küresel güçlerin dümen suyuna girme sözü veren bir adaya ülkenin yönetimini teslim etmeyeceğini açıkça söylemiştir. Buna karşılık muhalefet ne yapmıştır? Meclis’te çoğunluğu kaybedişinin, cumhurbaşkanlığında da açık ara geride kalışının öfkesini, hıncını, acısını, milletimizden ve özellikle de depremzedelerimizden çıkartmaya çalışmıştır. Her vatandaşımız gibi depremzede kardeşlerimizin onurlarını korumak da bizim görevimizdir. Hiç kimse milletimizin herhangi bir ferdine, kökeninden, inancından, mezhebinden, meşrebinden olduğu gibi siyasi tercihinden dolayı da hakaret edemez. Kendi milletine hakaret üzerine kurulu böyle bir siyaset dilini reddediyoruz. Hele hele asrın felaketi 6 Şubat depremlerinde mağdur ve mazlum duruma düşen kardeşlerimize yapılan saygısızlıkları asla kabul edemeyiz.”

    “Milletimizi kandırabileceklerini sananlara tavsiyemiz, dönüp önce kendilerini sorgulamalarıdır”

    Erdoğan, depremzedelere yönelik tavırların, siyaset ve ahlak bir kenara, asgari insani değerlerle bile bağdaşmayacağını vurgulayarak, şunları kaydetti:

    “Bizim için milli iradenin üstünlüğüne halel getirmemek de depremzede kardeşlerimize sahip çıkmak da siyasetin ve seçimin ötesinde bir sorumluluktur. Gerçekleri bal gibi bildikleri halde kendilerine inanan masum insanları kandırmak için saatlerce ekran önünde, sosyal medyada yalan söyleyenlerin tiyatrosu kendilerini ilgilendirir. Ama mesele milletimiz, mesele depremzedelerimiz, mesele ülkemizin ve evlatlarımızın geleceği olduğunda hiç kusura bakılmasın, kimsenin gözünün yaşına bakmayız. Seçim kampanyası boyunca her gün bir başka maskeyle sahneye çıkarak milletimizi kandırabileceklerini sananlara tavsiyemiz, dönüp önce kendilerini sorgulamalarıdır. Parti yöneticisinden medya mensubuna kadar muhalefetin tüm aktörlerinin adeta paçalarından akan kibrin gerisindeki nobranlığı milletimizin takdirine bırakıyoruz.”

    Millete şimdiden böyle davrananların, başka bir tabloda neler yapabileceklerinin ispatının 14 Mayıs gecesinden beri yaşananlar olduğuna işaret eden Erdoğan, “Pazar günü sandıkta ilk turda yarım kalan işimizi tamamlarken aynı zamanda işte bu çirkinliklerin hesabını da soracağınızdan şüphe duymuyorum.” dedi.

    Erdoğan, 28 Mayıs için de millete sözlerinin, 21 yıldır olduğu gibi “eser ve hizmet siyasetini kesintisiz sürdürmek” olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

    “Milletimize bu ülkenin 85 milyon vatandaşının her birini, 81 vilayetinin her karış toprağını, dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca vatandaşımızın tamamını kucaklayan bir anlayışla Türkiye’yi büyütmenin, güçlendirmenin, zenginleştirmenin mücadelesiyle dolu yeni bir dönem taahhüt ediyoruz. Asırlık demokrasi ve kalkınma eksiklerimizi nasıl 21 yılda telafi ettiysek, bugünkü sorunları da yine biz çözeceğiz. Depremde yıkılan şehirlerimizi, 650 bin yeni konutla biz ayağa kaldıracağız. Afet tehdidi altındaki şehirlerimizi, kentsel dönüşüm projeleriyle sadece İstanbul’da yapacağımız 1,5 milyon, toplamda 6 milyonu bulan konutla biz güvenli hale getireceğiz. Konut ve kira fiyatlarındaki artışları, hem idari ve cezai düzenlemelerle hem de konut arzının artışını teşvik ederek, biz dizginleyeceğiz. Aynı şekilde gıda başta olmak üzere, insanlarımızın günlük hayatlarına doğrudan etki eden fiyat artışlarının üstesinden yine biz geleceğiz. Çünkü bunun için bizim vizyonumuz var, bilgi ve tecrübemiz var, azmimiz var, cesaretimiz var, hepsinden önemlisi milletimize verdiğimiz sözleri yerine getirme kararlılığımız var. Daha önce yaptık, yine yaparız. Daha önce başardık, yine başarırız.”

    “Sizlerden 28 Mayıs günü yeniden ve daha güçlü bir destek bekliyorum”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle çalışanların yüksek enflasyonun yol açtığı refah kayıplarını gidermek için sürekli yeni çalışmalar yürüttüklerinin altını çizerek, kamu işçilerinin maaşını 21 bin liraya çıkardıklarını anımsattı.

    En düşük memur maaşını da 22 bin lira seviyesine getirme sözü verdiklerini hatırlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Ülkemizin orta direği olarak gördüğümüz esnaf ve sanatkarlarımızın üretim, istihdam kazanç seviyelerini yükseltmek amacıyla daha güçlü destek paketleri hazırlıyoruz. Karadeniz gazı ve Gabar petrolü gibi büyük gelir kaynaklarımızın sevincini, buradan elde edeceğimiz kazançları, doğrudan milletimize yansıtacak yöntemlerle yaşıyoruz. Togg’un ve savunma sanayi ürünlerimizin en somut örneği olduğu ülkemizi yüksek katma değerli teknolojilerin, tasarım, üretim, ihracat merkezi yapacak tarihi adımlar atıyoruz.”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

    “Bölgesinde ve dünyada giderek büyüyen bir güç haline gelen Türkiye’yi yaptığımız yatırımlarla her alanda nasıl zirveye taşıdıysak, bugünkü sıkıntıları çözerek, daha da ileriye yine biz götüreceğiz. Türkiye’yi kendisine gömlek biçilen, haddi, hududu belirlenen, kapasitesi baskılanan bir ülke olmaktan sizlerin desteğiyle yürüttüğümüz mücadeleyle çıkardık. İnşallah, ülkemizin siyasi ve ekonomik olarak küresel yönetim sisteminin tepesindeki hak ettiği yeri almasını da yine sizlerden alacağımız güçlü destekle sağlayacağız. Bunun için sizlerden 28 Mayıs günü yeniden ve daha güçlü bir destek bekliyorum. Milli irade düşmanlarının kabusu olacak bir katılım ve sonuçla Türkiye Yüzyılı’nda buluşmak üzere hepinizi tekrar sevgiyle saygıyla selamlıyorum.”

  • “Geri kabul anlaşmasını feshedeceğiz”

    “Geri kabul anlaşmasını feshedeceğiz”

    Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Suriyelilerin kendi ülkelerinde daha rahat edeceğine inanıyorum. Evet, Suriye’de meşru hükümetle oturacağız, anlaşacağız, buradan gidenlerin can ve mal güvenliği sağlayacağız. Eğer Avrupalılar, Suriyelilerin haklarını korumazlarsa onların evlerini, yollarını, hastanelerini yapmak için para vermezlerse; Geri Kabul Anlaşması’nı feshedeceğiz. Burası sığınmacı deposu olmayacak” dedi.

    Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Babala TV’de Oğuzhan Uğur’un konuğu oldu. Kılıçdaroğlu, programa katılan yurttaşların sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun sosyal medya paylaşımlarıyla ilgili bir soru üzerine salonda bulunan Kaftancıoğlu’na söz verdi. Kaftancıoğlu, şöyle konuştu:

    “BİR İNSAN HAKLARI AKTİVİSTİ OLARAK BENİM GİBİ DÜŞÜNMESE BİLE YAPILAN İŞİN YANLIŞ OLDUĞUNU SÖYLEMEME ENGEL DEĞİLDİR”

    “Şunu ifade edeyim ben bir kadınım, bir hekimim, bir insan hakları savunucuyum, Sakine Cansız’ın kim olduğunu ben hatırlatayım. Sakine Cansız, PKK terör örgütünün kurucularından biridir. Nokta. Sakine Cansız, PKK terör örgütünün kurucularından birini güçlü devlet, devletin güvenlik görevlileri yakalar. Hukuk karşısında suçu neyse, cezası neyse onu hapishanede yatırır. Sakine Cansız denilen kişi Avrupa’nın orta yerinde o dönemki haberlere bakarsanız göreceksiniz bugünkü iktidarın da benim söylediklerimden iktidar temsilcilerinin söylediği bir şekilde Avrupa’nın orta yerinde infaz edilmiştir. Sakine Cansız, terör örgütünün kurucusu, Avrupa’nın orta yerinde gayet lüks bir şekilde yaşarken onun yeri terör örgütü kurucusuysa bu ülkeyi yönetenler tarafından tutuklanıp cezaevinde olması gerekir. Yine gidip birileri tarafından kim olduğunu ben bilemem infaz ediliyorsa eğer biraz önce Sayın Genel Başkanımız çok kıymetli bir şey söyledi her şeyin esası adalettir. Ne olursa olsun kim olursa olsun hiç kimsenin cezasının karşısında suçunu çekmek sorumluluğu vardır. Yargının o cezayı verme görevi vardır ama hiç kimsenin infaz edilmesi en azından benim bir kadın olarak, bir insan hakları aktivisti olarak benim gibi düşünmese bile yapılan işin yanlış olduğunu söylememe engel değildir.

    “AHİM’DE NE YAZIK Kİ SENİN KADAR BENİM DE AĞRIMA GİDİYOR; DEVLETİN KURULLARI VE ORGANLARI ARACILIĞIYLA CİNAYETLER İŞLENDİĞİNİ MAHKEME KARARLARINDA GÖRÜYORUZ”

    Devlet sorumlu, sosyal devlet bizlere, sizlere tırnak içinde söylüyorum ‘kutsal devlet’ kavramı dayatılıyor. Devletler soyut kavramlardır, devletleri hükümetler yönetir. Vatandaş olarak devletin de verdiğimiz vergiler dahil hesabını sorduğumuzda biraz önce şu arkamdaki kız kardeşimizin söylediği hayallerini gerçekleştireceğiz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde devletin organları vardır, AHİM kararıyla devletin kolluk kuvvetleri aracılığıyla hukuk esastır demi, devletin kolluk kuvvetleri aracılığıyla Hrant Dink’in öldürüldüğünün AİHM kararı vardır. Devlet soyut bir kavramdır. Mahkeme kararı ile bu varsa burada benim katil devlet dememdeki amaç, Hrant Dink’in öldürülmesiyle bellidir ama katil devlet sizin kadar benim de ağrıma gidiyordur. Çünkü devletler vatandaşını öldüren mekanizmalar aracılık etsin diye değil o mekanizmalar vatandaşını korusun diye güçlü toplum, güçlü devlet olduğumuzda bunları ortadan kaldıracağızdır. Bunun yolu da devleti soyutlayarak değil sorumlu devletin talebini vatandaşlar olarak yapacağız ki bu topraklardaki hepimiz kutsal kavramlar değil sorumluluk üzerinden yapılan yanlışları ifade ettiğimizde ortaya çıkaracağız. AHİM’de ne yazık ki senin kadar benim de ağrıma gidiyor; devletin kurulları ve organları aracılığıyla cinayetler işlendiğini mahkeme kararlarında görüyoruz.”

    Kılıçdaroğlu’nun sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

    “SİZ RESMEN DAVET EDER, KIRMIZI HALILAR İÇİNDE DAVET EDERSENİZ BURADA AĞIRLARSANIZ OLMAZ.”

    “YPG konusunu önce onu açıklayayım, Salih Müslim’i Türkiye’ye resmi olarak davet ettiler. Devletin kendi kurumu, yetkilileri bunun bir terör örgütü olmadığını açıkladı. Devlet iki şekliyle görüşür, devlette 27,5 yıl çalışmış birisi olarak bir; devlet perdenin arkasında görüşür ona bir şey demem. İki, devlet resmen görüşür. Burada resmen görüşme var sorun orada. Resmen görüşme olmasa bir sorun yok gider görüşür. Siz resmen davet eder, kırmızı halılar içinde davet ederseniz burada ağırlarsanız olmaz. İşin gerçeğini bilelim ama siz yine de eleştirinizi yapın ona saygılıyım. Şu anda terör örgütü. Çünkü devlet diyor ki terör örgütü, baştan terör örgütü değil diyordu.

    “BENİM İTİRAZ ETTİĞİM ENERJİ KONUSUNDA RUSYA’YA TÜRKİYE’NİN BAĞIMLI HALE GELMESİ”

    Rusya ile ilişkilerimizin iyi olmasında itirazım olmaz. Bazı teknolojik altyapıları, cam sanayi gibi petrokimya gibi Rusya’dan aldık. Ama benim itiraz ettiğim enerji konusunda Rusya’ya Türkiye’nin bağımlı hale gelmesi. Bu bağımlılık son derece tehlikelidir ve Türkiye’nin ileride başına büyük sorunlar açabilir. Siz hala diyorsunuz ki ‘Moskova ile anlaşma yaptık burada bir gaz merkezi kuracak.’ Zaten güle oynaya gelip gaz merkezi kuracak yüzde 30-40’lık bağlantı yüzde 90’a çıkacak. Sizi teslim almış olacak. Ne dedi Gazi Mustafa Kemal; ekonomik bağımsızlık. Enerjide ekonomik bağımsızlığı kaybediyorsunuz. Doğu Akdeniz’de gaz çıkıyor değil mi? Doğu Akdeniz’deki gazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya götürebilirsiniz ve enerjinin maliyetini 3,5-4 sente kadar indirebilirsiniz, biz bunu yapacağız. Bir başka ülkeye yüzde 70 oranda bağımlı hale getirmek onun esiri haline getirmektir.

    “BEN DE DİYORUM Kİ MADEM PARA VAR 1 YILDA YAPIYORSUN BEN HİÇ ALMAYACAĞIM, NİYE ALAYIM PARAYI ONUN OLSUN”

    Deprem evi maliyetlerini nerede karşılıyorsunuz? Erdoğan ne dedi; ‘Evleri yapacağım 1 yıl sonra teslim edeceğim’ demek ki para var. Ben de diyorum ki madem para var 1 yılda yapıyorsun 2 yıl da almıyorsun, ben hiç almayacağım, niye alayım parayı onun olsun. O evlerin yapımında hata var o hataya göz yuman kamudur, anayasa gayet açıktır onu da söyledim. Devlet o evleri yapmak ve ücretsiz vermek zorunda. Sadece onu değil dava açılırsa evindeki buzdolabının, mobilyasını parasını alabilir.

    “300 MİLYAR DOLAR TEMİZ PARA GETİRECEĞİZ YATIRIM YAPACAĞIZ”

    Bir başka şey 300 milyar dolar. Ben yurtdışından getireceğim, evet getireceğim sadece demokrasi istiyorlar, temiz para, uyuşturucu parası değil. 8 sefer kanun çıkardılar uyuşturucu baronlarının parasını getirmek için itiraz ettik. Bana telefonunuzu verirseniz ilgili kanunu size göndereceğim. Ama dönüp bana diyeceksiniz ki ben bunu görmemiştim. Söz veriyorum göndereceğim. Üstelik son bir kanunda diyor ki; ‘Getirilen paranın kaynağı asla sorulmayacaktır’ onu da göreceksiniz orada. 300 milyar dolar temiz para getireceğiz, yatırım yapacağız.

    Benim genel başkanlığım ve Türkiye’deki demokrasi ile ilgili Arap dünyasını karşılaştırdınız. Türkiye ne Avrupa ne Arap dünyası arasında, Türkiye’nin kendine özgü koşulları vardır ve o koşullar içinde demokrasisini geliştirmeye çalışan bir ülkedir ve bu demokrasinin gelişmesi için de elimizden gelen çabayı gösteriyoruz.

    “BURASI SIĞINMACI DEPOSU OLMAYACAK. AVRUPALI RAHAT ETSİN DİYE BİZ BUNLARIN BÜTÜN SIKINTILARINA KATLANIYORUZ”

    (Mülteciler üzerine Kılıçdaroğlu’nun dönüş açıklamalarıyla ilgili bir film gösterildi) Burada Suriyelilerle ilgili şöyle bizim gencecik fidan gibi askerlerimiz şehit olurken onların fidan gibi beyleri bizim sokaklarımızda volta atıyor. Yaşlıyı, çocuğu, kadını kabul ederim ama Kilis Ticaret Odası Başkanı bana ne dedi biliyor musunuz? ‘Böyle devam ederse 4-5 yıl sonra Kilis Ticaret ve Sanayi Odası’nın başkanı bir Suriyeli olacak. Ben Suriyelilerin kendi ülkelerinde daha rahat edeceğine inanıyorum. Evet Suriye’de meşru hükümetle oturacağız, anlaşacağız, buradan gidenlerin can ve mal güvenliği sağlayacağız. Eğer Avrupalılar Suriyelilerin haklarını korumazlarsa onların evlerini, yollarını, hastanelerini yapmak için para vermezlerse Geri Kabul Anlaşması’nı feshedeceğiz, beyler gitsinler Avrupa’ya burada ne işi var? Burası sığınmacı deposu olmayacak. Avrupalı rahat etsin diye biz bunların bütün sıkıntılarına katlanıyoruz. Düzelteceğiz, göreceksiniz.”

    “ÖYLE GİZLİ KAPAKLI BİR ŞEY YOK ÇÜNKÜ DEVLETİN POLİSİ DE YANIMDA. 8 SAAT NEREYE GİTTİ, NEREYE KAYBOLDU? ARZU EDEN O YOLU GİDER, GEZER 8 SAATLİK YOLU BULUR”

    (ABD ziyaretine ilişkin soru üzerine) Boston’da MIT’e gittim dünyanın bir numaralı teknoloji üniversitesi. Türk hocalar vardı. Acaba biz Türkiye’de iktidar olduğumuzda o teknolojik buluşları kendi ülkemizde hayata geçirebilir miyiz diye onlarla görüşmeler yaptım. Arkasında başka bir üniversite geçtim. New York’ta bizim bir planımız vardı, oradan Washington’a geçecektim. Planımız şuydu; buradan kaçırılan paralarla New York’ta Manhattan’da 35 katlı gökdelen yapmışlardı. Boston’dan bindik arabaya ve o arabayla 8 saatlik bir yolla Manhattan’a geldik. O 35 katlı gökdelenin önünde küçük bir video yaptık. Bu binanın üzerinde de hiçbir etiket yok ama biz biliyoruz kimlere ait olduğunu. Erdoğan ailesinin kurduğu bir vakfa ait orası 35 katlı bir bina, onun görüntüsünü aldık ve ondan sonra Washington’a geçtim. Boston’da New York’a uğrayıp oradan Washington’a geçişim 8 saat. Öyle gizli kapaklı bir şey yok çünkü devletin polisi de yanımda. 8 saat nereye gitti, nereye kayboldu? Arzu eden o yolu gider, gezer 8 saatlik yolu bulur. Bu 8 saat içerisinde sadece ve sadece Washington’a giderken bir benzin istasyonunda araca akaryakıt aldık. Burada bir vakıf var o vakfın başkanı Erdoğan ailesi, orada da bir vakıf var o da Erdoğan ailesi.

    Buradan milyon dolarlar gidiyor oraya o binalar yapılıyor. Diyeceksiniz ki bu rakamları nereden buldun? Çünkü Amerikan hükümeti ciddi bir hükümet, diyor ki; yurtdışından bir para geliyorsa ben bunu kamuoyuna açıklarım ve Amerikan Hazine Bakanlığı’nın internet sitesinde bütün bu rakamlar yazılı, buradan giden dolarla yazılı. Size de tavsiye ederim arada bir bakarsanız.”

    (Akkuyu Şirketi ve Enerji Bakanlığı ortaklığı ile yurtdışında eğitim görmüş ve Akkuyu şirketinde çalışma sözü verilmiş bir gencin yaşadığı mağduriyetiyle ilgili soru üzerine) Hiç endişe etmeyin orada görevinizin başında olacaksınız. Akkuyu zaten başlandı bitmesini isteyeceğiz. Başlangıçta taahhüt edilen fiyat çok yüksekti, dünyada enerji fiyatları artınca o makul bir düzeye indi. Türkiye’nin çıkarlarını korumak için gereğini yapacağız. Ama var olan sözleşmelerde taahhütler nedir, hangi yükümlülükler var onları bilmiyoruz, bilince o konuda o sağlıklı cevaplar vereceğiz.

    “MÜLTECİ AYRI, SIĞINMACI AYRI İKİSİNİ BİRBİRİNDEN AYIRMAK LAZIM”

    (Mültecilerle ilgili soru üzerine) Bakın siz tabi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni anladığım kadarıyla yeteri kadar analiz edememişsiniz. Türk soyu ile ilgili zaten bizim özel bir bağımsız birimi var Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin… Dolayısıyla bu özel birim Türk Cumhuriyetleri ile ve Türk soyu olan gruplarla olan ilişkisini zaten sürdürüyor. Burada herhangi bir endişe yok, kaygı yok. Artı İçişleri Bakanlığı’na bağlı ve bu bölüm gerçekten de güzel hizmetler yapıyor. Biz herkesi göndereceğiz derken bunun belli kuralları olacak. Devlet dediğiniz gibi kurum, benim dediğim gibi hemen yakasına yapışıp gönderelim diye öyle bir kural yok. Onun alt yapısını oluşturacaksınız. Can ve mal güvenliğini sağlayacaksınız ve ondan sonra göndereceksiniz, parayı da AB’den alacaksınız ve bunları yapacaksınız. Çünkü burada asıl sorunu yaşayan AB, bize geri kabul anlaşmasını dayattılar, imzaladık. Biz şimdi bakıyoruz. İsterlerse veriyor, istemezlerse vermiyorlar. Biz sığınmacı deposu değiliz. Mülteci ayrı, sığınmacı ayrı ikisini birbirinden ayırmak lazım.

    “MERKEZİ YÖNETİMİN YEREL YÖNETİMLER ÜZERİNDE VESAYET HAKKI VAR. O VESAYET HAKKI KALKMADIĞI SÜRECE HERHANGİ BİR SORUN YOK”

    (Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’yla ilgili soru üzerine) Önce şu konuda bir anlaşmamız lazım. 1930’lu yıllarda çıkan Belediye Kanunu’nda, ‘Belediyeler mali ve idari açıdan özerktir’ diye yazar 1930’larda… Bugünkü kanunda da aynısı yazar. Neden? Çünkü belediye Başkanını belde halkı seçer. Ayrı bir bütçesi var. Nasıl TBMM varsa onların da belediye meclisleri var. Ama merkezi yönetimin vesayeti asıldır, esastır. Belediyeler kendi bağımsız olarak, ‘ben bağımsız bir devletim’ diyemezler. Her belediyenin kendine ait bir de özel logosu vardır. Ankara Büyükşehir’in, İstanbul Büyükşehir’in, Antalya’nın, Diyarbakır’ın, Trabzon’un ayrıca logoları vardır. Buradaki özerklikten kastedilen ‘bunlar ayrı devlet olacak.’ Yok efendim nereden çıktı öyle ayrı bir devlet olması? Böyle bir şey yok ama bu algı sürekli yerleştirilmeye çalışılıyor. Rahmetli Ecevit’in döneminde Yerel Yönetim Özerklik Şartı’nı öngören kanun çıktı Meclis’ten. Bizim zamanımızda değil, o dönemde çıktı kanun ama Türkiye bazı maddelerine çekince koyduğu için duruyor. Elbette ki siz terörle mücadele edeceksiniz, terörün bu topraklardan silinmesini isteyeceksiniz ve ne gerekiyorsa onu yapacaksınız. Yoksa efendim, işte ‘falan belediye özerk olacak’ zaten belediye özerk ama orası bağımsız değil. Özerklik ile bağımsızlık ayrı, üniversite özerktir ama üniversite Türkiye’nin üniversitesidir. Belediyelerin de zaten özerkliği kendi yasalarında var, ben koymadım. 1930’lardan beri gelen uygulama böyle, sadece bizde değil bütün dünyada böyle aslında… Dolayısıyla yerel yönetimlerle merkezi yönetim arasında bağ var. Bu bağ da aslolan merkezi yönetimdir. Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerinde vesayet hakkı var. O vesayet hakkı kalkmadığı sürece herhangi bir sorun yok. Vesayet hakkını kaldırmaya da zaten bizim niyetimiz yok.

    “YANİ İMAM HATİP’TE OKUYAN ÇOCUĞUMUZ DA ÇOK NİTELİKLİ BİR EĞİTİM ALMALI, FEN LİSESİ’NDE OKUYAN ÇOCUĞUMUZ DA ÇOK NİTELİKLİ BİR EĞİTİM ALMALI”

    Eğer bir toplum gerçekten yükselmek istiyorsa, dünyada saygınlığı kazanmak istiyorsa eğitim sistemini çağdaş anlamda yeniden yapılandırmak zorundadır. Eğitimin temel özelliği okula başladığı andan itibaren, çocuğun merak duygusunu büyütürseniz, sorgulama hakkını ona verirseniz, o eğitim başarılı bir eğitim demektir. Yani analitik olması lazım eğitimin, ezberci bir eğitimden uzak olması lazım. Önemli olan eğitimin aynı zamanda eğitimciler tarafından programlanıp ve politikalarının belirlenmesi lazım. Yani siyasetçi olarak ben eğitim, ‘gel şöyle okuyacaksın, şu dersi okuyacaksın’ benim dememem lazım. Bu tamamen pedagogların, eğitimcilerin, hocaların işi… Bütün gelişmiş ülkeler eğitimi bu çerçevede ele alıyorlar. Benim de şahsen düşüncem eğitimi bu çerçevede ele almak, yeniden yapılandırmak, sıcak siyasetin tümüyle dışına çıkarmak. Her alanda nerede olursa olsun, eğitimin bu çerçevede ele alınması lazım. Yani imam hatipte okuyan çocuğumuz da çok nitelikli bir eğitim almalı, fen lisesinde okuyan çocuğumuz da çok nitelikli bir eğitim almalı. Aynı zamanda eğitimin üretime dönük olması lazım. Bütün organize sanayi bölgelerinde teknoloji liselerinin kurulması lazım. Eğitim alan çocuğun, eğitimi belli bir yılından itibaren, örneğin 2’nci yıldan itibaren organize sanayi bölgesinde aldığı eğitime paralel kurs görmesi lazım, staj görmesi lazım. O süre içerisinde sosyal güvenlik primlerini, devlet tarafından ödenmesi lazım. Mezun olduğunda ise işi hazır olacak. Yani iş garantili eğitim bir anlamda. Aslında bunu dünyanın pek çok ülkesi uyguluyor. En başarılı olan ülke de Finlandiya… Finlandiya modelini anlatmak için Finlandiya’dan eğitim reformunu yapan bakan yardımcısını Türkiye’ye davet ettik. Eğitim reformunu Finlandiya’da nasıl gerçekleştirdiklerini de anlattı. Eğitimi yeniden yapılandırmak lazım. YÖK denen belayı kaldırmak lazım. Üniversitelerde bilgiyi, bilimi egemen kılmak lazım. Farklı düşüncede olan hocaları, ‘sen farklı düşüncedesin’ diye üniversiteden atmamak lazım. Yani yapılacak çok şey var aslında ama işin özü merak duygusunu büyütmek, buradan başlayıp eğitimi geliştirmek lazım.

    “CANLILARIN HEPSİNİN HAYATINI KURTARMAMIZ LAZIM VE ONLARA SAHİP ÇIKMAMIZ LAZIM. ÇÜNKÜ ONLAR OLMASA ZATEN BİZ OLMAYIZ”

    (Hayvan haklarıyla ilgili soru üzerine) Bizim dışımızdaki bütün canlıların hakkını ve hukukunu kurumak lazım. Kurdun, kuşun, köpeğin ne olursa bütün canlıların hakkını korumak lazım. Beni en çok orman yangınlarında kaplumbağaların bir yere gidememesi ve onların yanması. Anız yakılıyor, anız yakıldığında pek çok canlı hayatını kaybediyor. Bir ara Diyanet İşleri Başkanlığı’na, ‘ne olursunuz bu anız yakmalarının en azından günah olduğunu, canlıların yandığını burada ifade edin, diye o da ‘birkaç kez bu konuda duyuru yaptık’ diye de bana söyledi. Doğru, canlıların hepsinin hayatını kurtarmamız lazım ve onlara sahip çıkmamız lazım. Çünkü onlar olmasa zaten biz olmayız. Dolayısıyla bütün canlıları korumak gerekiyor.

    “NE EV NE DE ARABA ALMA ŞANSINIZ YOK, BUNUN ÇÖZÜM YOLU İSTİHDAM ALANI YARATMAK VE DOLAYISIYLA TÜRKİYE’Yİ BÜYÜTMEKTEN GEÇER”

    (Cumhurbaşkanı olduğu takdirde gençlere yönelik adımlarının ne olacağı sorusu üzerine) Kişi başına gelir çok düştü. 12 bin dolardan bazı illerde 7 bin dolara bazı illerde 8 bin dolara düştü. Daha önce asgari ücretin iki buçuk katı olan en düşük memur aylıkları asgari ücretin de altına düştü bazı yerlerde… Dolayısıyla sizin ne ev ne de araba alma şansınız yok. Bunu baştan ifade edeyim. Bunun çözüm yolu birisine bağışta bulunmak değil, kişi başına geliri artırmak, milli geliri artırmak, üretimi artırmak, istihdam alanı yaratmak ve dolayısıyla Türkiye’yi büyütmekten geçer. Türkiye’yi büyütürken de vergi politikasıyla ve bütçe politikasıyla gelir dağılımını dengelemeniz lazım. Bu bugünden yarına olacak bir şey değil. Bu ancak belli bir zaman dilimi içinde planlama yapılarak ancak sağlanabilir. Bütün dünya da böyle yapıyor. Var olan hükümet, Devlet Planlama Teşkilatı’nı kapattığı için böylesine garabet bir durum ortaya çıktı.

    “KENTSEL DÖNÜŞÜM İSTANBUL’DA YAPILMASI GEREKİYOR AMA KENTSEL DÖNÜŞÜM UZUN SÜREDİR YAPILMIYOR”

    İstanbul için çok geç kalındı kentsel dönüşümde… Bir arkadaşımız söyledi, ‘deprem bölgesinden konteynerler gelecek’ falan zaten bu konteynerlerin sökülmesi, ambalajlanması ve bir yerde tutulması lazım. Bir yerde deprem olduğu zaman süratle o konteynerlerin tekrar, bunu yapacak olan da AFAD’dır veya Kızılay’a devredilir, Kızılay’ın yapması lazım. AFAD’ın bağımsız bir kuruluş olarak ortaya çıkması, ayrı bir bütçe olması ve kent planlaması konusunda, tek yetkili olması lazım. Böylece fay hatları üzerinde AFAD’ın konut yapılmasına izin vermemesi lazım. AFAD’ın böylece yeniden sıfırdan planlanması gerekiyor. Kentsel dönüşüm İstanbul’da yapılması gerekiyor ama kentsel dönüşüm uzun süredir yapılmıyor İstanbul’da çünkü birden fazla kişi yetkili ve bu yetkililer bir araya gelemiyorlar ve karar veremiyorlar. Ciddi bir sorun var. Bunun için bir özel yasanın çıkması lazım kentsel dönüşümle ilgili bu özel yasa çerçevesi içinde sorunun çözülmesi gerekiyor.

    “BİR KİŞİNİN KALKIP DA ‘ASKERİ ÇEKİYORUZ, BEYLER YARIN SABAH ŞURAYA GİDİYORUZ’. OLMAZ, DEVLET BÖYLE YÖNETİLMEZ”

    (Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda Suriye ve Irak’ta PYD terörü bitmeden Türk askerinin çekilip çekilmeyeceği sorusu üzerine) Afyon’la ilgili evet muhafazakar bir yer biliyorum. Milliyetçi bir damarı oldukça güçlü olan bir yer onun da farkındayım. ‘Vatana ve bayrağa oy veriyorlar’ diyorsunuz evet vatan ve bayrak dediğiniz zaman akan sular bir anlamda duruyor. Suriye’de, Irak’ta asker çekilecek mi? Bakın arkadaşlar devlet ayrı bir organdır. Ben ‘çekilecek’ dediğim zaman devlet hemen gidip de bunu çekmez. Bizim kuracağımız devlette, inşa edeceğimiz devlette Milli Güvenlik Kurulu vardır. Milli Güvenlik Kurulu’na siz danışmadan, ‘askeri çekeceğiz, çekmeyeceğiz, ne diyorsunuz’ demeden, bir kişinin kalkıp da ‘askeri çekiyoruz, beyler yarın sabah şuraya gidiyoruz’. Olmaz, devlet böyle yönetilmez. Devlet kendi çıkarları üzerine, ülkenin çıkarları ve o ülkede yaşayan insanların çıkarları üzerine politika oluşturur. O çerçevede bakmak lazım. Elbette ki bizim askerler geri çekilecek ama Türkiye gerekli güvenliği aldıktan sonra o askerlerimiz çekilecek. O güvenliği almadan siz çekerseniz başka sorunlar çıkar karşınıza bunu böyle bilmenizi isterim.

    “DEPREMİN İKİNCİ GÜNÜ HİÇBİR LİDER DAHA O BÖLGEYE GİTMEMİŞKEN O BÖLGEYE GİDEN KİŞİ BENİM”

    Korku ikliminden toplumun kurtulması lazım. Korku ikliminin olduğu bir yerde insanlar düşüncelerini özgürce açıklayamazlar onu ifade edeyim. Liderler ileri görüşlü olmalıdır ama liderler ileri görüşlü olacak ama liderleri yönlendiren devletin bürokrasisidir. Devlet ayrıdır, siyasi partiler ayrıdır. Devlet ayrıdır, Kılıçdaroğlu ayrıdır. Devlet ayrıdır, Erdoğan ayrıdır. Erdoğan devlet değil, ben de devlet değilim. Devlet bakidir, siyasi partiler geçicidir. Şöyle bir algı yerleştiriliyor, ‘bir kişi geliyor devlet odur.’ Öyle bir devlet yok dünyada, 21’inci yüzyılda öyle bir devlet yok. Dolayısıyla devletin hafızası bürokrasidedir ve bürokrasisinin de liyakatle oluşturulması lazım. Yani işi ehline teslim etmeniz lazım. Siyaset, ana ilkeyi belirler, bürokrasi ona uygun olarak yasal alt yapıyı hazırlar ve o çerçevede hareket eder. Dolayısıyla ‘zor koşullarda oy kullanıldı’ dediniz. Evet zor koşullarda oy kullanıldı. Ben depremin ikinci günü hiçbir lider daha o bölgeye gitmemişken o bölgeye giden kişi benim. Depremzedelerle oturup konuşan kişi benim. Feryat edenleri dinleyen kişi benim ama o gürültü ve patırtı içerisinde herkes can derdindeydi, herkes mal derdindeydi bir şekliyle… Hiçbir ayrım yapmadığımı da ifade edeyim. Ben AK Parti’nin kurduğu çadırkente de gittim, CHP’nin kurduğu çadırkente de gittim. Onlara da teşekkür ettim, onlara da teşekkür ettim. Çünkü sonuçta bu ülkenin insanı büyük bir acı yaşıyor, o acı hepimizin ortak acısı bu çerçevede baktım.

    “KONUTLARIN NASIL YAPILACAĞINI ANLATAN SİYASETÇİ DEĞİL, KONUTLARIN NASIL YAPILACAĞINI ANLATAN DEVLET MEMURLARI”

    Bir eleştiri, deprem bölgesinde yapılan yardımlar dolayısıyla oy çıkmadı vesaire şöyle oldu diye bir eleştiri, insanlık açısından onu söyleyen kişinin insan olmadığına inanan birisiyim. Yüreğinde sevgi olan, insan sevgisi olan birinin öyle bir cümle kurmaması gerekir. Zaten onun da tamamen provokasyon olduğuna inana birisiyim. Ben hiçbir CHP’linin böyle bir ifade kullanacağını sanmıyorum. Hemen sordum zaten, ‘bunlar kim, bizim CHP’lilerse hemen partiden atalım’ diye… Yok öyle bir şey ama varsa öyle bir şey buluyorsanız, saptıyorsanız asla tutmayız. Tabana hitap edemiyor dediniz CHP, haklısınız tabana hitap edemiyor olabilir. Biraz daha entelektüel takılıyor, halkın anlayacağı dille bunu ifade edemiyor, haklısınız burada… Konutların nasıl yapılacağını anlatan siyasetçi değil, konutların nasıl yapılacağını anlatan, gelen size devlet memurları ama devlet memurlarını siz partili olarak görüyorsunuz. Onlar parti memuru değil onlar devletin memuru, devletin memuru gelecek, binaları, evleri, yolları, köprüleri nasıl yapacak bunu anlatır size ama bürokrat partileştiği için farklı bir algı çıkıyor ortaya onun da altını çizmek isterim.

    “DEPREM BÖLGESİNDE ÇADIRDA DA KALDIM. ORADAKİ İNSANLARIN DRAMINI DA BİLİYORUM”

    ‘Neden sizi göremedik?’ Dediğim gibi ben geldiğimde hiçbir siyasi partinin genel başkanı gelmemişti ama sizinle karşılaşmadık. Ben gecenin 2’sinde Samandağ’a gittim, İskenderun’a gittim. Dediğim gibi bütün yerleri gezdim ve ben 3 kez gittim deprem bölgesine, deprem bölgesinde çadırda da kaldım. Oradaki insanların dramını da biliyorum. Arsuz’da gece yattım, soğukta elbisemi çıkarmadan, üstüme bütün yatakları çektiğim halde sabaha kadar soğukta uyuyamadık ben bunu gayet iyi biliyorum. Bunu bizzat ben yaşadım. Dolayısıyla sizin yaşadığınız acıların tümünü yaşayan bir kişiyim onu da bilmenizi isterim.

    “10 BİN LİRAYI ERDOĞAN CEBİNDEN VERİYORSA EYVALLAH AMA BENİM PARAMI VERİYOR, SİZİN PARANIZI VERİYOR. DEVLETİN PARASINI VERİYOR”

    ‘Recep Tayyip Erdoğan bize 10 bin lira veriyor.’ İşte burada bir yanlış yapıyorsunuz. 10 bin lirayı Erdoğan cebinden veriyorsa eyvallah ama benim paramı veriyor, sizin paranızı veriyor. Devletin parasını veriyor. Devletin parasını AFAD veriyor. AFAD kim? AK Parti’nin yan kuruluşu olsa eyvallah ama değil. Devletin kuruluşu… Devlet size yardım ediyor. 85 milyondan topladığı vergilerden size yardım edecek. Buna kimse karşı çıkmaz ama ‘bunu Erdoğan yapıyor’ derseniz o ayrı bir şey, Erdoğan’ın oluşturduğu politika derseniz ben bunu kabul ederim ama yardımı yapan devletin kendisidir, parti değildir.

    (Atatürk milliyetçiliğinde Türk yerine Türkiyeli kavramı olup olmadığı sorusu üzerine) Bir hukukçu arkadaşımız Türk, Türkiyeli diye aslında Türkiyeli demedim. Türkiye kökenli iki Alman vatandaşı dedim. Covid-19 aşısını bulan, Türkiye kökenli, kökleri Türkiye’de olan iki Alman vatandaşı diye ifade ettim.

    “BEN TAKTIĞI BAŞ ÖRTÜSÜ DOLAYISIYLA EVİNE GİTTİĞİMDE ÇOCUKLAR GİBİ AĞLADIĞINI BİLİYORUM”

    Başörtülü bir arkadaşımızın söylediği arada bir 10 sene var diyorsunuz, dolayısıyla helalleşme kolay mı diyorsunuz. Hayır kolay değil ben öyle bir şey söylemedim. Tam tersine zor bir şeydir ve mağdur olanın yaşadığı mağduriyeti bilmeniz lazım. Ben taktığı başörtüsü dolayısıyla evine gittiğimde çocuklar gibi ağladığını biliyorum, öğretmen kadının nasıl ağladığını biliyorum. Onun derdinin ne olduğunu da gayet iyi biliyorum. Gidip onu ziyaret ettim, onun derdini dinledim. Müfettişlere nasıl ifade verdiğini, hangi sıkıntılara girdiğini, mesleği nasıl bırakmak zorunda kaldığını, bütün bunları anlattı. Ben sadece bir örnek verdim, Ankara’daki bir örnek… Pek çok yerde bunun örneğini verebilirim.

    Sadece o değil… Kuzey Irak’ta 2 askerimiz yakılarak öldürüldü, yakılarak. Bunların katillerinden biri Türkiye’ye geldi ve serbest bırakıldı. Biz bir gazeteci arkadaşımızın yazması üzerine bu tekrar tutuklandı ve hapse atıldı. Bunu kim serbest bıraktı, nasıl serbest bırakıldı bu? Bilmiyoruz. İkinci askerin ailesi hala cenazesi dahi yok, Konya’da o aileye de gittim. Onları da ziyaret ettim. Diyorsunuz ki, ‘bu bir politik maske mi?’ Benim maske takmaya hele hele öyle bir ihtiyacım da yok. Sonuçta bir mağduriyet var, bu mağduriyetin giderilmesi lazım. Bu mağduriyetin aktörü de biz değiliz aslında, aktörü devletin kendisi aslında… Onlar yaptı. Bu dönemde iktidar olmadık ki bütün suç bizim üstümüzde ama bu olayın ortaya çıkması ve devletin bir kanadı bunu desteklerken biz de onu destekledik. Bizim kabahatimiz orada yoksa başka bir yerde kabahatimiz yok.

    “İŞSİZLİK KONUSU TÜRKİYE’NİN EN TEMEL SORUNLARINDAN BİRİSİDİR”

    İşsizlik konusu Türkiye’nin en temel sorunlarından birisidir biliyorum. Muhtarlara birer yardımcı vermek gerekiyor. Belli sayıdaki nüfusa bakan muhtarlara vermek gerekiyor. Evet birer yardımcı vermemiz lazım. Muhtar bir yere gittiği zaman en azından açık kalmalı. Hele şimdi binlerce icra dosyası geliyor ve muhtarın bunu tek başına yapma şansı yok. Bizim bazı belediyelerimiz muhtarlara yardımcı veriyorlar, evet bu bir sorunu çözüyor biraz ama o muhtar, Belediye aleyhine bir şey söylerse, ‘ben elemanımı geri çekiyorum’ der. Biz vermeliyiz ki gerekirse muhtar belediye Başkanını rahatlıkla eleştirebilsin.”

    “GÖRÜŞLERİMİZ FARKLI OLABİLİR AMA BİRBİRİMİZE SAYGILI OLMALIYIZ. KUTUPLAŞMADAN ÇEKİNMELİYİZ, KUTUPLAŞMAMALIYIZ”

    Kemal Kılıçdaroğlu, programın kapanış konuşmasında sözlerini şöyle bitirdi:

    “Birinci aşamada da aslında gelmek istiyordum ama şartlar izin vermedi onun nedeni de şu, aynı gün birden fazla ile gidip miting yapmak zorundaydım. Bazen 3 ile bazen 4 ile, dolayısıyla gelme şansım yoktu. Şimdi ise bu şans doğdu çünkü ikinci tura kalınca miting yapmamaya karar verdik. Sizler de lütfedip kabul ettiniz ben de geldim. Ben ayrıca şunu da istedim her görüşte arkadaşın olmasını ve özgürce soru sorabilmelerini artı benim de samimi olarak cevap vermemi bekliyorlar. Dolayısıyla buradaki temel mesele şu, birbirimizi daha iyi anlamalıyız yani görüşlerimiz farklı olabilir, elbette olabilir. Niye farklı olmasın? Görüşlerimiz farklı olabilir ama birbirimize saygılı olmalıyız. Kutuplaşmadan çekinmeliyiz, kutuplaşmamalıyız. Eğer kutuplaşırsa toplum ayrışır, toplum kavga eder, kimlikler üzerinden siyaset yapmayalım. Siyaseti, depremzedenin evini nasıl yapacağız? İşsizlik sorununu nasıl çözeceğiz? Fiyatlar artıyor, nasıl olacak? Doların nereye gideceği belli değil, nasıl olacak? Kişi başına gelir düşüyor. Bütün bunların hepsini düşünüp bunları çözüm üretmemiz gerekiyor. Ama bir bakıyorsunuz bir yerlerde bir afişler, bir pankartlar, ‘sen şunu yaptın, sen bunu yaptın’ ‘vallahi ben yapmadım’ ‘yok sen yaptın.’ Tam tersine kısır, bir garip sürecin içine Türkiye sokuldu buradan çıkmamız lazım. Hiç endişe etmeyin ikinci turda kazanacağız.”

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: ‘Hedef yüzde 70’

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: ‘Hedef yüzde 70’

    TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop’un katılımıyla Kapaklı Çamlık Sosyal Tesisleri’nde Gençlik Buluşması düzenlendi. Şentop, buradaki programda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı telefonla arayarak gençlerle görüştürdü. Şentop, “Sayın Cumhurbaşkanım, Kapaklı Belediyemizin sosyal tesislerindeyiz. Burada çok kalabalık bir grup var, gençlerimiz burada. Kapaklı’da seçimde 51,77 oy oranına ulaştık” dedi.

    Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ‘Bunu büyük bir oran mı kabul ediyorsun Şentop? Trakya’ya yakışıyor mu bu ya” şeklindeki esprili sözleri salondakileri güldürdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “28 Mayıs’ta çok daha farklı bir yere taşımamız lazım. Biraz üzüldüm ama inşallah 28 Mayıs’ta bunu gideririz. Kapaklı’daki siz değerli kardeşlerimi böyle anlamlı bir akşamda en kalbi duygularımla selamlıyorum. Şu anda Gaziantep’ten ayrıldık. Bugün Gaziantep’te 100 bini aşkın bir katılım vardı. Gaziantep’te yüzde 70’e yakın bir oy almıştık. Şimdi hedef inşallah yüzde 70’in üzerinde oy almak. Kapaklı’da inanıyorum ki yüzde 70’leri yakalar” ifadelerini kullandı.
    Bunun üzerine bir genç, “Kapaklı’da sandıkları patlatacağız reis” cevabını verdi.

  • “Kiralardaki şişkinliği ortadan kaldırmaya kararlıyız”

    “Kiralardaki şişkinliği ortadan kaldırmaya kararlıyız”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP Lideri Devlet Bahçeli ve Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan ile birlikte, Gaziantep İstasyon Mahallesi’nde Gazianteplilerle buluştu. Mitingde konuşan Erdoğan, “Deprem anından itibaren devlet ve millet olarak tüm imkanlarımızı seferber ettiğimizi biliyorsunuz. Sadece günü kurtarma değil, uzun vadeli bir yeniden yapılanma için orta hasarlı binaları da kalıcı konut projelerine dahil ettik. Dimdik ayaktayız. Dik duracağız dikleşmeyeceğiz. Kardeşlerim bu kadar kısa sürede dünyada afet enkazlarını kaldırıp, şehirlerini yeniden inşaya başlayabilen bir başka ülke örneği yoktur. Hedefimiz 319 bini bir yıl içerisinde bitecek şekilde tüm alt yapısı sosyal ve kültürel mekanları ile birlikte 650 bin yeni konut yaparak, şehirlerimizi süratle ayağa kaldırmak. Vatandaşlarımızın müsterih olması, her birinin hakkı, hukuku geleceği bizim teminatımız altındadır. Deprem anından itibaren yürütülen tüm fitne gayretlerine rağmen, depremzede kardeşlerimiz büyük bir vakar, metanet ve sabırla bize verdikleri destek en büyük moral kaynağımız olmuştur. Bilhassa afetin ilk günlerinde hava şartları ve diğer sebeplerle yaşanan aksiliklere rağmen yaşanan aksiliklere rağmen milletimiz devletimize güvenmiş, kenetlenmiş. Yolda gördüklerimizin dışında alanda, 100 bin kişi var. Yolda gördüklerimizin dışında. Gaziantep böyle işte. Şimdi ben inanıyorum ki, haftaya Pazar Gaziantep’ten çok farklı bir ses sandıklardan gelecektir. Emin olun, burada yürütülen çalışmayı, fedakârlığı, gösterilen her çabayı yakinen biliyorum. Evini, iş yerini depremzedelere açanları, fabrikasını barınma ve yemek merkezine dönüştürenleri ekmeğinin yarısını bölüp, kıyafetinin yarısını ihtiyaç sahipleri ile paylaşanları, hepsini biliyorum. Rabbim hepinizden razı olsun. Aylık 1 milyar doları bulan ihracatı ile sadece bölgemizin değil, ülkemizin önde gelen üretim ve istihdam merkezlerinden olan Gaziantep’in, bu süreçte en hızlı toparlanan şehir olması da ayrıca sevindirici. Çünkü yatırım, üretim, ihracat olmadan, depremzede kardeşlerimizin yarasını saracak imkan bulamayız. Bugüne kadar, bundan sonra da Gaziantep’in yatırım, istihdam, üretim, ihracat yolunda attığı her adımda yanında olacağız. Bu şehirde, kendisine verilen her şeyi ziyadesiyle hak eden şehir. Bunların hakkını ziyadesi ile veriyor. Amanos Tünelleri’nin de inşaatıyla Gaziantep’in sanayisine ticaretine, lojistiğine yeni bir nefes borusu açarak, biz de şükranlarımızı ifade edeceğiz” dedi.

    “Şehir hastanesi önümüzdeki ayın sonunda hizmet verecek”

    Erdoğan, konuşmada şehir hastanesinin önümüzdeki ayın sonunda biteceğini belirterek, “Şehir hastanemizin inşası büyük ölçüde bitti. Önümüzdeki ayın sonuna doğru hasta kabulüne başlıyoruz. Bu fırsatları en güzel şekilde değerlendireceğine şüphe duymuyorum. Türkiye yüzyılının lokomotif şehirleri arasında Gazinatep’i en önlerde göreceğiz” dedi.

    Gaziantep’e yüzde 70 hedefi

    Erdoğan, 28 Mayıs ikinci tur seçimlerinde Gaziantep’ten oy beklediğini söyleyerek, “14 Mayıs’ta Cumhur İttifakı’na verdiğiniz yüzde 60 oy oranı ve 9 milletvekili desteği için şükranlarımı sunuyorum. Bu defa yüzde 60 değil, yüzde 70’e hazır mıyız? Bu defa inşallah, 28 Mayıs’ı, 29 Mayıs’a bağlayan geceyi çok farklı olarak ifa edeceğiz. İstanbul’un fethi. Buna hazır mıyız” ifadelerini kullandı.

    “Asıl rakibimiz CHP Genel Başkanı değil rehavet”

    Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerinde insanların yeniden sandığa gitmesi konusunda çağrı yaparak, “28 Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığının ikinci tur seçimlerinde sizlerden tek bir fire vermeden sandığa gitmenizi bekliyorum. Tüm dost, ahbap ve yakınlarınızı sandığa götürmeniz lazım. Bizim asıl rakibimiz CHP Genel Başkanı değil, rehavet, zafer sarhoşluğudur. İnşallah bu muhteşem katılımda zafer sarhoşluğu görmüyorum. Kararlılık, azim, inanç görüyorum. İnşallah, seçimde de rehavete kapılmadan zaferi hep beraber kucaklayacağız. Allah göstermesin ülkenin ve evlatlarımızın kaderine CHP Genel Başkanı gibi birine teslim etme vebaline hiç birinizin girmek istemeyeceğine inanıyorum. Bay bay Kemal talimatı, Kandil’den alıyor, teröristlerden alıyor. Biz Allah’tan ve milletimizden alıyoruz. Bunun için 28 Mayıs’ta sandıklara bir kez daha sahip çıkmaya hazır mıyız? Geçen hafta yarım kalan işi, önümüzdeki hafta bitirmeye hazır mıyız? Hatta bu sefer sandıklara öyle güçlü bir şekilde sahip çıkalım ki, CHP genel başkanına hezeyan sergileyecek fırsatı bile vermeyelim. Görüyorsunuz, 2 milyon 539 bin fark fark atmamıza rağmen, milletimizi tehdit edercesine masayı yumruklamayı, insanları kandırmaya çalışıyor. Kendi iç meselelerini, milletin meselesi gibi sunarak, aklınca CHP Genel Başkanlığı koltuğunu korumaya çalışıyor. Seçim gecesi, bizdeki sonuçların aynısı kendi önlerinde olmalarına rağmen sabaha kadar, ‘öndeyiz’ diyerek, milleti kandırmaya katlıklarını unutmadık. Kasetle genel başkanı olanın kasetle rakip tehdit edenin, yaylan ve iftirayla siyaset yapanın, seçim gecesi elbette akıbeti bu olacaktır. İlk düğmeyi yanlış ilikleyince, gerisinin düzgün gitme ihtimali yok. CHP Genel Başkanı’nın daha önceki yalpalarını gençliğine versek de, SSK’yı batırmakla affı mümkün olmayan ilk yanlışını yapmıştı” şeklinde konuştu.

    Hastanelerin halini gösterdi

    Erdoğan, konuşmasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlüğü yaptığı dönemdeki hastanelerin durumu ile ilgili görüntüleri de meydandaki kalabalığa izleterek, “Hastanenin haline bakın, Bay bay Kemal bu işte, Gaziantep’te şehir hastanenin açılışını yapacağız, yakında. Bir de bizimkini göreceksiniz. Bay bay Kemal’i siyasetten emekli etmeye hazır mısınız? Durmak yok. Cumhur İttifakı olarak, diğer kardeşlerimizle birlikte hepsiyle beraber inşallah sandıklara hazırlanacağız, hakim olacağız. Gümbür gümbür inşallah zafere koşacağız” dedi.

    “En büyük iyiliği CHP’ye yapmış olacağız”

    Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun seçim kaybetmesi ile en büyük fırsatı CHP’ye sunacağını söyleyerek, “Bu zat 15 seçim, kaybetti. İnşallah Pazar günü de yeni bir kayıpla karşı karşıya kalacak. Kim bilir belki de 28 Mayıs’tan sonra en büyük iyiliği, önüne yeni bir fırsat çıkartarak, CHP’ye yapmış olacağız. Karşımızda, işte böyle bir rakip, işte böyle bir tablo var” ifadelerine yer verdi.


    En büyük üzüntüsünü açıkladı

    Erdoğan, ilk tur seçimlerinden sonra depremzedelere yönelik sergilenen tutum ve söylenen laflara, seçimi ilk turda kazanamamış olmaktan daha fazla üzüldüğünü belirterek, “Seçim sonrası bizi en çok yaralayan husus, emin olun çok küçük oy bir farkıyla ikinci tura kalmış olmamız değil, CHP tarafının sandıktaki kaybını hırsını, depremzede kardeşlerimizden çıkarmaya çalışması. Deprem bölgelerine bir şey göndermeyeceğiz diyor. Bay bay Kemal gerek yok, ihtiyacımız da yok. Biz şuana kadar nasıl yaptıysak, bundan sonra da derem bölgelerinin ihtiyacını biz karşılarız. Bunlar terör örgütleri ile kol kola girdikleri, ülkemizi emperyalistlere peş peş çekme sözü verdikleri yetmedi, şimdi de depremzede vatandaşlarımıza gözlerini diktiler. Öyle şeyler söylüyorlar ki, insanlıkla bağdaşmaz. Dünyanın her yerinde bu ifadeler, nefret suçu kapsamına girer. Biz hiçbir depremzede vatandaşımızı kimseye muhtaç etmeyeceğiz. Kaldığı yerden çıkarılan varsa, hemen kaymakamlıklara, valiliklere başvursun. Kendilerine derhal yeni bir kalacak yer tahsis edilecektir. Hatay’da deprem çadırlarının suyunu kestiler. Vali vekiline talimat verdim, ayrılmadan hemen suyu bağladılar. Aramızdaki fark bu. Yardımı kesilen varsa hemen aynı yerde valiliklere, belediye başkanlarımıza başvursunlar. Vatandaşlarımız da sağ olsun, başlarına kakılan yardımları götürüp, iade etmişler. Biz bize yeteriz” ifadelerini kullandı.

    Konut fiyatları ve kira artışları

    Erdoğan, konut fiyatları ve kira artışlarının can sıkıcı hale geldiğini de söyleyerek, “Elbette halen çözmemiz gereken sıkıntılar var. Son yıllarda ekonomide dalgalanmaların yol açtığı fiyat artışları bu sıkıntıların başında geliyor. Bilhassa, konut fiyatları ve kiralar, ülkemizin hemen her yerinde gerçekten can sıkıcı seviyelere geldi. Bu yükselişi tetikleyen pek çok sebep olduğunu biliyoruz, ama yine de karşımızdaki bu tabloyu kabul edemiyoruz. Bu sorunun çözümü için iki ayrı kanalı birlikte kullanacağız. Birincisi, makul ve orantılı, hiçbir sebebi olmadığı halde, sırf aç gözlülükle fahiş fiyat artışı yapanların ümüğünü sıkacağız. Tabi ki, ikinci ve asıl çözümümüz, gerek TOKİ, gerek özel sektörü teşvik ile konut artını hızla arttıracak tedbirleri alacağız. Vatandaşımızın bu ihtiyacını gidereceğiz. 500 bin konut, 1 milyon alt yapılı arsa kampanyası bunun bir parçasıdır. 5 yılda inşa edeceğimiz, 1.5 milyon yeni konut bunun bir parçasıdır. Kira fiyatlarındaki şişkinliği de ortadan kaldırmakta kararlıyız. Art niyetli siyasi kampanyaları, zerre kadar önemsemiyoruz. Biz milletimizin sofrasındaki ekmeği hem büyütmenin hem sürekli kılmanın peşindeyiz” diye konuştu.

    Erdoğan konuşmasının sonunda ise yurt dışındaki seçmenlere seslenerek, “Gaziantep’ten yurt dışındaki hemşehrilerine, kardeşlerine, sandıklara sahip çıkmalarını sağlayalım. Yurt dışından gelecek oylar, buranın kaderini farklı değiştirecektir” dedi.

    Erdoğan’ın konuşmasının ardından kürsüden yapılan anonsta, kalabalığa, yurt dışında yürütülen bir dezenformasyon olduğunu söylendi. Yapılan anonsta “İlk tur seçimlerinde Erdoğan’ın oyları sayıldı. Erdoğan’a oy verecek insanların 28 Mayıs’ta tekrar sandığa gelmesine gerek yok’ diye söylem ve dezenformasyon var. Bunlara itibar edilmesin, herkes sandıklara giderek, tekrardan oyunu kullansın” denildi.