Etiket: danıştay

  • Danıştay’dan e-ticaret ile ilgili yürütmeyi durdurma kararı

    Danıştay’dan e-ticaret ile ilgili yürütmeyi durdurma kararı

    Geçtiğimiz sene 7 Temmuz tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 7416 sayılı Kanun ile 6563 sayılı E-Ticaret Kanunu’nda köklü düzenlemeler yapıldı. Konunun muhatapları, sektör temsilcileri ve tüketici birlikleri, yapılan değişikliklerin sektörün büyümesinin önünde engeller getireceğini savundu. Dışardan doğrudan yatırımların gelmesini ve ihracatın artmasını da engelleyeceğini, tüketici haklarının zarar göreceği ifade edilerek, yönetmelikte düzeltme yapılması istedi.

    Yapılan kanuni düzenleme ve buna bağlı olarak çıkarılan Yönetmelik, e-ticaret şirketlerinin tüketici lehine liste fiyatlarına göre ciddi indirim yapmasını da engelledi. Televizyonlarda reklam yasakları ile tüketicilerin bilgi sahibi olma imkanı ortadan kalktı. Elektronik ticaret platformlarının kargo hizmeti vermeleri de yasaklanarak, ürünlerin sağlam ve hızlı teslim edilmesi süreci bitti. Ticaret platformlarının lojistik birimlerindeki istihdamın artması da bu nedenle ortadan kalktı.

    1 Ocak tarihinde yürürlüğe giren Yönetmelik’ten elektronik ticaret sektörü ciddi şekilde etkilendi. Bazı ürünlerde indirim imkanı kalktığından uygun fiyatlı ürün arayan tüketiciler sistemden çıktı ve elektronik ticaret hacim kaybetmeye başladı. Ancak yönetmeliğin iptali için Danıştay’a bir danışmanlık şirketi tarafından açılan davada yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Danıştay 10. Dairesi, verdiği karar ile tüketici haklarına zarar veren ve doğrudan dış yatırımı engelleyen bu yönetmeliğin bazı maddeleri hakkında yürütmeyi durdurdu.

    Konunun uzmanları, bu kararın ülkeye uluslararası doğrudan yatırımın önündeki engeli kaldırdığını, rekabetin gereği olan serbest fiyat uygulaması ile tüketicinin menfaatlerinin korunabileceği değerlendirmesini yaptı. Yürütmenin durdurulması kararı ile sektörde yaşanacak işten çıkarmaların önüne geçildiği, tüketicilerin uluslararası fiyat ve Türkiye’ye özel indirim imkanlarına yeniden kavuştuğu belirtildi.

    Geçtiğimiz yıl 6563 sayılı E-Ticaret Kanunu’nda değişiklik yapan 7416 sayılı Kanun’un anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine de dava açılmıştı. Anayasa Mahkemesi de tüketiciler aleyhine olan kanunu iptal ederse e-ticaret şirketlerinin bozulan rekabet ortamı yeniden oluşarak, fiyatlarda daha da ciddi indirimler gelebilecek.

  • Danıştay İstanbul Sözleşmesi kararını açıkladı

    Danıştay İstanbul Sözleşmesi kararını açıkladı

    İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptali reddedildi! Danıştay konuyla ilgili kararını açıkladı. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı hukuka uygun bulundu.

    İNCELEME TAMAMLANDI

    Danıştay 10. Dairesi, kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin feshine ilişkin 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararının iptal istemini reddetti.

    İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı açılan davaları duruşmalı gören Danıştay 10. Dairesi, sözleşmenin feshine ilişkin 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararının iptali istemli incelemesini tamamladı.

    Daire, Cumhurbaşkanı Kararının iptal istemini oy çokluğuyla reddetti.

    SÖZLEŞME GEÇEN YIL FESHEDİLDİ

    Kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, Cumhurbaşkanı Kararının, 20 Mart 2021’de Resmi Gazetede yayımlanmasıyla Türkiye Cumhuriyeti tarafından feshedildi.

    Cumhurbaşkanı Kararında, “Türkiye Cumhuriyeti adına 11 Mayıs 2011’de imzalanan ve 10 Şubat 2012 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin, Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesi gereğince karar verilmiştir.” denildi.

    Feshe ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı, sözleşme hükümleri gereğince Avrupa Komisyonuna bildirimden 3 ay sonra yürürlüğe girdi ve Türkiye resmen sözleşmeden ayrılmış oldu.

    ÇOK SAYIDA DAVA AÇILDI

    Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştayda çok sayıda dava açıldı.

    Danıştay 10. Dairesi, açılan davalarda yürütmenin durdurulması istemlerini reddetmiş, iptal istemlerini ise duruşmalı olarak ele almıştı.

    Duruşmalarda, Danıştay Savcısı, “bir işlem hangi usule uygun tesis edilmişse aynı usule uyularak feshedilmesi gerekmektedir. TBMM’nin uygun bulma kanunuyla yürürlüğe giren bir anlaşmanın feshi ancak TBMM’nin uygun bulma kanunuyla kaldırılması kararı ve cumhurbaşkanının uygun bulmasıyla yürürlükten kaldırılacaktır. Sadece cumhurbaşkanı kararıyla feshedilemez.” görüşünü dile getirerek, işlemin iptaline karar verilmesini istemişti.

    TÜRKİYE BİR İLKE İMZA ATMIŞTI

    Türkiye’nin Avrupa Konseyi Dönem Başkanlığı sırasında İstanbul’da imzaya açılan sözleşme, “İstanbul Sözleşmesi” olarak anılıyor.

    Türkiye, sözleşme 11 Mayıs 2011’de imzaya açıldığında ilk imzayı atmış, 24 Kasım 2011’de parlamentosunda diğer ülkelerden önce onaylamış ve onay sürecini sonuçlandıran Bakanlar Kurulu Kararının 8 Mart 2012’de, Dünya Kadınlar Gününde Resmi Gazete’de yayımlanmasını takiben, 14 Mart 2012’de onay belgesini Avrupa Konseyi Sekreteryası’na sunan ilk ülke olmuştu.

  • Danıştay’dan İstanbul Sözleşmesi açıklaması

    Danıştay’dan İstanbul Sözleşmesi açıklaması

    ‘İstanbul Sözleşmesi’ olarak bilinen ‘Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin feshedilmesi kararının iptali istemiyle açılan davanın son duruşması Danıştay’da görüldü.

    Türkiye, 20 Mart 2021 tarihinde sözleşmeden Cumhurbaşkanlığı kararıyla çekilirken barolar, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler kararın iptali için Danıştay’a başvurdu. Yargıtay 10. Dairesince esastan görülen davanın bugünkü duruşmasına Samsun, Kocaeli, Batman, Muğla, Amasya, Antalya, Yalova, Kayseri, Van ve Bursa barolarının yanı sıra bazı sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri ve avukatları katıldı.

    Davacı tarafta yer alan barolar verdikleri beyanlarda Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal hukuk devletinin yanı sıra sözleşmenin ilk imzacısı olduğu, sözleşmeden çekilme kararının anayasaya aykırı olduğu, çekilme kararının Anayasa Mahkemesine taşınması gerektiğini ve milletlerarası sözleşmelerden Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle çekinilemeyeceği ifade etti.

    Duruşmada söz alan Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü Anlaşmalar Daire Başkanı Emre Topal, takdirin şüphesiz mahkemede olduğunu belirterek, Anlaşmalar bakımından esas olan işlemin onay işlemi olduğunu ve bu işlem törensel bir şekilde nitelendirilmesinin yanlış olduğunu söyledi.

  • Kayıtsız emlakçılık yapanlara kötü haber

    Kayıtsız emlakçılık yapanlara kötü haber

    İddiaya göre, kayıt dışı emlakçılık yapan bir kişi, bir kaç sene içerisinde 5 kez gayri menkul alım satımı gerçekleştirdi. Vergi ödemeden gayri menkul alım satımı yapıldığına yönelik ihbar üzerine harekete geçen Vergi Dairesi denetmenleri, alım satım yapılmasına rağmen herhangi bir vergi ödenmediğini tespit etti.

    Bu süreçte komisyonculuk yapan kişi hayatını kaybetti. Denetmenlerin raporu doğrultusunda aileye gayri menkul satışından dolayı vergi borcu çıkarıldı. Vergi Mahkemesi’nin yolunu tutan aile üyeleri, verginin kaldırılmasını talep etti. Üç sene peş peşe gerçekleştirilen gayrimenkul satışlarının ticari faaliyet çerçevesinde olmadığını, 2010/4-6,7-9,10-12 dönemleri geçici vergilerin kaldırılmasını talep etti. Davalı Vergi Dairesi avukatı ise kayıt dışılığa dikkat çekti.

    Mahkeme, kişinin daire edinme karşılığı arsasını müteahhide vermesi ve inşa edilen binada daire sahibi olmasının servetin değerlendirilmesi ve biçim değiştirmesi olduğuna dikkat çekti. Satışlarda ticari bir organizasyon ve devamlılık olmadığına hükmeden Mahkeme, davacı varisler adına yapılan cezalı tarhiyatlarda hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verdi. Kararı Vergi Dairesi avukatı temyiz edince devreye Danıştay 4,. Dairesi girdi.

    Kararda; Danıştay içtihatlarında da, bir işlemin devamlılık taşıdığının göstergesinin, o işlemin aynı vergilendirme döneminde yinelenmesi ya da önceki vergilendirme döneminde de yapılmış olması gerektiği vurgulandı.

    Kararda şöyle denildi: “Dolayısıyla gayrimenkul alım, satım ve inşasından elde edilen kazancın ticari kazanç olarak vergilendirilebilmesi için maddi ve şekli anlamda bir ticari organizasyonun belirgin olmadığı durumlarda, kazanç doğuran işlemin çokluğunun devamlılık unsurunu belirleyen en objektif ölçü olduğu ortadadır. Devamlılık unsurunun gerçekleşmesi halinde, bu işlemlerin kazanç sağlamak amacıyla yapılmadığını kanıtlama yükünün vergi mükelleflerine düşeceği kabul edilmiştir. Bilindiği üzere, genellikle gayrimenkul edinimi kişisel gereksinim, servetin korunması veya satarak kazanç sağlama amaçlarından birine dayanmaktadır. Kişisel gereksinim nedeniyle gayrimenkul ediniminde sayının sınırlı olacağı ve servetin korunması amaçlı edinimde de tekrar satış gerektirmeyeceği dikkate alındığında, bu iki nedenden birine dayanılarak edinilen gayrimenkullerin gereksinimin ortadan kalkması veya servetin nakde dönüştürülmesini haklı ve gerekli kılan nedenlerle kanıtlanmadığı takdirde işlem sayısındaki çokluk, kazanç sağlama amacının da göstergesi kabul edilmelidir”

    Vergi ödenmelidir

    Söz konusu olayda, gayri menkul alım satımının sürekli olarak yapıldığına dikkat çekilen kararda şu ifadelere yer verildi: “Taşınmaz alım-satımı faaliyetinde devamlılık unsuru bir yılda birden fazla veya birbirini izleyen yıllarda bir veya birden fazla taşınmaz alım-satımı ile gerçekleşeceğinden, olayda devamlılık unsurunun oluştuğu ve yapılan satışların ticari mahiyette olduğu anlaşılmıştır. Uyuşmazlık konusu dönem ve sonraki dönemler dahilinde ticari nitelik taşıyacak sayıda gayrimenkul satışının söz konusu olması sebebiyle, ticari faaliyetin unsurları olan süreklilik ve çokluk arz edecek şekilde kazanç sağlamak için faaliyette bulunulduğu, yapılan bu faaliyetin ticari faaliyet olduğu dikkate alındığında vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği anlaşıldığından aksi yöndeki Vergi Mahkemesi kararında hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Vergi Mahkemesi’nin kararı oy çokluğu ile bozulmuştur.”

  • Danıştay’dan Basın Kartı Yönetmeliği kararı

    Danıştay’dan Basın Kartı Yönetmeliği kararı

    Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Basın Kartı Yönetmeliğinde 21 Mayıs 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren değişikliklerin iptali talebiyle Danıştay 10. Dairesinde açılan davada, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının itirazını haklı buldu.

    Kurul, Basın Kartı Yönetmeliğinde yürürlüğe giren değişikliklerin iptali talebiyle Danıştay 10. Dairesinin 2021/2143 esasında açılan davada, dava konusu maddelerin tümü hakkında verilen yürütmenin durdurulmasına yönelik karara karşı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Hukuk Müşavirliğinin itirazı üzerine, yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararın kaldırılmasına karar verdi.

    Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 14/02/2022 tarihli ve 2022/10 sayılı kararında, davacıların iddiaları haksız bulunarak, “Basın kartının, Yönetmelik’te belirtilen kişilere Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca verilen kimlik kartı olarak tanımlandığına, basın-yayın çalışanlarının basın kartını toplumsal olayların takibinde ispat aracı olarak bu kartı kullanabildiklerine, basın kartı bulunmamasının, basın çalışanlarının mesleklerini yapmalarına engel oluşturduğuna dair mevzuatta herhangi bir hüküm bulunmadığına, dolayısıyla basın kartının, basın hürriyeti ile ilişkili olmakla birlikte doğrudan bağlantılı olmadığına” hükmedildi.

    Basın kartı ile ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının, 14 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile görevlendirildiği ve bu alandaki çalışmaların kurum tarafından yürütüldüğüne atıfta bulunulan Kararnamede, “Basın-yayın kuruluşu mensuplarına basın kartı düzenlemek, Basın Kartı Komisyonunun sekretarya faaliyetlerini yürütmek” görevinin İletişim Başkanlığının görevleri arasında sayıldığı vurgulandı.

    Başkanlığın görev, yetki ve sorumluluk alanına giren konularda idari düzenlemeler yapabileceği hükmüne de yer verilen kararda daha önce Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünün görev alanına giren “Basın-yayın kuruluşu mensuplarına basın kartı düzenlemek” görevinin Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına verildiği hatırlatıldı.

    Kararda, “14 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 3. maddesinin 1. fıkrasının (k) bendi uyarınca Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının sahip olduğu basın-yayın kuruluşu mensuplarına basın kartı düzenlemek görevi çerçevesinde, idarenin düzenleme yapma yetkisinden kaynaklı olarak, basın kartının verilmesine ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisinin de söz konusu maddede geçen ‘düzenleme’ ibaresinin kapsamına girdiği, başka bir anlatımla konunun Başkanlığın görev ve yetkisi kapsamında olduğu” açıkça ortaya konuldu.

    Böylelikle Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Hukuk Müşavirliğinin itirazının kabulüne, Basın Kartı Yönetmeliğinin söz konusu maddelerinin yürütmesinin durdurulmasına ilişkin kararının kaldırılmasına hükmedildi.

    Buna göre söz konusu Yönetmelik karar öncesindeki şekliyle uygulanmaya devam edecek.

  • “Vergi borcu nedeniyle yetim aylığına haciz konulamaz”

    “Vergi borcu nedeniyle yetim aylığına haciz konulamaz”

    Babasının ölümünden sonra yetim aylığı alan genç, vergi borcunu ödeyemeyince hakkında icra takibi başlatıldı. Yetim aylığına uygulanan haczin hukuksuz olduğunu öne süren genç, idare mahkemesine müracaat etti.

    Mahkeme, davacının muhtelif vergi borçları nedeniyle yetim aylığı hesabına uygulanan haczin kaldırılması ve haczedilen tutarın iadesini yasaya uygun buldu.

    Vergi dairesi karara itiraz edince devreye giren Bölge İdare Mahkemesi kararı yerinde buldu. Vergi Dairesi Başkanlığı bu kararı da temyiz edince devreye Danıştay 3. Dairesi girdi.

    2022 yılında emsal nitelikte bir karara imza atan Danıştay, yetim aylığının vergi borcundan ötürü kesilemeyeceğine hükmetti.

    Kararda şöyle denildi: “Davacının bir kısım vergi borçlarının tahsili amacıyla 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmakta olan babasının vefat etmesi nedeniyle 01/07/1993 tarihinden itibaren almış olduğu ölüm aylığının 1/3’ünün 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulu Hakkında Kanunun 71. maddesi uyarınca haczedildiği anlaşılmıştır. 5434 sayılı Kanun çerçevesinde ölüm aylığı alanların ödemelerine devam edileceği belirtildikten sonra işlemlerin nasıl yapılacağının sayma usulü ile belirlenmiş olduğu ve bu sayılan hükümler içerisinde hacizle ilgili herhangi bir düzenleme yer almadığı ortadadır.

    5510 sayılı Kanun çerçevesinde değinilen aylık ve gelirlerin haczedilebilmesi borçlunun muvafakatine bağlandığı halde davacının bu yönde bir muvafakatinin bulunmadığı anlaşıldığından uygulanan hacizde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle dava konusu haciz kaldırılmış, yapılan kesintinin iadesine karar verilmiştir. Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir. Temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının onanmasına hükmedilmiştir.”

  • Danıştay YOSAB’da yatırımın önünü açtı

    Danıştay YOSAB’da yatırımın önünü açtı

    Güney Marmara’nın stratejik açıdan en önemli üretim üslerinden biri olarak planlanan ve 2004’te tüzel kişilik kazanan Yenişehir Organize Sanayi Bölgesi’nde (YOSAB) yargıya taşınan parselasyon uygulamasıyla ilgili tartışmalara Danıştay 6. Daire son noktayı koydu. Danıştay, parselasyon uygulaması hakkında Bursa 2. İdare Mahkemesi’nin verdiği“yürütmeyi durdurma” hükmünü onaylayan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi’nin kararını bozdu.

    Danıştay’ın bu kararıyla Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı onaylı parselasyon işleminin tartışılacak bir yanının kalmadığını belirten Yenişehir Belediyesi ve YOSAB Başkanı Davut Aydın, 176 hektar araziye sahip YOSAB’da yatırımın önündeki bütün engellerin kalktığını belirterek, “Başta tarımsal sanayi olmak üzere yerli ve yabancı bütün çevreci girişimcileri ilçemize davet ediyoruz. Doğal gaz, elektrik ve su konusunda hiçbir problemi olmayan bölgede, şimdi hızlı bir şekilde yargı kararı nedeniyle yarım kalan altyapı çalışmalarını tamamlayacağız” dedi.

    Ruhsat engeli kalktı

    Başkan Davut Aydın, tarım ve tarih şehri ilçesinin geleceği açısından büyük önem taşıyan YOSAB’ta yatırımın; Yenişehir’in mevcut ulaşım altyapısı gibi devam eden ve yakında tamamlanacak projelerle birlikte yerli ve yabancı girişimcilere ciddi avantajlar sağlayacağını söyledi. “Göreve geldiğim günden beri verdiğimiz hukuk mücadelesinin sonucunu şükürler olsun aldık. Bu hukuk mücadelesi Yenişehir’imizin geleceği açısından çok önemliydi. Bugün itibariyle yatırımcıya YOSAB’da ruhsat verme konusunda önümüzde hiçbir engelimiz kalmadı” diyen Başkan Davut Aydın, şunları kaydetti:
    “176 hektar araziye sahip Yenişehir Organize Sanayi Bölgesi, kargo taşımacılığına elverişli uluslararası havalimanı, tarımsal üretim potansiyeli, eğitim altyapısı, bu yıl içinde tamamlanacak Bursa-Bilecik bölünmüş yol projesi, önümüzdeki yıllarda hizmete girecek olan hızlı tren yatırımı, mevcut bölünmüş yollar ve otobanla sanayi üsleri olan Bursa, Gebze, İstanbul’un yanı sıra Gemlik Limanı’na ulaşım kolaylığı yerli ve yabancı girişimcilere ciddi avantajlar sunuyor.”

    Halen dünyanın en büyük kuruluşlarından biri olan Trakya Cam ile Şişe Cam’ın üretim üssü olan YOSAB’da 44 adet sanayii parselinin yanı sıra 11 adet teknik ve idari alanın bulunduğunu vurgulayan Başkan Davut Aydın, “Pandemi süreciyle birlikte dünya genelinde özellikle lojistikte yaşanan sorunlar, Türkiye’yi şu anda yabancı sermaye açısından ciddi bir yatırım merkezi haline getirdi. İşte böylesi bir dönemde Danıştay’ın almış olduğu bu karar, YOSAB’ın stratejik konumunu da düşünecek olursanız Yenişehir ve Bursa açısından tarihi bir önem taşıyor. YOSAB’da yatırımın, dolayısıyla Yenişehir’in önünü açan bu karar ilçe halkımıza hayırlı olsun. Şimdi başta tarımsal sanayi olmak üzere çevreci bütün girişimcileri YOSAB’a davet ediyoruz. Altyapı ve ruhsat bizden, yatırım onlardan” şeklinde konuştu.

    Yargı süreci

    Bu arada,Yenişehir Organize Sanayi Bölgesi, Temmuz 2000’de yapılan yer seçiminin ardından 18 Kasım 2004 tarihinde tüzel kişilik kazandı ve bakanlık tarafından 225 numaralı sicil kaydıyla tescillendi.

    YOSAB’ın imar planları 2006’da bakanlıkça kabul edildi ve planlama süreci değişikliklerin de onaylanmasıyla birlikte Temmuz 2015 tarihinde tamamlandı.

    YOSAB’taki parselasyon uygulaması, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından 29 Aralık 2015 tarihinde onaylandı. Ardından 14 Ocak 2016 tarihindeki Bursa Valiliği İl İdare Kurulu kararı doğrultusunda uygulamanın tapu tescilleri tamamlanarak imar parsellerinin teşekkülü sağlandı.

    Parsel malikleri tarafından açılan dava üzerine Bursa 2. İdare Mahkemesi’nin 2017/1917 sayılı kararıyla parselasyon planlarıyla ilgili yürütmeyi durdurma kararı aldı. İstinaf mercii olan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi de 2018/1217 kararıyla yürütmenin durdurulması hükmünü onayladı.

    Bunun üzerine hukuken son aşama olan Danıştay’a itiraz hakkı kullanıldı. İtirazı değerlendiren Danıştay 6. Daire de 2021/11306 sayılı karar ile yürütmenin durdurulması kararını bozdu. Böylelikle YOSAB’da 5 yıldır askıda olan yatırım sürecinin önü yeniden açılmış oldu.

  • TBB’den zam iptali için Danıştay’a dava

    TBB’den zam iptali için Danıştay’a dava

    Türkiye Barolar Birliği’nce (TBB) elektrik zammının iptal için Danıştay’a dava açıldı.

    TBB’nin internet sitesinden yapılan açıklamada, elektriğin ticari mal değil kamusal ve toplumsal hizmet olduğu belirtildi.

    Elektriğin yaşam ve tüketici hakkı olarak kamu yararına uygun olarak tüketiciye sunulması gerektiği belirtilerek, “Elektrik Piyasası Kanunu’nun 1’inci maddesi ile Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 1’inci maddesine göre; elektriğin tüketicilere ve topluma yeterli, kaliteli, sürekli, çevreye uyumlu şekilde ve düşük maliyetli verilmesi gerekmektedir. Bu durum, aynı zamanda sosyal hukuk devletinin de gereğidir. Anayasa’ya, mevzuata, evrensel tüketici haklarına, kamu yararına ve sosyal devlet anlayışına tamamen aykırı, fahiş elektrik zamları getiren Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kararlarının yürütmesinin durdurulması ve iptali amacıyla Türkiye Barolar Birliği tarafından iptal davası açılmıştır” denildi.

    Açıklamada ayrıca Danıştay’a açılan davanın dilekçesi paylaşıldı.

     

  • Danıştay’dan KPSS’de mülakat açıklaması

    Danıştay’dan KPSS’de mülakat açıklaması

    KPSS’de mülakat puanının, yazılı sınavın üç puan altı veya üstü olabileceğine dair bir Danıştay kararı olmadığı bildirildi.

    Danıştay, Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) bilgi talebi üzerine, kamu kurum ve kuruluşlarının personel alımına ilişkin mülakatlarda, yazılı sınav puanının üç puan altında veya üstünde puan verilebileceğine ilişkin bir karara rastlanmadığını bildirdi.

    Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Danıştaya yazı göndererek, kamu kurum ve kuruluşlarınca personel alımına ilişkin yapılan sözlü sınavlarda yazılı sınav puanının üç puan altında veya üstünde puan verilebileceğine ilişkin Danıştay kararı bulunup bulunmadığını sordu.

    Danıştay tarafından Bakanlığa gönderilen cevap yazısında, “Kayıtlarımızda yapılan detaylı inceleme ve araştırmalar neticesinde, kamu kurum ve kuruluşlarınca personel alımına ilişkin yapılan sözlü sınavlarda (mülakatlarda) puanlama yapılırken, yazılı sınav puanının üç puan altında veya üç puan üstünde puan verilebileceğine ilişkin bir Danıştay kararına rastlanmamıştır” ifadelerine yer verildi.

  • Danıştay’dan İstanbul Sözleşmesi kararı

    Danıştay’dan İstanbul Sözleşmesi kararı

    Danıştay, İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararının durdurulması yönündeki talepleri reddetti.

    Danıştay, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine dair Cumhurbaşkanı kararının durdurulması taleplerini reddetti. Sözleşmeden çekilme kararı hukuka uygun bulundu.