Etiket: dava

  • “Palu ailesi” davası başladı

    “Palu ailesi” davası başladı

    Kocaeli’de 12 yıl önce kaybolan ve öldürüldüğü ileri sürülen Meryem Tahnal’ın kızı Melike Tahnal’ın Sakarya’da öldürülmesine ilişkin, kamuoyunda “Palu ailesi” olarak bilinen 4 sanığın yargılanmasına başlandı.

    Sakarya 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, Melike Tahnal’ın başka suçtan tutuklu bulunan teyzesi Emine Ustael ile anneannesi Hava ve teyzesi Ayşe Palu, cezaevindeki SEGBİS arızası nedeniyle katılamadı. Tahnal’ın eniştesi Tuncer Ustael, tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı. Duruşmada, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatları hazır bulundu.

    Kimlik tespiti ve Ferizli Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamenin özetinin okunmasının ardından sanık Tuncer Ustael’in savunmasının alınmasına geçildi.

    Sanık Ustael, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini belirterek, Melike Tahnal’ı öldürmediğini öne sürdü.

    Olay tarihinde Ferizli ilçesinin Kusça Mahallesi’nde yaşadıklarını, Melike’nin de kendileriyle kaldığını, annesi Meryem’in kayıp olduğunu belirten Ustael, “Melike’ye sahip çıktım, yanıma aldım. Onlara sahip çıktığım için Meryem’in eşi olan ve öldürülen Ahmet Tahnal’ın ailesi bana husumetli oldular ve çocuğumu kaçırdılar. Buna rağmen Melike’yi kollamaya devam ettim. Ahmet Tahnal’ın yakınları ben evde yokken Melike’yi almışlar. Savcılığa gittim ve kayınvalideme ‘Neden çocuğu verdiniz?’ diye bağırdım.” ifadelerini kullandı.

    Ustael, Melike’nin ölü mü sağ mı olduğunu bilmediğini savunarak, “Ancak Kusça’dan alındığını biliyorum. Palu, Tahnal ve Şipşak ailelerinin işlediği suçları öğrendim. Bütün suçları benim üzerime yıkmaya çalışıyorlar. Cinayetlerin gerçekleştirildiğine ilişkin elimde 11 hafıza kartı vardı. Evime bomba attılar, evim kullanılamaz hale geldi. Bu sırada hafıza kartlarını kaybettim, böylece delillerim yok oldu. Melike’yi ben öldürmedim. Şu anda yaşamak da istemiyorum. Zaten ölüm grevine çıktım. Suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatime karar verilmesini talep ediyorum.” diye konuştu.

    Mahkeme başkanının, sanığa daha önceki ve mahkemedeki beyanlarının çelişkili olduğunu belirtmesi üzerine Ustael, duruşmadaki ifadesinin doğru olduğunu, yalan beyanda bulunmadığını iddia ederek, “Maktulün öldürüldüğü, Hava ve çocuklarının kefenlediği, beraber gömdüğümüze ilişkin beyanım olmadı.” dedi.

    Söz alan Ustael’in avukatı, sanığın savunmalarına iştirak ettiğini belirterek, eksik hususların giderilmesini talep etti.

    Diğer sanık avukatları da müvekkillerinin savunması alındıktan sonra beyanda bulunacaklarını belirterek, eksikliklerin giderilmesini istedi.

    Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı da sanığın savunmalarını kabul etmediklerini, şikayetçi olduklarını belirterek, dosyaya katılmak istediklerini kaydetti.

    Görüşünü açıklayan cumhuriyet savcısı, dosyadaki eksik hususların tamamlanması talebinde bulundu.

    Mahkeme heyeti, Ayşe ve Hava Palu ile Emine Ustael’in SEGBİS ile savunmalarının alınabilmesi için tutuklu bulundukları cezaevine müzakere yazılmasına, maktulün annesi Meryem Tahnal’ın ölümüne ilişkin bu dava sanıklarının Kocaeli 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde de yargılandığı ve her iki dosya arasında fiili ve hukuki irtibat bulunmasından dolayı birleştirme konusunda bu mahkemeden muvafakat istenmesine karar verdi.

    Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davaya katılma talebinin kabulüne de karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı 12 Mart 2021’e erteledi.

    İddianame

    Melike Tahnal’ın öldürülmesine ilişkin hazırlanan iddianamede, Sanık Tuncer Ustael hakkında “bilinçli taksirle öldürme” suçundan 2 yıl 8 aydan 9 yıla kadar ve “usulsüz ölü gömülmesi” suçundan 6 aya kadar hapis cezası isteniyor. Emine Ustael, Hava ve Ayşe Palu’nun ise “usulsüz ölü gömülmesi” suçundan 6 aya kadar hapsi talep ediliyor.

    Olay

    Körfez ilçesinde yaşayan Meryem Tahnal 2008’de, kızı Melike Tahnal da 2009’da kaybolmuş, polis ekipleri kayıp kişilerin bulunması için çalışma başlatmış, herhangi bir bulguya ulaşılamamıştı. Kocaeli ve Sakarya’da yapılan kazı çalışmalarında da herhangi bir bulguya rastlanılmaması üzerine çalışmalar durdurulmuştu.

    Kocaeli 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılama sonunda, sanık Tuncer Ustael, Meryem Tahnal’a yönelik “canavarca hisle veya eziyet çektirerek ve üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, “hürriyeti yoksun kılma” suçundan 4 yıl, “kredi kartının kötüye kullanılması” suçundan 3 yıl olmak üzere toplam 7 yıl hapisle cezalandırılmıştı.

    Emine Ustael, Hava, İsa, Ayşe Palu, “kasten öldürmeye yardım etme” suçundan 12 yıl altışar ay hapse mahkum edilmişti.

    Fatih Palu’ya suçun işlendiği tarihte yaşı küçük olduğu için 8 yıl 4 ay hapis cezası verilmiş, tahliye edilmişti.

    Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını sanıkların aynı avukat tarafından savunuldukları için yargılamada usul hatası yapıldığı gerekçesiyle bozmuş, sanıklar 24 Kasım’da Kocaeli 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tekrar hakim karşısına çıkmıştı.

  • Barış Atay’a saldıran üç sanık tahliye edildi

    Barış Atay’a saldıran üç sanık tahliye edildi

    İstanbul Kadıköy’de Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Barış Atay’a saldırdıkları gerekçesi ile tutuklu yargılanan 3 sanığın adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verildi.

    MAHKEME KARANTİNADA OLDUĞU İÇİN DOSYA BİLİRKİŞİYE GEÇ YOLLANDI

    İstanbul Anadolu 46. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar Ömür Canpolat, Çağlar Baş ve Çağrı Hasan Çalışkan , Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) sistemi ile katıldı. Barış Atay Mengüllüoğlu ve avukatları İsmail Demirci, Şerif Özgür Urfa ve Onur Güneş de duruşmada hazır bulundu. Duruşma tutanağına, “1 numaralı celse sonrası her ne kadar dosyanın bilirkişiye verilmesi kararı alınmış ise de; mahkememiz ve personelinin tamamının COVİD-19 sebebi ile izolasyona alınmış olması nedeni ile dosyanın bilirkişiye ancak 23 Kasım 2020 tarihinde verilebildiği ve henüz bilirkişiden dönmediği anlaşıldı” şeklinde yazıldı.

    “OLAY KESİNLİKLE YOL VERME KAVGASI DEĞİLDİR”

    Duruşmada söz verilen müşteki Barış Atay, olay gecesi Kadıköy’de bir kadın arkadaşı ile buluşup bir mekana gittiklerini ve gece 01.00 sıralarında mekandan çıktıktan sonra olayın meydana geldiğini söyledi. Atay, “Çıktıktan 30 metre kadar yürüdükten sonra arkamdan ayak sesleri duydum. Sonra bir şahıs arkadan boğazıma sarılıp sinkaflı sözlerle küfür ederek, ‘Vatan haini, ş……’ diyerek yumruk sallamaya başladı. Daha sonra bu kişinin Ömür Canpolat olduğunu öğrendim. Canpolat’ın sağında ve solunda oturan diğer sanıklar Çağrı Hasan Çalışkan ve Çağlar Baş’ın da bana vurmaları ile yere düştüm. Ben yerdeyken kapandım. Sanıklar o şekilde tekme ve yumruklarla beni darp etmeye devam ettiler. Çevreden bir şahıs, ‘Polisi aradım’ deyince sanıklar kaçmaya başladı. Arkadan gördüğüm kadarı ile 4 kişiydiler. Ancak ben dördüncü kişiyi teşhis edemedim. Olay kesinlikle yol verme kavgası değildir. Sokak geniş bir sokaktı” dedi. Sanıkları tanımadığını söyleyen Atay, “Sanıkların beni tanıyıp tanımadıklarını bilmiyorum. Ancak bana hakaret ederlerken ‘vatan haini’, ‘ş……’ gibi şeylerle ilişkilendirdikleri için politik kimliğimi bildiklerini düşünüyorum. Sanıklardan şikayetçiyim” dedi.

    TANIK DİNLENDİ

    Tanık olarak dinlenen Pınar G. ise olay gecesi Barış ile Kadıköy’de buluştuklarını, bir mekana gittiklerini, mekandan ayrıldıktan sonra herhangi tartışma olmadan Atay’ın saldırıya uğradığını söyledi. Pınar G., “SEGBİS sistemi ile duruşmaya katılan sanık Ömür Canpolat müştekiye ‘vatan haini’, ‘ş……’ şeklinde hakaret ediyordu. Yol verme kavgası değildi” dedi. Mahkeme, adli kontrol şartı ile üç sanığın da tahliyesine karar verdi. Sanıkların haftada bir gün karakola giderek imza vermesine kararlaştıran mahkeme, sanıkların yurt dışına çıkışlarını da yasaklayarak duruşmayı erteledi.

    İDDİANAMEDEN

    İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Barış Atay’ın 31 Ağustos 2020 gecesi Kadıköy’de saldırıya uğradığı belirtiliyor. Olay sonrası yapılan soruşturmada Atay’a, Ömür Canpolat, Çağlar Baş, Çağrı Hasan Çalışkan’ın saldırdığı belirtilen iddianamede, şüphelilerin bir dakika süreyle müştekiyi darp ettikleri kaydediliyor. Olaydan dolayı müşteki Atay’ın basit tıbbi müdahale ile giderilecek şekilde yaralandığı kaydedilen iddianamede, şüpheli Ömür Canpolat’ın, “Kamu görevlisini kasten yaralama” ve “Kamu görevlisine alenen hakaret etmek” suçlarından 1 yıl 8 aydan 3 yıl 10 aya, şüpheliler Çağlar Baş ve Çağrı Hasan Çalışkan’ın da, “Kamu görevlisini yaralama” suçundan 6 aydan 1,5 yıla kadar ayrı ayrı hapis cezası istemiyle cezalandırılmaları talep ediliyor.

    DÖRDÜNCÜ ŞÜPHELİ HAKKINDA EK İDDİANAME DÜZENLENDİ

    İddianamede bir şüphelinin de yakalanamadığı belirtilirken, iddianame hazırlandıktan sonra Osman Avşar’ın isimli bir kişi de gözaltına alınmış, hakkında da ek iddianame hazırlanarak aynı mahkemeye gönderildi. Mahkemenin 15 gün içinde Osman Avşar hakkında hazırlanan bu iddianamenin kabulü veya reddi yönünden karar vermesi bekleniyor.

  • “Askeri öğrenci olamaz” raporu veren FETÖ’cü tabiplere dava

    “Askeri öğrenci olamaz” raporu veren FETÖ’cü tabiplere dava

    Gerçeğe aykırı teşhis, tanı ve muayene bilgileri içerir sağlık kurulu raporu düzenleyerek Kuleli Askeri Lisesi öğrencilerinin harp okullarına geçişlerine engel oldukları iddia edilen FETÖ mensubu askeri tabiplere yönelik soruşturma tamamlanarak, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile 11 tutuklu askeri tabip hakkında dava açıldı.

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki (TSK) kadrolaşmasında subay yetiştirmek için fişleme yaptıkları, kendi yetiştirdikleri öğrencilerin harp okullarına kolayca geçişlerini sağladıkları bildirildi.

    Buna karşın örgüt mensuplarının, kendilerinden olmayan askeri öğrencileri haksız disiplin cezalarına maruz bıraktıkları ve öğrencinin kendi rızasıyla okuldan ayrılmasını sağladıkları, bu haksızlıklara direnen öğrencileri ise farklı metotlarla yıldırmaya çalıştıkları ifade edilen iddianamede, “Tüm bu sürece rağmen okul ile bağı koparılamayan 2008 girişli Kuleli Askeri Lisesi öğrencisi 33 öğrenci hakkında, mezuniyetlerine 1 ay kala sağlık kuruluna çıkarıldıkları anlaşılmıştır.” denildi.

    İddianamede, tabip albay olan, Amerika’ya giderek FETÖ elebaşıyla görüşen ve hakkında FETÖ yöneticisi olduğuna dair çok sayıda beyan bulunan itirafçının alınan ifadesinde, Yeşilyurt Hava Harp Okulu Polikliniği’nde öğrencilerin sağlık muayenesi için sevk edildikleri sağlık kurulu başkanı olarak görevlendirildiğini söylediği aktarıldı.

    Askeri öğrencilerinin muayenesinin bahse konu yerde gerçekleştiği, 2013 yılında, askeri tabiplerin örgüt mensupları arasında belirlendiği ve sağlık kurulunun bu şekilde oluşturulmasının sağlandığı aktarılan iddianamede, “Söz konusu öğrenciler 2008 yılında okula kayıt yaptırırken sağlık kontrollerinde herhangi bir sağlık problemi bulunmadığı tespit edilmişse de, 2013 yılında yapılan muayenelerde psikolojik uyum bozukluğu, kardiyal kalp yetmezliği, göz ve ortopedik skolyoz hastalıklarının bulunduğu gerekçesiyle tamamı FETÖ mensubu olan sağlık kurulu ve hastaya bakan hekimlerin tanzim ettikleri sahte sağlık kurulu raporlarıyla okulla ilişkileri kesilerek, eğitim ve öğrenim haklarının ellerinden alındığı tespit edilmiştir.” ifadeleri kullanıldı.

    İddianamede, 19 askeri tabip şüpheli hakkında örgütsel iletişim yöntemi olan sabit ankesörlü hattan, mahrem imamlarıyla irtibat kurdukları ve FETÖ mensubu olduklarının tespit edildiği belirtildi.

    Şüphelilerden 7’si hakkındaki dosyanın ayrıldığı kaydedilen iddianamede, FETÖ elebaşı ve 11’i tutuklu askeri tabip olmak üzere toplam 12 kişi şüpheli, 33 askeri öğrenci ise “müşteki” sıfatıyla yer alıyor.

    İddianamede, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in, “FETÖ Silahlı Terör Örgütü kurmak ve yönetmek”, “kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliğine azmettirme” ve 33 kişiye karşı “eğitim öğrenim hakkının engellenmesi” suçlarından 286 yıl 6 aydan 306 yıla kadar hapsi istendi.

    İddianamede, diğer 11 şüphelinin ise “FETÖ Silahlı Terör Örgütüne üye olmak”, “kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği” ve 33 kişiye karşı “eğitim öğrenim hakkının engellenmesi” suçlarından 279 yıldan 299 yıla kadar hapsi talep edildi.

    Başsavcılık tarafından onaylanan iddianame İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.

  • Demirtaş, ‘Yüksel Kocaman’ davası nedeniyle hakim karşısında

    Demirtaş, ‘Yüksel Kocaman’ davası nedeniyle hakim karşısında

    HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’a yönelik ‘tehdit’ ve ‘terörle mücadelede görev alan kamu görevlilerini hedef göstermek’ suçlarından hakkında açılan davada yargılanmasına başlandı.

    Selahattin Demirtaş hakkında, Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı dava kapsamında, 7 Ocak 2020’deki celsede yaptığı savunmada söylediği sözler nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’ı tehdit ettiği ve ‘terörle mücadelede görev alan kamu görevlilerini hedef göstermek’ suçunu işlediği gerekçesiyle, 8 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Ankara 25’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ilk duruşması görüldü. Demirtaş duruşmaya, başka bir suçtan tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlanırken, taraf avukatları salonda hazır bulundu.

    ‘SEGBİS’TE SAVUNMA YAPMAYACAĞIM’

    Kimlik tespitinin ardından savunması için söz verilen Selahattin Demirtaş, “Savunmamı bu koşullarda yapacak durumda değilim. Çünkü mart ayından beri pandemi tedbirleri kapsamında avukatlarımla görüşemiyorum. Şu anda yine karantina tedbirleri nedeniyle yanımda avukat yok. Bana hukuki açıdan yardım edecek avukatlarım yok. Bugün duruşmanın başlaması için SEGBİS odasına çıkıyorum. Hukuki haklarım yerine getirilene kadar esas hakkında savunma yapmayacağım” dedi. Demirtaş’ın avukatı da davaya konu konuşmanın savunma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, sözlerin de tehdit ve kamu görevlisini hedef göstereme suçunu içermediğini söyledi.

    Yüksel Kocaman’ın avukatı müvekkilinin memur olduğunu, görevini yaparken, tehdide maruz kaldığını belirterek, “Şikayetçiyiz ve davaya katılmak istiyoruz” dedi.

    ‘HUKUKİ AÇIDAN KIYAMETİ KOPARACAĞIM’

    Avukatların katılma talebi ile ilgili beyanlarının ardından tekrar söz isteyen Demirtaş, “Ben SEGBİS vasıtasıyla hiçbir davada esasa ilişkin savunma yapmadım. Mahkemeniz, şayet derhal beraat kararı vermezse, duruşmaya gelip savunma yapmaktan kaçmam. Ancak pandemi koşullarında kronik hipertansiyon hastası olmam da göz önüne alınarak, gerekli koşulların sağlanması durumunda gelip savunmamı yapacağım, hukuki açıdan kıyameti koparacağım. Nelerin yapıldığını, 3 yargıcın gözlerine bakarak anlatacağım. Ben kimseden korkmuyorum. Adalete ve yargıya saygım var. Yüksel Kocaman’dan daha iyi hukukçuyum. 12 yılım yasama meclisinde geçti. Söylediğim her kelimenin hukuki sonuçlarını bilirim” dedi.

    DURUMAYA GELME TALEBİNE RET

    Beyanların ardından ara kararını veren mahkeme, Yüksel Kocaman’ın katılma talebini kabul etti. Demirtaş’ın savunmasını yapmamış olması nedeniyle avukatının beraat talebini reddeden mahkeme, pandemi koşulları nedeniyle de Demirtaş’ın bizzat duruşmaya gelme talebini kabul etmedi. Sonraki celse Demirtaş’ın SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılmasına karar veren mahkeme duruşmayı erteledi.

  • Mehmet Baransu’nun “devletin gizli belgelerini ifşa etme” davası karar için ertelendi

    Mehmet Baransu’nun “devletin gizli belgelerini ifşa etme” davası karar için ertelendi

    Kapatılan Taraf gazetesinin yazarı Mehmet Baransu ile eski sorumlu yazı işleri müdürü Murat Şevki Çoban’ın, “Gülen’i bitirme kararı 2004’te MGK’da alındı” başlıklı haber nedeniyle “devletin gizli belgelerini ifşa ettikleri” iddiasıyla 30 yıl ikişer aydan 50 yıl altışar aya kadar hapis cezası talebiyle yargılandıkları dava, karar için ertelendi.

    Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya sanık Murat Şevki Çoban katılmazken, başka suçtan tutuklu sanık Mehmet Baransu Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı.

    Mehmet Baransu’nun avukatının mazeret sunarak katılmadığı duruşmada, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ve Milli İstihbarat Teşkilatını (MİT) temsilen Hazine avukatı da hazır bulundu.

    Duruşmada, Cumhuriyet Savcısı Erol Ahraz, 17 Temmuz’da verdiği mütalaasında ceza isteminde bulunulan bir maddenin sehven yanlış yazıldığını belirterek, yeniden mütalaasını sundu.

    Mütalaada, bu kapsamda sanıklar Mehmet Baransu ve Murat Şevki Çoban’ın TCK’nın 327/1. maddesindeki “Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme” ve 329/1. maddesindeki “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama” ile 2937 sayılı Kanun’un 27. maddesindeki “MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin belge ve bilgileri basın yoluyla ifşa etme” suçundan onüçer yıldan 40 yıl altışar aya kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti.

    Mütalaaya karşı diyecekleri sorulan sanık Mehmet Baransu, kovuşturmanın genişletilmesi talebi olduğunu belirterek, “Avukatım mazeretli olduğu için gelememiştir. Gelecek celse avukatımın huzurunda savunmamı yapacağım.” dedi.

    Müşteki kurumlar adına söz verilen Hazine avukatı da, sanıkların cezalandırılmasını talep etti.

    Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanık Mehmet Baransu’nun avukatı Yahya Engin’in mesleki mazeretinin son kez kabulüne karar vererek, bir dahaki celsede karar verileceğinden sanık avukatının yeniden mazeret sunması halinde dosyanın sürüncemede kalmaması açısından mazeretinin reddedileceği uyarısında bulundu.

    UYAP sisteminden yapılan sorgulamada sanık avukatı Engin’in duruşmasının olmadığı görülerek yeni celse tarihi verildiğini belirten heyet, sanık avukatının bir dahaki duruşmaya katılmaması halinde ise başka bir avukata yetki belgesi verileceği hususunda ihtarda bulunulmasına hükmetti.

    Mahkeme heyeti, sanık Mehmet Baransu’nun kovuşturmanın genişletilmesi talebini de dosyaya yararı bulunmayacağı gerekçesiyle reddederek, duruşmayı 23 Kasım’a erteledi.

    İddianameden

    Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken, 25 Ağustos 2004 tarihli MGK toplantısı kararının, Taraf gazetesinin 28 Kasım 2013 tarihli nüshasında Baransu’ya ait “Gülen’i bitirme kararı 2004’te MGK’da alındı” başlıklı haberle manşetten yayımlandığı belirtiliyor.

    İddianamede, gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü Çoban ve Baransu’nun, MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin belge ile bilgileri istihsal ve ifşa ettikleri belirtilerek, sanıkların “devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge veya vesikaları temin etme”, “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri basın ve yayın yoluyla ifşa etme” ve “MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin belge ve bilgileri basın yoluyla ifşa etme” suçlarından 30 yıl ikişer aydan 50 yıl altışar aya kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.

  • Halil Sezai davasında karar! Tahliye edildi

    Halil Sezai davasında karar! Tahliye edildi

    Tuzla’da 67 yaşındaki komşusunu darp ettiği iddiasıyla 5 ayrı suçtan 13 yıl 10 aya kadar hapis cezası istemiyle yargılanan Halil Sezai davasında karar çıktı.

    Sezai 1 yıl 11 ay 17 gün hapis cezasına çarptırıldı. Halil Sezai’nın kararla birlikte tahliyesine hükmedildi.

     

  • MİT TIR’ları davasında 27 sanığın cezası belli oldu

    MİT TIR’ları davasında 27 sanığın cezası belli oldu

    Adana ve Hatay’da MİT tırlarının durdurulmasını organize ettikleri gerekçesiyle FETÖ/PDY’nin 11 “sivil imamı” ile eski bir tuğgeneralin de aralarında bulunduğu 50 sanıktan 27’si 1 yıl 10 ay 15 gün ile ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldı.

    Adana 13. Ağır Ceza Mahkemesince sanık sayısının fazla olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuklu 12 sanık cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Salonda taraf avukatları da hazır bulundu.

    Duruşmada değerlendirmesi sorulan cumhuriyet savcısı, esas hakkındaki mütalaasını yineleyerek, 27 sanığın cezalandırılmasını, MİT tırlarını durduranlardan eski Adana Jandarma Bölge Komutanı Hamza Celepoğlu’nun da arasında bulunduğu 13 sanık hakkındaki davanın Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesince yargılamalarının yapıldığı gerekçesiyle reddedilmesini, 10 firari sanığın da dosyalarının ayrılmasını istedi.

    Son savunmaları alınan sanıklar, tahliye ve beraatlerini talep etti.

    Mahkeme başkanı, tutuklu sanıklardan Ömer Arık’ı “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapse, Süleyman Gürbüz ve Mehmet Cevher Koyuncu’yu “silahlı terör örgütü kurma ve yönetme, devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri temin etme ve açıklama” suçundan 34’er yıl hapis cezasına çarptırdı.

    Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde 1 Ocak 2014’te MİT tırlarının durdurulması olayında jandarmaya ihbarda bulunduğu belirlenen ve saklandığı hücre evinde yakalanan FETÖ sanığı Mustafa İlhan’a da “silahlı terör örgütü kurma ve yönetme, devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri temin etme ve açıklama, resmi belgede sahtecilik” suçlarından 30 yıl 5 ay hapis cezası verildi.

    Sanıklardan Hasan Bektaş ise “silahlı terör örgütü kurma ve yönetme, devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri temin etme ve açıklama” suçundan 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı.

    “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri temin etme ve açıklama” suçlamasıyla yargılanan sanık Özgür Yalçın da 10 yıl hapse mahkum edildi.

    Heyet, 21 sanığa da “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan 1 yıl 10 ay 15 gün ile 8 yıl 9 ay arasında değişen hapis cezaları verdi.

    Sanıklardan 13’ü hakkındaki dava reddedildi

    MİT tırlarını durduranlar arasında yer alan, eski Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Hamza Celepoğlu’nun da bulunduğu 13 sanık hakkındaki dava, Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesince yargılamalarının yapıldığı gerekçesiyle reddedildi.

    Mahkeme heyeti, firari 10 sanığın dosyalarının ayrılmasına karar verdi.

    Heyet, tutuklu sanıkların mevcut hallerinin devamına, tutuksuz yargılanan 9 sanığın ise tutuklanmak üzere yakalanmasına hükmetti.

    Adana ve Hatay’da MİT tırlarının durdurulması

    MİT tırları, 1 Ocak 2014’te Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde, 19 Ocak 2014’te ise Adana’nın Ceyhan ilçesinde durdurulmuştu.

    Tırların durdurulması ve arama işlemlerini organize ettikleri gerekçesiyle FETÖ/PDY’nin 11 “sivil imamı” ile eski bir tuğgeneralin de aralarında bulunduğu 55 sanık hakkında açılan ve duruşmaları kapalı görülen davayla ilgili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince yetkisizlik kararı verilerek dosya, Adana’ya gönderilmişti.

    Adana 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ara kararıyla bazı sanıkların tahliyesine, bazı sanıkların da dosyasının ayrılmasına hükmetmişti.

  • Kılıçdaroğlu AİHM davasını kazandı

    Kılıçdaroğlu AİHM davasını kazandı

    CHP lideri Kılıçdaroğlu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) açtığı ”ifade özgürlüğü” davasını kazandı.

    Partisinin TBMM grup toplantılarında yaptığı konuşmalarda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle yargılanıp tazminata mahkum edilen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu mahkumiyet kararlarına itiraz amacıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) dava açmıştı.

    Kılıçdaroğlu, “ifade özgürlüğü” davasını kazandı.

    1’E KARŞI 6 OY

    Karar 1’e karşı 6 oyla alındı. Tek muhalif oy Türk yargıç Saadet Yüksel’den geldi.

    AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğünü güvence altına alan maddesinin ihlal edildiği sonucuna vardı.

    6 BİN 385 EURO MADDİ, 5 BİN EURO MANEVİ TAZMİNAT KARARI

    Mahkeme, Ankara’nın Kılıçdaroğlu’na 6 bin 385 euro maddi, 5 bin euro da manevi tazminat ödemesini kararlaştırdı.

  • Düğünde patlayan havai fişek kabusu oldu

    Düğünde patlayan havai fişek kabusu oldu

    İstanbul’da arkadaşının düğününe giden Selime Kılıç, havai fişeğin dizine saplanması sonucu sakat kaldı. Düğünde yaşanan korku dolu anlar cep telefonu kamerasına yansırken Kılıç’ın avukatı Selim Babaoğlu, 350 bin liralık tazminat davası açtıklarını belirtti.

    Olay 7 Temmuz 2019 tarihinde Sarıyer’deki bir düğün ve eğlence mekanında gerçekleşti. Arkadaşının düğününe davetli olarak katılan 30 yaşındaki Selime Kılıç’ın dizine gelin ve damat yolundaki patlatılan havai fişek saplandı. Hastaneye kaldırılan genç kadın ameliyatlar olmasına rağmen sakat kaldı. Selime Kılıç, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Kılıç’ın avukatı Selim Babaoğlu, müvekkilinin hayatındaki değişiklikleri ve hukuki süreci anlattı.

    OLAY ANI KAMERAYA YANSIDI

    Selime Kılıç’ın geçen yaz düğün törenine davetli olarak katıldığını belirten Avukat Selim Babaoğlu, “Gelin ve damadın yürüme yolunda sağlı sollu volkan denilen havai fişekler bulunuyor fakat müvekkilimin bunlardan haberi yok. Diğer davetlilerin de muhtemelen çocuğunun bundan haberi yok. Havai fişekler patladığında içindeki metal tablalardan bir tanesi müvekkilimin diz kapağına saplanıyor ve müvekkilim yere düşüyor” dedi.

    https://www.dailymotion.com/video/x7x33j3

    Olay anına ilişkin görüntülerin de mevcut olduğunu kaydeden Avukat Babaoğlu, “Mekan sahibinin gerek patlamadan önce gerek patlamadan sonra herhangi bir tedbir almadığı görülüyor. Zira ilk müdahale araçtan aldıkları ilk yardım ekipmanlarıyla yapılıyor. Mekan sahiplerinin ve ateşli gösteriyi yapan kişilerin herhangi bir ekipmanı da bulunmuyor. Savcılık dosyasında da bu mevcut. Müvekkilimiz o gün apar topar hastaneye kaldırılıyor, ardından bir dizi ameliyat geçiriliyor. Tabiri caizse protez diz, yeniden yapılıyor” dedi.

    DOKTOR RAPORUNA GÖRE ARTIK HİÇ KOŞAMAYACAK

    Selime Kılıç’ın şu an için merdiven çıkmadığına da değinen Babaoğlu “Doktorların raporuna göre bundan sonraki hayatında hiç koşamayacak. Bu kazadan ötürü daha önce kira vermeden annesine ait bir evde otururken merdiven inip çıkamadığı için tedavi sürecinde kiraya çıkmak zorunda kalıyor. Kira bakımından da bir yük yükleniyor, keza kazadan önce sahada çalışırken müvekkilim kazadan sonra oturarak çalışacağı bir işe geçmek zorunda kalıyor. İşini de değiştirmek zorunda kalıyor. Bundan sonra o iş yerinden çıktığı takdirde girebileceği işler de sınırlı hale geliyor. Yani ekonomik geleceği de tamamen etkilenmiş oluyor müvekkilimin” diye konuştu.

    350 BİN DEĞERİNDE TAZMİNAT DAVASI AÇTIK

    Müvekkilinin henüz 30 yaşında olduğunu dile getiren Babaoğlu “Müvekkilimin eş bulma ihtimali de kazadan ötürü düşüyor. Birincisi bacağında sabit bir iz var, koşma imkanı yok. Bacağını bükemiyor ve tamamen açamıyor. Bundan sonraki hayatının hiçbir döneminde bunları yapamayacak. Biz İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduk. Burada sorumlu olarak organizasyonu denetlemekle yükümlü olan mekan sahibinin, organizasyonu hazırlayan firmanın ve ‘Volkan’ denilen havai fişekleri üreten firmanın ayrı ayrı sorumluluğu var. Biz hem ceza davası açtık hem de şimdilik 350 bin liralık maddi ve manevi tazminat davası açtık. Müvekkilimizin de bir an önce mağduriyetinin giderilmesini talep ediyoruz. Zira hiç yaşamaması gereken bir olay hem de güzel bir günde yaşanmış ve hayatı sonsuza kadar değişmiş” ifadelerini kullandı.

  • Tahir Elçi’nin öldürülmesi davasında ilk duruşma başladı

    Tahir Elçi’nin öldürülmesi davasında ilk duruşma başladı

    Diyarbakır Baro Başkanı’yken 2015 yılında tarihi Dört Ayaklı Minare önünde basın açıklaması yaptığı sırada çıkan çatışmada Tahir Elçi’nin vurularak öldürülmesine ilişkin 3 polis memuru ve firari 1 PKK’lı teröristin yargılandığı davanın ilk duruşması, Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.

    Eski Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, Sur ilçesindeki tarihi Dört Ayaklı Minare’nin çatışmalarda tahrip olmasına tepki amacıyla, 28 Kasım 2015’te basın açıklaması yaptı. Bu sırada PKK’lı teröristler ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada başına isabet eden kurşunla yaşamını yitiren Tahir Elçi’nin ölümüne ilişkin firari PKK’lı terörist Uğur Yakışır ile tutuksuz sanık polisler S.T., F.T. ve M.S.’nin yargılanmasına Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı.

    HDP’li milletvekilleri, çok sayıda baro başkanı, avukatlar, çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcisi ile Tahir Elçi’nin eşi stajyer avukat Türkan Elçi duruşma salonunda hazır bulundu. Sanık polisler ise bulundukları illerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) savunma yapacak.

    Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede sanık polisler M.S., F.T. ile S.T.’nin bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermekten 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi, terörist Yakışır’ın ise 2 polisi şehit etmek, ülke birliğini ve bütünlüğünü bozmaktan 3 kez ağırlaştırılmış müebbet, Elçi’yi olası kastla öldürmekten 20 yıl, polis memuru S.T.’yi öldürmeye teşebbüsten 20 yıl, izinsiz silah bulundurmaktan 5 yıl olmak üzere toplam 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 45 yıl hapsi isteniyor.