Etiket: dava

  • Fatih Portakal hakim karşısında

    Fatih Portakal hakim karşısında

    Sosyal medyada bankacılık sektörüne olan güveni sarsabilecek mahiyette paylaşımda bulunduğu gerekçesiyle 1 yıldan 3 yıla kadar hapsi istenen Fatih Portakal hakkında açılan davanın görülmesine başlandı

    Gazeteci Fatih Portakal, sosyal medyada bankacılık sektörüne olan güveni sarsabilecek paylaşımda bulunduğu gerekçesiyle hakkında 3 yıla kadar hapis istemiyle açılan dava kapsamında hakim karşısına çıktı.

    İstanbul 46. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen ilk duruşmaya tutuksuz sanık Fatih Portakal katıldı. Duruşmada, müşteki Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) avukatları ve sanık avukatları da hazır bulundu.

    Duruşmada savunması alınan sanık Portakal, burada niçin bulunduğunu anlamadığını ve sosyal medya paylaşımını Cumhurbaşkanı’nın sözü üzerine söylediğini ifade ederek, “Gazeteci olmasına gerek yok. Bir insanın sorgulaması gereken bir soru. Mustafa Kemal Atatürk 1921’li yıllarda Tekalif-i Milliye kararlarını hayatımıza geçirmişken, milli yükümlülükleri sonradan ödenmek kaydıyla insanlardan istemişken, Sayın Cumhurbaşkanı’nın 2020 yılında söylemesi şu soruyu getirdi: ‘Acaba bir şeyler mi istenecek’. Bu, bir gazeteci değil sadece dışarıdan bir insanın soracağı basit bir soru. Cumhurbaşkanını karşımda görsem ‘böyle böyle dediniz, böyle bir uygulama mı olacak?’ diye gazeteci kimliğimle sorarım, sadece yurttaş kimliğimle değil.” ifadesini kullandı.

    Kurduğu cümlenin her sözcüğünü seçerek kullandığını dile getiren Portakal, “Yaptığım işten dolayı o iletiyi yazarken her sözcüğünü düşündüm. El koyma kelimesini özellikle kullanmadım. ‘İster mi?’ diye soruyorum. Mustafa Kemal Atatürk 1921’de o zaman bir kısım vatandaşların mallarına geri iade edilmek kaydıyla el koyulacağını söylemiş ama benim aklıma bu gelmedi. ‘Tekalif-i Milliye’ye atıf varsa da el konulacağına dair bir söylem yoktur. 2020’de bu mümkün değil. Serbest piyasa ekonomisi ortada. Acaba şu olabilir mi ‘Fatih ne kadar mevduatın var istersen ver sonra karşılığını ödeyeyim’ sadece soru soruyorum. Bu durum tespiti. Bankayla husumetim olamaz. Hakaretim olamaz.” dedi.

    Durum tespiti yaptığını söyleyen tutuksuz sanık Portakal, hakkındaki suçlamayı kabul etmeyerek beraatini talep etti.

    Fatih Portakal’ın savunmasının ardından söz alan sanık avukatı Ece Günay, suçun maddi ve manevi unsurunun oluşmadığını söyleyerek müvekkilinin beraatini istedi.

    Müşteki Bankacılık ve Denetleme Kurulu (BDDK) avukatları da söz alarak, şikayetlerinin sürdüğünü dile getirdi.

    İKİNCİ İDDİANAME

    Mahkeme hakimi, aynı paylaşım nedeniyle Fatih Portakal hakkında “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan iddianame düzenlendiğini, iddianamenin birleştirilme talebi ile yargılaması yapılan dava dosyasına gönderildiğini, ancak iddianamenin kabul ya da reddine ilişkin değerlendirmenin ise henüz yapılmadığını söyledi.

    Beyanların ardından görüşü sorulan cumhuriyet savcısı, müşteki kurum (BDDK) vekillerinin suçtan zarar görme bakımından katılma taleplerinin kabul edilmesini ve Cumhurbaşkanına hakaret suçundan bir dosya olduğunu görülen dava ile arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğunu belirterek dosyaların birleştirilmesini talep etti.

    Ara kararını açıklayan mahkeme, BDDK’nın davaya katılma talebini kabul etti.

    Mahkeme, sanık hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca birleştirme talebi ile gönderilen iddianamenin incelenmek üzere dosya arasına alınmasına, dosyaların birleştirilmesi durumunda taraflara tebliğine karar vererek, duruşmayı erteledi.

    İDDİANAMEDEN

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, şüpheli Fatih Portakal’ın 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “itibarın zedelenmesi” hükmünü içeren 158. maddesi uyarınca 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.

    İddianamede, BDDK’nın dilekçesinde, Portakal’ın 6 Nisan’da sosyal medya hesabından paylaştığı ve şikayete konu mesajında Tekalif-i Milliye’yi hatırlatılıp, “Zor günlerden geçiyoruz. Mevduat veya tasarrufu olanlardan para istenmesin bir de! Olmaz olmaz diyemiyorum maalesef…” ifadelerini kullanarak 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “itibarı korunması” başlıklı 74. maddesini ihlal ettiği belirtildi.

    İddianamede, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “itibarın korunması” başlıklı 74. maddesinin “Basın Kanunu’nda belirtilen araçlarla ya da radyo, televizyon, video, internet kablolu yayın veya elektronik bilgi iletişim araçları ve benzeri yayın araçlarından biri aracılığıyla bir bankanın itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine zarar verebilecek bir hususa kasten sebep olunamaz ya da bu yolla asılsız haber yayılamaz.” şeklinde olduğu hatırlatılarak, bu hükmün ihlalinin ise aynı kanunun 158. maddesinde, “Bu kanunun 74. maddesine aykırı davrananlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve 2 bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Fiil sonucu özel veya kamusal bir zarar doğarsa verilebilecek ceza altıda bir oranında artırılarak hükmolunur.” şeklinde düzenlendiği kaydedildi.

    Bankacılık Kanunu’nun 74. maddesiyle kanun koyucunun, bankacılık sektörünün itibarını ve güvenilirliğini korumayı ve müşteki BDDK’nin itibarını sarsacak şekilde haber yapılmasını engellemeyi amaçladığı vurgulanan iddianamede, Fatih Portakal’ın söz konusu paylaşımını, Türkiye’nin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadele ortamı içerisinde yaptığı aktarıldı.

    İddianamede, “Bankacılık Kanunu’nun 74. madde gerekçesi ve ülkemizin Kovid-19 ile yaptığı mücadele ortamı dikkate alındığında, şüphelinin yaptığı paylaşımın, bankalarda mevduatı ve tasarrufu bulunan mudilerin paralarını devlet tarafından koronavirüs salgını bahane edilerek istenebileceğine, salgın sonrası ise geri ödenebileceğine yönelik algı ve kanaat oluşturmaya yönelik olduğu, bu durumun bankacılık sektörüne olan güveni sarsabilecek mahiyette bulunduğu kanaatine varılmıştır.” değerlendirmesinde bulunuldu.

  • Bursa’da karantinayı ihlal eden 4 kişiye dava açıldı

    Bursa’da karantinayı ihlal eden 4 kişiye dava açıldı

    Bursa İnegöl Başsavcılığı, karantina kurallarına uymayarak, halk sağlığını tehlikeye atan 4 kişi hakkında 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldığını duyurdu.

    İnegöl ilçesinde koronavirüs testi pozitif çıkan ya da temaslı olduğu tespit edilerek, karantina uygulananlar, polis ve jandarma ekipleri tarafından kontrol ediliyor. Bu kontroller sırasında evlerinde bulunmayanlara para cezası kesilip, adli mercilere bilgi veriliyor. Savcılık da soruşturma başlatıyor . Bu kapsamda İnegöl Başsavcılığı bugün yazılı bir açıklama yaparak karantina kurallarını ihlal eden 4 kişi hakkında ceza davası açıldığını duyurdu.

    Açıklamada, “Covid-19 hastası ya da temaslısı olarak teşhis konulan ve evde izleme altına alınan şahısların kontrolleri, emniyet ve jandarma personeli tarafından yapılmaktadır. Son dönemde evde yapılan kontrollerde ilgililerin karantina tedbirine uymayarak evde bulunmadıklarının tespit edilmeye başlandığı, bu durumun kişinin hem kendi sağlığını hem de halk sağlığını ciddi manada tehlikeye attığı, virüsün bulaşıcılık hızını artırdığı tespit edilmiştir” denildi.

    Açıklamada ayrıca, karantina kuralını ihlal eden 4 kişi hakkında Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddesince 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldığı bildirildi.

  • Mustafa Sandal’a hakaret suçundan 2 yıl hapis istemi

    Mustafa Sandal’a hakaret suçundan 2 yıl hapis istemi

    “BENİ Ağlatma” isimli kitabında ilişki yaşadığını iddia ettiği Defne Samyeli tarafından savcılığa şikâyet edilen şarkıcı Mustafa Sandal hakkındaki soruşturma tamamlandı. Savcılık, iki ünlü arasında uzlaşma sağlanamaması üzerine Mustafa Sandal hakkında “Hakaret” suçundan 2 yıla kadar hapis istemiyle iddianame düzenledi.

    Defne Samyeli, “Beni Ağlatma” adlı kitabında kendisiyle ilişki yaşadığını iddia eden şarkıcı Mustafa Sandal hakkında savcılığa şikâyette bulunmuştu. Kitapta hayal ürünü ifadeler kullanıldığını belirten Samyeli, onur, şeref ve saygınlığının zedelendiği gerekçesiyle Mustafa Sandal’ın cezalandırılmasını talep etmişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturmada, Mustafa Sandal’ın “şüpheli” sıfatıyla ifadesi alınmıştı. Savcılık, Sandal’ın ifadesinin ardından dosyayı Uzlaştırma Bürosu’na göndermişti. Ancak taraflar arasında uzlaşma sağlanamadı. Bunun üzerine savcılık, Mustafa Sandal hakkında “Hakaret” suçundan 3 aydan 2 yıla kadar hapis istemiyle iddianame düzenledi. İddianame kabul edilirse, Mustafa Sandal asliye ceza mahkemesinde hâkim karşısına çıkacak.

  • Kızı PKK tarafından kaçırılan anne Almanya’ya dava açıyor

    Kızı PKK tarafından kaçırılan anne Almanya’ya dava açıyor

    Almanya’da terör örgütü PKK tarafından kaçırılan Nilüfer T’nin annesi Maide T, kızının kaçırılmasında Alman devletinin de sorumluluğu olduğunu savunarak Alman devletine karşı dava açacaklarını söyledi.

    Maide T, üzerinde kızı Nilüfer’in fotoğrafı bulunan tişört ve elinde “PKK bir virüstür” yazılı pankartla başkent Berlin’in merkezindeki tarihi Brandenburg Kapısı’nın (Brandenburger Tor) önünde eylem yaptı.

    Maide T, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, “Evlatlarımızın geri getirilmesi için bir şey yapmayan Alman devletine karşı dava açacağız. Davayı durumu benim gibi olan diğer ailelerle beraber topluca açacağız. Dava açmadan önce durumu bizim gibi olan aileleri de mücadelemize çağırıyoruz” diye konuştu.

    Terör örgütü PKK’ya karşı mücadelede Avrupa’daki simge isim haline gelen Maide T, Alman devletine karşı açılacak toplu davada kendisiyle birlikte 6 ailenin daha müdahil olacağını ifade etti.

    12 Kasım 2019’da “Okula gidiyorum” diyerek evden ayrılan kızından o günden beri haber alamayan acılı anne, daha önce bölücü terör örgütü PKK’ya yakınlığıyla bilinen “Navende Kurdistaniyen li Berlin” adlı derneğin önünde, Federal Meclis önünde ve Başbakanlığın önünde gösteri yaparak kızının terör örgütünden kurtarılmasını istemişti.

  • Yeşim Salkım’dan Murat Övüç hakkında suç duyurusu!

    Yeşim Salkım’dan Murat Övüç hakkında suç duyurusu!

    Sanatçı Yeşim Salkım, Murat Övüç ve sisi lakaplı Seyhan Soylu hakkında 2 ay süre ile tedbir kararı aldırdı. Salkım kendisine hakaret ettiğini iddia ettiği Övüç hakkında ayrıca suç duyurusunda da bulundu.

    Sanatçı Yeşim Salkım, sosyal medya fenomeni Murat Övüç ve sisi lakaplı Seyhan Soylu’ya ilişkin İstanbul 1. Aile Mahkemesi’ne başvurarak tedbir talebinde bulundu.

    Talebi değerlendiren mahkeme, Övüç ile Soylu’nun 2 ay boyunca Salkım’a yönelik hakaret ve şiddet içeren sözlerde bulunmamasına karar verdi.

    Öte yandan mahkeme Övüç ile Soylu’nun karara uymamaları halinde 3 günden 10 güne kadar zorlama hapsine tabii tutulacağını kararında açıkladı.

    ÖVÜÇ HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

    Salkım, bunun yanı sıra Murat Övüç hakkında ‘hakaret’ suçundan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

    Savcılığa sunulan suç duyurusu dilekçesinde, “Kurban Bayramı tatili dolayısıyla sahne alan ve daha önce kadınlar hakkındaki açıklamaları dolayısıyla kamuoyunda büyük eleştiri alan şüpheli, bu hususta Yeşim Salkım’ın da kendisini son derece normal ve hukuki sınırlar içerisinde kalacak şekilde eleştirmiş olması dolayısıyla hakkında şu ifadeleri kullanmıştır; ‘Bir tane şarkıcı var Yeşim Salkım. Beni kadın düşmanı ilan etmiş. Ulan bütün kadınların yanında ben varım. Nerede mağdur kadın var yanındayım. Seni iyidir, çok severim kendisini’” denildi.

    “HAKLI MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ”

    Konuya ilişkin yazılı açıklama yapan Salkım’ın avukatı Merve Uçanok şu ifadeleri kullandı:

    Müvekkilemiz Yeşim Salkım’a yönelik Murat Övüç isimli şahsın yapmış olduğu alenen hakaretle ilgili gerekli hukuki süreci başlattık.

    Hem suç duyurusunda bulunduk hem de ilgili şahıs hakkında ve bu konuyla gündem oluşturmaya çalışan Seyhan Soylu isimli şahıs hakkında tedbir kararı çıkarttık.

    Bundan sonraki süreçte takdir mahkemenin olup tüm kadınlar adına bu haklı mücadelemizi sürdüreceğiz. Kadını yeren, küçük düşüren yani toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yol açan her eylemin karşısındayız.

    Bu nedenle bu dosyanın emsal teşkil etmesini ve artık kadın üzerinden mizah, şov yapılmamasını temenni ediyoruz.

  • Bakanlık Pınar Gültekin davasına müdahil oldu

    Bakanlık Pınar Gültekin davasına müdahil oldu

    Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Muğla’da öldürülen üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’in (27) davasına müdahil olacaklarını duyurdu.

    Bakan Selçuk, sosyal paylaşım sitesi Twitter’daki hesabından yaptığı açıklamada, “Muğla’da katledilen Pınar Gültekin kızımızın acısı yüreğimizi yaktı; bir canımıza daha kıyıldı. Davaya müdahil olarak katilin en ağır cezayı alması için hukuki sürecin yakın takipçisi olacağız” dedi.

  • Trump’ın yabancı öğrenci kararı davalık oldu

    Trump’ın yabancı öğrenci kararı davalık oldu

    ABD’de 17 eyalet ve başkent Washington DC, Donald Trump yönetiminin, sonbaharda on-line eğitim yapacak üniversitelerin yabancı öğrencilere yönelik kararının iptali için dava açtı.

    Trump yönetiminin, sonbahar döneminde tamamen on-line eğitime geçecek üniversitelerde okuyan yabancı uyruklu öğrencilere yönelik ya yüz yüze eğitim veren başka bir üniversiteye geçme ya da ülkeyi terk etme şartını getiren kararının yankıları sürüyor.

    Aralarında California ve Massachusetts’in de bulunduğu 17 eyaletin yanı sıra başkent Washington DC’nin de başsavcıları, birçok yabancı öğrencinin zor durumda kalacağını belirterek söz konusu kararın iptali istemiyle dava açtı.

    Dava dosyasında, 17 eyaleti ve Washington DC’yi içine alan bölgede 373 bin uluslararası öğrenci olduğu ve bu öğrencilerin ülke ekonomisine 14 milyar dolar katkı sağladığı vurgulandı.

    Öte yandan aralarında Harvard, MIT, Yale, DePaul, Rutgers gibi köklü üniversitelerin bulunduğu 40 yüksek öğrenim kurumu da Trump yönetiminin kararına karşı dava açtı.

    Trump yönetiminin “yabancı öğrenci” kararı

    ABD Sınır ve Gümrük Muhafaza Birimi (ICE) 6 Temmuz’da yaptığı açıklamada, tamamen internet üzerinden eğitime geçen üniversitelerde okumaya hak kazanan öğrencilere yeni vize verilmeyeceğini belirtmiş, ABD’de bulunan öğrencilerin de ülkeyi terk etmeleri gerektiğini kaydetmişti.

    Açıklamada, öğrencilerin yasal statülerinin korunması için kısmen ya da tamamen yüz yüze eğitim veren diğer üniversitelere geçmeleri gerektiği ifade edilmişti.

    Ayrıca hem on-line hem de yüz yüze eğitim yapacak üniversitelerde okuyan yabancı öğrencilerin de yalnızca 1 ders ya da 3 kredi alma hakkı bulunacak.

  • Ayasofya davasını kazandı: İlk namaza gideceğim

    Ayasofya davasını kazandı: İlk namaza gideceğim

    Bursa’da, Ayasofya Müzesi’nin tekrar camiye dönüştürülmesi için 26 yıldır mücadele veren İsmail Kandemir (75), Danıştay’da açtığı davayı kazandı. Karara çok sevindiğini söyleyen Kandemir, “Cami olduğu zaman Ayasofya’daki ilk namaza gideceğim. Bundan sonraki davamız Yunanistan’daki Fatih Sultan Mehmet’in Vakfını cami olarak açmak” dedi.

    Bursa’da, emekli matematik öğretmeni İsmail Kandemir, İstanbul’daki Ayasofya’nın müzeden camiye dönüştürülmesi için 26 yıldır verdiği mücadeleyi kazandı. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı’ndan gerekli evrakı alıp, 15 yıl önce mahkemeye sunan Kandemir, Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği’ni kurarak, Ayasofya için ilk kez 2005’te Danıştay’da dava açtı. Kandemir, açtığı davada, Ayasofya’nın camiden müzeye çevrilmesine ilişkin 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptalini ve yürütmenin durdurulmasını istedi. Ancak o dönemde talep reddedildi. Kandemir, kurduğu resmi dernek çerçevesinde adli süreci sürdürdü.

    MÜZE KARARI İPTAL EDİLDİ

    Kandemir, Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği üzerinden, Ayasofya’nın camiden müzeye çevrilmesine ilişkin 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle 2016’da yeniden Danıştay’da dava açtı.

    Dernek, kararda bulunan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ait imzanın sahte olduğunu ileri sürdü. Danıştay 10’uncu Dairesi’nde, geçen hafta 2 Temmuz’da görülen duruşmada, kararın 15 gün içinde açıklanması kararlaştırıldı. Bugün kararını açıklayan Danıştay 10’uncu Dairesi, Ayasofya’yı müze yapan 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal ederek, ibadete açılması önündeki engeli kaldırdı.

    ‘ÇOK SEVİNÇLİYİM, İLK NAMAZA GİDECEĞİM’

    Danıştay’ın Ayasofya’yı müze yapan 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etmesinden dolayı çok mutlu olduğunu söyleyen Kandemir, “Bu vesileyle Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’ye, emeği geçen tüm yetkililere teşekkür ederim. İslam adına bu karara çok sevindim. Cami olduğu zaman Ayasofya’daki ilk namaza gideceğim. Umarım Danıştay kararından sonra süreç hızlı ilerler. Caminin faaliyete geçmesi için çalışacağız. Söyleyeceklerim bu kadar. Cumhurbaşkanımız ile beraber çalışacağız” dedi.

    ‘BUNDAN SONRAKİ DAVAMIZ FATİH SULTAN MEHMET VAKFINI CAMİ YAPMAK’

    İsmail Kandemir, bundan sonraki davasının Yunanistan’daki Fatih Sultan Mehmet Vakfı’nı cami olarak açmak olduğunu belirterek “Bundan sonraki davamız Yunanistan’daki Fatih Sultan Mehmet’in Vakfını cami olarak açarak, Atina’da cami statüsünün gelişmesini ve Müslümanların bundan faydalanmasını diliyorum” diye konuştu.

  • Johnny Depp ile Amber Heard’ün iftira davası başladı!

    Johnny Depp ile Amber Heard’ün iftira davası başladı!

    Hollywood’un en olaylı boşanmalarından biri olan Johnny Depp ile Amber Heard’ün iftira davası dün Londra’da başladı. Heard, gazetecilerin önünden kız kardeşi Whitney ile avukatı Jennifer Robinson’ın elini tutarak geçti.

    Bir zamanların ikonik çifti Johnny Depp ile Amber Heard arasındaki iftira davasının ilk duruşması dün Londra’daki Yüksek Mahkeme’de görülmeye başlandı. İkilinin avukatları ise Depp ile Heard’ün aynı anda mahkeme binasına ulaşmaması için gerekli önlemleri aldı. Mahkeme binasına ilk gelen Amber Heard oldu.

    Amber Heard, siyah bir elbise giyerken, corona virüsünden korunmak için maske yerine kırmızı bir bandana kullandı. Ünlü oyuncuya kız kardeşi Whitney ile avukatı Jennifer Robinson el ele eşlik etti.

    Eski eşi Heard’e şiddet uyguladığı iddia edilen Johnny Depp de daha sonra avukatıyla birlikte mahkeme binasına geldi. İki tarafın avukatları kendi alanlarında başarılı ve isim yapmış kişiler. Depp’in avukatı David Sherborne, aralarında Meghan Markle’ın da bulunduğu ünlülerden oluşan bir müvekkil geçmişine sahip.

    1.2 MİLYON DOLARA MAL OLDU

    Depp’in itibar meselesi olarak gördüğü dava şimdiden kendisine 1.2 milyon dolara mal oldu. Depp, dava boyunca mahkemeye sunduğu ses kayıtları ve görüntüler ile kendisinin şiddet gördüğünü ve çıkan haberler yüzünden bazı filmlerdeki rollerini kaybettiğini kanıtlamaya çalışacak.

    Ünlü aktörün avukatları, evlilikleri boyunca Heard’ün kendisini Elon Musk, James Frango ile kendi evlerinde aldattığını iddia eden belgeler sundu.

    Depp, ifadesinde zor bir ailede büyüdüğünü ve 14 yaşından beri uyuşturucu kullandığını açıkladı. Evliliğini kurtarmak için çabaladığını söyleyen Depp, “Heard yatağımıza ‘pisleyince’ boşanmaya karar verdim” dedi.

    2015 yılında özel jetinde Heard’ün şiddetinden kaçmak için kendisini tuvalete kitlediğini belirten Depp’e dava süresince eski sevgilileri Vanessa Paradis ve Winona Ryder’ın da uzlaşmacı biri olduğuna dair şahitlik edeceği öğrenildi.

    NE OLMUŞTU?

    Johnny Depp ile Amber Heard’ün 2015 yılında başlayan evlilikleri, iki yıl sonra aile içi şiddet haberlerinin ardından olaylı bir şekilde bitmişti. Heard, evlilikleri boyunca sürekli olarak şiddet gördüğü iddialarının ardından çift, 7 milyon dolar tazminat karşılığında anlaşmaya varmıştı. Ardından Depp, asıl şiddete uğrayan kişinin kendisi olduğunu söyleyerek Heard’e 50 milyon dolarlık tazminat talebiyle karalama davası açtı. (Sözcü)

  • Bunu yapan tazminatsız kovulur!

    Bunu yapan tazminatsız kovulur!

    Fabrika servisinde kavga çıkartan işçi tazminatsız şekilde kovuldu. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, emsal nitelikte bir karara imza atarak, servis aracında ilk kavgayı başlatan ve fiziksel saldırıyı gerçekleştiren işçinin kovulmasını yerinde buldu. Yüksek Mahkeme, kavgaya karışan sürücünün ise saldırıya maruz kaldığını ve kovulmamasının eşitsizlik ilkesine aykırı olmadığına hükmetti.

    13 yıldır makine teknikeri olarak çalıştığı fabrikanın personel servis aracında güzergah konusunda sürücüyle kavga eden işçi, direksiyon başındaki sürücüye yumruk attı. Araya giren diğer işçiler kavgayı ayırdı. Diğer işçilerin can güvenliğini de tehlikeye atan kavga işverene aktarılınca olanlar oldu. Patron, kavgayı ilk başlatan ve sürücüye yumruk atan işçiyi tazminat ödemeden işten çıkardı. Saldırıya maruz kalan sürücü ise işine devam etti. 1. İş Mahkemesi’nin yolunu tutan işçi, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini, ancak ihtarname gönderilmesine rağmen alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve fazla mesai alacaklarının davalıdan tahsilini talep etti.

    Mahkemede savunma yapan işveren ise personelin içinde bulunduğu servis hareket halindeyken çıkan tartışmada servis şoförünün sürücü koltuğunda davacının yumruklarına maruz kaldığını, başlatılan inceleme sonucunda iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunun 25/II-d bendi gereğince haklı olarak feshedildiğini beyanla davanın reddi gerektiğini dile getirdi. Mahkeme davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulüne, fazla mesai ücreti talebinin reddine karar verdi. Kararı, davalı temyiz etti.

    Emsal nitelikte bir karara imza atan Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, servis aracında ilk kavgayı başlatan ve fiziksel saldırıyı gerçekleştiren işçinin kovulmasını yerinde buldu. Yüksek Mahkeme, kavgaya karışan sürücünün ise saldırıya maruz kaldığını ve kovulmamasının eşitsizlik ilkesine aykırı olmadığına hükmetti.

    Kararda şöyle denildi: “Somut olayda, mahkemece yapılan değerlendirme ve varılan sonuç, dosya kapsamı ve tarafların iddia ve savunmaları ile örtüşmemektedir. Zira kavga olayının gerçekleştiği tarihte araçta bulunan personellerin dosya içerisinde yer alan yazılı anlatımlarında, tartışmanın davacı tarafından başlatıldığı, dava dışı diğer işçi-araç şoforünün davacıya işyeri yetkilileri ile görüşmesi gerektiği, kendisine verilen talimatın bu yönde olduğu konusunda açıklamalar yaptığı, ancak davacının tartışmayı devam ettirerek şoföre seyir halindeyken yumrukla vurduğu anlaşılmaktadır. Aracın bu nedenle kaza tehlikesi altında durdurulduğu, diğer personelin de bu sırada araç içerisinde olduğu belirtilmiştir. İşyeri kayıtlarına ve tanıkların işverene verdiği yazılı beyanlara itibar edilirse davalı işverenin yumruk atan işçiyi işten çıkarmayıp sadece davacıyı işten çıkarmasının eşit davranma borcunu ihlal ettiği söylenemeyecektir. Yapılacak yeni yargılamada davacı tarafından fiziksel saldırıda bulunulduğunun tanık beyanlarıyla doğrulanması halinde işverence yapılan feshin haklı olduğu sonucuna ulaşılacağından, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Hükmün bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”