Etiket: dava

  • Elazığ’da 3 kişinin öldüğü kavgaya ilişkin dava ertelendi

    Elazığ’da 3 kişinin öldüğü kavgaya ilişkin dava ertelendi

    4 Kasım 2022 tarihinde merkez Sürsürü Mahallesi İmamefendi Bulvarı’ndaki bir iş yerinde çıkan silahlı kavgada Mehmet K. ve Bülent B. olay yerinde, Mahmut D. ise kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti. Olayın şüphelileri tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Davanın devam eden duruşması Elazığ Adliyesi 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Mahkemeye sanıklar M.S.D. ve taraf avukatları katıldı.

    Olayda 3 kişiyi silahla öldürmekten yargılanan sanık M.S.D. savunmasında, “Mahkeme heyetine saygılarımı sunuyorum. Avukatımın mazeret sunduğunu öğrendim. Avukatım savunma yaptıktan sonra ben de savunmamı gerçekleştireceğim. Bölge İdare Mahkemesinin kararına diyeceğim yoktur. Mahkeme heyeti tarafından verilen tutukluluk halimin devamına da saygı duyuyorum. Başka da diyecek bir şeyim yoktur” dedi.

    Sanık ve taraf avukatlarının savunmalarının ardından mahkeme heyeti duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.

  • Bedriye Kılıç davasında sona doğru

    Bedriye Kılıç davasında sona doğru

    Olay, 6 Temmuz 2023 tarihinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, o zamanki süreçte bir TV programında kayıp olarak aranan 3 çocuk annesi 35 yaşındaki Bedriye Kılıç’ın ailesi ve yakınları, kadının yıllarca şiddet ve eziyet gördüğü eşi T.K. tarafından ortadan kaybedildiğini iddia etti. Eşinin kaybolmasıyla ilgili çelişkili açıklamalarıyla dikkat çeken T.K.’nin Bedriye Kılıç’ı bir televizyon kanalına röportaj verdi diye öldürdüğü öne sürüldü. Suçlamaların odağındaki koca T.K.’nin eşi kaybolduktan bir hafta sonra pavyona gittiği, mekanda çalışan kadınlarla birlikte alkol alıp eğlendiği ortaya çıktı. Bedriye Kılıç’ın kaybının 115. gününde ise kocası T.K.’den cinayet itirafı geldi ve T.K. 28 Ekim 2023 tarihinde tutuklanarak cezaevine gönderildi. T.K.’nın cesedi attığını iddia ettiği yer olan Cankurtaran Mahallesi Harlak Mevkii’nde yapılan aramalarda bir sonuca ulaşılamazken, ceset ya da parçaları bulunamadı.
    Akşehir Adliyesi Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya zanlı T.K. Samsun’daki cezaevinden SEGBİS sistemi ile görüntülü olarak katılırken, maktul Bedriye Kılıç’ın annesi Sona Er, babası Oktay Er, T.K.’nin davada tutuksuz olarak yargılanan annesi A.K. ile babası A.K. ile sanık avukatları ve maktulün ailesinin avukatları duruşma salonunda hazır bulundu. Duruşmada konuşan sanık T.K. cinayeti işlemediğini iddia ederek, suçlamaları kabul etmeyip Bedriye Kılıç’ın anne ve babasının kızlarını sakladıklarını belirtip, beraatını istedi. Hakimin ‘madem saklıyorlar, Bedriye Kılıç Konya’da sevgi evlerinde bulunan üç çocuğunun yanına neden gelip gitmiyor, onları görmüyor?’ sorusuna sanık T.K. cevap veremedi.
    Baba Oktay Er de mahkemede verdiği ifadede sanığın bu suçu tek başına işlemediğini, boğularak öldürülen bir cesedin o dönemde 40 dereceyi bulan sıcaklıkta şişeceğini ve ağırlaşacağını, bu cesedi üçüncü kattan bir kişinin indiremeyeceğini belirterek bu işte anne ve babasının ve başkalarının da yardımı bulunduğunu iddia ederek herkesin cezalandırılması istedi.
    Anne Sona Er de, T.K.’nin anne ve babasının kızlarını nereye gömdüklerini bildiğini iddia ederek, “Herkes cezasını çeksin. Adalet istiyorum. Benim kızımın nerede gömülü olduğunu biliyorlar. Gömdükleri yeri hepsi biliyor. Neredeyse söylesinler, ben çıkarayım oradan çocuğumu” diyerek sanıkların cezalandırılmasını istedi.
    Davada tutuksuz yargılanan T.K.’nin babası A.K. suçsuz olduğunu belirterek beraatını isterken, annesi A.K. de suçsuz olduğunu belirtip, Bedriye’yi kendi kızları gibi sevdiğini, olayla alakası olmadığını, cesedin gömülü olduğu yeri bilmediğini belirtip beraatını istedi.
    Sanık T.K. ise hakimin son savunmasını sorması üzerine suçlamaları kabul etmediğini belirterek, cinayeti işlemediğini, baskı ile suçu kabullendiğini iddia ederek, “Benim tek suçum, Bedriye’nin o gün üzerine kapıyı kapatıp içeriye almamam olmuştur. Ben ailesinden şüpheleniyorum. Bedriye’yi onlar saklıyor belki de” diye beraatını talep etti. Hakimin, “Madem saklıyorlar, Bedriye Kılıç Konya’da sevgi evlerinde bulunan üç çocuğunun yanına neden gelip gitmiyor, onları görmüyor?” sorusuna sanık T.K. cevap veremedi.
    Mahkeme Bedriye Kılıç’ın ailesinin avukatlarının ve sanık T.K. ile tutuksuz sanıklar anne A.K.ve baba A.K.’nin avukatlarının savcılık mütalaasına karşı yazılı beyan vermek için ek süre istemeleri sonucunda mahkeme bir sonraki celseye ertelendi.
    Mahkeme çıkışı Bedriye Kılıç’ın anne ve babasının avukatı Kürşat Halil Usta yaptığı açıklamada savcılık tarafından mütalaanın verildiğini söyleyerek, “Mütalaada T.K.’nin iddianame doğrultusunda cezalandırılması, anne A.K. ve baba A.K. ile alakalı da yardım etme yönünün meydana gelmediği, beraat kararı verilmesi yönünde bir savcılık mütalaası oldu. Biz buna usul anlamındaki itirazlarımızı yaptık. Bu noktada T.K.’nin avukatlarının da bu suçun tek başına meydana gelemeyeceği, bunun bir takım kişilerle olabileceği yönünde bizim söylemlerimize ikrar boyutu taşıyan bir söylemi oldu. Dosya önümüzdeki mahkemede karara çıkacak. Bu aşamada biz yazılı ve sözlü beyanlarımızı detaylı bir şekilde dosyaya sunup, başta T.K. olmak üzere dosya kapsamında bulunan tüm sanıkların en üst hadden cezalandırılması için her türlü çaba ve girişimlerimize devam edeceğiz” dedi.
    Baba Oktay Er de yaptığı açıklamada cesedi bir kişinin kendi başına taşıyamayacağını ifade ederek, onların avukatının da bu yönde beyan verdiğini belirtip, “Ben adalet istiyorum” diye konuştu.
    Anne Sona Er ise herkesin cezasını çekmesini isteyerek, kızının cesedinin bulunmasını talep etti.

  • “Savcı soruşturmayı davaya dönüştürmedi”

    “Savcı soruşturmayı davaya dönüştürmedi”

    Adalet Bakanı Tunç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilen Kabine Toplantısı’nın ardından gazetecilerin sorularını cevapladı.
    İsrail’in yargılanma süreci sorusuna davanın epeyce geciktiğine vurgu yapan Bakan Tunç, “1 yıl sonraya gün vermişler İsrail’e savunma için. Aslolan Uluslararası Ceza Mahkemesi. Adalet Divanı’nda İsrail devleti yargılanıyor. Soykırım sözleşmesini ihlali nedeniyle. Barolar gitti dilekçe verdi. Orada Netanyahu’nun yargılanması için suç duyurusunda bulunuldu. Ama savcı soruşturmayı davaya dönüştürmedi” diye konuştu.
    Gazetecilerin Osman Kavala sorusuna ise Tunç, “Pozisyonumuzu koruyoruz” yanıtını verdi.

  • Özgür Özelden kazayla ilgili açıklama

    Özgür Özelden kazayla ilgili açıklama

    Çorlu Tren Kazası davasını takip eden CHP Genel Başkanı Özgür Özel, karar sonrasında açıklamalarda bulundu. Özel açıklamasında, “Halktan, milletten güçlü kimse yoktur. Bundan sonra biz birlikte durdukça, birlikte mücadele ettikçe kötülük geri adım atmaya, mahkum olmaya ve kaybetmeye devam edecek” dedi.
    Özel açıklamasının devamında, “Bundan sonra hepimize düşen bir şey var. Kim hak arıyorsa yanında olalım, arkasında olalım. Soma’ysa Soma, Çorlu’ysa Çorlu, İliç’se İliç. Evladını orada bırakmış bu gencecik anneler mücadelelerine omuz verenler sayesinde bu gece rahat uyuyacaklar. İlk kez acıdan değil, sevinçten gözyaşı döktü bu anneler. Bu başarı dayanışma gösterenlerindir. Bundan sonra hep beraber olacağız. Hep birlikte duracağız, hep birlikte yürüyeceğiz. Birleşe birleşe biz kazanacağız. Halk kazanacak, Türkiye kazanacak” dedi.

  • Engin ve Dilan Polat davasında yeni gelişmeler

    Engin ve Dilan Polat davasında yeni gelişmeler

    Aralarında Engin ve Dilan Polat’ın olduğu 12 şüpheli, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma”, “Suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi”, “Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama” ve “Vergi kanununa muhalefet” suçlarından dolayı 5 Kasım’da tutuklanmıştı. Mahkeme, 6 aydır cezaevinde olan şüphelileri vergi kanuna muhalefet suçundan tahliye etti.

    TAHLİYE OLAMAYACAKLAR

    Polat çifti hakkındaki soruşturma devam ederken, yapılan tutukluluk incelemesinde Savcı, Dilan Polat, Engin Polat ve diğer tutuklu isimlerin, “Vergi usul kanununa muhalefet” suçundan dosyanın geldiği aşama da dikkate alınarak tahliyelerini istedi. Savcı, “Örgüt kurma ve yönetme” suçu ile “kara para aklama” suçu bakımından ise dosya üzerindeki çalışmaların devam ettiğini belirterek tutukluluklarının devamını istedi.

    2 SUÇTAN DOLAYI TAHLİYE OLAMADILAR

    Dosyayı inceleyen İstanbul Anadolu 6. Sulh Ceza Hakimliği ise tutuklu isimlerin avukatlarını dinledikten sonra tüm şüpheliler hakkında, “Vergi usul kanununa muhalefet” suçundan tahliye kararı verilirken “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve “suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması” suçu bakımından ise tutukluluk hallerinin devamına karar verildi.

    Dilan Polat ve Engin Polat çiftinin avukatı Hüseyin Kaya, X hesabından yaptığı paylaşımda “Polatlar dosyasında bütün şüpheliler vergi suçlaması açısından tahliye edilmişlerdir. Diğer suçlar açısından MASAK son değerlendirme beklenmektedir” ifadelerini kullandı.

  • Büyükşehir 202 çevre davası açtı

    Büyükşehir 202 çevre davası açtı

    Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinin başında gelen Muğla’da, Büyükşehir Belediyesi bir yandan çevre yatırımları gerçekleştirirken, diğer yandan da çevreye ve doğaya zarar verebilecek düzenlemelere karşı hukuki mücadelesini sürdürüyor.

    Muğla Büyükşehir Belediyesi sit derecelerinin değiştirilerek koyların yapılaşmaya açılması, tarım alanlarının korunması ve farklı inşaat çalışmalarının yapılmasının önüne geçilmesi için bu güne kadar toplam 202 dava açtı. Bu davalardan 26 tanesini Büyükşehir Belediyesi kazandı ve sonuçlanarak karara bağlandı. 44 dava da Büyükşehir Belediyesi lehine sonuçlandı ve bir üst mahkemede devam ediyor. 26 dava Büyükşehir aleyhine sonuçlandı ve 83 dava da devam ediyor.

    Başkan Gürün: “Hukuk mücadelemiz sürüyor”
    Muğla’nın doğal ve tarihi güzellikleri ile dünyanın en özel şehirlerinden biri olduğunu söyleyen Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün, yaşadıkları şehri koruyarak geleceğe taşımak için yatırımlar yanında hukuk mücadelesi de verdiklerini belirtti.

    Başkan Gürün, “Herkesin Muğla ile ilgili bir anısı, yaşanmışlığı vardır ya da olacaktır. Muğla sadece nüfusa kayıtlı olanların yaşadığı bir şehir değil, her mevsim yerli ve yabancı misafirleri ağırlayan, sevgi, hoşgörü ve güler yüzün şehridir. Eşsiz güzellikleri ile bir çekim merkezi olan şehrimizi korumak, gelecek nesillere yeşili ve mavisiyle çok güzel bir Muğla miras bırakmak için çalışıyor, projeler üretiyoruz. Çevreye saygılı yatırımlarımız yanında, yeşilimize, mavimize zarar verebilecek düzenlemelere karşı hukuk mücadelemizi de sonuna kadar sürdürüyoruz. Muğla için açtığımız davalar, verdiğimiz hukuk mücadelesi ile gelecek nesiller de bu özel şehirde yaşamaktan mutlu olacak ve bu şehrin kıymetini bilecek” dedi.

  • Ezgi apartmanı davası 3 Mayıs’a ertelendi

    Ezgi apartmanı davası 3 Mayıs’a ertelendi

    Kahramanmaraş 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada sanık ve müşteki avukatları hazır bulundu. Kimlik tespitlerinin ardından davanın ikinci günündeki duruşmaya başlandı. İddianame özetinin okunması ile başlanan duruşmada Ezgi Apartmanı müteahhidi Y.A. salonda hazır bulundu. Tutuklu sorumlu mühendis fenni mesul M.T. ve iç mimarı E.D. duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Mahkeme başkanı tutuklu sanıklar ve tanıklarla ilgili beyanları okudu.

    Binanın altındaki pastanede tadilat işlemleri başlamadan binanın görevlisi nezaretinde kazan dairesine girerek yapılan tahribatı gördüğünü ifade eden tanık bina yöneticisinin oğlu tanık M.K, “Kazan dairesi ve kirişlerdeki tahribatları gördüm. Fotoğrafını çekip bina yöneticisine teslim ettim” dedi.

    Tanık olarak dinlenen pastane çalışanı C.E.’ye mahkeme başkanı çalıştığı dönemden sorular sordu. C.E., “Halen çalışıyorum 6,5 yıldan beri. Biz geldiğimiz de yapılmıştı. Yapılan tadilatlara ilişkin bilgim yok. Ben geldiğim de mutfak kuruluydu. Malzemeleri pastane girişinden içeri alıyorduk. Arka tarafta herhangi bir giriş yeri yoktu” dedi.

    Daha sonra tanık A.Ş. ise, “Ben pastanenin tadilatı sırasında başka şubede çalışıyordum” ifadesini kullandı. Tanık İ. Ş. A ise, “Ben 2001 ve 2002 yıllarında ofisim vardı. Daha sonra yakındaki inşaatım vardı ve ben oraya geçtim. Ben kiracıydım. Kervan pastanesi almış. Ben o binayı biliyorum ama gözümle kolon kesilip kesilmediğini görmedim. Benim iş yerim varken kazan dairesindeki kazanın değiştirildiğini ve bu esnada kapı üzerindeki kirişlere müdahale edildiğini gördüm” dedi.

    Tanık işletme müdürü H.K. ise, “İşletme sorumlusuydum. 2017 ila 2023 arası çalıştım. Tadilata girdiği zaman biz geçici şube açtık ve günümüzü orada geçiriyorduk. Binanın içinde sütun ve kolon yoktu. Havalandırma bacaları ile tadilatlardan bilgim yok. Kazan dairesi ile hiç bir işimiz yoktu. Önceki merdiven dönerli merdivendi ve demirdi” dedi.

    Bir diğer tanık M.G. ise, “Ben pastanemin tadilat yapıldığı dönemde şehir dışımdaydım” diye konuştu. İç mimarın çalışanı A.B., “İç mimar işini yapan E.D.’nin yanında çalışıyordum. Islak zemine şap attık. Banyo duvarlarını ve zemine şap attık. İlk kat zemin ve ikinci katta asma kat vardı. Yaklaşık 20-25 gün çalıştık. O zamanlar 4-5 kişiydik. Gittiğimiz de şap ve sıva işi için hazırdı o işleri yaptık” dedi.

    İnşaatın kalıp işlerini yapan tanık B.T. ise, “Ezgi apartmanının demir ve kalıp işlerini ben yapıyordum. Binanın yapımından tamamlanmasına kadar görev aldım. 8’lik ten 20’lik demire kadar demir kullandım. İnşaatın yapımı yaklaşık iki yıl ve iki yıldan biraz fazla sürmüştü. Kalıpları 15-20 gün aralığında söktük. Binada taşıyıcı kolon yok” dedi.

    Tanık R.Y., “Bu işi iç mimar adına yaptık. Mermer işi yapıyorum. Biz işi sırayla yapıyoruz. Geldiğimizde şap atılmış üzerine mermer döşedik” dedi. Tanıkların ifadesinin ardından katılan vekillerin beyanları alındı.

    Mahkeme savcılığı sanık S.K. ile M.P. için kırmızı bülten ile aranmasına karar verilmesini talep etti. Daha sonra sanıkların savunmalarına geçildi. Sanık Y.A. önceki savunmalarımın tekrarını iletti. Sanık fenni mesul M.T. ise masum ve suçsuz olduğunu ifade edip tahliyesini talep etti. Duruşmada mahkeme başkanı iç mimar E.D.’den savunma istedi. Sanık iç mimar E.D. tahliyesini talep etti. Av. Taner Akıncı, depremlerde hayatını kaybedenlere rahmet dileyerek binanın yapım aşamasındaki eksiklikleri anlattı. Av. Akıncı, pastane sahipleri S.K. ve M.P.’nin savcılıkla yakalama kararının kaldırılmasını talep etti.

    Av. Mesut Çakar ise, “Başkanım biz dosyanın uzman bir bilirkişiye gönderilerek bilirkişi raporu alınmasını talep ediyoruz. Kahramanmaraş ilinde binlerce deprem dosyası var hangi sanık hakkında kırmızı bültenle arama talep edildi. Karadeniz Teknik Üniversitesinden asli kusurlu değil de kusurlu olarak yargılanmasına devam edilen insanlar var” dedi.

    “Sanığı alkışladılar”

    Mahkeme heyetine savunmasın yapan Av. Ersan Şen ise, “Biz avukatız herkes durduğu yeri bilmeli. Binayı yapan müteahhit Y.A. ve fenni mesul M.T. Bu bina 1996 yılında başlayan ve 2001 yılına kadar iskan ruhsatlarına kadar bağlanmış. Temsil ettiğimiz iki sanık bu binaya en erken 2003 yılında gelmiş. Burada sanığı alkışladılar biz bunu burada gördük. Bilirkişinin haddine mi ki asli ve tali kusuru bulmak. Dolayısıyla bu binayı kanaatimce 6 Şubat depremine dayanacak bir bina değil. İddianamem 27 sayfadan oluşuyor. Bu bina 2017 yılında yapılmış tadilatı bir Allah’ın kulu bir şey diyemiyor. Olası kast bu bina da olmaz. S.K. ve M.P. bu binayı çökertti mi? Kazan dairesi ile ilgili bütün delme kırma işlemleri yapılmamıştır ve biz kazan dairesine çivi çakmadık. Doğu ile batı arasındaki perde beton arasında fark var. Ezgi apartmanı burularak yıkılmıştır. Dosya bilirkişiye gittiğinde sorularımızın cevabını almış olacağız. Bina da mühendislik ve tasarım hatası var. Bu bina da temel yok. Temel hatası var. Neden algı oluşturuluyor. Burada olası kastın ‘o’ su var mı? Bu inşaata statik ve tasarım hatası var. Biz kolon kesmedik, kiriş kırmadık” diyerek savunmasını tamamladı.

    Gece geç saatlere kadar süren duruşma mahkeme heyetinin toplantısı nedeniyle ara verildi. Mahkeme başkanı tutuklu sanıkların tutukluluk devamına, sanıklar S.K. ve M.P.’nin yakalama emrinin beklenmesine, kırmızı bülten talebinin reddine, dosyanın bilirkişiye gönderilmesine daha sonra karar verilmesine karar verildi.

    Duruşma sonrası açıklamada bulunan Av. Ersan Şen, “İki tam gün duruşma yapıldı oldukça yoğundu. Maalesef haksız suçlamalar ile uzun zamandır karşı karşıyaydık ve onları anlatabilme imkanımız oldu. Bize göre en azından temsil ettiğimiz kişiler yönünden haklı tespitlerin bulguların ortaya çıktığını düşünüyoruz. Bir dahaki duruşma 3 Mayıs tarihine kaldı. Müdahil tarafın kırmızı bülten çıkarılması ile ilgili mahkeme haklı gerekçeler ile reddetti. Biz de her zaman gelmeye savunma yapmaya hazırız. Herkes de gördü ki, sosyal medya üzerinden yoğun baskılar devam ediyor. Bu tür devam eden davalar için iyi olmuyor. Ancak çok iyi olarak savunmaları ortaya koyduk. Biz binanın müteahhidi değiliz, fenni mesulü değiliz, mimari değiliz, statik projesini çizen yapan değiliz. Burada bir pastanenin olduğu doğru, ama bu pastanede bizim dükkanlarımızın dışında aynı zamanda dairelerimiz de var. Böyle bir yer de yersiz haksız binanın çökmesine yıkılmasına 35 canımızın hayatını kaybetmesine yol olacak hatanın içinde olabilmemiz mümkün değildir. Bazı eksik hususlar var, bu hususların tamamlanmasında mahkeme başkanı hadisenin aşağı yukarı farkına vardı. O eksik hususların tamamlanması ile dosyayı bilirkişiye gönderecek diye düşünüyoruz. Bugün bizim net taleplerimiz var zaten bilirkişiye sevk edilmesi ve yakalama kararının kaldırılması yönünde. Çünkü yakalama kararı çok ciddi baskı oluşturuyordu özelikle sosyal medyada ön yargılı. Sanki her şey olmuş bitmiş gibi bunun sebebiyet verenin bizmişiz gibi. Deyim yerindeyse günah keçisi ilan edilerek ama bunların cevaplarını verdiğimi düşünüyorum ayrıntılı savunmalarımızı yaptık. Haklılığımıza inanıyoruz, zor bir dosya, ama bizim amacımız maddi hakikate ve adalete ulaşmak. Yoksa olayı kapatmak, karartmak değil. Kim sorumlu ve suçu varsa o ortaya çıksın ama haksız yere de kimse suçlanmasın, adalet yerini bulsun” dedi.
    Duruşma 3 Mayıs 2024 tarihine ertelendi.

  • Eros’un davası yeniden görülecek

    Eros’un davası yeniden görülecek

    Bakan Tunç Twiter hesabından yaptığı paylaşımda, İstanbul Başakşehir’de canice öldürülen Eros isimli kedinin kamu davasının yeniden görüleceğini açıkladı. Tunç paylaşımında, “İstanbul Başakşehir’de Eros isimli kedinin canice öldürülmesi nedeniyle açılan kamu davasında sanık hakkında verilen hapis cezası hükmünün açıklanmasının geriye bırakılması kararına karşı Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itiraz Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilerek karar kaldırılmıştır. Dava mahkemesince yeniden görülecektir” ifadelerini kullandı.
    Tunç paylaşımının devamında, “Her canlının yaşam hakkı kutsaldır. Can dostlarımıza yönelik her türlü kötü davranışın karşısında olmaya devam edeceğiz” ifadelerine yer verdi.

  • Asansör kazasında ilk dava görüldü

    Asansör kazasında ilk dava görüldü

    Efeler ilçesi Işıklı Mahallesi KYK Güzelhisar Kız Öğrenci Yurdu’nda 26 Ekim 2023 tarihinde yaşanan asansör kazasında 22 yaşındaki üniversite öğrencisi Zeren Ertaş hayatını kaybetmişti. Yaşanan olay sonrası Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturmada asansör firması yetkilisi M.B. ile firma sahibi H.T. tutuklanmıştı. Savcılık tarafından derinleştirilen soruşturma sonrasında firmanın mühendisleri R.H.A. ve U.İ. de yakalanarak tutuklanmış, firmanın elektrik mühendisi N.M. ise tutuksuz yargılanıyordu. Sanık sayısının 5’e yükseldiği olayla ilgili hazırlanan bilirkişi raporunun da tamamlanmasının ardından, bugün 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk dava görüldü.

    Asansörde bakım faaliyetlerini gerçekleştiren firmanın, kabinin kattan belirli bir mesafe uzaklaştığında hareketsiz kalmasını sağlayan emniyet düzeneğini (UCM) iptal etmesi nedeniyle asli kusurlu olduğunun belirtildiği bilirkişi raporuna göre üzerindeki suçlamaları kabul etmeyen bakım firmasının yetkilisi M.B.; “UCM sistemini ben kapatmadım. Ben bakım firmasıyım ama daha önce UCM sisteminin kapalı olduğunu görsem mutlaka açardım. Daha öncesinden kapatılmış olabilir. Başka firmalar tarafından da bakım yapılıyor. Üzerimdeki suçlamaları kabul etmiyorum” dedi.

    “Ben imalatımı eksiksiz yaptım”

    Asansörün montajını yapan firmanın sahibi H.T. ise yaptığı savunmasında “2020 yılında KYK’nın montaj işini aldım. Projeye ve şartnameye uygun şekilde malzemeleri aldım. Hatta malzemeleri olması gerekenden daha da kaliteli aldım ve kullandım. Çünkü bu iş benim için hem kariyer hem de prestij işi olacaktı. Montaj esnasında ve sonrasında zaten gerekli testleri yaptık. R.H.A. tarafından risk analizleri de yapıldı. Kontrollerden tek seferde geçtik ve tek seferde yeşil etiketimizi aldık. Benim prestij işim olduğu için üstüne fazlasıyla düştüm. 1 yıl içinde 2 defa yeşil etiket aldım ve asansörü KYK’ya teslim ettim. Benim işim buraya kadar. 2020 yılında işi adım 2021 yılında teslim ettim ve 3 sene sonra bu elim kaza oldu. Bilirkişi raporunda yarı yük dengesinden bahsediyorlar. Baritlerin eksik olduğunu söylüyorlar. 1 adet barit piyasada 200 ile 250 TL arasında satılıyor. Bu projede en iyi halatları, motorları kullandım. 250 TL’lik baritten mi kazanç sağlayacağım. Ben imalatımı eksiksiz yaptım. Ben zaten bunları tam yapmasaydım zaten yeşil etiket alamazdım. Ben suçsuzum. 3 yıl sorunsuz asansör çalıştı. Beraatimi talep ediyorum” dedi.

    “Çelişkili bilirkişi raporu”

    Hazırladığı 8 sayfalık savunmasını mahkemeye yazılı olarak da sunan R.H.A.; “Çelişkilerle dolu bilirkişi raporunda üzerime atılan suçlamaları kabul etmiyorum. Kazada kusur ve ihmalim yok. Her şeyi eksiksiz yerine getirdim. Bilirkişi raporundaki yarı yük dengesinin hesaplamasının doğru yapılmadığı ifadesi doğru değildir. Mukavemet hesaplamaları, montajı yapan firmanın mühendisleri tarafından yapılır, bizim tarafımızdan yapılmaz. O yüzden ‘doğru hesaplanmamıştır’ ifadesini kabul etmiyorum. 2020’de asansörün risk analiz formunun uygun olduğu onaylanmıştır. 3 yıl boyunca yapılan kontrollerde varsa böyle eksikliklerin fark edilmemesi bana atılan suçların doğru olmadığını kanıtlıyor. Ayrıca bilirkişi raporundaki kazanın sebebinin mekanik arıza olduğu tespiti doğru bir tespit değildir. Kaza hiçbir şekilde mekanikten kaynaklanmıyor. Yani 3 yıl önce risk analizi kontrolü yaptım ve bir daha asansörle hiçbir ilgim olmadı. KYK’daki kazanın oluşumunda firmamın ve şahsımın hiçbir şekilde ilgisi yoktur” dedi.

    “Projedeki imza bana ait değil“

    Asansör montajı projesinin kendisi tarafından yapılmadığını ve proje üzerindeki imzanın kendi imzası olmadığını belirten montaj firmasının Makine Mühendisi U.İ.; “Ben başka bir firmada tam zamanlı olarak çalışıyordum. Montaj firmasına dışarıdan destek vererek ek iş yapıyordum. Davaya konu olan proje, benim tarafımdan yapılmış bir proje değil. İlgili tarihlerde benim işten çıkış görüşmelerim vardı zaten. Şirketteki her hangi birisi tarafından proje hazırlandı diye düşünüyorum. Çalıştığım dönemlerde birçok projede imzam var ama bu proje kesinlikle bana ait değil. Üzerindeki imzalar da kesinlikle bana ait değil. Suçlamaları kabul etmiyorum” dedi.

    Savcılıkta verdiği ilk ifadesinde projedeki imzanın kendisine ait olduğunu kabul ettiği yönünde ifade verdiğini soran hakime yanıt veren U.İ.; “İlk ifademi sağlıksız bir şekilde verdim. Evet, ilk ifademde bana ait olduğunu söyledim ama ilk ifademde etrafımdakilerin etkisi sebebiyle böyle bir ifade verdim. Firma sahibi H.T. bana kazanın gerçekleşmesinde firmanın bir kusuru olmadığını söyledi. Bu nedenle imzanın benim olduğunu söyledim. Zaten yapılan kriminal araştırmalar neticesinde de imzanın bana ait olmadığı belirtildi” dedi.

    “Montaj yapımında bir hata yok”

    Olayda tutuksuz yargılanan firmanın Elektrik Mühendisi N.M. ise bakım işletme yönetmeliğinin hatalı yapıldığını ifade ederek; “Asansörün yapıldığı tarihlerde bu firmada çalışmaktaydım. Asansöre ilişkin elektrik, elektronik hesaplamaları yaptım. Mekanik işlemler benim uzmanlık alanım değil. U.İ. bey makine mühendisi olarak çalışmaktaydı ve mekanik işlemlere bakıyordu. Biz işlemlerimizi yaptıktan sonra yeşil etiket verildi. Montajdan 3 yıl sonra yarı yük dengesi hatası fark edilmiş. Elektronik bir sistem olan fren bobini ile alakalı bir şeyler söylenmiş raporda. Yurdun kapasitesi artırılmış ve kazanın olduğu gün asansörün motoru fazla çalışmış ve aşırı ısınmış. Fren bobini ısınır ancak soğutmak için bir tertibat yoktur. Aslında asansörün tasarımında bakım işletme yönetmeliğinin hatalı yapıldığı görülüyor. Montajı yapan bizler tarafından yapılan bir hata yok. Asansörlerin yıpranan ve arızalanan parçaların değişmemiş. 10 ay uygun denilmiş. Kazadan önce 10 ay boyunca fren ayarının uygunsuz olduğu tespit edilmeyerek standartlara uygun olduğunu bakım firması belirtmiştir. Suçlamaları kabul etmiyorum” dedi.

    “Bir anda asansör aşağıya kaymaya başladı”

    Olay anını yaşayan öğrencilerden M.P., tanık olarak dinlenirken, asansörün sallanmaya başlamasıyla Zeren’in refleksle kendisini dışarıya atmak istediğini ifade eden M.P.; “Akşam 12 gibi yurda döndük. O gün tek asansör çalışıyordu. Biz asansöre bindikten sonra arkamızdan 1-2 kişi daha asansöre bindi. Asansör sallanmaya başlayınca korktular ve onlarla birlikte 1-2 kişi daha geri indi. Asansör durdu. Sonra kapı açık şekilde aşağıya doğru kaymaya başladı. Arkadaşımız refleksle kendisini dışarıya atmak istedi ve olay gerçekleşti. Daha önce asansörlerde haftada 2-3 kez arızalar oluyor. O yüzden asansörleri sık sık kapatıyorlardı” dedi.

    “Benim kızımın hayatına mal oldu”

    Zeren Ertaş’ın babası Akın Ertaş, mahkemede yaptığı konuşmasında “Gece saat 01.15 civarında yurttan aradılar. Asansörün düştüğünü, kızımın ağır yaralı olduğunu söylediler. Hemen İstanbul’dan yola çıktık sabaha saatlerinde Aydın’a geldik. Aydın’a yaklaşık 60 kilometre kala kızımın vefat ettiğinin haberi geldi. Zeren’im daha öncede olaydan kısa bir süre öncede asansörde kalmış. 17 Ekim’de asansörün periyodik bakımı yapılmış, 18 Ekim’de sabah saat 8 civarında Zeren, asansörde kalmış. Annesine mesaj atmış. Güvenlik gelip çıkarmış. Yani bakımın yapılmasından sadece 1 gün sonra Zeren asansörde kalıyor. Bu olayda kafamıza takılan bazı şeyler var. Bu eksiklikler neden yurtlar açılmadan önce giderilmiyor. Bu durum benim kızımın hayatına mal oldu. Yurt Müdürlüğü ve sanıklardan şikayetçiyiz” dedi.

    Mahkeme boyunca gözyaşlarına hakim olamayan anne Serpil Ertaş ise eşinin yaptığı konuşmaya ek olarak “Tüm sanıklardan şikayetçiyim. Kızım asansörde çok sık arıza olduğunu söyledi. 18 Ekim’de asansörde kaldı ve birkaç gün sonrada bu olay oldu” dedi.

    “Tek asansör çalışıyordu”

    Asansör kazasının ardından psikolojik olarak etkilenen ve mahkemede sanıklardan şikayetçi olan öğrencilerden F.N.S.; “Kaza günü konserden geldik. 23.45 gibi parmak izi bastık. Binada 2 asansör vardı ve biri kapalıydı. O yüzden yoğunluk oluştu. Yaklaşık 15 kişiydik. Asansöre ilk binenlerden birisiydim. En arka taraftaydım o yüzden kaza anında Zeren’i tam göremedim. Bu olaydan sonra psikolojik yara aldım. Sanıklardan şikayetçiyim” dedi.

    Yeniden keşif yapılacak

    Konuşmaların ardından mahkemeye 10 dakika aran veren mahkeme başkanı, dava ile ilgili sanık M.B., H.T., R.H.A. ve U.İ.’nin tutukluluk hallerinin devamına N.M.’nin ise tutuksuz yargılanmasının devamına karar verirken, yeni bir keşfin yapılmasına karar vererek, bir dahaki duruşmayı 2 Nisan’a erteledi.

    “O zaman suçlu nerede”

    Mahkeme çıkışı gazetecilere açıklamada bulunan anne Serpil Ertaş, herkesin birbirine suç attığını belirterek; “Ben vicdanlı bir insanım. Suçsuz olanın hapiste kalmasını istemem ama gerçek suçlunun tespit edilip gerekli cezasını almasını istiyorum. Ayrıca yurt yönetiminin de davaya dahil edilmesini istiyorum. KYK’nın da suçlu olduğuna inanıyorum. KYK müdürüyle de ilgili bir an önce bir şeyler yapılsın. Sanıkların hepsi birbirine suç atıyor. Kimin suçlu olduğu bir an önce ortaya çıksın. Suçsuzsa da çıksınlar. Anlamış değilim. O zaman suçlu nerede” dedi.

  • Boşanma aşamasındaki eşini parkta öldürdü

    Boşanma aşamasındaki eşini parkta öldürdü

    Olay, akşam saat 18.00 sıralarında Yalı Mahallesi 6434 sokakta bulunan Sedat Kahraman Parkı’nda meydana geldi. İddiaya göre, bir süredir ayrı yaşayan ve boşanma aşamasında olan Gözde Karamus (29) ile Serdar Karamus (30) parkta bir araya geldi. Yanında tabanca bulunan Serdar Karamus, henüz belirlenemeyen sebepten dolayı ayrılma aşamasındaki eşi Gözde Karamus’u sırtından ve başından vurdu, ardından tabancayla kendisini başından vurdu.

    Genç kadın hastanede yaşamını yitirdi

    Silah seslerini duyan çevredeki vatandaşlar, durumu polis ve 112 Acil Sağlık ekiplerine bildirdi. İhbar üzerine gelen sağlık ekipleri, durumları ağır olan Gözde Karamus ile Serdar Karamus’u olay yerindeki ilk müdahalenin ardından çevredeki hastanelere kaldırdı. Genç kadın, hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi. Durumu ağır olan Serdar Karamus’un ise Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edildiği öğrenildi.
    Olayla ilgili başlatılan soruşturmanın sürdüğü belirtildi.