Etiket: Deniz

  • 100 kiloluk deniz kaplumbağası kıyıya vurdu

    100 kiloluk deniz kaplumbağası kıyıya vurdu

    Vatandaşlar tarafından bulunan ve bir süre sonra telef olduğu tespit edilen kaplumbağayla ilgili Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Aytekin Ergül, “Kendilerine doğal yaşam alanı bulamadıkları için zorlanıyorlar. Her ne kadar Marmara Denizi’nin faunasında bulunuyor olsa da sayılarının çok azaldığını ve korunmaları gerektiğini görüyoruz” dedi.

    Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde sahil kenarında kıyıya deniz kaplumbağası vurdu. Oldukça uzun ve yaklaşık 100 kilo ağırlığındaki kaplumbağa, vatandaşların ilgisini çekti. Kaplumbağanın videosunu ve fotoğraflarını çeken vatandaşlar bir yandan da durumu belediye ekibine ihbar etti. Belediye ekipleri geldiğinde ise canlının telef olduğunu tespit etti. Daha sonra toprağa gömülen deniz kaplumbağası, bertaraf edildi.

    Canlı türünün muhtemelen Chelonia Mydas olduğunu, popülasyonu az olsa da Marmara Denizi’nde görüldüğünü söyleyen Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Aytekin Ergül, bu türün koruma altında olduğunu belirtti. Kocaeli Veteriner Hekimler Odası Genel Sekreteri Cüneyt Özer ise canlı türlerinin iklim farklılıklarından etkilendiklerini ifade ederek açıklamalarda bulundu.

    “Muhtemelen ömrünü tamamlayıp o nedenle kıyıya vurmuş bir organizma”

    Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi aynı zamanda Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Halim Aytekin Ergül, “Fotoğraflarını gördüğümüz, kıyıya vurduğunu ve daha sonra da maalesef öldüğünü öğrendiğimiz kaplumbağa, Marmara Denizi faunasında doğal olarak bulunan bir tür. Muhtemelen Chelonia Mydas türü. Yakından görme fırsatım olmadı ama yakından gördüğümüz kadarıyla böyle. Muhtemelen ömrünü tamamlamış ve o nedenle de kıyıya vurmuş bir organizma. Bunlar esasında koruma altında olan türler, popülasyonları pek fazla değil. O bakımdan korunmaları gerekiyor ve korunmalarının, yaşamlarının sürdürülebilir olması için de ekosistemde sağlıklı şartların sağlanması gerekiyor. Bu, biz insanlara düşen bir görev aslında.

    Özellikle üremek için bu organizmalar kumsal ararlar. Buraların sakin de olması gerekir. Ancak İzmit Körfezi’nde aşağı yukarı yüzde 3 gibi bir alan bakir kalmış. Bunun dışındaki neredeyse bütün kıyı kesimi dolgularla birlikte veya çeşitli limanlar, iskeleler, mendireklerle dolu durumda. Dolayısıyla bu canlıların doğal yaşam alanlarını biraz ortadan kaldırıyor gibiyiz” dedi.


    “Sayılarının çok azaldığını ve korunmaları gerektiğini görüyoruz”

    Marmara Denizi’nde bu organizmaların bulunduğunu fakat sayılarının çok azaldığını söyleyen Ergül, “Bu organizmaların uyum sağladıkları tuzluluk, sıcaklık gibi faktörler var. Doğal olarak soğukkanlı organizmalar. Dolayısıyla da bulundukları ortamın şartları onlar için önemlidir. Uygun yaşam alanları ararlar. Beslenmeleri için deniz çayırlarının bulunduğu ortamlar önemli.

    Marmara Denizi’nde bu tür posidonia yatakları gibi alanlar oldukça sınırlı düzeye inmiş durumda. Dolayısıyla da kendilerine doğal yaşam alanı bulamadıkları için zorlanıyorlar. Her ne kadar Marmara Denizi’nin faunasında bulunuyor olsa da sayılarının çok azaldığını ve korunmaları gerektiğini görüyoruz” diye konuştu.

    “Özellikle kıyılardaki yapılaşmalar bu organizmalar için risk oluşturuyor”

    Kıyılardaki yapılaşmaların bu canlı türü için risk oluşturduğunu ve insanlara da büyük sorumluluk düştüğünün altını çizen Prof. Dr. Ergül, “Canlıların faunasının, hangi türlerin Marmara’da bulunması gerektiğiyle ilgili çalışmalar yapıldı. Literatürde bunları görebiliyoruz. Elbette artırılarak devam etmesi gerekir. Özellikle de bu hayvanların popülasyonuyla, bolluklarıyla ilgili bir çalışmanın yapılmasında büyük fayda var. İnsanların sadece kendileri için değil, diğer organizmalar için de sürdürülebilir yaşam ortamı hazırlama sorumluluğu var. Bu bakımdan dikkatli olmamız ve planlı hareket etmemiz gerekir. Özellikle kıyılardaki yapılaşmalar bu organizmalar için risk oluşturuyor.

    Doğal yaşam alanları sınırlandığı için bu organizmalar gün geçtikçe daha kötü şartlarda yaşar hale geliyor. Atık deşarjları da bir başka konu tabi. Gerek evlerden gerek fabrikalardan gerekse tarımsal kökenli atıkların girdisi özellikle Marmara Denizi gibi yarı kapalı ekosistemlerde daha tehlikeli olabiliyor. Canlıları, maalesef gün geçtikçe kötüleşen yaşam şartlarına maruz bırakıyor. O bakımdan sistemli, planlı, programlı hareket etmek hem kendi sağlığımız, kendi geleceğimiz hem de birlikte yaşamak mecburiyetinde olduğumuz diğer organizmaların gelecekleri için çok önemli” şeklinde konuştu.

    “Akdeniz ile Marmara’nın tuzluluk oranı 10 derece kadar fark ediyor”

    Kocaeli Veteriner Hekimler Odası Genel Sekreteri Cüneyt Özer ise bu tür deniz kaplumbağalarının Akdeniz’de yaşamaya daha elverişli olduğunu ve Marmara’daki şartların daha sınırlı olduğunu söyleyerek, “Bulan vatandaşlar tarafından Başiskele Belediyesi ekiplerine ihbarda bulunulmuş. Belediyenin veteriner hekimleri tarafından da ölmüş olduğu tespit edilmiş. Daha sonra gerekli işlemlerin yapılarak toprağa gömüldüğü ve bertaraf edildiği bilgisini aldık. Çevre ile alakalı faktörlere bakıldığında dünyada iklim değişiklikleri, küresel iklim farklılıklar doğal olarak hayvanların fizyolojisini bozmakta ve hayvanlarda yaşama bölgelerini değiştirmek gibi sebeplere yol açabilmektedir. Akdeniz Bölgesi’ndeki denizin tuzluluk oranıyla Marmara Denizi’nin tuzluluk oranı 10 derece kadar fark ediyor. Deniz sıcaklığı açısından ise 4 derecelik bir fark var” ifadelerini kullandı.

  • Muğla’da deniz sezonu açıldı

    Muğla’da deniz sezonu açıldı

    Bodrum, Marmaris, Datça, Dalyan, Akyaka ve Fethiye gibi önemli turistik merkezlere sahip Muğla’da Mart ayı sıcaklık ortalaması 15 derece dolayında seyrederken, Mart ayının son çeyreğinde 2 dereceyi ulaştı.


    Hava sıcaklığının artması ile vatandaşlar hafta sonunu sahil kenarında geçirmeyi tercih etti. Muğla’nın Ula ilçesine bağlı ‘Sakin Kent’ unvanlı Akyaka mahallesinde deniz sezonu açıldı.

    Hava sıcaklığının 25, deniz suyu sıcaklığının 13-15 dereceye ulaştığı Akyaka’ya hafta sonu tatili için gelen vatandaşlar hem denize girdi, hem de sahilde ilkbahar güneşinin tadını çıkardı.

  • Lojistik Merkezi inşaatında deniz gemilerle dolduruluyor

    Lojistik Merkezi inşaatında deniz gemilerle dolduruluyor

    Lojistik Merkezin hayata geçmesinin ardından Rize-Artvin Havalimanı ve Rize’nin doğu ve Güneydoğu’ya açılan kapısı olan Ovit Tüneli ile entegre olması hedefleniyor. 20 milyon ton dolgu ile yapılması planlanan Lojistik Merkezi dolgusunda 7,8 milyon ton dolgu ile yüzde 40’lık tamamlanma sağlandı. Günlük ortalama 20 bin ton dolgu yapılan projede, 6 bin ton malzeme gemiler vasıtasıyla deniz döküsünde kullanılırken 14 bin tonu ise kamyonlarla dökülüyor.


    Toplamda 700 bin metrekarelik deniz dolgusu yapılması planlanan alanda gerçekleşen 7,8 milyon ton dolgu ise 260 bin metrekarelik alanı temsil ediyor. Aynı zamanda 2bin 700 metrelik mendirekte 1300 metrelik ilerleme kaydedilirken, genel anlamda işin yüzde 17’si tamamlandı. Öte yandan ana mendirek üzerindeki beton blok montajlarına ise önümüzdeki aylarda başlanması bekleniyor.


    Lojistik Merkezi’nin bir an evvel açılması için sabırsızlıkla beklediklerini dile getiren İyidere ilçe halkından Muammer Mete, “Lojistik sadece bir liman değil, bugün birçok dallara ihtiyaca cevap verecek. Tabi ki burada olan lojistiğinde alan olarak baktığınız zaman Karadeniz bölgesinde bir tane daha böyle bir merkez yok. Artvin, Rize, Gümüşhane, Bayburt, Erzurum hatta buradan Mardin, Diyarbakır, Urfa’ya kadar hizmet verecek. İyideremiz için bölgemiz için güzel bir hizmet. Ekonomiye muhakkak bir katkısı olur. Tersanelerden, gemi bakımına kadar bunların hepsi bir katkıdır. Birçok alanda da etkili olacak” ifadelerini kullandı.

    Mithat Mete isimli vatandaş ise istihdamın artacağının altını çizerek “Aşağı yukarı Lojistik merkeze 10-15 bin kişi alırlar. Buradan da 150-200 kişi aldıklarında ekonomiye katkı verir. İnsanlar için çalışanlarda orada çalıştığında buraya da katkı sağlar. Farklı ülkelerden gelecek buraya gelecekler. Bölgemize faydaları olacak” şeklinde konuştu.

  • Denizde tabanca ve tüfek buldular

    Denizde tabanca ve tüfek buldular

    Gemlik’te bulundukları teknenin gece saatlerinde alabora olması sonucu Süleyman Aslan, Mehmet Kaya ve Hasan Karacan denize düştü. Yapılan arama çalışmalarında Süleyman Aslan ve Mehmet Kaya çevredeki vatandaşlar ve sahil güvenlik ekipleri tarafından çıkartılarak olay yerine sevk edilen ambulanslarla Gemlik Devlet Hastanesine kaldırıldı.

    Kayıp balıkçının cansız bedenine ulaşıldı

    Kayıp balıkçı için arama çalışmalarına gece geç saatlerde ara verilmesinin ardından arama çalışmaları günün ilk ışıklarıyla tekrar başladı. Çalışmalar sonrası Karacan’ın cansız bedeni teknenin alabora olduğu yere yakın bir noktada deniz polisi dalgıçları tarafından bulunarak karaya çıkarıldı.

    Kayıp aranırken tabanca ve tüfek bulundu

    Sabah saatlerinde Gemlik’e gelen dalgıç polisler zodyak botla denize açıldı. Burada bir gece önce deniz düşerek kaybolan Hasan Karaca’nın araması için dalan dalgıçlar bir poşet içerisinde iple birbirine bağlanmış tabanca ve tüfek ile fişeklik ele geçirdi. Ekipler malzemeleri Gemlik ilçe emniyet müdürlüğü polis ekiplerine teslim ederken, polis ekipleri yapacakları kriminal çalışma ile söz konusu silahların herhangi bir olaya karışıp karışmadığını tespit edecek.

    Olayla ilgili tahkikat devam ediyor.

  • Ege Denizi’nde fırtına bekleniyor

    Ege Denizi’nde fırtına bekleniyor

    Meteoroloji’den yapılan açıklamada, “Kuzey Ege’de rüzgarın yarın (Cuma) akşam saatlerinden sonra güneyli yönlerden 6 ila 8 kuvvetinde (50-75 km/saat) fırtına, yer yer 9 kuvvetinde (90 km/sa) kuvvetli fırtına şeklinde eseceği tahmin edilmektedir. Fırtınanın, Cumartesi öğle saatlerinden itibaren etkisini kaybetmesi beklenmektedir. Güney Ege’de rüzgarın Cumartesi sabah saatlerinden itibaren güneyli yönlerden 6 ila 8 kuvvetinde (50-75 km/saat) fırtına şeklinde eseceği tahmin edilmektedir. Fırtınanın, aynı gün akşam saatlerinde etkisini kaybetmesi beklenmektedir. Beklenen fırtına nedeniyle meydana gelebilecek olumsuzluklara (Deniz ulaşımında aksamalar v.b.) karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir” denildi.

  • “Denizlerimiz hızla kirleniyor”

    “Denizlerimiz hızla kirleniyor”

    Karadeniz Teknik Üniversitesince (KTÜ), ekolojik sorun olan deniz çöplerinin azaltılması amacıyla hazırlanan “Karadeniz Ekosisteminin Korunması için Toplumsal Farkındalığın Artırılması ve Deniz Çöplerinin Azaltılması Projesi” (LitOUTer) çerçevesinde KTÜ DENAR-1 bilimsel araştırma gemisinde deniz dibinde atık toplama çalışmaları yapılarak, Karadeniz’in atık kaynak bilgileri çıkartıldı.


    Gürcistan, Romanya ve Bulgaristan’ın da ortak olduğu projenin Türkiye ayağındaki çalışmalar son bulurken, projenin Türkiye yürütücüsü Doç. Dr. Coşkun Erüz, denizlerin her geçen gün kirlendiğine dikkat çekerek 2050 yılında dünyada denizlerde balıktan çok plastik atık olacağını söyledi.
    KTÜ Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi liderliğinde, Türkiye’nin yanı sıra Karadeniz’e kıyısı olan Gürcistan, Romanya ve Bulgaristan’ın da ortak olduğu Avrupa Birliği (AB) destekli ‘Karadeniz Ekosistemini Korumak İçin Toplumsal Farkındalığı Artırarak Deniz Çöplerini Azaltma (LitOUTer)’ araştırma ve toplumsal farkındalık projesi hayata geçirildi.


    Proje çerçevesinde Karadeniz’de artan çevre kirliliği, oşinografi, Karadeniz’de balık ve diğer deniz canlı türleri, doğal kaynakların incelenmesi ve sorunların çözümüne yönelik araştırmalar yürütüldü. Proje çerçevesinde KTÜ DENAR-1 bilimsel araştırma gemisinde, deniz dibinde atık toplama çalışmaları yapılarak akademisyenler tarafından uluslararası kriterlere göre ayrıştırıldı. Karadeniz’in atık kaynak bilgileri çıkartılıp, deniz çöplerinin nasıl dağılım gösterdiği ortaya konuldu. Projenin Türkiye ayağında yapılan çalışmalar son bulurken, paydaş ülkelerin akademisyenlerinin de katılımı ile kapanış programı düzenlendi.

    “Denizin üstü temiz görünse de aslında dibi inanılmaz bir şekilde kirlendi”

    Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Mühendisliği Öğretim Üyesi ve projenin yürütücüsü Doç. Dr. Coşkun Erüz, denizin üzeri temiz görünse de dibinin inanılmaz kirli olduğunu ve kirlenmeye de devam ettiğini ifade ederek” Şu anda 2020 yılında başlayan ve 2023 Mart ayı itibariyle sonlanmış olan Avrupa Birliği projeleri kapsamında desteklenen Karadeniz Teknik üniversitesinin proje lideri olduğu LitOUTer projesinin Türkiye ayağının kapanış etkinliğini gerçekleştiriyoruz. Biz daha önce dağlarda, nehirlerde, göllerde ve kıyılardaki katı atıkları halka göstermiştik. Bugünse burada denizin dibine taşınan, denizin dibinde biriken ve 500 yıl kadar da orada kalacak olan atıkları geri çıkararak insanlara denizin dibinde balıkların yaşaması gereken habitatın ne kadar kirlendiğini, ne kadar sorun olduğunu göstermeye çalıştık.

    Denize atmış olduğumuz direnç aletini gemiye alarak içinden çıkan çöpleri gördük. Amaç şu, attığımız hiçbir şey yok olmuyor, denizin dibine gidiyor, birikiyor ve 2050 yılında dünyada denizlerde balıktan çok plastik atık olacağının bir görüntüsünü göstermek, insanlara sizin aracınıza basın aracıyla farkında kılmak istedik. Denizin üstü temiz görünse de aslında dibi inanılmaz bir şekilde kirlendiğinin ve kirlenmeye de devam ettiğini gösteriyoruz. Bizim projemizin ana sloganı ‘atma’ atmazsak sorun başlamıyor. Atarsak sorun başlıyor ve çözülmesi de imkânsız. İmkansız için uğraşmaktansa birey olarak bize düşen görev bir tek dahi olsa çöpü doğaya atmamak. Atmadığımız da sorun olmayacak. Attığımızda ne olacağını görüyoruz. Canlıdan çok çöp çıkıyor denizin içerisinden” diye konuştu.

  • Deniz taştı, caddeler göle döndü

    Deniz taştı, caddeler göle döndü

    Hatay’ın İskenderun ilçesinde deniz suyu taştı. İskenderun Körfezi’nde saat 23.49’da meydana gelen 4,5 büyüklüğündeki depremin ardından dikkat çeken deniz taşması vatandaşları tedirgin etti.

    Taşan deniz suyu bazı noktalarda kentin içerisine kadar girmiş durumda. Depremler nedeniyle sahil bandında meydana gelen yaklaşık 50 santimetrelik çökmenin de deniz sularının taşmasını kolaylaştırıldığı öğrenildi.

    Deniz taşmasına şaşırdığını ifade eden İsmail Açıkgöz, “Ben şimdi bu bölgeye geldim. Bu durum 2-3 saat önceden beri olmuş. Deprem de daha yeni oldu. Nasıl olduğunu ben de anlamadım.

    İskenderun’da depremin ardından ikinci kez deniz taşıyor. Depremden önce sadece yağmurlarda böyle olurdu. O da yağmur suyuydu, denizden su gelmezdi. Biz de şaşırdık” dedi.

    Kaymakamlık lodos kaynaklı dedi

    İskenderun Kaymakamlığı tarafından yapılan açıklamada ise deniz taşmasının depremle ilişkili olmadığının düşünüldüğü, lodos kaynaklı gerçekleştiği ifade edildi. Açıklamada, “Depremden kaynaklı güvenlik güçlerimize şu ana kadar yansıyan olumsuz bir durum yok. İlçe genelinde taramalarımız devam ediyor” denildi.

  • Mayın sanıldı çöp poşeti çıktı

    Mayın sanıldı çöp poşeti çıktı

    Bugün saat 14.30 sıralarında Filyos Sahili’nde meydana geldi. Denizde bir cisim görerek mayın olduğunu sanan vatandaşlar, durumu jandarma ekiplerine haber verdi.

    Denizdeki büyük siyah cisim, karaya çıkarılınca belli oldu. Mayın zannedilen cismin çöp dolu bir poşet olduğu belirlendi.

  • Yangından kaçmak için denize atlamayı düşünmüşler

    Yangından kaçmak için denize atlamayı düşünmüşler

    Bandırma’dan Tekirdağ’a gelen bir feribot, bu sabah içerisindeki araçlarla beraber alev alev yanarken, yangınla beraber feribotta mahsur kalan vatandaşlar da büyük panik yaşadı. Denizin açıklarından Tekirdağ’daki bir limana yanaştırılan feribottaki yangın itfaiye ekiplerinin de desteğiyle söndürülürken, dumandan etkilenen 30 kişinin ilk tedavisi ayakta yapıldı. Yangında feribot ve içerisindeki araçlarda büyük hasar oluşurken, feribotta araçlardan bir tanesi hariç gerisinin yandığı görüldü. Yangın sırasında feribotta mahsur kalan vatandaşlar ise toplu halde denize atlayıp yüzmeyi düşünmüş.


    “‘Denize atlayalım’ dediler”

    Feribot yangınında dumandan etkilenen Bülent Uzunoğlu yaptığı açıklamada, korku dolu anlar yaşadıklarını ifade ederek, “Ben uyuyordum gemide, içeriye gelip ‘Yangın var’ diye bağırdılar. O panikle benim malzememin olduğu kamyondaki şoför ağabeyi uyandırdım. Ondan sonra gereken yerlere telefon edildi. Diğer arkadaşları uyardım panik yapmamaları için. Bazıları ‘Denize atlayalım’ dediler; yanıyor her taraf, patlamalar oldu, lastik patlamaları. Sonra Allah razı olsun devletimizden, Allah devletimize zeval vermesin; anında, çok kısa bir zamanda oraya yetişildi, gerekenler yapıldı. Bol bol ayran içtik, üzerimi değiştirdim; is olmuştu, duman, is kokusu üzerimize geldi. İçeride çok büyük panik oldu. Ama geri mürettebatı olsun, oradaki arkadaşlar olsun birbirimize sağduyulu hareket ederek bu olayı aşmış olduk” dedi.

    Feribotta soğutma çalışması sürdürülürken, yangının feribotun içerisindeki bir araçtan çıkarak diğer araçlara sıçradığı iddia ediliyor.

  • Marmara’da hamsi kirliliğe takıldı

    Marmara’da hamsi kirliliğe takıldı

    Marmara Denizi’ndeki kirlilik hamsilerin yeterince beslenememesine neden oldu.

    Tarım ve Orman Bakanlığı, ekosistemin korunması amacıyla 21 Şubat’tan itibaren Marmara Denizi ile İstanbul ve Çanakkale boğazlarındaki hamsi avcılığının durdurulmasına karar verdi.

    Kararın gerekçesinde; hem gözlem ve denetimlerde hem de araştırma kuruluşlarının izleme çalışmalarında, Marmara Denizi ile İstanbul ve Çanakkale boğazlarında avlanan ve yasanın izin verdiği boy uzunluğu kriterlerini taşımayan hamsilerin oranında artış ve et verimliliklerinde düşüklük tespit edildiğine vurgu yapıldı.

    ”BALIKLAR ÇOK ZAYIF”

    Kararı olumlu karşılayan uzmanlardan İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Balıkçılık ve Su Ürünleri İşleme Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Firdes Saadet Karakulak yaptığı değerlendirmede, son dönemde avlanan balıkların çok zayıf olduğuna dikkati çekti.

    Marmara Denizi’nin ekosisteminde değişiklikler olduğunu ve balıkçılığın mutlaka azaltılması gerektiğini kaydeden Karakulak, “Ekosistemin kendi kendine yenilenmesini beklemememiz lazım. Bütün Marmara Denizi’ndeki insan kaynaklı baskıların azaltılması, deniz kirliliğine yol açan arıtma sistemlerinin ileri biyolojik sistem olması lazım.” dedi.

    BOY TUTSA DA KİLO TUTMUYOR

    İlk üreme boyları dikkate alınarak her balık için avlanma boyu saptandığı ve hamsi için bu boyun 9 santimetre olduğu bilgisini veren Karakulak, “Şu anda avlanan hamsilerin boyları 9 santimetrenin üstünde olmasına rağmen çok zayıflar, kondisyonları çok düşük, bu da yeterince beslenemediklerini gösteriyor. Ekosistem bozuldu, artık balıklar kaliteli planktonla beslenemiyor.” ifadelerini kullandı.

    İklim değişikliğinin etkisine de değinen Karakulak, şunları söyledi:

    “Sular git gide ısınıyor, canlıların adaptasyonu farklı, her canlı buna uyum sağlayamıyor. Küçük palejik balıklar, hamsi, istavrit gibi balıklar planktonla besleniyor. Onların tercih ettiği türler var, bunlar bozulan ekosistemden dolayı azaldı. Onun yerine ötrofikasyona dayanıklı ama balık açısından besin kalitesinin daha düşük olduğu plankton grupları arttı. Hamsiler şu an Marmara Denizi’nde yeterince beslenemiyor.”

    ”KİRLİLİĞİN AZALTILMASI LAZIM”

    Marmara Denizi’nin bozulan ekosisteminde denizanalarının aşırı artış gösterdiğinin ve denizanalarının besin açısından balıklara rakip olduğunun altını çizen Karakulak, balıkların yeterince beslenememesinde bu durumun da etkili olduğunu anlattı.

    Tarım ve Orman Bakanlığının hamsi avlama yasağının doğru bir karar olduğu yorumunu yapan Karakulak şöyle devam etti:

    “En azından balıklar deniz ortamında bırakılırsa, gelecek yıl kendilerini toparlayabilirler. 0-1 yaş küçük balıkların da avlandığı söyleniyor. Onları korumak açısından böyle bir karar alındı. Aslında Marmara Denizi’nde balıkların geneli için sıkıntı var. Av miktarlarının seneler içinde düştüğünü görüyorsunuz. Bütün balıklarda; palamut, lüfer, istavrit, kefal, sardalya, dil, pisi, hepsinde bir düşüş söz konusu. Bu bozulan sistemde öncelikli olarak kirliliğin azaltılması lazım.”

    Deniz canlılarının stres altında olduklarını ve stokların giderek azaldığını aktaran Karakulak, alınabilecek önlemleri şöyle sıraladı:

    “Endüstriyel balıkçılığı kısıtlamamız lazım, Marmara Denizi’nde trol balıkçılığı yasak, gırgır balıkçısı da istavriti, sardalyayı, hamsiyi yoğun bir şekilde avlıyor. O yüzden sınırlamaların getirilmesi, avcılıkta mutlaka kota sisteminin olması lazım. Bir teknenin avlayacağı miktarı belirlememiz gerekiyor. Maalesef bu uygulamalar olmadığı için denize çıkan balıkçımız aşırı avcılık yapıyor, bu da stokların daha da azalmasına yol açıyor. Gırgır balıkçıları sadece Marmara Denizi’nde değil Karadeniz, Ege ve Akdeniz’de de avcılık yapıyor. Aslında bizim balıkçılıkta az gelişmiş ülkelerle, özellikle Afrika ülkeleriyle ikili anlaşmalar yaparak büyük balıkçılarımızı buraya yönlendirmemiz lazım. Artık tüm dünyada ülkeler kendi balıkçılık filosunu azaltma eğilimindeler.”

    ”BESİN ZİNCİRİNDEKİ BOZULMA TÜR POPÜLASYONUNU ETKİLİYOR”

    İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muharrem Balcı, Marmara Denizi’nin uzun yıllara dayalı kirliliğinin devam ettiğini ifade ederek, “Çevresel koşullarda insan etkisiyle yaratılan, doğal olmayan değişimler, bazı agresif türlerin, rekabetçi türlerin öne çıkmasına sebep oldu. Bu ortamda oluşan stresle bazı hassas, narin türler yok olabilir.” diye konuştu.

    Kirliliğin besin zincirinde bozulmaya neden olabileceğine işaret eden Balcı, şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Besin piramidinin temelini oluşturan birincil üreticilerde bir sıkıntı yaşandığı zaman mutlaka üst basamakları etkileyecektir. Bazı mikroorganizmalar aşırı artış gösterdiğinde balıklar için toksik olabilir, kimisinin solungaçlarını tıkayabilir. Zincirin bir halkasında ufak bir değişiklik olsa av ve avcı ilişkilerinde mutlaka kademeli olarak besin zinciri etkilenecektir.”

    İnsan etkisi nedeniyle ekosistemin kırılgan hale geldiğini dile getiren Balcı, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Bazı balıklar üremek için Ege’den Marmara’ya ya da Karadeniz’e doğru göç ederler. Marmara, Çanakkale ve İstanbul Boğazı geçiş ve göç yolu. Buradaki sıkıntılar diğer denizleri etkileyecektir. Besin zincirindeki bozulmanın türlerin popülasyonunu etkilemesi mümkün. Ya ortadan kalkmalarına ya da başka bir yere gidip yerleşmelerine sebep olacak, başka bir yere gidemiyorsa yok olacak.”