Edirne’nin Enez ilçesine bağlı tatil köyü Büyükevren sahilinden kayıkla Saros Körfezine açılan 3 kişinin bulunduğu kayık alabora oldu. Denizin ortasında mahsur kalan 3 kişinin çığlıklarını duyanlar, kendi kayıklarıyla denize açıldı. Sese doğru ilerleyen vatandaşlar, havanın karanlık olması nedeniyle kişilere ulaşamadı.
Sahil Güvenlik Komutanlığı ekiplerinin bölgeye gelmesiyle denizde mahsur kalan 3 kişi kurtarıldı. Kayıklarla sahile çıkarılan 3 kişiye ilk müdahaleleri sahilde hazır bekleyen ambulans ekipleri tarafından yapıldı. Kişilerin sağlık durumlarının iyi olduğu öğrenildi.
Etiket: Deniz
-
Denizin ortasında can pazarı
-
‘Havuz yerine deniz tercih edin’
Yaz sezonuyla birlikte özellikle çocuklu aileler, deniz veya havuzların yolunu tutmaya başladı. Kalabalıklaşan havuzlarda ise bireylerin bulaşıcı hastalık kapma ihtimali arttı. Böylece akıllarda ‘havuz mu daha sağlıklı deniz mi?’ sorusu yer aldı. Açık denizin daha sağlıklı olduğu konusunda uyarıda bulunan Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, “Havuzların ne kadar klorlama ya da ozonlama periyodu daha düzgün de olsa, belli oranda mikroorganizma kontrolleri düzenli yapılsa da durgun su, denize kıyasla bulaşıcı hastalıklar açısından daha sıkıntılı. Havuzlar açısından baktığımızda dikkat edilmesi gereken konulardan bir tanesi de düzenli temizleme ve klorlamanın hangi sıklıkta olduğudur. Bunlara rağmen bazı hastalıklar nadiren de olsa bulaşabilir” diye konuştu.
“Su yutma ile ağızdan bakteriler bulaşabilir”
HIV, Hepatit B gibi hastalıkların, klorlama düzeylerinin yetersiz olduğu zaman her ihtimalde bulaşabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Şener, “Su yutma ile ağızdan bulaşan mikroorganizma dediğimiz enterik patojenler ağırlık olarak, bazı bakteriler de çok nadir olarak havuzlardan bulaşabilir. Açık deniz ya da sahil deniz kıyılarında, Halk Sağlığı Kurumları tarafından mikroorganizma fotojen araştırılması yapılıyor. Suya karışan bakteri miktarı bakılıyor. Suya karışan bakteri miktarı belli sayıların altındaysa karışmış karışmamış diye engel olmak mümkün değil. Belli sayıların üstündeyse plajın kullanımı kapatılabiliyor” açıklamalarında bulundu.
“Tuzlu suda virüsler yaşamıyor”
Art arda birkaç yıl boyunca enterik patojen 0 çıkıyorsa, bu plajların sahillerinin mavi bayrak olarak kodlandığını anlatan Şener, “Birkaç yıl art arda yapılan denetlemelerde, enterik fotojen bulaşıcı hastalık bakteri miktarı çok aşağılardaysa, sahil kesimleri bu açıdan temiz alan ilan ediliyor. Virüsler açısından tuzlu su olduğu için bizim açımızdan bir avantaj var. Tuzlu suda virüsler yaşamıyor, yaşama ihtimali çok düşük oluyor. Dolayısıyla viral etkenler açısından bir avantajımız var” uyarısında bulundu.
Havuz ve denizlerde ‘sokak hayvanları’ uyarısı
Sahillerde mevcut olan başıboş sokak hayvanlarının da denizleri ve sahilleri kirletebileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Şener, “Bu kirlenmelerle birlikte dolayısıyla enterik patojenler ya da kistler yaz döneminde de başımızın belası olabilecek hastalıklardan birkaçı. Belirtiler olarak da hafif ulantı, kusma, karın ağrısı ve ishal dediğimiz tablolarla karşı karşıya kalıyoruz. Eğer deniz kıyısında karşı karşıya kaldığınız tabloda denizin bulanıklığından ya da denize akan bir turistlik yerde lağım ya da kanalizasyon görüyorsunuz o bölgelerde deniz girmemek ideali. Bu bölgeden uzak yerlerde denize gerekir. Sadece sahil kesiminde değil, deniz turizminin yapıldığı bölgelerde de oradaki tuvaletlerdeki atık suların boşaltılması nedeniyle de koyların kirletilmesi söz konusu. Bu durumda da enterik patojenlerle karşı karşıya kalınabilir. Bunlarda çoğunlukla baş ağrısı, bulantı, kusma, ateş ve ishal gibi tablolarla karşı karşıya kalıyoruz. Güneş çarpması ile de çok sık karıştırılabiliyor. Çünkü güneş çarpması da baş ağrısı, bulantı, kusma ve çocuklarda ishal tablosuna sebep olabiliyor. Bunlar için bazı laboratuvar testlerine ihtiyaç var. Büyük abdest ile testlerde herhangi bir patojen varsa bu hastalara tanı konuluyor ve antibiyotik tedavisi gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
“Ciltten dökülen kıl, ağızdan akan salya, havuzlarda bulanıklık ölçeğini değiştiriyor”
Havuzlarda son zamanlarda çok popüler olan tuzlu deniz suyunun kullanılmasının bir avantaj olduğunu vurgulayan Şener, şunları kaydetti:
“Deniz içerisinden gelen tuzlu su, özellikle HPV ve Hepatit B gibi fotojenler için ekstra koruyucu. Bu sebeple deniz suyu kullanılan havuzlar, normal havuzlara göre artı avantajı var. Dikkat edilmesi en önemli şeyler ise aslında havuzlarda gözle görülebilir bir bulanıklık varsa ideali çocuğu o havuza sokmamak, kendimizin de girmemesidir. Her ne kadar havuzlar düzenli denetime tabii de olsa, daha fazla bakteri havuzda olabiliyor. Çünkü havuza düşen şey sadece enterik patojen değil. Ciltten dökülen bakteriler, kıllar, tüyler, ağızdan ve burundan akan salyalar dahil havuzlarda bulanıklık ölçeğini değiştiriyor. Ne kadar düzenli klorlama da olsa bu yetersiz kalabiliyor.”“Çocuklarda karşılaşılan viral hastalıklar olabiliyor”
Havuza girdikten birkaç saat sonra özellikle gözde yanma, sulanma, kızarıklık gibi tablolar meydana geliyorsa, bu durumun sadece klorlamaya bağlı olmayabileceğini aktaran Şener, şöyle konuştu:
“Adenovirüsü gibi özellikle çocuklarda karşılaştığımız bazı viral hastalıklar olabiliyor. Bu tabloya dikkat etmek lazım. Havuza girdiğiniz zaman yüzünüzde gözlük yoksa, ağzınızı burnunuzu, kafanızı suyun içerisine sokmamak ideal olandır. Bulunduğunuz tesiste havuz ve deniz aynı oranda ulaşılabilirse, deniz tercih edilmelidir. İster istemez havuzda, diğer kişilerle mesafenizi koruyamıyorsunuz ama denizde bu mesafeyi korumanız mümkün.”“Gözle ilgili rahatsızlıklar, çocuklarda kalıcı hasar bırakabilir”
Havuz sonrasında yüzde, gözde, yanma, batma, sulanma, bulantı, kusma ve ishal gibi şikayetler görülürse hemen uzman hekime başvurulması gerektiği konusunda uyarılarda bulunan Şener, gözle ilgili olan durumlarda, özellikle çocuklarda kalıcı hasar bırakabilecek tabların olabileceğini belirtti.
-
50 yaşındaki Caretta Caretta denizle buluştu
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü 7. Bölge Müdürlüğü Deniz Kaplumbağaları Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi’ne bağlı ekipler tarafından Mersin’de 2 yıl önce yaralı olarak bulunan deniz kaplumbağası tedavi altına alındı. Başından aldığı darbe nedeniyle ciddi bir travması olan dişi kaplumbağanın tedavisi 2 yıl sürdü. Tamamen sağlığına kavuşan 50 yaşındaki kaplumbağaya Vali Ali Hamza Pehlivan ve ilgili personeller tarafından kimlik ile tedavi bilgilerinin yer aldığı markalama işlemi yapıldı. Daha sonra kaplumbağa Mersin Erdemli’de sahile bırakıldı. İyileşip özgürlüğüne kavuşan kaplumbağa denizle buluşarak kısa sürede gözden kayboldu.
Deniz Kaplumbağaları Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi tarafından şu ana kadar 54 deniz kaplumbağasının tedavi edilerek tekrar doğal ortamına salındığı belirtildi.“Mersin deniz kaplumbağaları açısından güvenli liman”
Deniz Kaplumbağaları Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi’nde özellikle koruma altına alınan ‘Caretta’ türlerinin tedavilerinin yapılıp tekrar doğal ortamına salındığına dikkat çeken Vali Ali Hamza Pehlivan, “Mersin deniz kaplumbağaları açısından güvenle sığınacak liman hüviyetine sahip. Çünkü 4 ayrı koruma altında olan ve deniz kaplumbağalarının kuluçka dönemini geçirdikleri alanımız var” dedi.Kaplumbağaların bu dönemlerde geldiğini ve yıllar önce yaptığı yuvasına giderek yumurtlamasını gerçekleştirdiğine değinen Vali Pehlivan, yumurtadan çıkan yavruların da Akdeniz vasıtasıyla bütün dünyadaki sulara özgürce seyahatini yaptığını kaydetti.
Denize bıraktıkları 50 yaşındaki kaplumbağaya bir de markalama işlemi yaptıklarını belirten Pehlivan, “Bu markalama işleminin önemi dünyada nereye giderse gitsin takibini yapılabiliyor olması ve ihtiyaç halinde de tedavisinin devam ettirilmesinin sağlanması. Çünkü o künye o marka yoluyla iletişim kurulduğunda kaplumbağa ile ilgili bütün bilgiler çıkıyor ve takibi de gerçekleştirilebiliyor” diye konuştu.
-
Akyarlar’da deniz dibi temizliği
Bodrum’un Kumbahçe Mahallesi’nde başlayan ve yarımada koylarında devam eden 2024 yılı Deniz Dibi Temizliği etkinliği bu hafta Akyarlar Koyu’nda yapıldı. Deniz dibi temizliğinin yanında vatandaşlar ve öğrenciler tarafından sahil de temizlendi.
Bodrum Belediyesi Destek Hizmetleri ve Temizlik İşleri Müdürlüğü organizasyonuyla gönüllü dalış ekibi tarafından gerçekleştirilen Deniz Dibi Temizliği etkinliğine Bodrum Belediye Başkanı Tamer Mandalinci’yi temsilen Başkan Vekili Niyazi Atare, Belediye Başkan Yardımcısı Yaşar Çelikkan, Akyarlar Muhtarı İsmihan Ulutaş, TÜRÇEV Bodrum yetkilileri, Akyarlar Hacı Mahmut Tınaztepe İlkokulu öğrencileri, otel yöneticileri ile personeller katıldı.Bodrum’un koylarını çöp ve atıklardan arındırmayı amaçlayan temizlik etkinliğinde denizden çeşitli atıklar çıkarılarak Akyarlar Balıkçı Barınağında sergilendi. 250 kilogram atık, geri dönüşümü yapılmak üzere Konacık Mahallesindeki 1. Sınıf Atık Merkezine götürüldü.
Deniz Dibi Temizliği, 12 Haziran Çarşamba günü Turgutreis sahilinde devam edecek.
-
Denizin dibinden çıkarılan atıklar şoke etti
Pendik Belediyesi koordinasyonunda İstanbul Gedik Üniversitesi, Pendik Arama Kurtarma (PEAK), Teknopark İstanbul ve Yardım Vakfı ekiplerince, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde ilçe sahilinde su altı temizliği gerçekleştirildi. Çevre ve deniz temizliği konularına dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak amacıyla düzenlenen etkinlikte denizin dibinden otomobil lastiği, koltuk ve benzeri çöpler çıkarıldı. Denizin dibinden çıkarılarak sahilde sergilenen çöpler görenleri şaşkına çevirdi.
Pendik Belediye Başkanı Ahmet Cin, “8 Haziran Marmara Deniz Günü, 5 Haziran da Dünya Çevre Günü. Dolayısıyla bu haftayı bu şekilde bir etkinlikle 3 yıldan beri değerlendirmeye başladık. Bunu yaparken de paydaşlarımız var. Aslında bir farkındalık oluşturmak ve dikkat çekmek amacıyla yaptığımız bir faaliyet. Dünya bir denge üzerine Allah tarafından yaratılmış. Bu dengeyi korumak görevlerimizden başında geliyor. Denizlerimizin, çevremizin temiz tutulması ve gelecek nesillere daha temiz bir dünyanın bırakılması ile ilgili bir çalışma.
Çok yakın bir zamanda müsilajla ilgili bir konu ile karşı karşıya kaldık. Bu sürecin neden olduğunu iyi araştırmak lazım ve buna göre tedbirler almak lazım. Maalesef Marmara Deniz çevresinde hala biyolojik arıtma tesislerinin azlığından şikayetçiyiz. Çünkü bunun sıkıntılarını toplumumuz yaşamış oldu. Biz burada kendi imkanlarımız ölçüsünde denizlerin temiz tutulması ile ilgili hem bilgilendirme ve tedbir almayla ilgili çalışmalarımızı yapmaya çalışıyoruz. Ama bunun genel itibariyle hem büyükşehir Belediyesinin hem bakanlığın ilçe belediyeleriyle ortaklaşa olarak bu çalışmaları yürümesinde fayda olur” dedi.
-
Körfez’deki yaralı caretta caretta kurtarıldı
İzmir Büyükşehir Belediyesi Deniz Koruma Şube Müdürlüğü ekipleri, Körfez temizliği sırasında nesli tükenme tehlikesi altında bulunan yaralı Caretta caretta cinsi deniz kaplumbağasını kurtardı. Konak Pasaport İskelesi yakınlarında bulunan deniz kaplumbağası, Veteriner İşleri Halk Sağlığı Daire Başkanlığı Veteriner İşleri Şube Müdürlüğü Küçük Hayvan Polikliniği’ne getirildi. 35 kilogram ağırlığındaki yetişkin dişi kaplumbağa veteriner hekimler gözetiminde tedaviye alındı.
“Onları korumamız gerekiyor”
Deniz Koruma Şube Müdürlüğü’nde görevli Deniz Canlılarından Sorumlu Veteriner Hekim Sinan Okçuoğlu, “Yaptığımız ön muayenede müdahale edilmezse ölümle sonuçlanabilecek ciddi bir travma tespit ettik. Tedaviye aldık. Kuvvetli bir canlı olduğu için iyileşmesini umut ediyoruz” dedi. Caretta carettaların kıyıya vurmasının birçok nedeni olduğuna dikkat çeken Sinan Okçuoğlu, “Bu hayvanların kıyıya vurma nedenleri ya parazit hastalıklar ya da gemilerin pervanelerinden zarar görmeleri. Küresel iklim değişikliği, denizlerin kirlenmesi, sahillerin işgal edilmesi gibi durumlar da yaşamlarını etkiliyor. Onları korumamız gerekiyor” diye konuştu.
“Doğal Yaşam Parkı’na nakledildi”
Küçük Hayvan Polikliniği’nde ilk müdahalesi yapılan deniz kaplumbağası İzmir Büyükşehir Belediyesi Doğal Yaşam Parkı’na götürüldü. Buradaki veteriner hekimler travmaya yönelik tedavi sürecine başladı. Deniz kaplumbağası, tedavisinin ardından Doğa Koruma Milli Parklar İzmir İl Müdürlüğü tarafından Muğla Deniz Kaplumbağaları Araştırma, Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi’ne (DEKAMER) nakledilecek.
-
Denizde turuncu renk istilası
Her yıl bu mevsimde plankton çoğalması sonucu turuncu tonlara bürünen Marmara Denizi’nin Tekirdağ kıyıları yine aynı renge bürünmeye devam ediyor. Hava sıcaklığına bağlı olarak yayılan turuncu renk gün içerisinde denizde yer değiştirerek kıyılarda yayılmaya devam ediyor. Kimi vatandaşlar mevsimsel bir durum olduğunun farkındayken, denizdeki bu turuncu rengi ilk kez gören kimi vatandaşlar ise şaşkınlığını gizleyemiyor.
Turuncu tonların yanı sıra kıyılarda beyaz denizanalarının da çoğaldığı gözlendi. Şarköy ilçesinin Uçmakdere Mahallesi’ndeki kıyılarda denizin mavisini kaplayan turuncu havadan görüntülendi.Bu durumla her yıl karşılaştıklarını ifade eden yamaç paraşütü pilotu Gökhan Baran, “Genellikle Uçmakdere’de faaliyet gösteriyoruz. Bu sene de her yıl olduğu gibi denizde planktonlar var. Gördüğünüz gibi çok kötü bir görüntü. Fakat bu her sene olan bir şey. Hiçbir zararı yok. Müsilaj değil, teknelerin sintinelerindeki pislik değil. Halkımız, bölgemize güven içerisinde gelebilir. Denizimiz kayalık olmasına rağmen, çok çok temiz ve herkesi buraya bekleriz” dedi.
-
“Denizlerin korunması turizm için önemli”
5 Milyon litre atık su toplandı
Muğla Büyükşehir Belediyesi atık alım tekneleri 2023 yılında Gökova Körfezi, Göcek ve Dalaman koylarındaki teknelerden 5 milyon 758 bin 868 litre pis su, 541 bin 395 kg katı atık, 8 bin 702 litre sintine ve 3 bin 504 litre atık yağ topladı. Ekipler 2023 yılında 2 bin 458 tekneye hizmet verdi.
Başkan Aras; “Denizlerin korunması kritik bir öneme sahip”
Denizlerin korunmasının turizm açısından büyük bir önem taşıdığını belirten Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, “Denizin temiz kalması ve doğal güzelliklerimizin korunması, sadece bölgemiz için değil, tüm Türkiye ve dünya için büyük bir önem taşıyor. Denizlerimizin korunması, turizm sektörümüzün sürdürülebilirliği ve çevre sağlığı için kritik bir öneme sahip. 8 atık alım teknesi ile denizlerimizdeki teknelerden atık toplamayı sürdürüyoruz. Ekiplerimiz, Gökova Körfezi, Göcek ve Dalaman koylarında deniz temizliği için her gün mavi sularımızda yola çıkıyor. Mavi yolculuğun başladığı kıyılarımızı korumaya devam edeceğiz” dedi. -
12 metrelik balinanın iskeleti hayranlık uyandırıyor
Türkiye’nin Akdeniz’e kıyısı olan illerinden Hatay, su altı ve su üstü canlı çeşitliliğiyle birçok hayvana ev sahipliği yapıyor. Bölgedeki su altı zenginliğini gözler önüne sermek isteyen İskenderun Teknik Üniversitesi (İSTE) tarafından su altı müzesinin açılışı geçtiğimizde günlerde gerçekleştirilmişti. Birçok hayvanın iskeletinin sergilendiği müzede görenlerin ilgisini çeken ise 8 Ocak 2016 tarihinde İskenderun Körfezi’nde kıyıya vuran 12 metre uzunluğundaki balina yavrusunun iskeleti oldu.
Deprem sonrası bölgenin ayağa kalkması için çalışmalar yürüttüklerini dile getiren İSTE Rektörü Prof. Dr. Tolga Depci, “Biz teknik bir üniversite olarak şu anda sualtı müzemizi açmış durumdayız. Akdeniz’in incisi olan İskenderun’umuzu toparlamak, Hatay’ın toparlanması sürecinde bir üniversite olarak elimizden geldiği kadar devletimize katkı sağlamak zorundayız ve bunu da gönüllü olarak yapıyoruz. Bildiğiniz gibi Deniz Bilimleri ve Teknoloji Fakültemiz var, fakültemizde görev yapan çok değerli hocalarımızın bugüne kadar toplamış oldukları canlılar var. Şu anda dünyanın en büyük 2’nci hayvanı olan 12 metre boyundaki balinanın iskeleti bizde bulunmakta. Bu da Akdeniz bölgesine baktığınızda tektir. Bu kapsamda yaklaşık 500 tane türün içerisinde bulunduğu bir müzemizi hayata geçirmiş bulunmaktayız. Tabii ki gelecek olan genç nesilleri elimizden geldiği kadar ülkemiz hakkında bilgilendirmek, denizlerimizin, denizdeki güzelliklerimiz ve denizaltı varlıklarımız hakkında da onları bilgilendirmenin son derece önemli olduğunu düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
Yaklaşık 12 metrelik boyda bir yavru balinayı sergiliyoruz”
İSTE Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cemal Turan, İskenderun Teknik Üniversitesinde bir sualtı müzesi oluşturma fikrinin yıllardır sürdürülen bir düşünce olduğunu ifade ederek, “Çünkü İskenderun’un körfezi gerçekten biyolojikliğin yüksek olduğu bir bölge. Birçok balina türü, yunus türü, Akdeniz foku, deniz kaplumbağaları ve diğer balık türleri gibi birçok endemik türü içerisinde barındırmakta. Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Tolga Depçi’nin sualtı müzesi kurma fikrine destek vermesiyle birlikte biz bu işe başladık. Daha önce İskenderun körfezinde karaya vuran balinaları, yunusları, deniz kaplumbağaları gibi türleri toplayarak, önce fakültemizde bunları toprakta gömdük ve onların kemiklerinin ortaya çıkmasını bekledik ve sualtı müzesini şu an itibarıyla İskenderun halkına ve Türkiye halkının hizmetine sunmuş bulunmaktayız. Bunun mutluluğunu yaşamaktayız, gerçekten özellikle Hatay bölgesinde bir ilk yani tüm Akdeniz bölgesini kapsayan ilk kez bir balina burada sergilenmiş olacak. Bu balina da zaten dünyanın en büyük 2’nci büyük hayvanı yaklaşık 37 metreye kadar uzayabilen bir balina türü. Biz de yaklaşık 12 metrelik boyda bir yavru balinayı sergiliyoruz burada. Yunuslar sergiliyoruz, deniz kaplumbağalarını, zehirli türleri, aslan balığı, balon balıkları gibi türleri halkın bunları tanımasını sağlıyoruz. Bu anlamda zengin bir koleksiyona sahibiz, yaklaşık 500 tane tür bulunmakta bunların bir kısmı atölyemizde daha hazırlık aşamasında sergiye hazırlamaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu.