Etiket: deprem

  • Uşaklı battaniyeciler, seferber oldu

    Uşaklı battaniyeciler, seferber oldu

    6 Şubat Pazartesi günü Kahramanmaraş’ta 11 ili de etkileyecek şekilde 7.7 ve 7.6 şiddetinde deprem meydana geldi. Depremde bir çok ev kullanılmaz hale gelirken artçı depremler sebebiyle de vatandaşlar sokaklarda kaldı. Kış nedeniyle soğuk havada sokakta kalan vatandaşlar için Uşaklı iş insanları seferber oldu. Valilik koordinesinde battaniye üretim fabrikaları, sipariş alımını durdururken stokta ve yeni üretilen bütün battaniyeleri deprem bölgesine gönderildi. Üç vardiyalı sistemde 24 saat çalışan battaniye fabrikalarından deprem bölgesine 1 buçuk milyon battaniye gönderildiği öğrenildi.

    Depremzedelere özel üretimin yapılan bir tekstil fabrikasının işletme müdürü olan Tuğrul Mahmut Yalvaç, stokta bulunan battaniyeleri Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının koordinasyonunda deprem bölgesine sevk ettiklerini belirterek, “İlk olarak 2 tır gönderdik. Daha sonrasında çalışma kapasitemizi artırarak elimizdeki işleri bir kenara koyarak deprem bölgesi için özel üretime başladık” dedi.

    Günlük 5 bin civarındaki üretimi 15 bine çıkardıklarını kaydeden Yalvaç, “Pazartesi gününden itibaren 24 saat esaslı, takviyeli, Cumartesi Pazar da dahil olmak üzere tüm personel özveriyle çalıştık, hatta sevkiyattaki arkadaşlarımız birkaç gün evlerine gitmedi” diye konuştu.

    Diğer bir fabrikanın sorumlusu olan Emrullah Aydoğan ise “Günlük yaklaşık 10-15 bin battaniye üretimimiz vardı, biz deprem sonrasında halı üretimi gruplarındaki çalışanlarımızı yüzde 25’e kadar azaltıp bu kişileri battaniye üretimi gruplarına yönlendirdik. Günlük 15 bin olan üretim adedimizi 40 bine çıkardık. 8 saat olan konfeksiyon vardiyaları 12 saate; 12 saat olan vardiyalar da 24 saate çıktı. Emekçilerimiz, özverili bir şekilde çalışmaya başladı hatta mesai ücreti almayıp ‘Bizlerin de katkımız olsun.’ dediler. Ara molalar kaldırıldı, üretim hızlandı. Yorgunluk olacak mı? Birkaç gün olacak ama katkımız olduğu sürece bu yolda devam edeceğiz” diye konuştu.

  • İtfaiyecilerin unutamadıkları

    İtfaiyecilerin unutamadıkları

    6 Şubat günü merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 11 ilde büyük tahribata sebep olan depremin ardından AFAD, belediyeler ve birçok STK’ların arama kurtarma ekipleri bölgelere yönelerek arama kurtarma çalışmalarına başladı. Hızla bölgeye giden ve günlerce dinlenmeden, uyumadan fedakarca çalışma yürüten Sakarya Büyükşehir Belediyesi İtfaiye ve arama kurtarma ekipleri, yaklaşık 50 kişiyi enkazdan kurtardı. Bu çalışmalar esnasında duygulandıran diyaloglar da kuruldu. Sakarya’ya geri dönen ekipler, unutamayacakları diyalogları anlattı. Bölgede cansiparene şekilde çalışma yürüttüğü esnada telefonu itfaiye aracından çalındığı için ailesi ve yakınlarıyla iletişim kurmakta zorlanan itfaiye eri Ömer Zambak ise kendisine ulaşamayan tanıdıklarının yaşadığı endişeyi anlattı.

    “Enkaz altında bizden keser istedi”

    Sakarya Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığında görevli itfaiye eri Muhammed Arlı, “Deprem bölgesinde birçok olay yaşadık ve buruk olarak geriye döndük. Beni etkileyen olaylardan bir tanesi belediye personeli olan Yunus ağabeyimizdi. Yerini tespit ettikten sonra birkaç saatlik çalışma neticesinde kendisine ulaştık. İlk etapta elini gördük ve daha sonrasında tebessüm ettiren bir olay yaşandı; bizden istediği şey sigaraydı. ‘Canım çok sigara istedi, bana bir yanık sigara verir misiniz’ dedi. O esnada hepimiz orada güldük. Enkaz altındaki insanlar bizi gördükleri zaman artık kendilerini bırakıyorlar, biz kendilerini bırakmasınlar diye onlarla sohbet etmeye çalıştık. Kurtarma çalışması esnasında Yunus ağabeyimiz, ‘İyiyim ben burada, biraz da ben çalışayım, süreci kısaltalım’ diyerek bizden keser istedi. Bizde onu kırmamak için bir keser verdik, tabi yormadık, enerjisinin bitmesine izin vermedik bu esnada. Bütün ekibimizle birlikte Allah’a şükür kendisini kurtardık. Hastaneden taburcu edildikten birkaç gün sonra çalışmalarımızı devam ettirdiğimiz bölgeye geldi ziyaret etti. Çay içerek, sohbet ettik, birbirimize sarılarak dualar ettik. Acıların yanında bu da böyle güzel bir anı kaldı” dedi.

    Enkaz altında can kurtarırken telefonu çalındı

    Bölgeye gittiği ilk günde telefonunun çalındığını ifade eden itfaiye eri Ömer Zambak ailesiyle bir süre irtibat kuramadığını aktararak, “Bölgeye ilk gittiğimiz gece 17 yaşındaki Muhammet ismindeki bir genç için uzun süren bir çalışmamız oldu. 6 saat süren çalışmada enkazın içerisinde ekip arkadaşlarımızla değişerek girdik. Çalışma esnasında telefonumu da itfaiye aracına bıraktım. Ailemle haberleşmek için telefonumun yanına gittiğimde aracın içerisinde telefon ve bazı kişisel eşyalarımızın, yağmurluklarımızın da olmadığını gördük. Bir süre ailemle iletişim kuramadık. İki gün sonra ekip arkadaşlarımın telefonlarından görüşme sağladık ve ailem çok endişelenmişti. 14 günlük süreçte ailemle günde bir veya iki defa arkadaşlarımın telefonlarıyla irtibat kurdum. 4 yaşında Zehra adında kızım var, görüşemedim ve duygulandık. Onlar da endişelendi, orada enkaz altında çocukları gördük hep aklımızdaydı tabi herkesin evladı aklındaydı. Zor günler geçirdik ve benim için haberleşmek biraz daha zor olduğu için böyle bir sorunla karşı karşıya kaldım” diye konuştu.

    “Tuttuğu takımdan sevdiği yemeğe kadar her şeyi biliyorduk”

    Enkaz altındaki genç ile aralarında geçen diyalogu anlatan itfaiye eri Cevdet Gür ise, “Bölgeye giden ilk ekiplerden biriyim ve gittiğimizde 17 yaşında bir genci enkaz altından çıkardık. Genci çıkartırken ayağı sıkışmıştı ve çok riskli bir bölgedeydi. Çünkü bina tam yıkılmamış ve arkadaşta binanın basar tarafından olan kısımdaydı. Kendisi gayet sağlıklıydı sadece ayağı sıkışmıştı ama onu çıkarmakta zorluk çektik. Sağlam kirişi kırmak gerekiyordu ve titiz bir çalışma yaptık o sırada ise kendisi de, ‘Beni bırakın arka oda da babamlar var, onları alın’ diye bize defalarca kez söyledi. Ama bizim ilk görevimiz onu oradan almaktı daha sonrasında diğer aile üyelerini çıkarttık. Biz orada çok duygulandık ama diri durmamız gerekiyordu ki depremzede orada bizden etkilenmemeli ve biz onun moral ve motivasyonunu yüksek tutmak için gelecekteki planları gibi sorular sormaya çalıştık. Bunları sorarken de bina içinde kaç kişinin olduğunu teyit etmeye çalıştık. Enkaz altından çıkarmaya çalıştığımız gencin tuttuğu takımdan sevdiği yemeye kadar her şeyi biliyorduk. Yaklaşık 7 saat çalıştık ve o süre boyunca arkadaşla diyalog halindeydik” şeklinde konuştu.

  • “DASK’ta limit 640 bin TL”

    “DASK’ta limit 640 bin TL”

    DASK’ın depremin ve deprem sonucu meydana gelen yangın, infilak, tsunami ve yer kaymasının doğrudan neden olacağı maddi zararları, poliçede belirtilmiş limitler dahilinde karşıladığını belirten Doğan Sigorta Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Selcen Gür, “Bina tamamen ya da kısmi olarak zarar görmüş olsa da teminat altında bulunuyor. Binanın temelleri, ana duvarları, bağımsız bölümleri ayıran ortak duvarları, bahçe duvarları, istinat duvarları, tavan ve tabanlar, merdivenleri, asansörleri, sahanlıkları, koridorları, çatıları, bacaları ve benzer nitelikteki bölümleri, bir arada ya da ayrı ayrı teminat kapsamında yer alıyor” diye anlatıyor.

    “Konutların yüzde 45’i poliçesiz”

    Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) Türkiye genelinde yüzde 100 sigortalılık hedefine ulaşmak amacıyla çalışıyor. DASK verilerine göre Türkiye’de toplam 20 milyon konut bulunuyor ve bunların 10.9 milyonu yani yüzde 55 seviyesinde sigortalı durumda. Konutların yüzde 45’i sigortalı değil. Gür, bu konuya yönelik, “Elektrik ve su bağlatmak için zorunlu olduğu için DASK yaptırılıyor. Bu poliçe bir yıl yürürlükte kalıyor. Bir yıl bittiğinde yenileme yapılmadığında poliçesiz kalınıyor. Bu yüzden pek çok ev DASK sahibi değil, çünkü poliçelerini yenilemiyorlar” dedi.

    “Hasar bildirmede süre sınırlaması yok”

    DASK’tan son yapılan açıklamada, evleri depremde hasar gören Zorunlu Deprem Sigortası poliçesi sahiplerinin hasar bildirimine ilişkin bir süre sınırlamasının olmadığı bildirildi.
    Genel şartlarda her ne kadar “Rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren en geç 15 iş günü içinde DASK’a bildirme yükümlülüğü” olsa da kurumun sigortalıların haberdar olma zamanını tam olarak tespit edemeyeceğinden ilgili maddeyi sigortalı lehine değerlendirdiği kaydedildi.

    Depremlerin vurduğu on ilde toplam 2 milyon 175 bin konut bulunuyor. Bu konutların yüzde 48.5’inin DASK sigortasına sahip olduğu, yüzde 51,5 inin ise olmadığı görülüyor. DASK adına görevlendirilen bağımsız hasar tespit görevlilerince yapılacak tespitler sonucunda belirlenen tazminat ödemelerinin doğrudan DASK tarafından poliçe sahiplerine yapıldığını ifade eden Gür, “Zorunlu Deprem Sigortası tazminatının hesaplanmasında, rizikonun gerçekleştiği yer ve tarihte, binanın yeniden inşasının mevcut piyasa koşullarındaki güncel maliyeti esas alınıyor” diyor

    DASK’ta limit 640 bin TL

    DASK sigortasının belirli bir limiti var ve bu limit 2023 yılı için 640 bin TL olarak belirlenmiş durumda. Konutun değerinin DASK tarafından verilen 640 bin liralık azami teminat tutarını aşması durumunda, konut sahiplerinin ‘konut sigortası’ yaptırması gerekiyor. DASK’ın depremden kaynaklı bina hasarlarını öderken; konut sigortasının, deprem, sel, su baskını, yangın kapsama eklenmiş zarar görebilecek eşyalar için de hasar ödemesi yaptığına vurgu yapan Gür, “Kişilerin DASK poliçelerinde belirtilen limitlerin aşılması durumunda DASK poliçesi herhangi bir ödeme gerçekleştirmemekte. Bu durumda bireylerin satın aldıkları ‘konut poliçelerinde’ deprem teminatı var ise aşılan limitler konut sigortasından karşılanıyor. DASK ve konut sigortası birbirini destekleyici sigorta türleri olmakla beraber birbirlerinden bağımsızlar” diye ekledi.

    “DASK’ın deprem vergileriyle ilgisi yok”

    Bazı vatandaşlar deprem vergileri ile zorunlu deprem sigortası arasında bir ilişki kuruyorlar. Ancak DASK’ın deprem vergileri ile hiçbir ilgisi olmadığının altını çizen Gür: “DASK fonları, sadece sigortalıların ödediği Zorunlu Deprem Sigortası poliçe primlerinden oluşmakta. DASK’ın fonları yalnızca sigortalıların hasarlarını ödemek için kullanılmakta. DASK, finansal açıdan kamu kaynaklarından tamamen bağımsız ve sunduğu Zorunlu Deprem Sigortası bir sigorta ürünü” diye konuştu.

  • Bursa’da AFAD standartlarında çadır üretiyorlar

    Bursa’da AFAD standartlarında çadır üretiyorlar

    İl Milli Eğitim Müdürü Serkan Gür, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen insanların ihtiyaç duyduğu her alanda, mesleki eğitimin üretim kapasitesini kullanmaya başladıklarını söyledi.

    Gür, salgın döneminde olduğu gibi bugünlerde de özellikle meslek liselerinin ve hayat boyu öğrenme kurumlarının üretim kapasitesini, ihtiyaç duyulan her anda deprem bölgesine yönlendirmeye başladıklarını dile getirdi.

    Türkiye genelindeki meslek liselerinin ekmekten yemeğe, kumanyadan tulum ve battaniyeye birçok alanda afetzedeler için yoğun çalışma yürüttüğünü vurgulayan Gür, şöyle devam etti:

    “Bursa’da 3 okulda çok özel bir çalışmayı Sayın Bakanımız Mahmut Özer’in liderliğinde başlattık. O da çadır üretimi. Metal ve tekstil alanları öğretmenimizle, öğrencilerimizle yaklaşık 10 gündür hummalı bir şekilde çalışıyoruz. Afet çadırı üretimine başladık. Çadır iki bölümden oluşuyor. Çadırın bir metal bölümü var, bir de tekstil dediğimiz çadır bölümü var. Şehit Ömer Halisdemir Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde çadırın metal bölümünü gerçekleştiriyoruz. Borsa İstanbul Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ile Olgunlaşma Enstitüsünde de çadırın tekstil kısmını üretiyoruz.”

    Sanayiden kumaş tedarikine, kalıp hazırlanmasına destek

    Bursa sanayisine teşekkür eden Gür, firmaların, çadır üretiminin hızlanarak seri üretime geçmesinde okullara çok büyük fayda sağladığını anlatı.

    Kumaşların tedarikinde, çadırın kalıbının hazırlanmasında, kesiminde tam bir işbirliği içinde çalıştıklarını aktaran Gür, “Bursa’da ve diğer illerimizde üretilen bütün çadırlar özellikle yanmaz kumaştan, AFAD’ın hazırladığı şartnameye uygun olarak üretiliyor, bir branda çadır üretilip gönderilmiyor. Bütün teknik detaylara dikkat ederek, Türkiye’de ve dünyada standartta neyse ona uygun üretimler gerçekleştiriliyor. Bu konuda da standartlarımızı çok daha yukarı çıkarmak için elimizden geleni yapacağız.” diye konuştu.

    Gür, üretimi tamamlanan 410 çadırı afet bölgesine ulaştırdıklarını bildirdi. Milli Eğitim Bakanlığının talimatıyla Pazarcık merkezli depremin ertesi günü Hatay’ın Kırıkhan ilçesine 38 ton kuru gıdayla seyyar mutfak kurduklarını dile getiren Gür, şunları kaydetti: “Kısa sürede 100’e yakın seyyar mutfak Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kuruldu ve oradaki insanlarımızın yemek ihtiyacı karşılandı. Sonra sırayla soba ihtiyacı oldu soba ürettik, tulum ihtiyacı oldu tulum ürettik. Biz çok büyük bir camiayız. Bu camiada, üreten okullar, milletin fabrikaları var. Biz bu anlamda bu milletin fabrikalarını, milletin ihtiyaçları için çalıştırmaya, sabahlara kadar çalışarak devam edeceğiz.”

  • Bursa’nın Hatay’a destekleri büyük

    Bursa’nın Hatay’a destekleri büyük

    Hatay’da Türkiye genelinden gelen yardımların dağıtımı, geçici yaşam alanlarının oluşturulması ve seyyar tuvaletlerin kurulması görevlerini üstlenen Bursa Büyükşehir Belediyesi, depremin yaralarını sarmak için çalışmalarını canla başla yürütüyor. Hatay’da adeta lojistik bir üs kuran Bursa Büyükşehir Belediyesi, 400’ü aşkın personel, 150’ye yakın araç ve ekipmanla gece gündüz sahada çalışıyor.

    Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş da AK Parti MKYK üyesi Ayhan Salman ile birlikte sahada yürütülen çalışmaları yakından takip ediyor. Bu arada, Hatay’daki deprem yaralarının tespiti için bölgede bulunan AK Parti İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Konya Milletvekili Leyla Usta, gece saatlerinde Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin Koordinasyon Merkezi’ni ziyaret etti.

    Başkan Aktaş’tan Hatay genelinde yürütülen çalışmalar hakkında bilgi alan Usta, her türlü donanıma sahip olan AKOM aracında hem Hatay’ın havadan çekilmiş görüntülerini izledi hem de Bursa itfaiyesinin arama kurtarma çalışmalarında kullandığı termal görüntüleme sistemi hakkında bilgi aldı.


    Büyük Bursa ailesi

    Başta depremden zarar gören 11 il olmak üzere tüm Türkiye’ye geçmiş olsun dileklerinde bulunan Usta, “Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin lojistik üssündeyiz. Pek çok Büyükşehir’imiz burada. Ancak Bursa, gerçekten harika bir planlama ile düzen içinde çalışmalarını yürütüyor. Hem şehirdeki düzeni-temizliği sağlamak hem de oluşturulacak konteyner kentlerin alt ve üst yapısını kurmak için çalışıyor. Bursalı hemşerilerimize çok teşekkür ediyorum. Hatay’a destekleri çok büyük. Burada büyük bir Bursa ailesini gördük. Başkanımı ve ekibini tebrik ediyoruz. Gerçekten zor zamanda iş yapmak, en kıymetlisi en değerlisi aslında.

    Hataylılar da bu hizmetleri unutmayacaktır. Hatay’da, Antakya merkezde Bursa var, Kocaeli, Konya, Denizli belediyeleri var. Hepsini tebrik ediyorum. Emeklerine sağlık. Burada emek veren belediye başkanından en alttaki işçisine kadar herkesin emeği çok kıymetli. Allah hepsinden razı olsun. Elbirliğiyle Hatay’ı yaşanabilir ve güvenli şehir haline getirelim istiyoruz” diye konuştu.

    Usta, koordinasyon merkezinden ayrılmadan önce Büyükşehir’in saha ekibiyle hatıra fotoğrafı da çektirdi.

  • Gönüllü doktor yaşadıklarını anlattı

    Gönüllü doktor yaşadıklarını anlattı

    Kulak Burun Boğaz (KBB) alanında Uzman Doktor Fatma Cemre Sazak Kundi merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 11 ili etkileyen yıkıcı depremlerin ardından gönüllü olarak gittiği deprem bölgesinde yaşadıklarını ve depremin acı tablosunu anlattı.

    “Bazı asistan arkadaşlarımız üstündeki ameliyathane kıyafetleriyle hiçbir şey almadan gelmek zorunda kaldı”

    Sabah uyandıklarında deprem haberini aldıklarını ve hemen hastaneye gelerek organize olmaya çalıştıklarını ayrıca gönüllü olarak deprem bölgesine gitmek istediklerini belirten Kundi, ”Sabah uyandığımızda deprem haberini aldık ve hastaneye geldik. Deprem bölgesine gönüllü olarak gitmek istediğimizi idari sorumlumuza bildirdik. Hastanemizde bu taleplerin toplandığını öğrendik. Bu süreç işlerken biz sürekli nasıl yapabiliriz, gidebilir miyiz, kendimiz gitsek olur mu diye düşündük. O gün ameliyat günümüzdü. Randevulu hastalarımızın ameliyatlarını yapıyorduk. İhtiyaca göre parça parça gönüllülerin yollanacağını öğrendik. O süre içerisinde bir yerlerden haber almaya çalıştık. Bir şekilde kendimiz gitsek yollar ne durumda bilmiyoruz. Bir yandan da buraya hasta gelirde bize ihtiyaç olur mu düşüncesiyle geçirdik saatleri. Sonra saat 4 gibi bize haber geldi. Bir gönüllü ekibinin bölgeye gönderileceğini öğrendik. Biz klinik olarak kulak burun boğaz bölümündeki hocamız ve asistanlarımız ile birlikte ameliyathaneden çıktığımız gibi yola çıktık. Bazı asistan arkadaşlarımız üstündeki ameliyathane kıyafetleriyle hiçbir şey almadan yola çıkmak zorunda kaldı. 6 gün kadar kaldık. Arkadaşlarımızın kalın montlarını alarak yola çıktık” diye konuştu.

    “Bir an önce birisini enkaz altından çıkarıp bir faydamız olsun diye dakikaları saydık”

    Deprem bölgesindeki vatandaşlara yardım etmek için bir an önce yola çıkmak istediklerini belirten Kundi, “Burada kaldığımız her dakika sıkıntı oluşturdu bize. İkinci depremi ameliyat sırasında yaşadık zaten. Saat 4 buçuk gibi hastaneden çıktık ve Adana Havaalanına indik. Bir an önce birisini enkaz altından çıkarıp bir faydamız olsun diye dakikaları saydık. Pazartesi gecesi çok yoğundu. Biz 5-6 saat soğukta ayakta bekledik. Burada soğukta beklemek ayakta beklemek bizim için hiç sıkıntı değildi ama biz burada boşa duruyoruz, geldik ama boşa duruyoruz diye bir panik olduk. sabah dörde karşı bizi Antakya Şehir Hastanesi’ne getirdiler. Ama hastaneye girilemediğini gördük. Önünde UMKE ve AFAD’ın getirdikleriyle gönüllü doktorların olduğu bir çadır merkezi kurulmuştu. Daha sonraki günlerde orası sahra hastanesine çevrildi” ifadelerini kullandı.

    “Enkazdan çıkan bebeklerin bezlerini bile değiştirdik”

    Psikolojik olarak çok etkileyici bir ortam olduğunu ve çok farklı duyguları aynı anda yaşamak zorunda kaldığını vurgulayan Kundi, “Bir şeyler yapmak için oradasınız ve ne yapacağınızı bilmiyorsunuz. Bir anda ilk başta bir öfke oluyor. Neden bize ne yapacağımızı söylemiyorlar. Götürseler bir işe yarasak diyorsunuz ama öyle değil orası afet bölgesi götürseler diyeceğiniz birinin olmasından ziyade neyse onu yapmamız gerektiğini fark ediyorsunuz. İlk gece ikinci depreme hastanede yakalanan vatandaşlarımızın cenazeleri hala kaldırılamamıştı. Çünkü hastaneye yaklaşılmıyor. Sonra bir ateş yakılmış, ateşin etrafında tek katlı bir birim var. Oraya yaklaştık ve baktık önünde de Türkçe konuşmayan insanlar var, Suriyeliler. Işığı tutup içeri baktık. İçeride sedyelerde maalesef hayatını kaybetmiş insanlar. Aralarında bir anne ve iki çocuk bir sedyenin üstünde hareket ediyorlar. Kimse onları fark etmemiş mi diye panikledik. Herkes gönüllü. Herkes faydalı olmaya çalışıyor ama psikoloji çok farklı bir şey. Bunu fark ediyorsunuz. Depremde her şeyi fiilen yapmak değil, sosyal olarak da izlemek lazım.

    Doktor arkadaşlarla birlikte biz hastaneye girdik. İki tane çocuk annesiyle birlikte. Sanıyorum ki ilk depremde yaralanmışlar ve bir de tekerlekli sandalyedeki bir canlı bir insanımızın daha olduğunu, yaralı olduğunu fark ettik. Onları alıp tekrar hastaneye götürdük. Hiçbir şey yapamasak da dört kişinin hayatını kurtardık. Biraz daha bir şeyler yapmalıyım düşüncesiyle hareket ediyorsunuz. Bunun bir felaket olduğunu biz o an idrak ettik. Gönüllü olsanız da olayın felsefesini anlamak biraz daha farklı. Enkazdan çıkan bebeklerin bezlerini bile değiştirdik. Sonra bize Kahramanmaraş’ta ihtiyaç oldu. Dörtyol’dan bir grup arkadaşımızı, genel cerrahi ve ortopediden arkadaşlarımızı alarak Kahramanmaraş’a yola çıktık. Nurdağı yolundaki viyadüklerden biri kırılmış olduğu için, biz üst taraftaki hafif hasar almış yoldan devam ettik. 1.5 saatlik yol yaklaşık 12 saat sürdü. Biz askeri araçla gitmemize rağmen çok zorlandık. Çünkü orası mahşer gibi hepimiz hala öyle hatırlıyoruz” dedi.

    “Orası öyle bir yer ki kendi çocuklarımız aklımıza bile gelmiyor”

    Yaşanan yıkıcı depremlerin çok büyük bir felaket olduğunu insanlarımızın çok büyük fedakarlıklar sergilediğini ve dayanışma ruhunun çok önemli olduğunu belirten Kundi, “Orası öyle bir yer ki kendi çocuklarımız aklımıza bile gelmiyor. Orada esas şey birilerin bize ihtiyacı olduğu. 12 saatlik yolculuk sonunda bizim ekibimiz Kahramanmaraş Sütçü İmam Efendi Üniversitesi’ne geçti. Biz oraya geçtiğimizde hemen acillere destek atmaya başladık. Servisleri toparlamaya çalıştık. Oradaki diğer gönüllü doktor arkadaşlar birlikte ilk iki üç gün çok yoğun bir hasta akışı oldu. Sistem kurulmaya başlandıkça daha rahat oldu. Gönüllü doktor sayısı çok fazla ama her şeyin organize olması bir iki gün sürdü. Herkes birbirine destek oldu orada. O felaket anında kolunu, bacağını kaybetmiş genç arkadaşlarımız bile büyük bir tevekkül içerisinde bize yardımcı olmaya çalışıyor, teşekkür ediyorlar. Biz orada hiçbir şey düşünmeden onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Gerçekten bazı felaketlerin aslında sonuç olarak kopan bir şeylerin bağlanmasına vesile olduğunu görüyoruz. Çok büyük bir felaket. Gerçekten çok büyük üzüntülere şahit olduk, gördük. Bölgeden dönen gönüllü ekipteki herkes sanki deprem anını orada yaşamış. enkaz altından çıkmış gibiydik. Allah bir daha böyle bir felaketi insanlarımıza yaşatmasın. Ama gördük ki gerçekten çok büyük bir milletiz. Biz devletin oradaki en küçük ferdi olarak canla başla birbirimizin yarasını sarmak için oraya koşmuştuk. Birbirimize nasıl yardım edeceğimizi aslında bir şekilde genetiğimizi biliyor. Çok büyük acılar var. Hepsini birlikte saracağız. Burada hala hastanemize gelen depremzedelerimiz var. Kendini ufak tefek yaralı görüp aslında hastaneyi meşgul etmeyip birkaç hafta sonra gelen hastalarımız da oluyor. Bugünleri atlatacağımızı düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

    “Bu memleketin yetiştirilmiş insanları olarak ilk bizim gitmemiz gerektiğini düşündük. Bunu bir gönül borcu olarak görmedik”

    Ülkenin yetiştirilmiş insanları ve doktorları olarak orada bulunmanın çok önemli olduğunu bunu hiçbir karşılık beklemeden ve kahraman ilan edilmek istemediklerini belirten Kundi sözlerine şöyle devam etti:
    “Manevi olarak aslında çok yoğun duyguların yaşandığı bir ortam. Tekrar tekrar gitmek istiyoruz. Biz ekip olarak böyle bir talepte bulunduk. Bir görev beklemeden bir şekilde biz yapacağız bunları algılamış olduk. Bir sonraki felakette biz gidelim istiyoruz. Giden kişi sayısından çok daha fazla burada yapabileceğini yapmak isteyen gönüllü var. Hastalar gelirse burası da boş kalmasın ihtiyaç oldukça gelelim diye bazı arkadaşlarımızı göndermedik. Biz yıllarca eğitim almış, uzmanlığımız olan, pratiğimiz olan, hızlı karar verme yetkisine sahip olan yetişmiş bu memleketin yetiştirilmiş insanları olarak ilk bizim gitmemiz gerektiğini düşündük. Bunu bir gönül borcu olarak görmedik. O anki duygular çok gerçek. Bu gerçeklik hiç gitmez. İnşallah bir daha felaket yaşamadan bu gerçeklerle yaşarız. Oraya gittim bir fedakarlık yapıyorum değil. Hiç kimsenin de bu konuda şartlar uygun olduğu takdirde gönüllü olmayacağını düşünemiyorum.”

  • Deprem bölgesinde işten çıkarma yasağı

    Deprem bölgesinde işten çıkarma yasağı

    Olağanüstü hal (OHAL) ilan edilen bölgeden Çalışma ve Güvenlik Bakanlığınca belirlenecek il ve ilçelerdeki işyerlerinde kısa çalışma ödeneği verilecek.

    Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanan Cumhurbaşkanı kararnamesine göre, kısa çalışma ödeneği; söz konusu işyerlerinde uygunluk tespiti beklenmeksizin işverenlerin başvurusu doğrultusunda uygulamaya konulacak.

    NAKDİ ÜCRET DESTEĞİ VERİLECEK

    İş sözleşmesi bulunan ancak deprem etkilerden kaynaklı bölgesel kriz gerekçesiyle yapılan kısa çalışma başvurusuna dayanan yeni bir hak sahipliği oluşmayanlar ile işyerlerinin kapanması nedeniyle iş sözleşmesi feshedilen ve herhangi bir işsizlik ödeneği hak sahipliği oluşmayanlara herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı almamak kaydıyla İşsizlik Sigortası Fonu’ndan günlük 133.44 TL nakdi ücret desteği sağlanacak.

    Nakdi ücret desteği için OHAL süresince sağlanacak ve daha önce başlatılabilecek hak sahipliklerinden kalan süreler tamamlandıktan sonra, kısa çalışma uygulanan dönemde veya işsiz kaldıkları süre boyunca verilecek. Bu kişilerin genel sağlık sigortasına ilişkin primleri de İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak.

    TOPLU SÖZLEŞME, GREV VE LOKAVT SÜRELER UZATILDI

    Cumhurbaşkanı kararnamesiyle, toplu iş sözleşmesi, grev ve lokavta ilişkin sürelerle ilgili düzenlemeler de yapıldı. Buna göre, toplu iş sözleşmesi kapsamındaki yetki tespitlerinin verilmesi, toplu iş sözleşmelerinin yapılması, uyuşmazlıkların çözümü ile grev ve lokavta ilişkin süreler OHAL süresince uzatıldı.

    Bu kapsamda, işverenlerin işçi ücretlerinden yapılacak ücret
    kesme cezalarının Türkiye’de kurulu bulunan ve mevduat kabul
    etme yetkisini haiz bankalardan birine 1 ay içinde yatırılmasına
    yönelik süre de OHAL süresinde uzatıldı.

    İSTİHDAMIN KORUNMASINA YÖNELİK ÖNLEMLER

    Kararnameyle ayrıca istihdamın korunmasına yönelik bazı önlemler de alındı.

    OHAL ilan edilen illerde her türlü iş sözleşmesi, OHAL süresince; ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzeri sebepler, belirli süreli iş veya hizmet sözleşmelerinde sürenin sona ermesi, işyerinin kapanması ve faaliyetinin sona ermesi, her türlü hizmet alımları ile yapım işlerinin sona ermesi halleri dışında işveren tarafından feshedilemeyecek.

    Bu hükme aykırı hareket eden işveren veya işveren vekiline, sözleşmesi feshedilen her işçi için, fiilin işlendiği tarihteki aylık brüt asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanacak.

    SAĞLIK AVANS ÜCRETİ ÖDEMELERİ YASADAN MUAF OLACAK

    Kararnameye sosyal güvenlik alanında alınacak tedbirler kapsamında, OHAL ilan edilen illerde bulunan veya buralarda sağlık hizmeti sunucularının avans ödemeleri 6 Şubat ve sonrasını kapsaması halinde OHAL süresince kamu mali yönetimi ve kontrol kanununun ilgili hükümlerinde muaf olacak.

    Bu kurumların Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) sunması gereken ancak depremin etkilerine bağlı olarak temin edilemeyen sağlık giderlerinin ödenmesine esas fatura, belge ve ekleri fatura denetiminde aranmayabilecek. Faiz ve yersiz ödeme ile sözleşmeden kaynaklanan cezai şart borçları SGK tarafından OHAL süresince ertelenebilecek.

  • Camideki denge sütunları depremde kusursuz döndü

    Camideki denge sütunları depremde kusursuz döndü

    Elazığ’da 1866 yılında dönemin valisi Hacı Ahmet İzzet Paşa tarafından yaptırılan İzzet Paşa Camii, bir asır hizmet verdikten sonra çökmek üzere olduğu için 1967 yılında yıktırıldı. Yeniden yapımına başlanan cami, 1972 yılında bitirilerek günümüzdeki halini aldı ve yeniden ibadete açıldı.

    Türkiye’nin önemli eserleri arasında bulunan ve şehir ile özdeşleyen cami, özellikle mihrabında bulunan 2 adet denge sütunları ile büyük ilgi çekiyor. Tarihi cami, 2020 yılında Elazığ merkezli 6.8 olmak üzere son iki büyük depremde ayakta kalmayı başardı ve hiçbir hasar almadı. Camide herhangi bir sebeple çökme veya kaymalarını belirlemek amacıyla konulan denge sütunları da kusursuz dönüyor.

    Cami ve denge sütunları hakkında bilgi veren Cami İmam Hatibi Mahmut Şakir Coşkun, “İzzet Paşa Cami Elazığ’ın en büyük camisidir. Güzel ve sağlam bir eser. 2020 yılında ve son olarak geçenlerde olanlarla birlikte 3 büyük depremi hasarsız bir şekilde atlatan kıymetli bir yapımız. İzzet Paşa Cami 1860’lı yıllarda dönemin valisi İzzet Paşa tarafından küçük bir cami olarak bulunduğu yerde yapılıyor. Daha sonra zamanla ihtiyaca cevap veremediğinden dolayı 1966 yılında eski cami yıkılarak bugün ki hali ile İzzet Paşa Cami inşa ediliyor. İbadete açılışı 1970’li yıllardır. Elazığ’ın en büyük, güzel ve önemli yapılarındandır. Halkımızın ilgi gösterdiği, ibadetinden lezzet aldığı, buluşma noktası olarak gördüğü Türkiye’deki simge camilerden birisidir” dedi.

    “En ufak bir kayma ve statiğinde bozulma olsa sütunlar dönmeyecek”

    Mihrabın sağında ve solunda iki tane sütun olduğunu aktaran Coşkun, “Biz bunlara denge sütunları diyoruz. Bunlar rahatlıkla dönüyor. Döndüğü içinde caminin sağlamlığını ve yapısının bozulmadığını işaret ediyor. Onun için bu camiyi yapanlar bunları düşünerek yapmış. En ufak bir kayma ve statiğinde bozulma olsa sütunlar dönmeyecek” diye konuştu.

  • Depremden etkilenenler için karar

    Depremden etkilenenler için karar

    Bakanlıktan yapılan paylaşımda deprem bölgesinde yaşayan vatandaşların borçlarına esneklik tanımak amacıyla çeşitli düzenlemeler gerçekleştirildiği belirtildi.

    Deprem bölgesinde yerleşik kişilere yeni kullandırılacak veya yeniden yapılandırmaya tabi tutulacak konut, taşıt ve tüketici kredilerinin vadelerine ilişkin daha önce belirlenen sürelerin kaldırılması ile ödemesiz dönem uygulamasının bankalara bırakılacağının kaydedildiği paylaşımda, şu bilgilere yer verildi:

    Depremin etkilediği illerde yerleşik üye iş yerlerince kredi kartları ile gerçekleştirilecek mal ve hizmet satımlarında kredi kartları taksitlendirme süreleri bir kata kadar artırılacak.

    Kredi kartlarında limite bakılmaksızın, asgari ödeme tutarı dönem borcunun yüzde 20’si olarak belirlenecek. Kart limiti tespit edilirken bankalarca dikkate alınan sınırlar yükseltilerek bankalarca toplam kart limitinin ilk yıl için ilgilinin aylık ortalama net gelirinin 4 katını, ikinci ve sonraki yıllar için ise 8 katını aşmayacak şekilde belirlenmesi ve aylık veya yıllık ortalama gelir düzeyinin tespit edilememesi durumunda gerçek kişilerin edinebilecekleri kredi kartlarının toplam limitinin 2 bin liradan 5 bin liraya yükseltilmesi kararlaştırıldı.

    Asgari tutarı ödenmeyen kredi kartlarının nakit kullanımına, mal ve hizmet alımına kapatılmasına, iptaline ve borcun tamamı ödeninceye kadar yeni kredi kartı düzenlenmemesine ilişkin hususlar bankaların inisiyatifine bırakılırken, kart borçlarının ötelendiği süre boyunca asgari tutar da dahil olmak üzere bankaların alacaklarını talep etmeyerek ödemesiz dönemler tanımlayabilmelerine imkan sağlanacak.

    Bankalar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketlerince kullandırılan tüketici ve taşıt kredilerinin anapara ve faiz ödemelerinin müşterilerin talebi üzerine ertelenmesi halinde erteleme süresi, ilgili mevzuatta belirlenen vade sınırlarında dikkate alınmayacak.

    Kredi müşterilerinden alınması gereken kredi derecelendirme notları ile alınması zorunlu olan ilave belgelerin temini bankaların inisiyatifine bırakılacak.

    Kredi kullandırımlarına ilişkin olarak bağımsız denetime tabi olan şirketler tarafından bankalara tevdi edilmesi gereken bilgi ve belgelere ilişkin süreler deprem bölgesindeki şirketler için uzatılacak.

    Deprem felaketinden etkilenen müşterilere kullandırılan kredilerin gayrimenkul niteliğindeki teminatlarının değerlemesi ile ilgili süreler ertelendi.

    Kredi vade sınırı ve kredi kartı taksit sınırına ilişkin sağlanan esneklikler 1 Ocak 2024’e kadar uzatılacak.

    Telefon bankacılığı işlemlerinde, kimlik doğrulama sürecinde iki bileşenli doğrulamanın yapılamadığı durumlarda, öncelikle PIN olmak üzere, güvenlik sorusu, müşterinin demografik bilgileri veya bankada yer alan diğer bilgiler kullanılarak kimlik doğrulama işlemi hayata geçirilecek.

    Müşterilerin bilgileri dışında kart kullanımlarının engellenmesini teminen kartlı ödemelerde yapacak ilk temassız işlemde şifre girilecek, sonraki işlemler için mevcut uygulama sürdürülecek.

    Payları borsada işlem gören bankaların, 6 Şubat’tan 1 Ocak 2024’e kadar geri alım yoluyla edindikleri kendi hisse senetleri, çekirdek sermayeden indirim kalemi olarak dikkate alınmayacak.

    Bireysel kredi kartlarına ve bireysel ihtiyaç kredileri ile ticari nitelikteki nakdi kredilere uygulanan yüksek risk ağırlıkları, 6 Şubat tarihinden sonra deprem bölgesindeki illerde 1 Ocak 2024’e kadar uygulanmayacak.

    Bankacılık hizmetlerinin sürdürülmesi için mobil şubeler afet bölgesine gönderildi.

    Türkiye Bankalar Birliği ile Türkiye Katılım Bankaları Birliği tarafından bankalara olan vadesi gelmiş veya 6 ay içinde vadesi gelecek borçların vadesi bugünden itibaren 6 ay sonraya kadar ötelenecek ve müşterilere ek kolaylıklar sağlanacak.

    Ortak ATM’lerden yapılacak işlemlerden ücret alınmayacak.

    Mücbir halin yaşandığı mahalde ikametgahı/iş yeri adresi veya şubede hesabı bulunan müşterilerin kredi risk, kredi ödeme, senet ve çek işlemlerine ilişkin bildirimleri, Risk Merkezi mücbir hal düzenlemesi çerçevesinde yapılacak.

     

  • Fay hattındaki zemin sıvılaşması

    Fay hattındaki zemin sıvılaşması

    Elazığ’da 17 Şubat günü saat 18.34’te merkez üssü Yolüstü köyü olan 4,6 büyüklüğünde deprem meydana gelmişti.

    Yerin 7 km altında meydana gelen depremde herhangi bir olumsuzluk yaşanmamıştı.

    Depremin ardından Yolüstü köyünde metrelerce uzunluğunda yarık oluştuğu görüldü.

    Yapılan ilk incelemede yarığın, fay hattındaki zemin sıvılaşması olduğu tespit edildi.

    Bölge halkı tarafından cep telefonu kamerası ile çekilen görüntüler, görenleri dehşete düşürdü. Bölgede uzmanlar tarafından detaylı inceleme yapılacağı bildirildi.

     

    ZEMİN SIVILAŞMASI NEDİR ?

    Zemin sıvılaşması sallantı sonrası suya doymuş tanecikli materyallerin sıkılığını kaybetmesi ve katı halden sıvı hale geçmesi şeklinde görülebilir. Bu durumda binalar ve köprüler çökebilir ya da bulunduğu noktaya batabilir.

    Katı zemin davranışını kaybeden malzeme, su ile birlikte toprak zemin içerisinde bulduğu çatlak ve fisürlerden yüzeye doğru hareket eder. Yüzeyde sıvılaşmanın gözlenmesi de tek veya art arda sıralanmış kum konileri, çatlaklar boyunca kum birikmeleri ve kum fışkırması şeklindedir.

    ZEMİN SIVILAŞMASININ OLASI SONUÇLARI

    Zeminin sıvılaşması sonucu yapı zemine batabilir veya hafif yapılarda yukarı doğru hareket gözlenebilir. Sıvılaşan zeminde, küçük kayma gerilmeleri büyük şekil değiştirmelere sebep olur veyapılarda zemin göçmesi hasarları meydana gelir. Bir zeminin sıvılaşması esas olarak; zeminin gevşekliğine, daneler arasındaki bağa, kil miktarına ve boşluk suyunun drenajının engellenmesine bağlıdır.

    SIVILAŞMA NERELERDE GÖRÜLÜR?

    Özellikle, kil bulunmayan kum ve siltler ve bazen çakıllar sıvılaşma potansiyeline sahiptirler. Deprem sırasında oluşan deprem dalgaları suya doymuş daneli tabakalardan geçerken dane yerleşim düzenini
    değiştirir ve bu durum gevşek olarak bulunan danelerin göçerek yerleşmesine ve sıkışmasına sebep olur.