Etiket: deprem

  • “Her şey bitti yalan oldu”

    “Her şey bitti yalan oldu”

    Asrın felaketi olarak nitelenen ve 11 ili etkileyen Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremleri sonrası şehirde ağır hasarlı binalarda yıkım işlemleri devam ediyor.

    Onikişubat ilçesi Orhan Gazi Mahallesi Adnan Menderes Bulvarı üzerinde yer alan 8 katlı Mehmet Akif Ersoy Apartmanı da depremlerde ağır hasar aldı. Ekiplerin çalışmaları sonucu kalın çelik halat bağlanan bina kontrollü şekilde yıkıldı.

    Apartmanda 24 daire bulunurken, ev sahiplerinden Cahide Çiçekçi ise apartmanın yıkılışını duygusal bir şekilde izledi.
    30 yıllık binalarının hatıralarıyla beraber kaybolduğunu ifade eden Çiçekçi, “Çok duygulu ve heyecanlıyız kelimeler yetersiz. Biz bu binaya 1997 yılında taşınmıştık. Bu ana kadar yaşadık. Çok fazla hatıralarımız vardı, komşuluklarımız da çok güzeldi ve iyiydi. Her şey bitti yalan oldu. Şu anda başka bir evde kalıyoruz, bu süreçten sonra artık yerinde dönüşüme başvurduk bekliyoruz hayırlısı” dedi.

    Yıkımın ardından kısa süreli trafiğe kapatılan bulvar, etrafa yayılan tozun kalkması ile yeniden trafiğe açıldı.
    Şehirde ağır hasarlı binalarda yıkımlar sürüyor.

  • Yıkılan Ulu Cami’nin enkazı temizleniyor

    Yıkılan Ulu Cami’nin enkazı temizleniyor

    Türkiye’yi yasa boğan Kahramanmaraş merkezli depremlerden en ağır yarayı alan Hatay’da sadece binalar değil, asırlık camiler, kaleler, hanlar, kiliseler ve birçok tarihî eser de ya tamamen yıkıldı ya da büyük zarar gördü. Hatay’ın eski camilerinden biri olan 1271-1272 yıllarında yapıldığı bilinen tarihî Antakya Ulu Cami de depremlerin ardından yıkılıp, tamamen moloz yığınına döndü.

    Memlukler döneminde inşa edilen, medrese, yazlık camii, şadırvan, iki adet türbe, çeşme, imaret ve dükkânlar gibi farklı dönemlerde inşa edilmiş yapılardan meydana gelen bir külliye niteliğindeki Ulu Camii; harimde iki mihrabı bulunması açısından tek eser olma özelliğine de sahipti. Depremin ardından Hatay’da yaşamın normale dönmesi için yardımların dağıtımını üstlenen, seyyar tuvaletleri kuran ve 3 ayrı bölgede 2000 konteynerden oluşan yaşam alanları hazırlayan Bursa Büyükşehir Belediyesi, Antakya Ulu Camii’nin de restorasyonu işini de üstlendi.

    Çalışma başladı

    Antakya Ulu Camii’nin restorasyonu için Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Mayıs ayı oturumunda alınan kararla röleve, restitüsyon ve restorasyon projesi hazırlıklarına başlandı. Hazırlanacak projelere veri altlığı oluşturmak amacıyla Harita Şube Müdürlüğü ekipleri, Antakya Ulu Camii’nin mevcut durumunu tespit etmek için sahada ölçümler yaptı. Mevcut durumun 3D (3 boyut) tarama ile modellenmesi, nokta bulutu verilerinin üretilmesi ve ortofoto haritasının hazırlanması çalışmaları için gerekli veriler toplandı.

    Diğer taraftan restorasyonu üstlenen firma da saha çalışmalarına başladı. Tarihi enkazda şantiye kurulumu tamamlanırken, ekipler moloz yığınları arasındaki tarihi kalıntıların temizliğine başladı. Alanın temizlenmesinin ardından tarihi yapının aslına uygun olarak restorasyonu çalışmalarına hızla başlanacak.

    Depremin ikinci haftasından bugüne kadar Hatay’da çok önemli görevler üstlendiklerini, bu görevlerden birinin tarihi Antakya Ulu Camii’nin restorasyonu olduğunu hatırlatan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, “Hatay’ın genelinde olduğu gibi, Ulu Cami’de de maalesef taş üstünde taş kalmamış desek yeridir. Ancak özellikle tarihi eser restorasyonları konusunda oldukça deneyimliyiz. Bursa’daki tecrübelerimizi en iyi şekilde ortaya koyup, Antakya Ulu Camii’ni de aslına uygun olarak en kısa zamanda ayağa kaldırmak en büyük arzumuz” dedi.

  • İtalya’da 4.8 büyüklüğünde deprem

    İtalya’da 4.8 büyüklüğünde deprem

    İtalya’nın Floransa kentinin 70 kilometre kuzeydoğusundaki Marradi kabasında 4.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi. İtalya Ulusal Jeofizik ve Volkanoloji Enstitüsü’ne (INGV) göre yerel saatle 05.10’da yerin 8.4 kilometre derinliğinde meydana gelen depremde can kaybı ve yaralanma bildirilmedi.
    Yerel yetkililer tarafından yapılan açıklamada, deprem sonucu ciddi bir hasar oluşmadığı belirtilirken depremin ardından artçı sarsıntılar yaşandığı kaydedildi.

  • Eski eşyalar yeniden hayat buluyor

    Eski eşyalar yeniden hayat buluyor

    Tarihi kapalı çarşıda 50 yıldır eskimiş eşyaları yeniden kullanıma kazandırdığını söyleyen 63 yaşındaki Orhan Yoğun, “İnsanların hem ekonomik olarak rahatlamasını hem de mutlu olmalarını sağlıyorum” dedi.

    İnsanlara faydalı olmak için elinden geleni yaptığını söyleyen Yoğun, “50 yıldır bu işi yapıyorum. Burada yaptığımız iş geri dönüşüm dediğimiz eskimiş, kulpları kopmuş olan eskiyi parlatarak her şeye hayat veriyoruz. Burada tencerenin parlaması, çaydanlıkların tamiri, parlaması ve çeşitli tamiratlar yapıyorum. Boş kalmamak için her şeyi yapıyorum. İnsanlara faydam olsun diye uğraşıyorum. Burada herkes çok memnun” ifadesini kullandı.

    Yoğun, “Normalde insanlar bir çaydanlığı 500-1000 TL’ye alırken ben burada eski çaydanlığı 50-100 TL ‘ye parlatarak yenileyerek veriyorum. Hem ekonomik olarak zora düşmüyorlar hem de manevi olarak mutlu olmalarını sağlıyorum. Buda beni daha çok mutlu ediyor. Eskimiş olan ne varsa onu yenileyip tekrar kullanılması bu bana ayrı zevk veriyor. İnsanların bana burada dua etmesi çok güzel. İnsanların hem Türkiye ekonomisine, hem kendi ekonomisine faydalı olmak için ellerinden geleni yapmalarını istiyorum” dedi.

  • Depremin sembol bebeği

    Depremin sembol bebeği

    Hatay’da yaşayan ve Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremlerde enkaz altından 5 gün sonra çıkartılan ve ambulansta sağlık çalışanının parmağını emdiği görüntülerle depremin sembol ismi olan Vatin Begdas ve kendisi gibi 5 gün sonra enkazdan çıkartılan annesi Yasemin Begdas ile birlikte Kayseri’de hayatlarını sürdürüyor. Tedavisine Kayseri’de devam eden ve yatalak olan Yasemin Begdas; deprem anında yaşadıklarını anlattı. 5 gün boyunca bebeğinin kucağında olduğunu ve ağladığında Kuran-ı Kerim okuduğunu aktaran Begdas, yaşanan depremde eşi ve iki çocuğunu da kaybettiğini söyledi.

    Bir anda kendilerini enkaz altında bulduklarını kaydeden Begdas; “İlk önce sarsıntı hissettim, ev sallandı. Hatay’da ara ara deprem olduğu için normal sandım, koltuğa oturdum. Sonra bina sallandı, bir anda kendimizi enkaz altında bulduk. 5 gün boyunca bebeğimi kucağımda taşıdım. Uyuyordu, acıkınca ağlıyordu. Kuran-ı Kerim okuyup sallayınca uyumaya devam ediyordu. Ekipleri görünce ilk kızımı kurtarın dedim. Kızımın kurtulduğunu görünce çok mutlu oldum. Diğer çocuğum yaşıyordu son ana kadar ancak vefat etti. Eşimin hiç sesini duymadım” dedi.

    “Bizi kurtaran ekibe teşekkür etmek istiyorum”

    Bebeği ile birlikte kendisini 5 gün sonra enkazdan sağ kurtaran ekiple bir araya gelerek teşekkür etmek istediğini de söyleyen Yasemin Begdas; “Bebeğimin fotoğrafını görünce kendimi çaresiz hissettim yanında olamadığım için. Bebeğime tekrar kavuşunca hayata baştan başladığımı hissettim, çok mutlu oldum. Diğer çocuğumun öldüğünü bilmiyordum. Bizi kurtaran ekibi görmek isterdim tekrar teşekkür etmek için” ifadelerini kullandı.

    Öte yandan Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından da Kayseri’de yaşayan aileye, sosyal destek çerçevesinde yardımcı olunduğu belirtildi.

  • Eskişehir’de deprem riski

    Eskişehir’de deprem riski

    “Eskişehir fayının üzerinde depremselliği anlamaya yönelik önemli çalışma yapan birileri de olmadı”

    Geçtiğimiz şubat ayında Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremler sonrası sıkça konuşulmaya başlayan Türkiye’deki diri faylar ve deprem riski gündemden düşmüyor. Özellikle beklenen Marmara depremi hakkında açıklamalar yapılırken, aktif fay sebebiyle Eskişehir’in de riskli bir bölge olduğu söyleniyor. Son günlerde bazı ünlü deprem uzmanları, yaptıkları açıklamalarda Eskişehir’in deprem riski üzerine konuştu.

    ESOGÜ Genel Jeoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erhan Altunel, Eskişehir’de riskli bir deprem beklendiği iddialarını değerlendirdi. Son yıllarda Eskişehir’de deprem riskinin arttığına yönelik herhangi bir gelişme olmadığına değinen Altunel, “Bu açıklamaları kim yapıyor bilmiyorum açıkçası. Benzer soruları siz geçtiğimiz yıl da sordunuz, 3 yıl önce de sordunuz. Dolayısıyla bu süre içerisinde Eskişehir’deki deprem riskini artıracak herhangi bir gelişme olmadı. Bildiğim kadarıyla da Eskişehir fayının üzerinde depremselliği anlamaya yönelik önemli çalışma yapan birileri de olmadı. Şunu söyleyebiliriz, Eskişehir’in yakınlarından geçen ve orta büyüklükte deprem üretme potansiyeli olan bir fay zonumuz vardır. Örneğin 1956 yılında bir deprem meydana gelmişti biliyorsunuz. Orta büyüklükte deprem üretme potansiyeli olan bir fay var, ama dediğim gibi deprem riskini arttıracak herhangi bir gelişme olmadı. Onun için bu söylenenler ya da bu tür değerlendirmeleri yapanlar neye dayanarak, hangi verilere dayanarak bu tür değerlendirmeleri yapıyorlar, bunu anlamak mümkün değil” dedi.

    “Porsuk Çayı havzasında deprem kaynaklı büyük hasar oluşması bekleniyor”

    Deprem hasarının en büyük etkenlerini üst yapı planlaması olduğuna değinen Prof. Dr. Erhan Altunel, planlamanın doğru yapılması için şehir idarecilerinin durumu kontrol etmesi gerektiğini söyledi. Eskişehir’de Porsuk Çayı havzasında deprem kaynaklı büyük hasar oluşması beklendiğini dile getiren Altunel, “Deprem 2 türlü hasar veriyor, bir, yüzeyde yırtılma meydana gelirse, o yırtık üzerinde, yani fayın üzerindeki binalar yıkılır çünkü onun kaçışı yok. Bir de şiddetli yer sarsıntısı var. İşte bu yer sarsıntısında binaların bulunduğu yerin jeolojik özellikleri son derece önemli, bir de üst yapının kalitesi önemli. Gelelim şimdi Porsuk Havzasına. Sonuçta Porsuk dağlardan, taşlardan yüksek enerjili iken, içerisine aldığı malzemeleri gelip Eskişehir ovasında akarken bırakıyor çünkü enerjisi azalıyor. Onun için havzada ince, silt, kil ve kumdan çakıl boyutuna kadar bir sürü gevşek çökel bulunuyor. Bunlar deprem sırasında tehlikeli, sıkılaşmaya neden olan zeminlerdir. Bu tür zeminler üzerinde zemin özelliklerini araştırmadan üst yapıyı oluşturursanız, deprem sırasında hasar kaçınılmaz olur. Antakya’da da örneğini gördük. Eskişehir’de yetkilerimizi hep uyarıyoruz, belediye başkanlarımızı mümkün olduğunca havzanın dışına, yüksek yerlere kaymak, yoğunluğu oralara vermek lazım diye. Ama ne yazık ki şu ana kadar dikkate alınmadı. Bunun mutlaka idareciler tarafından dikkate alınması gerekir” ifadelerini kullandı.

    “Herkes kendi sınırları içerisinde işini yaparsa depremde insan ölmez”

    Depremler sonucunda hasar meydana gelmesinin en büyük sebebin plansızlık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Erhan Altunel, bilgililerin ve yetkililerin işlerini doğru bir şekilde yapmaları gerektiğini söyledi. İdarecilerin, zemin özellikleri ve üst yapı planlamasında jeologların ve jeofizikçilerin çalışmaları istikametinde karar vermesi gerektiğinin altını çizen Altunel, “Zemin özelliklerini bildikten sonra, o zemin özelliklerine uygun şartlarda üst yapıyı gerçekleştirirseniz, ülkemizde hiç kimse depremden ölmez. Örneğin, depremsellik konuşurken hep ya jeologlar konuşur ya da jeofizik konuşur. Ben örneğin bir jeoloğum, biz jeologlar herhangi bir yerin jeolojik durumunu ortaya koyarız. O durumu ortaya koyduğumuzda bizim işimiz biter. Ondan sonra işte üst yapıcılar bizim ürettiğimiz verileri alarak, üst yapıyı ona göre planlamaları lazım. Dolayısıyla böyle bir disiplinler arası, yani meslekler arasında da bir işbirliği olursa. Herkes birbirinin alanına böyle tecavüz etmeden kendi sınırları içerisinde işini yaparsa, bu ülkede yani ben çok net söylüyorum depremden insan ölmez. Örneğin 100 kilometre uzakta bir deprem oluyor. Onun sarsıntısından Eskişehir’de bina yıkılıyor. Biraz önce dedik ki, örneğin Eskişehir’de de orta büyüklükte deprem üretme potansiyeli olan bir fay var. Orta büyüklükteki bir depremin Eskişehir’de olduğunu düşünün, çok daha yakın olacak. Hele ki bir de yine daha önceki çalışmalarda da hep söylendiği gibi Eskişehir’in fay zonu üzerinde muhtemelen yerleşim yerleri vardır, eğer bunun üzerinde bir deprem meydana gelirde, yüzeyde kırık oluşursa, fay zonunun üzerindeki binalarda doğal olarak hasar olacak. Bir de onun dışında deprem çok yakın olduğu için, 1999 yılında da burada yorulan binalarda hasar görebilir. 99 depreminde bile merkez üssü uzakta olmasına rağmen bildiğim kadarıyla 200 üzerinde bina oturulamaz hale geldi. Orta büyüklükteki bir depremin Eskişehir fayında meydana gelmesi doğal olarak hasarı arttıracaktır. Allah korusun biz can kaybı olmasını istemiyoruz tabii ama bu da yani gerçek, yani yorulan binaların yıkılması muhtemel. Depremin hangi saatte, ne zaman meydana geleceğini bilemiyoruz, işte Kahramanmaraş’ta deprem sabaha karşı, herkes yataklarındayken oldu. Benzer şey burada da olursa kaçınılmaz olacak” ifadelerini kullandı.

    “Belediyelerin halkına yapabileceği en iyi hizmet vatandaşı maddi manevi güvende tutmak”

    Depremler olmadan idarecilerin sorumlulukları olduğunu belirten Prof. Dr. Erhan Altunel, bunun bir görev olduğunu söyledi. Yerel idarecilerin, yönettiği kentlerde zemin özelliklerini bilerek üst yapı planlaması gerektiğini ifade eden Altunel, şöyle konuştu;
    “Dediğim gibi biz yerleşimciler artık Türkiye’nin neresinde deprem olur? Fay dediğimiz şey nerelerden geçiyor, hangi pay tehlikelidir, hangisi değildir? Bütün bunları biliyoruz. Biz bunları ortaya koyduktan sonra, zemin özelliklerini ortaya koyduktan sonra idarecilerin yapacağı tek şey, benim yönettiğim yerleşim yerinin jeolojik durumu bu, zemin özellikleri böyle. O zaman üst yapılara diyecek ki ‘buna uygun üst yapıyı geliştirin ya da bakın.’ Onlar da ona uygun üst yapıyı geliştirdiklerini de hiçbir sıkıntı kalmayacak ve aslında bir idarecinin yani yerel yönetim açısından örneğin belediyelerin halkına yapabileceği en iyi hizmet, o yaşadığı, yönettiği yerdeki insanların maddi olarak ve manevi olarak güvenli midir değil midir? Hesaplamak. Çünkü düşünün, Kahramanmaraş’taki deprem ne kadar süreli oldu? Deprem 90 saniye civarında yaşandı, 90 saniyede 10 binlerce insanı kaybettik. Maliyeti ne kadar? Milyarlar dolar. 90 saniyede bu kadar maddi kaybımız oluyor işte. Eğer her yerel idareci, idare ettiği yerin jeolojik özelliklerini belirlerse, ona uygun üst yapı geliştirirse ne can kaybı olur, ne maddi hasar olur. İnsanlar da kendi canlarının güvende olduğunu hissettiklerinde, mallarının güvende olduğunu hissettiklerinde o zaman mutlu mutlu yaşayacaklar ve bir idarecinin halkının yapabileceği en iyi hizmet, onların can güvenliğini ve mal güvenliğini garantiye almaktır. Yoksa en iyi sosyal aktivite olsun, insanların kendi canlarının güvenliğini hissetmedikten sonra eğlence olsa ne olur olmasa ne olur? Çünkü öncelik can ve mal güvenliğidir.”

  • “Gönülden gönüle” projesi

    “Gönülden gönüle” projesi

    Kahramanmaraş’ta yaşayan 30 yaşındaki gazeteci İlker Apaydın, ‘gönülden gönüle’ ismini verdiği sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde hayırseverlerden aldığı maddi destekleri ihtiyaç sahibi vatandaşlara ulaştırıyor

    .
    Projede isminin açıklanmasını istemeyen hayır sahiplerine ‘can suyu’ adı verildi. Onikişubat ilçesi Osman Gazi mahallesine gelen gazeteci Apaydın, ihtiyaç sahibi vatandaşların bakkal defterlerindeki borçları sildirdi.

    Başlattığı proje ile depremzedelerin yüzünü güldürmek ve projesinin devam etmesini istediğini ifade eden Apaydın, “Bir proje geliştirmek istedim ve ihtiyaç sahibi vatandaşlara bir nebzede olsa yardımcı olabilirim diye hayır sahipleri ile hayır sahipleri ve ihtiyaç sahiplerini buluşturmak istedim. Bu noktada mahalle mahalle geziyorum. Projemin adı ‘gönülden gönüle’. Projede yardım eden hayır sahiplerinin adını da ‘can suyu’ olarak belirledim. Muhtarlar aracılığı ile bakkallarımızı ziyaret edip ihtiyaç sahiplerini belirliyoruz. Veresiye defterlerinde borcu olan vatandaşlarımızın bir nebzede olsa can suyu olabilmek adına kapatmaya çalışıyoruz. Bugün ilk çalışmayı yaptık ve uzun soluklu olacağını düşünüyoruz. Kahramanmaraş deremin merkez üssü ve büyük bir yıkımla karşılaştık. Gerek iş insanlarımız ve bizler önemli bir sorumluluk düşüyor. Elimizi taşın altına koyduk. İnşallah ne kadar ihtiyaç sahibi varsa ulaşabildiklerimize can suyu olmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

    Bakkal esnafı Hamza Köşker ise, “Gazeteci bir arkadaşımız taşın altına elini koymuş. Daha geniş kitlelere ulaşacağına eminim. Sadece Kahramanmaraş halkımız için değil diğer bölgedeki insanlar için de aynı projeler yapılabilir” dedi.

  • Hasarlı binanın kuyusuna düşen kedi kurtarıldı

    Hasarlı binanın kuyusuna düşen kedi kurtarıldı

    Gaziantep’in Şehitkamil ilçesinde ağır hasarlı binanın su kuyusuna düşen kedi yavrusunu itfaiye ekipleri çıkardı.
    Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat’taki depremlerin ardından ağır hasarlı raporu alan Sarıgüllük Mahallesi’ndeki 4 katlı apartmanının yıkımı öncesi bölgeye gelen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü ekipleri, kontrolleri sırasında 10 metre derinliğe sahip su kuyusundan kedi sesi geldiğini fark etti.

    Ekiplerin durumu bildirmesi üzerine olay yerine Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığından ekipler yönlendirildi.
    Halatla kuyuya inen itfaiye eri, yaklaşık 1 saatlik çalışmanın ardından kedi yavrusunu bulunduğu yerden çıkardı.
    Sağlık durumunun iyi olduğu gözlenen kedi, sahiplenmek istenen apartman sakinlerine teslim edildi.
    Ardından ağır hasarlı binanın yıkım işlemine başlandı.

  • ‘Siyah beyaz’ fotoğraflar sahiplerini bekliyor

    ‘Siyah beyaz’ fotoğraflar sahiplerini bekliyor

    11 ili etkileyen depremlerde 40 binden fazla bina yıkılmış, 50 bin kişi hayatını kaybetmişti. Depremin simgelerinden biri haline gelen Ebrar Sitesi yakınında oluşturulan Enkaz Kafe, depremde hatıraların biriktirildiği adres oldu. Deprem sonrası enkazlardan çıkarılan fotoğraf albümleri, kafeyi oluşturan Mehmet Yalçın’a teslim ediliyor.

    Kendisine gelen fotoğrafları enkazlardan sağ olarak kurtulanlar varsa onlara yoksa da hayatını kaybedenlerin yakınlarına teslim etmek istediğini söyleyen Yalçın, “Şu an siyah beyaz fotoğraflarımız var. Biz kendi evimizde fotoğraflarımızdan bir parça dahi kaybolmaması için özen gösteriyorsak, buradaki eşyaları da o şekilde saklıyoruz. Fotoğrafları gelip alabilirler. Sizin vesilenizle ailelere ulaşabiliriz. O yüzden fotoğrafları saklıyoruz.

    Kahramanmaraş halkımızın gelip burayı görmelerini istiyorum. Ben de Kahramanmaraş’a bir katkıda bulunmak için kendi çabamla, imkanlarımla en azından deprem sonrasında fotoğraflarını toplayıp acılarını unuttukları bir gün hatıralarını tekrardan vermek için öyle bir düşünceyle bu işe kalkıştım. Hepsi yıkılan enkazlardan alındı bu fotoğrafların. Ailelerin eşyalarının hiçbirini çöp olarak görmedik. Hepsinin manevi değeri çok yüksek” ifadelerini kullandı.

  • Kolonları kesilerek yıkıldı

    Kolonları kesilerek yıkıldı

    Kahramanmaraş merkezli depremlerde ağır hasar alan Hatay’da enkaz kaldırma çalışmaları aralıksız sürüyor. Antakya ilçesi Saraykent Mahallesi, Şükrü Balcı Caddesi üzerinde bulunan 8 katlı Ada Apartmanı da kolonları kesilerek yıkıldı. Devasa binanın yıkımı esnasında herhangi bir olumsuzluk yaşanmadı. Binanın yerle bir olma anıysa cep telefonu kamerasına yansıdı.