Etiket: devlet bahçeli

  • MHP’den 100 maddelik anayasa önerisi

    MHP’den 100 maddelik anayasa önerisi

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin 100 maddelik yeni anayasa önerisinin hazır olduğunu açıklayarak; çalışmanın önce AK Parti ve Cumhurbaşkanı ile paylaşılacağını söyledi. Bahçeli, anayasanın değiştirilemez maddelerinin aynen korunduğunu söyledi.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.

    Bahçeli, konuşmasına Türkiye’nin corona virüsle mücadelesine değinerek başladı. Salgından siyasi rant devşirmek isteyenlerin hezeyan ve art niyetli olduğunu söyleyen Bahçeli, ”Kim ne derse desin salgın yönetimi doğru şekilde yapılmaktadır” dedi.

    https://twitter.com/MHP_Bilgi/status/1389487806062338048

    Bahçeli’nin konuşmasından öne çıkanlar:

    Anayasa değişmez metinler değildir. Anayasanın milli hedefleri barındırması yegane önceliktir. Toplum sözleşmesinin hazırlanmasına güçlü vurgu yapıyorsak önce uzlaşma erdemine bağlanmamız gerekecektir.

    ”MHP ÖN ŞARTSIZ HAZIRDIR”

    Herkes ittifak halinde yeni anayasadan bahsetmektedir. Konuşmak, görüşmek için müsait bir zemin vardır. Sıkılı yumruklarla anayasa yapmak mümkün değildir. Artık uzlaşmak, yeni anayasa hazırlamak milli vecibedir. Bu tarihi göreve MHP ön şartsız hazırdır.

    100 MADDELİK ANAYASA ÖNERİ HAZIRLIĞI

    MHP’nin anayasa metin çalışmaları bitmiştir. Cumhuriyetin 100. yılında ‘100 Maddelik Yeni Anayasa’ adıyla, 100 maddelik anayasa önerimizin hazırlık aşaması tamamlanmıştır. Partiler nasıl bir anayasa istediklerini açıklamalı. Anayasa çalışmamızı önce Cumhurbaşkanımıza sonra da diğer partilere sunacağız.

    ”DEĞİŞTİRİLEMEZ MADDELER AYNEN KORUNDU”

    Temel hak ve hürriyetler güncellenmiştir. Anayasa önerimiz 4 kısım, 100 maddeden oluşmaktadır. Anayasanın değiştirilemez maddeleri aynen korunmuştur. Devletin genel esasları, ilk 5 maddede düzenlenen şekli ve nitelikleri aynen korunarak 1. maddede ele alınmış, maddenin son fıkrasında ‘bu madde değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez’ denilmiştir.

    TBMM Başkanına siyasi krizlerin çözümünde arabuluculuk yetkisi yüklenmiştir. Hükümet programı Meclis’e sunulması
    kararname ve kanunların yetki alanları çatışmayacak şekilde belirlendi.

    Dokunulmazlık ve düşme sebeplerine dair belirsizlikler giderilmiştir. Üniter devlet ilkesine yer verilerek idari yapılanmada il esası korunmuştur. Atatürk Kültür Dil ve Tarih varlığını sürdürdü.

    Yürütme organı başkan ve idare şeklinde iki başlık altında düzenlenmiş, başkan ile birlikte iki başkan yardımcısının seçilmesi öngörülmüş, başkanlık kabinesi anayasal statüye dahil edilmiştir. Diyanet bakanlığı olarak yapılanmış, Merkez Bankası anayasal kuruluş haline getirilmiştir.

    Bahçeli’nin duyurduğu 100 maddelik yeni anayasa önerisi özetle şu şekilde sıralandı:

    * Anayasa önerimiz, “Başlangıç, Genel Esaslar, Temel Hak ve Ödevler, Cumhuriyetin Temel Organları ve Son Hükümler” şeklinde dört kısım ve 100 maddeden oluşmaktadır.

    * Şekli bakımdan kısa ya da uzun bir anayasa değil, “Kaliteli temel kanun” anlayışı ile çatısı örülmüştür.

    * Anayasanın başlangıcı, dünyada 164 ülke anayasa başlangıçları incelenerek, Türk milletinin ortak değerlerini kucaklayan ve muasır devlet olmanın gereklerini dikkate alan bir yaklaşımla yazılmıştır.

    * Başlangıca, “Allah’ın lütfu, kardeşlik ruhu ve vatan sevgisiyle varlık bulmuş biz Türk Milleti” düsturu ile giriş yapılmıştır.

    * Devletin genel esasları ilk beş maddede düzenlen, “Devletin şekli ve nitelikleri” aynen korunarak birinci maddede ele alınmış, maddenin son fıkrasında “Bu madde değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” denilmiştir.

    * Anayasa’nın ikinci kısmında “Temel Hak ve Ödevler” düzenlenmiş, birinci bölümde tüm haklara dair ortak rejimi belirleyen “Genel Hükümler” yer almış, ikinci bölümde “Haklar ve Hürriyetler” başlığı ile temel hak ve hürriyetler “sınıflandırılmadan” en geniş şekilde güvenceye kavuşturulmuştur.

    * Temel haklara dair genel rejimde “Hakların bütünlüğü” yaklaşımı esas alınmış, sınırlama rejimi tek bir maddede düzenlenmiş, temel hak ve hürriyetlerin korunması kenar başlığı altında yeni bir madde eklenmiştir.

    * Hakları düzenleyen tüm maddelerdeki sınırlama sebepleri kaldırılmıştır.

    * Temel hak ve hürriyetlerin kapsamı, taraf olduğumuz insan hakları sözleşmeleri baz alınarak kanunla belirlenmesi öngörülmüş, hakları düzenleyen maddelerde sadece ek güvencelere yer verilmiştir.

    * Hürriyetin esas, sınırlamanın istisna olduğu yaklaşım gerçek anlamıyla buluşturulmuştur.

    * Anayasa’nın üçüncü kısmında, üç bölüm halinde “Cumhuriyetin Temel Organları”, yasama, yürütme ve yargı başlıkları ile düzenlenmiş, Yasama organı için “Milli birliği sağlama”, yürütme için “Kurumsallaşmış başkanlık sistemi”, yargı için “Bağımsız ve tarafsız yapılanma” anlayışı ön plana çıkarılmıştır.

    * Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, yüz yıl önce kuruluş felsefesinde var olan “Milli birliği sağlama” misyonu daha da güçlendirilmiştir.

    * Bu kapsamda TBMM Başkanı’na “Tarafsız konumuyla” milli uzlaşmanın sağlanmasında ve siyasi krizlerin çözümünde arabuluculuk işlevi yüklenmiştir.

    * TBMM’nin yetkileri; kanun yapımında, antlaşmaların onaylanmasında ve sona erdirilmesinde, bütçenin kabul edilmesinde, anayasal kurum ve kuruluşlara üye seçmede, meclis soruşturması açılmasında kuvvetlendirilmiştir.

    * Milletvekillerinin dokunulmazlığıyla milletvekilliğinin düşme sebeplerine dair belirsizlikler giderilmiştir.

    * Yürütme organı “Başkan” ve “İdare” şeklinde iki başlık altında düzenlenmiş, Başkanlık Sistemi, yeni anayasa bütünlüğü içinde “kurumsal yapıya” kavuşturulmuş, Başkan ile birlikte iki Başkan Yardımcısının seçilmesi öngörülmüş, Başkanlık Kabinesi anayasal statüye dahil edilmiş, Başkanlık Hükümet Programı’nın Meclise sunulması yöntemi getirilmiş, Başkanlık Kararnameleri ile kanunların münhasır yetki alanları çatışmayacak şekilde belirlenmiştir.

    * Türkiye’nin üniter yapısına uygun olarak, idarenin kuruluşunda “kanunilik ilkesi” sağlam ve sağlıklı bir içeriğe taşınmıştır.

    * Üniter devlet ilkesine anayasada açıkça yer verilerek, idari yapılanmada “il esası” korunmuştur.

    * Anayasal kurumlardan Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Kurumu varlığını sürdürmüş, Diyanet İşleri başkanlığı “Türkiye Diyanet Kurumu” olarak yeniden yapılandırılmış, Yükseköğretim Kurulu’nun oluşumunda TBMM’nin yetkileri artırılmış, yeni bir kurum olarak “Türkiye Liyakat Kurumu” önerilmiş ve Türkiye Merkez Bankası anayasal kuruluş haline getirilmiştir.

    * Yargı organının yapılanmasında, “Yargı ayrılığı sistemi” devam ettirilmiş, Hakimler ve Savcılar Kurulu, “Yargı Yüksek Kurulu” adıyla yeniden ele alınmış, avukatlık ve arabuluculuk mesleklerine anayasal statü tanınmış, Anayasa Mahkemesi yüksek mahkeme değil, özel bir statüde düzenlenmiş, Yüce Divan yargılaması ve siyasi parti kapatma davaları “Yüce Divan” adıyla oluşturulan yeni bir mahkemeye verilmiş, Yüksek Mahkemeler başlığı altında Sayıştay ve Yüksek Seçim Kurulu’nun statüsü açıklığa kavuşturulmuş, yargıya ilişkin üye seçiminde TBMM’nin yetkileri genişletilmiştir.

    * Anayasa’nın son kısmında değiştirilme usulü genel olarak korunmuş, Anayasa değişikliklerini halkoyuna sunma konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yetki verilmiştir.

  • Bahçeli’den ‘128 milyar dolar’ çıkışı

    Bahçeli’den ‘128 milyar dolar’ çıkışı

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni anayasa ile ilgili, “Bu tarihi göreve MHP ön şartsız hazırdır” dedi. Son günlerde sıkça gündeme gelen ‘128 milyar dolar’ iddiaları ile ilgili de konuşan Bahçeli, “Bre utanmazlar, 128 milyar doları bırakın da, 104 emekli amiralin 4 Nisan bildirisinin hesabını verin. Çünkü alayınız işin içindesiniz. Aradığınız para devletin kasasında, peki siz neredesiniz?” ifadelerini kullandı.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda kürsüde konuşmasını gerçekleştirdi. 23 Nisan dolayısıyla konuşmasına TBMM’nin kuruluşuyla ilgili açıklamalar yaparak başlayan Bahçeli, CHP’ye yeni anayasa çalışmalarına katılmaları için çağrıda bulundu.

    Bahçeli’nin konuşmasından satır başları:

    Mondros Ateşkes Anlaşması imparatorluğumuzun esaret ve teslim belgesiydi. Osmanlı İmparatorluğu, 1. Dünya Savaşı’ndan çıktığında 1 milyon metrekarelik toprağını kaybetmişti. Yalnızca toprak değil egemenlik de elden çıkmıştı. Şeytani emellerden rahmani sözler beklemek boşuna gayretti. İlk meclis bitkin Anadolu bozkırından bir güneş gibi parladı. Umutsuzluğun koyu sisini dağıtmak maksadıyla bir irade sivrildi.

    Ortak paydaları vatanseverlik olan mebuslar bir araya geldi. İlk meclisin mebusları 8 ay maaş alamamıştı. 1 yıl sonra da aldıkları maaşların yüzde 20’sini bütçe açığını kapatmak için devlete vermişlerdi.

    TBMM’de biriken fezlekelerin bir an önce görüşülerek karara bağlanması terörle mücadele teşvik edici ve kamçılayıcı bir işlev görecektir.

    Hiçbir bölücü odağın, terörizme yardım ve yataklık yapan hiçbir menfur oluşumun, Mehmetlerimize kast eden, vatan evlatlarına kurşun sıkan hiçbir hain örgüt uzantısının Gazi Meclis’te yeri olamaz, demokrasi adına söyleyecek tek bir sözleri dahi bulunamaz. TBMM’de eşkıyanın hükmü değil milletin hükmü geçerlidir. Bu tarihi ve milli kararlılığa herkesin riayeti samimi dileğimdir.

    YENİ ANAYASA TARTIŞMALARI

    Türkiye’nin yepyeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu görmek ve bunun da gereğini yapmak lazımdır. Teferruattan arındırılmış, yalın ve anlaşılır, hükümleri arasındaki çelişkilerden ayıklanmış, kısa, net, milli ve manevi hayatımızın esaslarını kavramış, bize özgü, bizi yansıtan, gelecek ile geçmişi temerküz etmiş, gerekçeleriyle gerçekleri yakalamış bir anayasayla Cumhuriyetimizin yüzüncü yıl dönümünü kucaklamamız kaçınılmaz milli bir görevdir. Yeni bir sivil anayasa yapabiliriz, başarabiliriz.

    Yeni anayasa hedefi aynı zamanda Türk Milletinin hedefidir. Bu hedeften kaçanları Millet affetmeyecek. Tarih affetmeyecek. Gelecek nesiller hiç affetmeyecektir. Bunu günlük siyasi çekişmelerin dışında tutmalıyız.

    Herkes ittifakla darbe anayasasının rahatsızlığını dile getirmektedir. O nedenle bazı siyasi zihniyetlerin sudan sebeplerle oyun bozanlık yapmaları tutarsızlık ve samimiyetsizlik değil de, nedir.

    Parlamenter sistem denenmiş ve dibi boylamıştır. Müstesna bir reform yapılmış, ve bir sistem uygulanmaya başlanmıştır. Türk tipi başkanlık sistemine karşı çıkmak, karalama yarışına girmek eğer cehalet değilse işbirlikçiliktir. Yürürlülükteki yönetim sistemiyle çatışmayan ve çelişmeyen bir anayasa refah düzeyine katkı sağlayacaktır.

    Milliyetçi Hareket Parisi yeni anayasa vizyonunun kavramış ve çalışmaya koyulmuştur. CHP’ye sesleniyorum: gelin bu sürece siz de destek verin. İP’e sesleniyorum gelin bu onura siz de dahil olun. Darbe anayasasında aziz milletimizi kurtaralım.

    RUSYA-UKRAYNA GERİLİMİ

    Türkiye bugün dört bir taraftan sıkıştırılmak, çembere alınmak istenmektedir. ABD’nin Karadeniz’e savaş gemisi göndermekten vazgeçip İngiltere’nin devreye girmesi bölgenin her türlü ihtimale açık olduğu görülmektedir. Ukrayna ile Rusya arasında çıkacak olası savaş kuşkusuz felakettir. Akdeniz’de Yunanistan çirkin bir senaryo dahilinde tahrik kampanyasını yoğunlaştırmaktadır.

    DENDİAS-ÇAVUŞOĞLU ORTAK BASIN TOPLANTISI

    Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın sergilediği ifadeleri Türkiye’ye kriz çıkarmak üzere özel olarak gönderildiğini ortaya çıkarmaktır. Sayın Çavuşoğlu’nu yürekten tebrik ediyorum. Talimat veren Sayın Cumhurbaşkanımıza da saygılarımı sunuyorum. Yunan Bakan sert kayaya çarpmış, Türk pençesini yemiştir.

    Akdeniz’in güvenliğini tehdit eden yegane ülke Yunanistan’dır.

    Lozan Anlaşması çiğnenmektedir. Soydaşlarımız asla yalnız, çaresiz değildir, asla sahipsiz değildir. Görüldüğü kadarıyla Yunanistan tarihten hiç ders almamıştır. Bu küçücük ülke sanıyorum hafızasından çıkarmıştır. Densiz Dendias ve destursuz Miçotakis’e birilerinin tek tek anlatması iyi olacaktır. Yunanistan aklını başına almazsa değil kulağından bu gidişle boynundan olacaktır.

    128 MİLYAR DOLAR TARTIŞMALARI

    Emekli amirallerin bildirisini anayasal hak gören cunta sevdalıları neyin ön hazırlığıyla hangi amaçların propagandalarıyla örgütlenmişlerdir. Şimdi de devreye beyni sulanmış Yargıtay eski başkanı mı girmiştir.

    128 milyar dolar nerede sorusu ihanetin maskesi olarak mı kullanımlaktadır? Hazine ve Maliye Bakanı kaybolan para yok diyor, Merkez Bankası başkanı aynı şeyi söylüyor. Ancak CHP yine bunu sorguluyor? Para devletin kasasında, peki siz neredesiniz? Bunu bırakında 4 nisan bildirisinin hesabını verin. Bunların siyasetleri de kalpleri de iflas etmiştir.

    İşi gücü bırakıp gece yarısı bildirisi yayınlamak sonrada metin değiştrilmiş diye kıvırmak mertlik değildir. Mertlik demokrasiye sahip çıkmaktır.

    KKTC’DEKİ KUR’AN KURSU KARARI

    Kuran’ı Kerim’in öğretilmesinin neresinde laikliğe aykırılık vardır. AYM’ler her yerde çıban başı, her yerde sorun kaynağıdır. KKTC Anayasa Mahkemesi’nin bu ilkel kararından dönmesi inancımıza saygının bir gereğidir.

    Mahkeme kararını kınıyor, asıl laikliğe aykırılığın bu mahkemenin varlığında ortaya çıktığını söylemek istiyorum.

  • İYİ Parti lideri: Bahçeli’yi evinde dinlenmeye davet ediyorum

    İYİ Parti lideri: Bahçeli’yi evinde dinlenmeye davet ediyorum

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yönelik açıklamalarını eleştirdi. Akşener, ”Bu tür, çok üst perdeden ve racon kesen davranış biçimlerinin hukuka, demokrasiye, insan haklarına ve hiçbir şeye, 150 yıllık demokrasi tarihimize, eksik gedik de olsa, uymadığını söyleyebilirim. Son hadiselere baktığımızda ben yakın arkadaşının kız kardeşi olarak, kendisini evine dönmeye davet ediyorum. Çok yorgun olduğunu anladım. Dolayısıyla evine dönmeli, biraz tefekküre ve evinde dinlenmeye davet ediyorum” dedi.

    İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, esnaf ziyaretinde bulunmak üzere Konya’ya geldi. Akşener, ilk olarak Tuzlukçu Belediye Başkanı CHP’li Nurettin Akbuğa’yı ziyaret etti. Ziyaretin ardından açıklamalarda bulunan Akşener, 2020 yılından itibaren başlattığı ziyaretlerine şehir şehir, ilçe ilçe devam ettiğini belirtti. Akşener, gazetecilerin sorusu üzerine MHP lideri Bahçeli’nin AYM ile ilgili açıklamalarını eleştirdi. İYİ Parti lideri Akşener, şunları söyledi:

    ”Ben hukukçu değilim. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianamesindeki eksiklere yönelik Anayasa Mahkemesi raportörünün düzeltilmesi amacıyla geri gönderdiğine dair bilgim var. Dolayısıyla buradan baktığınızda normal bir prosedür gibi görüyor. Bir de Sayın Bahçeli, sürekli olarak ‘Hadi hadi, kapatın’ dediğinden muhtemelen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, çok hızlı hazırlamış, eksiklikler olmuş. Muhtemelen bunlar yeniden gözden geçirilecektir fakat burada dikkatimi çeken şu; bu geri gönderilmenin üzerine Sayın Bahçeli, ikinci kere Anayasa Mahkemesi’nin kapatılmasına dair hızlı salvoda bulundu, tehditler savurdu. Burada iki şey var. Birincisi, Sayın Bahçeli, çok mübarek bir isim olarak tanımladığı, muhterem bir isim olarak tanımladığı ve 2023’te ‘cumhur ittifakı’nın cumhurbaşkanı adayı olarak ilan ettiği Sayın Recep Tayyip Erdoğan beyefendinin ikinci defa seçilip, seçilmeyeceği konusunda Türkiye’de hukukçular ikiye bölünmüş durumda. Böyle bir pozisyonda, çok muhterem ve çok mübarek kabul ettiği cumhurbaşkanı adayının üzülmesini muhtemelen istemediği için ne olur ne olmaz, diye bugünden Anayasa Mahkemesi’ni taşlamaya ve oklamaya başladı. Bu tür, çok üst perdeden ve racon kesen davranış biçimlerinin hukuka, demokrasiye, insan haklarına ve hiçbir şeye, 150 yıllık demokrasi tarihimize, eksik gedik de olsa, demokrasi tarihimize uymadığını söyleyebilirim. Son hadiselere baktığımızda ben yakın arkadaşının kız kardeşi olarak, kendisini evine dönmeye davet ediyorum. Çok yorgun olduğunu anladım. Dolayısıyla evine dönmeli, biraz tefekküre ve evinde dinlenmeye davet ediyorum.”

  • Bahçeli’den AYM’ye HDP tepkisi

    Bahçeli’den AYM’ye HDP tepkisi

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) HDP iddianamesini iade etmesine tepki göstererek, “AYM’nin iade kararı milli vicdanda hükümsüzdür, Türkiye’nin var oluş haklarına sadece usul açısından değil, esastan da ileri düzeyde zarar vermiştir” dedi.

    MHP Lideri Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, HDP’nin kapatılması istemiyle hazırlanıp AYM’ye sunulan iddianamenin usul eksikleri gerekçe gösterilerek iade edildiğini anımsattı. HDP’nin bu aşamada usul eksiklikleri bahanesiyle zaman kazandığını belirten Bahçeli, “Anayasa Mahkemesi’nce görevlendirilen bir röportörün kısa süre içinde ekler hariç 608 sayfadan oluşan ve 687 faili bulunan dava dosyasının ana muhtevasını nasıl ve hangi ahlaki, fikri ve hukuki müktesebatla incelediği muhakkak tartışılarak üzerinde durulması gereken bir muammadır. Anlaşılan odur ki, Türkiye’nin terör ve bölücülükle mücadelesine Anayasa Mahkemesi duyarsız, ilgisiz ve açık ara mesafelidir. Bahsi ileri sürülen eksikler veya usulü etkileyen açmazlar şühedaya nasıl anlatılacak, milli beka ve milli güvenlik mülahazalarıyla nasıl bağdaşacaktır? Anayasa Mahkemesi hukukun üstünlüğünden mi yanadır, yoksa bölücülüğün mü şakşakçısıdır? Dağda elde edilen başarıların TBMM’de kaybına tahammülümüz asla olamayacaktır. HDP’nin kapatılması kadar Anayasa Mahkemesi’nin de kapanması artık ertelenemez bir hedef olmalıdır. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin iade kararı milli vicdanda hükümsüzdür, Türkiye’nin var oluş haklarına sadece usul açısından değil, esastan da ileri düzeyde zarar vermiştir” ifadelerini kullandı.

    Bahçeli, HDP’nin suç örgütü, terör maşası ve organize bölücülüğün markası olduğunu belirterek, “Hiçbir usul kaidesi bu gerçeği değiştiremeyecektir. Anayasa Mahkemesi’nin, hazırlanan iddianameyi kabul ve tasdik etmesi için dosya içinde silahlı ve bombalı teröristleri görmesi mi lazımdır? Beklentimiz, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, iddianameyi yeni baştan düzenleyip tekraren HDP’yi kapatma davasını açmasıdır. Süreç kesinlikle uzamamalı, yeni bir hukuk cinayetine fırsat verilmemelidir. Milliyetçi Hareket Partisi gelişmeleri yakından takip edecek, hukuk kılıfı altına saklanmak isteyen, iç ve dış işgal cephesi marifetiyle korumaya alınan bölücülerle, teröristlerle, damgalı hainlerle sonuna kadar mücadele edecektir. Bu mücadele esasen bir hukuk, bir adalet, bir tarih, bir millet hakkının savunma onurudur” diye kaydetti.

  • Bahçeli’den CHP’ye andımız tepkisi

    Bahçeli’den CHP’ye andımız tepkisi

    Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Ey CHP yönetimi, sizin nereniz Türk ki Andımız’a sahip çıkacaksınız” diyerek CHP’yi eleştirdi.

    MHP 13. Olağan Büyük Kurultayı, Ankara Arena Kapalı Spor Salonu’nda yapıldı. Kurultayda korona virüs ile mücadele kapsamında önlemler en üst düzeyde alınırken, Sağlık Bakanlığının belirlediği mesafe ve hijyen kurallarına tamamen uyuldu. Kurultay öncesinde MHP tarihi boyunca ilk defa bu dönemde 81 il başkanlığı il kongresi tamamlanırken, Türkiye’deki bütün iller üst kurulda temsil ediliyor. MHP’nin 13. Olağan Büyük Kurultayı öncesinde bir ilke imza atılarak, 920 ilçe ve 81 il kongresi yapıldı.

    Bahçeli yaptığı konuşmada, 2020 yılında küresel ekonominin yüzde 3,5 oranında küçüldüğünü, küresel ticaretteki daralmanın yüzde 10 düzeyinde, uluslararası yatırımlardaki düşüşün de yüzde 42 seviyesinde olduğunu ifade etti. Tarihin en büyük küresel borç miktarının Covid-19 salgını döneminde gerçekleştiğini ve 280 trilyon doları geçtiğini bildiren Bahçeli, şöyle konuştu:

    “Bazı ekonomistler 1929’dan daha şiddetli ve büyük bir kayıpla karşı karşıya olduğumuzu iddia etmektedir. Ancak Türkiye ekonomisi 2020 yılında yüzde 1,8 oranında büyüme kaydetmiştir. Ne mutlu bizlere ki, G-20 ülkeleri arasında ekonomisi büyüyen iki ülkeden birisi Türkiye olmuştur. Ekonomide yaşanan canlanma ve toparlanma vatandaşlarımızın kesesine, devletimizin kasasına mutlaka yansıyacaktır. Gelecek güzel günler için biraz daha sabırlı olmalıyız. Türkiye istikbalin dirliği amacıyla muazzam bir kalkınma ve demokrasiyi başarmaya şüphesiz muktedirdir. Ülkemizi dünya genelinde demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğü konularında kusurlu göstermeye çalışan mihraklar, FETÖ’cülerin, Türk ve İslam düşmanlarının teşvik ve tahrikiyle mesafe alanlardır. Diyorlar ki, Türkiye’de totaliter eğilimler güçleniyormuş. Diyorlar ki, demokrasi zayıflamış, düşünce ve ifade hürriyeti kalmamış. İsveç merkezli bir enstitünün ‘2021 Demokrasi Raporu’na göre, ülkemiz Polonya ve Macaristan’dan sonra en fazla otoriterleşen ülke olmuş. Bu çürük çarık iddiaların üç boyutlu hedefi vardır. Birinci boyutunda ülkemize gelen yabancı yatırımları caydırmaktır. İkinci boyutunda, uluslararası camiada saygınlığımızı lekelemektir. Üçüncü boyutunda ise milli çıkarlarımızdan ve egemenlik haklarımızdan taviz beklentisidir. FETÖ’cü hainler Yunanistan’ı, hatta diğer AB ülkeleriyle ABD’yi sığınma limanına çevirmişken hiç kimsenin sesi çıkmıyor. Gara’da vatan evlatlarının ensesine kurşun sıkılırken, mazlumlar inim inim inlerken hiç kimseden insani ve vicdani bir eleştiri gelmiyor. Terörist başı Gülen’in Pensilvanya’da mukim olması hiçbir uluslararası hukuk ve insan hakları savunucusunu rahatsız etmiyor. Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’nin Suriye’de işgalci olduğunu iddia etmesi de bir diğer ahlaksız isnat, bir başka ucube ithamdır. Bir an düşünelim, Türkiye’de demokrasi olmasaydı, özgürlükler askıya alınsaydı, gece gündüz Cumhurbaşkanı’na hakaret edenler, devlete sövenler, millete karşı gelenler, işbirlikçiler, PKK’nın siyaset uzantıları Meclis’te, belediyede, iş aleminde, medyada, üniversitelerde, dahası sokaklarda nasıl gezecekler, nasıl tehditler savuracaklardı? Ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin teminat altına alındığı ve hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik bir düzenin varlığı tüm kazanımlarıyla ortadadır. Türkiye’de demokrasi yok diyenler, gelsinler bunu külahıma anlatsınlar. Tarihimizin hiçbir döneminde bu milletin sinesinden diktatör çıkmadı, tiran çıkmadı, yönetim hayatımızda ise despotizmin en ufak emaresine tesadüf edilmedi. Demokrasi ahkamı kesenler, terörizme özgürlük arayanlardır. İnsan hakları konusunda bilirkişi rolüne soyunanlar, konu Türk oldu mu, konu Müslüman oldu mu, insanlık onurunu hiçe sayan vicdansızlardır. Türkiye ekonomisini bir yanda reformlarla güçlendirirken, diğer yanda aslı astarı olmayan iddiaları kaynağında yok etmek gayesiyle hukuk, demokrasi, özgürlükler ve insan hakları kapsamında yüksek standartlara ulaşmak mecburiyetindeyiz.”

    Türkiye’nin bölücü terörün kanlı eylem ve kirli emelleriyle yıllardır mücadele halinde olduğunu hatırlatan Bahçeli, “Bu mücadelede yalnız olduğumuz ortadadır. Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur sözü defalarca tescil edilmiştir. Çok şükür, devlet-millet kenetlenmesiyle teröre üst üste darbe vurulmuş, bu kanlı döngünün sonu görünmüştür. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Pençe-Kartal harekatlarıyla güney sınırlarımız boyunca kurulmak istenen terör devleti engellenmiştir. Hükümetimizin kararlılığı, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’mizin fedakarlığı, polislerimizin ve güvenlik korucularımızın cesaretiyle ihanetin damarları kesilmiştir. Dördüncü stratejik hedefimiz, Cumhur İttifakı’nın varlığı içinde terörle amansız mücadeleye, son terörist, son kanlı silahıyla ele geçirilesiye kadar destek vermek, Türk milletini bu şiddet ve dehşet sarmalından çekip çıkarmaktır” şeklinde konuştu.

    “Ey CHP yönetimi, sizin nereniz Türk ki Andımız’a sahip çıkacaksınız”

    Papa’nın Irak’ın kuzeyini ziyareti anısına bastırılan değersiz pulda sözde Kürdistan haritasının resmedilmesinin alçaklık, adilik, ahlaksızlık, organize bir senaryonun parçası olduğunu belirten Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:

    “Türk milleti bu kanlı ve hain senaryoya, bölücülüğe ve bölünmeye asla izin vermeyecektir. Terörist sevk ve hazırlık merkezi olan HDP, ayranımızı kabartmasın. HDP, PKK’dır, cinayettir, bölücülüktür, masumlara, çocuklara, gençlere, kadınlara ölüm tuzağıdır. HDP ile yasak ilişki zalimlere diz çökmektir. HDP’yle ittifak kurmak, terörist Demirtaş ile kahvaltı planları yapmak hiç kimseye iyilik ve onur sağlamayacak, bilakis hıyanete ortak edecektir. CHP seçimini yapmalıdır; sözde Kürdistan projesinin yanında mıdır karşısında mıdır? İYİ Parti kararını netleştirmelidir; FETÖ ve PKK’yla kol kola yürümeye devam mı edecektir tamam mı diyecektir? HDP, siyasi kisveye bürünmüş suç örgütüdür. Herhangi bir isimle açılmamak üzere kapatılması tarihe, millete, adalete ve gelecek nesillere namus görevidir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP’nin kapatılma istemiyle hazırladığı iddianameyi dün itibarıyla Anayasa Mahkemesi’ne göndermesi hakkın, hukukun ve adaletin sesidir ve bu gelişme milletin yüreğine su serpmiştir. Hiç kimse aklından çıkarmasın ki, siz şehitlerimizin davacısıyız, biz hakikatin tarafındayız. Çünkü biz Milliyetçi Hareket Partisi’yiz. Türk’üm deriz, doğruyum deriz, çalışkanım diye sesleniriz, adımızdan, ahlakımızdan, anılarımızdan ve andımızdan şu bu istedi diye asla vazgeçmeyiz. Kırmızı çizgilerimizin pembeleştiğini söyleyen çürümüş CHP sözcüsüne diyorum ki, senin her yerin zift gibi kara olmuş haberin yok, her sözün kendin gibi laçkalaşmış bildiğin yok. İlle de pembe arıyorsan önce kendine bakmalısın, fakat buna bile yüzün yok. Bu arada Kılıçdaroğlu’na da tavsiyem; aklı varsa kendine saklasın, arayacağı varsa durmasın arasın, cesareti varsa, yüreği yetiyorsa bölücü dostlarına rest çekip tüm bağlarını koparsın. Ey CHP yönetimi, sizin nereniz Türk ki Andımız’a sahip çıkacaksınız. Sizin nereniz doğru ki, Andımızı söylemek size yakışacaktır. Biz varlığımızı Türk varlığına armağan etmişken, sizin kimlerin tutsağı, kimlerin taşeronu, kimlerin hizmetkarı olduğunu bilmeyen kalmış mıdır?”

    “Bir yanda Rusya ile komşuluk ilişkilerimizi geliştiriyorken, diğer yanda ABD’nin dostluk ve müttefiklik hukukuna saygı ve riayetini bekleriz”
    Türkiye’nin küresel ve bölgesel hesapları bozan bir ülke olduğunu anlatan Bahçeli, “Artık söz dinleyen değil, sözü dinlenen bir kuvvettir. 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan hain darbe girişimini bir milat olarak kabul ettiğimizde, Türkiye’nin milli güvenliğine karşı tehditlerin beka düzeyine varacak bir düzleme kaydığı görülecektir. ABD’nin, Batılı müttefiklerimizin ve NATO’nun bu tehditleri anlamadığı, paylaşmadığı, daha acıklı olanı da bu tehditlere açıktan veya örtülü destek vermeleridir. Türkiye’nin takip ve temin edeceği milli strateji, uluslararası sistemin yapısal dinamiklerinin ortaya çıkardığı fırsat ve risklerle yakından ilişkilidir. Doğaldır ki, milli stratejimiz tasarlanırken, gelecek vizyonumuz, tarihsel misyonumuz, küresel düzenin yapısal dinamikleri doğru kavranmalıdır. Bu stratejiyle Türkiye’nin hedefleri ve potansiyel gücü arasında bir dengelenme, esnek bir planlama ve uluslararası sistemin çıktıları üzerinden dinamik bir revize sürecinin işletilmesi gerekmektedir. Bugün Türkiye’nin önündeki en önemli stratejik önceliği, dünya düzeninde kendine biçtiği tarihsel rolü oynaması için muharrik şekilde jeopolitiğine yönelmesi olmalıdır. Bu jeopolitiğin ana omurgası, çiftbaşlı Selçuklu kartalıyla simgeleştirilmelidir. Biz, ne doğudan vazgeçeriz, ne batıdan ödün veririz. Biz, ya doğu ya da batı kararsızlığı arasında sıkışıp kalmayız. Kuşkusuz ve kesinlikle hem doğu hem de batı kararındayız. Bu nedenle bir yanda Rusya ile komşuluk ilişkilerimizi geliştiriyorken, diğer yanda ABD’nin dostluk ve müttefiklik hukukuna saygı ve riayetini bekleriz. Bu konuda da aktif ve ön alan bir diplomasi takip etmeliyiz” diye konuştu.

    “Mısır’la kurulan sıcak ve yapıcı diyaloglar isabetlidir, bize göre eski seviyesine çıkarılmalıdır”

    S-400 hava ve füze savunma sisteminin milli egemenlik konusu olduğunu, bu suretle vatan savunmasının başkalarının keyfine ve insafına bırakılamayacağını söyleyen Bahçeli, “Mısır’la kurulan sıcak ve yapıcı diyaloglar isabetlidir, bize göre eski seviyesine çıkarılmalıdır. Unutmayalım ki, devlet, duyguyla değil, akıl ile yönetilir. Devletlerarasında keskin hatlarla ihata edilmiş dostluk ve düşmanlıklar olmaz, bugüne kadar da olmamıştır. Türkiye’nin jeopolitik kodlarının odak noktası, milli kültürü, milli tarihi, milli kimliği ve kucaklaşmayı bekleyen Türk Dünyası ile kuracağı ilişkiler olmalıdır. Karabağ Zaferi ile açılan Nahçıvan Sınır kapısı fiilen ve fikren manevra alanımızı çok daha fazla genişletecektir. Bugün Güney Kafkasya’da vurulan davulun sesi, Orta Asya’dan, Doğu Türkistan’dan, Sibirya’dan, Doğu Avrupa’dan ve Balkanlar’dan duyulmaktadır. Bu durum Türkiye için stratejik bir vizyon olduğu kadar tarihin ve kültürümüzün bizlere yüklediği sorumluluktur. Türkiye, Türkiye’den büyüktür. Türk Dünyası, dünyadan büyüktür. Milli güvenliğimiz; komşu ülkelerin sayısı ve sınır uzunluklarının değişimi ile sahip oldukları siyasi amaç ve diplomatik araçlara göre güç kazanıp ya da kaybetmelerinden doğrudan etkilenmektedir. Bu nedenle hem ülkemizde, hem de küresel ve bölgesel zeminde diyalog, barış, huzur, sükûnet ve istikrar beşinci stratejik hedefimizdir. Milliyetçiliğimiz, hayatın ve milli arzuların gerçeğini yansıtmaktadır. Milliyetçiliğimizin harcı husumetle değil karşılıklı hürmetle karılmıştır. Türk milliyetçiliği; yükselmek için değil yükseltmek içindir, ilaveten rasyoneldir, sosyolojik ve psikolojik esaslara dayanır, kan değil ruh ve kültür arar, millete mensubiyet şuurunu canlı tutmak asıl gayesidir. Bir diğer ifadeyle Türk milliyetçiliği; özgürlükçüdür, demokratiktir, eşitlikçidir, barışçıdır, milletimizin her ferdini bir ve kardeş gören kaynaşma ve kader ortaklığı ahlakıyla bütünleşmiştir. Bizim milliyetçiliğimizi sorgulayanlar, gitsinler aynaya baksınlar” aktarımında bulundu.
    Konuşmasının ardından Bahçeli, basın mensuplarının bulunduğu alana gelerek tek tek sohbet etti.

  • Bahçeli: HDP’nin kapatılması acil ve şarttır

    Bahçeli: HDP’nin kapatılması acil ve şarttır

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Türkiye bir hukuk devletiyse HDP’nin kapatılması acildir, hayatidir, şarttır. Ayrıca başka bir ad altında, mesela ‘Demokratik Bölgeler Partisi’ isimli paravan terör oluşumu çatısıyla bile tekrardan faaliyette bulunmasına fırsat verilmemelidir” dedi.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Devlet Bahçeli, erken seçim tartışmalarının sık sık gündeme getirilmesine ilişkin “Erken seçim tartışmalarının sıcak gündemde tutulması maksadıyla sipariş açıklamalar yapan gafillerin, 2023 yılının Haziran ayını beklemek durumunda olduklarını bir kez daha hatırlatmayı lüzumlu görüyoruz. Türk milleti, Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıl dönümünü bir yanda bahtiyarlıkla kutlayacak, diğer yanda bizatihi kendi tarihi ve egemenlik haklarını savunarak Cumhur İttifakı’nı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni demokratik zaferle taltif edecektir. Türkiye’nin geleceği heba edilemez, etmek için ortam kollayanlara fırsat verilemez. Bölücü terör örgütü PKK’nın keşif kolu ve gözetleme kulesi olan HDP’yle yasak bir ittifak şemsiyesi altında toplananlar, bunun adına da gerçek anlamından koparılmış ‘demokratik güç birliği’ diyenler, içine düştükleri zilletin bedelini er ya da geç ödeyeceklerdir. Hakem ve hakim olan millettir” diye konuştu.

    ‘HDP SUÇLUDUR, DESTEKÇİLERİ SUÇLUDUR’

    Bahçeli, Türk milletini korkutacak, korkuyla sindirecek, korkudan korkuya sürükleyecek herhangi bir muhasım gücün olmadığını belirterek şöyle konuştu:

    “Bizim bölünecek bir milletimiz yoktur. Bizim yıkılacak bir devletimiz yoktur. Ve bizim vazgeçecek tek bir insanımız dahi yoktur. CHP yanlıştadır, İP yanlış ata oynamıştır, HDP ise A’dan Z’ye yozlaşmanın ve terör bataklığının içindedir. Dünyanın hangi medeni ve demokratik ülkesinde teröre aleni destek veren bir partiye ahlaken ve hukuken cevaz vardır? 13 insanımızın kafasına kurşun sıkmak suretiyle şehit eden teröristlere arka çıkan, yardım ve yataklık yapan parti görünümlü bir suç örgütüne siyaset ve demokrasi hayatında nasıl yer olacaktır? Gara’da yuvalanan teröristlere haber götürüp onlardan kanlı emirler getiren milletvekillerinin şehit ve gazi yadigarı TBMM’de ne işi vardır? Terör saldırılarını bırakınız kınamayı, küstahça devleti suçlayan, vahşete tek bir söz dahi edemeyen, üstelik milletin hazinesinden geçinen terörizmin çakar takmış militanlarına sabır göstermek Türk milletine en şedit saygısızlıktır. HDP tarih ve millet önünde suçludur, destekçileri suçludur, ittifak ortakları ağır bir vebal altındadır. Diyorlar ki, HDP şu kadar oy aldı, bu kadar desteği var. HDP’ye oy verenler, ‘PKK’nın uşağı, terörün ve bölücülüğün siyasi uzantısı olsun’ diye mi oy verdiler? HDP’yi tercih edenler cinayetlerin, hıyanetlerin ve rezaletlerin sökün etmesini mi istediler?”

    ‘NE ZAMAN YERLİ DURUŞ GÖSTERECEKLER?’

    Bahçeli, sözde aydın, akademisyen, gazeteci ve kaymak tabakanın Türkiye’nin hak ve menfaatleri söz konusu olduğunda esamelerinin okunmadığını bildirerek şöyle dedi:

    “Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olaylara destek veren eski bir rektöre arka çıkmak amacıyla hazırlanmış ısmarlama bildiriye imza atan ve seçilmiş olduklarını ifade eden 38 eski rektör ve YÖK üyesinin teröre bir kez olsun tepkilerini duyanınız oldu mu? PKK’ya numune de olsa itiraz edenini gördünüz mü? Gara katliamını alenen lanetleyenine şahit oldunuz mu? Türkiye’nin tek meselesi üniversite özerkliğiyle akademik özgürlüklerdeki açmazlar mıdır? Bunlar neyin kafasını yaşıyorlar? Bunlar kime hizmet ediyorlar? Kimlerin değirmenine su taşıyorlar? 28 Şubat süreci başta olmak üzere, bazılarının geçmişte darbeci eğilimlerini cümle alemin bilmesine rağmen, hep puslu ortamlarda öne çıkan bu çürük rektörler, Türkiye’nin yaşadığı iç ve dış sorunlar hakkında bir defalık da olsa yerli ve milli duruş gösterecek onuru ne zaman ispat edecekler? Ellerine tutuşturulan metinlere heyecanla imza atan buçuk aydınlar, Türk milletinin üzerlerindeki hakkını ne zaman ve daha hangi haller ortaya çıkarsa ödeyecekler? Bunları sormak ve cevabını beklemek milletimizin bize yüklediği bir sorumluluktur.”

    ‘HDP’NİN KAPATILMASI ACİL VE ŞARTTIR’

    Bahçeli, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP hakkında inceleme başlatmasının çok önemli ve beklenilen bir gelişme olduğunu vurgulayarak şunları dedi:

    “Başsavcılık inceleme sonucunda, HDP’nin faaliyetlerinin ‘terör eylemlerinin odağı’ haline geldiğine karar verirse soruşturma safhasına geçecek, nihayetinde hazırlanan iddianame Anayasa Mahkemesi’ne sunulacaktır. Siyasî partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesi’nce kesin olarak karara bağlanmaktadır. Anayasa’nın 69’uncu maddesinin 6’ıncı fıkrasıyla, Siyasi Partiler Kanunu’nun 101 ve 103’üncü maddelerine göre, kapatmaya konu eylemlerin yalnızca işlenmiş olması yeterlidir. Anayasa Mahkemesi delilli ve belgeli şekilde HDP’nin terör eylemlerinin odağı olduğunu tespit ederse, ki başkaca bir seçenek yoktur, HDP diye bir partiden, kapatmaya neden olan üye ve yöneticilerinden söz etmek artık mümkün olamayacaktır. Türkiye bir hukuk devletiyse HDP’nin kapatılması acildir, hayatidir, şarttır. Ayrıca başka bir ad altında, mesela Demokratik Bölgeler Partisi isimli paravan terör oluşumu çatısıyla bile tekrardan faaliyette bulunmasına fırsat verilmemelidir. Kaldı ki Anayasa’nın 69’uncu maddesi bu çerçevede açık hüküm niteliği taşımaktadır ve şöyledir; temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz.”

    ‘KİMSE MİNDERDEN KAÇMAMALI’

    Bahçeli, Meclis’e gelen fezlekeleri anımsatarak “Dokunulmazlıklarının kaldırılması talebiyle fezlekeleri TBMM’ye gelen bölücü milletvekilleri hakkında her siyasi parti tutumunu derhal netleştirmelidir. Terör örgütü propagandası yapan, suçu ve suçluyu öven, 6-8 Ekim olaylarını kışkırtan, suç işlemek amacıyla örgüte üye olan, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden demokrasi ve milli irade hasımlarıyla ilgili gereği hukuk sınırları içinde süratle ifa edilmelidir. Bununla birlikte FETÖ’cülerin ve PKK’lıların yargılandığı mahkeme süreçlerinin daha fazla uzatılmadan karara bağlanması, böylelikle iç ve dış mihrakların istismar kampanyalarının önüne geçilmesi ertelenemez bir mecburiyettir. Hiç kimse minderden kaçmamalı, yüreği yeten kartını açık oynamalıdır” dedi.

    ‘CHP VE İYİ PARTİ’NİN TUTUMU NE OLACAKTIR?’

    CHP ve İYİ Parti’nin tutumunu soran Bahçeli, “CHP’nin fezlekeli HDP’lilerin dokunulmazlık zırhının kaldırılmasına var mıdır, yok mudur? ‘Fezlekelerin içeriği nedir bir görelim, devlet intikam duygularıyla yönetilmez’ diyen kimliksiz CHP sözcüsü acaba senin kararın nedir? Terörün mü safındasın? Türkiye’nin mi yanındasın? ‘Aklıselim’ çağrısı yapan CHP’liler PKK’ya hala müşfik ve minnettar mıdır? İYİ Parti, HDP’lerin yargı önüne çıkarılmasına destek midir, köstek midir? İttifak ortağı CHP gibi, ‘fezlekelerde ne var ne yok ona bir bakalım’ mı diyecekler? Yoksa adaletin ve milletin çağrısına riayet mi edecekler? Hele bir cevap versinler; HDP’nin kapatılması konusunda CHP ile İYİ Parti’nin tutumu ve duruşu ne olacaktır? ‘Mutfakta yangın var’ diyenler, vatandaki yangını ne zaman göreceklerdir? HDP’ye destek, PKK’ya destektir. PKK’ya destek, şühedaya ve Türkiye’ye ihanettir. CHP kime destek vermektedir? Zalime mi mazluma mı? İYİ Parti kimin tarafındadır? Hıyanetin mi milli haysiyetin mi? Milliyetçi Hareket Partisi amasız, fakatsız, ancaksız şekilde dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘evet’ diyecek, HDP’nin kapatılmasını da sonuna kadar savunacaktır” ifadelerini kullandı.

  • “Üniversite eylemlerinde kaybedecek gencimiz yok”

    “Üniversite eylemlerinde kaybedecek gencimiz yok”

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Bizim ne dağa gönderecek, ne hücre evine yollayacak, ne üniversite kapılarındaki eylemlerde kaybedecek, ne de sokak aralarında molotof fırlatacak tek bir gencimiz yoktur” dedi.

    Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, grup toplantısında sadece Türk gençliği üzerine konuşacağını, dertleşeceğini ve görüşlerini açıklayacağını söyledi. Bahçeli, özellikle 4 Ocak 2021 tarihinden itibaren Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan olayların Türk gençliği üzerinde oynanan oyunları, geniş çaplı istismar kampanyalarını yeniden ve tüm çıplaklığıyla deşifre ettiğini belirtti. Bahçeli, gençliğin gelecek ümidi ve iradesi olduğunu bildirerek “Biz kuşakları ‘X’, ‘Y’, ‘Z’ kategorisiyle ele almıyor, bu şekilde analiz etmiyoruz. Çünkü bu ayrımın alfabenin diğer harflerine kadar ulaşacağını, buradan da bir sonuç çıkmayacağını düşünüyoruz. Milleti bir görüyor, adına ‘Türk milleti’ diyoruz. Gençliği bir değerlendiriyor, müstesna unvanına ‘Türk gençliği’ diyoruz. Geleceğimizden tasarruf yapamayacağımıza göre, gençlikten taviz vermemiz, onlara kulak tıkamamız, onları hayatın kaotik şartlarında sahipsiz bırakmamız kuşku yok ki söz konusu olamayacaktır. Düşüncesi, siyasi ve ideolojik aidiyeti ne olursa olsun, evvel emirde söylemek isterim ki; Türk gençliği bizim has bahçemiz, parlak yüzümüz, muazzam hazinemizdir. Onlar bizim her şeyimizdir, ne oy kaygısına, ne siyasi tartışmalara, ne de basit çıkar hesaplarına hapsedilemeyecek mümtaz değerlerimizdir. Gençlik hür istikbalimizin mimarı, mihmandarı, mirasçısı, mihrabıdır inancındayız” diye konuştu.

    ‘ÜNİVERSİTE KAPILARINDAKİ EYLEMLERDE KAYBEDECEK GENCİMİZ YOK’

    Bahçeli, Türkiye’de 15-24 yaş grubu arasında yaklaşık 13 milyon kişinin bulunduğunu, nüfusun yüzde 15,6’sının gençlerden oluştuğunu anımsatarak, “Bu tablo esasen potansiyel, mukayeseli ve stratejik gücümüzün apaçık delilidir. Türk gençliğinin aklını bulandırmaya, arayışlarını budamaya, duruşunu bozmaya, geleceğini karartmaya çalışan iç ve dış mihrakların ana gayesi bu güçten çekinmelerinden dolayıdır. Gençliğimizi esir etmek için kuyruğa girenlere katiyen izin vermeyeceğiz. Biz gençlerimizin göz bebeklerinde derin teessür uçurumları görmek istemiyoruz. Onun bunun şiddet aparatı olmalarına tahammül edemiyoruz. Yıkım gündelikçileri, mukallit aydınlar, kimliksiz siyasetçiler, terör örgütlerine taşeronluk yapan köksüzler, aslanı kediye boğdurmak için el ovuşturan vatansızlar, gençliğe musallat olan cinayet ve suç şebekeleri şunu iyi bilsinler ki, bizim ne dağa gönderecek, ne hücre evine yollayacak, ne üniversite kapılarındaki eylemlerde kaybedecek, ne de sokak aralarında molotof fırlatacak tek bir gencimiz, tek bir evladımız, tek bir fidanımız dahi yoktur. Devşirdikleri kişilerin eline silah tutuşturanlar, militan açığını bu yolla takviye etmek için üniversitelere tezgah kuranlar bunun bedelini ağır ve acıklı şekilde ödemelidir” diye konuştu.

    ‘İŞİN İÇİNDE SİYASİ PARTİLER DE VARDIR’

    Bahçeli, gençlere haklı olmanın en güçlü silah olduğunu hatırlatarak, “Boğaziçi Üniversitesi’ndeki her gelişme açıkça çarpıtılmış, gençliğin kabına sığmaz niteliği hain çevreler tarafından kullanılmak istenmiştir. Bu işin içinde ne yazık ki bazı siyasi partiler de yer almıştır. Kendi evlatlarına el bebek, gül bebek muamelesi yapan, başkalarının evlatlarını siyasal ihtirasları için kavgaya yönlendirenler zilletin dipsiz çukuruna düşen sorumsuz ve kirli zihniyetlerdir. Bu çürük ve günahkar zihniyet failleri, büyük bir tezat ve ikilik içine gömülü halde olduklarından dolayı sürekli bocalıyorlar. Hiç biri sırtında taşıdığı ve muhafazaya mecbur olduğu mevki veya paye ile ahenk içinde yaşamıyor. Kafaları zeka itibarıyla olsun, vatan sevgileri itibarıyla olsun, hakikaten merhamete muhtaçtır. Şahsiyetleri kırpıntı bohçası gibidir. Üstelik her şeyleri de iğretidir. CHP’den tutun İP’e kadar, HDP’den tutun diğerlerine kadar çirkin manzara aynısıyla bunu göstermektedir” dedi.

    ‘HİÇBİRİNİZİ KAYBEDEMEYİZ’

    Bahçeli, Türk gençliğinin fıtratı gereğince zeki, çalışkan, basiretli, devletine ve milletine sorumluluk duyan bir vicdan cevherine havi olduğunu kaydederek, şöyle konuştu:

    “Bu yüzden yozlaşmış akımlar, yasa dışı örgütler, terörizmin ajanları, emperyalizmin maşaları, marjinal çevreler, organize suç şebekeleri gençlerin peşindedir, kafeslemenin emelindedir. Sevgili gençler, hiç birinizi kaybedemeyiz. Hiç birinizin hayatını tesadüflerin akıntısına teslim edemeyiz. Öfkeniz olabilir, kızgınlığınız olabilir, kızdıklarınız olabilir, tepkileriniz sivri olabilir, itirazlarınız sinirli olabilir, fakat sizler bizim için, milletimiz için, istikbal ve istiklal haklarımız için paha biçilemez öneme sahipsiniz. Analarınız, sizleri ne zorluklarla büyüttü, mutlaka biliyorsunuz. Babalarınız, yemedi yedirdi, içmedi içirdi, giymedi giydirdi, en iyi sizler farkındasınız. Kıt kanaat imkânlarla okuduğunuz okulları bitirmenin gayesindesiniz, belki bir sevdiğiniz var açılamıyorsunuz, bir işim olsun diyorsunuz, bir yuva kurmanın telaşındasınız, hayatınızı kurtarmanın çabasındasınız. Bunların hepsi helali hakkınız olan makul ve mantıklı insani hallerdir. Biz de bu çağlardan geçtik, ne yaşamışsanız, benzerlerini az çok yaşadık. Bir anlık öfkeyle bir ömrü heba etmeyin. Direnmeyi zalimlere, Türkiye düşmanlarına karşı yapın. Analarınızın gözyaşlarını akıtmayın. Babalarınızın ahını almayın. Terör örgütlerinin istismarlarına aldanmayın. Siz Türk gençliğisiniz, siz geleceğin büyük Türk milletinin, büyük Türkiye’sinin siyasetçileri, milletvekilleri, devlet adamları, işadamları, akademisyenleri, bürokratları, esnafları, girişimcileri, dahası anneleri ve babalarısınız. Gelin, yanlış bir tercihin içinde olan varsa dönsün.”

  • Bahçeli: MHP yeni anayasa yazım sürecinde vardı

    Bahçeli: MHP yeni anayasa yazım sürecinde vardı

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “MHP yeni baştan anayasa yazım sürecine vardır ve çalışmalarına samimiyetle, önyargısız şekilde başlamıştır” dedi.

    MHP Genel Başkanı Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, Cumhur İttifakı’nın iki ana paydaşı olan MHP ile AK Parti dışındaki partilerin Türk siyasetinde çölleşmenin, içten içe çürümenin yegane failleri olduğunu söyledi. Bahçeli, “Bu partilerin siyasetleri tutsak, filleri tuzak, akılları kiralıktır. Ne dedikleri bellidir, ne de duruşları berraktır. Türkiye gittikçe ağırlaşan, ağırlaştıkça istikametinden sapan bir siyaset sorununun tüm emarelerine muhataptır. Malum partilerin paçaları tutuşmuş gibi kapı kapı dolaşmaları, telaş içinde birbirlerine gidip gelmeleri, kameralar karşında zoraki gülümsemelerle poz vermeleri bugünlerde oldukça sıklaştı ve yoğunlaştı. Doğrusunu isterseniz merak ediyoruz, bayram değil seyran değil, bunların kulağına kimler neyi fısıldadı da ortalığa düştüler? Üçüncü yol arayışları, koltuk kavgaları, çıkar mücadeleleri, yeni ittifak kurma niyetleri, parti içi kaynamalar derken, siyasetin zillet ayağı toz duman içindedir” dedi.

    ‘SİYASİ KORONODAN DOLAYI SOSYAL MESAFE UYGULAMIŞTIR’

    Bahçeli, CHP ile HDP arasındaki görüşme trafiğine dikkat çekerek “HDP heyetinin CHP yönetimiyle görüşmesinden hemen sonra, aşinası olduğumuz müşterek basın toplantısı CHP’nin kurnazlığı nedeniyle yapılamamış, HDP kendi çalıp kendi oynamıştır. Anlaşıldığı kadarıyla CHP Genel Başkanı, HDP’ye karşı siyasi koronadan dolayı sosyal mesafe koymuştur. Madem basının ve hatta milletimizin karşısına çıkmaya yüzünüz yok, cesaretiniz yok, yüreğiniz yok, o zaman niye görüşüyorsunuz? Arka kapıda buluşmayın, aile fotoğrafına girmekten kaçınmayın, mertseniz, üzerini örteceğiniz bir ayıbınız yoksa çıkın sahneye de boyunuzu görelim, kaç kilo olduğunuzu öğrenelim. Aynı tutumu terörist Demirtaş ile kahvaltıya hazırlanan İP’in başkanından da bekliyor, bunu istiyoruz. Kaçak güreşmeyin, minderden kaçmayın, kıvraklıklar yapmayın” diye konuştu.

    ‘CHP’NİN HDP İLE GÖRÜŞMESİ DEMEK PKK’YLA TEMASI DEMEKTİR’

    Bahçeli, 2023’deki Cumhurbaşkanı adaylarının belli olduğunu belirterek, “Allah’a şükürler olsun ki, saklayacak, gizleyecek, korkacak hiçbir açığımız, hiçbir zaaf veya yanlışımız yoktur. Sayın Cumhurbaşkanımızla ihtiyaç hasıl olduğunda görüşürüz, konuşuruz, ülke meseleleri hakkında fikirlerimizi paylaşırız. Aramızda pazarlık yok, ihtilaf yok, utanacağımız bir konumuz yok. CHP Genel Başkanı kapalı devre siyaset alışkanlığını terk etmelidir. Dürüst olmalıdır, şeffaf olmalıdır, demokratik olmalıdır, PKK’dan FETÖ’ye kadar terör örgütleriyle arasına duvar örmelidir. HDP’yle CHP ve İP arasındaki yasak ilişkinin bir bedeli de olmalıdır. CHP’nin HDP ile görüşmesi demek PKK’yla teması demektir. Zillet ittifakının görünmeyen ortakları PKK’dır, FETÖ’dür, Sorosdur, rant ve faiz lobisidir. CHP Genel Başkanı son günlerde paniğe kapılmış ve su kaynatmıştır. Üslubu HDP’li bir bölücünün üslubuyla iyice aynılaşmıştır. Buradan baktığımızda CHP ile HDP’yi ayırt etmekte zorlandığımızı, devamlı birbirlerine karıştırdığımızı özellikle ve altını çizerek ifade etmek istiyorum. Buna da hayıflanıyor, üzülüyoruz. CHP savruluyor, bu partinin küçük kuklası İP sallanıyor. Bu gidişle CHP’nin HDP tarafından asimile edilmesi, sömürge partisi haline dönüştürülmesi sanıyorum kaçınılmazdır. Tavsiyem CHP yönetiminin Kandil’e değil Anıtkabir’e bakması, terör örgütlerinden değil Kuvayı Milliye’den feyz almasıdır” ifadesini kullandı.

    ‘ÖĞRENCİ BAŞKA TERÖRİST BAŞKADIR’

    Bahçeli, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olaylara ilişkin “Biz öğrenciyi de biliriz, teröristi de biliriz. Boğaziçi Üniversitesi’nde yasal ve meşru sınırlar çerçevesinde ataması yapılan rektöre itiraz edenlerin ana dinamiği, provokasyon merkezi, saldırı üssü marjinal örgütlerdir. Bir öğrencinin DHKPC ile ne işi olur? ‘Rektör atanması yasal olabilir, ama demokratik değil’ diyenler, kendi fikir ve düşüncenizden başka her görüşe hazımsızlık ve tahammülsüzlük göstermeniz demokrasinin neresiyle bağdaşmaktadır? ‘Katil polis’ demek, mesela İstanbul Kadıköy’de polis otolarını taşlamak, esnafa saldırmak, sivillere sataşmak ifade ve düşünce hürriyetinin neresine sığmaktadır? 1 Şubat’taki olaylarda gözaltına alınan 108 kişiden 101’nin Boğaziçi Üniversitesi’yle ilgisi ve ilişiği yoktur. Bu 101 kişinin 79’u DHKPC ve TKP-ML örgüt üyesidir. Kılıçdaroğlu, ‘Türkiye’nin evlatlarını serbest bırakın’ diyor. Kendisine göre hava hoş, başkalarının sırtından kurban kesmesi kolay. Muhterem analarımız, çağrımı tekrarlıyorum; Evlatlarınıza siz sahip çıkın. Ne Kılıçdaroğlu’nun eline ne de onun bunun keyfine bırakmayın. Öğrenci başka, terörist başkadır. Dost başka, düşman başkadır. Hain başka, kahraman başkadır. Bunların birbirine karıştırılması felakettir. Öğrencilerimizin haklı, meşru, ahlaki ve hukuki endişelerine kulak vermek elbette görevimizdir. Zira onlar geleceğin Türkiye’sinin mimarları olacaktır” dedi.

    ‘VARSIN KISITLASINLAR, İSTERSE BÜTÜN MESAJLARIMI KALDIRSINLAR’

    Geçen hafta Twitter tarafından bazı paylaşımlara sansür uygulandığını belirten Bahçeli, “Gösterdiğimiz haklı tepkiler, terör örgütlerine yönelik haysiyetli sözlerimiz Okyanus ötesinden cevaplanıyor. Biz teröristlere yükleniyoruz, dijital terör, dijital faşizm, despot nitelikli post truth dönemin elebaşları oklarını bize yöneltiyor. Demokrasiden, haktan, hukuktan, özgürlükten bahsedenler ifade ve düşünce hürriyetine keyfi olarak kast ediyorlar. Geçen hafta Twitter, bazı paylaşımlarıma sansür uyguladı, kısıtlama getirdi. Demek ki çok doğru yoldayız, sözümüz ve tespitimiz çok isabetliymiş. Twitter’in beğenmediği şu mesajımı yeri gelmişken tekrarlamakta fayda mülahaza ediyor ve boyun eğmeyeceğimizi haykırıyorum; Sırtlarını ajanlara, zalimlere, karanlık çevrelere dayamış olanlar evlat değil başı ezilmesi gereken yılanlardır. Yasa dışı eylemleri diğer üniversitelere teşmil etmek için kuyruğa girenler bunun bedelini acıklı şekilde ödemelidir. Görüşüm aynıdır, düşüncem aynıdır, beklentim aynıdır. Nitekim teröristlerin başı ezilmelidir” diye konuştu.

    ‘MHP YENİ BAŞTAN ANAYASA YAZIM SÜRECİNE VARDIR’

    Bahçeli, Anayasa deneyimlerinin 145 yıllık bir mazisi olduğunu belirterek, “Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu kuşkusuzdur ve yeni hükümet sistemiyle bu durum zorunlu bir hal almıştır. Parlamenter sistemin izlerini silmek, kalıntılarını temizlemek lazımdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ruhuna ve dokusuna uygun yeni bir anayasa yazılması geniş bir uzlaşmayla sağlanmalı ve milletimize kazandırılmalıdır. Cumhur İttifakı olarak bu konuda anlayış, hedef ve ilke birlikteliğimiz çok nettir. Bu arada yeniden anayasa yazılmasını ‘ikinci cumhuriyet’ olarak tercüme edenlerin ciddiye alınacak hiçbir yanları olmayacaktır. 2 Şubat 2021 tarihinde yaptığımız yazılı basın açıklamamızla yeni anayasa çalışmalarına bakışımız kamuoyuyla paylaşılmıştır” dedi.

    ‘MHP, YENİ ANAYASA YAZIM SÜRECİNE VARDIR’

    Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinin verimli ve yapıcı bir atmosferde geçtiğine vurgu yapan Bahçeli, “Anayasalar, bir ülkenin işleyiş ve ilerleyişinin, toplumun bir arada yaşama iradesinin siyasi ve hukuki belgesi olup değişmeyecek veya yeni baştan yazılamayacak metinler değildir. Canlı ve gelişen dinamik süreçlere tabi olan toplumun, değerlerin, çağın, yönetim yapısının ve zamanın yönüne ve yönelişine uygun olarak anayasaların da değişime uğraması veya yeniden yazılması kaçınılmaz olduğu kadar da doğaldır. Gelişmeler, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle birlikte yeni bir anayasa yazılmasının mecburiyet olduğunu göstermektedir. Artık bu bahsi muhkem ve müstesna bir uzlaşma ve demokratik imkanlarla kapatmanın vakti gelmiştir. Her parti yeni bir anayasadan bahsediyor ya da değişmesini öneriyor. O zaman tutarlılık gereği bütün partilerin Anayasa’nın ilk dört maddesine bağlı, vatandaşlık tanımına sadık bir siyasi tutumla bir araya gelmesi milletimizin talep ve beklentisidir. Milliyetçi Hareket Partisi yeni baştan anayasa yazım sürecine vardır ve çalışmalarına samimiyetle, önyargısız şekilde başlamıştır. Unutmayalım ki, kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir” ifadesini kullandı.

    ‘İNFAZIN DURDURUMASINA KARŞIYIZ’

    Bahçeli, gazetecilerin Enis Berberoğlu ile ilgili sorusuna, “Yargıya saygımız var, mahkemenin davayı yeniden görmesini de uygun buluyoruz; ancak infazın durdurulmasına karşıyız. Enis Berberoğlu ile ilgili dokunulmazlığın kaldırılmasıyla alakalı fezleke, komisyon ve Genel Kurul’a geldiğinde de MHP daha önceki tutum ve davranışına uygun olarak dokunulmazlığın kaldırılması yönünde oy kullanacaktır” yanıtını verdi.

  • Devlet Bahçeli’den yeni anayasa açıklaması

    Devlet Bahçeli’den yeni anayasa açıklaması

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tarafından “Türkiye’nin yeni bir anayasayı tartışma vakti gelmiştir” açıklamasının ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli konuyla ilgili yazılı bir açıklama yayınladı. Bahçeli açıklamasında, “Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu açıktır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin amacı, görüşü ve düşüncesi de bu yöndedir. Elbette yeni sisteme müzahir ve müstahak bir anayasanın yazılması mecburiyet olmasının yanı sıra demokratik bir mükellefiyettir” ifadelerini kullandı.

    Dün yapılan Bakanlar Kurulu Toplantısı’nın ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Belki de şimdi Türkiye’nin yeni bir anayasayı tartışma vakti gelmiştir” açıklamasında bulundu.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni anayasa yapımıyla ilgili yazılı bir açıklama yayınladı. Açıklamada “yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğu açıktır” diyen Bahçeli’nin, açıklamasından öne çıkan ifadeler:

    Yürürlükteki 1982 Anayasa’nda bugüne kadar 19 defada 184 değişiklik yapılmasına rağmen vesayetin derinlere nüfuz etmiş iz ve kalıntıları bir türlü silinememiştir.

    Bunun pek çok nedeni olsa da, en önemlisi Anayasa’nın dayandığı fikir, düşünce ve esasların demokratik nitelikten mahrumiyetidir.

    Bu kapsamda vasat bulan sıcak tartışmaların hız kesmeden, bilahare yoğunlaşıp yaygınlaşarak bugünlere ulaştığı herkesin bildiği gerçekler arasındadır.

    “TÜRKİYE’NİN YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACI OLDUĞU AÇIKTIR”

    Bütün hukuk kuralları gibi, anayasalar da belirlenmiş ve üzerinde nitelikli uzlaşma sağlanmış normlar içermektedir.

    Anayasa bir devletin temel yapısını ihtiva etmekle birlikte, bu temel yapı içindeki kurum ve kuralların nasıl ve hangi ilkelere uygun olarak işleyeceğini hem gözetmekte hem de göstermektedir.

    Bir toplum sözleşmesi çerçevesinde devletin kuruluş esaslarını belirleyip fonksiyonel hale getiren anayasanın diğer hukuk metinlerinden muhteva olarak farklılıklar içermesi şüphesiz kaçınılmazdır.

    Bu farklılıkların en bariz özelliklerinden birisi de devletin dayandığı fikir ve düşünce kalıplarının toplum hayatına yansımasıdır.

    Doğal olarak bir anayasanın yazıldığı dönemin şartlarını ruhunda taşıması, devlet ve toplum hayatına tesir eden müspet veya menfi gelişmeleri lafzında barındırması bugüne kadarki tecrübelerle sabit ve varittir.

    1982 Anayasa’sını bu açıdan ele almak akla ve mantığa en uygun tercihtir.

    Buradan hareketle mevcut ve meri Anayasa’nın olağan dışı şartların mahsulü olduğu, zaman içinde pek çok maddesinde değişiklik yapılmasına rağmen statükocu vasfında herhangi bir zayıflamanın da görülmediği çarpıcı şekilde ortadadır.

    Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu açıktır.

    Milliyetçi Hareket Partisi’nin amacı, görüşü ve düşüncesi de bu yöndedir.

    Bilindiği üzere, 27 Nisan 2017 tarihinde yapılan Halk oylamasıyla Türkiye Cumhuriyeti yönetim sistemi bakımından üçüncü evreye geçmiştir.

    Nitekim milli irade, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni kabul ve tasdik etmiştir.

    “YENİ SİSTEME MÜZAHİR VE MÜSTAHAK BİR ANAYASANIN YAZILMASI MECBURİYETTİR”

    Yeni yönetim sistemi geçmişten tebarüz edilen tarihi emanetlerle geleceğe yüklenen kutlu hedefleri buluşturan milli nitelikli, demokratik ve kapsayıcı niyetli bir anlayış ve kavrayış üzerine inşa edilmiştir.

    Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 9 Temmuz 2018 tarihi itibariyle resmen uygulanmaya başlamış, yönetim hayatımız bu haliyle güçlenmiş, kuvvetler ayrımı arasındaki çizgiler netleşmiştir.

    Elbette yeni sisteme müzahir ve müstahak bir anayasanın yazılması mecburiyet olmasının yanı sıra demokratik bir mükellefiyettir.

    Anayasası eski sisteme göre hazırlanmış, yönetim sistemi yeni esaslara göre reforma bağlanmış bir ülkenin siyasi ve hukuki çelişkilerden kurtulmasının başkaca bir seçeneği yoktur.

    “CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ’NİN KÖKLEŞMESİ BU SAYEDE MÜMKÜN OLACAKTIR”

    Parlamenter sistemin tozu ve tortularıyla Türkiye’nin ufkunun perdelenmesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni en azından zaafa uğratma riski taşımaktadır.

    Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kökleşmesi, serpilmesi, taban tutması, devlet ve millet hayatına nüfuz eden kilitlerin açılması bu sayede mümkün olacaktır.

    Toplumun her kesimini kucaklayan, meşru her düşünceyi sahiplenen, kurucu değerlere yaslanan, kuruluş felsefesini benimseyen, kaldı ki yeni yönetim sisteminin temel yapı taşlarını, vazgeçilmez ilke ve esaslarını daha da geliştirmeyi önceliğine alan bir anayasa ertelenemez ihtiyaçtır.

    Zamanın ruhuyla çelişen ve üstelik ters düşen hukuk kuralları; sosyolojik, ekonomik, kültürel ve siyasal kazanımları sekteye uğratacak, sorunların daha da ağırlaşmasına yol açacaktır.

    Bu itibarla hukuk piramidinin en üstünde yer alan anayasalar engelleyici veya geciktirici değil; dinamik, dengeli, tarihsel müktesebatla çerçeveli, milli özlemleri doğru okuyan, devlet-millet arasındaki ilişkileri herkesin kendisini içinde göreceği bir toplum sözleşmesiyle yoğuran müstesna bir yaklaşımla temellenmelidir.

    Bizim amaç ve arzumuz da budur.

    Hedeflenen yeni anayasanın kalite ve kapsayıcılığı ne kadar fazla olursa olsun; siyaset eğer ahlaki rekabetten uzaklaşır, bölünme ve kavga üzerine bina edilirse, bunun acıklı faturası direkt millete çıkacaktır.

    Türkiye’nin kutuplaşma virüsünden arınması, temel hak ve özgürlüklerin milli değerlerle perçinlenmesi samimi beklentimizdir.

    Gizli mahfillerde, tehlikeli maksatlarla, gölgeli emellerle anayasa taslağı hazırlayıp devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü siyasi amaçlarına kurban etmek isteyenlerin içine düştükleri zilletten kurtulmaları bir başka beklentimizdir.

    Türkiye’nin, Cumhuriyet tarihindeki en önemli reformu yeni yönetim sistemi ise diğerinin yeni anayasa olması tarihe ve millete boyun borcumuz olarak değerlendirilmelidir.

    Yeni anayasayla birlikte;

    Ø Düşünce ve ifade özgürlüğünün sağlam esaslara bağlanması,

    Ø Milli birlik ve kardeşlik bağlarının sürdürülebilir ve süreklilik arz eden demokratik kriterlerle bağıtlanması,

    Ø Devlet ve millet arasındaki karşılıklı sorumlulukların sarih bir şekilde bağdaştırılması,

    Ø Yeni yönetim sistemiyle örtüşen devlet yapısının bağlayıcılığı ve hukuk mevzuatındaki gerekli düzenlemelerin yapılması mutlak surette ve öncelikle ele alınmalıdır.

    Bir diğer önemli husus ise yeni anayasanın özü olacaktır. Bu meyanda hazırlanacak anayasa;

    Türkiye’nin 21.yüzyılın üçüncü on yılında ve Cumhuriyet’in 100.yıldönümünün de ivmesiyle, terör, yoksulluk, yolsuzluk, hayat pahalılığı ve işsizlik musibetlerini yenmiş bir ülke olmasına destek vermeli,

    Siyasal sistemimizdeki antidemokratik unsurları tasfiye ederek modern demokrasilerde olduğu gibi, fikir, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve özgürlükler güvence altına alan devlet bünyesine kavuşmayı temin etmeli,

    Herkesin aynı milletin evladı olmaktan gurur duyacağı, ayrışmayı değil birleşmeyi, farklılaşmayı değil kucaklaşmayı, kutuplaşmayı değil kaynaşmayı tahkim edecek bir uzlaşmayı sağlamalı,

    Millet varlığı ile etnik köken veya mezhep gibi doğal özelliklerin milli kimliğin ve bin yıllık kardeşliğin ayrılmaz bir parçası olarak görüldüğü birlikte yaşama kültürünü daha da pekiştirmelidir.

    Anayasa’nın ana fikrini teşkil eden Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü, üniter siyasi yapısı ile dilinin Türkçe olduğu ilkesi farklı yorumlara açık olmayan ve herkesi bağlayan kuruluş ilkeleridir. Ve böyle kalmalıdır.

    Türkiye Cumhuriyeti tek millet, tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek dil esasına dayalı milli ve üniter bir devlettir.

    Yeni anayasa, bu vesileyle tekrarladığımız milli ve tarihsel haklarımızı muhafaza etmelidir.

    “2021 YILI HUZUR, BEREKET, REFORM VE YÜKSELİŞ DÖNEMİ OLACAKTIR”

    PKK’yla anayasa hazırlık masası kuranların savruldukları yanlış yoldan dönmeleri millete ve demokrasiye sadakatin gereği, yeni anayasa yazımı konusunda irade beyanları ise samimiyetlerin testidir.

    Nitekim “Aşağıya bakmayacağız” diyerek eylem yapan marjinal gruplara destek veren siyasi partilerin, Türk milletinin yükseklere odaklanmış bakışlarını özümsemeleri, buna riayet ve refakat edecek hamiyeti sergilemeleri kendileri adına da hayırlı bir adım olacaktır.

    Milliyetçi Hareket Partisi yeni bir anayasa yazımı konusunda Cumhur İttifakı’nın birleştirici ve kucaklayıcı şuuruyla hareket edecek, üstüne düşen demokratik görevleri çekinmeden yerine getirecektir.

    Cumhur İttifakı’nda anlayış ve hedef birliği vardır, Allah’ın izniyle gereği de yapılacaktır.

    Aynı dürüst tavrı TBMM’de gurubu bulunan diğer partileden özellikle beklemek en tabii hakkımızdır.

    2021 yılı huzur, bereket, reform ve yükseliş dönemi olacaktır.

    Bunu da yeni anayasa taçlandırmak herkesin öncelikli sorumluluğu olmalıdır.

  • MHP Lideri Bahçeli’den Boğaziçi açıklaması

    MHP Lideri Bahçeli’den Boğaziçi açıklaması

    Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Boğaziçi Üniversitesinde Kabe fotoğrafının yere serilmesiyle ilgili, “Bu alçak olayın faillerinin ne öğrencilikle, ne eğitimle, ne ilim ve irfan gayesiyle hiçbir bağı ve bağlantıları yoktur. Kabe’yi aşağılayanların, bu mabedimizi asırlar evvel mancınıklarla vurup yıkan Yezid’in askerlerinden, Kabe’yi işgal eden teröristlerden hiç mi hiç farkı yoktur” dedi.

    MHP Genel Başkanı Bahçeli, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Boğaziçi Üniversitesindeki eylemlere tepki göstererek, “Boğaziçi Üniversitesi’nde süregelen habis eylemler, mutat ve kanuna muvafık bir rektör atanmasına gösterilen eften püften tepkilerden maksat itibarıyla farklı ve fazla anlamlar taşımaktadır. Türkiye’nin boğazını sıkmak isteyen provokatörler Boğaziçi’ne tutunmanın arayışındadır. Milletimizin hassasiyetleriyle oynamayı özgürlük, mukaddesatını hedef almayı demokrasi, toplumsal huzur ve sükûnetini baltalamayı eğitim hakkı gibi lanse ve servis eden iç ve dış mihraklar, devşirdikleri piyonlarla yasa dışı protestoları yaygınlaştırmanın amacındadır. 28 gündür ülkemizin gündeminde yer alan Boğaziçi Üniversitesi, demokratik bir hak arayışına veya masum bir öğrenci itirazına sahne olmamıştır. Bu üniversitenin kapısına öğrencinden başka her türlü haşarat ve anarşist gruplar sırayla yuvalanmıştır. Nitekim her şey ortadadır” dedi.

    ‘MANEVİYATA SÖVENLERİ ÖVENLER, ASALAKTIR’

    Boğaziçi Üniversitesinin giriş kapısının, terör örgütlerinin eylem ve manevra alanını daraltmak için kilitlendiğini ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:

    “Mesele öğrenci ya da rektör meselesi değildir. Asıl mesele üniversiteleri kapsayacak olası bir dalgalanmayı toplumsallaştırıp siyasallaştırmaktır. CHP, HDP, İyi Parti ve bunların diğer yandaş partileri Boğaziçi Üniversitesi’nde oynanan oyuna doğrudan iştirak etmişlerdir. Üniversiteye sırtlarını dönen sözde akademisyenler ise bu sakat tutumlarıyla başka bir açıdan Türkiye muhaliflerine kucak açmışlardır. Bilime sırt dönenler; karanlığa yüz verirler, karışıklığa omuz verirler, krize onay verirler, kargaşaya destek verirler. Üstelik bazı çapulcuların kutsallarımıza hakaret etmelerine de ses çıkarmazlar. Çıkarsalar kör ideolojik muhitlerince aforoz edileceklerini gayet iyi bilirler. Millete ve maneviyata sövenleri el birliği edip övenler, emel birlikteliğine heves edenler aydın değil, asalaktır. Merhum Cemil Meriç isabetle demişti ki: ‘Bizim aydınımız din düşmanı değil, İslam düşmanıdır’ Acıklı olsa da ne kadar doğru bir tespit değil mi?”

    ‘KABE’Yİ İŞGAL EDEN TERÖRİSTLERDEN FARKI YOK’

    Geçen Cuma günü Kâbe resmi üzerine şahmeran temalı figür ve LGBT-İ temalı paçavra asılmasının da ‘aydınım’ diyen hiç kimseyi rahatsız etmediğini belirten Bahçeli, “Bu alçak olayın faillerinin ne öğrencilikle, ne eğitimle, ne ilim ve irfan gayesiyle hiçbir bağı ve bağlantıları yoktur. Kabe’yi aşağılayanların, bu mabedimizi asırlar evvel mancınıklarla vurup yıkan Yezid’in askerlerinden, Ebabil kuşlarınca kafalarına taş yağdırılan Yemen Valisi Ebrehe ve askerlerinin durumundan, hatta 20 Kasım 1979’da Kabe’yi işgal eden teröristlerden hiç mi hiç farkı yoktur. Kabe-i Muazzama’ya hakaret edenleri lanetliyorum. Görülen ve görülmeyen faillerinin hukuk ve maşeri vicdan karşısında hak ettikleri cezaları bulacaklarına yürekten inanıyorum. Be hey kalpsizler, kuldan utanmıyorsanız bari Allah’tan korkun. Bizden uzak, feci sonunuza da yakın durun” ifadelerini kullandı.

    Bahçeli ayrıca 2021 Yılının Yunus Emre ve Türkçe Yılı olarak kutlanacağını hatırlatarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve emeği geçenlere teşekkür etti.