Etiket: dicle üniversitesi

  • Dicle Üniversitesi rektörlük binası boşaltıldı

    Dicle Üniversitesi rektörlük binası boşaltıldı

    Depremlerin ardından Diyarbakır’da Dicle Üniversitesi rektörlük binası da depremden etkilendi.

    Binada incelemelerin ardından bazı noktalarda hasar tespit edilmesi nedeniyle tedbiren boşaltıldı. Üniversitenin yönetimi, üniversite içinde bulunan öğrenci merkezine taşındı.

    Dicle Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İdris Bedirhanoğlu, rektörlük binası çok kötü durumda olmadığı, bazı kolonlar hasar gördüğünü söyledi.

    Tedbir amaçlı şimdilik boşaltıldığını belirten Dr. Bedirhanoğlu, “Detaylı incelendikten sonra orası için bir şey söylemek mümkün” dedi.

  • Epilepsi hastaları için akıllı bileklik: Kriz gelmeden 3 dakika önce uyarıyor

    Epilepsi hastaları için akıllı bileklik: Kriz gelmeden 3 dakika önce uyarıyor

    Diyarbakır Dicle Üniversitesi (DÜ) akademisyenleri tarafından, epilepsi hastalarını nöbet geçirmeden önce uyaran akıllı bileklik ve yazılım geliştirildi.

    Dicle Üniversitesi TEKNOKENT bünyesinde faaliyet yürüten Sağtek firması, 3 yıl önce TÜBİTAK desteği ile başlatılan projede, IOT teknolojisi kullanarak akıllı bileklik üretti.

    DÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eşref Akıl, dünyada en fazla mağduriyet oluşturan hastalıklardan birinin epilepsi olduğunu belirterek, bu rahatsızlığın doğuştan ölüme kadar her dönemde yaşanabildiğini söyledi.

    Yalancı nöbetleri gerçeğinden ayırt edebilmek önemli
    Özellikle ailelerin, bu durumdaki çocuklarını okula gönderme ve dışarıya çıkarma konusunda endişe yaşadığını dile getiren Akıl, “Epilepsi hastaları yalancı nöbetler geçirebiliyor ve bu yalancı nöbetlerle ilaç dozları artıyor. İlaç dozları artınca yan etkileri de artıyor. Eğer gerçek nöbetle yalancı nöbeti ayıracak bir sistem bulursanız ilacı azaltmış olursunuz” dedi.

    Kriz gelmeden 180 saniye öncesine kadar erken uyarı alarmı

    Hastaların nöbet geçireceğini önceden tahmin edebilmesinin önemine değinen Akıl, şöyle konuştu:

    “Bu bileklikte veriler yapay zeka ile işlenerek, epilepsi hastalarının geçirdikleri nöbetler ayrıştırılıyor ve kriz gelmeden 180 saniye öncesine kadar erken uyarı alarmı oluşturuluyor. Bu sayede hastanın bulunduğu yerde kendini güvenli bir pozisyona alması sağlanıyor. Ürün epilepsi hastalığının teşhis ve takip aşamasında hasta doktor arasında güvenli bilgi paylaşımı da sağlayacak. Kullanılacak ilaç dozları ile etkin hasta takibi yapılmasına imkan sunacak.”

    “Epilepsi hastaları asker olamıyor, ehliyet alamıyor, bir sürü sosyal maliyeti oluyor” diyen Akıl, yalancı nöbetlerle epilepsi tanısı alıp yıllarca tedavi alan hastaların varlığına işaret ederek, şunları kaydetti:

    “Bu bileklik sayesinde bunların çoğu kalkacak. Bu bilekliğin hem ekonomiye hem de hasta sağlığına büyük katkı yapacağını düşünüyoruz. Hiçbir yalancı nöbetin aynı sarsıntıyı yapmadığını kaydettik ve bunu şimdi bir sistem haline getirerek insanların hizmetine sunduk. Buna benzer bir sisteme de literatürde rastlamadık.”

    ‘Kazaya ve sakatlanmalara engel olacak’

    DÜ Kardiyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Ata Akıl ise ilk başta 30 saniyelik bir erken tespitin kendileri için yeterli olacağını düşündüklerini ama gelinen noktada 3 dakikaya yakın erken epilepsi tanısını kalp hızı değişkenliğiyle tespit edebildiklerini anlattı.

    Akıllı bilekliğin hem hastaların tespitinde hem de ailelerini uyarma noktasında ciddi katkı sunacağını düşündüklerine işaret eden Akıl, “Bu bize tanı koyma kolaylığı sağlayacak. Ayrıca tanı konulan hastalarda herhangi bir kaza ve sakatlanmaya engel olmasını planlıyoruz” ifadelerini kullandı.

    Projede görev alan Dr. Yasin Sönmez, 3 yıl önce bir fikirle başlayan epilepsi hastaları için yapay zeka destekli nöbet uyarı cihaz ve yazılım projesinin bugün ilk prototiplerinde yapılan testlerin başarılı sonuçlandığını vurguladı.

  • Sosyal mesafeye rüzgar ayarı

    Sosyal mesafeye rüzgar ayarı

    Dicle Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Covid-19 Yoğun Bakım Koordinatörü Prof. Dr. Recep Tekin, kış aylarında virüsün taşınmasının daha kolay olduğunu belirterek, sosyal mesafeyi, özellikle rüzgarlı havalarda 2 metre veya daha uzağa çıkarmanın, sağlıklı olacağını söyledi. Prof. Dr. Tekin, “Normalde virüs havada ortalama 1- 2 dakika asılı kalabiliyor. Eğer yoldan geçen biri öksürüyor ya da hapşırıyorsa ve siz kısa bir sürede yanından geçiyorsanız, eğer hava rüzgarlıysa size bulaşma ihtimali olabilir. Bunların önüne geçebilmek açısından mesafemizi 2 metreye, 3 metreye kadar çıkarabiliriz” dedi.

    Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de eylül ayıyla birlikte koronavirüs vakaları yükselişe geçti. Mevsimsel geçişle beraber grip ve nezle vakalarında da yaşanması beklenen artışla, koronavirüsü ve gribi aynı anda geçiren hastaların ölüm riskinin yüzde 30’lara kadar arttığını belirten uzmanlar, hijyen, maske ve sosyal mesafe konusunda sürekli uyarıda bulunuyor. Dicle Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Covid-19 Yoğun Bakım Koordinatörü Prof. Dr. Recep Tekin, koronavirüsün havada 1- 2 dakika asılı kalabildiğini ve kış aylarında taşınmasının daha kolay olduğunu ifade ederek, “Bizim için 1,5 metrelik mesafe ve maskeniz varsa salgın için yeterli koruyucu önlemi sağlamaktadır. Maske yoksa bu mesafeyi biraz daha uzatmak gerecektir” diye konuştu.

    ‘RÜZGARLI HAVALARDA MESAFEYİ 2 METRE VE ÜZERİNE ÇIKARMAK KORUYUCULUĞU SAĞLAYACAKTIR’

    Prof. Dr. Tekin, rüzgarlı havalarda sosyal mesafenin biraz daha artırılmasının daha sağlıklı olacağını vurgulayarak, “Bu mesafeyi 2 metreye belki 3 metreye çıkarmak daha sağlıklı olacaktır. Normalde virüs ortalama 1- 2 dakika içerisinde havada asılı kalabiliyor. Eğer biri öksürüyorsa, hapşırıyorsa ve siz yakın bir sürede yanından geçiyorsanız çok zor bir ihtimal olmakla birlikte, eğer hava rüzgarlıysa size bulaşma ihtimali olabilir. Bunların önüne geçebilmek için mesafemizi 2 metreye, 3 metreye kadar çıkarabiliriz. Buna dikkat etmekte fayda olacaktır. Kış aylarında virüsün taşınması daha kolay olabilir” ifadelerini kullandı.

    ‘KAPALI ORTAMLAR ÖNEMLİ SORUN’

    Kış aylarıyla birlikte insanların kapalı alanlarda daha çok vakit geçireceğini dile getiren Prof. Dr. Tekin, şunları belirtti:

    “Kafe ve benzeri kapalı ortamlarda vakit geçireceğiz. Bence bu da önemli bir sorun haline gelebilir. Özellikle kapalı ortamlarda maksimum sayıya ulaşmadan en düşük sayıda ve mümkün olduğu kadar çok kalabalık olmayacak şekilde olmaları gerekiyor. Mümkün olduğu kadar o ortamlarda bulunmayalım. Bulunacaksak da maskemizi çıkarmayalım. Yine mesafemize ve hijyene dikkat ederek bu süreci atlatmaya bakalım. Özellikle yaz döneminde kalabalık ortamlarda klimanın kullanılmamasını öneriyorduk. Çünkü özellikle kalabalık ortamlarda klimanın çalışmasıyla birlikte virüsün yayılımı artıyor. O yüzden kesinlikle toplu alanlarda kapalı ortamlarda klima kullanılmasını önermiyoruz. Bu süreçte kalorifer ya da elektrikli ısıtıcıları daha çok tavsiye ediyoruz. Kışın ekstra mevsimsel hastalıklar da olacak. Bu klimalı ortamdaki havayı dağıttığı için maalesef ki risk faktörü oluşturacak. O yüzden kapalı ortamlarda klima kullanılmasını önermiyoruz”

  • Dikkat edilmezse ölüm riski yüzde 30 artıyor

    Dikkat edilmezse ölüm riski yüzde 30 artıyor

    Dicle Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Kovid-19 Yoğun Bakım Koordinatörü Prof. Dr. Recep Tekin, son günlerde artış yaşanan vaka sayısı ve mevsimsel geçişle birlikte artması beklenen gribe birlikte yakalanan hastaların ölüm riskinin yüzde 30 artacağını söyledi. Riskli grupların grip aşısı yapmasını öneren Prof. Dr. Tekin, “Bakanlık da bunun için sıkıntı yaşanmaması açısından gerekli tedbirleri ve çalışmaları yapıyor. Aşıyı, özellikle riskli gruplar dediğimiz 65 yaş üstü olanlara, şeker hastalığı, diyabet, hipertansiyon gibi ek hastalığı olanlara öncelikle tavsiye ediyoruz” dedi.

    Türkiye’de eylül ayında artış göstermeye başlayan koronavirüs vakaları ile birlikte mevsimsel geçiş nedeniyle grip vakalarında artış bekleniyor. Tek başına öldürücülük oranlarının düşük seviyelerde seyrettiği bu hastalıkları aynı anda geçiren hastaların ölüm riskinin arttığını belirten Dicle Üniversitesi Enfeksiyon hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Kovid-19 Yoğun Bakım Koordinatörü Prof. Dr. Recep Tekin, grip aşısının bu dönem daha çok önem kazandığını söyledi. Prof. Dr. Tekin, hastalarına özellikle bu mevsimde grip aşılarını olmalarını tavsiye ettiklerini belirterek, “Covid-19 ve grip birlikte olduğu zaman ölüm riski daha fazla oluyor. Bunun önüne geçebilmek için grip aşısı bizim için önemli bir fayda sağlıyor. Sezon açıldı. Grip aşısı bu ay itibariyle ülkemize gelmeye başlayacak. Biz daha çok ekim sonu kasım başı grip aşısını öneriyoruz. O yüzden özellikle risk faktörü olanlara, yaşlı hastalara, şeker hastalığı olanlara, tansiyonu olanlara, böbrek hastalığı olanlara özellikle grip aşısı olmalarını tavsiye ediyoruz. Bunun yanında bir de zatürre aşımız var. Zatürre aşısını aynı bu şekilde riskli hastalara, özellikle 65 yaş üstü, kalp, böbrek, şeker hastalığı olanlara yapmalarını tavsiye ediyoruz” diye konuştu.

    ‘COVİD-19 OLAN GRİP KAPMIYORSA HASTALIĞI DAHA RAHAT ATLATACAKTIR’

    Covid-19 hastasının grip aşısıyla, gripten korunduğunu ve bu şekilde hastalığı daha rahat atlatacağını vurgulayan Prof. Dr. Tekin, “Ama olur da hasta hem Covid-19 hem grip geçirirse maalesef ki bu hastanın ölüm riski çok daha artıyor. Ölüm riskini tahmini en az yüzde 20- 30 artırıyor. O yüzden özellikle Covid-19 geçiren ve riskli olan kişilerde grip aşısı olunmasını tavsiye ediyoruz. Çünkü Covid-19 ve grip birlikte olduğu zaman maalesef ki hastanın tedavisi ve kurtulma şansı daha da zor olabiliyor. Bu mevsimde özellikle eylül ayından sonra grip aşılarını olmalarını tavsiye ediyoruz. Özellikle ekim sonu kasım başı riskli grupların grip aşılarını yapmalarını öneriyoruz” ifadelerini kullandı.

    ‘ALINAN TEDBİRLERLE GRİP VAKALARINDA CİDDİ DÜŞÜŞ YAŞANDI’

    Prof. Dr. Tekin, geçen yıl Covid-19 pandemisi sonrası alınan tedbirlerle birlikte görünen grip vakalarında ciddi bir düşüş olduğuna dikkat çekerek şunları kaydetti:

    “Çünkü kişiler maske taktı, mesafeye, izolasyona dikkat etti ve bu da doğal olarak grip sayısında da azalmaya neden oldu. Umarım bu yıl da beklentimiz bu yönde gerçekleşecektir. Özellikle riskli hastaların hem grip açısından hem de Covid-19 açısından kendilerini korumalarını tavsiye ediyoruz. Özellikle kalabalık ortamlara girmesinler. Mesafeye, maskeye ve hijyene dikkat etsinler. Grip aşısına öyle tahmin ediyorum ki talep çok daha fazla olacak. Hem pandemiden dolayı üretimde hem de talepteki artıştan dolayı grip aşısında bir sorun olabilir mi? Bilmiyoruz ama bakanlık bunun için sıkıntı yaşanmaması açısından gerekli tedbirleri ve çalışmaları yapıyor.”

  • Eylül ayına dikkat! Grip ve Covid-19 vakaları karışacak

    Eylül ayına dikkat! Grip ve Covid-19 vakaları karışacak

    Dicle Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Covid-19 Yoğun Bakım Koordinatörü Prof. Dr. Recep Tekin, belirtileri koronavirüsle benzerlik gösteren grip vakalarını, salgından ayıran en önemli belirtinin solunum sıkıntısı olduğunu vurgulayarak, “Bir kişide ateş, halsizlik, yorgunluk, hafif bir öksürük varsa grip de olabilir Covid-19 da olabilir ama nefes darlığı ya da solunum sıkıntısı başlıyorsa onu kesinlikle Covid-19 açısında araştırmamız gerekiyor. Tabi ki bu süreç içinde hastalarımız bundan sonra çok karışacaktır. Buradaki temel fark, özellikle solunum sıkıntısı semptomlarına dikkat etsinler” dedi.

    Türkiye’de eylül ayıyla birlikte artış gösteren koronavirüs vakaları ile birlikte mevsimsel geçiş nedeniyle grip ve nezle vakalarında da artış bekleniyor. Dicle Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Covid-19 Yoğun Bakım Koordinatörü Prof. Dr. Recep Tekin, Covid-19, grip ve nezlenin 3 farklı virüsün neden olduğu enfeksiyonlar olduğunu ve özellikle grip ve Covid-19’un karışabildiğini söyledi. Özellikle eylül ve ekim ayı ile birlikte artık grip mevsiminin de başladığına dikkat çeken Tekin, “İkisi arasındaki temel farklara baktığımız zaman aslında çok yakın hastalıklar. Ateş, öksürük, yaygın vücut ağrısı, halsizlik ve baş ağrısı ikisinde de olabilecek semptomlar ama Covid-19’u gripten ayıran temel özellik solunum sıkıntısı olmasıdır” diye konuştu.

    ‘BU SÜREÇTE HASTALARIMIZ ÇOK KARIŞACAK’

    Gribin daha çok üst solunum yollarını tuttuğunu, Covid-19’un ise daha çok akciğere indiğini vurgulayan Prof. Dr. Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Buna bağlı olarak da nefes darlığı, öksürük, solunum sıkıntısı yaratabilmektedir. Bu semptomların ikisini klinik ya da bulgulara bakarak ayırt etmek çok zor. Ancak bunun ayırımını yapabilmek için laboratuvar testlerine ihtiyacımız oluyor. Bu konuda dikkat etmemiz gereken aslında solunum sıkıntısı. Bir kişide ateş, halsizlik, yorgunluk, hafif bir öksürük varsa grip de olabilir, Covid-19 da olabilir ama nefes darlığı ya da solunum sıkıntısı başlıyorsa onu kesinlikle Covid-19 açısından araştırmamız gerekiyor. Bunun için gerekli testleri yapıp tedavimizi ona göre belirlememiz lazım. Tabi ki bu süreç içinde hastalarımız bundan sonra çok karışacaktır. Buradaki temel fark, özellikle solunum sıkıntısı semptomlarına dikkat etsinler. Her halsizlik her ateş Covid-19 olmak zorunda değil. Bu tür şikayetleriniz varsa ve bunun yanında da solunum sıkıntısı varsa Covid-19 açısından test yapmamız gerekecek. Bu ayrımı yapabilmemizin tek şartı testtir.”

    ‘MASKE, MESAFE VE HİJYEN’

    Normalleşme süreci sonrası vaka sayılarında bir artış olduğunu anımsatan Prof. Dr. Tekin, şunları söyledi:

    “Tekrar bazı uyarılarda bulunmak gerekiyor. Özellikle maske, mesafe ve hijyen konusunda halkımızın bu konuda gerekli hassasiyeti gösterip tedbirlere uyarak, virüsün yayılmasını ve hastalık oluşturmasının önüne geçmek gerekiyor. Bir diğer önemli nokta tabi ki izolasyon. Bilindiği üzere hastalığı geçiren, pozitif olan veya temaslı olan kişilerin evlerinde 14 gün boyunca karantinada olması gerekiyor. Maalesef ki pozitif olan ve evde kalması gereken hastalarımız dışarı çıkıp markete, kafelere gidebiliyor. Bunun önemli yaptırımları var ama şunu istiyoruz özellikle hastalarımızdan; bu toplum sağlığı için ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Lütfen evde izolasyona dikkat edin. Diğer taraftan maskemizi lütfen takalım. Sadece maske değil bununla birlikte özellikle mesafemizi koruyalım ve hijyene, özellikle yüzeye temas ettikten sonra ellerimizi yıkayıp ondan sonra normal gündelik hayatımıza devam edelim.”

  • Koronavirüs böcek ve sineklerle taşınabilir!

    Koronavirüs böcek ve sineklerle taşınabilir!

    Dicle Üniversitesi Zooloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Satar, karasinek ve hamam böceklerinin birçok virüs, bakteri ile mantar kökenli hastalıkların ‘ajanları’ olarak görev yaptığını, Covid-19 taşıma ihtimalilerinin de mekanin olarak yüksek olduğunu söyledi.

    Yaz mevsimi, insanların böcek ve sineklerle temasımızın en yüksek olduğu dönem. Koronavirüsün yayılmasında sinek ve böceklerinin etkisinin olup olmadığı merak konusu olurken Dicle Üniversitesi Zooloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Satar, karasinek ve hamam böceklerinin koronavirüslerinin diğer türlerini taşıdıklarının bilindiğine dikkat çekti. Satar, bu canlıların virüs bulaşan maddeler ile temasıyla, koronavirüsü mekanik olarak taşıyabilme ihtimallerinin yüksek olduğunu söyledi.

    “YERLERE ATILAN MASKE VE ELDİVENLERE TEMAS EDEREK TAŞIYORLAR”

    Prof. Ali Satar, şunları kaydetti:

    “Karasinek ve hamam böcekleri, birçok virüs, bakteri ve mantar kökenli hastalıkların ajanları olarak görev yapıyorlar, yani taşıyorlar. Hatta yapılan çalışmalarda tabi Kovid-19 değil de koronavirüslerinin de taşındığını görüyoruz. Covid-19’un taşındığını ispat etmek için kontrollü deneyler yapılması lazım. Bilimsel makaleler yayınlayan yazarların görüşleri şu şekilde, bunlar mekanik olarak virüsü taşıdıkları için Covid-19’u da taşıyabilme ihtimalleri üzerinde duruyorlar. Bununla ilgili önlemler almak lazım. Çevremize bakıyoruz görüyoruz, kullanılan maske ve eldivenler yerlere atılıyor düzensiz bir şekilde. Tabi buraya konan sinekler nereye geleceklerdir, solunum salgılarına gelip konacaklardır, buradan kalktıklarında eğer virüs taşıyorsa bu virüsü mekanik olarak başka bir yere iletmeleri söz konusu. Diyelim balkonda oynayan bir çocuğun suratına gelip konarsa, burun mukozasına yaklaşırsa ve belli bir orandaki virüsü de taşıyorsa neden olmasın diye düşünüyorum.”

    “COVİD-19, İNSAN GAİTASINDA 33 GÜN YAŞIYOR”

    Dışarıya eldiven ve maskelerin atılmaması gerektiğinin önemine değinen Satar, virüsün iyileşmiş bir insanın gaitasında 33 gün pozitif olarak yaşamaya devam ettiğini söyledi. Satar, “Böyle bir şeyle karşılaşmamak için dışarıya eldiven ve maske atmayacağız, yerlere tükürmeyeceğiz. Ayrıca şunu biliyoruz, hamam böcekleri ve sinekler, insanların dışkılarıyla da besleniyorlar. Yapılan çalışmalar bize şunu gösteriyor, bazı insanların iyileşme sonrasında bile yaklaşık 33 gün gaitalarında bu virüsün pozitif olduğunu görüyoruz. Bunla temas eden hamam böceklerinin ve sineklerin bu virüsü taşıyabilme ihtimalleri yüksek” dedi.

  • Di̇cle Üni̇versi̇tesi̇nde virüslü hasta sayısında düşüş

    Di̇cle Üni̇versi̇tesi̇nde virüslü hasta sayısında düşüş

    Çin’in Wuhan kentinde çıkan ve kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs ile mücadele devam ediyor. Türkiye’de her gün vaka sayısında azalma seyri devam ederken, iyileşen hasta sayısında yükseliş devam etmek. Mart ayı itibariyle Dicle Üniversitesi Hastaneleri, Kalp Hastanesi pandemi bölümü olarak hizmet vermeye başladı. Başhekim Prof. Dr. Ali Kemal Kadiroğlu, şimdiye dek bin 200’ün üzerinde hasta olduğunu, bunların büyük çoğunluğunun şifa ile ayrıldığını belirtirken, 13 sağlık personelinin de Covid-19 tedavisi görüp sağlıklarına kavuşup görevlerinin başına döndüklerini dile getirdi.

    “450’sinden fazlası yatırılarak tedavi gördü”

    Dicle Üniversite (DÜ) Hastaneler Başhekimi Prof. Dr. Ali Kemal Kadiroğlu, Aralık 2019’da Çin’nin Wuhan eyaletinde başlayan Covid-19 pandemisini duymalarıyla birlikte hastane yönetim kurulu olarak bu konuda pandemi toplantısı yaptıklarını söyledi. Toplantıyla birlikte gerekli önlemlerini aldıklarını aktaran Prof. Dr. Kadiroğlu, “Bununla beraber Mart ayı itibariyle hasta kabulüne başladık. Kalp hastanemizi pandemi hastanesi olarak dizayn ettik. Burada akademisyenlerimizi, asistanlarımızı, hemşirelerimizi ve yine teşhisle ilgili olarak laboratuvarlarımızı röntgen teknikerlerini, akademisyenlerini görevlendirdik. Ayrıca orada Covid-19 hastalarına yönelik bir grip polikliniği açtık. Yine hastane çalışanlarımızdan bu türden şikayetleri olanlar içinde iş yeri hekimliği polikliniği kurduk. Ve gelen hastalarımızın ve çalışanlarımızın numunelerini orada aldık. Bugüne kadar hastanemize bin 200’ün üzerinde hasta başvurusu oldu. Bunların 450’sinden fazlası yatırılarak tedavi gördü. Ve bunların çok büyük bir oranda şifa ile taburcu edildi. Tabi bu başarılı sonucun elde edilmesinde akademisyenlerimizin, Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulunun oluşturduğu algoritmaları tüm ayrıntılarıyla eksiksiz bir şekilde uygulanmaları ve hasta takibini, tedavisini günlük olarak başaralı bir şekilde yapmalarına borçluyuz. Test sonucu pozitif çıkan hastalarımızı kendisiyle temasta olabilecek kişileri izini sürme ve temaslarını belirleme adına yine pandemi hastanemizde filyasyon ekibini kurduk” dedi.

    “13 sağlık çalışanımızda vaka oldu”

    Bugün itibariyle hastanenin yoğun bakımında 3 hastalarının yatmakta olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ali Kemal Kadiroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

    “Bu 3 hastamızdan entübeli olan yoktur. Bunun dışında pediatrik hasta grubunda 6 pozitif hasta vardır. Erişkin covid kliniğinde ise 8 pozitif, 3 negatif hasta vardır. Bunlarında genel durumu stabildir. 400 üzeri hastayı taburcu etmişiz. Sağlık çalışanı olarak bizde 13 çalışanımızda vaka oldu. Lakin bunların hiç biri hastane bünyesinde çalışırken Covid-19 teşhisi konulmuş kişiler değil. Bunların tamamı toplum kökenli test sonucu pozitif olan çalışanlarımızdır. Hepsi de sağlıklarına kavuştular. Hepsi de şuan görevlerinin başındalar. Bilim kurulumuzun önermiş olduğu bir, dışarıda maske kullanımı. İkincisi, sosyal mesafenin korunması. Üç, ellerin sık sık yıkanması. Dört, kalabalık ortamlarda bulunulmaması gibi çok önemli tedbirlerin aksatılmadan en az Temmuz Ayı’nın sonuna kadar devam ettirilmesi gerektiğine inanıyorum. Koronavirüs ailesinden yeni tip koronavirüs çok bulaştırıcı bir virüstür. Şakası yoktur. Eğer siz tedbir almazsanız asla affetmektedir. Dolayısıyla biz gücümüzü nereden alıyoruz, tedbirlerimizden alıyoruz.”