Etiket: dikkat

  • Zeytinyağı alırken dikkat

    Zeytinyağı alırken dikkat

    Zeytin hasadının başlamasıyla birlikte fırsatçılar sahte zeytinyağları üreterek piyasaya sürmeye başladı. Ucuz bitkisel yağlar ile zeytin aroması ve renklendiriciler konularak yapılan sahte zeytinyağları özellikle dijital ortamlarda düşük fiyatlara satılmaya çalışılıyor. Edremit Ticaret Odası Başkanı Ahmet Çetin sahte zeytinyağları ile mücadele ettiklerini belirtirken, Zeytinyağı Tadım Uzmanı ve Eğitmeni Yüksek Kimyager Zülal Taçar ise zeytinyağında renk kriterinin belirleyici bir özellik olmadığını ifade etti.

    Edremit Ticaret Odası Yüksek Kimyager, Zeytinyağı Tadım Uzmanı ve Eğitmeni Zülal Taçar, zeytin aroması ve renklendiriciler kullanılarak ucuz bitkisel yağlardan sahte zeytinyağı yapıldığını belirtti. Tacar, “Bir, bir buçuk senedir çok ciddi anlamda bizim gibi laboratuvarlar ve diğer kurumlar bu konuda epeydir mücadele veriyor. İyi bir zeytinyağının içerisine rafine edilmiş bir ürün konulabiliyor veya kötü bir zeytinyağı karıştırılabiliyor ama yine bir zeytinyağı oluyor. Tüketime uygun olmayabilir ya da uygun hale getirebilir.

    Piyasada artık zeytinyağı etiketiyle satılan sahte yağların neredeyse hiçbirisi zeytinyağı değil, tamamen karışım bir bitkisel yağ. Bitkisel yağ dediğimiz kanola olabilir, palm olabilir, pamuk olabilir, ayçiçek ya da mısır özü ama tek bir tip dahi değil. Gerçekten birkaç tanesinin karışımından oluşmuş. Hatta daha da kötüsü bunu daha inandırıcı bir hale getirmek için maalesef bazı aromalar katılarak zeytin kokusunun sağlandığı. Renk dengelemek için renk düzenleyicilerin konularak piyasaya zeytinyağı olarak arz edilmiş olan aslında hep duyduğumuz sahte zeytinyağı konusu” dedi.

    Güvenilir marka ve yerlerden zeytinyağı alınması gerektiğini vurgulayan Taçar, “Bu konuda önceden daha kolay ve çözümleyici şeyler söyleyebiliyorduk ama artık bizler için de, tüketici için de çok zor. Şunlara dikkat edelim en başta. Gerçekten biz bir zeytinyağı alacaksak, zeytinyağı satışının yapıldığı bir satış noktası, bir marka sahibinin satış mağazası veya şarküteri tarzı zeytinyağının da satılabileceği noktalardan, doğru noktadan almak önemli.

    Tüketici şöyle düşünüyor, pazarlardan ya da bir yerlere turizm amaçlı gittiğinde bölge zeytinyağı bölgesiyse yol kenarlarında veya semt pazarlarında satılan yağları doğal bir yağ algısıyla, daha doğal olduğunu düşünerek almak istiyor. Ama maalesef o yağların neredeyse hiçbirisi zeytinyağı dahi değiller. Biz bunları laboratuvar analizleri ve raporları sonucunda ortaya koyuyoruz, mücadele ediyoruz” diye konuştu.

    Gerçek zeytinyağının bir kokusu olduğunu vurgulayan Zülal Taçar, “Mümkünse gerçekten bir satış mağazasından, bir marka sahibinden, markanın satış noktasından koklayarak, tadarak almalarını veya güvendiğimiz zincir marketlerden bildiğimiz gerçek markalarla, en azından zeytinyağı olduğunu bildiğimiz ürünleri tercih etmeliler. Duyusal olarak tüketicilerin kendilerinin de yapacakları iki aşama var. Tüketici bir bardağa çok az bir miktar yağı koysun ve sadece koklasın. Çünkü zeytinyağının kendine özgü kokuları vardır. Bir zeytinyağı her halükarda kokar. Bir zeytinyağı güzel kokar veya kötü ise de kötü kokar ama kokar. Yani kokmayan bir zeytinyağı gerçekten yoktur. Olumlu ve olumsuz özelliklerini her zaman kokladığınızda size hissettirir” ifadelerini kullandı.

    Zeytinyağının renginin belirleyici bir özellik olmadığını ifade eden Tacar, “Bardağa zeytinyağınızı koyduğunuzda burada renginin hiçbir önemi yok. Çünkü renk zeytinyağı için hiçbir şekilde kalite kriteri değil; sarı olabilir, yeşil olabilir, açık renk, koyu renk. Buna hiç takılmadan az bir miktar yağı bardağa koyup sadece koklasınlar ve ne hissettiklerini düşünsünler. Taze çimen kokuları, yeşil veya olgun domates, domates sapı, yeşil zeytin, çağla gibi, badem gibi, yeşil erik gibi, yeşil elma gibi, tere, roka, baharatsı, fesleğen, nane gibi. Bu tarz kokuları algılıyorlarsa iyi hissettirir ve bu kokular ile gerçekten güzel bir zeytinyağına sahibiz diyebilirler.

    Kötü kokular da algılayabilirler. Bunlar nedir? Siyah zeytin kokusu gibi ya da bozulmuş bir sebze meyve kokusu gibi, ekşimiş, mayalanmış kokular gibi, olgun peynir gibi. Bu tarz ya da bayatlamış, yapışkanlık hissi veren, artık çok uzun süre kalmış rutubet, küf gibi kokular da algılayabilirler. Bu ise yine belki zeytinyağıdır ama kusurlu, yani iyi olmayan bir zeytinyağı olduğunu düşündürebilir. Ama bir bitkisel yağda bunları algılayamazlar. Gerçekten kokmaz, hiçbir şekilde kokmaz” dedi.

    Edremit Ticaret Odası Başkanı Ahmet Çetin de zeytinyağında sahteciliğe karşı mücadele ettiklerini belirterek, “Zeytinyağı çok kıymetli bir ürün. Son dönemlerde de vatandaşlarımızın özellikle ucuz zeytinyağına ulaşması anlamında maalesef ki içinde zeytinyağı olmayan ya da tağşişle karıştırılmış, zeytinyağı esanslı, çok ucuza mal edilmiş ya da çok ucuza piyasaya sunulan zeytinyağları bulmaya, görmeye başladık. Burada da Edremit zeytinyağı isminin kullanıldığını tespit ettik. Tespit ettiğimiz firmalara, ulusal e-ticaret sitelerinde olmak üzere diğer piyasada da olan firmalara biz noter tespitleri yaparak tebligatlarımızı gönderdik ve Edremit zeytinyağı coğrafya işaretli ürünlerde bu yapılan sahteciliğin yapılmaması konusunda mücadelemize başladık. Aynı zamanda bu firmaları da Ticaret Bakanlığı’na şikayet ettik” dedi.

  • Sürücünün dikkati kazayı önledi

    Sürücünün dikkati kazayı önledi

    Olay, Şehit Korgeneral Hulusi Sayın Caddesi üzerinde meydana geldi. Dün gece saatlerinde seyir halindeki araç kırmızı ışıkta yoluna devam etti. Bu sırada kırmızı ışık ihlali yapan sürücünün önüne çıktığını gören şoför, ani frenle otomobile çarpmaktan kurtuldu. Araçlar kazadan kıl payı kurtulurken, olay güvenlik kamerasına yansıdı.

  • Bursa’da kurban alırken dikkat

    Bursa’da kurban alırken dikkat

    Bursa Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü’ne bağlı Dolandırıcılık Büro Amirliği ekipleri koordinesinde Yunus timleri ve Toplum Destekli Polislerin de katıldığı bilgilendirme faaliyeti 5 ayrı kurban pazarında gerçekleşti.

    Polisler, kurban bayramı öncesi hayvan satıcılarının mağduriyet yaşamaması için kurban pazarlarına giderek bilgilendirme faaliyeti yaptı. Polisler esnafa 1763 adet broşür dağıttı.
    Hayvan satıcıları ise polisin uyarılarına teşekkür ettiler.

    Öte yandan Kurban Bayramı öncesi hayvan pazarlarında sivil polislerin dolandırıcılık, hırsızlık ve sahtekarlık olaylarına karşı görev yapacağı öğrenildi.

  • Doğadan toplanan mantarlara dikkat

    Doğadan toplanan mantarlara dikkat

    Yetkiler, doğal ortamlarda yetişen ve yapısında zehir bulunan mantarların taze, kurutulmuş veya konserve şeklinde çiğ veya pişirilmiş olarak yenilmesi neticesinde ölümle sonuçlanabilen ciddi zehirlenmelerin ülkemizde sık sık görüldüğü bildirildi.
    Mantar zehirlenmesi belirtileri mantarda bulunan zehrin niteliğine göre mantarın yenmesini takiben 2 ile 6 saat içinde ortaya çıktığına dikkat çekilerek, “2 saat içinde sersemlik, uyku hali, tansiyon düşüklüğü, bulanık görme, yüzde ve boyunda kızarma, ağızda metal tat duyusu, bulantı, kusma, terleme; bazı türlerin yenmesinden 6 saat sonra ise bulantı, kusma, ishal, ateş, çarpıntı, karın ağrısı, karaciğer-böbrek fonksiyon bozuklukları ve hatta ölümle sonuçlanan zehirlenme belirtileri de görülebilmektedir” denildi.

    Vatandaşların, doğada yetişen mantarları kesinlikle tüketmemesi gerektiğine dikkat çekilerek “Tüketme durumunda zehirlenme belirtileri görülmesi halinde vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekmektedir. Panzehirler, Ulusal Zehir Danışma Merkezi tarafından hastanelerde kullanılmak üzere hazır bulundurulmaktadır. Mantar zehirlenmelerinden korunmak için; doğal alanlarda yetişen mantarlar yerine bandrollü kültür mantarları tercih edilmelidir. Ancak, bu mantarların yetiştiği ortam itibarıyla bazı mikroorganizmalar mantarların üzerinde bulunabilir. Mikroorganizma bulaşmış mantarların çiğ olarak yenmesi sonucunda çok hafif mide ve bağırsak şikayetlerinin gelişebileceği de unutulmamalıdır. Ayrıca mantar alırken ambalajlı olan mantarlar tercih edilmeli ve ambalajında tüketiciyi bilgilendirmeye yönelik bilgilerin yer aldığı etiketlerin olup olmadığına da dikkat edilmelidir” denildi.

  • “Dikkat acemi sürücü” yazısı dikkat çekti

    “Dikkat acemi sürücü” yazısı dikkat çekti

    Konya’da 2009 yılında ehliyet alan İsmihan Şule Ulukaya, trafik heyecanını yenmek için yıllar sonra direksiyona geçti ve araba kullanmaya başladı. Bir süre trafikte heyecanlanan ve diğer sürücülerden tepki alan İsmihan Şule Ulukaya, çareyi diğer sürücüleri uyarmak için hazırladığı “Dikkat acemi sürücü” yazısıyla buldu. Kullandığı aracın arka camına yazıyı yapıştıran Ulukaya, heyecanlı olduğunda daha güvenli şekilde hareket edebiliyor. Araç kullanım pratiğine 4 gün boyunca aralıksız devam eden İsmihan Şule Ulukaya, “Dikkat acemi sürücü” yazısı ile diğer sürücülerden de beğeni topladığını söyledi.

    “Dikkat acemi sürücü” yazısıyla dikkat çekiyor

    “Trafik akışını etkilemeden bu şekilde daha güzel araç sürüyorum”

    Aracına “Dikkat acemi sürücü” yazısı yapıştıran İsmihan Şule Ulukaya, “Hem diğer sürücüleri düşünerek hem de kendi sağlığımızı düşünerek araç sürmemizi kolaylaştırmak adına bu şekilde bir yol düşündük. Ben faydasını görüyorum. Çünkü trafik akışını etkilemeden bu şekilde daha güzel araç sürüyorum. Arkadaşların bilinçli olmasından dolayı kazaya sebebiyet vermemek için yaptım. En azından aracı stop etme durumunda daha anlayışlı oluyorlar, bekleyebiliyorlar, yol verebiliyorlar. Ben trafikte biraz daha rahat heyecanımı atlatmak için biraz daha kontrollü hareket edebiliyorum. O yönden de, trafik yönünden de diğer sürücülerin yönünden de sağlıklı sürüş yapıyoruz” dedi.

    “Dikkat acemi sürücü” yazısıyla dikkat çekiyor

    “Diğer sürücüleri tehlikeye atmamak adına bu şekilde düşündük”

    15 yılın ardından 4 gün önce direksiyona tekrar geçen İsmihan Şule Ulukaya, “Bilinçli olmamız gerçekten önemli. Bize eğitim veren sürücü hocamız da bu yönde bizi bilgilendirmişti. Biz de bilinçli olduğumuz için ve diğer sürücüleri tehlikeye atmamak adına bu şekilde düşündük. 2009 yılında ehliyet aldım, şuanda 4 gündür araç kullanıyorum. Onun için bu yazı olmadan olmaz” ifadelerini kullandı.

    “Doğru bir şey yaptığımı yüz ifadeleriyle de görebiliyorum”

    Yazdığı yazıyla diğer sürücülerin de beğenisini toplayan Ulukaya, “Şu anki kurallar, sistem, yoğun trafik akışı da hem ders hem de trafiğe alışmamız için diğer sürücü arkadaşlarımızı tehlikeye atmamamız için böyle bir yazıya ihtiyaç duyduk. Umarım faydalı oluyordur. Ben de herkes için faydalı olduğunu düşünüyorum. Diğer sürücü arkadaşların güler yüzlerini de görüyorum. Doğru bir şey yaptığımı yüz ifadeleriyle de görebiliyorum” diye konuştu.

  • “Cizre ilçesine dikkat!”

    “Cizre ilçesine dikkat!”

    İlçede dere yatağında kurulan evlerin acilen taşınması gerektiğini ve rakımı yüksek yerlere yerleşmesi gerektiği konusunda uyarılarda bulunan Jeoloji Mühendisi Fahri Çelik, “4 Mayıs’ta Şırnak’ın Cizre ilçesinde oluşan sel felaketinde böyle bir felaketin bir daha yaşanmamasını dilerim. Yaptığım araştırmalar neticesinde Cizre‘nin yüzde 60’ının tamamen dere yatağında kurulduğunu gördüm. Bu dere yatağında kurulan Cizre ilçesinin tek çaresi dere yataklarının bulunduğu yerlerden taşınmasıdır. Herhangi bir altyapı, su taşıma ve su tahliyesi yapmak masraftan başka bir şey getirmiyor. Gerek küçük dereler gerekse Dicle Nehrinin tamamen altında kalmaktadır. Önümüzdeki süreçte oluşabilecek bir sel felaketinde Cizre’nin yarısından fazlası su altında kalıp ve can ve mal kaybını önlemek için devletimiz ve yetkililerden burada bulunan evlerin yüksek yerlere taşınması ve dağ tarafına taşınmasını öneriyorum. Özellikle Katran bölgesi tarafına taşınması hem deprem açısından hem de yeraltı sularının bol olduğu ve rakımı yüksek olduğundan önemli olur diye düşünüyorum. Cizre’de yaptığım araştırmalarda dere yatağında bulunan bütün evlerin taşınmaları gerekir. Oluşabilecek sel felaketinde dere yatağında bulunan evler etkileyecektir. İlçenin yüzde 60’ı dere yatağında kurulmuştur. İlçenin büyük bir felaket daha yaşamadan buradan taşınması gerekiyor” dedi.

    Uzmanı uyardı "Cizre ilçesinin yarısı dere yatağında kurulmuş"

    Dere yatağında kurulan anaokulunun oluşabilecek herhangi bir felakette zarar görmemesi için taşınması gerektiğini dile getiren Çelik, “Cudi Mahallesi’nde bulunan Sevgi Anaokulu yapılmış durumda. Dere yatağına bir anaokulu yapılmış durumda. Burada bulunan çocukların herhangi bir felaket yaşamaması adına anaokulunun taşınması gerektiğini önemle arz ediyorum. Bu dere yatağına baktığımız zaman burada bulunan evlerin taşınması gerektiği ve dere yatağına ev yapılmaması gerektiğini belirtiyorum” diye konuştu.

  • Kayanın üzerindeki ağaç dikkat çekti

    Kayanın üzerindeki ağaç dikkat çekti

    Adıyaman Çelikhan Karayolu Palanlı köyü yakınlarında metrelerce yüksekliğe sahip, binlerce tonluk kaya parçasının üzerine düşen meşe palamudu, yaklaşık 30 yılda büyük ağaç haline geldi. Kayanın üzerinde, topraksız alanda büyüyen meşe ağacı karayolundan geçenlerin dikkatini çekiyor.

    Kayanın üzerinde meşe ağacını gören vatandaşlar fotoğrafını çekmeyi ihmal etmiyor. Yerden metrelerce yükseklikte bir kayanın üzerinde doğal olarak yetişen meşe ağacı, hem şaşırtıyor hem de görselliği ile doğaseverlerin ilgisini çekiyor. Doğa fotoğrafı çeken birçok kişi bu ağacı fotoğraflıyor. Birçok kişi, meşe ağacı ve kayanın yerli ve yabancı turistlerin daha fazla ilgisini çekmesi için buranın tanıtılması gerektiğini dile getiriyor.

    Kaya üzerindeki meşe ağacının ayrı bir güzelliğe sahip olduğunu dile getiren Müslüm Haras isimli vatandaş, “Kaya üzerindeki meşe ağacı apayrı bir güzelliğe sahip. Burası turizme kazandırılma noktasında değerlendirilebilir. Kayaya bir merdiven kurulabilir. Fotoğraf çektirmek isteyen yerli ve yabancı turistler için bu düşünülebilir. Burayı gören bir çok kişinin bu ağaç dikkatini çekiyor. ‘Orada bir ağaç var gördünüz mü, dikkatinizi çekti mi’ dediklerini birçok kez duydum” ifadelerini kullandı.

  • Bayram tatilinde uzun yola çıkacaklara uyarı

    Bayram tatilinde uzun yola çıkacaklara uyarı

    Ramazan Bayramı tatilinde milyonlarca kişi araçlarıyla trafiğe çıkarken, uzmanlar sürücülere tatilinin kabusa dönmemesi için ‘bakım’ uyarısında bulundu.

    Aracın rutin bakımlarının yanı sıra 4 tekerlek balatasının kontrolü ve lastik değiştirdikten sonra rot balans ayarının yapılması gerektiğini söyleyen oto bakım ustası Hasan Balta, uzun yol için güvenli sürüşün önemine vurgu yaptı.

    Balta, “9 günlük bayram tatilinde uzun yola çıkacak olan vatandaşlar araç bakımlarını muhakkak yaptırmalıdır. Bunun yanında lastik havaları veya değişimini de ihmal etmemeleri gerek. Lastik değişimi yapıldığı takdirde de rot balans ayarlarını da ihmal etmemeleri lazım. Araç bakımı arasında; yağ, yağ filtresi, hava filtresi, polen filtresi, antifrizin kontrolü, 4 tekerleğin balatasını kontrol etmeleri gerek. Araçta yağ eksikse yolda kalınabilir. En önemlisi ise motor suyu. Motor suyu olmadığı takdirde araç hararet yapar. Hararet yapıldığı takdirde de motor arızalanır. Bu da yaklaşık 150 bin TL’lik ağır bir masraf ortaya çıkarır” dedi.

  • ‘Mavi Bebek’ tehlike saçıyor!

    ‘Mavi Bebek’ tehlike saçıyor!

    Çocuklar için tehlike içeren oyunlara bir yenisi daha eklendi. Sanal ortamda yayılan, çocukları ve gençleri hedef alan önce Mavi Balina, Mariam ve Momo’dan sonra Mavi Bebek (Baby Blue) oyunu ortaya çıktı. Genellikle gençler arasında popüler olan bu tür oyunlar, korku ve gerilim unsurlarını içerir ve çoğunlukla zararsız bir şekilde anlatılsa da bazı durumlarda psikolojik etkileri olabiliyor.

    Son olarak Kayseri’de 13 yaşındaki çocuğun 12 yaşındaki arkadaşını bıçaklayarak öldürmesi kan dondurdu. İddiaya göre 13 yaşındaki T.Ş., polise verdiği ilk ifadesinde bir bilgisayar oyunundan etkilenerek cinayeti işlediğini söyledi. Uzman psikolog Çağla Yılmaz, Mavi Bebek oyununun çocuklardaki psikolojik etkileri hakkında bilgi vererek aileleri uyardı.

    ”Mavi Bebek oyunu, çok hızlı bir yayılım gösteriyor”

    Mavi Bebek oyununun Mavi Balina, Mariam ve Momo gibi kademeli tehlike içerikli ve online oyun olduğunu aktaran uzman psikolog Çağla Yılmaz, ”Oyunlar çocukların hem zihinsel, psikolojik ve bedensel süreçleri ciddi anlamda tehdit ediyor. Uygulamaların en tehlikeli tarafı, indirilerek oynanmamasıdır. Çocuğunuzu kontrol etmek için telefon içerisindeki uygulamalara bakmanız yeterli değildir. Daha çok sosyal ağlar üzerinden kullanıcılarına link gönderiyor ve çocuklarla bağlantı kuruyor. Daha sonra oyunun içerisine dahil ediliyor. Oyunlara ulaşım ne yazık ki çok kolay. Özellikle son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz Mavi Bebek oyunu, çok hızlı bir yayılım gösteriyor. Ciddi anlamda kullanıcı kitlesi var. Oyunlara katılan çocuklar, genellikle 9-16 yaş arasındadır. Oyun, kademeli olarak çocuklara tehlike içeren görevler veriyor. Bu görevlerin her tamamlanmasında kanıt olarak bir görsel istiyor. Her bölüm tamamlandıkça yeni bir görev geliyor” diye konuşu.

    ”Tehditlerle çocuğun oyunda aktif kalmasını sağlıyor”

    Görevi tamamlamayan çocuklara tehdit mesajlarının geldiğini vurgulayan uzman psikolog Yılmaz, ”Çünkü uygulama oyun görevleri gönderilirken aynı zamanda bir casus programla beraber özel bilgilere erişebiliyor. Arkadaşlarıyla mesajlaşmaları, galerideki görsellere, ailenin görsellerine, kameraya izleyerek ev içerisindeki eşyaların yerine, aile sayısı, kardeş ismi olmak üzere akla gelemeyecek detaylı bilgilere ulaşabiliyor. Daha sonra çocuğu özel bilgileri deşifre etmek, aile üyelerine zarar vermek gibi tehditlerle çocuğun oyunda aktif kalmasını sağlıyor” şeklinde konuştu.

    ”Çocuklarımızın geleceğine ve hatta yaşamlarına mal oluyor”

    Oyunun özellikle gece saat 02.00 ile 05.00 arasında çocuğa bildirimler gönderdiğini dile getiren Yılmaz, ”Çünkü o saatler kontrolün daha az olduğu, erişkinlerin uyuduğu ve ev halkının ayakta olmadığı dilimdir. Aynı zamanda karanlığın vermiş olduğu korkudan beslenerek çocuklara oyunu mecbur kılıyor. Mavi bebek oyunu özellikle bir ses kullanıyor. Bu sesler çocukta illüzyon meydana getiriyor. Sesin vermiş olduğu illüzyon ile bir hipnoz hali ve sonrasında devam eden tehlike süreci başlatıyor. Yakın zamanlardan şahit olduk. Aynı oyunda dahil olarak bir arkadaşını öldürdü. Kontrol edemeyen, bilgimiz dışında ilerleyen süreçler çocuklarımızın geleceğine ve hatta yaşamların mal oluyor. Bu anlamda yapılması gereken en önemli adımlardan biri eğer becerebiliyorsak telefondan ve sosyal medyadan uzak tutmaktır. Net ve kesin çözüm budur. Sosyal medya sadece tehlikeli oyunları değil, sosyal ahlakın ve iletişimin bozulmasına, ders başarısının ve aile ilişkisinin düşmesine, şiddet içeren davranışları öğrenmesi gibi birçok davranış bozukluğuna sebep veriyor. Çocuğunuzu telefondan uzak tutamaz isek şifresini çocukla paylaşmamak gerekiyor. Telefonu aldı yan odaya gittiyse muhakkak ara ara kontrollerde bulunalım” dedi.

    ”İletişim kurmuyorsa, odasından çıkmıyorsa, gergin tavırlar sergiliyorsa muhakkak dikkat edelim”

    Çocuklara sosyal medya hesaplarının şifresinin verilmemesi ve uygulamaların öğretilmemesi gerektiğini bildiren Yılmaz, şöyle devam etti:

    ”Çocuğun davranışlarında bir değişiklik fark ediliyorsa, sessizleştiyse, korku belirtileri gösteriyorsa, sizden uzaklaştıysa, iletişim kurmuyorsa, odasından çıkmıyorsa, gergin tavırlar sergiliyorsa muhakkak dikkat edelim. Özellikle de gece kalkıp kontrol edelim. Oynadığı oyunlara, telefon ile geçirdiği vakitlere bakalım. Sosyal medya kullanmasına bir sınır getirelim. En önemlisi çocuğumuzla güvenli bir ilişki kuralım. Çocuklarımızla iletişim bağlarımızı güçlü tutmazsak, sadece sosyal medyandan değil sosyal çevreden de koruyamayız. Bu gibi kademeli ve tehlikeli oyunlarda en büyük görev aileye düşüyor. Çünkü çocuğunu kontrol etmek, güven vermek ve her şeyinden haberdar olmak ailelerin ilk görevidir.”

  • Çocuk oyunlarına dikkat!

    Çocuk oyunlarına dikkat!

    Kayseri Şehir Hastanesi’nden Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Özlem Kahraman, çocukların oynadıkları oyunlarla ilgili önemli bilgiler verdi.

    Kahraman, “Bilgisayar oyunları oldukça kısa sayılacak bir zaman içerisinde çocuk ve gençler için önemli bir eğlence aracı haline geldi. Bu oyunlar eğlence, yarışma ve bazen de eğitici içeriğe sahip olmalarına rağmen çoğunlukla şiddet içeren bir doğaya da sahiptir. Çocukların şiddet içerikli oyunları diğer oyun türlerine göre tercih etme ihtimallerinin daha fazla olduğu bilinmektedir. Oyundaki diğer karakterlere karşı kasıtlı olarak zarar verme yanında eğlenceli bir halde sunulmaktadır. Çocuklara aynı zamanda görsel ve işitmeyle ilgili süreçlerle çocukların odaklanmasını artırmakta, puan toplama ve seviye atlamayla da süreç pekiştirilmektedir. Bu oyunlarda zarar vermeden ilerlemek mümkün değildir. Çocuklar bu süreçte daha çok eğlenceye odaklandırılmaktadır ve ahlaki olarak yanlışlığını değerlendirmesine fırsat verilmemektedir. Bu süreçte çocuk saldırganla özdeşim kurmakta ve bunu sosyal hayatta uygulayabilmektedir. Bilgisayar oyunlarının televizyonlardaki içeriklilerden farklı olarak daha aktif bir süreç içerisinde gidilmekte ve duyarsızlaşmayla birlikte artık çocuklar karşısındakinin duygularını anlamakta gerileme, empati becerilerinde azalma, karşısındakinin var olan acıya duyarsızlaşması gibi süreçlerde şiddeti artırmaktadır” ifadelerini kullandı.

     

    Ailelere uyarılarda bulunan Kahraman, “Aileler çocuklarını dinlemeli, gözlemlemeli ve yargılayıcı söylemlerden kaçınarak onlara müdahalede bulunmalıdır. Aslında var olan problem en başta fark edilmeye çalışılmalı ve artırıcı etkenler ortadan kaldırılmaya çalışılmalıdır. Bilgisayarın çocukların odasında değil ailenin toplu kullanım alanlarında olmasını tavsiye ediyoruz. Çocukların ne kadar süre ve hangi içeriklere maruz kaldığını kontrol etmek kolaylaşacaktır. Bilgisayar süresinin kısıtlanması, içeriğe müdahale edilmesi, sadece ekran başında olması değil, hangi içeriğe maruz kaldığı da çok önemlidir. Çocuklar şiddet içerikli oyunlar yerine daha çok eğitici oyunlara yönlendirilmelidir. Akranları ile zaman geçireceği spor ve sanat ile ilgili faaliyetlere yönlendirilmelidir. Aile içerisinde de birlikte vakit geçireceği ortamlar oluşturulmalıdır” diye konuştu.

    Çocukların oynadıkları oyunlardaki karakterleri taklit ettiklerini kaydeden, “İnsanlar saldırganlık içgüdüsü ile doğmazlar. Ne zaman, kime karşı ve hangi şekilde saldırgan davranışlarda bulunacaklarını sosyalleşme süreci içerisinde öğrenirler. Bu süreçte de taklit ve pekiştirmenin oldukça önemli mekanizmalar olduğu bilinmektedir. Bilgisayar oyunları ile saldırganla etkileşim kurarak taklit gelişmekte ve sonrasında da puan kazanma, seviye atlama gibi süreçlerle saldırgan davranışlara zemin oluşturulmaktadır. Bu şekilde de daha öncesinde bu bilgilere sahip olmayan çocukların yeni şiddet içerikli yöntemler zihnine girmektedir” dedi.