Etiket: dikkat

  • Ağaç adam oldu, orman yangınlarına dikkat çekti

    Ağaç adam oldu, orman yangınlarına dikkat çekti

    Son dönemlerde artan orman yangınlarına dikkat çekmek isteyen tiyatrocu Bahtiyar Keskin; eline bir çam ağacı aldı ve ağacın söylemek istediklerini insanlara aktardı. Daha önce geyik, arı, ayı, kartal kostümleri giyerek insanları şuurlandıran tiyatro sanatçısı Bahtiyar Keskin ormanlarda dikkatsiz davranan vatandaşları hedef aldı.


    Keskin, parkta piknikçilerin arasına girip, orman yangınlarının çıkmasına sebep olacak durumları, nelere dikkat etmeleri gerektiğini dile getirdi.
    Tiyatrocu Bahtiyar Keskin, ”Son günlerde dünyada yaşanan sıcakların en yüksek seviyede olduğunu görüyoruz.

    Bu yüzden ormanlarda piknik yapan vatandaşlara mesaj vermeye geldik. Cam şişelerin parlayıp, sönmemiş sigara izmaritlerinin yere atılmasının yangınlara sebep olduğunu anlattık. Buradaki gençler bu gibi durumlara çok hassas davrandı. Piknik yapan, oyun oynayan gençler ile konuştuk. Hepsinin düşünceleri benimkilerle aynıydı. Vatanımıza, milletimize, toprağımıza ve ormanlarımıza sahip çıkalım” dedi.

  • Sinsi böbrek taşına dikkat

    Sinsi böbrek taşına dikkat

    Çamlıca Hastanesi Çocuk Nefrolojisi Bölümü’nden Prof. Dr. Önder Yavaşcan, “Çocuklarda en çok oluşan taş tiplerinin kalsiyum oksalat ile kalsiyum fosfat taşları olduğunu” söyledi. Çocuklarda bazı beslenme yanlışlarının da böbrek taşına neden olduğunu aktaran Prof. Dr. Önder Yavaşcan, taş oluşumunun en yaygın sebeplerini şöyle sıraladı;

    “Genetik olarak taş oluşumuna yatkın olmak, yaşına, vücut ağırlığına uygun su tüketmemek, tuzlu gıdalar, işlenmiş etler, soslar, paketlenmiş gıdalar ve gazlı içeceklerin yoğun tüketimi ile birlikte idrar yolu enfeksiyonları, idrar yolu tıkanıkları, reflü hastalığı ve gereksiz vitamin kullanımı .”

    Gaz sancısı ve kanlı idrarı hafife almayın

    Çocuklarda böbrek taşlarının belirti vermeyip sinsi bir şekilde ilerleyip büyüyebileceğini aktaran Prof. Dr. Yavaşcan, yaptığı açıklamada şunları kaydetti;

    “Çocuklarda bazı böbrek taşları belirti vermeyebilir. İdrar yolunda hareket etmeye başlarsa belirtilere neden olabilir. Böbrek bölgesinde ani ve şiddetli ağrı, mide bulantısı, kusma, kasık ağrısı, işeme sırasında yanma veya ağrı, idrarda kan, ateş, idrar yolu enfeksiyonu bulguları taş hastalığının başvuru şikayetlerini oluşturur. Küçük çocuklarda ise huzursuzluk ya da gaz sancısı sanılan ağlama nöbetleri de şikayetler arasındadır. Ultrasonografi hastaya zarar vermeyen genelde ilk başvurulan ve en çok kullanılan tanı yöntemidir. Ultrasonografide tespit edilemeyen ancak şüphenin devam ettiği durumlarda bilgisayarlı tomografi çekilebilir.”

    Tekrarlama eğiliminde

    Böbrek taşlarının tekrarlama eğiliminde olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yavaşcan, çocuklarda beslenmede dikkat edilmesi gerekenleri de şöyle özetledi;
    “Sıvı tüketimini arttırın ve içilen suyun miktarını takip edin.

    Tuz tüketimi, işlenmiş etler, soslar, paketlenmiş gıdalar, gazlı içeceklerin tüketimini engelleyin, sebze ve meyve tüketimine teşvik edin.
    Gereksiz ve şuursuz vitamin ve takviye edici ürünleri kullanmayın.”

    Tedavide öncelik taşın büyüklüğü ve yakınmalar

    Taş kırma ve Üreterorenoskopik yöntemleri de anlatan Prof. Dr. Yavaşcan, “Taş bir çocukta ağrıya ve çeşitli semptomlara neden oluyor ya da tıkanmaya neden olduyorsa, taş boyutları tedavi ile düşmeye uygunsa, serum tedavisi, ağrı kesiciler, kanal genişleticiler ile yakınmaları azaltmak ve taşın düşürülmesini kolaylaştırmak tercih edilen ilk yöntemdir. Bu durum şiddetli ise hastaneye yatırılarak tedavi edilmelidir. Taşların büyük olduğu durumlarda, şikayetler çok şiddetli olabilir ya da tıbbi tedavi taşın düşürülmesinde başarılı olmayabilir. Böyle durumlarda, taş kırma tedavileri (litotripsi) ile taş küçük parçalara ayrılarak düşürülmesi kolaylaştırılır. Taş kırma işlemine uygun olmayan hastalarda ise üreterorenoskopik yöntemler ile idrar yollarına aşağıdan endokoskopik yöntemler ile girilerek taşa ulaşılıp kırılabilir ya da direk olarak taş çıkarılabilir. Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu ile birlikte görülen taş hastalarında reflü mutlaka araştırılmalıdır ” diye konuştu.

  • İdrar yolu enfeksiyonuna dikkat

    İdrar yolu enfeksiyonuna dikkat

    Sivas Devlet Hastanesi’nde Üroloji Polikliniğinde hastan kabul eden Dr. Eyüp Coşar yaz aylarında sıkça rastlanan idrar yolları enfeksiyonları ile ilgili uyarılarda bulundu.

    İdrar yolları enfeksiyonunun kadınlarda daha sık görüldüğünü belirten Op. Dr. Eyüp Coşar, “Yaz geldi, yaz mevsimi denilince bedenen ve zihnen dinlenme; yani tatil akla gelir. Ancak sıcak hava, hijyen şartlarındaki yetersizlikler ve terlemedeki artışlar gibi istemediğimiz durumlar bazı sağlık problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.

    Bunların başında da özellikle kadınlarda daha sık görülen Sistit olarak da adlandırdığımız İdrar yolu enfeksiyonları gelmektedir. İdrarı mesaneden dışarı taşıyan üretra adını verdiğimiz idrar kanalının kadınlarda erkeklere göre daha kısa olması nedeniyle kadınlarda idrar yolu enfeksiyonları daha sık görülmektedir. Havuz ve denize sıkça girilmesi nedeniyle bakterilere daha çok maruz kalınması sonucu yaz aylarında görülme sıklığı daha da artmaktadır” dedi.

    Hastalığın belirtilerini anlatan Coşar, “Bu enfeksiyon, idrar yaparken yanma, bazen endişe verici boyutlarda olabilen kanama, sık idrara çıkma isteği, karın alt bölgesinde ağrı ve rahatsızlık hissi, karında şişlik, bulanık ve kokulu idrar, bulantı, kusma ile ateş gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır. Bu şikâyetler olduğunda doktora başvurmalıyız. Tanı konulması ve tedavisi kolay olan bu durumlar, ihmal edilmesi halinde ciddi böbrek enfeksiyonlarına yol açabilmektedir” dedi.

    “Klorlama yapılamayan havuzlara girmekten kaçının”
    İdrar yolları enfeksiyonlarından korunmak için öneriler sıralayan Op. Dr. Eyüp Coşar sözlerini şöyle tamamladı; “Kirli, kalabalık, klorlama yapılamayan havuzlara girmekten kaçınmak, ıslak ve kirli mayo ile suya girmemek, havuz öncesi ve sonrası mutlaka duş almak, susamayı beklemeden günde 2-2,5 litre su tüketmek, idrarı uzun süre tutmamak gibi basit önlemlerle rahat bir yaz tatili geçirmek mümkün olacaktır. Böbrek yetmezliği gibi veya daha başka kronik hastalığı olanların kendi doktorlarının önerdiği kadar su tüketmeleri uygun olacaktır.”

  • Kene ısırmasında dikkat

    Kene ısırmasında dikkat

    Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sırrı Kar, kene ısırmasıyla ortaya çıkan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığının yaz aylarında etkisini artırdığını hatırlatarak, vatandaşların özellikle aşırı sıcaklarda dikkatli olmalarını istedi.

    Kar, kene ısırmasının KKKA hastalığına neden olduğunu, bu hastalıkta erken müdahalenin hayat kurtardığını söyledi.

    Kenenin vücuda yapışmasının ardından ilk 3 saatte hastalık riskinin çok düşük olduğunu ifade eden Kar, fark edilmesi durumunda keneye kesinlikle elle müdahale edilmemesi uyarısında bulundu.

    Uzman müdahalesi ile kenenin insan vücudundan çıkarılması gerektiğini vurgulayan Kar, “Kenelerin koparıldığı yerdeki kanamaya elle temas edilmesi bile gözle görülmeyen bir odaktan bile virüs girişine neden olur. İğne deliğinden daha küçük bir odaktan da olsa vücuda giriş yapan virüs hastalık yapar.” diye konuştu.

    KKKA hastalığına yol açan kenenin diğer kenelere göre daha büyük boyutlu olduğunu anımsatan Kar, vücuda yapışması durumunda fark edilebileceğini bildirdi.

    Özellikle tarım ve hayvancılık yapan vatandaşların daha fazla risk altında olduğunu dile getiren Kar, şunları kaydetti:

    “KKKA hastalığı riski aslında bahçesine bağına gidip gelen kişilerde daha çok oluyor. Vatandaşların mutlaka dönüşte bütün vücutlarını incelemeleri gerekir. Bu hastalığa neden olan büyük bir kenedir. Elle vücudunuza dokunduğunuzda bile fark edersiniz. Gözden kaçmasının imkanı yok. Keneyi görür görmez müdahale etmek gerekir. Kene bekledikçe virüs verir. İlk 3 saat risk çok düşüktür. 6 saat müdahale edilmeyen kene vücuda virüs enjekte eder. O nedenle üzerinizde bir kene varsa mümkünse bir sağlık kuruluşuna başvurup, bunu çıkartmakta fayda var.”

  • Kronik hastalığı olanlar dikkat

    Kronik hastalığı olanlar dikkat

    Acıbadem Kayseri Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Seçil Demir, yaz ayları için kronik hastalığı bulunan vatandaşlara yaptığı uyarılarda, “Kronik hastalığı olan hastalarımız yaz aylarını sağlıklı geçirmek için kontrollerini önceden yaptırmalı” dedi.

    Acıbadem Kayseri Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Seçil Demir, vatandaşları hava sıcaklığının arttığı 12.00-15.00 saatleri arasında dışarı çıkmamaları yönünde uyardı. Diyabet, hipertansiyon ve kronik böbrek yetersizliği gibi hastalıkları bulunan hastaların yaz döneminin gelişiyle birlikte sıvı açığının daha fazla hale geldiğine dikkat çeken Dr. Demir, “Bu hastalarımızın sıvı tüketimlerine dikkat etmelerini, ilaçlarını düzenli kullanmaları ve hava sıcaklığının arttığı 12.00-15.00 saatleri arasından çıkmaları gerekiyorsa önleyici kıyafetler giyerek çıkmalarını öneriyorum” dedi.

    Bunun dışında yazın gelmesiyle birlikte metabolizmada hızlanma olabileceğine değinen Dr. Demir, “Bahar yorgunluğu, baharın vermiş olduğu bitkinliği atabilmek için kullandığımız, çeşitli takviyelerimiz var. Eğer hastalarımızda yorgunluk, bitkinlik, sabahları kalkarken uyanamama ya da kendilerini kötü hissetmeleri ile ilgili bir semptom varsa ve kan tahlillerine de bakılıp, herhangi bir olumsuz durum çıkmadıysa gerekli takviyeler yapılmalıdır” şeklinde konuştu.

    “Güneş çarpmasına da dikkat etmek gerekir”
    Dr. Demir, yaz aylarında meydana gelecek olumsuz durumlar için bir uzmana başvurulması gerektiğini söyleyerek, “Kronik hastalığı olan hastalarımız yaz aylarını sağlıklı geçirmek için kontrollerini önceden yaptırmalarını, kontrollerinde bir sıkıntı çıkmadığı halde kendilerini yorgun ve bitkin hisseden hastalarımızın da önermiş olduğum tedavilerin uygulanması için bize başvurmalarını öneririz” diye konuştu.
    Bununla birlikte güneş çarpması olarak da bilinen hipertermi durumundan bahseden Demir, “Uzun süre yüksek sıcaklığa maruz kalan, yoğun fiziksel aktivitede bulunan veya ilaç kullanımının bir sonucu olarak ortaya çıkan hipertermi, vücuttaki ısı düzenleme mekanizmalarının yetersiz kalması ve böylece aşırı ısınması durumudur” dedi.
    Vücut ısısının 40 derece üstüne çıktığı durumlarda güneş çarpması görüldüğünü belirten Dr. Demir, bu durumun kalp, beyin, böbrekler ve kas dokusunda ciddi hasara yol açacağını, bu nedenle ölüm ve komplikasyon riskini azaltmak için tedavinin çok hızlı sürdürülmesi gerektiğini dile getirdi.

  • Başparmak kökündeki ağrıya dikkat

    Başparmak kökündeki ağrıya dikkat

    Halk arasında başparmak kök eklem kireçlenmesi olarak bilinen başparmak osteoartritinin özellikle 40 yaş üzeri kadınlarda sıklıkla görüldüğünü söyleyen Ortopedi ve Travmoloji Bölümü’nden El Cerrahisi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Kadir Uzel, “Kök eklem kireçlenmesi, başparmakta bulunan eklemin dejeneratif durumu olarak tanımlanır. Başparmak kök eklemi; el bileğinde bulunan trapezium kemiği ve birinci tarak kemiği tarafından oluşturulan bir eklemdir. Bu eklem başparmağın kendi etrafında dönmesi, öne, arkaya kıvrılabilmesi, yanlara açılabilmesi ile kavrama yapılabilmesini sağlar. Bu eklemde kireçlenme oluştuğunda eklemdeki kıkırdak aşınır ve kemikler birbirine sürtünerek ağrıya neden olur” dedi.

    Başparmak kök eklem kireçlenmesinin temelinde yaşlanma, genetik faktörler, hormonal değişiklikler ve tekrarlayan zorlamalı hareketler gibi risk faktörlerinin bulunduğunu söyleyen Uzel, “Osteoatrit genellikle postmenopozal olan kadınlarda görülür ve 40 yaşından sonra sıklığı artar. İleri yaşa bağlı hormonal değişimler, mesleki zorlanmalar, ağır spor aktiviteleri, travma, kırık, başparmak eklem bağlarında zedelenme ve genetik öykü hastalığın gelişmesinde risk faktörleri olarak öne çıkar” diye konuştu.

    “Eklemde çıtırtı sesini hafife almayın”

    Hastalığın teşhisinin fizik muayene ve röntgen ile konulduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Uzel, “Hastalar genellikle başparmak kök ekleminde ağrı şikâyeti nedeni ile polikliniğe başvururlar. Ağrı dışında eklemde şişlik, hareket kısıtlılığı, kavanoz açma ve kilit çevirme gibi çimdikleme hareketlerini ağrı nedeniyle yapamama şikayetleri de görülebilir. Muayenede eklem seviyesinde tarak kemiğinin dışa doğru kayması ve sivrileşmesi nedeniyle şekil bozukluğu ve basamaklanma, eklemde hassasiyet ve çıtırtı sesi görülebilir” açıklamasını yaptı.

    Cerrahide aşınmış kıkırdak yüzeylerinin çıkarılması ve bağ onarımı tedavisi

    Dr. Öğr. Üyesi Kadir Uzel, hastalığın tedavisinde ilişkin bilgi vererek sözlerini şöyle sonlandırdı:

    “İlk olarak ameliyat dışı yani konservatif tedavilerle başlanır. Ağrı kontrolü için non-steroid antiinflamatuar ilaçlar, başparmak destekli el bilek ateli, fizik tedavi yöntemleri ve eklem içine kortikosteroid enjeksiyonu konservatif tedavi yöntemleri arasındadır. Konservatif tedaviden fayda görmeyen hastalarda cerrahi yöntemlere başvurulur. Hasar görmüş ve aşınmış kıkırdak yüzeylerinin temizlenmesi, trapezium kemiğinin çıkarılması ve meydana gelen boşluğun tendon dokusu ile doldurulup bağ onarımı yapılması en sık uygulanan ve başarı oranı yüksek olan tekniktir. Cerrahi sonrasında yaklaşık 1 ay atel uygulaması yapılır. Sonrasında fizik tedavi ve rehabilitasyon sürecine başlanır. Eklemin füzyonu ve eklem protezi uygulanması, yapılabilecek diğer cerrahi tedavi seçenekleri arasında yer alır.”

  • Pedallayarak göllerdeki su kuraklığına dikkat çekildi

    Pedallayarak göllerdeki su kuraklığına dikkat çekildi

    Konya’nın Beyşehir ilçesinde üniversiteli öğrenciler, düzenledikleri “Hayata Pedal Çevir” projesi çerçevesinde pedallaya pedallaya Türkiye’de bulunan göllerdeki su kuraklığına dikkat çekti.
    Özyeğin Üniversitesi Bisiklet Kulübü Üyesi öğrencileri, “6 gün 7 göl” ve “Pedellaya Pedallaya Göl Olur” sloganlarıyla birlikte bisikletleriyle pedallama hedefini Beyşehir Gölü kıyısında düzenlenen bisiklet etkinliği ile tamamladı.

    Üniversiteli öğrenciler Karaburun plajından başlayan ve ilçe merkezindeki şehir turundan sonra Vuslat Parkı’nda sona eren 20 kilometre boyunca pedal çevirerek Beyşehir Gölü’nün de aralarında yer aldığı Göller Yöresindeki sulak alanlardaki su kuraklığına dikkat çekti.

    Beyşehir Kültür, Turizm ve Doğa Derneği’nin ev sahipliği yaptığı etkinliğin tamamlanmasının ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan Özyeğin Üniversitesi Bisiklet Kulübü Başkanı Arif Çakır, Türkiye’deki göl ve barajlardaki su kuraklığına dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak için başlattıkları “Hayata Pedal Çevir” projesini Beyşehir’deki son bisiklet turu etkinliği ile tamamladıklarını söyledi.

    Bisikletin çevreci bir ulaşım aracı olmasından dolayı bisikletle pedal çevirerek bu etkinliği düzenlemeye karar verdiklerini anlatan Çakır, öncelikle İstanbul’un suyu etkinliği ile bu konuda mesaiye başladıklarını aktararak, “İstanbul’un su kaynakları olan barajlara pedal çevirdik ve barajların durumuyla ilgili bilgi aldık. Projenin ikinci aşamasında artık Türkiye’deki su kuraklığına odaklanmak için ‘Pedallaya Pedallaya Göl Olur’ dedik ve Anadolu’ya, Göller Yöresine geldik. Burada sırasıyla Akgöl, Acıgöl, Salda Gölü, Yarışlı Gölü, Burdur Gölü, Eğirdir Gölü ve Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü’ne geldik” dedi.

    Beyşehir’e geldiklerinde bölgedeki insanların, köylerdeki yerli halkın göle dair hikayelerini de dinlediklerini belirten Çakır, 30-40 yıl önce göllerdeki balık ve kuş çeşitliliğini ve günümüzdeki değişimi dinlediklerini aktararak, “Bunlarla ilgili yetkililerin neler yaptıklarını da dinledik ve biz bu konuda hem İstanbul’da üniversite öğrencileri arasında hem de toplumda bir şuur oluşturmak hedefindeyiz.

    Bu etkinliğimizi bir belgesel film haline getirmeyi de hedefliyoruz. 6’ıncı günde Beyşehir Gölü kenarındayız ve buradaki organizasyonumuzu Beyşehir, Kültür, Turizm ve Doğa Derneği organize ettik. Çok teşekkür ediyorum. Beyşehir Gölü’ndeki rotamızı da Beyşehir merkezde tamamlamış olduk” ifadelerine kullandı.

    “Göller üzerinde kuraklığın etkilerini görmek için Beyşehir’e geldik”
    Bisiklet Kulübü organizasyon ekibinden öğrenci Arzu Nalbant ise, yaklaşık bir yıldır çalıştıkları bir projeyi Beyşehir’de tamamlamış olmanın mutluluğunu yaşadıklarını dile getirdi. Göller üzerinde kuraklığın etkilerini görmek için Beyşehir’e de geldiklerini anlatan Nalbant, “Bisikletin toplumdaki herhangi bir sorunda dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak için çok iyi bir araç olduğunu düşünüyoruz.

    Kendi özellikleriyle hem çevreci bir ulaşım aracı olması hem de insan sağlığı için önemli olması sebebiyle faydalı olduğunu düşündüğümüz için onu bir araç olarak kullandık. Bizim aslında yapmak istediğimiz hem buradaki sorunu İstanbul’a götürmek hem de İstanbul’dan gelerek buradaki sorunun büyüklüğünü, buraya da göstermiş olmaktı. Umarım, başarılı olmuşuzdur. Çok güzel hikayeler dinledik.

    Bizi ağırlayan herkese ilk günden itibaren çok teşekkür etmek istiyoruz. Akabinde bir etkinlik var üniversitemizde. Bir su galası düzenleyeceğiz ve bu etkinlikte akademisyenleri ve bisikletçileri ağırlayacağız. Hem burada yaptığımız gözlemleri orada konuşacağız hem de akademik anlamda nasıl çözüm üretebiliriz konuşacağız. Aynı zamanda Metin Çavuş hocamız hem yolun hikayesi, hem suyun hikayesini bir filme çekiyor. Onun gösterimi de orada yapılacak bu şekilde su farkındalığı etkinliğimizi tamamlamış olacağız” diye konuştu.

    Özyeğin Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi ve İletişim Tasarımı Bölüm Başkanı Dr. Metin Çavuş ise, üniversitede bisiklet kulübünün gerçekleştirdiği proje çerçevesinde 12 öğrenci ile 6 gün boyunca 7 göl arasında bisikletle pedal çevrildiğini anlatarak, “Bu süreci de belgeliyorum. Ben aynı zamanda belgeselciyim, belgesel film çekiyorum. Ve benim için de önemli bir deneyim oldu, öğrencilerimizi bizim belgelememiz yanında buradaki sorunu da deneyimlemiş oldum.

    Ben de pek çok yerli halkla ve yöneticilerle görüştüm. Sonunda bu film ortaya çıktığında, insanlara ulaştığında bence çok değerli bir üretim olur diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.
    Beyşehir Kültür, Turizm ve Doğa Derneği Başkanı Mustafa Büyükkafalı da, bu projeye dernek olarak da destek verdiklerini anlatarak, “Proje bize geldiğinde biz de heyecan duyduk. Proje çok hoşumuza gitti ve biz de destek vermeye çalıştık.

    Beyşehir Belediyesi olarak konaklama ve tüm ihtiyaçlarını misafir katılımcılarımızın sağladı. Bu etkinliğe bizim dernek üyelerimizden de katılım oldu. Üniversiteden öğrencilerle birlikte yaklaşık 36 kişi bu etkinliğe katıldı” dedi.

  • Çalıların üzerine atılan scooter

    Çalıların üzerine atılan scooter

    Odunpazarı İlçesi Büyükede Mahallesi’de Atatürk Bulvarı’nın kenarındaki çalıların üzerine atılan bir scooter göze çarptı. Bir ulaşım hizmeti uygulamasına bağlı olan scooterın bu şekilde çalıların üzerine atılması ilginç bir durum olarak yorumlanırken, yolda yürürken kendi arasında konuşan vatandaşlar karşılaştıkları manzara karşısında, “bir insan neden böyle yapar, ne gereği var?” dedi.

    Bu tür hizmetlerde kullanım sonrası fotoğraf atılması gerektiği bilinirken, scooterı çalıların üzerine atan şahsın yanlış park yapması sebebiyle uygulamadan ceza alıp almadığı ise merak konusu oldu.

  • Yaz hastalıklarına dikkat

    Yaz hastalıklarına dikkat

    Çocukların sıcak yaz aylarında dışarda geçirdiği zamanın artması ile güneş çarpması, yanık, isilik gibi rahatsızlıklar çok daha sık görülüyor. Aynı zamanda deniz ve havuzların kullanılması ile birlikte boğulma tehilikesine karşı da ebevynlerin dikkatli olması gerekiyor. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Zeynep Cerit, çocuklarda yaz aylarında daha sık görülebilecek sağlık sorunlarıyla ilgli bilgiler verdi. Dr. Zeynep Cerit, “Koşup oynarken düşme ya da çarpmaya bağlı travmalar yaşanabilir. İshal, kusma atakları, böcek, sinek ısırıkları, arı, yılan ve akrep sokmaları yaz aylarında çocuklarda sık görülen durumlardır. Dışarıda vakit geçirmek, bahar tatilleri veya yaz tatilleri için ortak bir faaliyettir. Ancak güneş ışınlarına karşı koruma sağlamayı unutmamak gerekiyor. Çocuklar yetişkinlere göre daha hassas olduklarından özellikle çocukların güneş ışınlarından korunmaları gerekiyor” ifadesini kullandı.

    Tekrarlayan güneş yanıkları cilt kanserine neden olabilir

    Yaz aylarının en sık karşılaşılan durumlarından güneş yanmaları, diğer yanmalarda olduğu gibi ciltte kızarma, sıcaklık artışı ve acı oluşturur. Zeynep Cerit, şiddetli vakalarda, kabarma, ateş, titreme, baş ağrısı gibi durumların da görülebileceğini söyledi. Cerit, çocukların şemsiye altında veya gölgede tutmanın bile zaman zaman güneş ışınlarından korumaya yetmediğini vurgulayarak, “Ultraviyole ışınları, özellikle bir yaşın altındaki bebeklerin cildini olumsuz şekilde etkiler. Tekrarlayan güneş yanıklarının ileride cilt kanserine neden olabildiği biliniyor. Güneş yanığında en iyi tedavi yöntemi korunmaktır” dedi.

    Çocuk güneş kremleri en az otuz faktörlü olmalı

    Koruyucu kremlerin sadece güneşten korunmak için değil sürekli olarak kullanılması gerektiğini söyleyen Cerit, bebeklere sıcak havalarda dışarıda gezdirilirken bile krem sürülmesi gerektiğini belirtti. Güneş ışınlarının gölgede bile çocuklara ve hassas ciltli bebeklere yansıyarak olumsuz etkilediğini söyleyen Cerit, güneş kremlerinin en az otuz koruma faktörlü olması gerektiğini ve aynı zamanda kullanılan kremlerin içerisinde katkı maddesinin bulunmaması gerektiğini vurguladı. Güneş kreminin etkili olması için otuz dakikada bir yenilenmesini öneren Cerit, “Bir bebek güneş yanığı olursa, etkilenen bölgeye soğuk kompres uygulayın. Buzu direk olarak cilde temas ettirmemeye özen gösterin” dedi.

    Cerit güneş kremi kullanımına dair şu uyarılarda da bulundu: “Uygulamadan önce, alerjik reaksiyon için çocuğunuzun sırtındaki küçük bir alanda güneş koruyucuyu test edin. Göz kapaklarına sürmekten kaçının, kremi göz çevresine dikkatlice uygulayın. Yeterli güneş kremi uyguladığınızdan emin olun. Her bir saatte bir güneş koruyucu uygulayın veya yüzdükten ya da terledikten sonra tekrarlayın. Çocuğunuzda kızarma, ağrı veya ateşle sonuçlanan güneş yanıkları varsa mutlaka çocuk doktorunuza başvurun.”

    Yaz aylarında gözlük, şapka, şemsiye ve pamuklu ince giysilerin kullanılmasını da öneren Cerit şöyle devam etti: “Bebeğinizi bir ağacın, şemsiyenin veya bebek arabasının gölgesinin altına taşıyın. Güneş yanığını önlemek için boynu gölgeleyen kenarlı şapkaları kullanın. Kolları ve bacakları kaplayan hafif, pamuklu kıyafetler giydirin.” Çocukların güneşten tamamen mahrum bırakılmaması gerektiğini de söyleyen Cerit, D vitamininin birçok hastalıkta etkili bir koruyucu olduğunu ve güneş koruyucuları kullanmadan önce çocukların en azından kol ve bacakların 15-20 dakika güneş ışınları ile direk temas ettirilmesi gerektiğini belirtti.

    Zararlı ultraviyole ışınlarına maruz kalmaya karşı ilk ve en iyi savunma yönteminin güneşten korunmak olduğunu söyleyen Cerit, mümkün olduğunca gölgede kalınması ve özellikle güneş ışınlarının dik olduğu saatler olan sabah on bir ile akşam dört arasında güneşe çıkmamaya özen gösterilmesi gerektiğini belirtti.

    Deniz ve havuzlarda yutulan mikroplu sular ishale yol açabilir

    Özellikle yaz mevsiminde çocuklarda sık görülen sağlık sorunlarından birinin de ishal olduğunu söyleyen Cerit, üç aydan büyük bebek ve çocuklar için 24 saatte üçten fazla sulu ve fazla miktarda dışkılamanın ishal olarak tanımlandığını belirtti. Üç aydan küçük bebeklerde isal tanımının günde altı veya yedi defadan fazla bezden taşacak kadar bol ve sulu dışkı olduğunu söyleyen Cerit şöyle devam etti: “Sıcak havalarda ishal en fazla beş yaşın altındaki çocukları etkiliyor. İshalin çocuklarda yaz mevsiminde artış göstermesinin birkaç nedeni vardır. Bunların en önemlisinin sıcak havalarda enfeksiyonu oluşturan virüs ile bakterilerin besinlerde kolay ve hızlı bir şekilde üreyebilmeleridir. İshale neden olan bir başka önemli etken ise hijenik olmayan içme sularının içerdikleri mikroplardır. Bunların yanı sıra çocukların deniz ve havuzlarda yuttukları mikroplu sularda ishale yol açabilir.”

    İshal tedavinde su kaybının önlenmesi önemli

    İshalin tedavisinde su kaybının önlenmesinin önemli olduğunu söyleyen. Zeynep Cerit, ishal olan çocuklara sıvı olarak su, ayran ve taze sıkılmış meyve suyu verilmesi gerektiğini belirtti. İshal olan çocuklara bu dönemde bolca anne sütününde verilmesi gerektiğini söyleyen Cerit, hastalık süresince muz, şeftali, katı besinlerden yağsız makarna, pirinç pilavı ve haşlanmış patates tüketilmesi gerektiğini belirtti. Hazır meyve suları, şeker ve çikolata gibi besinlerin ishal döneminde tüketilmemesi gereken besinler arasında yer alıyor” diye konuştu

    İshalden korunmanın yolu hijyen

    Yaz aylarında yaşanacak ishal hastalığına karşı alınması gereken önlemler hakkında bilgi veren Cerit, kirli deniz ve havuz suları ishale neden olabildiğinden tatil yerlerinin hijyen ve temizliğine dikkat edilmesi gerektiğini belirtti. El temizliğinin çok önemli olduğunu söyleyen Cerit, ambalajlı ürünlerin tüketilmesi gerektiğini ve açık büfelerde sunulan yiyeceklere dikkat edilmesi gerektiğini belirtti. İçme sularının ve yiyeceklerin yıkandığı suların temiz olmasına da özen gösterilmesi gerektiğini söyleyen Cerit, buzlu içecekler içerisinde konulan buzların yapıldığı suların temiz olmama durumuna karşı içeceklerin içerisine buz konulmadan tüketilmesi gerektiğini belirtti.

    Burun kanamaları sıklaşabilir

    Burun kanaması ve böcek ısırıklarının ciltte neden olduğu yaraların da çocuklarda görülen yaz sorunların olduğunu hatırlatan, Cerit, burun kanaması yaşayan çocukların başlarının geriye doğru atılmaması gerektiğini hatırlatarak burnu kanayan çocukların kafasının öne doğru eğilmesi ve burun kökünün bastırılması gerektiğini belirtti. İsilik yaşanması durumunda isiliğe yönelik olarak her gün ılık suyla banyo yapılması ve pamuklu ince kıyafetlerin giydirilmesi gerektiğini de söyleyen Cerit, yaz aylarında sinek ve böcek sokma olaylarının sık yaşandığını hatırlattı. Kapalı ortamlarda kimyasal madde içeren sinek ve böcek öldürücülerin kullanılmasının çocuklara zarar verdiğini söyleyen Cerit, bu yüzden özellikle bebekleri sineklerden korumak için odanın içerisine ya da vücuda sürülen kimyasallar yerine doğal koruyucuların yada cibinliklerin kullanılması gerektiğini söyledi.

    “Havuz yerine denizi tercih edin”

    Havuz yerine denizin tercih edilmesinin daha sağlıklı olabileceğini de belirten Zeynep Cerit, havuzların daha çok bakteri ve virüsün yaşaması için elverişli ortamlar olduğunu bu nedenle cilt, kulak enfeksiyonları, hapatit A ve göz hastalıklarının sıkça neden olabileceğini söyledi. Havuz yerine denizin tercih edilmesi ile bu tür enfeksiyonların riskini azaltmanın mümkün olduğunu söyleyen Cerit, havuzun tercih edilmesi durumunda havuz kenarında çıplak ayakla dolaşılmaması, kulaklara tıkaç konması ve havuz öncesi ve sonrası duş alınması gerektiği uyarılarında bulundu.

  • “Orman yangınlarına” dikkat çekildi

    “Orman yangınlarına” dikkat çekildi

    Yaban hayatının son sığınağı konumunda bulunan Dilek Yarımadası Milli Parkı başta olmak üzere il genelindeki ormanların yangınlara karşı korunması amacıyla Aydın Valiliği koordinesinde orman yangınlarının önüne geçmek amacıyla önleyici tedbirler alındı. Bu çerçevede harekete geçen Aydın İl Jandarma Komutanlığı Çevre Doğa ve Hayvanları Koruma Tim Komutanlığı ve Aile İçi Şiddetle Mücadele ve Çocuk Kısım Amirliği ekipleri Kuşadası Dilek Yarımadası Milli Parkı’nı ziyarete gelen vatandaşları bilgilendirdi.

    Sıcaklıkların artmasıyla birlikte orman yangın risklerine karşı “Cam Atıklar Canlarımızı Yakmasın” mottosuyla çevre temizliği ile sıfır atık konularında bilgilendirme yapan ekipler, “Ormanlık Alanlarda Dikkat Edilmesi Gereken Kurallar” broşürü dağıttı. Ayrıca kadın vatandaşlara da KADES tanıtımı yapılarak uygulamayı telefonlarına yüklemelerine yardımcı olundu ve çocuklara ise jandarma boyama kitabı dağıtıldı.