Etiket: dikkat

  • Klima ile gelen tehlikeye dikkat

    Klima ile gelen tehlikeye dikkat

    Nöroloji Uzmanı Dr. Nurhan Şahinkaya, hava sıcaklıklarının yüksek seyretmesi sebebiyle vatandaşların araçlarındaki klima kullanımında büyük artış kaydettiğini belirtti. Şahinkaya, “Yüz felci yüzümüzün tek tarafındaki kasları kullanamadığımız bir rahatsızlıktır. Yüz felcine en büyük sebep soğuk havanın yüzle temasıdır.

    Bu hastalığın ilk ismi şoför hastalığı olarak adlandırıldı. Yapılan uzun araştırmalar ve deneyimler göstermiş ki şoförler hep aynı taraftan yüz felci geçiriyor. Artık günümüzde araç sürücüleri camdan gelen rüzgarla değil de araçlarda bulunan klimalarla yüzlerini temas ettiriyorlar. Araç klimalarının yüzle teması büyük risktir. Araç klimalarının soğuk şekilde yüzle teması yüz felcini tetikliyor” ifadelerini kullandı.

    Yüz felcinin kolay tedavi edilebileceğini belirten Şahinkaya, “Bu hastalıkla gelen hastalarımıza biz ilaç tedavisiyle birlikte fizik tedavi başlatıyoruz. Bu da hastalığın daha kolay tedavi edilmesini sağlıyor. Yüz felcinde erken tedavi çok önemlidir. Hastalar tedaviye ne kadar erken başlarsa o kadar iyi sonuç almak mümkündür.

    Vatandaşlar yüzünde bir kayma ve asimetri fark ettiği an bir an önce bir nöroloji uzmanına başvurarak tedaviye en kısa zamanda başlamalıdır. Yüz felcinden korunmak için kışın yüzün ve kulakların soğukla temasını engellemek gerekir. Sıcak havalarda ise soğuk çalışan klimaları yüzümüzle temasını engellemek gerekir” diye konuştu.

  • Altın alırken dikkat

    Altın alırken dikkat

    Öncelikli olarak güvenlik unsurlarından emin olunmalı. Satın alınacak altının üzerinde yer alan ayar, imalatını yapan firmanın damgası veyahut markası ve patentinin olup olmadığına bakılması gerekiyor.

    Atasay ve Nazir Kuyumculuk sahibi Burcu Kayser Sarıçiçek ve Serhat Sarıçiçek altın alımında dikkat edilmesi gerekenler konusunda bilgi verdiler.
    Sarıçiçek çifti yaptıkları açıklamada vatandaşları uyardılar.

    Yapılan açıklamada;

    “Altın almak istediğinizde öğrenmeniz gereken seçeneklerden en önemlisi altının ağırlığıdır. Ağrılığı, gramının fiyatının ne kadar olduğu ve gram işçiliğinin ne olduğunu da öğrenmelisiniz. Hatta bu aşamada siz de yapılan hesabı gözden geçirip, kontrol edebilirsiniz. Bu sizin daha güvenli bir harcama yapmış olmanız açısından önemli bir unsur olarak bilinir. Altın alırken işçilik fiyatının ne kadar olduğunu bilirseniz, altınınızı satmak istediğiniz zaman ne kadar fiyat düşüşüyle karşı karşıya olacağınızı görürsünüz. Böylece altınınız üzerinden yapacağınız kar oranını da zorlanmadan hesaplayabilirsiniz.

    Özellikle düğünlerde takılan 22 ayar görünümlü 8 ayar bileziklere, ya da daha düşük değerdeki takılar ve sahte çeyrek altınlar ile sıkça karşılaşıyoruz. Bu durum hem vatandaşları hem de bizleri üzmektedir. Altın alışverişinin yoğun olduğu bu günlerde vatandaşların dikkatli olmalarını istiyoruz. Pırlantada dahi aynı sorunlar yaşanabiliyor. Altın veya pırlanta alacak olan vatandaşlarımız güvendikleri kuyumcular ile alışveriş yapsınlar.
    Altın alışverişlerinde dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan biri de alınan altının ayarıdır. Özellikle 8 ayar altın konusunda birçok sorun yaşanıyor. 18 ayar altını 22 ayar olarak veya 22 ayar altını 24 ayar olarak satan bazı art niyetli kuyumcular da vatandaşları zarara uğratıyorlar. Bu nedenle altın alışverişinde altının ayarına da dikkat edilmesi gerekiyor.


    Genel olarak kuyumcularda yaşanan bu sorun, birçok yatırımcının endişeyle yaklaştığı konular arasında yer alıyor. Ayrım yapabilmek ve altının sahte olup olmadığını anlamak istiyorsanız o zaman ayrım yapabilmek adına TSE ibaresini gözden geçirmelisiniz. Kart bilgisinin bulunması, üretici firmaların sertifikasının var olması gibi detaylar da atlamamanız gereken önemli detaylar içerisindedir.

    Altınlar, gram altın, çeyrek altın, bilezik ve cumhuriyet altını gibi farklı seçeneklere ayrılıyor. Yani sizler altın üzerinden yatırım yapmak istediğiniz zaman bu seçenekleri kullanabiliyorsunuz. Sıklıkla tercih edilen altın seçenekleri içerisindeyse gram altın yer alıyor. Birçok kişi yatırım yapmak istediğinde altın modelleri içerisinde gram altını tercih ediyor. Çünkü gram altın, diğer altın modellerine kıyasla yatırımınızın zarar görmesine neden olacak olumsuzlukları barındırmıyor. Bu aşamada örnek olarak gösterilebilecek durumlardan biriyse işçilik.

    Altın alırken sadece altının gramına değil aynı zamanda işçilik maliyetine de ödeme yaparsınız. Bu yüzden satın alacağınız altının hangi amaçla temin edildiği, altının fiyatlandırılmasını da etkiler. Yatırım için satın alınan altınların çoğunda, işçilik oranı diğerlerine göre küçüktür. Tüm bunların baz alınması, altınların buna göre seçilmesi sizleri hedeflediğiniz kazanç oranlarıyla bir araya getirecektir.


    Altın yatırımı yapmak istediğiniz zaman birçok açıdan avantajlı olursunuz. Örneklendirmek gerekirse, sizler altın üzerinden yatırım yaptığınızda, diğer yatırım araçlarına göre çok daha büyük fırsatlarla buluşursunuz.

    Diğer yatırım araçlarıyla kıyasladığınızda sizin avantajlı olmanız mümkün hale gelir. Nadir madenlerden biri olan altın, sıklıkla kullanılan ve en iyi yatırım araçlarından biridir. İçerisinde bulunan şekiller, işlemeleri ve buna benzer seçeneklerle ayrılmaktadır. Aynı şekilde yatırımlık olan gram altınlarda da bu faktörlerle bir araya gelme şansına sahip olabiliyorsunuz. Altınların sabit değerinin korunması, işçilik maliyetinin bulunması gibi önemli faktörlere de dikkat edilmesi bekleniyor.

    Altın her zaman değerini koruyan bir yatırım aracıdır. Eğer yatırım yapmak niyetindeyseniz o zaman kazanç elde etmek konusuna hedefli olmalısınız. Bunun için de değerlenecek olanlar üzerine yatırım yapmak gerekir. Bu nedenle için de özellikle altın yatırımı yapmak daha doğru görülmektedir. Altınların günden güne değerleniyor olması, daha iyi bir biçimde kazanç sağlaması fırsat olarak yorumlanır. Sizler yatırım aracı olarak altını tercih ettiğinizde, en uygun yatırımı yapmış olursunuz”

  • Ağızda salya olan kurbanlıklara dikkat

    Ağızda salya olan kurbanlıklara dikkat

    Veteriner Teknikeri Mina Melisa Köse, vatandaşların kurbanlık hayvanlarını valiliğin belirlediği kurban satış noktalarından alması, hayvanın kulağında Bakanlık tarafından takılan küpesinin olması, hayvan sahiplerinden hayvanın pasaportunu istenmesi gerektiğini belirterek “Hayvanın ağzının alt ön tarafında bulunan kalıcı (kapak) dişinin olması, dişi hayvanın gebe olmamasına, aldıkları hayvanların ağız, burun kısımlarında salya veya yara olmaması, hayvanın fiziki kusurunda bir bozukluk bulunmaması gibi konulara dikkat etmesi gerekiyor.

    Başka ilçe veya illerden gelen hayvanlar için yurtiçi veteriner sağlık raporu bulunması, hayvanın ağzının alt ön tarafında bulunan kalıcı (kapak) dişinin olması, dişi hayvanın gebe olmamasına gerekir. Sağlıklı olması, temiz olması, düzgün olması ve hastalıktan arındırılmış olması. Önemli olan nokta budur”

  • Etleri pişirme yöntemlerine dikkat

    Etleri pişirme yöntemlerine dikkat

    Bayramların, aile ve aile dostlarıyla bir araya gelindiği, uzun sohbetlerin edildiği, geniş sofraların kurulduğu, sevgi ve mutluluğun paylaşıldığı günler olduğunu belirten Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Merve Ceren Saray, Kurban Bayramlarında fark edilmeksizin yoğun et, tatlı ve atıştırmalık şekerlerin bolca tüketildiğini söyledi.

    Kırmızı et ve tatlı tüketimine dikkat

    Saray açıklamasında, “Bu sürecin olumsuz etkilerine kapılmamak, sağlıklı bir vücudun değerini bilmek, şuurlu beslenmek çok büyük önem taşımaktadır. Özellikle kronik hastalıkları bulunan (kalp-damar, diyabet, hipertansiyon, böbrek hastaları) ve yüksek risk grubunda bulunan bireyler (çocuklar ve yaşlılar) yoğun risk altındadır. Bayram süresince alınması gereken önlemlerin tüm bireyler için geçerli olduğunu unutmayıp, özellikle kırmızı et ve tatlı tüketiminin takibinin yapılması çok önemlidir. Porsiyon kontrolünü sağlamak, besin tercihlerinin dengeli olmasına özen göstermek, öğünlerdeki yiyecek seçimleri ve pişirme türüne dahi dikkat etmek; yaşamına ve bedenine değer veren bireyler için çok elzemdir. Kırmızı et; iyi kalitede hayvansal protein olmasının yanı sıra miktar aşımında ve yağlı bölgeleriyle tüketildiğinde ise vücudumuz; yoğun doymuş yağ ve kolesterol içeriğine maruz kalmış olmaktadır. Gözle görülen yağların tüketilmediğini varsaydığımızda dahi bu yağ içeriği yüksek sayılabilecek bir değerdedir. Ve bir diğer önemli konu ise özellikle kolesterol ve kalp-damar hastalığı bulunan ya da riskini taşıyan kişiler katiyen sakatat tüketiminden kaçınması gerektiğidir” şeklinde konuştu.


    Kurban eti tüketimine de dikkat çeken Doruk Hastaneleri Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Merve Ceren Saray, “Yeni kesilen hayvan eti, bekletilmeden tüketildiğinde etin sertliği sindirimde güçlük oluşturmaktadır. Özellikle hazımsızlık, şişkinlik gibi mide rahatsızlıklarına sahip olan hastalar eti 24 saat bekletmeden katiyen tüketmemelidir. Kesilen etleri küçük parçalara ayırıp, öğünlük miktarlarda saklamak; porsiyon kontrolü açısından hem sağlıklıdır hem de büyük kolaylık sağlamaktadır” dedi.

    Etleri pişirme yöntemlerinin de ızgara-haşlama-fırınlama olarak 3 türde tüketilmesini öneren Diyetisyen Merve Ceren Saray, “Ekstra yağ eklenen kızartma ya da kavurma gibi seçimlerden kaçınılmalıdır. Mangal tercih edilecek ise etin ateşe yakın olmasından kaynaklı vitaminlerin kaybını ve kömürleşen bölgelerin ise kanser riski taşıdığını unutmamak gerek. Etlerimizin yanında glisemik indeksi yüksek olan pirinç, patates gibi karbonhidrat içeriği yoğun yancılardan da kaçınmak ya da az miktarlarda tüketmek kilo kontrolünü sağlamak için büyük önem taşımaktadır” şeklinde konuştu.

  • Bayramda et tüketimine dikkat

    Bayramda et tüketimine dikkat

    Kurban Bayramı’nda et tüketiminde aşırıya kaçmanın ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğine dikkat çeken ANKA Hastanesi Diyetisyeni Özge Başkülekçi, konuyla ilgili açıklamalarda bulunarak, “Kurban bayramında, yiyecek seçimine, porsiyon kontrolüne ve besin gruplarının dengeli dağılması için alınması gereken önlemlere dikkat edilmeli, özellikle yüksek tansiyon, kalp-damar, mide ve diyabet hastalığı olan bireylerin sağlıklı beslenme düzeninin dışına çıkmamaları gerekiyor. Bayramda et tüketiminin artması kronik hastalıkları olan bireylerde sıkıntılı durumlar oluşturabilir.

    Kırmızı ette bulunan yüksek miktardaki doymuş yağ, kandaki kolesterol seviyesini yükseltir ve kalp damar hastalıklarına davetiye çıkarır. Bu nedenle bayram süresince et tüketim miktarına dikkat edilmeli, öğünün tamamında et tüketmek yerine etin yanında salata ya da sebze yemeklerine de yer verilmelidir. Ayrıca kurban eti kesildikten hemen sonra tüketilmemelidir. Kesildiği gün tüketilen et, sindirim zorluğu yaşatır ve hazımsızlık şikayetlerine yol açar. Et, en az 1 gün dinlendirilip, tüketilmelidir. Etleri pişirirken haşlama, ızgara veya fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir. Alınması gereken önlemlerin herkes için geçerli olduğu unutulmayıp Kurban Bayramı’nda, sağlıklı beslenmenin temel prensiplerine, yiyecek seçimine, porsiyon kontrolüne ve besin gruplarının dengeli dağılımına her zaman özen gösterilmelidir” dedi.

    Sıcak havalarda vücudun su ihtiyacını karşılamak için bol su içilmesi ve bayram süresince hareketli olmaya da özen gösterilmesi gerektiğini dile getiren Diyetisyen Başkülekçi, “Su tüketimi metabolizmanızın hızlanmasının yanı sıra yetersiz sıvı alımına bağlı oluşabilen rahatsızlıkların da önüne geçer. Gün içerisinde kalorisi fazla olan yiyeceklerden uzak durmanın yanı sıra hareket halinde olmak da önemli. Bayram ziyaretleri bu konuda yardımcı olacaktır. Yakın yerlere yapılacak ziyaretlere yürüyerek gidilmeli. Diğer yandan gün içerisinde yediklerine dikkat edemeyenlerin yapacakları tempolu yürüyüş hem sağlık açısından iyi gelecek, hem de fazla kilolardan kurtulmaya yardımcı olacaktır” diye konuştu.

  • Anız yangınlarına dikkat!

    Anız yangınlarına dikkat!

    Mangal, sigara, temizlik amacı ile yakılan ateş ve rastgele atılan şişelerin orman yangınlarına davetiye çıkardığını, sıcak havayla kuruyan otlar ve yaprakların küçük bir kıvılcımla tutuşmaya elverişli hale geldiği sıcak havalarda vatandaşlardan bu duruma karşı dikkatli olmalarını istendi.
    Ekipler, “Hava sıcaklıklarının artması ile anız, bahçe, tarla, orman yangınlarında artış olması ihtimali artmaktadır. Temizlik maksatlı yakılan ateş doğaya büyük zararlar vermektedir. Kontrol altına alınamaması sebebiyle büyük yangınlara neden olmaktadır” dedi.


    Toprağa ve canlıya da zarar veriyor

    Yapılan açıklamada anız yangınının toprağa ve canlılara zarar verdiğini belirtilerek “Organik madde miktarı azalır, mikrobiyolojik aktivite geriler, omurgasız hayvanlar yok olur. Toprağın su tutma kapasitesi azalır, toprak verimliliği düşer. Erozyon riski yükselir, biyolojik denge bozulur, fiziksel ve kimyasal yapı zarar görür. Hava ve çevre kirliliği artar, orman gibi yangınlar artar, telefon ve enerji iletim hatları zarar görür, trafik kazası ihtimali yükselir ve milli servet kaybı ortaya çıkmaktadır” ifadelerinde bulunuldu.

    Önlemler ile ilgili olarak ise; “Vatandaşlara ait arsa, tarla, arazilerde bakım yapılması, büyümüş otların kesilmesi önem arz etmektedir. Bahçe temizliği için ateş yakılmamalıdır. Piknik, gezi, alanlarına çöp atılmamalıdır, kolay alevlenici malzemeler. Güneş ışınlarını yansıtıcı (cam, metal, vb.) malzemeler bırakılmamalıdır. Seyir halindeki araçlardan sigara, vb. atılmamalıdır” denildi.

  • Kurbanlık seçerken dikkat

    Kurbanlık seçerken dikkat

    Erdoğan, kurban alacaklara ve keseceklere önemli uyarılarda bulundu. Hareketsiz ya da tepki vermeyen kurbanlıklar yerine; hareketli, besili, gözleri canlı bakan hayvanların tercih edilmesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan,

    “Kurbanlıklar; veteriner sağlık raporu, nakil belgesi, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca belirlenen koruyucu aşıları yapılmış, hayvan kimlik sistemine kayıtlı olanlardan seçilmelidir” dedi.

    Hayvanın fiziki görünümünde normal dışı bir şey olmaması gerektiğini vurgulayan Veteriner Hekim Mustafa Erdoğan,

    “Kurbanlık olarak seçilen hayvanın özellikle kulağında küpe olup olmadığına dikkat edilmeli. Sağlıklı bir hayvanın tüy yapısı çok parlaktır. Besisi yerindedir. Hayvanın fiziki görünüşü normal olmalı, vücudunda yara, şişlik, dem bulunmamalı, yuvarlak hatlı olmalıdır. Hastalık daha ziyade zayıf hayvanlarda görülür.

    Vatandaşlar, hayvanın hasta olabileceğini düşündüğü zaman gerek bize gerekse kesim yerlerinde görev yapacak ilçe tarım müdürlüğünün veteriner hekimlerine müracaat edebilirler. Hayvanın hasta olup olmadığını kontrol ettirebilirler. Özellikle kır danalarını ve alaca danaları satın alınırken iki yaşından büyük olmalarına dikkat edilmelidir. Satıcılar bazen bu konuda kurnazlık yapıp iki yaşından küçük danaları satabiliyor. Bir diğer önemli unsur da dişi hayvanlarda görülen gebeliktir. Dişi hayvan satın alırken hayvanın gebe olmadığına dair raporunun olması gerekiyor” dedi.

  • Dik duramıyorsanız dikkat

    Dik duramıyorsanız dikkat

    Fisyoterapisti-Schroth Terapisti Gülnihal Ertürk, omurga eğriliği hakkında önemli bilgiler verdi. “Sağlıklı bir omurgaya arkadan bakıldığında omurların düz bir hat üzerinde dizilmiş olduğu görülür” diyen Ertürk, “Omuzların ve kalçanın yüksekliği simetrik ve baş orta hattadır. Skolyozda ise bu düz hat bozulmaya başlar ve omurlar zaman içinde sağa veya sola doğru yer değiştirmeye başlar. Omurlar kendi ekseni etrafında dönebilir, bu da göğüs kafesi ve kalçada kaymalara neden olabilir. Scoliosis Research Society’e (SRS) göre Cobb açısı 10 derecenin üzerinde olan omurga eğrileri skolyoz olarak değerlendirilir” dedi.

    “Tesadüfen tespit de edilebilir”

    Ertürk, skolyozun herhangi bir nedenle çekilen grafilerde tesadüfen de tespit edilebileceğini ifade ederek, “Skolyoz erken dönemlerde belirti göstermeyebilir. Herhangi bir nedenle çekilen grafilerde tesadüfen tespit de edilebilir. Detaylıca açıklayacak olursak aynı yükseklikte olmayan omuz ve kürek kemikleri, bir kalçanın diğerine göre daha çok önde, arkada veya yukarıda olması, dik durmada zorluk çekme ve omurgada oluşan asimetrik kavisler skolyoz hastalığının belirtileridir” diye konuştu.

    “Ağır sırt çantaları taşımak skolyoza neden olmaz”

    Sanılanın aksine ağır sırt çantaları taşımak, yatış ve duruş bozukluğu gibi faktörlerin skolyoza neden olmadığını söyleyen Ertürk, “Çoğu durumda nedeni bilinmeyen yani idiyopatik skolyoz görülür. Diğer nedenler ise kas ve sinir hastalıklarına ve metabolik hastalıklara bağlı skolyozlardır. Omurgada meydana gelen deformiteler özellikle kemik gelişimi devam eden çocuklarda net bir artış gösterebiliyor. Erken teşhisle skolyoz veya kifoz (kamburluk) kontrol altına alınabiliyor” ifadelerini kullandı.

    “Fizyoterapist desteği almadan yapılan yüzme faaliyeti skolyozu artırıyor”

    Fizyoterapist desteği almadan yapılan yüzme faaliyetinin skolyoz derecelerini arttırdığına değinen Ertürk, “Kıyafetlerin vücuda tam oturmaması, pantolon giyildiğinde tek taraflı kalçayı daha fazla sıkması, sürekli düşen tek taraflı atlet veya sütyen askısı, öne eğilme ile artan omurga eğriliği, omuzlarda düşüklük ve postürde genel asimetrik görüntü açısından dikkatlice incelenmelidir. Herhangi bir durum fark edildiğinde aileler vakit kaybetmeden uzman hekime başvurmalıdır. Akademik kaynaklar kişiye özel değerlendirme yapılmadan ve fizyoterapist desteği almadan yapılan yüzme faaliyetinin skolyoz derecelerini arttırdığını göstermektedir. Skolyoz kendiliğinden düzelmez, yüzme ya da başka bir sporla durdurulamaz. Skolyozlu bireyler omurgadaki deformitelerinin üç boyutlu olduğunu ve tedavisinin de yine üç boyutlu egzersizlerden oluşan kanıtlanmış egzersizleri içermesi gerektiğini unutmamalıdır. Schroth yöntemi bu konuda etkinliği kanıtlanmış en eski uygulamalardan biridir” şeklinde konuştu.

    Her skolyoz egzersiz ile düzelir mi?

    Son olarak Ertürk şu bilgileri verdi:

    “Skolyozun derecesi akciğer fonksiyonlarını etkilemeye başladıysa, eğrilik kısa zamanda hızlı arttıysa ve derecesi çok yüksek ise cerrahi gerekebilir. Bunun kararını konuyla ilgili uzman hekim vermelidir. Ancak hem cerrahi öncesi hem de cerrahi sonrası fizyoterapist eşliğinde çalışmanız sürecin daha olumlu ilerlemesini sağlayacaktır.”

  • Çiftçinin aldığı önlem görenlerin dikkatini çekiyor.

    Çiftçinin aldığı önlem görenlerin dikkatini çekiyor.

    Şarkışla ilçesinde yaşayan çiftçi Naci Kılıç, ektiği domates fidelerini soğuktan ve dolu yağışından korumak için kolları sıvadı. Yıldız, geri dönüşümden aldığı 5 litrelik 600 pet şişenin alt kısmını keserek, ektiği fidelerin üzerlerini tek tek kapattı. Tarlanın bir bölümü adeta şişeden sera oldu. Yıldız, bu sayede hem ektiği fideleri soğuk ve dolu yağışından koruyor hem de bir ay kadar da erken hasat yapmayı hedefliyor.

    “Bu sayede fideleri doludan, soğuktan koruyorum”

    Çiftçi Naci Kılıç, bidonları soğuk ve dolu yağışından korumak için fidelerin üzerlerini kapattığını belirterek, “Bazen dolu oluyor, bazen de ayaz oluyor, soğuk oluyor. Ondan dolayı erken yetişsin diye 600 tane domates ektim. Bu domatesleri korumak için hurdacıdan bidon aldım. Bidonların alt tarafını kestim, domates fideleri erken yetişsin diye üzerlerine geçirdim. Bu sayede fideleri doludan, soğuktan koruyorum. Daha önceleri naylon çekiyordum. O da biraz zor oluyordu. Bir de bunu deneyeyim dedim. 20 senedir nasıl erken yetiştiririm diyerek deniyorum. Bidonların faydası var, sebzeler 1 ay önce yetişiyor” dedi.

     

  • Havalar ısındı keneye dikkat

    Havalar ısındı keneye dikkat

    Kene ısırmasına bağlı olarak görülen KKKA hastalığının Nisan ve Ekim ayları arasında daha sık görüldüğünü ve özellikle ağustos ayında bu hastalığın pik yaptığının altını çizen Başhekim Altıntop, risk altında olan meslek grupları hakkında bilgi verdi. Altıntop, “Bilindiği gibi kene, bir şekilde vücuda yapıştığında birçok hastalığa bizleri maruz bırakabilir. Tüm dünyada keneye bağlı hastalıklar virüslerle, bakterilerle ve parazitlerle kenenin bunları vücuda taşımasıyla beraber oluşturulan hastalıklar olarak bilinir. dünyanın birçok yerinde birçok hastalığa neden olabilir. Bu hastalıklarla özellikle kimler risk altındadır? Arazide, petrol sahasında çalışanlarda, peyzaj işiyle uğraşanlarda, inşaat işçilerinde, pikniğe giden vatandaşlarda görülebilir. Onun dışında hayvanların yoğun olarak beslendiği yerlerde bulunan çobanlar ve yakınlarında da görülebilir. Ormanlık alanlarda, normal yaşamın olmadığı arazi şartlarında daha sık görüyoruz” dedi.

    Hastalığın Ağustos ayında pik yaptığını kaydeden Altıntop, “Özellikle Nisan ve Ekim ayları arasında çok artıyor. İlkbaharın sonuna doğru artan bir platoyla gidiyor, pik yapıyor. Daha sonra Ağustos ayında pikine ulaştıktan sonra Ekim sonuna doğru azalıyor. O açıdan biraz daha riskli zamanlara girmiş durumdayız Nisan ayının bitmesiyle. İlkbaharın sonuna yaklaşmamız hasebiyle de keneye bağlı hastalıkları daha sık görebiliriz” ifadelerini kullandı.

    “Vücutta kene görüldüğünde çıkarmadan acil servise başvurun”

    KKKA hastalığının gribe benzer semptomları bulunduğunu ve kenenin vücutta görüldüğünde vakit kaybetmeden acil servise başvurulması gerektiğinin altını çizen Başhekim Altıntop; “Özellikle semptomlar açısından uyarılarda bulunmak istiyorum. Normal grip semptomlarını taklit eder. Vücutta halsizlik, kırgınlık, ateş, eklem ağrısı, kas ağrıları, kusma, bulantı gibi birçok semptoma neden olabilir. Böyle bir durumda kene ısırıyor ve bulunduğu yerde kalıyor. Bunu kesinlikle çıkarmadan vatandaşlarımızın acil servislere başvurmalarını istiyoruz. Çünkü çıkarılması esnasında kene enfekte materyali kusarak daha fazla alanı enfekte etmiş olabilir. Bu açıdan vatandaşlarımızın dikkatli olmasını istiyoruz. Uzun süreli tedavileri var ama özellikle erken dönemde destek tedavisi veriyoruz” diye konuştu.

    Bu bölgelerde yaşayanlar dikkat

    Türkiye’de özellikle bazı bölgelerde vakaların sıklıkla görüldüğünü belirten Altıntop, “Tüm bunların dışında Kırım Kongo Kanamalı Ateşiyle ilgili de bilgi vermek istiyorum. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi tüm dünyada görüldüğü gibi Türkiye’de özellikle İç Anadolu’nun kuzeyinde, Kuzey ve Doğu Karadeniz’de ve ayrıca Doğu Anadolu’nun kuzey bölgelerinde görülür. Yozgat, Tokat, Erzincan, Gümüşhane, Bayburt ve bunlara yakın illerde belli sıklıkla görüyoruz. Buralarda yaşayan vatandaşlarımızın özellikle dikkatli olmalarını istiyoruz” dedi.

    KKKA’nın kene ısırmasının yanı sıra enfekte olan hayvan ve insandan da bulaşabileceğini ifade eden Kayseri Devlet Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. İsmail Altıntop açıklamasını şöyle sürdürdü:

    “Kırım Kongo Kanamalı Ateşi enfekte kenelerle bulaşır. Ya da enfekte keneler bir hayvanı enfekte edebilir ve hayvanların kanlarıyla da bulaşabilir. İnsan salgısıyla ya da insan kanıyla da bulaş olabilir. O açıdan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi şüphesi vakaları izole ederek hem sağlık çalışanlarını hem de yakınlarını korunmasını sağlıyoruz. Birçok semptom görülebilir. Özellikle döküntülü kanamalı lezyonlarla birlikte burun kanamaları ve büyük kanamalarla giden, sonucunda yüzde 10 – 50 aralığında ölümle sonuçlanan bir durumdur. Bu açıdan tedbirli olunması gerekir.”