Etiket: dışişleri bakanlığı

  • Bakan Soylu, kaçak göçmen sayısını açıkladı

    Bakan Soylu, kaçak göçmen sayısını açıkladı

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Göç İdaresi Başkanlığı’nda düzenlenen ‘Göç Bilgilendirme Toplantısı’na katıldı. Türkiye’nin göçmen kaçakçılığıyla verdiği mücadeleden ve alınan tedbirler ile düzenlemeler hakkında bilgiler veren Bakan Soylu, “Göçte aldığımız, yılbaşı itibariyle ilgili bir kara dizisi var. Bunları yapmalıyız. Bunları yapabilirsek bir adım atabiliriz ve bu konuda gerekli tedbirleri almamız gerekir dediğimiz bir karar dizisi var ve bu kara dizisinde ne hale geldik, ne kararlar aldık ve sonuç olarak kaçak göçle ilgili ne noktayız ve nasıl bir tedbir manzumesi ortaya koyduk bunları söyleyeceğiz” dedi.

    “Türkiye, 2011 yılı başından itibaren bir göç politikası belirledi”

    Türkiye’nin 10 yılı aşkındır bir göç politikası olduğunu söyleyen Bakan Soylu, “21. yüzyılda Suriye kaynaklı kitlesel bir göç tek bir olayla başladı ve kısa zamanda büyüdü. Türkiye, bütün bunlara yönelik 2011 yılı başından itibaren bir göç politikası belirledi ve hem sınır dışında, hem sınır içerisinde kamplar oluşturdu. Gelen her kişinin kimlik bilgilerini aldı. Aynı zamanda bütün bunları yaparken, gelenlerle ilgili sağlık tedbirlerini ortaya koydu. Herkesi kayda aldı ve herkesin gıda ve insani ihtiyacını gerek o gün devletin kaynaklarıyla, gerek STK’ların kaynaklarıyla, gerekse uluslararası yardımlarla bunu sağlayabilme yoluna gitti” değerlendirmesinde bulundu.

    “Kaçak göçü engellemek için bir mücadele ortaya koyduk”

    Türkiye’nin kaçak göçle mücadelesindeki stratejilerinden bahseden Bakan Soylu, “Türkiye’de birileri sürekli ‘Suriyeli şu kadar vatandaş oldu, bu kadar vatandaş oldu, Türkiye istila ediliyor’ diye değerlendirme yapıyor. Türkiye’nin ‘Uyum Strateji Belgesi’ ve bir ‘Ulusal Eylem Planı’ var. Türkiye’nin bir ‘Göç Strateji Belgesi’ var, Türkiye’nin ‘Düzensiz Göç Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı’ var. Göç Strateji Belgesi tekrar revize ettik. En nihayetinde Göç Strateji Belgesini tekrar bir şekilde ortaya koymuş olduk. Kaçak göçle temel bir stratejimiz var. Birincisi; kaçak göçün kaynağında durdurulması. Birinci temel felsefemiz hareket etmesini mümkün olduğunca engellemek. İkincisi; etkili sınır tedbirleri almak. Sınır duvarlarımızı yapmaya çalıştık, güvenlik yolları yapmaya çalıştık, optik kuleler yaptık, insan kaynakları getirdik. Ardından bütün bunları yaparken, gerek Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma, Polis, Sahil Güvenlikle ortaya attığımız adımlarla kaçak göçü engellemek için bir mücadele ortaya koyduk. Ülke içerisinde etkin yakalama yaptık. Sağlıklı ve seri işleyen bir sınır dışı mekanizması yaptık, milyonlarca insan yakalandı diyelim. Bunları geri göndermezsen nerede tutacaksın?” dedi.

    “Biz sınırlarda yaklaşık, 2 milyon 626 bin 170 kişinin Türkiye’ye girmesini, teşebbüs ettiği anda engelledik”

    Göçün temel ana başlıkları olduğuna değinen Bakan Soylu, “Göçün kendisine ait uluslararası kuralları var. Bir de kendimize ait oluşturduğumuz mevzuat var. Bu mevzuatla uluslararası kuralların bir biriyle çelişmeyeceği, uluslararası kurallara göre hareket etmek durumda kaldığınız ana başlıklar var. Kaçak göçün mücadelesindeki dört adet temel stratejimiz var. Sağlıklı ve seri işleyen bir geri gönderme mekanizması kuramazsanız, kaçak göçle mücadelenizin en önemli ayaklarından birisinde aksarsınız. Biz sınırlarda yaklaşık, 2 milyon 626 bin 170 kişinin Türkiye’ye girmesini, teşebbüs ettiği anda engelledik. 1 milyon 469 bin 149 göçmeni de son 6 yılda yurt içinde yakalamışız. Bunun 222 bini mükerrer, 1 milyon 246 bin kişiyi Türkiye içerisinde yakalamışız. Bunun 334 bin 696’sını geri göndermişiz. Toplam 27 bin 44 kişiyi de terke davet edip göndermişiz. 361 bin 740 kişiyi bugüne kadar göndermişiz” ifadelerini kullandı.

    “Türkiye, dünyada eşi benzeri görülmeyen göçle bir mücadele ortaya koyuyor”

    Türkiye’nin dünyada eşi benzeri görülmemiş bir göç mücadelesi verdiğini vurgulayan Bakan Soylu, “Türkiye, dünyada eşi benzeri görülmeyen göçle bir mücadele ortaya koyuyor ve göçü yönetmek içinde bütün kurumlarıyla eşgüdüm içerisinde bir politika sergiliyor. Türkiye insanlık vazgeçmiyor, kaçak göçle mücadele ediyor. Suriye iç savaşından ve diğer noktalardan kaynaklanan ve kendisine göç akımı olarak gelenlerle ilgili de politikalarını, belirlediği ölçek içerisinde aynı şekilde devam ettiriyor. Avrupa, göçü sadece Türkiye ve Yunanistan arasındaki bir sınır meselesi olarak görüyor. Göçü; Afganistan ile İran, Pakistan ile İran, Türkiye ile Suriye, Türkiye ile İran arasındaki bir sınır meselesi olarak görüyor” şeklinde konuştu.

    “Frontex’i uluslararası alanda şikayet eden biziz”

    Yunanistan’ın göçmelere uyguladığı zulme dünyanın sessiz kaldığını söyleyen Bakan Soylu, “Frontex meselesini ilk gündeme getiren biziz. Frontex’i uluslararası alanda şikayet eden biziz. Bunu dillendiren, bütün uluslararası toplantılarda dile getiren biziz. Yunanistan’ı yaptıklarını videolarla beraber tüm dünya kamuoyuna anlatan ve onlara insanlık dışı davranışları konusunda gözlerini açmaya çalışan da biziz. Avrupa kendi vergileriyle vergi verdi. Cinayet işletti Forentex’e, işkence yaptı. Bunu kendi gündeme getiremedi. Bunu biz gündeme getirdik. Bunu Yunanistan işle beraber ortak yaptı. O cinayetin bir fiil sorumlusudurlar” dedi.

    “Türkiye uzun yıllardan beri alarm halindedir ve şu anda bu alarmımızın en yüksek noktasındayız”

    Alınan tedbirler sayesinde 8 milyon göçmenin yurda girişinin durdurulduğunu ifade eden Bakan Soylu, “Eğer biz sınır duvarlarını doğuda yapmasaydık, göçü kaynağında durdurmasaydık sadece sınırlarımızda biriken toplam 8 milyon insan daha Türkiye’ye gelecekti. Bin 316 kilometre güvenlik dubarı yapacağımız alan var. Bunun 837 kilometresi Suriye sınırına yapıldı. 940 kilometre aydınlatma, 303 kilometre kamera ve algılayıcı var. Bunların hepsini kendimiz gerçekleştirdik. Yaklaşık 341 adet de elektro optik kule yapıldı. 284 adet termal kameranın 160 tanesi tamamladı ve geri kalanı da yapılıp tamamlanmak üzere. Kaçak göç konusunda Türkiye uzun yıllardan beri alarm halindedir ve şu anda bu alarmımızın en yüksek noktasındayız” değerlendirmesinde bulundu.

    “Birçok ülkeyle geri kabul anlaşmalarımız var

    Çeşitli ülkelerle geri kabul anlaşmalarının olduğunu belirten Bakan Soylu, “Sınır dışı etme prosedürü ağır bir prosedürdür. Yakalayacaksınız, geri gönderme merkezine getireceksiniz, kişini kimliğini tespit edeceksiniz, ilgili büyükelçiliğinde geri gönderme kağıdı alacaksınız, uçağa tutacaksınız. Karşı taraf bunu kabul edecek ve siz bunu göndereceksiniz. Bunların hepsi bir operasyon. Türkiye bu operasyonu başarılı bir şekilde gerçekleştirmektedir. Sadece bu değil, birçok ülkeyle geri kabul anlaşmalarımız var. 15 ülke ve AB’nin tamamıyla ilgili bir geri kabul anlaşmamız söz konusu. Bu 15 ülke sayısını daha fazla AB ülkesi dışında artırmaya çalışıyoruz ve 17 ülkeye daha teklif etmiş durumdayız. Sadece içeride sınırlarda bir yakalama yapmıyoruz. Van’dan başlayıp Erzurum, Şanlıurfa, Adana, Kayseri, Samsun, Ankara, Antalya, İstanbul, Bursa, İzmir, Edirne, yani göçmenlerin rotasına göre bu illeri yönetici iller yaptık. Bu illerin valilerini yönetici ve koordinatör vali yaptık. Bu valiler burada tedbirler alarak birbirleri ile koordineli olarak göçmen kaçakçılığını engelleyip, buna ait rotaları bir birleri ile belirleyip yakaladıkları göçmenleri de geri gönderme merkezlerine getiriyorlar” ifadelerine yer verdi.

    “Elimizde toplam 25 bin geri gönderilecek insan var”

    Geri gönderilmesi planlanan 25 bin kaçak göçmen olduğunu söyleyen Bakan Soylu, “Şu anda elimizde toplam 25 bin geri gönderilecek insan var. Hepsi geri gönderme merkezlerinde. Bu yıl toplam yakalanan kaçak göçmen sayısı 110 bin. Geçen hafta 10 bin kişi yakalandı. 2019’un tamamında 454 bin kaçak göçmen yakaladık ve bunun yüzde 30’unu da geri gönderdik. Bu mücadele sadece bugünün mücadelesi değil. Bir politikamız da her ay Türkiye’de ‘Kaçak Göçle Mücadele Operasyonu’ yapılıyor. Aldığımız karalar var. Dün itibariyle faaliyete geçti. Yılbaşında bir karar aldık. Türkiye’ye kapıda vize olarak gelen, büyükelçilere de vize olarak verilen; 30-60-90 günlük ve vize serbestisi olan ülkeler var. Buradan gelenler var. Bir kısmı geri dönüyor. Bir kısmı da Türkiye’de kalıyor ve vizesini ihlal ediyor. Vize serbestisiyle gelip; Fas’tan Kırgızistan’a, İran’dan Özbekistan’a kadar birçok ülkeden, yine vizeyle ülkemize gelen Somali’den Kongo’ya, Irak’tan Filistin’e, Cezayir’e kadar olan ülkelerin toplam vize serbestisi ihlali yakaladığımız kaçak göçmenler içerisinde yüzde 28 seviyesinde” diye konuştu.

    “Yerli ve milli parmak izi okuma sistemimiz çalışıyor”

    Vize süresi dolduğu halde ülkeyi terk etmeyenlere yönelik alınan önlemler kapsamında konuşan Bakan Soylu, “Bunu yıl sonunda değerlendirdik. Dışişleri Bakanlığımızla oturduk, ortaklaşa bu konuyu değerlendiren bir komisyon kurduk. Yaklaşık 78 ülkeden büyükelçilerimize yerli ve milli parmak izi programımızı gönderdik. Aynı zamanda parmak izi alma makinalarını da gönderdik. Orada vize alanların tamamı vize alırken parmak izlerini veriyor. Onunla beraber entegrasyonu kolluk kuvvetlerimizle birlikte sınır geçiş kapılarımıza kurduk. Oradan vize alırken de bir taahhütname imzalatıyoruz. ‘Ben vizem süresince geri kalacağım, aksi takdirde vize ihlali yaparsam geri gönderilmeyi kabul ediyorum’ diye vize taahhütnamesi imzalattık. Pasaportu yırtsa da parmak izini aldığımız için biz onun kim olduğunu anlayıp, ülkesini söylemese de onun ülkesini belirleyip gönderme kapasitesine de artık sahibiz. Kameralarla birlikte fotoğrafı çekiliyor ve eşleştirilmesi yapılıyor. Şu anda yerli ve milli parmak izi okuma sistemimiz çalışıyor. Dünyada bunu üreten 7 ülkeden birisiyiz” dedi.

    Taksilerde kaçak göçmen taşımacılığının önüne geçilmesi için de düzenlemeler yapıldığını aktaran Bakan Soylu, şunları dedi:
    “Biz, ‘Bu ülkede kalman için ikametin var mı?’ sorusunu yükümlü hale getirdik. Bu yükümlülük otobüslerde, toplu taşımalarda var. Toplu taşımada bunu yapamayınca tırlara, kamyonlara, taksilere bunu kaydırdılar. Bunun içinde taksilere bu yükümlülüğü getirdik. Eğer bunu yapmazsa kanun diyor ki; ‘sen ya göçmen ya da insan kaçakçısısın’ kendisine adli ve idari bir takip uygulanacak. Bunu bilmeden yapanlara da siz ‘Şu durumlara uymak zorundasınız’ diyoruz. Tır ve kamyon parklarına da kamera koyuyoruz ki bu iş yargıyla karşılaştığında bahaneye sığınılmasın.”

  • Yunan Büyükelçi Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı

    Yunan Büyükelçi Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı

    Alınan bilgilere göre, Bakanlığa çağrılan Lazaris’e Türkiye’nin konuya ilişkin görüşleri ve tepkileri iletildi. Lazaris’e adı geçen terör örgütlerinin Yunanistan’da propaganda, finansman ve eleman temini faaliyetlerini rahatlıkla yürüttüğü ve terörle iltisaklı çevreler için Yunanistan’ın güvenli liman kimliğinin arttığı ifade edildi. Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden teröristlerin her türlü lojistik ve eğitim imkanlarından yararlandıkları Lavrion kampı örneği Lazaris’e gösterildi.

    Lavrion kampının Irak ve Suriye’deki PKK kamplarıyla kıyaslanabilir ölçüde bir terör yuvası haline geldiği görüşü de aktarılan Lazaris’e, bu kamptan başlayıp Türkiye’nin Atina Büyükelçiliği civarında aleni PKK gösterisi haline gelen eylem dolayısıyla Türkiye’nin tepkisi ve konuya ilişkin görüşleri iletildi.

    Görüşmede Yunanistan’daki Türk temsilciliklerinin ve vatandaşlarının güvenliğine yönelik kaygılar da dile getirildi, terörle mücadelede etkili iş birliği beklentisi tekraren ifade edildi.

    Ayrıca Yunanistan’ın terörle mücadelede komşuluk ilişkilerinden ve uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmesinin gerekliliği de vurgulandı.

  • Dışişleri Bakanlığından Ermenistan açıklaması

    Dışişleri Bakanlığından Ermenistan açıklaması

    Türkiye ve Ermenistan arasındaki normalleşme süreci görüşmelerinin üçüncüsü Viyana’da gerçekleştirildi.

    Dışişleri Bakanlığından görüşmeye ilişkin yapılan açıklamada, “Özel Temsilciler, iki ülke arasında bu süreç yoluyla tam normalleşmenin sağlanmasına yönelik daha önce ilan edilen hedefi teyit etmişlerdir. Bu kapsamda, somut görüşleri hakkında samimi ve yapıcı görüş alışverişinde bulunmuşlar ve bu yönde somut ilerleme için atılabilecek olası adımları ele almışlardır. Özel Temsilciler, süreci önkoşulsuz olarak sürdürmeye yönelik uzlaşılarını tekrarlamışlardır” ifadelerine yer verildi.

  • Dışişleri’nden ‘Hocalı katliamı’ açıklaması

    Dışişleri’nden ‘Hocalı katliamı’ açıklaması

    Dışişleri Bakanlığı’nca ‘Hocalı katliamı’nın 30’uncu yılı nedeniyle yayımlanan mesajda, “30 yıl önce dünyanın gözü önünde yaşanan vahşetin sebep olduğu yaraların hala taze olduğunu biliyor, kardeş Azerbaycan’ın acısını, acımız olarak kabul ediyor ve en derinden paylaşıyoruz” denildi.

    Bakanlığın yayımladığı mesajda, Ermenistan Cumhuriyeti birliklerince 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde bulunan Hocalı şehrine yönelik saldırılarda, aralarında çok sayıda kadın ve çocuğun da bulunduğu 613 Azerbaycanlının katledildiği ve yüzlerce Azerbaycan vatandaşının yaralandığı anımsatıldı. 1000’den fazla kişinin Ermenistan güçleri tarafından esir alındığı belirtilerek, “Kayıpların akıbeti ise bu güne kadar hala aydınlatılamamıştır. 30 yıl önce dünyanın gözü önünde yaşanan vahşetin sebep olduğu yaraların hala taze olduğunu biliyor, kardeş Azerbaycan’ın acısını, acımız olarak kabul ediyor ve en derinden paylaşıyoruz. Hocalı katliamında hayatlarını kaybeden Azerbaycanlı kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyor, tüm can Azerbaycan halkına en içten başsağlığı dileklerimizi yineliyor ve hayatını kaybedenlerin aziz hatıralarını saygıyla yad ediyoruz” denildi.

  • Dışişleri Bakanlığı’ndan Rusya açıklaması

    Dışişleri Bakanlığı’ndan Rusya açıklaması

    Dışişleri Bakanlığı’ndan Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı askeri operasyon sonrası açıklama yapıldı.  Yapılan açıklamada Rusya’nın askeri operasyonunu kabul edilemez olduğu belirtildi.

    Bakanlıktan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

    “Rusya Federasyonu Silahlı Kuvvetleri tarafından Ukrayna’ya yönelik olarak başlatılan askeri operasyonu kabul edilemez buluyoruz ve reddediyoruz.

    Bu saldırı, Minsk mutabakatlarını ortadan kaldırmanın ötesinde, uluslararası hukukun ağır bir ihlalidir ve bölgemizin ve dünyanın güvenliğine ciddi bir tehdit teşkil etmektedir.

    Ülkelerin toprak bütünlükleri ve egemenliklerine saygı duyulması gerektiğine inanan Türkiye, sınırların silah yoluyla değiştirilmesine karşıdır.

    Rusya Federasyonu’nu da bu haksız ve hukuksuz eylemi bir an önce durdurmaya çağırıyoruz.

    Ukrayna’nın siyasi birliği, egemenliği ve toprak bütünlüğüne desteğimiz devam edecektir.”

  • Dışişleri Bakanlığından AB’ye sert tepki

    Dışişleri Bakanlığından AB’ye sert tepki

    Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği (AB) tarafından kabul edilen Genişleme Kararları’na ilişkin, “Ülkemizin Avrupa Birliği ile üyelik müzakereleri yürütmekte olduğu görmezden gelinmekte, ülkemizin gerek AB, gerek bölgesel barış, istikrar ve refah bakımından taşıdığı önem inkar edilmekte. AB’nin bu tutumu devam ettiği sürece Kıbrıs meselesine yapıcı bir katkıda bulunması mümkün değildir” açıklamasını yaptı.

    Dışişleri Bakanlığı, AB tarafından kabul edilen Genişleme Kararları hakkında açıklama yaptı. AB tarafından Genel İşler Konseyi’nde kabul edilen Genişleme Kararları’nın AB’nin genişlemeye stratejik bir bakış açısıyla değil, üyelik dayanışması çerçevesinde yaklaştığı belirtilen açıklamada, “Genişleme kararlarının ülkemize ilişkin bölümlerinde ülkemizin AB ile üyelik müzakereleri yürütmekte olduğu görmezden gelinmekte, ülkemizin gerek AB, gerek bölgesel barış, istikrar ve refah bakımından taşıdığı önem inkar edilmekte, hatta yanlış yansıtılmaktadır. Bazı üye ülkelerin dar görüşlü ve bencil çıkarlarına AB’nin alet edilmesinin yeni bir örneği olan bu kararlar, Türkiye-AB ilişkilerine katkı sağlamadığı ve Avrupa genel çıkarlarına hizmet etmediği gibi bizleri olumlu ve yapıcı bir gündem oluşturma amacına da yaklaştırmamaktadır. AB’nin bu kararları alırken bir ilkeler ve değerler topluluğu olarak değil, pazarlıklara dayalı bir çıkar grubu şeklinde hareket ettiğini şaşkınlıkla izliyoruz” denildi.

    Söz konusu kararların Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselesine ilişkin bölümlerinin de gerçeklikten kopuk, tek yanlı, tutarsız olduğu kaydedilen açıklamada, bu kararlarda Kıbrıs Türkleri’nin yok sayıldığı belirtildi. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’de gerginliği tırmandıran tek yanlı faaliyetlerinin de görmezlikten gelindiğinin altı çizilen açıklamada şunlar kaydedildi:

    “AB’nin bu tutumu devam ettiği sürece Kıbrıs meselesine yapıcı bir katkıda bulunması mümkün değildir. Bu vesileyle AB’yi bir kez daha Ada’daki gerçekleri görmeye, ayrıca Kıbrıs Türklerini ve müktesep haklarını yok sayma politikasını sonlandırmaya davet ediyoruz. Türkiye, Avrupa Birliği’yle olan ilişkilerini üyelik perspektifi temelinde somut ve olumlu bir gündem üzerinden geliştirme konusunda bir iradeye sahiptir. Bununla birlikte gerçeklerden kopuk, ideolojik ve üyelik dayanışması çerçevesinde oluşturulan bu politikaların Türkiye-AB ilişkilerine faydası olmayacağı açıktır. AB’yi bu stratejik körlüğünden vazgeçmeye davet ediyoruz.”

  • Dışişleri’nden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne ‘Atatürk’ tepkisi

    Dışişleri’nden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne ‘Atatürk’ tepkisi

    Dışişleri Bakanlığı’nca Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafından okullarda okutulan bir ders kitabından Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün anlatıldığı sayfanın yırtılması yönünde verilen talimata tepki gösterilerek, “GKRY’nin bu çağdışı, düşmanca ve kabul edilmez tutumunu şiddetle kınıyoruz” denildi.

    Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafından, okullarda okutulan bir ders kitabından, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün anlatıldığı sayfanın yırtılması yönünde verilen talimat, Rum Yönetiminin ülkemize ve KKTC’ye karşı çarpık zihniyetinin ulaştığı radikal düzeyi ortaya koymaktadır. GKRY’nin bu çağdışı, düşmanca ve kabul edilmez tutumunu şiddetle kınıyoruz. Kıbrıs meselesini yıllardır çözümsüzlüğe mahkum eden GKRY’nin bu son eylemi, Ada’da Kıbrıs Türkleriyle sadece iktidarı ve refahı paylaşmaya değil, birlikte yaşamaya dahi tahammüllerinin olmadığını göstermektedir” denildi.

    NE OLMUŞTU?

    Güney Kıbrıs Eğitim Bakanlığı, orta eğitim öğretmenlerine, “Oxford Discover Futures 3 Workbook” isimli kitabın öğrencilere dağıtmadan önce Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili bölümün yer aldığı 36’ncı sayfasını yırtma talimatı verdiği belirtildi.

  • “Türkiye, yeni göç dalgasını üstlenmeyecek”

    “Türkiye, yeni göç dalgasını üstlenmeyecek”

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, Avusturya Şansölyesi Sebastian Kurz’un, Afgan mülteciler için Türkiye’nin doğru yer olduğunu belirten açıklamasına ilişkin, “Türkiye, bölgeden kaynaklanan kitlesel bir göç krizinin sonuçlarına katlanmayacak ve yeni bir göç dalgasını da üstlenmeyecektir” dedi.

    ​Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, Avusturya Şansölyesi Sebastian Kurz’un bir gazeteye verdiği mülakatta, Afgan mülteciler için Türkiye’yi daha doğru yer olarak işaret eden ifadelere ilişkin yazılı açıklamada bulundu. Kurz’un ifadelerinin Türkiye tarafından hayretle karşılandığını bildiren Bilgiç, “Her şeyden önce, Türkiye, Şansölye Kurz’un ifade ettiği gibi Afganistan’a komşu bir ülke değildir. Bütün dünyayı etkileyen ve herkesin ortak meselesi olan düzensiz göç sorununu çözmek için ortak çabayı ve iş birliğini vurgulamak yerine, ‘göçmenler buraya gelmesin, başka yere gitsin’ şeklindeki tutum hem bencilce, hem de kimseye faydası olmayan bir yaklaşımdır. Türkiye, bölgeden kaynaklanan kitlesel bir göç krizinin sonuçlarına katlanmayacak ve yeni bir göç dalgasını da üstlenmeyecektir. Bu tutumumuzu her vesileyle ve her düzeyde muhataplarımıza iletiyor, Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin sınır muhafızı veya sığınmacı kampı olmayacağını vurguluyoruz” ifadelerini kullandı.

    ‘TÜRKİYE, ÜÇÜNCÜ ÜLKELERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ DEVRALMAYACAK’

    Avusturya’nın uluslararası yükümlülükleri ile AB kuralları çerçevesinde Afgan sığınmacılara uluslararası koruma sağlamak zorunda olduğunu açıklayan Bilgiç, şunları kaydetti:

    “Diğer AB ülkeleri gibi Avusturya da Mültecilerin Statüsü Hakkında 1951 BM Sözleşmesi’ne taraftır. Avusturya, uluslararası yükümlülüklerine ve AB kurallarına uygun olarak Afgan sığınmacılara da uluslararası koruma sağlamak zorundadır. Türkiye, üçüncü ülkelerin uluslararası yükümlülüklerini hiçbir durumda devralmayacaktır. Kitlesel göç krizinden endişe duyan Avrupa ülkelerinin, çözümü Türkiye’de aramak yerine, Afganistan ve komşu ülkelerle doğrudan görüşülmesi, düzensiz göç ve insan kaçakçılığıyla mücadele ve düzenli göçmenlerin bulundukları topluma entegrasyonu konularına kafa yormaları daha yararlı olacaktır.”

  • Türkiye’de Macron’a kınama

    Türkiye’de Macron’a kınama

    Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Tanju Bilgiç, “Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı PYD/YPG güdümündeki sözde ‘Suriye Demokratik Konseyi’ mensupları ile görüşmesini kınıyoruz” dedi.

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bilgiç, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un PKK’nın Suriye uzantısı PYD/YPG güdümündeki sözde ‘Suriye Demokratik Konseyi’ mensupları ile görüşmesi hakkındaki soruya yazılı cevap verdi. Bilgiç, “Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı PYD/YPG güdümündeki sözde ‘Suriye Demokratik Konseyi’ mensupları ile görüşmesini kınıyoruz. Fransa’nın tüm çağrılarımıza rağmen bölücü gündeme sahip bu eli kanlı terör örgütü ve uzantılarıyla sürdürmekte olduğu ilişki, Türkiye’nin milli güvenliği, Suriye‘nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün korunması ve bölgede istikrarın sağlanması çabalarına zarar vermektedir” dedi.

    Bilgiç, Türkiye’nin terör örgütü ve uzantılarıyla mücadelesini kararlılıkla sürdüreceğini belirterek, “Söz konusu örgütün son dönemde, örgüte katılmayı reddeden gençlerin barışçı gösterilerini kanlı şekilde bastırması, Afrin Hastanesi gibi sivil hedefleri bombalaması, çocuklar dahil Suriyeli sivillere saldırması, tutukluları işkenceyle öldürmesi gerçeklerini de Fransız ve uluslararası kamuoyuna hatırlatıyoruz. Türkiye’nin bu terör örgütü ve uzantılarıyla mücadelesini her yerde kararlılıkla sürdüreceğini bir kez daha tekrarlıyoruz” ifadesini kullandı.

  • Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye kararına tepki

    Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye kararına tepki

    Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Parlamentosu’nda bugün kabul edilen Türkiye’ye ilişkin karara tepki gösterdi. Bakanlığın açıklamasında, “Sürekli yargı bağımsızlığından bahsedenlerin başka ülkelerin yargı süreçleri hakkında ultimatom vermeye kalkmaları sadece haddini aşmak değil tam bir iki yüzlülüktür” denildi.

    Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, “Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda bugün kabul edilen Türkiye’ye ilişkin karar, AP’nin gerçeklerden kopuk, ideolojik ve yanlı tutumunun yeni bir örneğidir. AB içinde, terörizmi kınamamak, parti kapatma nedenlerinden biri olarak kabul edilirken, Türkiye’de milletvekillerinin terörle ilişkisi olduğuna dair ciddi iddialar bulunan bir siyasi parti hakkında başlatılmış hukuki süreç, peşin hükümle karşılanmaktadır. Sürekli yargı bağımsızlığından bahsedenlerin başka ülkelerin yargı süreçleri hakkında ultimatom vermeye kalkmaları sadece haddini aşmak değil tam bir ikiyüzlülüktür. Terör örgütleri üyelerini Parlamento’daki odalarında ve koridorlarında ağırlayanların böyle bir çifte standardı benimsemeleri ve bu kararı kabul etmeleri şaşırtıcı değildir” ifadelerine yer verildi.

    Söz konusu kararın Türkiye- AB ilişkilerinin geliştirilmesine katkı sağlamadığı bildirilen açıklamada, “AP’nin aldığı bu karar da diğerleri gibi, Türkiye- AB ilişkilerini çıkmaza sokmak isteyen çevrelere hizmet etmek dışında, AP’ye ve Türkiye- AB ilişkilerinin geliştirilmesine bir şey katmayacaktır. Üzerine inşa edildiği değerleri ideolojilere kurban eden AP’nin bu tür kararlar nedeniyle itibarını yitirdiğini de hatırlatmak isteriz” denildi.