Etiket: dışişleri bakanlığı

  • AB liderlerinin kararına Türkiye’den tepki

    AB liderlerinin kararına Türkiye’den tepki

    Dışişleri Bakanlığı, 24 Haziran’da Brüksel’de gerçekleştirilen Avrupa Birliği (AB) Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde ‘Türkiye’ başlığı altında kabul edilen kararların, beklenilen ve gereken adımları içermekten uzak olduğunu açıkladı.

    Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, “24 Haziran 2021 tarihinde Brüksel’de gerçekleştirilen AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde ‘Türkiye’ başlığı altında kabul edilen kararlar, beklenilen ve gereken adımları içermekten uzaktır” denildi.

    Türkiye’nin gerginliğin düşürülmesi, diyalog ve iş birliğinin başlatılması bakımından üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirdiği vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:

    “AB’nin, gerginliğin düştüğünü teslim edip, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi dahil olumlu gündemi hayata geçirmeye yönelik somut kararlar almayı ertelemesi, bir oyalama taktiği, irade eksikliği ve bir iki üye ülkenin AB üyeliklerini kötüye kullanması olarak görülmektedir. Metinde adaylık statümüze atıfta bulunulmasından kaçınılması da bu görüşümüzü teyit eder niteliktedir. AB, hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanlarında diyalog önermek yerine, katılım müzakerelerinin önünü açarak, 23’üncü ve 24’üncü fasıllarda ülkemizde daha hızlı gelişme kaydedilmesinin zeminini oluşturabilecektir. Önerilen yeni mali yardım paketi, Türkiye’ye değil, Suriyeli sığınmacılara yönelik olup, esasen AB’nin kendi huzur ve güvenliğinin teminatı için atılacak bir adımdır. Göç iş birliğinin sadece mali boyuta indirgenmesi, büyük bir yanılgıdır. Bu alanda yakın iş birliği hedeflenmesi herkes için yararlı olacaktır.”

    ‘YAPICI KATKIDA BULUNMASI MÜMKÜN DEĞİL’

    AB’nin bir kez daha Kıbrıs Türklerini yok saydığı belirtilerek, “Zirve kararlarının Kıbrıs’a ilişkin bölümleri ise her zamanki gibi Rum/Yunan ikilisinin görüşlerinin tekrarıdır. Bu tutumuyla AB bir kez daha Kıbrıs Türklerini yok saymış ve eşit haklarını görmezden gelmiştir. AB’nin bu tutumu devam ettiği sürece, Kıbrıs meselesine yapıcı bir katkıda bulunması mümkün değildir. Bu vesileyle AB’yi bir kez daha Ada’daki gerçekleri artık görmeye, Kıbrıs Türklerini ve müktesep eşit haklarını tanımaya ve 2004’te verdiği sözleri yerine getirmeye davet ediyoruz. Yakalanan olumlu ivmenin sürdürülebilmesi ve Türkiye-AB ilişkilerinin katılım perspektifiyle ‘olumlu gündem’ üzerinden ilerletilmesi için gereken, 18 Mart Mutabakatı’nın tüm yönleriyle ve bütüncül bir anlayışla gözden geçirilerek günün ihtiyaçlarına ve ortak çıkarlara cevap verecek şekilde işler hale getirilmesidir” denildi.

  • Dışişleri’nden Letonya’ya 1915 olayları tepkisi

    Dışişleri’nden Letonya’ya 1915 olayları tepkisi

    Dışişleri Bakanlığı, Letonya Parlamentosu’nun 1915 Olayları konusunda aldığı karar hakkında açıklamada bulundu. Bakanlık, “Letonya Parlamentosu’nda bugün kabul edilen ve 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanıyan karar, tarihi siyasi saiklerle yeniden yazma niteliğindeki hükümsüz bir teşebbüstür. Bu talihsiz ve hukuk dışı kararı reddediyor ve şiddetle kınıyoruz. Parlamentolar tarih yazma ve yargılama mekanları değildir” ifadelerine yer verildi.

    Dışişleri Bakanlığı, Letonya Parlamentosu’nun 1915 Olayları konusunda aldığı karar hakkında açıklamada bulundu.

    Bakanlık, “Letonya Parlamentosu’nda bugün kabul edilen ve 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanıyan karar, tarihi siyasi saiklerle yeniden yazma niteliğindeki hükümsüz bir teşebbüstür. Bu talihsiz ve hukuk dışı kararı reddediyor ve şiddetle kınıyoruz. Parlamentolar tarih yazma ve yargılama mekanları değildir” ifadelerine yer verildi.

  • Dışişleri’nden dikkat çeken paylaşım

    Dışişleri’nden dikkat çeken paylaşım

    Dışişleri Bakanlığı, Ermeni terör örgütlerince şehit edilen Türk diplomatlarını anarak, “Yalanlar sadece tarihi çarpıtmıyor, masum canları da alıyor. Ermeni terörünün şehit ettiği mesai arkadaşlarımızı unutmadık, asla unutmayacağız!” mesajını paylaştı.

    Bakanlığın Twitter’daki hesabından yapılan açıklamada, “Yalanlar sadece tarihi çarpıtmıyor, masum canları da alıyor. Ermeni terörünün şehit ettiği mesai arkadaşlarımızı unutmadık, asla unutmayacağız. Rahat uyusunlar; hiçbir yalana ve baskıya boyun eğmeyeceğiz” denildi. Paylaşımda, Ermeni terörü saldırılarında şehit olan diplomatların isimlerine de yer verildi.

  • Dışişleri Bakanlığı’ndan HDP açıklaması

    Dışişleri Bakanlığı’ndan HDP açıklaması

    Dışişleri Bakanlığınca, HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi ve HDP’ye kapatma davası açılmasıyla ilgili bazı ülkelerin açıklamalarına karşı, “İçişlerine müdahaleye yeltenen çevreleri, bağımsız mahkemelerce yürütülen yargı süreçlerine saygı duymaya davet ediyoruz” açıklaması yapıldı.

    Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, bazı ülkelerin TBMM’deki gelişmelere ilişkin açıklamalarının hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı belirtilerek, “Hakkında kesinleşmiş yargı hükmü bulunan Gergerlioğlu’nun milletvekilliği, Anayasa ve TBMM İçtüzüğüyle uyumlu bir şekilde, söz konusu kesinleşmiş mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle düşmüştür. Süreç, başka parlamentolarda da görüldüğü gibi hukuk kurallarının uygulanmasından ibarettir” denildi.

    ‘SAYGI DUYMAYA DAVET EDİYORUZ’

    Kapatma davasıyla ilgili ise, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ise, Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu çerçevesinde, beyan ve eylemleriyle demokratik ve evrensel hukuk kurallarının kabul etmeyeceği şekilde davrandıkları, PKK terör örgütü ve bağlı örgütlerle birlikte hareket ettikleri, örgütün uzantısı olarak faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle, HDP’nin kapatılması talebiyle Anayasa Mahkemesine dava açmıştır. Bu süreçte herkes Anayasa Mahkemesinin vereceği kararı beklemek durumundadır. Devam eden hukuk süreciyle ilgili yorum yapmak hukuka müdahaledir. Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarındandır. Bununla birlikte, faaliyetlerini evrensel ve demokratik hukuk kuralları çerçevesinde barışçıl yollarla gerçekleştirmeleri esastır. Tutarsız ve içişlerine müdahaleye yeltenen çevreleri, bağımsız mahkemelerce yürütülen yargı süreçlerine saygı duymaya davet ediyoruz” ifadeleri kullanıldı.

  • Dışişleri’nden BM’ye Kıbrıs tepkisi

    Dışişleri’nden BM’ye Kıbrıs tepkisi

    Dışişleri Bakanlığı’nca, BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs adasındaki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün (BMBG) görev süresini uzatmasına ilişkin, “BMBG Ada’daki varlığına ilişkin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) makamlarının rızası bir kez daha alınmamıştır. Bu durum BM kural ve ilkelerine aykırıdır” denildi.

    Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, BM Güvenlik Konseyi’nin, Kıbrıs adasındaki BMBG’nin görev süresini 29 Ocak 2021 tarihinde aldığı 2561 (2021) sayılı kararla 6 ay daha uzattığı bildirildi. KKTC’nin sözkonusu kararla ilgili yaptığı açıklamaların desteklendiği belirtilerek, “BMBG’nin Ada’daki varlığına ilişkin KKTC makamlarının rızası bir kez daha alınmamıştır. Bu durum BM kural ve ilkelerine aykırıdır. BMBG’nin Ada’da halen KKTC makamlarının yapıcı ve iyi niyetli tutumu sayesinde faaliyetlerine devam ettiğini uluslararası toplumun dikkatine getirmek isteriz” denildi.

    ‘PEŞİM HÜKÜM VERMESİ KABUL EDİLEMEZ’

    BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, İyi Niyet Misyonu’na dair 8 Ocak 2021 tarihli raporunda herhangi bir çözüm modeline atıf yapmadığı belirtilerek, “Karşılıklı kabul edilebilecek bir çözüme işaret etmiştir. Hal böyleyken, Konsey’in 50 yılı aşkın süredir çözümü mümkün kılmayan iki kesimli, iki toplumlu federasyonda ısrar etmesi ve esasen Ada’daki iki tarafın üzerinde uzlaşı sağlaması gereken çözüm hakkında peşin hüküm vermesi kabul edilemezdir” ifadesine yer verildi.

    Yakın zamanda düzenlenmesi öngörülen gayrıresmi 5+BM toplantısıyla çözüme dair ortak zeminin bulunup bulunmadığının tespit edilmesinin amaçlandığı kaydedilerek, “Bu toplantıda tarafların geleceğe dair vizyonlarını samimiyetle ortaya koymaları beklenmektedir. Güvenlik Konseyi’nin çözüm üretmeyen, denenmiş ve tüketilmiş bir süreci taraflara dayatmak yerine, çözümü mümkün kılabilecek yeni fikirlerin ele alınmasını izin verecek zemini sağlaması yararlı olacaktır” denildi.

  • Türkiye’den AB bildirisine tepki

    Türkiye’den AB bildirisine tepki

    AB liderler zirvesi sonuç bildirisine yönelik yapılan Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, “AB’nin büyük kesiminin de benimsemediğini bildiğimiz, ancak dayanışma ve veto baskısıyla 10 Aralık AB Zirvesi Sonuçlarına konulmak zorunda kalınan yanlı ve hukuka aykırı tutumu reddediyoruz” denildi.

    Türkiye’den 10-11 Aralık’ta yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi sonrasında yayımlanan bildiriye tepki geldi.

    Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamda şu ifadelere yer verildi:

    “1-2 Ekim AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nden bu yana ülkemizle diyalog ve temas yönünde çaba gösteren Dönem Başkanı dahil birçok AB ülkesi olsa da, bir-iki ülkenin dar siyasi hesapları nedeniyle Türkiye-AB ilişkilerinde henüz pozitif gündem yaratılamamış ve AB hiç bir yararı olmayan kısıtlayıcı önlem alma arayışından çıkamamıştır.

    Bazı üye ülkelerin üyelik dayanışmasını ve veto haklarını kötüye kullanarak, Türkiye’ye karşı gündeme getirdikleri maksimalist talepleri ve haksız tutumları, Türkiye ile AB’yi bir kısır döngü içine sokmuştur. Bu durum, Türkiye ve AB’nin ortak çıkarları ile bölgemizin barış, güvenlik ve istikrarına zarar vermektedir.

    Özellikle Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Ege ve bölgesel konularda, esasen AB’nin büyük kesiminin de benimsemediğini bildiğimiz, ancak dayanışma ve veto baskısıyla 10 Aralık AB Zirvesi Sonuçlarına konulmak zorunda kalınan yanlı ve hukuka aykırı tutumu reddediyoruz.

    TÜRKİYE ÖN KOŞULSUZ GÖRÜŞMEYE AÇIK

    Türkiye, bölgede istikrarın tesisi için, Yunanistan’la, kışkırtıcı adımlarına rağmen, ön koşulsuz olarak istikşafi görüşmelere başlamaya hazır olduğunu her zaman ifade etmiştir.

    Türkiye ve KKTC, 2004’ten bugüne kadar, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarının bir gerginlik değil, istikrar unsuru haline gelebilmesi için iyi niyetli bir biçimde çaba göstermiş, tüm yapıcı ve olumlu girişimleri üstlenen taraf olmuştur.

    “GÜNEY KIBRIS’IN DAYATMASINA MAHKUM EDİLDİ”

    AB bu kararında bir kez daha Kıbrıs Adasının ortak sahibi olan Kıbrıs Türk halkını ve iradesini görmezden gelmiş, kendisini Kıbrıs meselesi ve Kapalı Maraş konularında GKRY’nin dayatmasına mahkum etmiştir. AB artık, Kıbrıs meselesine Ada’daki gerçekler temelinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunmasını engellemeye matuf bu tutumundan vazgeçmelidir.

    Kıbrıs Rumlarının Kıbrıs Türkleriyle bir şekilde biraraya gelerek Doğu Akdeniz’de gerginliğe neden olan hidrokarbon kaynakları ve bunların gelirlerinin paylaşımı konusunu ele almaya başlamaları ve çözüm yolunda somut adımlar atmaları en sağlıklı çıkış yoludur. Esasen, Doğu Akdeniz bölgesel konferansı da bu açıdan bir fırsattır. Doğu Akdeniz’de ülkemizin ve KKTC’nin meşru hakları kararlılıkla korunmaya devam edilecektir.

    “AB HASSASİYETİNİ YUNANİSTAN’A GÖSTERMELİ”

    Yunanistan’ın Ege denizinde göçmenleri geri itmesi ve bu eylemlere Frontex’in dahil olması, AB için yüz kızartıcıdır. Ciddi bir insan hakkı ihlali olan ve uluslararası kamuoyu tarafından şiddetle kınanan bu ihlallere ve toplu sınırdışı uygulamalarına son verilmeksizin, göç akımlarının sorumlu bir şekilde yönetiminden bahsedilmesi mümkün değildir. AB, göç yönetimi konusundaki hassasiyetini ülkemize değil, sığınmacılara insanlık dışı muameleyi sistematik hale getiren özellikle Yunanistan’a göstermelidir.

    Türkiye-AB 18 Mart Mutabakatı’nı oluşturan tüm konuların önkoşulsuz olarak ve bu konulardan birinin diğerinin koşulu haline getirilmeksizin güncellenmesine dair çalışmanın biran önce başlatılması, ortak menfaatimize olacaktır. Bu aynı zamanda, Avrupa’da ve ötesinde karşılaştığımız ortak sınamalarımızın aşılmasına da hizmet edecektir.

    Her zaman söylediğimiz gibi AB dürüst arabulucu rolünü üstlenmeli; ilkeli, stratejik ve aklıselimle davranmalıdır.”

  • Dışişleri’nden Libya’da el koyulan Türk gemisiyle ilgili açıklama

    Dışişleri’nden Libya’da el koyulan Türk gemisiyle ilgili açıklama

    Dışişleri Bakanlığı, Halife Hafter’e bağlı sözde Libya Ulusal Ordusu tarafından, Libya açıklarında durdurulan ve keyfi para cezası uygulanan Türk ticaret gemisi hakkında açıklama yayımladı.

    Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, bir Türk şirketinin işletmeciliğini yaptığı, Türk mürettebatı da bulunan Jamaika bayraklı Mabrooka adlı geminin Libya’nın Marsa Susa kenti açıklarında darbeci Hafter’e bağlı sözde Libya Ulusal Ordusu tarafından durdurulduğu, gemiye para cezası uygulandığı ve geminin mürettebatıyla birlikte alıkonduğunun öğrenildiği bildirildi.

    Açıklamada, “Bu uygulamayı kuvvetle kınıyoruz. Geminin planlı seferine yeniden başlamasını sağlayacak adımlar derhal atılmalıdır.” ifadesi kullanıldı.

    Libya’da Birleşmiş Milletler’in (BM) öncülüğünde Libya halkı arasında siyasi sürecin ilerletildiği bir dönemde, Hafter ve milislerinin mütecaviz tutumlarını devam ettirdiği vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:

    “Libya’da Türk çıkarlarının hedef alınması halinde bunun ağır sonuçları olacağını ve bu unsurları meşru hedef telakki edeceğimizi bir kez daha hatırlatıyoruz.”

  • Türkiye’den Fransa’ya Karabağ tepkisi

    Türkiye’den Fransa’ya Karabağ tepkisi

    Fransa Senatosunun sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ni tanıma kararına Türkiye’den tepki geldi. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, kararın uluslararası hukukun en temel ilkelerinin iç politika uğruna hiçe sayılmasının ibretlik örneği olduğu belirtildi.

    Dışişleri Bakanlığı, Fransa Senatosunun Yukarı Karabağ ihtilafı hakkında dün kabul ettiği karara tepki göstererek “Fransa Senatosunun Azerbaycan’a işgalden kurtardığı kendi topraklarından çekilmesi çağrısında bulunması ciddiye alınamayacak kadar gülünç, tarafgir ve gerçeklerden kopuk bir anlayışın tezahürüdür.” açıklamasında bulundu.

    Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, kararın, uluslararası hukukun en temel ilkelerinin, meşruiyetin ve hakkaniyetin iç politika mülahazaları uğruna hiçe sayılmasının ibretlik bir örneği olduğunun altı çizildi.

    Açıklamada, Türkiye’ye atfen dile getirilen temelsiz iddiaların külliyen reddedildiği belirtilerek “Fransa Senatosunun bu kararı, tarafsız olması gereken eş başkanların yürüttüğü AGİT Minsk Grubu çalışmalarının bugüne kadar meseleye neden çözüm getiremediğinin, nasıl taraflı olduğunun da açık bir göstergesidir.” ifadesi kullanıldı.

    Ermenistan’ın önce Tovuz’da, sonra Yukarı Karabağ’da sergilediği saldırganlık ve provokasyonlar üzerine Azerbaycan’ın gereken karşılığı verdiği vurgulanan açıklamada, Azerbaycan’ın yaklaşık 30 yıldır işgal altında bulunan topraklarını özgürleştirerek toprak bütünlüğünü tekrar sağladığı anımsatıldı.

    Açıklamada, “Esasen Azerbaycan’ın sahada aldığı sonuç, Birleşmiş Milletler (BM) kararlarına yansımış, Fransa’nın da eş başkanı olduğu Minsk sürecinde kayıt altına alınmış ancak hayata geçirilememiş haklarının somutlaştırılmasıdır. Zira ilgili BM kararları Ermenilerin işgal ettiği Azerbaycan topraklarından derhal ve şartsız çekilmelerini amirdir.” denildi.

    “GÜLÜNÇ, TARAFGİR VE GERÇEKLERDEN KOPUK BİR ANLAYIŞ”

    “Fransa Senatosunun Azerbaycan’a işgalden kurtardığı kendi topraklarından çekilmesi çağrısında bulunması ciddiye alınamayacak kadar gülünç, tarafgir ve gerçeklerden kopuk bir anlayışın tezahürüdür.” vurgusu yapılan açıklamada, hiçbir makul gerekçeyle izah edilemeyecek olan bu sağduyudan yoksun kararın, Fransa’nın meselenin çözümüne gerçek anlamda katkı sağlama imkanını da sınırladığı değerlendirildi.

    Açıklamada, Fransa hükümetinin de kabul edilemez bulacağı unsurlar içerdiği görülen kararın, yine son dönemde Fransa’da sıkça görülen Türkiye takıntısını yansıtmasının ise şaşırtıcı olmasa da düşündürücü olduğu belirtilerek “Türkiye’nin yakın coğrafyasında hakkın, hukukun ve meşruiyetin yanında aldığı ilkeli tutumların Fransa’da ön yargısız ve objektif bir şekilde algılanması; tarihe ya da birbiriyle alakasız konulara son derece hatalı atıflar yapılmasından kaçınılması ilişkilerimizin selameti açısından temel bir gerekliliktir” mesajı verildi.

    “FRANSA İLE BİRLİKTE ÇALIŞMAYA HAZIRIZ”

    Neredeyse 30 yıldır süren Azerbaycan-Ermenistan ihtilafında gelinen aşamada, Fransa’nın artık doğru sonuçları çıkararak bölgenin istikrara kavuşması için yapıcı bir tutum benimsemesinin temenni edildiği ifade edilen açıklamada, bunun için mevcut gerçeklerden hareketle uluslararası hukuka uygun kalıcı bir çözüme ulaşmak üzere çaba gösterilmesinin yeterli olacağının altı çizildi.

    Açıklamada, “Türkiye, hemen yanı başında yıllardır süren bu ihtilafın bölgesel barış ve istikrara katkıda bulunacak şekilde sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulması için diğer ortakları gibi Fransa ile de birlikte çalışmaya hazırdır” ifadeleri kullanıldı.

     

  • Dışişleri’nden AB’ye Kıbrıs tepkisi

    Dışişleri’nden AB’ye Kıbrıs tepkisi

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Kıbrıs Türklerinin varlığını ve haklarını yok saymayı alışkanlık haline getiren Avrupa Birliği’nin (AB) şimdi de Kıbrıs Türk halkının çözüm iradesini reddetme cüretini gösterdiğini” bildirdi.

    Aksoy, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in Kıbrıs meselesine ilişkin açıklaması hakkındaki soruya cevabında, Kıbrıs meselesinin taraflarının belli olduğunun, adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümün ancak Ada’nın ortak sahibi iki halkın iradesi esas alındığı takdirde mümkün olacağının altını çizdi.

    Aksoy, “Kıbrıs Türklerinin varlığını ve haklarını yok saymayı alışkanlık haline getiren AB şimdi de Kıbrıs Türk halkının çözüm iradesini reddetme cüretini göstermektedir.” ifadelerini kullanarak, Borrell’in Kapalı Maraş ve Kıbrıs meselesinin çözümü konusunda dile getirdiği görüşlerin, Birliğin Ada’daki gerçeklerden ne kadar kopuk olduğunu yeniden gözler önüne serdiğini kaydetti.

    Kıbrıs Türk halkına hiçbir açıklamasında atıfta bulunmayan, 2004 yılında Birleşmiş Milletler (BM) çözüm planını reddeden Güney Kıbrıs Rum Yönetimini üyelikle ödüllendiren, Kıbrıs Türklerine verdiği sözlerin hiçbirisini yerine getirmeyen AB’nin çözüme katkıda bulunmasının beklenemeyeceğini vurgulayan Aksoy, “Öte yandan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kapalı Maraş konusunda aldığı ve Türkiye’nin tam destek verdiği karar, Sayın Cumhurbaşkanımızın da belirttiği gibi yeni mağduriyetler yaratılmasına değil, mevcut mağduriyetlerin giderilmesine matuftur.” ifadelerini kullandı.

    Aksoy, BM Güvenlik Konseyi kararlarının mülkiyet haklarının üzerinde olmadığına dikkati çekerek, aynı şekilde BM Güvenlik Konseyi kararlarının halkların iradelerinin de üstünde olmadığını kaydetti.

    “AB Kıbrıs Türk halkının varlığını ve iradesini dikkate almalı”

    Kıbrıs Türk halkının iradesinin son seçimlerde iki devletli çözüm modelinin müzakere edilmesi yönünde oluştuğuna ve bu iradeye AB dahil herkesin saygı göstermesi gerektiğine işaret eden Aksoy, Kıbrıs’ta iki toplumlu, iki kesimli federal çözüm modelinin 50 yılı aşkın süredir denendiğini, Rum tarafının Kıbrıs Türk halkını eşit ortak olarak görmemesi, gücü ve refahı paylaşmak istememesi nedeniyle bir sonuç vermediğini belirtti.

    Aksoy, “AB, Kıbrıs meselesinin çözümüne katkıda bulunmak istiyorsa, öncelikle Kıbrıs Türk halkının varlığını ve iradesini dikkate almalı ve 2004 yılında verdiği taahhütleri yerine getirmelidir.” değerlendirmesinde bulundu.

  • Dışişleri Bakanlığı’ndan Pompeo’ya yanıt

    Dışişleri Bakanlığı’ndan Pompeo’ya yanıt

    ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Türkiye ziyareti öncesindeki açıklamalarına yanıt veren Dışişleri Sözcüsü Aksoy, “Bu hususta kullanılan ifadeler son derece yersizdir” dedi.

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Türkiye ziyaretine ilişkin açıklamalarına yanıt verdi.

    Aksoy yaptığı yazılı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

    “ABD Dışişleri Bakanlığı’nca dün yapılan açıklamada, Dışişleri Bakanı Pompeo’nun bazı bölge ülkelerini de kapsayan ziyareti çerçevesinde İstanbul’da Fener Rum Ortodoks Patriği’yle de görüşeceği ve bu görüşmede ‘Türkiye ve bölgedeki dini meselelerin ele alınarak, ABD’nin tüm dünya genelinde dini özgürlükler konusundaki güçlü duruşunun vurgulanacağı’ ifade edilmiştir.
    Misafir yabancı devlet adamlarının ziyaret ettikleri ülkelerdeki dini cemaatlerin temsilcileriyle bir araya gelmelerinde esasen bir sakınca görülmemektedir. Nitekim, birçok farklı inanca yüzyıllardır ev sahipliği yapan ve bu konuda dünyada özel bir konuma sahip olan ülkemizi ziyaret eden yabancı konuklarımız da bugüne kadar Türkiye’deki çeşitli cemaatlerin temsilcileri ile her zaman istedikleri gibi görüşmüşlerdir.

    Öte yandan, Türkiye’de dini özgürlükler konusunda özellikle son 20 yılda kaydedilen ilerlemeler herkesin malumudur. Dünyanın birçok yerinde başta Müslümanlar olmak üzere dini azınlıklar ibadetlerini elverişsiz koşullarda ve tehdit altında yerine getirmek zorundayken, gayrimüslim vatandaşlarımız ülkemizde dini vecibelerini serbestçe idrak edebilmekte, farklı inançlara mensup vatandaşlarımızın ibadet özgürlüğü korunmaktadır. Dolayısıyla, ABD Dışişleri Bakanı’nın ülkemizi ziyaretine ilişkin açıklamada bu hususta kullanılan ifadeler son derece yersizdir.

    Kaldı ki, ABD’nin önce aynaya bakması ve kendi ülkesindeki ırkçılık, İslam düşmanlığı ve nefret suçları gibi insan hakları ihlallerine gereken hassasiyeti göstermesi daha doğru olacaktır.

    Bu husustaki tepkimiz ABD tarafına iletilmiş ve ABD’nin öncelikli olarak bölgesel ve küresel konularda ülkelerimiz arasında işbirliğinin artırılmasına odaklanması telkin edilmiştir.”