Etiket: dışişleri bakanlığı

  • Dışişleri Bakanlığı’ndan Ermenistan’a kınama

    Dışişleri Bakanlığı’ndan Ermenistan’a kınama

    Dışişleri Bakanlığından, “Ermenistan’ın, Azerbaycan’ın sivil yerleşim bölgelerine yönelik devam eden saldırılarını şiddetle kınıyoruz.” açıklaması yapıldı.

    Ermenistan ordusu ateşkesi ihlal etmeye ve sivilleri hedef almaya devam ediyor.

    Cephede ağır kayıplar veren Ermenistan Terter’de mezarlıktaki svilleri vurdu. Cenaze töreni sırasında Terter kent mezarlığına düşen top mermisi sebebiyle 3 sivil hayatını kaybetti, 5 kişi de yaralandı.

    Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

    ”Ermenistan’ın, Azerbaycan’ın sivil yerleşim bölgelerine yönelik olarak devam eden saldırılarını şiddetle kınıyoruz. Ermenistan’ın son olarak bugün Terter’e saldırısı sonucunda, bir mezarlıkta düzenlenen cenaze töreninde bulunan sivil halktan üç kişi hayatını kaybetmiş, beş kişi de yaralanmıştır.

    Ermenistan, esirlerin ve cenazelerin değişimi için 10 Ekim’de ilan edilen insani ateşkesi hiçe saymaya devam etmektedir. İnsanlıktan nasibini almayanlar, Azerbaycanlı kardeşlerimizin cenazelerini dahi defnetmesine izin vermemektedir. Bu son saldırıyla Ermenistan, insani değerlerle bağdaşmayan hukuk tanımaz yüzünü tüm dünyaya bir kez daha göstermiştir. Türkiye’nin, Can Azerbaycan’ın kahraman halkıyla dayanışması daimi ve tamdır.”

  • Bakan yardımcısı: Suriyelilerin ülkelerine gönderilmesi gündemimizde

    Bakan yardımcısı: Suriyelilerin ülkelerine gönderilmesi gündemimizde

    Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, Türkiye’nin, dünyada en fazla sayıda Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yaptığını ve Suriyelilerin ülkelerine güvenli ve gönüllü dönüşlerinin sağlanmasının gündemlerinde en üst sırada yer aldığını söyledi.

    Kıran, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) 71’inci İcra Komitesi toplantısına online konuşmacı olarak katıldı.

    Sığınmacıların ve yerlerinden edilmiş kişilerin yaşamak zorunda bırakıldıkları koşullardan derin kaygı duyduklarını belirten Yavuz Selim Kıran, bu durumu neredeyse son 10 yıldır vurguladıklarını hatırlattı.

    Kıran, “Evlerini terk etmeye zorlanmış 80 milyon kişinin çektiği acıları görmezden gelmemiz mümkün değildir.” ifadesini kullandı.

    Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) küresel salgının yeni ve büyük bir sınama yarattığını vurgulayan Dışişleri Bakan Yardımcısı Kıran, salgının, sığınmacılar ve yerlerinden edilmiş kişiler üzerinde büyük etkisi olduğunu belirterek, Türkiye’nin erken davranarak muhtaçlara yardım elini uzattığını ve böylece dünyanın 154 ülkesinden yardım çağrılarına cevap verme imkanı bulduklarını aktardı.

    Kıran, yardımları sürdürmeye kararlı olduklarını, ancak uluslararası toplumun müşterek çabasını gerekli kılan küresel bir sorunla karşı karşıya bulunduğunun unutulmaması gerektiğini dile getirdi.

    Salgın koşullarının, yerlerinden edilmiş kişiler açısından çok çeşitli zorlukları beraberinde getirdiğini kaydeden Yavuz Selim Kıran, sınırların kapanmasından ve küresel ikmal ve tedarik hatlarının sekteye uğramasından ötürü sığınmacılara yardım ulaştırılmasının zorlaştığını kaydetti.

    Kıran, “Hudut politikalarının sonucu olarak birçok ülke, sığınma başvurularını vakitlice neticelendiremiyor. Bu durum gecikmelere yol açıyor, hatta bazı durumlarda sığınma başvurularının askıya alınmasına neden oluyor. Bu dönemde, 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi’ne ve uluslararası hukuka aykırı şekilde geri itme olaylarında da artış yaşandığını gözlemliyoruz. Acilen küresel eyleme geçmemiz zorunlu hale gelmiştir. Aksi takdirde durum daha kötüye gidebilir. Bu nedenle, BM öncülüğündeki küresel Kovid-19 Acil Tepki Planı’nın geliştirilmesinden memnuniyet duyuyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

    BMMYK’nin planı uyarınca zor durumdaki sığınmacılara ve ev sahibi ülkelere yardımda bulunmak üzere 745 milyon ABD doları tutarında yardım toplama çağrısını takdirle karşıladıklarını belirten Yavuz Selim Kıran, bu meblağın yüzde 62’sinin taahhüt edilerek kayıt altına alındığını öğrenmekten memnuniyet duyduklarını aktardı.

    Kıran, plana katkıda bulunanlara teşekkür ederek, “Mültecilere ev sahipliği yaparak en ağır yükü üstlenen önde gelen ülkelere toplanacak katkıların yönlendirilmesinde öncelik verileceğini ümit ediyoruz.” dedi.

    Salgının gelişmekte olan ülkeler üzerindeki olumsuz etkisini hafifletmek için nakit yardımı gibi kısa vadeli çözümlerin de önem taşıdığına işaret eden Dışişleri Bakanı Yardımcısı Kıran, ancak uzun dönemli toparlanmayı sağlamak için sürdürülebilir çözümlere gereksinim bulunduğunu kaydetti.
    “Dünyada en fazla sayıda Suriyeli mülteciye/sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye, bu konuda öncü rol üstlenmiştir. Bu nedenle, Suriyelilerin ülkelerine güvenli ve gönüllü dönüşlerinin sağlanması gündemimizde en üst sıradadır.” diyen Kıran, salgın kontrol altına alındıktan sonra sığınmacıların dönüş süreçlerine yönelik küresel çabaların canlandırılması gerektiğini, bu bakımdan Mülteciler Hakkında Küresel Uzlaşı Belgesi’nin, adil yük dağılımını ve sorumluluk paylaşımını desteklemekle, yararlı bir rehberlik sağlandığını ve Kovid-19 salgını bağlamında bahse konu belgeden daha etkin faydalanmanın imkanlarının ele alınması gerektiğini aktardı.

    Yavuz Selim Kıran, BMMYK’nin desteğiyle salgın süresince ve izleyen süreçte sığınmacıların korunmasına yönelik yöntemlerin görüşülmesi gerektiğini, sığınmacıların ve yerlerinden edilmiş kişilerin korunmalarının yalnızca ahlaki bir gereklilik olmadığını, aynı zamanda hukuki bir zorunluluk olduğunu belirtti.

    Kıran, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bu itibarla, koruma keyfiyeti uluslararası toplumun paylaştığı ortak bir amaç olmalıdır. Adil yük paylaşımı, etkin uluslararası iş birliği ve küresel eylem geliştirme yeteneği bu amaca ulaşmanın 3 temel unsurudur. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Küresel Mülteci Forumu’nda belirttikleri üzere, ‘Hiçbir ülkenin günümüz dünyasında mülteci sorununa coğrafi uzaklık, yakınlık merceğinden bakma lüksü yoktur. Dünyanın devasa bir köye dönüştüğü, mesafelerin anlamını yitirdiği bir dönemde, hepimizin kaderi ortaktır’. Bundan ötürü, BMMYK’nin liderliğiyle ve rehberliğiyle güçlendirilmiş bir uluslararası dayanışma çağrısı yapıyoruz. Bu önemli konuda gösterdiğiniz ilgiden ve toplantıya katılımınızdan ötürü sizlere teşekkürlerimi sunuyorum.”

  • Sözcü Aksoy: AB’nin Doğu Akdeniz bildirisi hukuki dayanaktan yoksun

    Sözcü Aksoy: AB’nin Doğu Akdeniz bildirisi hukuki dayanaktan yoksun

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Fransa, İtalya, İspanya, Malta, Portekiz, Yunanistan ve GKRY’nin katılımıyla dün düzenlenen AB üyesi Güney Avrupa Ülkeleri (Med7) Altıncı Zirvesi sonunda kabul edilen ortak bildiride yer alan Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselesine ilişkin ifadeler, geçen sene olduğu gibi taraflı, gerçeklerden kopuk ve hukuki dayanaktan yoksundur” dedi.

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Fransa, İtalya, İspanya, Malta, Portekiz, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin katılımıyla düzenlenen Med7 Altıncı Zirvesi sonunda kabul edilen ortak bildiride yer alan Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselesine ilişkin ifadelerin geçen sene olduğu gibi taraflı, gerçeklerden kopuk ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirtti. Sözcü Aksoy, “Yunanistan’ı uluslararası hukuka aykırı ve maksimalist deniz yetki alanı iddialarından vazgeçmeye davet ediyoruz. Gerginliğin azaltılması için Yunanistan’ın Oruç Reis araştırma gemimizin etrafındaki askeri gemilerini çekmesi, NATO’nun ayrıştırma inisiyatifine destek vermesi, Meis dahil Doğu Ege adalarını silahlandırmaktan vazgeçmesi ve Batı Trakya Türk Azınlığına yönelik son dönemde artan baskılarına son vermesi elzemdir” dedi.

    ‘HAKSIZLA DAYANIŞMA OLMAZ’

    Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e en uzun kıyısı olan ve AB’ye aday bir ülke olduğunu belirten Aksoy, şunları kaydetti:

    “Doğu Akdeniz’de diyalog ve işbirliğinin hakim kılınması için öncelikle Yunanistan’ın Türkiye ile önkoşulsuz olarak masaya oturması, Kıbrıslı Rumların Adanın ortak sahibi olan KKTC ile hidrokarbon kaynaklarının araştırılması ve işletilmesi için gelir paylaşımı dahil işbirliği yapması, kendi dar görüşlü çıkarlarına AB’yi alet etmemesi ve AB’nin ve bahsekonu bildiriye imza atan diğer ülkelerin ise uluslararası hukuka ve AB müktesebatına aykırı olarak dayanışma kisvesi altında körü körüne izledikleri tek yanlı ve taraflı tutumlarını terk etmesi lazımdır. Dayanışma haklı olduğunda, haklıyla yapılır. Haksızla dayanışma olmaz.”

  • Doğu Perinçek’in oğlu Dışişleri Bakanlığı’na atandı

    Doğu Perinçek’in oğlu Dışişleri Bakanlığı’na atandı

    Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in oğlu Sadık Can Perinçek, Dışişleri Bakanlığı bünyesinde “meslek memuru” oldu. Sadık Can Perinçek’in daha sonra da büyükelçi olabileceği yorumu yapıldı.

    Doğu Perinçek’in oğlu Sadık Can Perinçek, Dışişleri Bakanlığı bünyesine “meslek memuru” olarak atandı. Tarih bölümünden mezun olan Can Perinçek’in halen askerde olduğu ve Aralık ayında askerliğini bitireceği öğrenildi.

    ‘BÜYÜKELÇİ DE OLABİLİR’

    “Aday Meslek Memurluğuna Atanmaya Hak Kazanan Asil Adaylar” listesinde 50’nci sırada yer alan Sadık Can Perinçek’in daha sonra büyükelçi olabileceği yorumu yapıldı.

    VATAN PARTİSİ’NDEN TEBRİK

    Atama haberi sonrası Vatan Partisi yönetiminden de ‘tebrik’ mesajı geldi. Vatan Partisi MKK Üyesi Beyhan Korkman, sosyal medyadan paylaştığı mesajında “Soyadınız Perinçek ise bu dünyada size kendiliğinden açılan tek ballı kapı cezaevinin kapısıdır. Herkes Sadık Can’ın bu memuriyet için ne kadar yeterli, birikimli ve çalışkan olduğunu bilir. Tırnağı ile kazıyarak sağladığı başarısı için tebrik ediyorum.” ifadelerini kullandı.

    ‘MESLEK MEMURLUĞU’ NEDİR?

    Doğu Perinçek’in oğlu Sadık Can Perinçek’in atandığı aday meslek memurluğu’nun görev tanımıyla ilgili olarak Dışişleri Bakanlığı’nın sitesinde şu bilgiler yer alıyor:

    “Meslek Memurları, Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında 1 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çerçevesinde, Türk dış politikasının oluşturulması ve icrasında görev, yetki ve sorumluluk üstlenen ve yurtdışında temsil görevi icra eden diplomatik kariyer memurlarıdır.”

    BAŞVURU ŞARTLARI

    Bakanlığın sitesinde yer alan başvuru şartlarında ise şu bölümlerden mezuniyet şartı aranıyor: “Lisans düzeyinde en az dört yıllık eğitim verilen fakültelerin uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, kamu yönetimi, iktisat, işletme, maliye, finans, çalışma ekonomisi, tarih, sosyoloji, halkla ilişkiler ve tanıtım, psikoloji bölümleri ile bu bölümlerden herhangi birinin müfredatında yer alan derslerin en az %80’ine sahip olan diğer bölümlerden ya da hukuk fakültelerinden mezun olmak veya Sosyal bilimler alanında (YÖK’ün belirlediği kapsam dikkate alınacaktır) veya mühendislik fakültelerinde en az dört yıllık lisans eğitimi yapmış olup, uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, kamu yönetimi, hukuk ve iktisat alanlarında lisansüstü eğitim yapmış bulunmak.”

    Bununla birlikte adayların İngilizce, Almanca, Fransızca, Farsça, Arapça, Rusça, Çince ve Japonca YDS dil puanlarının herhangi birinin en az 75 olması isteniyor.

  • Dışişleri’nden Afganistan’daki saldırıya kınama

    Dışişleri’nden Afganistan’daki saldırıya kınama

    Dışişleri Bakanlığı, Afganistan’ın başkenti Kabil’de Afganistan Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Amrullah Salih’in konvoyuna düzenlenen bombalı saldırıyı kınadı.

    Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Afganistan Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Amrullah Salih’in konvoyuna bu sabah Kabil’de düzenlenen saldırıda çok sayıda kişinin hayatını kaybettiğinin ve yaralandığının büyük bir üzüntüyle öğrenildiği kaydedildi.

    Açıklamada, “Afganistan’da barış süreci için önemli bir aşama olan Afganlar arası müzakerelerin başlaması beklenirken devam eden şiddet eylemleri ve son olarak gerçekleşen bu menfur saldırıyı kınıyor, barış çabalarının hız kesmeden sürmesini temenni ediyoruz. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Salih başta olmak üzere saldırıda yaralananlara acil şifa, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, dost ve kardeş Afganistan halkına ve hükümetine başsağlığı diliyoruz.” ifadelerine yer verildi.

    Bu sabah başkent Kabil’de Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Salih’in konvoyuna düzenlenen saldırıda, Salih elinden yaralanmıştı. Saldırıda 10 kişi hayatını kaybetmiş, 15 kişi yaralanmıştı.

  • Dışişleri’nden Charlie Hebdo’ya kınama

    Dışişleri’nden Charlie Hebdo’ya kınama

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Charlie Hebdo dergisinin dinimize ve Peygamberimize yönelik saygısızlık içeren karikatürleri yeniden yayımlama kararını şiddetle kınıyoruz. Başta Cumhurbaşkanı Macron olmak üzere Fransız makamlarının bu konuyu ifade özgürlüğü kapsamında izah etme çabaları da kabul edilemez” dedi.

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Aksoy, Charlie Hebdo dergisinin Hz. Muhammed’e yönelik saygısızlık içeren karikatürleri yeniden yayımlama kararı ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada, “Charlie Hebdo dergisinin dinimize ve Peygamberimize yönelik saygısızlık içeren karikatürleri yeniden yayımlama kararını şiddetle kınıyoruz. Müslümanlara yönelik bu hakareti ve saygısızlığı basın, sanat veya ifade özgürlüğü ile gerekçelendirmek mümkün değildir. Başta Cumhurbaşkanı Macron olmak üzere Fransız makamlarının bu konuyu ifade özgürlüğü kapsamında izah etme çabaları da kabul edilemez” ifadelerini kullandı.

    ‘NET TAVIR ALMAYA DAVET EDİYORUZ’

    Aksoy, açıklamasında şunları Kaydetti:

    “Her fırsatta kendilerinin demokrat ve özgürlükçü olmalarıyla övünenlerin İslam ve yabancı düşmanlığını körükleyen bu tür ırkçı ve ayrımcı eylemleri kullanarak, Fransa ve Avrupa’daki yeni kuşak faşistlerin ve ırkçıların değirmenine su taşıdıklarını iyi bilmeleri gerekir. Kendi ülkesinde barış içinde yaşayan milyonlarca Müslümanı her gün farklı şekilde ötekileştirmeye kalkan bu hastalıklı zihniyet toplumsal uyum, birliktelik ve eşitliğe darbe vurmaktadır. Buna bilinçsiz şekilde sahip çıkanlar ise kendi toplumsal barışlarına zarar verdiklerinin farkında olmalıdır. Avrupa’daki dostlarımızı ve siyasileri son günlerde giderek artan ve kutsal değerlerimizi hedef alan bu tür saldırılara karşı net tavır almaya davet ediyoruz.”

  • Türk Dışişleri’nden Rusya’ya tepki

    Türk Dışişleri’nden Rusya’ya tepki

    Dışişleri Bakanlığı’nca,”Tarafımızdan PKK/YPG güdümündeki sözde ‘Suriye Demokratik Konseyi’ unsurlarından oluşan bir grubun Rusya Federasyonu’na davet edilmesi ve Rus resmi makamları tarafından üst düzeyde kabul edilmesine ilişkin tepkimiz ifade edilmiş, bu gibi adımların Suriye’nin siyasi birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasına hizmet etmeyeceği vurgulanmıştır” açıklaması yapıldı.

    Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal’ın, beraberinde ilgili kurumların temsilcilerinin de yer aldığı bir heyetle, Rus mevkidaşlarıyla 31 Ağustos-1 Eylül arasında başta Libya ve Suriye olmak üzere bölgesel konularda Moskova’da istişarelerde bulunduğu belirtildi. İstişarelerde Türk heyetin, Libya’da sürdürülebilir ve kalıcı bir ateşkes sağlanması amacıyla Sirte ve Cufra’nın önemini vurguladığı belirtilerek, “Bu bölgelerin askerden arındırılması modalitelerinin belirlenmesi gerektiği üzerinde durulmuş, bu bağlamda BM öncülüğünde Libyalılar arasında yürütülen 5+5 Ortak Askeri Komisyon’un çalışmalarına destek beyan edilmiştir. Görüşmelerde ayrıca, Libya’da siyasi çözüme ulaşılması amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde Libyalılar arasında kapsayıcı bir siyasi diyalog sürecinin başlatılması ile Berlin Konferansı kararlarının uygulanmasının önemine işaret edilmiştir” denildi.

    ‘TEMASLAR SÜRDÜRÜLECEK’

    Libya’da siyasi bir çözüm bulunmasına katkıda bulunmak amacıyla Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında temasların sürdürülmesinin kararlaştırıldığı belirtilerek, şu ifadelere yer verildi:

    “Suriye konusunda, öncelikle İdlip sahasındaki durum ve ortak devriyelerin icrasına dair hususlar ele alınmıştır. Bu kapsamda, 5 Mart 2020 tarihli İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesindeki Durumun İstikrarlaştırılmasına İlişkin Muhtıraya Ek Protokol uyarınca müşterek çabalara devam edilmesi hususunda mutabık kalınmıştır. Keza, Cenevre’de düzenlenen Anayasa Komitesi üçüncü tur toplantılarının sonuçları değerlendirilmiş, siyasi süreçteki ivmenin korunmasının önemi vurgulanmış, Astana Süreci’ne dair çalışmaların ilerletilmesi üzerinde durulmuştur. Tarafımızdan PKK/YPG güdümündeki sözde ‘Suriye Demokratik Konseyi’ unsurlarından oluşan bir grubun RF’ye davet edilmesi ve Rus resmi makamları tarafından üst düzeyde kabul edilmesine ilişkin tepkimiz ifade edilmiş, bu gibi adımların Suriye’nin siyasi birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasına hizmet etmeyeceği vurgulanmıştır.”

  • “Türkiye’nin kıyılarına silah doğrultmak akılsızlıktır”

    “Türkiye’nin kıyılarına silah doğrultmak akılsızlıktır”

    AK Partisi Sözcüsü Ömer Çelik Twitter’daki hesabından Yunanistan’ın Meis Adası’nı silahlandırma girişimine ilişkin açıklama yaptı. Çelik, “Yunanistan’ın Meis Adası’nı silahlandırma girişimi, yeni bir korsanlık örneğidir. Türkiye’nin kıyılarına silah doğrultmak, akılsızlıktır. Yunanistan hukuka aykırı bu adımları atarak Ege’de ve Akdeniz’de korsan politikaların temsilcisi olmuştur. Hukuk temelinde diplomasi yoluyla sorunları çözmek yerine, korsan anlaşmalarla diplomasiye sabotaj düzenleyen Yunanistan’dır. Yunanistan’ın bu adımlarının neticesi, ağır başarısızlık olacaktır. Yunanistan hukuk yoluyla sorunları çözmek istiyorsa Türkiye en güvenilir muhataptır. Türkiye ile konuşmak yerine, Fransa ile tatbikat yapmayı tercih ediyorsa bunun ne kadar yanlış olduğunu görecektir. Yunanistan, her adımına verecek güçlü bir cevabımız olduğunu öğrenecektir” ifadesini kullandı.

    DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NDAN FRANSA’YA ‘KIRMIZI ÇİZGİ’ CEVABI

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Yunanistan’ın, Meis Adası’na askeri sevkiyat yapmasına yönelik, “Kıyılarımızın hemen karşısında böyle bir provokasyonun amacına ulaşmasına müsaade etmeyeceğimizi vurguluyoruz.” ifadesini kullandı. Öte yandan Macron’ın kırmızı çizgi politikasıyla ilgili açıklama yapan Dışişleri, “Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin davasına karşı kırmızı çizgiler çektiğini sananlar (Fransa) ülkemizin kararlı duruşuyla karşılaşacaktır” dedi.

    Aksoy, Meis Adası’nın 1947 Paris Barış Anlaşması ile silahsızlandırılmış statüde olduğunu hatırlattı.

    Aksoy, basında yer alan haberler doğruysa bunun Yunanistan’ın hukuk tanımazlığının ve Doğu Akdeniz’deki gerçek niyetinin yeni bir göstergesi olduğunu vurguladı.

    Adanın statüsünde yapılmaya çalışılan gayrimeşru değişiklikleri reddettiklerinin altını çizen Aksoy, şunları kaydetti:

    “Kıyılarımızın hemen karşısında böyle bir provokasyonun amacına ulaşmasına müsaade etmeyeceğimizi vurguluyoruz. Bu tür provokatif hareketlerin Yunanistan’a hiçbir faydası olmayacaktır. Yunanistan bölgede gerginliği artırıcı adımlara devam ederse kaybeden kendisi olacaktır. Türkiye uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve menfaatlerini sonuna kadar korumada kararlıdır.”

    FRANSA’YA NET MESAJ: ÜLKEMİZİN KARARLI DURUŞUYLA KARŞILAŞACAKTIR

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Doğu Akdeniz açıklamasına cevaben, “Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin haklı davasına karşı kırmızı çizgiler çektiğini sananlar, yalnızca ülkemizin kararlı duruşuyla karşılaşacaktır. Bölgede bir kırmızı çizgi var ise bu ancak Türkiye’nin ve Kıbrıs Türkleri’nin uluslararası hukuktan doğan haklarıdır” dedi.

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Macron’un Doğu Akdeniz’de kırmızı çizgi politikası uyguladıkları yönündeki ifadelerine yazılı cevap verdi. Aksoy, “Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin haklı davasına karşı kırmızı çizgiler çektiğini sananlar, yalnızca ülkemizin kararlı duruşuyla karşılaşacaktır” diyerek, bölgedeki kırmızı çizginin Türkiye’nin ve Kıbrıs Türkleri’nin uluslararası hukuktan doğan hakları olduğunu belirtti.

     

  • Dışişleri Bakanlığı’ndan ‘Tarrant’ açıklaması

    Dışişleri Bakanlığı’ndan ‘Tarrant’ açıklaması

    Dışişleri Bakanlığı, Yeni Zelanda’da 2 camiye düzenlediği silahlı saldırıda 51 kişiyi öldüren terörist Brenton Tarrant’ın ömür boyu hapis cezasına çarptırılmasının memnuniyetle not edildiğini bildirdi.

    Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, “Christchurch’te 15 Mart 2019 tarihinde, iki camiyi hedef alarak, vatandaşımız Zekeriya Tuyan dahil 51 kişinin ölümüne, vatandaşlarımız Mustafa Böztaş ve Temel Ataçocuğu’nun aralarında bulunduğu 40 kişinin de yaralanmasına neden olan teröristin yargılanması kapsamında, mahkeme kararının bugün Yeni Zelanda’da en ağır ceza olan ‘herhangi bir aftan yararlanmasına imkan bulunmayacak şekilde ömür boyu hapis’ olarak açıklandığını memnuniyetle not ediyoruz. Tüm dünyayı derinden sarsan bu elim olayda hayatlarını kaybedenleri bir kez daha rahmetle anıyoruz. Söz konusu mahkeme kararı, İslamofobi, yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve nefret kaynaklı tüm ideoloji ve eylemlere karşı uluslararası camianın ortak mücadelesine olan gereksinimi bir kez daha hatırlatmıştır. Türkiye, ayrımcılığın her türlüsüne karşı kararlı ve ilkeli duruşunu bundan sonra da ödünsüz olarak sürdürecektir” denildi.

     

  • Dışişleri Bakanlığı’ndan BAE’ya tepki

    Dışişleri Bakanlığı’ndan BAE’ya tepki

    Dışişleri Bakanlığı tarafından, ABD, İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından açıklanan ortak bildiriye ilişkin, “Filistin davasına ihanet eden Birleşik Arap Emirlikleri’nin riyakar davranışını bölge halklarının vicdanı asla affetmeyecektir” denildi.

    Bakanlıktan yapılan açıklamada, ABD, İsrail ve BAE tarafından açıklanan ve İsrail-BAE ilişkilerinin bütünüyle normalleştirilmesini öngören ortak bildiriye ilişkin, Filistin halkı ve yönetimi tarafından gösterilen tepkinin haklı bulunduğu belirtildi. Açıklamada, 2002 yılında Suudi Arabistan öncülüğünde Arap Ligi tarafından geliştirilen ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nca da desteklenen Arap Barış Planı’nın BAE tarafından tek yanlı bir tasarrufla ortadan kaldırılmaya çalışılmasının endişe verici olduğu belirtilerek, şöyle denildi:

    “Hal böyle iken, sözkonusu üçlü bildiriyi Filistin davasına destek olarak takdim etmenin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Zaten ölü doğan ve hiçbir geçerliliği olmayan ABD planı üzerinden gizli hesaplar yapmaya çalışan BAE, bu şekilde Filistin’in iradesini de yok saymaktadır. BAE liderliğinin Filistin halkının ve Yönetiminin rızası hilafına Filistin adına İsrail’le müzakereler yürütme ve Filistin açısından hayati önem taşıyan konularda taviz verme yetkisi hiçbir şekilde yoktur. Kendi dar çıkarları uğruna Filistin davasına ihanet ederken, bunu adeta Filistin için yapılan bir özveri gibi takdim etmeye çalışan BAE’nin bu riyakar davranışını tarih de, bölge halklarının vicdanı da unutmayacak ve asla affetmeyecektir.”