Etiket: dışişleri bakanlığı

  • Dışişleri’nden Yunanistan’a azınlık okulları tepkisi

    Dışişleri’nden Yunanistan’a azınlık okulları tepkisi

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Yunanistan’ı, Lozan Barış Antlaşması hükümleriyle bağdaşmayan, azınlık mensubu çocukların eğitim haklarını çeşitli bahanelerle ihlal etme politikasına son vermeye ve Batı Trakya Türk azınlığına ait okulları yeniden açmaya davet etti.

    Sözcü Aksoy, Yunanistan’ın, Batı Trakya Türk azınlığına ait ilkokulları sistematik olarak kapatma politikası hakkındaki soruya yazılı yanıt verdi.

    Yunanistan’ın, son 25 yıldır Batı Trakya Türk azınlığına ait ilkokulların faaliyetini ülkedeki tasarruf tedbirleri ve öğrenci sayılarının yetersizliği bahanesiyle azınlığa danışmadan sistematik olarak “geçici durdurma” yoluyla kapattığını belirten Aksoy, bunun son örneğini azınlığın 8 ilkokulunun daha kapatılmasının teşkil ettiğini kaydetti.

    Aksoy, bu kararla, 25 yıl önce 231 olan Türk azınlık ilkokullarının sayısının 115’e indiğine işaret ederek, şu ifadeleri kullandı:

    “Yunanistan’ın bu uygulaması, Batı Trakya Türk azınlığına yönelik on yıllardır sürdürülen asimilasyon ve baskı politikasının bir parçasıdır. Avrupa Birliği (AB) de bir üye ülkede insan haklarının sistemli biçimde ihlal edilmesine seyirci kalmaktadır. Yunanistan’ı, Lozan Barış Antlaşması hükümleriyle bağdaşmayan, azınlık mensubu çocukların eğitim haklarını çeşitli bahanelerle ihlal etme politikasına son vermeye ve bahse konu okulları yeniden açmaya davet ediyoruz.”

     “Türkiye, Yunanistan makamları nezdindeki girişimlerini sürdürecek”

    Bu konuda, Batı Trakya Türk azınlık kurum ve kuruluşları tarafından yapılan açıklamaları desteklediklerini dile getiren Aksoy, konuyu uluslararası toplumun ve insan hakları örgütlerinin dikkatine getirdiklerinin altını çizdi.

    Aksoy, “Batı Trakya Türk azınlığının eğitim sorunlarının çözülmesi için Yunanistan makamları nezdindeki girişimlerimiz Lozan Barış Antlaşması’nın tesis ettiği mütekabiliyet esasına göre kararlılıkla sürdürülecektir.” değerlendirmesinde bulundu.

  • Türkiye Lübnan’da sahra hastanesi kuracak

    Türkiye Lübnan’da sahra hastanesi kuracak

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, 100 kişinin öldüğü 4 binden fazla kişinin yaralanmasına neden olduğu patlamanın yaşandığı Lübnan’a ilaç ve tıbbi malzeme dahil, acil insani yardım malzemesi gönderileceğini açıkladı.

    Sözcü Aksoy, Türkiye’nin Lübnan’a yardımı hakkındaki soruya yazılı cevap verdi. Sözcü Aksoy, Beyrut Limanı’nda meydana gelen patlama nedeniyle Lübnan halkının acil ihtiyaçlarının giderilmesine katkı sağlamak üzere gerekli çalışmaların başlatıldığını belirtti. Aksoy, “Bu çerçevede, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla Sağlık Bakanlığı, AFAD ve Kızılay aracılığıyla bölgeye arama kurtarma ekibi ve acil sağlık personeli sevk edilmekte, Sahra Hastanesi kurulumu planlanmakta, ayrıca ilaç ve tıbbi malzeme dahil, acil insani yardım malzemesi gönderilmektedir. Bu zor günleri dayanışma ve işbirliği içinde bir an evvel atlatması temennisiyle dost ve kardeş Lübnan’a her türlü desteği vermeye devam edeceğiz” dedi.

  • Dışişleri’nden Lübnan’daki Türklere ilişkin açıklama

    Dışişleri’nden Lübnan’daki Türklere ilişkin açıklama

    Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta dün meydana gelen patlamada 6 Türk vatandaşının yaralandığını belirterek, bunlardan 5’inin hafif yaralı olduğunu, ameliyat olan vatandaşın durumunun ise iyiye gittiğini bildirdi.

    Çavuşoğlu, Twitter’dan yaptığı paylaşımda, “Lübnan’daki patlamada yaralanan vatandaş sayımız 6’ya yükseldi. 5’i hafif yaralı, ameliyat olan bir vatandaşımızın da durumu iyiye gidiyor. Aileleriyle de iletişim halindeyiz.” açıklamasında bulundu.

    Beyrut Limanı’nda dün patlayıcı maddelerin bulunduğu 12 numaralı depoda önce yangın çıkmış, ardından tüm Beyrut’u sarsan çok güçlü bir patlama meydana gelmişti.

    Lübnanlı yetkililer, 6 yıl boyunca bir depoda tutulan 2 bin 750 ton amonyum nitratın Afrika’da bir ülkeye sevk edilmek istenirken infilak ettiğini açıklamıştı.

    Lübnan Kızılhaçı, Beyrut’ta meydana gelen patlamada can kaybının 100’e, yaralı sayısının da 4 bine çıktığını bildirmişti.

  • Dışişleri’nden Keşmir açıklaması

    Dışişleri’nden Keşmir açıklaması

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Hindistan Anayasası’nın Jammu Keşmir’e özel statü tanıyan maddesinin ilga edilmesinin ardından geçen bir yılda, hayata geçirilen uygulamaların Jammu-Keşmir’deki durumu daha da karmaşıklaştırdığı ve bölgede barış ve istikrara hizmet etmediği görülmektedir” dedi.

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Aksoy, Hindistan Anayasası’nın Keşmir’e özel statü tanıyan maddesinin ilga edilmesinin birinci yıl dönümünde, konuya ilişkin yöneltilen yazılı soruya cevap verdi. Aksoy, açıklamasında, “Hindistan Anayasası’nın Jammu Keşmir’e özel statü tanıyan maddesinin ilga edilmesinin ardından geçen bir yılda, hayata geçirilen uygulamaların Jammu-Keşmir’deki durumu daha da karmaşıklaştırdığı ve bölgede barış ve istikrara hizmet etmediği görülmektedir. Türkiye bu sorunun diyalog yoluyla, Birleşmiş Milletler (BM) Şartı çerçevesinde ve ilgili BM kararları temelinde çözüme kavuşturulması gerektiği yönündeki görüşünü muhafaza etmektedir” dedi.

  • Dışişleri: Ülkemizin Güney Kıbrıs’la masaya oturması söz konusu olamaz

    Dışişleri: Ülkemizin Güney Kıbrıs’la masaya oturması söz konusu olamaz

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Avrupa Birliği (AB) Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in, Türkiye ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni (GKRY) bir araya getirme teklifine ilişkin, “Ülkemizin, Kıbrıs Cumhuriyeti unvanını gasp eden ve Kıbrıs Türklerini temsil etmeyen GKRY ile masaya oturması hiçbir şekilde söz konusu olamaz” dedi.

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in, Türkiye ile GKRY’i bir araya getirme teklifi ile ilgili yazılı açıklama yaptı. Aksoy, “Hiçbir açıklamasında Kıbrıs Türklerinin Ada’nın doğal kaynakları üzerindeki eşit haklarına atıfta bulunmayan ve Kıbrıs Türklerini yok sayan AB’nin bu teklifi ciddiyetten uzaktır. Daha önce de defaatle vurguladığımız üzere, Kıbrıs meselesi çözülene kadar hidrokarbon kaynakları konusunda Kıbrıs Rumlarının muhatabı Kıbrıs Türkleridir. Bu çerçevede, GKRY Dışişleri Bakanı’nın muhatabı da biz değil, KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Sayın Kudret Özersay’dır. Doğu Akdeniz meselesinde bir çözüm arzu ediliyor ise, atılacak ilk adım, Ada’daki iki halkın bir an önce bir araya gelerek, hidrokarbon kaynaklarının araştırılması ve işletilmesi konusunda, gelir paylaşımı dahil, ortak bir işbirliği mekanizması kurmalarıdır. KKTC’nin 13 Temmuz 2019 önerisi bunun için gerekli zemini sağlamaktadır” dedi.

    Kıbrıs Adası’nın batısında deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasının ise, ancak Kıbrıs meselesi çözüldükten sonra mümkün olabileceğini kaydeden Aksoy, “Ülkemizin, Kıbrıs Cumhuriyeti unvanını gasp eden ve Kıbrıs Türklerini temsil etmeyen GKRY ile masaya oturması hiçbir şekilde söz konusu olamaz” ifadelerini kullandı.

  • Dışişleri’nden Macron’a Libya tepkisi

    Dışişleri’nden Macron’a Libya tepkisi

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, Türkiye’nin ilgili Birleşmiş Milletler (BM) kararları çerçevesinde ve talebi doğrultusunda Libya’nın meşru hükümetine verdiği desteği “tehlikeli bir oyun” olarak tanımlamasıyla ilgili, “Yıllardır gayrimeşru yapılara verdiği destek nedeniyle Fransa’nın, Libya’nın kaosa sürüklenmesinde önemli sorumluluğu bulunmakta, bu bakımdan Libya’da esas tehlikeli oyunu Fransa oynamaktadır.” ifadesini kullandı.

    Aksoy, Macron’un Türkiye, Libya ve Doğu Akdeniz konusunda dile getirdiği hususlar hakkındaki soruya yazılı yanıt vererek, şunları kaydetti:

    “Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, ülkemizin ilgili BM kararları çerçevesinde ve talebi doğrultusunda Libya’nın meşru hükümetine verdiği desteği ‘tehlikeli bir oyun’ olarak tanımlaması ancak akıl tutulmasıyla izah edilebilir. Sayın Macron hafızasını yoklar ve sağduyusunu harekete geçirirse bugün Libya’da yaşanan sıkıntıların kendisinin de desteklediği darbeci Hafter’in saldırılarından kaynaklandığını, Moskova’da ve Berlin’de ateşkes anlaşmasını imzalamayı reddedenin yine savaş ağası Hafter olduğunu hatırlayacaktır. Yıllardır gayrimeşru yapılara verdiği destek nedeniyle Fransa’nın, Libya’nın kaosa sürüklenmesinde önemli sorumluluğu bulunmakta, bu bakımdan Libya’da esas tehlikeli oyunu Fransa oynamaktadır.”

    Cumhurbaşkanı Macron’un Türkiye’ye yönelik asılsız ithamlarla bu gerçeği örtbas etmeye çalıştığını vurgulayan Aksoy, Libya halkının Fransa’nın kendi bencil çıkarları ve iş birlikçilerinin hedefleri doğrultusunda bu ülkeye verdiği zararları asla unutmayacağını belirtti.

    Aksoy, “Fransa asıl ilkeli tavrı, darbeci ve korsan Hafter’e bağlı milisler ve paralı askerlerin Tarhuna’daki toplu mezarlar başta olmak üzere masum sivillere yönelik işledikleri vahim savaş suçu vakalarının araştırılması konusunda sergilemelidir.” ifadesini kullandı.

    Fransa’nın Libya’ya müdahale tehdidinde bulunan darbeci Hafter destekçisi Mısır’a karşı sessizliğinin de gözden kaçmadığına dikkati çeken Aksoy, “Doğu Akdeniz’de kıyısı olmayan Fransa’nın sahildar bir ülke gibi davranmanın kendisine bölge konularında karar verme yetkisi tanımadığını artık anlaması gerekmektedir. Fransa’nın Türkiye’nin bölgedeki meşru haklarını göz ardı eden ve maksimalist hırslara koşulsuz destek veren tutumu, Doğu Akdeniz’de barış ve istikrarı sağlamak yerine gerilimi daha da arttırmaktadır. Fransa’nın Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri esasen sağlıklı ve tarafsız biçimde değerlendiremediği ya da daha da kötüsü değerlendirmek istemediği maalesef uzun zamandır aşikardır.” ifadelerini kullandı.

    Sözcü Aksoy, tüm dünyayı etkileyen yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sırasında dahi işlevselliğini koruyan NATO ittifakı ile bu ittifakta Türkiye’nin sahip olduğu güçlü konumun gayet açık olduğunu ve müttefik kamuoylarının da takdirini kazandığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bu koşullarda Fransa Cumhurbaşkanının, meydana geldiği iddia olunan bir hadiseden hareketle ‘NATO’nun beyin ölümü’ söylemini yeniden gündeme getirmesi çarpık bir yaklaşım teşkil etmektedir. Fransa’yı ve Fransa Cumhurbaşkanını, dostluk ve müttefiklik ilişkilerimiz temelinde ve devlet ciddiyetiyle hareket ederek Libya, Suriye ve Doğu Akdeniz’in güvenliğini ve geleceğini riske atan adımlarını sonlandırmaya ve yerleşik diyalog kanallarını kullanmaya davet ediyoruz.”

  • Dışişleri’nden ABD’ye Metin Topuz tepkisi

    Dışişleri’nden ABD’ye Metin Topuz tepkisi

    Sözcü Aksoy, ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu eski çalışanı Metin Topuz hakkındaki mahkeme kararına dair ABD makamlarının yaptığı açıklamalar hakkındaki soruya yazılı cevap verdi. Aksoy, Metin Topuz’un İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin dün açıkladığı kararla ‘FETÖ terör örgütüne yardım etme’ suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılmasına hükmettiğini anımsattı. Sözcü Aksoy, Metin Topuz’un 7 gün içinde kararı istinaf etme hakkının bulunduğunu belirterek, “Esasen Metin Topuz, ABD’nin ülkemizdeki temsilciliklerinde çalışan tek FETÖ iltisaklı kişi değildir. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Kara Harp Okulu’ndan ilişiği kesilen ve 2018 yılı Ekim ayında ABD Büyükelçiliği’nde çalışmaya başlayan Arif Yalçın isimli şahıs da FETÖ/PDY bağlantısı nedeniyle tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne nakledilmiştir. Bu durum FETÖ’cülerin sadece devlet kurumlarına değil, Türkiye’deki ABD misyonlarına da sızdığını ya da sızdırıldığını göstermektedir” dedi.

    ‘TÜRKİYE’DE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ HAKİMDİR’

    “15 Temmuz darbe girişimi akabinde FETÖ terör örgütünün elebaşı dahil ABD’de bulunduğu bilinen FETÖ üyelerine ilişkin olarak adli makamlarımızca yapılan iade taleplerimize bugüne kadar olumlu yanıt alınamamıştır” diyen Sözcü Aksoy, şunları kaydetti:

    “Bu da ABD’nin FETÖ terör örgütüne duyarsız yaklaşımını ortaya koymaktadır. Bu yaklaşımları neticesinde ABD’nin FETÖ terör örgütü üyeleri için güvenli bir liman haline geldiğini kaygıyla müşahede ediyoruz. Türkiye’de hukukun üstünlüğü hakimdir ve Türk yargısı bağımsızdır. Ülkemiz, anayasal düzenimize ve milli birliğimize kasteden FETÖ terör örgütüyle mücadelesini evrensel hukuk ilkeleri temelinde kararlılıkla sürdürecektir. ABD makamlarını yargı bağımsızlığı ilkesine saygı duymaya ve yargıyı etkilemeye yönelik tavırlardan uzak durmaya, ayrıca Türkiye’deki bağımsız yargı kararlarına siyasi anlamlar yüklemekten kaçınmaya davet ediyoruz. Kendilerini demokrasi, özgürlükler ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin savunucusu ve sahibi konumunda gören müttefiklerimizin konu Türkiye ve insanlık düşmanı terör örgütleri olunca bu temel ilkeleri yok sayması düşündürücüdür.”

  • Dışişleri Bakanlığı’ndan Ayasofya ve Kariye açıklaması

    Dışişleri Bakanlığı’ndan Ayasofya ve Kariye açıklaması

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Ayasofya ve Kariye, Türkiye Cumhuriyeti’nin mülkiyetindedir ve her türlü tasarruf yetkisi Türkiye’nin iç işlerini ilgilendiren bir konudur. Bu eserlere dair verilmiş ya da verilecek kararlar başka ülkelerin işi olamaz” dedi.

    Bakanlık Sözcüsü Aksoy, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan ‘2019 Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu’nun Türkiye ile ilgili bölümlerine ilişkin yöneltilen soruya yazılı cevap verdi. Aksoy, raporun Türkiye bölümünün, yine kaynağı belirsiz iddialar içeren, objektiflikten uzak bir dille kaleme alındığını bildirdi. Türkiye’nin, din ve ibadet özgürlüğünün tüm vatandaşlar için ayrım gözetmeksizin korunması ve geliştirilmesi hedefini somut adımlarla desteklemeye devam ettiğini belirten Aksoy, “Ülkemizde, farklı din ve inançlar huzur ve uyum içinde yaşamaktadır. Ülkemiz son 20 yılda gayrimüslim vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi, hoşgörü ve karşılıklı anlayış ortamının güçlendirilmesi amacıyla önemli adımlar atmıştır. Bu dönemde demokrasimizin daha da ileriye taşınması hedefinin bir parçası olarak, her bir vatandaşımızın haklardan eşit şekilde yararlanabilmesi ve ayrımcılığın her türünün önlenmesi için mevzuatta ve uygulamada büyük kazanımlar elde edildiği şüphesizdir” dedi.

    ‘RAPORDAKİ TÜM TUTARSIZLIKLARI REDDEDİYORUZ’

    Aksoy, raporda Ayasofya ve Kariye hakkında belirtilen konuları yine son dönemde yapılan bazı açıklamalar bağlamında hayretle karşıladıklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:

    “Ayasofya ve Kariye, Türkiye Cumhuriyeti’nin mülkiyetindedir ve her türlü tasarruf yetkisi Türkiye’nin iç işlerini ilgilendiren bir konudur. Bu eserlere dair verilmiş ya da verilecek kararlar başka ülkelerin işi olamaz. Türkiye, topraklarındaki tüm kültürel ve dini varlıkların değerinin bilincinde olup bu eserleri layık oldukları şekilde korumaktadır. Türkiye’nin dini özgürlüklerin korunması ve ilerletilmesi konusundaki iradesi ve atılan somut adımlar ortadayken, İslam karşıtlığı, anti-Semitizm, ırkçılık ve yabancı düşmanlığının ABD’de hızla yükseldiği bir dönemde, ABD’nin bu tür raporlarla dünya kamuoyunun dikkatini, ülkesindeki sorunlardan başka yönlere çekmeye çalışması trajikomiktir. Rapordaki tüm tutarsızlıkları ve hiçbir mesnedi olmayan maksatlı ifadeleri reddediyor, ABD’yi dini özgürlükler ve insan hakları konusunda kendi iç işlerine yoğunlaşmaya davet ediyoruz.”

  • Dışişleri’nden Yunanistan’a Ayasofya yanıtı

    Dışişleri’nden Yunanistan’a Ayasofya yanıtı

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Avrupa’da minarelerden ezanların yükseldiği ve karşılıklı saygı ilkesinin öneminin anlaşıldığı bir dönemde, başkentinde cami bulunmayan tek Avrupa ülkesi olan Yunanistan’ın Ayasofya’da Kuran-ı Kerim okunmasından rahatsız olması bu ülkenin içinde bulunduğu psikolojinin anlaşılması açısından ibretliktir” dedi.

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’nın Ayasofya’da Kuran-ı Kerim okunmasına ilişkin açıklaması hakkındaki soruya yazılı yanıt verdi. Aksoy, Ayasofya’da her Kur’an-ı Kerim okunmasından sonra Yunanistan’ın hiçbir sonucu olmayacak açıklamalar yapmaya devam ettiğini belirterek, şu ifadelere yer verdi:

    “Avrupa’da minarelerden ezanların yükseldiği ve karşılıklı saygı ilkesinin öneminin anlaşıldığı bir dönemde, başkentinde cami bulunmayan tek Avrupa ülkesi olan Yunanistan’ın Ayasofya’da Kuran-ı Kerim okunmasından rahatsız olması bu ülkenin içinde bulunduğu psikolojinin anlaşılması açısından ibretliktir. Kovid-19 salgınını bahane ederek Batı Trakya’da yüzyıllardır okunan ezanı susturmaya yeltenen çevrelerin çabaları hala hafızalarda tazedir. Türkiye, Ayasofya’nın ne dünya çapındaki abidevi niteliğine ne de 1972 UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme’ye aykırı hareket etmiştir. Türkiye’nin bir miras unsuru olan İstanbul tarihi alanlarına gösterdiği titizlik ve özen sayesinde bu eserler bugünün nesillerine ulaşmıştır. Ayasofya, Türkiye’nin ve insanlığın önemli bir değeri olarak kalacak ve korunmaya devam edilecektir. Yunanistan’ı tarihsel komplekslerinden arınmaya davet ediyoruz.”

  • Dışişler Bakanlığı’ndan Libya açıklaması

    Dışişler Bakanlığı’ndan Libya açıklaması

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Libya’nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter milislerinin Türk kuvvetlerini ve çıkarlarını hedef alacaklarına ilişkin açıklamaları hakkındaki soruya yanıt verdi.

    Aksoy’un açıklaması şöyle:

    ”Yabancı bir basın yayın kuruluşunda atıfta bulunulan ve darbeci Hafter’e bağlı gayrımeşru milislerin Türk çıkarlarını hava unsurlarıyla hedef alacağı yönündeki açıklamanın Libya’nın Doğusunda dış destekle yeni savaş uçakları konuşlandırılmasından sonra yapılması dikkat çekicidir.

    Hafter’e bağlı unsurların son dönemde sahada yaşadığı kayıpların hezeyanın bir yansıması olan bu açıklama, darbeci Hafter’in ve destekçilerinin Libya’daki ihtilafı tırmandırma niyetinde olduklarının en açık göstergesidir.

    Bu vesileyle, Libya’daki Türk çıkarlarının hedef alınması halinde bunun çok ağır sonuçları olacağını ve darbeci Hafter unsurlarını meşru hedef telakki edeceğimizi bir kez daha hatırlatıyoruz.”