Etiket: Diyabet

  • Diyabetli çocuklara sensör

    Diyabetli çocuklara sensör

    Van’da, 14 Kasım Diyabet Günü dolayısıyla düzenlenen programda diyabetli çocuklara sensör dağıtıldı.  14 Kasım Diyabet Günü dolayısıyla Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde program düzenlendi. Programda diyabet ile ilgili yapılan sunumların ardından konuşan Van Valisi Ozan Balcı, 2 yıl önce başlatılan diyabetli çocuklara şeker ölçüm sensörü dağıtım projesinin kesintisiz devam ettiğini söyledi.

    “Diyabet bir yaşam şeklidir” diyen vali Balcı, “Biz başlattığımız bir proje kapsamında şu anda 550 çocuğumuza şeker ölçüm sensörü dağıtıyoruz. Devletimiz güçlüdür. İmkanlarımızı devletin gerçek sahibi milletimizin çocuklarına harcamaktan mutluluk duyuyoruz. Bu projemiz kesintisiz bir şekilde devam ediyor ve bundan sonra da devam edecek.

    Diyabetli çocuklar ve ailelerinin sıkıntılarını biliyoruz. Biz çocuklarımızın parmaklarının delinip acı çekmelerinin önüne geçiyoruz. İlgili kurumlarımız planlamalarını yapıyor. Şimdiye kadar olduğu gibi sensör konusunda hiçbir çocuğumuz mağdur edilmeyecek” dedi.

  • ‘Uyuşmalar diyabet belirtisi olabilir’

    ‘Uyuşmalar diyabet belirtisi olabilir’

    Günümüzde hareketsizlik, yüksek kalorili besinlerin tüketimi, şekerli ve früktoz içeren sıvı gıdaların fazla alınması nedeniyle obezite ve buna paralel olarak da diyabetin görülme oranı hızla arttı. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Tutal, diyabet hastalığının tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de milyonlarca kişiyi etkilediğini söyledi.

    “Susuzluk görülebilir”

    Diyabetin belirtilerine değinen Uzm. Dr. Tutal, “Susuzluk, çok su içme ve sık idrara çıkma, kilo kaybı, tekrarlayan enfeksiyonlar, el ve ayaklarda uyuşma ve daha ciddi vakalarda koma, diyabetin başlıca belirtileridir. Şeker hastalığı ömür boyu süren kronik bir hastalıktır. Tedavi ile kan şekeri normal sınırlarına çekilebilir. Kan şekerinin normal sınırlarda olması kişiyi, şekerin olumsuz sonuçlarından korur. Şeker düşürücü ilaçlar zamanında ve düzenli kullanılmalıdır” diye konuştu.

    “Kroner arter ve inme riskini 2-4 kat artırıyor”

    Diyabetin koroner arter hastalığını ve inme riskini 2-4 kat arttırdığını da belirten Uzm. Dr. Tutal, “Diyabet zamanla kalp, damarlar, göz, böbrek ve sinirlerde yapısal değişikliklere yol açabilir. Kronik böbrek yetersizliğinin de en önemli sebeplerindendir” dedi.

    “İş yerinde saatlerce hareketsiz kalmayın”

    Fazla kiloların şeker hastalığına davetiye çıkardığını ifade eden Uzm. Dr. Tutal, “İş yerinde uzun saatler hareketsiz kalmayın. Özellikle ofis ortamında saatlerce oturarak çalışmak diyabet riskini artırır. Fiziksel açıdan aktif olmaya dikkat edin, düzenli şekilde haftanın en az 5 günü, en az 30 dakika yürüyüş yapmaya özen gösterin. Az yağlı, düşük kalorili, lifli gıdalar tercih edin. Meyve sebze, tam tahıllı besinleri sık tüketin” şeklinde konuştu.

    “Diyabette tedavi yolları”

    Diyabette tedavi yöntemlerinin, hastalığın türüne göre farklılık gösterebileceğini dile getiren Uzm. Dr. Tutal, şu bilgileri paylaştı:
    “Tip 1 diyabette insülin tedavisi ile birlikte tıbbi beslenme tedavisi titizlikle uygulanmalıdır. Hastanın diyeti doktor tarafından önerilen insülin dozu ve planına göre diyetisyen tarafından planlanır. Besinlerin içerdiği karbonhidrat miktarına göre insülin dozunun ayarlanabildiği karbonhidrat sayımı uygulaması ile birlikte Tip 1 diyabetli bireylerin hayatı oldukça kolaylaştırılabilmektedir. Tip 2 diyabetli bireylerde ise tedavi beslenme düzeninin sağlanmasının yanı sıra genellikle hücrelerin insülin hormonuna duyarlılığını artırmaya veya doğrudan insülin hormonu salınımını artırmaya yönelik oral antidiyabetik ilaçların kullanılmasını içerir. Diyabet hastalığında dikkat edilmesi gerekenler ve önerilen tedavi ilkelerine uyulmadığı durumlarda kan şekerinin yüksek seviyelerde seyretmesi, başta nöropati (sinir harabiyeti), nefropati (böbreklerde hasar oluşumu) ve retinopati (göz retinasında hasar oluşumu) olmak üzere birçok sağlık sorununa yol açar. Bu yüzden eğer siz de diyabet hastalığına sahip bir bireyseniz, düzenli olarak kontrollerinizi yaptırmayı ihmal etmeyiniz.”

  • Diyabetle oluşan doku hasarlarını önleyecek projeye destek

    Diyabetle oluşan doku hasarlarını önleyecek projeye destek

    Fen Edebiyat Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Menderes Suiçmez’in yürütücülüğünü yaptığı “Streptozotosin (STZ) ile İndüklenmiş Tip I Diyabet Modelinde Trans-Akonitik Asitin Karaciğer Üzerine Etkisinin Araştırılması” başlıklı proje destek almaya hak kazandı.
    Proje çerçevesinde çeşitli bitkiler ve tohumlarından elde edilen bir yağ asidi olan Trans- Akonitik Asit (TAA) ile yapılacak uygulamanın tedavi edici özelliğinin tespit edilmesi ve doku hasarını durdurmasına yönelik etkileri araştırılacak. Projede oluşturulacak diyabet modeli içinde daha önce anti diyabetik çalışması bulunmayan ve tedavi edebileceği düşünülen Trans-Akonitik Asit (TAA) uygulaması yapılacak.
    Prof. Dr. Menderes Suiçmez, yaptığı açıklamada, halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabet hastalığının ulusal ve uluslararası düzeyde yaygın olarak görülen bağışıklık sistemi hastalığı olduğunu belirtti. Suiçmez, diyabetin, vücutta üretilen insülinin hedef hücrede bağlantı kuramaması durumunda ortaya çıktığını ifade ederek diyabet ile birlikte hücre yapılarında bozulmaların ve proteinlerin yapısal değişikliğe uğradığını vurguladı. Diyabet hastalığının tedavisinde anti diyabetik ilaçlar ve antioksidan savunma sistemlerinin önemli olduğunu söyleyen Suiçmez, şöyle devam etti:
    “Projemizde yeni bir yöntem geliştirerek daha önce anti diyabetik çalışması bulunmayan ve tedavi edebileceği düşünülen Trans-Akonitik Asit (TAA) uygulaması yapacağız. Bu yöntemin, iyileştirici etki gösterip doku hasarını onarmasını bekliyoruz. Projemizin olumlu sonuçlanması halinde diyabet hastalarının sıklıkla karşılaşabileceği doku hasarının tanı ve tedavisine yönelik önemli bir katkı sağlayacağımıza inanıyorum. Amacımız, gerçekleştirdiğimiz çalışmalarla topluma hizmet noktasında insanlara fayda sağlayabilmek.”

  • ‘Uyuşmalar diyabet belirtisi olabilir’

    ‘Uyuşmalar diyabet belirtisi olabilir’

    Günümüzde hareketsizlik, yüksek kalorili besinlerin tüketimi, şekerli ve früktoz içeren sıvı gıdaların fazla alınması nedeniyle obezite ve buna paralel olarak da diyabetin görülme oranı hızla arttı. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Tutal, diyabetin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de milyonlarca kişiyi etkilediğini söyleyerek dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgilendirmede bulundu.

    “Susuzluk, kilo kaybı ve sık idrara çıkmaya dikkat”

    Susuzluk, çok su içme ve sık idrara çıkma, kilo kaybı, tekrarlayan enfeksiyonlar, el ve ayaklarda uyuşma ve daha ciddi vakalarda komanın diyabetin başlıca belirtileri olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Esra Tutal, “Şeker hastalığı, ömür boyu süren kronik bir hastalıktır. Tedavi ile kan şekeri normal sınırlarına çekilebilir. Kan şekerinin normal sınırlarda olması kişiyi, şekerin olumsuz sonuçlarından korur. Şeker düşürücü ilaçlar zamanında ve düzenli olarak kullanılmalıdır” uyarısında bulundu.

    “Kroner arter ve inme riskini 2-4 kat artırıyor”

    Diyabetin koroner arter hastalığını ve inme riskini 2-4 kat arttırdığını da belirten Uzm. Dr. Tutal, “Diyabet zamanla kalp, damarlar, göz, böbrek ve sinirlerde yapısal değişikliklere yol açabilir. Kronik böbrek yetersizliğinin de en önemli sebeplerindendir” dedi.

    “İş yerinde saatlerce hareketsiz kalmayın”

    Uzm. Dr. Esra Tutal, fazla kiloların şeker hastalığına davetiye çıkardığını ifade ederek şunları önerdi:
    “İş yerinde uzun saatler boyunca hareketsiz kalmayın. Özellikle ofis ortamında saatlerce oturarak çalışmak diyabet riskini artırır. Fiziksel olarak aktif olmaya dikkat edin, düzenli olarak haftanın en az 5 günü, en az 30 dakika yürüyüş yapmaya özen gösterin. Az yağlı, düşük kalorili, lifli gıdalar tercih edin. Meyve sebze ve tam tahıllı besinleri sık tüketin.

  • Çocuklarda diyabet hastalığına dikkat

    Çocuklarda diyabet hastalığına dikkat

    Hormon tedavisi, erken ergenlik, geç ergenlik, troid hastalıkları, diyabet gibi geniş bir alanda 18 yaş altı çocukların teşhis ve tedavisini yapan Çocuk Endokrinoloji Bölümü, Niğde’de ilk kez hasta kabul etmeye başladı. Daha önce bölüme hiç doktor ataması yapılmadığı için Çocuk Endokrinoloji Bölümünü kapsayan hastalıklar için çevre illere giden Niğde’deki 18 yaş altındaki hastaların artık şehir dışına gitmeyeceğini söyleyen Çocuk Endokrinoloji Uzmanı Dr. Aysel Yıldız Boyraz, aileleri çocuk diyabetine karşı uyardı.

    “Çocuklarda diyabet hastalığı arttı”

    Boyaz, “Bu bölüm çok geniş kapsamlı bir dal. Hormonal bozukluk, geç ve erken ergenlik, tiroid hastalıkları, diyabet ve cinsiyet gelişim bozukluklarına kadar geniş yelpazede hastalıklara bakılma. Günümüzde en yaygın olan hastalık diyabet hastalığı oldu. Özellikle hastada diyabet öyküsünün olması, çok su içme ve çok idrar yapma gibi durumlar varsa hastada yüksek kan şekerine bakılması gerekir. Aileler bu konuda bilinçli olmalıdır. Onun haricinde çocuklar için geç başvurulduğunda koma halinde karşımıza gelebiliyor. Bu durumda da çocuklarda hayati risk taşımaktadır” ifadelerini kullandı.

  • ‘Diyabet bunama riski oluşturabilir’

    ‘Diyabet bunama riski oluşturabilir’

    Dünyadaki en sık rastlanan rahatsızlıklar arasında yer alan ‘diyabet’ nörolojik rahatsızlıklarda ortaya çıkarabiliyor. Şeker hastalığı olan kişilerin düzenli kan şekeri kontrolleri yapılması gerektiğinin altını çizen  Nöroloji Bölümünden Uzm. Dr. Adem Akkurt, önemli uyarılarda bulundu.

    Bunama deyince akla ilk gelenin Alzheimer hastalığı olduğunu ifade eden  Uzm. Dr. Adem Akkurt, “Bu kanaatin oluşmasında ki en büyük etken Alzheimer hastalığının bunama çeşitleri içinde en büyük sınıfı oluşturması olarak görülebilir. İkinci sıklıkta görülen bunama çeşidi ‘vasküler demans’ olarak adlandırılan damarsal bunama hastalığıdır. Burada tıkanan damarlar beynin küçük kılcal damarları olduğu için tıkandığı süreçte bulgu vermez. Buradaki risk faktörü damarsal tıkanmaya neden olan tüm etkenler. Bu etkenler içinde tansiyon yüksekliği ve diyabet hastalığı diğer damar tıkanıklığı nedenlerinde olduğu gibi ilk sırayı almaktadır” dedi.

    “Kan şekeri kontrolü önemli”

    Dr. Akkurt, damarsal bunama hastalığı için diyabet kesin risk faktörü olarak görülmekle beraber son çalışmalarda diyabetin Alzheimer açısından da risk faktörü olduğu yönündeki görüş güçlendiğini ifade ederek şunları söyledi:
    “Hatta Colombia Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada diyabeti olan Alzheimer hastalarında kan şekeri kontrolü iyi olmayan hastalarda Alzheimer hastalığının seyrinin daha kötü olduğu gösterilmiştir. Sonuç olarak kesin tedavisi olmayan Alzheimer hastalığını elimizdeki tedavi seçenekleri ile hastalığın ilerleme hızı yavaşlatılabiliyor. Bu yavaşlatmaya katkıda bulunmak için ve bunama hastalığına yakalanma riskini azaltmak için kan şekeri kontrolünün sağlanması gerekir.”

  • Diyabet Günü nedeni ile stant kuruldu

    Diyabet Günü nedeni ile stant kuruldu

    Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi Standında açıklama yapan Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr. Gülhan Akbaba” Diyabet (Şeker hastalığı), insülin direnci, insülin eksikliği veya her ikisinin bir arada bulunmasına bağlı olarak gelişen, kan şekerinin yüksek olduğu bir hastalıktır. İnsülin pankreasın beta hücrelerinden salgılanan bir hormondur. Kandaki şekerin (glukoz) hücre içine girmesini sağlar. Bazı kişilerde pankreas yeterli miktarda insülin üretemez, şeker hücre içine giremez ve kan şekeri yükselir. Şeker yükselmesinin daha sık görülen diğer bir sebebi ise insülin direnci ile ilişkilidir. İnsülin direncinde, insülin dokularda yeterince etki gösteremez. Pankreas bu sorunu daha fazla üretim yaparak aşmaya çalışır, kanda insülin seviyesi yükselir ama bir süre sonra beta hücreleri yorulur ve bu abartılı salınımı gerçekleştiremez hale gelir. Diyabet tüm dünyada oldukça sık görülen bir sağlık sorunudur ve giderek artmaktadır. Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) verilerine göre 2021 yılında dünyadaki erişkin diyabetli hasta sayısı 537 milyon iken, bu sayının 2045 yılında 700 milyona ulaşacağı öngörülmektedir. Ülkemizde ise 1997-1998 yıllarında diyabet sıklığı yüzde 7.2 iken 2010 yılında yaklaşık iki kat artarak yüzde 13.7’ye ulaştığı görülmüştür. Diyabet sık görülen, kontrol altında tutulmazsa erken yaşta ciddi sağlık sorunlarına ve ölüme yol açan, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunudur. Yaşam boyu izlem ve tedavi gerektirir. Bununla birlikte etkin yönetildiğinde normal yaşam kalitesi ve yaşam süresi sağlanabilir. Günümüzde modern hayat olarak görülen kentsel yaşam tarzında daha az enerji harcayarak daha fazla yiyecek tüketilmektedir. Bunun sonucu olarak, şişmanlık artmakta, erişkinlerde görülen ve ana sebebi insülin direnci olan tip 2 diyabet sıklığı, tüm dünyada hızla artmaktadır ”dedi.

    “Grup eğitimi diyabetik hastalara bir arada, toplu olarak eğitim verilmesidir”

    Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr. Akbaba “Diyabetin en önemli belirtileri ağız kuruluğu, susama hissi, çok su içme, çok ve sık idrar yapma, gece idrara çıkma, halsizlik, yorgunluk, sık acıkma, çok yemek yemeye rağmen kilo kaybıdır. Ciltte kuruma ve kaşıntı, bulanık görme, deri ve idrar yolu infeksiyonları, vajinal kaşıntı, tekrarlayan mantar infeksiyonları, yaraların geç iyileşmesi, ayaklarda, bazen de ellerde, hissizlik veya uyuşma, karıncalanma görülebilir. Diyabet tedavisinin en önemli bileşenlerinden biri eğitimdir. Diyabetli bireylerin eğitiminde farklı yöntemler kullanılmaktadır. Bireysel eğitim hasta ile yüz yüze ve bire bir verilen eğitim şeklidir. Diyabet tanısı yeni konduğunda, insülin tedavisi yeni başlandığında ya da hasta hastalığı ile ilgili problem yaşadığında tercih edilmektedir. Hastanemizde rutin olarak diyabet eğitim hemşiremiz tarafından, ayaktan ve yatan hastalara bireysel eğitim verilmektedir. Grup eğitimi diyabetik hastalara bir arada, toplu olarak eğitim verilmesidir. Bu eğitim şekli ile hastalar deneyimlerini ve problemlerini paylaşma olanağı bulmaktadır, akran etkileşimi ile öğrenme becerileri artmaktadır. Hastanemizde endokrinoloji hekimleri, diyabet eğitim hemşireleri, diyetisyenler ve fizyoterapistler tarafından düzenli olarak, belli aralıklarla düzenlenen diyabet okulunda grup eğitimi verilmektedir” dedi.

  • Bisiklet turunda anlamlı buluşma

    Bisiklet turunda anlamlı buluşma

    58. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nun Bodrum – Selçuk Etabı Belediye Meydanı’ndan start aldı. Yarışta tip 1 diyabetlilerden oluşan Novo Nordisk takımı da mücadele ediyor. Bodrum’daki tip 1 diyabetli bisiklet tutkunu öğrenciler, Bodrum İlçe Sağlık Müdürlüğü Sağlıklı Hayat Merkezi ve Muğla Tip 1 Diyabet Derneği’nin organizasyonu ile diyabetli sporculardan oluşan Novo Nordisk takımı ile bir araya geldi.

    Bodrum İlçe Sağlık Müdürlüğü Sağlıklı Hayat Merkezi Diyetisyeni Hande Alaca, tip 1 diyabetli çocukların spor yapabileceğini göstermek için bu etkinliği düzenlediklerine vurgu yaparak şöyle dedi; “Bugün Muğla Tip 1 Diyabet Derneği ile birlikte tip 1 diyabetli öğrencilerimizi, tip 1 diyabetli bisiklet sporcularımızla buluşturuyoruz. Tip 1 diyabet genetik bir hastalık ve genellikle çocuk yaşlarda tanı konuluyor. Düzgün bir beslenme programıyla ve düzenli takiplerle devam ederse spor yamaya engel değil, bunu çocuklarımıza göstermek için buradayız”

    Cumhuriyet Ortaokulu’nda eğitim gören Ediz Akçakoca (12) dağ bisikleti ile ilgilendiğini ifade ederek şöyle konuştu; “Kendimi dağ bisikleti sporu alanında geliştirmeye çalışıyorum. Benim diyabet hastalığım bisiklet sürmeme engel olmuyor. Biraz zorluyor ama dikkat ettiğim sürece çok bir sorun olmuyor. Dağ bisikleti de yol bisikletine nazaran daha heyecanlı bir spor. Oradan buradan zıplamalı bir spor. O yüzden yol bisikletinden farklı biraz.”

    Profilo Marina Ortaokulu öğrencisi Dalya Mercan Esentaş (11) ise duygu ve düşüncelerini şu sözlerle ifade etti;

    “Mutluyum, çünkü hep mahallede gördüğüm bisikleti ilk defa yarışta göreceğim. Bisikleti arkadaşlarımla beraber sürüyoruz, eğleniyoruz. Hem temiz hava almış oluyorum hem de arkadaşlarımla vakit geçirmiş oluyorum.”

    Bisiklet sürmeyi çok sevdiğini dile getiren Merkez Turgutreis Ortaokulu’ndan Hasan Miraç Elma (13) Novo Nordisk takımındaki bisikletçilerle bir araya geldiği için çok mutlu ve heyecanlı olduğunu anlattı.

    Dalya Mercan Esentaş isimli öğrencinin annesi Demet Yavaş, “Ben çocuğumun spor yapmasına destek veriyorum. Diyabeti, spor yapmasına engel değil. Zaten birçok sporla uğraşıyor. Onun dışında saz da çalıyor.” şeklinde konuştu.

    Yarışın startı öncesinde tip 1 diyabetli öğrenciler, kürsüye Novo Nordisk takımı ile birlikte çıktı. Öğrenciler ve sporculara Bodrum İlçe Sağlık Müdürlüğü Sağlıklı Hayat Merkezi yetkilileri ile Muğla Tip 1 Diyabet Derneği’nin üyeleri de eşlik etti. Bisikletçiler ve çocuklar kürsüde kol kola girerek poz verdi.

  • “Diyabette takdir edilecek durumdayız”

    “Diyabette takdir edilecek durumdayız”

    Halk Sağlığı ve İç Hastalıkları Uzmanı, Karadeniz Diyabet Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. M. Emin Dinççağ, diyabet hastalığıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin diyabetle mücadelede takdir edilecek bir konumda olduğunu ifade eden Dr. Emin Dinççağ, “Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yılını kutlarken pek çok alanda değerlendirmeler yapıp, ne kadar yol aldığımızı anlamaya çalışıyoruz. 100 yıllık geçmişimizde diyabet alanında da geldiğimiz nokta takdir edilecek bir durumdur. Dünyanın pek çok ülkesi ile karşılaştırıldığında diyabet alanında hastalığın farkındalığı, tanı ve tedavisi, gerekli ilaç ve malzeme, yetişmiş insan gücü, sağlık kurumları, sivil toplum örgütleri, araştırma ve geliştirme açısından ihmal edilemeyecek başarılarımızın olduğu ve ileri ülkeler ile rekabet edebilecek düzeyde olduğumuzu görüyoruz. 1955 yılında Türk Diyabet Cemiyeti’nin kurulması ile ivme kazanan diyabet çalışmaları, Prof. Dr. Şevki Yener ve Dr. İhsan Aksen gibi diyabet alanında ilgili hocalar vasıtasıyla uluslararası münasebetler ile geliştirilmeye çalışılmıştır. Geçtiğimiz yüzyılda, diyabet alanında önemli gelişmeler olmuş, diyabet farkındalığı ve tedavisi ülkemizde de bir çok standardın üzerinde gerçekleşmiştir. Dünyada da ülkemizde de diyabet farkındalığı yüzde 40-45 civarındadır. Diyabet, bulaşıcı olmayan hastalıklar arasında önemli yer tutmaktadır. Yaşadığımız çağın en önemli halk sağlığı problemidir. Uluslararası Diyabet Federasyonu 2019 yılı, 20-79 yaş aralığında 463 milyon insanın tahmini diyabetli olduğunu belirtmektedir. Bozulmuş glikoz toleransı(gizli şeker hastalığı) olanlar ilave edilirse bu rakamın çok büyük olduğu tahmin edilebilir. Ülkemizde de yüzde 14 kişinin diyabetli olduğu ve Avrupa’da en fazla diyabetlinin Türkiye’de olduğu bilinmektedir” diye konuştu.

    Diyabete bağlı ölümlerin HIV/AIDS, tüberküloz ve sıtma kaynaklı ölümlerden daha fazla olduğunu belirten Dinççağ, “Diyabet hastalığında arzu ettiğimiz tedavi değerlerine ulaşabilmek için, ilaç, gereç, hekim, sağlık kurumu ve bunlara ulaşım kolaydır. Diyabet alanında çalışan sivil toplum kuruluşları ve diyabet bilinci dünya devletleri ile yarışabilecek olgunluktadır ve gurur vericidir. Diyabet tedavisi alanında kırsal kesim ile kent merkezleri arasında fark olmasına rağmen diyabet alanında sınıfı geçiyoruz. Kırsal alandaki diyabet takibinin daha iyi yapılabilmesi için halk sağlığı hemşireliğinin geliştirilmesi ve kırsal alanda daha çok hizmet vermesi, diyabette akran eğitiminin sağlanması, diyabetli yakınların eğitimi, diyabet alanında seviyemizi daha ileriye taşıyabilecektir. İleri teknolojilerden yararlanmalıyız. Sensör gibi kan şekeri ölçümlerinde az kullandığımız modern yöntemler pahalı olması nedeniyle gelecekte daha çok kullanılabilirse diyabet tedavisinde daha ileri düzeyde olmamız mümkündür” şeklinde konuştu.

  • Şeker hastalığı, kontrol altına alınabiliyor

    Şeker hastalığı, kontrol altına alınabiliyor

    Diyetisyen Ayşe Çoban, şeker hastalığı olarak bilinen diyabet hastalığı konusunda yazılı açıklamalarda bulundu. Diyabetin vücutta insülin salınımının bozulmasıyla karakterize kronik bir hastalık olduğunu belirten Diyetisyen Ayşe Çoban, tip 1 ve tip 2 olmak üzere iki tip diyabet hastalığı olduğunu ve tip 2 diyabetin daha sık görüldüğünü söyledi.

    Çoban: “Diyabetin tam adı diyabetes mellitüs’tür, idrarda şeker anlamına gelmektedir. Kandaki şekerin hücre içine alınamamasından dolayı şeker idrara geçer. Şekerin hücre içine alınmasını insülin hormonu sağlar. Sağlıklı bireylerde açlık kan glukoz düzeyi 70-100 mg/dL aralığındadır. 2 tip diyabet hastalığı vardır en sık görüleni pankreastan salınan insülinin fazla kiloya bağlı yeterli gelmemesi veya yüksek şeker tüketimine bağlı vücut dokularının insüline duyarsızlaşmasıyla ortaya çıkan tip 2 diyabettir. Son yıllarda tip 1 diyabetin görülme prevalansının arttığı da gözlenmiştir. Tip 1 diyabet kiloya veya beslenmeye bağlı değildir. Tip 1 diyabette dışarıdan insülin alımı zorunludur. Genetik geçişli olabildiği için diyabet tanısı almış yakını olanların beslenmesine daha dikkat etmesi gerekmektedir” diye konuştu.

    Çoban, diyabeti etkileyen beslenme yanlışlarına dikkati çekerek en önemli etkenin karbonhidrat tüketimi olduğunu vurguladı ve şu önerilerde bulundu:

    “Diyabeti etkileyen beslenmedeki karbonhidratlardır. Karbonhidratlar bileşik ve basit karbonhidratlar olarak 2 ye ayrılır. İstenilen glisemik indeksi düşük olan bileşik karbonhidrat tüketiminin arttırılıp basit karbonhidratlardan kaçınılmasıdır. Kan şekerinin istenenden yüksek olması uzun vadeli tahribata yol açarken düşüklüğü daha tehlikeli olduğundan beslenmede karbonhidrat alımı sıfırlanamaz. Mutlaka lif içeren bileşik karbonhidratlar tüketilmelidir. Kepekli tüm ürünler, kurubaklagiller, sebzeler bileşik karbonhidratlara örnektir. Günde 3 ana öğün alınıp bu ana öğünlerden ortalama 2 saat sonra ara öğün olarak bileşik karbonhidrat tüketilmelidir. Früktoz (meyve şekeri) bağırsaktan en hızlı emilen karbonhidrat olduğu için meyveler tek başına ara öğün değildir, yanında ya kepekli galeta, sarı leblebi gibi lif kaynağı ya da ayran, yoğurt, kefir gibi protein de içeren ürünlerle tüketilmelidir. Glisemik indeksi yüksek olan üzüm, incir, kavun, patates, pirinç, makarna, tatlılar, şeker pancarlı ürünlerin bağırsaklardan geçiş hızı çok hızlı olduğu için istenmeyen şeker yüksekliğine neden olurlar. Tip 2 diyabette şeker yüksekliğine bağlı retinopati, neropati, nefropati görülmesi daha yaygınken tip 1 diyabette diyabetik ketoasidoz daha yaygın görülür. İki durumdan da korunmanın yolu glisemik indeksi yüksek besin tüketmemektir. Beslenme tek başına tedavi etmez, özellikle tip 1 diyabette dışarıdan insülin alımı şarttır. Doğru beslenme ve ilaçların düzenli kullanımı ile diyabet kontrol edilebilir bir hastalıktır” dedi.