Etiket: doğader

  • Bursa Sinema Günleri başladı

    Bursa Sinema Günleri başladı

    Kentin sadece salonlarının değil, meydanlarının, mahallelerinin ve sokaklarının da sanatın ışığı ile aydınlanması hedefiyle hareket eden Büyükşehir Belediyesi, bu kapsamda düzenlediği etkinliklere bir yenisini “Bursa Sinema Günleri” ile ekledi. Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı tarafından başlatılan ve Eylül ayı sonuna dek sürecek etkinliğin ilk gününde Bursa Muhalif Gazetesi imzalı (T)ALAN belgeseli gösterildi. Gökdere Vadisi Setbaşı Şehir Kütüphanesi Üftade Konferans Salonu girişinde düzenlenen açık hava etkinliğine, CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Bursa Kent Konseyi Başkanı Ertuğrul Aksoy, Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Kültür Şube Müdürü Nazan Akdoğan, akademik odaların ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, Bursa Muhalif Gazetesi ekibi ve Bursalılar katıldı. Bursa’nın hayat kaynağı olan Uludağ’ın “zaman”, “yaşam” ve “talan” üçgenindeki tarihi serüvenini anlatan, Uludağ’ı korumak için verilen mücadeleyi mücadelenin aktörlerine anlattıran belgesel, ilgiyle izlendi.

    Belgeselin hemen ardından “Uludağ varsa Bursa var, Uludağ yoksa Bursa yok” teması ile gerçekleşen söyleşide ise Bursa Barosu Çevre Hukuku Komisyonu Başkanı Avukat Eralp Atabek, DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Sedat Güler, Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, TMMOB Mimarlar Odası Bursa Şubesi Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek ve Türkiye Ormancılar Derneği Bursa Temsilcisi Cemal Türeyen tarafından Uludağ’ın mevcut durumu, önemi, neden ve nasıl korunması gerektiği ile ilgili önemli bilgiler paylaşıldı.
    Bursa Sinema Günleri, Gökdere’nin yanı sıra Kültürpark Atatürk Stadyumu Kütüphanesi önünde birbirinden değerli filmlerin gösterimi ile 29 Eylül akşamına dek devam edecek.

  • Çevre Günü’nde Bursa’dan yükselen imdat çığlığı

    Çevre Günü’nde Bursa’dan yükselen imdat çığlığı

    2022 yılını “İklim Yılı” ilan ederek iklim değişikliğine yol açan faktörlere ve bu konuda alınabilecek önlemlere dikkat çekecek çalışmalar yapan Bursa Nilüfer Belediyesi, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde “Nilüfer Çayı Temiz Aksın Yürüyüşü” organize etti.
    Nilüfer Kent Konseyi ve Bursa Çevre Platformu ile birlikte organize edilen etkinlikte, Uludağ’dan çıkarak kentin içme suyu ihtiyacını karşılayan ve Bursa Ovası’nı sulayan, ancak endüstriyel atıklar nedeniyle artık simsiyah akan Nilüfer Çayı’ndaki kirliliğe dikkat çekildi. Bu amaçla Nilüfer Çayı kenarındaki 4 ayrı rotada düzenlenen doğa yürüyüşüne, “Nilüfer Çayı Temiz Aksın” sloganıyla çok sayıda çevreci katıldı. Yürüyüşe katılanlar, Nilüfer Çayı’nın temiz ve kirli akan bölgelerinden numuneler de aldı.

    Bursa Çevre Platformu’nun paydaşı olarak etkinlikte yer alan Bursa Barosu, Bursa Tabip Odası, Mimarlar Odası Bursa Şubesi, Peyzaj Mimarları Odası Bursa Şubesi, Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi, DOĞADER, EKODER ve Tarım Orkam-Sen ile Nilüfer Kent Konseyi üyeleri, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün artık kutlanacak bir gün değil, doğanın ve çevrenin yok oluşuna ağıt söyleme günü olduğunu ifade ettiler.

    Bursa’nın, çok değil bundan 30 yıl önce “Yeşil Bursa” adıyla anıldığını ama nüfus yoğunluğu, çarpık kentleşme, kaçak sanayileşme sonucu kentin betonlaştığını, tarımı biterken, havasının suyunun kirletildiğini belirten çevreciler, “Artık Bursa havası en kirli şehirlerden biri ve şehir merkezinden geçen dereleri, fabrikaların deşarj ettiği kimyasal atık halinde akıyor. Verimli Bursa ovalarındaki tarım alanları hızla betonlaşıyor. Bu böyle devam ederse, önümüzdeki birkaç yıl içinde gıda ve su krizi yaşamamız kaçınılmaz görünüyor. Suyuyla ve havasıyla Bursa’yı besleyen; Bursa’nın yaşam kaynağı Uludağ dereleri ise; oteller bölgesinden ve diğer tesislerden gelen evsel ve kimyasal atıklarla daha kaynağında kirletiliyor. Temiz akan su kaynakları ise, su daha toprağa düşmeden kaynağından borularla yerel yönetim ve su şirketlerin kurduğu su fabrikalarının depolarına ve kasalarına akıyor. Su şehri Bursa hızla kuraklığa itiliyor” dediler.

    Bursa’nın en önemli su kaynağı olan Nilüfer Çayı’nın çıktığı yerdeki berraklık ile kentin içinden geçtikten sonraki simsiyah görüntüsü arasındaki farkın dehşet verici olduğunu vurgulayan Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem de, “Nilüfer Çayı, Bursa’yı besleyen ana damarlardan bir tanesi. Başladığı noktadan 40 kilometrelik mesafe boyunca dört etaptan oluşan parkurlarda gruplar halinde yürüdük. Nilüfer Çayı’nın hem temiz hem kirli bölgelerinden numuneler alarak, çayın nasıl kirletildiğini göstermek istedik. Artık Nilüfer Çayı’nın mutlak suretle temiz akmasını sağlamak lazım. Bunu söylemekten bizim dilimizde tüy bitti. Buradan yetkililere tekrar seslenmek istiyoruz. Kaçak endüstrinin yapıldığı, kaçak boyahanelerin ve kontrolsüz üretimin olduğu işletmelerde sıkı denetimler yapılsın. Bu işletmelerin deşarjları kontrol edilsin. Başladığı yer o kadar temiz ki, burada balık tutanlar var. Ancak Nilüfer Çayı’nın Geçit’teki bölümünden numune aldığımızda, bugün hangi boyahanede, hangi renk, hangi türde kumaşların boyandığını tahmin yapabileceğimiz duruma geliyoruz. Bu dünya bizim, Bursa bizim. Çevreyi kirletmeden gelecek nesillere aktarmamız gerekiyor” diye konuştu.


    Suyun tüm canlılar için en temel yaşam hakkı olduğunu ve bu konuda artık gerçekten kritik bir eşikte olduğumuzu kaydeden Başkan Erdem, “Sanayi alanları arttıkça endüstriyel atıklar da artıyor ve bu suların arıtılmadan su kaynaklarına deşarjı sonucu Nilüfer çayı kirleniyor. Bu kirliliğe rağmen Nilüfer Çayı tarımsal üretimde sulama suyu olarak da kullanılıyor. Sonuç olarak sadece suyumuz değil, toprağımız ve gıdamız da kirleniyor. Çevreye karşı sorumsuz davranarak ekolojik dengeyi işte böyle kendi ellerimizle bozuyoruz. Nüfus arttıkça tarım ve sanayi alanındaki su ihtiyacı da artıyor, kişi başına düşen su miktarı azalıyor. Su, tüm canlıların ve ekosistemlerin varlığı için vazgeçilmezdir. Gelecekte belki de su savaşlarına bile tanık olacağız. Ancak bizler var olan su kaynaklarımızı da doğru kullanamıyoruz. Yaşam kaynağımız olan su kaynaklarının kirletici faktörlerden korunmasını sağlayamıyoruz. Bunun en çarpıcı göstergesi Nilüfer Çayı’dır. Nilüfer Çay’ı için derhal önlem alınmasını istiyoruz” dedi.

  • Bursa’da yaralı puhu kuşuna ‘hassas’ operasyon

    Bursa’da yaralı puhu kuşuna ‘hassas’ operasyon

    Bursa’nın Kestel ilçesi Narlıdere köyünde yaşayan Ahmet Serçe’nin bahçesine puhu kuşu düştü. Vatandaş yaptığı incelemeler sonunda kuşun kanadının kırık olduğunu görünce, hemen DOĞADER’i arayarak haber verdi.

    Dernek yetkilileri ise resmi kurumlarla irtibata geçerek haber verdi. Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği (DOĞADER) Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir ve dernek üyeleri kuşun bulunduğu bahçeye giderek yaralı hayvanı kurtardı. Yaralı kuşu zarar vermeden kurtaran dernek üyeleri hayvanı yetkili kurumlara teslim etmek için yola çıktı.

    Duyarlılığından dolayı vatandaşa teşekkür ettiler

    Yaralı kuş ihbarı aldıklarını ifade eden Murat Demir, “Ahmet bey bize internetten ulaşarak haber verdi. Biz de kuşun nadir bir tür olduğunu anladık. Hemen yetkili kurumlara haber verdik. Kendi imkanlarımızla kuşu kurtarmaya geldik. Nadir tür olan puhu kuşunu kurtardık. Kuşun kanadı kırılmış Ahmet bey kuşa bir zarar gelmesin diye her türlü önlemi almış biz kuşu kurtarıp yetkili yerlere teslim edeceğiz. Tedavisi burada yapılacak kuş sağlığına kavuşacak diye umut ediyoruz” dedi.

    Bahçesinde yaralı bir kuş gördüğünü belirten Ahmet Serçe ise, “Hiç görmediğim bir türdü, baykuşa benziyordu ama ondan daha büyüktü, internetten numarasını bulup DOĞADER’i aradım. Onlar da sağ olsunlar gelip kuşu yakalayarak yetkili yerlere ulaştıracaklar” şeklinde konuştu.

     

  • “Marmara Denizi foseptik çukuru haline döndü”

    “Marmara Denizi foseptik çukuru haline döndü”

    Bursa Uludağ’dan doğup Marmara Denizi’ne dökülen Nilüfer Çayı, sanayi ve evsel atıklar nedeniyle siyaha boyandı. Doğayı ve Çevreyi Koruma Başkanı Sedat Güler, Nilüfer Çayı’nda hiçbir canlının yaşamadığını belirterek, “Bursa’daki derelerin çoğunluğu denize dökülürken kirletiliyor. Marmara Denizi, Marmara Bölgesi’nin foseptik çukuru haline döndü” dedi.

    Uludağ’dan doğup, ovadaki birçok dere ve Susurluk Çayı ile birleşerek, Karacabey’den Marmara Denizi’ne dökülen Nilüfer Çayı, evsel, sanayi ve tarım atıkları nedeniyle siyaha boyandı. Havzasında birçok sanayi bölgesinin bulunduğu çayda, kirlilik nedeniyle canlı yaşamı ve bölgedeki tarım ve hayvancılık olumsuz etkilendi. Bölgede yaşayan vatandaşlar ve doğaseverler, yarın kutlanacak olan Dünya Çevre Günü öncesi nehrin kirletilmesine tepki gösterdi.

    DOĞADER Başkanı Sedat Güler, Uludağ’dan çıkıp, 200 kilometreden fazla yol kat ederek Marmara Denizi’ne dökülen Nilüfer Çayı’ndaki tehlikeyi yıllar önce gördüklerini söyledi. Bursa’da, doğa savunucularıyla birçok kitlesel eylem yaptıklarını belirten Güler, hazırladıkları raporları o dönemin yöneticilerin verdiklerine ifade etti. Güler, şöyle konuştu:

    “Nilüfer Çayı’ndan şu anda akan su Uludağ’dan gelen su değil. Bu su, yol boyunca sanayi atıklarının kimyasalları ile kirletilen gider haline dönüştü. Nilüfer Çayı bunun en başlıca örneği. İçerisinde hiçbir canlı yaşamıyor. Köylüler, kullanmak için ellerini suya sokunca yara oluyor. Bu kimyasal su denize gitmeden müsilajı artıran etken haline geldi. Nilüfer Çayı bunun bariz bir örneği. Bursa’daki derelerin çoğunluğu denize dökülürken kirletiliyor. Marmara Denizi, Marmara Bölgesi’nin foseptik çukuru haline döndü. Sorunun çözümü, yerinde bertaraf etmek. Eski arıtma tesislerini modernize etmek. Bu yapılamıyorsa eskiyen tesisleri kapatmak gerekiyor. Bunlar gerçekleşirse, Marmara Denizi, ekolojik sistem içerisinde yıllar sonra eski haline gelebilir.”

    ‘BU SUDA HİÇBİR CANLI YAŞAMIYOR’

    Karacabey Boğazı’nda bulunan kırsal Hayırlı Mahallesi’nde yaşayan Orhan Durmaz ise, “Bursa’nın bütün evsel, sanayi ve kimyasal atıkları bu suyun içinde. Bu suda yaşam sıfır, hiçbir canlı yaşamıyor. Nilüfer Çayı, Çapraz Çayı’yla birleşerek Karacabey Longoz Ormanları’na oradan da Marmara Denizi’ne dökülüyor. Bu pislik Marmara Denizi’ne gidiyor ve deniz salyası olarak dönüyor” dedi.

    ‘KATRAN GİBİ MARMARA DENİZİ’NE AKIYOR’

    Bölge mahallelerde tarım ve hayvancılığın temel geçim kaynağı olduğunu söyleyen Hayırlar Mahallesi muhtar azası İsmail Aydemir ise, “Biz bu dereyle arazimizi suluyorduk ancak şu an arazi sulama işi bitti. Bu suyun bu kadar kirli olmasının nedeni, çiftliklerdeki pisliklerin arıtılmadan buraya salınmasıdır. Bu da direkt Marmara Denizi’ne giden kirli bir su. Bunun 30 metre ilerisinde bir içme suyu kuyumuz var, suyu 80 metre aşağıdan alıyoruz. Bu akarsuyun kirliliğinden dolayı bizim içme suyumuzun kokusu ve tadı da değişti. Bu kirlilik insanlara da zarar veriyor artık” diye konuştu.

    Nilüfer Çayı’nda canlı yaşamın bittiğini öne süren Aydemir, kirli suyun Marmara Denizi’ndeki canlı yaşamı da olumsuz yönde etkileyeceğini söyledi. Aydemir, “Bölgedeki akarsuların kirliliği Marmara Denizi’nde toplanıyor. Nilüfer Çayı, Uludağ’ın kar suyuydu, en temiz suyumuz oydu. Biz oradan içme suyu alırdık. Şimdi bırakın içme suyunu, elinizde yara varsa suya elinizi soktuktan sonra yara kapanmıyor, mikrop kapıyor. Bursa sanayisinin bütün atıklarının verildiği bir akarsu, katran gibi Marmara Denizi’ne akıyor, suda bir canlı bile yaşamıyor, suyun vasfı bitti” diye konuştu.

  • Bursa’nın derelerinden zehir akıyor

    Bursa’nın derelerinden zehir akıyor

    Bursa’da çevreciler kirli akan derelerine dikkat çekmek ve bir an önce harekete geçilmesi için  Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün konuyu araştırıp tedbir almasını istedi.

    Etrafı sanayi kuruluşlarıyla çevrili Bursa’nın dereleri son yıllarda fabrikalar tarafından arıtılmadan salınan atık sular sebebiyle simsiyah akıyor.

    Bursa’nın verimli ovalarından akan bu pis sularla üreticiler tarla ve bahçelerini sulamak mecburiyetinde kalıyor. Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği (DOĞADER) üyeleri, Bursa’nın kirli akan derelerine dikkat çekerek, acil eylem planı çağrısında bulundu.

    Bursa’nın derelerinin salınan kimyevi atıklarla aşırı kirlendiğini ifade eden DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, “Bugün burada görüyoruz ki, yetkililerin suyun sağlıklı bir şekilde topluma ulaşabilmesi için acil eylem planları yapması gerekmektedir. Çünkü Dünya Sağlık Teşkilatının verilerine göre dünyada 2 milyara yakın insan sağlıklı ve temiz suya erişemiyor. Her gün 30 bin insan kirli sudan dolayı ölmekte. Milyonlarca insanın buna bağlı hastalıklardan dolayı hayat kalitesinin düştüğünü ifade edilmekte. Başta Bursa olmak üzere Türkiye’nin bir çok noktasında küresel ısınma sebebiyle gerekli yağışı almayan şehirlerimizdeki barajlarda ciddi kurumalar söz konusu . Diğer yandan yer altı sularımızda ciddi çekilme ve akar sularımızda kirlilik söz konusu. Şu ân yanında durduğumuz Nilüfer çayı Bursa’ya hayat veren bir çay. Uludağ’dan tertemiz bir şekilde başlayan yolculuğunda 200 kilometre yol alarak Marmara denizine dökülmektedir. Bu çay Uludağ’dan tertemiz şekilde doğuyor, ama şehir şehir merkezine girdiğinde su değil kimyasal atık hâline geliyor. Bulunduğumuz noktada çaydan su alıp tahlil yapsak suya rastlayamayız. Dünya Su Gününde biz DOĞADER olarak karar vericilere seslenmek istiyoruz. Artık lütfen suyun önemini vurgulayan konuşmaların yanı sıra, acil eylem planlarıyla akar ve yer altı sularımızın temizlenmesi için harekete geçin” dedi.

  • Bursa’da tarihi caminin yanındaki asırlık ağacı kestiler

    Bursa’da tarihi caminin yanındaki asırlık ağacı kestiler

    Bursa’da yenileme çalışmalarıyla eski ihtişamına kavuşan Oruçbey Caddesi’nde tarihî caminin bahçesinde bulunan asırlık çınar, hiçbir kuruma olmamasına rağmen kesilerek yok edildi.

    Osmangazi ilçesi Osmangazi Mahallesi Oruçbey Caddesi’ndeki Satı Fakih Hazretlerinin türbesinin yanındaki tarihî selvi ağacı kesildi. İhbar üzerine olay yerine gidip incelemelerde bulunan Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği (DOĞADER) Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, ağacın neden kesildiğini araştırmaya başladı. Ağacın kesildiği sokakta yaşayan vatandaşlar da duruma tepki gösterdi.

    Derneklerine gelen ihbar üzerine konuyu araştırmak için kesilen ağacın bulunduğu alana geldiğini ifade eden DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, “Geldiğimizde tarihî selvi ağacını kesmiş olduklarını gördük. Ağacın köküne baktığımızda kökünün sağlam olduğunu gördük. Sağlam ve asırlık bir ağacı kesmişler. Selvi ağaçları Bursa ve tarihimiz için önemli. Kültürel bir miras. Ülkemizde mezarlıklarda ve medreselerde selvi ağacı görürüz. Kesilen selvi buradaki eser kadar eskidir. Bu işin takipçisi olacağız” dedi.

  • 5 yıl önce kapandı ama hala tehlike saçıyor

    5 yıl önce kapandı ama hala tehlike saçıyor

    Bursa’da 5 yıl önce kapanan kireç ocağında üzeri açık bırakılan derin kuyular tehlike oluştururken, bölgeye atılan çöpler de çevre kirliliğine neden oluyor. Ocağın bulunduğu alan dronla havadan görüntülenirken, DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, “Burada can güvenliği yok” dedi.

    Orhangazi İlçesi’ndeki kireç ocağı, çeşitli nedenlerden dolayı 5 yıl önce kapandı. İşletme sahibi yasa gereği yeniden ağaçlandırması gereken bölgede herhangi bir düzenleme yapmadı.

    Kireç ocağındaki derinliği yaklaşık 100 metre olan kuyuların üzeri hiçbir önlem alınmadan açık bırakıldı. Çevredeki vatandaşlar ise atıl durumda bulunan kireç ocağının bulunduğu alana zamanla moloz, çöp, oto lastiği ve evsel atık döktü.

    Bölgedeki derin kuyular hem insanlar hem hayvanlar için tehlike oluştururken, çöpler ise çevre kirliliğine neden oldu. Açık bırakılan 100 metrelik çukurlar havadan dronla görüntülenirken, bölge halkı ise kapanan kireç ocağının oluşturduğu tehlikeler nedeniyle yetkililerden yardım istedi.

    “BURASI ÇÖP DEPOLAMA ALANI OLMUŞ”

    DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, “Madencilik Kanunu’nun 73’üncü maddesine göre burada işlem bittikten sonra burası eski haline getirilmek zorundadır. Buranın etrafındaki ormana tekrardan dönüştürülmesi gerekirdi. Firma burayı böylece bırakıp, gitmiş. Yasada yapması gereken işi yarım bırakmış. Daha sonra burası 2’nci bir suç mahalline dönüşmüş. Buraya çöp, moloz, evsel atık atılmış. Çevrenin çöp depolama alanı olmuş. Bu da buradaki ikinci bir suç. Firma hakkında suç duyurusunda bulunmak gerekir. Biz bu süreci başlatacağız. Çevre mahallelerde yaşayanların da suç duyurusunda bulunmaları gerekir. Çünkü buranın doğal yapısını bozmuşlar. Maalesef maden ocaklarının çoğu sözleşmelerinin gerekliliklerini yerine getirmeyip, böyle bırakıp gitmekteler. Bunlar için ciddi cezalar uygulanması gerekir” dedi.

    “BURADA CAN GÜVENLİĞİ YOK”

    Kapatılan ocak sahasının tehlikeli bir bölge olduğunu vurgulayan Demir, “Bu bölgenin etrafı derhal tellerle kapatılmalıdır. Çünkü buraya yakın köyler var. Burada insanlar hayvan otlatıyor, tarım yapıyor. Üstü açık bırakılmış çukurlar var. Buraya biri düşerse sonucu ölümcül olabilir. Burayı bariyerle kapatıp, giriş çıkışın yasaklanması gerekiyor. Hemen yanımız ormanlık alan. Yeniden buraya da ağaç ekilmeli. Bu ocak, buranın doğal yapısını bozmaktadır. Burada can güvenliği yok” diye konuştu.

    “BİR AN ÖNCE ÖNLEM ALINSIN İSTİYORUZ”

    Alana yakın Gedelek Mahallesi’nde yaşayan Yakup Yalçın, “Burası hem kötü gözüken bir yer hem de tehlikeli bir yer. Burası sanayi bölgesine de yakın bir yer. Burası herkes için sıkıntılı bir yer. Bir an önce yetkilerce burasının görülüp, etrafının kapatılmasını istiyoruz. Alzheimer hastaları veya kaybolan çocuklar için burası tehlikeli bir yer. Bir an önce buranın düzenlenmesi ve gereken önlemlerin alınmasını istiyoruz” dedi.