Kırklareli’nde ayçiçeği tarlaları, kartpostallık görüntüleriyle ziyaretçileri hayran bırakıyor. Doğaseverler ve fotoğraf tutkunları için de bölge önemli bir cazibe merkezi oluyor. Temmuz ayında ayçiçeği bitkilerinin çiçek açmasıyla tarlalar sarıya boyandı. Türkiye’nin sıvı yağ ve kuruyemiş üretiminde önemli bir yere sahip olan bu değerli bitki, hasat için gün sayıyor. İlkbaharda ekilen ayçiçekleri, ağustos ayının sonuna doğru hasat edilecek.
Etiket: doğasever
-
Doğaseverlerin gözdesi ‘Uzandı Vadisi’
Gebere Barajı’ndan başlayan ve Yeşilburç köyünde sona eren vadiye gelenler, vadinin sahip olduğu doğal güzelliklerle doğayla iç içe yürüyüş gerçekleştiriyor. Vadide yılın belli dönemlerinde yoğunlaşan şelalede fotoğraf çektiren doğaseverler, vadi boyunca devam eden akarsu kenarında yürüyüş yapıyor.
Zondi Vadisi olarak da bilinen vadiye 40 kişilik grupla gelen Aksaray Dağ Arama Kurtarma ve Doğa Sporları Kulübü ile Niğde Doğa Aşkı Buluşturuyor Kulübü üyeleri birlikte doğa yürüyüşü gerçekleştirdi. ADASK Kulübü üyeleri ile yürüyüş gerçekleştirdiklerini söyleyen Niğde Doğa Aşkı Buluşturuyor Kulübü Başkanı Muazzez Toğrul, yaptıkları faaliyetlerle Niğde’nin doğal güzelliklerinin tanıtımına da katkı sağladıklarını da belirtti. Toğrul, “Çok şanslı bir yerde yaşıyoruz, ben Niğde’ye gelene kadar Niğde’de bu kadar bakir güzelliklerin olduğunun farkında değildim. Niğde’ye taşındıktan sonra daha çok sevdim. Bugün yürüdüğümüz rotada beklemediğim güzellikteydi. Tüm doğaseverleri bekleyen bir yer” dedi.
Aksaray Dağ Arama Kurtarma ve Doğa Sporları Kulübü Başkanı Avni Gökçe yaptığı açıklamada, her bir köşesi cennet olan ülkemizin değerini bilmemiz gerektiğini söylediği açıklamasında çevreye karşı vatandaşları daha duyarlı olmaya davet etti. Tabiatın uyandığı dönemde muhteşem bir yürüyüş yaptık diyen Alper Lütfü Göncü ise, Niğde’nin doğa sporları anlamında çok büyük imkanlar sunduğunu belirtti.
40 kişilik ekiple yürüyüşe gelen ADASK üyesi İbrahim Durmuş, vadiyi çok beğendiklerini söyledi. Durmuş, “Niğde doğa sporlarına çok uygun. Bu vadide ilk kez yürüdüm ve çok beğendim, herkese tavsiye ederim ama beni üzen şeylerden bir tanesi yerlerde çok fazla çöp gördük. Doğa bize büyük bir armağan. Sadece biz değil, bizden sonraki kuşakların da bu güzellikleri görmesi için doğayı korumalı ve sahip çıkmalıyız” şeklinde konuştu.
-
Doğaseverlerin gözde mekanı Ortaseki Ormanları
Hacılar ilçesinde doğa ile baş başa kalınacak bir yer olan Ortaseki Ormanları için çalışmalar başladı. Bölgenin gerek sonbahar, gerekse yaz aylarında ayrı güzelliklere sahip olduğunu ifade eden Hacılar Belediye Başkanı Bilal Özdoğan; “Ortaseki ormanları insanlarımızın şehrin gürültüsünden uzakta doğayla iç içe zaman geçirebilecekleri bir mekân. Her mevsim farklı renk ve güzelliğiyle kendini ortaya koyan Ortaseki Ormanları, yönlendirme ve tanıtım tabelaları, yağmur barınakları, seyir terasları, yürüyüş yolları sayesinde bölgeye turizm açısından da ayrı bir değer kazandırmaktadır.
Tüm Türkiye’nin Ortaseki deyince ‘evet burası Hacılar’da evet burada bir doğa güzelliği var’ dediği alanımızda bundan sonraki süreçte de tüm Kayseri tüm Türkiye’de bu güzelliklerin görülmesi için yerel yönetim olarak gereken çalışmaları yürütüyoruz. Bu manada Ortaseki Doğa Karavan Kamp Alanı Projesi ile hem doğa hem de kamp tutkunları için bir dizi yeni fırsat sunacak olan projelerimizi hayata geçireceğiz.
Ortaseki Karavan Kamp Alanı projesinin doğayla buluşmak isteyen herkesin beklentilerini karşılayacağına inanıyoruz. Ayrıca alana ulaşımı daha da kolaylaştırmak adına kısa zamanda yol yapım çalışmalarına başlayacağız. Buraya gelen bu doğal güzelliği gören, yürüyüş yapan doğaseverlere yürekten teşekkür ediyor, Ortaseki’ye bekliyoruz” dedi.
-
Doğaseverler küresel ısınmaya dikkat çekti
Bozova ilçesi Kaptaş Vadisinde düzenlenen doğa yürüyüşüne, aralarından sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin de bulunduğu 38 kişi katıldı. Katılımcılar, küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı farkındalık oluşturmak için 5 saat boyunca 10 kilometrelik doğa yürüyüşü gerçekleştirdi. Yürüyüşün ardından küresel ısınma ve iklim değişikliği hakkında bilgi alışverişinde bulunan katılımcılar, çevre temizliği yaptı. Doğaseverler çere temizliğinin ardından halay çekerek eğlendi. Etkinlik hatıra fotoğraflarının çekilmesinin ardından son buldu.
Etkinliğe katılan Fadile Deveci, doğaya zarar veren cisimlerin çöpe atılması konusunda vatandaşlara çağrıda bulundu. Deveci, “Burada şimdi çevre temizliği yapıyoruz. Doğamızı seviyoruz. Doğamızı koruyalım ve temiz tutalım” dedi.
Doğasever Ayhan Taş ise, “İklim değişikliği ve küresel ısınma farkındalığı için 10 kilometrelik bir doğa yürüyüşü düzenledik. Doğa yürüyüşümüzü sağlıklı bir şekilde bitirdik. Daha sonra çevre temizliği yaptık. Emeği geçenlere teşekkür ederiz” diye konuştu. -
Tokat’ta Bob Ross’un tablosunu andıran manzara
Tokat’ın Almus ilçesine 6 kilometre uzaklıkta bulunan Harami Yaylası, yeşil doğanın kucakladığı bir cennet gibi, doğaseverleri kendine hayran bırakıyor. Yeşilırmağın doğuş noktası olarak bilinen bu yayla, ünlü ressam Bob Ross tablosu gibi manzarasıyla ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Özellikle kış mevsiminde bile yeşilliğin hâkim olduğu bu bölgede, kar yağışıyla oluşan beyaz örtü aynı gün içerisinde eriyerek yerini yeşil doğaya bırakıyor. Bu eşsiz doğa olayı, bölgeyi adeta kartpostallık görüntülere dönüştürüyor.
Harami Yaylası, ziyaretçilerine doğanın her tonunu yaşama fırsatı sunuyor. Yeşilin en canlı haliyle buluşabileceğiniz bu yayla, adeta bir doğa terapisi sunuyor. Karşı konulmaz manzaralarıyla ziyaretçilerini büyüleyen bu bölge, kışın bile yeşil doğasıyla dikkat çekiyor. Doğa tutkunlarını bekleyen bu cennet köşesi, her mevsimde farklı bir güzellik sunarak ziyaretçilerine unutulmaz anlar yaşatıyor.
Ankara’dan Harami Yaylasına gelen 5 mühendis arkadaş, eşsiz doğada balık tutarak unutulmaz bir an yaşadı. Bölgenin doğal güzellikleri ve huzurlu atmosferinden büyük memnuniyet duyduklarını belirtirken ziyaretçiler, yaz aylarında da tekrar gelmeyi planladıklarını ifade etti. -
Doğaseverler, Mastaura’nın bilinmeyenlerini keşfetti
Aydın’ın tarihi ve doğal güzelliklerinin korunması adına önemli çalışmalar yapan Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği’nin (EKODOSD) her hafta düzenledikleri gezi turlarının bu haftaki durağı Mastaura Antik Kenti oldu. Nazilli ilçesinde yer alan antik kenti gezen doğaseverler, döneminde gladyatör ve vahşi hayvan dövüşlerinin yapıldığı bilinen amfi tiyatroyu inceledi, rehber eşliğinde gerçekleştirilen gezide doğaseverler antik kentin ve bölgenin bilinmeyenlerini keşfetti.
Her zaman olduğu gibi doğa ve kültür gezilerinin devam edeceğini ifade eden EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, gezi ile ilgili bilgi vererek “Bu haftaki etkinliğimizi, Aydın’ın Nazilli ilçesinin dağlarında gerçekleştirdik. Nazilli’nin kuzeyinde yer alan yükseltilerden Sarıkayalar vadisine indik. Meşe ağaçlarının renkli görünümlerini izleyerek, zeytin ve incir ağaçlarının içinden yağmurla birlikte coşkuyla akan dere yatağına yürüdük. Dere yataklarında oluşturulan bentlerin meydana getirdiği küçük şelaleleri fotoğrafladık. Geçit vermeyen sulardan paçaları sıvayarak geçtik. Bölgede çok yaşlı tarihe tanıklık eden, asırlardır ayakta kalarak meyve vermeye devam eden zeytin ağaçlarını hayranlıkla inceledik. Vadiye indiğimiz dere yatağından Dereağzı köyüne ulaştık. Köyün kahvesinde çaylarımızı yudumladıktan sonra yürüyüşe devam edip, tepeleri aştıktan sonra kazı çalışmalarının devam ettiği Mastaura Antik Kenti’ne geldik. Çalışmaları kısa süre önce başlamış olsa da önemli verilere ulaşılan antik kenti, Hakan Bahçecioğlu’nun rehberliğinde inceledik. Antik dönemlerde gladyatör dövüşleri, vahşi hayvan dövüşleri gibi kanlı gösterilen yapıldığı tiyatro yapılarından biri olan ve yerel taşlarla inşa edilen Roma mimarlığının Anadolu’daki nadide yapılarından biri olan Mastaura Amphiyatrosu’nu gezdik. Tam olarak kazı çalışmaları bittiğinde görkemli bir yapının meydana çıkacağını tahmin ediyoruz. Mastavra Deresi’nin (Khrysaoris) batısında yer alan ve Roma İmparatorluk Dönemi’nde inşa edilen Roma Hamamı’nı inceledik. Hafif yağmurlu bir günde yaptığımız etkinliği, Mastaura’yı gezdikten sonra sonlandırdık. Meşhur Nazilli pidelerini tatmak için bölgedeki tanınmış bir pideciye uğrayarak pide çeşitlerinden tattık” dedi.
-
Gümüşhane, İzmirli doğaseverleri büyüledi
İzmir’den gelen ve Karadeniz bölgesinde gezmedikleri tek yer olan Gümüşhane’yi 7 gün boyunca doya doya gezen doğaseverler şehrin tarihi ve doğal güzellikleriyle coğrafyasına hayran kalarak “Gümüşhane cennetten bir köşeymiş” sözleriyle yine gelmek üzere şehre veda etti.
Uzun yıllardan beri Türkiye’nin değişik bölgelerini gezen 17 kişilik doğasever grup 7 gün boyunca karış karış gezdikleri Gümüşhane’den mutlu bir şekilde ayrıldı.
İzmir’in kavurucu sıcağından kaçan 17 kişilik doğasever grup internetten görerek çok beğendikleri ve Gümüşhane Dağcılık, Doğa Sporları ve Gençlik Derneğiyle (GÜDAK) irtibat kurarak geldikleri Gümüşhane’de macera dolu bir haftalık yolculuk boyunca Gümüşhane’nin doğal ve tarihi zenginliklerini adım adım deneyimledi
Karaca Mağarası’nın gizemli derinliklerini, Limni Gölü Tabiat Parkı’nın huzur dolu manzarasını, Zigana Dağı’nın etkileyici manzarasını, Artabel Gölleri Tabiat Parkı’nın göz alıcı güzelliklerini deneyimleyen grup üyeleri birinci gün Karaca Mağarası, Limni Gölü Tabiat Parkı ve Zigana Dağı, ikinci gün Artabel Gölleri Tabiat Parkı, üçüncü gün Santa Harabeleri, Taşköprü Yaylası, dördüncü gün Krom Antik Kenti, İmera Manastırı, beşinci gün Abdalmusa Tepesi, altıncı gün Örümcek Ormanları, Çağlayandibi Şelalesi Tabiat Parkı, Çıkrıkdüzü ve Güvende Yaylaları ve yedinci gün Tomara Şelalesi, Çakırkaya Manastırını gezdi.
Bir hafta boyunca Tarihi Süleymaniye Mahallesindeki uygulama otelinde kalan İzmirli doğaseverler şehrin 600 metre rakımlı bölgesinden 3 bin 331 metre rakımlı en yüksek noktası olan Abdalmusa Zirvesine kadar hemen her bölgesini doya doya gezdi.“Gezdiğimiz yerlerin hepsi ayrı ayrı güzelliklere sahip yerlerdi”
Gümüşhane organizasyonu yapan Müşerref Çevik, daha önce Gümüşhane’ye hiç gelmediklerini hatırlatarak, “Gümüşhane’de 17 kişilik grubumuzla bir hafta boyunca gezdik. Grubumuzu en çok etkileyen yerler Artabel Gölleri Tabiat Parkı, Santa Vadisi ve Örümcek Ormanları oldu. Gezdiğimiz yerlerin hepsi ayrı ayrı güzelliklere sahip yerlerdi. İnternetten paylaşım ve fotoğrafları gördük ama çokta hayal edemedik güzellikler konusunda. Bu kadar güzellik beklemiyorduk. Beklentimizin çok çok üzerinde yerler gördük Gümüşhane’de” dedi.
“Gümüşhane cennetten bir köşe ve kesinlikle ölmeden önce görülmesi gereken yerlerden birisi”“Yine gelecek misiniz?” sorusuna “Kesinlikle” diye cevap veren Çevik, “Gümüşhane cennetten bir köşe ve kesinlikle ölmeden önce görülmesi gereken yerlerden birisi bence. Bugüne kadar Türkiye’nin birçok noktasını gezdik. Bizi Gümüşhane’nin en çok insanları etkiledi. Coğrafyası kadar yürekleri güzel insanlarla dolu bir şehir burası. Ben yıllardır Türkiye’yi gezerim ama Gümüşhane insanının samimiyeti, doğallığı ve temiz yüreğini hiçbir yerde görmedim” diye konuştu.
Grupta yer alan emekli güzel sanatlar öğretmeni Mümtaz Saygın ise Gümüşhane’nin hakkında hiç bilgi sahibi olmadığı bir kent olduğunu hatırlatarak, “Buranın milattan önce 4.yüzyıldan itibaren yerleşimin olduğunu, Helenistik dönem, Roma dönemi ve Hristiyanlığın bu bölgede çok etkin olduğunu gözlemledim. Özellikle Krom Vadisinde 40 civarında kilise ve şapel olması beni çok etkiledi” dedi.“Birçok şehirdekinden daha fazla kilise ve şapel Krom ve Santa vadilerinde var”
Türkiye’de birçok şehirdeki toplam kilise sayısından daha fazla kilise ve şapelin Krom Vadisinde olduğunu ifade eden Saygın, “Planları birbirine benzeyen bu binalar bakımsız kalmış. Sadece İmera Manastırı kısmen restore edilmiş ama kapısı kilitliydi giremedik. Orada bir bekçi olması ve gelen konukların içeriye girmesini isterdim. Bu vadideki kiliselerin adını da bilemedik çünkü tabelaları yok. Hemen hemen tüm eserlerde define aramışlar hatta bazılarında insan kemikleri bile vardı. Bu tablo bizi çok üzdü. Tam bir roman ve gotik sanatları kiliseleri vardı. Krom ve Santa vadilerinde çok sayıda Hıristiyanlık tarihi eseri var ama ilgi yok, bakım yok. Harabe deniliyor ama restore edildikten sonra ören yeri denmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Malzeme bol ama bakım yok, ilgi yok”
Gelirken Gümüşhane’de bu kadar tarihi eser göreceğinin aklının ucundan bile geçmediğini belirten Saygın, “Süleymaniye Mahallesi, Santa, Krom Vadilerinde eşsiz eserler var. Malzeme bol ama bakım yok, ilgi yok. Bu şekliyle bura insanlar kilise görmeye gelmezler. Ancak doğa çok güzel. Karaca Mağarası gibi yerler çok güzel ama hiç değilse şu tarihi yapılar, özellikle kiliseler biraz restore edilse sanırım daha çok ilgi çeker. Buralar tamamen bakımdan yoksun. Biz dağcı olmasak oralara gelmezdik. Bir de rehber sıkıntısı var. Şimdi ben olmasam bu grupta o tarihi eserleri kim anlatacaktı?”diye konuştu.
-
Tıbbi aromatik bahçe doğaseverleri ağırlıyor
İlçeye bağlı Dağyenice Mahallesi’nde 10 dönüm alana kurulu bahçede, yaklaşık 60 çeşit tıbbi aromatik bitki ile Türkiye’de çok fazla üretilmeyen Frenk üzümü, aronya, Bektaşi üzümü ve yaban mersini gibi meyveler de yetişiyor.
Bir kısmı kurutulan ve yağı çıkarılan şifalı bitkiler arasında yer alan lavanta bahçesi arazideki diğer bitkiler arasında dikkat çekiyor.
Uzman Dr. Dursun Ünal, Sağlık Bakanlığınca 2014 yılında Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği’nin yayınlandığını ve tamamlayıcı tıp uygulamalarında doktorların yetkili kılındığını hatırlattı.
Daha sonra apiterapi (arı ve arı ürünleriyle yapılan tedavi yöntemi) ve fitoterapi (bitkilerle tedavi) eğitimleri aldığını belirten Ünal, “Burası fitoterapinin mutfağı sayılabilir. Yaklaşık 60 çeşit tıbbi aromatik bitkili bahçemiz bulunmakta. Arılarla bu işi birleştirdik. Avrupa’da ‘apiturizm’ denilen bir kavram var. Bu, bal arıları, tıbbi aromatik bitkiler ve çiçeklerin bir araya geldiği ekolojik turizmin bir alanıdır. Slovakya özellikle bu konuda liderlik göstermekte. Pek çok kişi bal arılarına ve bu çiçekli ortama yakın olmak için gelmektedir.” diye konuştu.
Buraya gelen insanların bir kısmının lavantaların içerisinde fotoğraf çekimi yaptığını anlatan Ünal, şunları kaydetti:
“Doğal ortamda rahatlıyor. Bir kısmı tıbbi aromatik bitkilerin tadına, kokusuna bakıyor. Yetiştirdiğimiz meyvelerin dönemine göre hangisi olmuşsa yiyebiliyor. Ahududu, böğürtlen, yaban mersini, Bektaşi üzümü, Frenk üzümü, çilek gibi pek çok meyve var. Tatlarına bakıyorlar. Tıbbi aromatik bitkilerin kokuları, tatları birbirinden farklı. Hepsinin tabelası var, üzerinde okuyor. Bizden sormak istediği bir şey olursa biz anlatıyoruz. Bu bitkilerin çaylarını içebiliyor veya arzu ederse Türk çayı, kahvesi ikram ediyoruz.”
Ünal, alanda tıbbi lavanta, altın otu, kekik, civan perçemi, limon melisa, melisa, zufa otu, karabaş otu, sahlep ve safran gibi çok sayıda bitkinin bulunduğunu, bunların bazılarının kurutulduğunu bazılarının da yağlarının çıkarıldığını anlattı.
“Apiturizmin küçük bir uygulama alanı”
Bahçenin 7 sene önce kurulduğunu anımsatan Ünal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“İlk başladığımızda çok küçük bitkileri dikmiştik, şimdi bu bitkilerden de çelik yapıyoruz. Arzu eden olursa kendi bahçesine ya da balkonuna saksıyla götürüp bu bitkilerle tanışıyor. Severse daha büyük çaplı iş yapabilir. Bu 60 çeşit bitkiden, ekonomik değeri yüksek olan, köylüye, çiftçiye kazanç getirebilecek bitkiler de mevcut. Bizim az da olsa deneyimlediğimiz ürünler var. Bunlar daha geniş kapsamlı yetiştirilirse bir kar amacı da güdülebilir bu işte.
Bu bahçeyi insanların doğayı, bu doğada yetişen güzel bitkilerin farkına varması, tanışması ve bunu bal arılarıyla birleştirmek amacıyla kurduk. Apiturizmin küçük bir uygulama alanıdır ama pek çok kişinin ufkunu açmakta, tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliği kursları düzenlenmekte ve tıbbi aromatik bitkilerin yanına bal arıları da eklenerek bunu yapacak insanlara masraflarını karşılayacak yollar gösterilmekte denebilir.”
Ünal, bahçede bir kabin içinde bulunan 4 kovan üzerine yerleştirilmiş arı yatağı oluşturduklarını, arı sesi dışında giriş olmaması için özel izolasyon kullanılan ahşap kabindeki yatağa uzananların arıların kanat seslerini dinlediğini anlattı.
Bahçeye gelenlerin arı sesinin rahatlatıcı etkisi için oluşturulan arı yatağını da deneyimleyebildiklerini dile getiren Ünal, “Hepimizin bildiği bal dışında polen, propolis, arı sütü, arı ekmeği gibi kıymetli ürünleri var. Bunlarla da bitmiyor. Tedavide veya turizmde kullanılan arı yatağı var. Ukrayna’da özellikle fazlaca kullanmakta. Bizim burada da bu uygulama yapılıyor. Arıların mutlu olduğu, sayılarının çok olduğu bu dönemde yukarıda, üzerinde yatan insanlara verdiği bir enerji var. Yaklaşık 30 dakika kabinde yattığında arıyla bir temas yok. Arı onu sokmuyor. Verdiği enerji, çıkardığı ses ve kovandan gelen hava insanları çok müthiş rahatlatıyor. Bu apiturizmin uygulama alanlarından birisi.” ifadelerini kullandı.
-
Doğaseverler Van Gölü’nü gezdi
Vadi Doğa Sporları Kulübü üyelerinden oluşan 64 gönüllü, Ömer Demez’in başkanlığında Tuşba ilçesinin Adır Mahallesi açıklarında bulunan adada bir etkinlik düzenledi. Her yılın nisan ayında eşsiz bir güzelliğe bürünen adada etkinlik düzenleyen gönüllüler; doyasıya eğlenerek manzaranın tadını çıkardı. Gönüllüler, tek sıra halinde adada doğa yürüyüşü gerçekleştirirken, aynı zamanda halay çekerek doyasıya eğlendi.
Gerçekleştirilen etkinlikle ilgili konuşan Vadi Doğa Sporları Kulübü Başkanı Ömer Demez, temel gayelerinin insanları şehrin stresinden uzaklaştırarak doğayla buluşturmak olduğunu ifade etti.Özellikle Van Gölü Havzası’nın korunması yönünde çalışmalar yaparak bir farkındalık oluşturmak istediklerini de belirten Demez, bölgenin güzelliklerine sahip çıkılması gerektiğini kaydetti.