Etiket: dsö

  • DSÖ: “Acil durum sona erdi”

    DSÖ: “Acil durum sona erdi”

    DSÖ Genel Sekreteri Tedros Adhanom Ghebreyesus yaptığı açıklamada, korona virüs nedeniyle 3 yıldan fazla bir süredir yürürlükte olan “küresel halk sağlığı acil durumunun” sona erdiğini ilan etti. Ghebreyesus, “Dün Covid-19 Acil Durum Komitesi 15. toplantısını gerçekleştirdi ve bana uluslararası öneme sahip halk sağlığı acil durumuna son vermemi tavsiye etti. Ben de tavsiyeyi kabul ettim. Büyük bir umutla Covid-19 küresel sağlık acil durumunun sona erdiğini ilan ediyorum” ifadelerini kullandı.
    Covid-19 salgınında dünya genelinde en az 7 milyon kişinin hayatını kaybettiğini belirten Ghebreyesus, gerçek sayının muhtemelen 20 milyona yakın olduğunu söyledi. Ghebreyesus küresel halk sağlığı acil durumunun son ermesinin “tehlikenin bittiği anlamına gelmediğini” vurgularken, durumun tersine dönmesi halinde yeniden acil durum ilan edilebileceğini aktardı. Ghebreyesus, “Şu anda herhangi bir ülkenin yapabileceği en kötü şey rehavete kapılmak, kurduğu sistemleri dağıtmak veya halkına Covid-19’un endişelenecek bir şey olmadığı mesajını vermektir” dedi.
    Çoğu ülkenin Covid-19 tedbirlerini sona erdirerek normale döndüğünü belirten Ghebreyesus, “Korona virüs dünyamızı ve bizi değiştirdi” diyerek yeni mutasyon riskinin devam ettiği konusunda uyarıda bulundu.
    DSÖ, ilk kez Çin’in Wuhan kentinde 2019 yılının sonlarında görülen Covid-19’un dünya geneline yayılması nedeniyle 30 Ocak’ta uluslararası acil durum ilan etmişti.

  • “Sağlık tesislerinin yüzde 61’i kapalı”

    “Sağlık tesislerinin yüzde 61’i kapalı”

    Sudan’da çatışmalar devam ederken, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), ülkedeki sağlık tesislerine ilişkin açıklamada bulundu. DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus yaptığı açıklamada, Sudan’daki durumun içler acısı olduğunu belirterek, “DSÖ, taraflar arasında kabul edilen ateşkesi memnuniyetle karşılamaktadır. Tüm tarafları buna tamamen saygı duymaya davet ediyoruz. Şiddet şimdiden sağlık üzerinde korkunç bir etki oluşturdu. DSÖ, çatışmanın kendisinin neden olduğu ölüm ve yaralanmalara ek olarak, salgınlar, yiyecek ve suya erişim eksikliği ve aşılama da dahil olmak üzere temel sağlık hizmetlerindeki aksamalar nedeniyle çok daha fazla ölüm olacağını tahmin etmektedir” dedi.

    Can kayıplarının 4’de 1’i kurtarılabilirdi

    Bugüne kadar yaşanan can kayıplarının 4’de 1’inin temel kanama kontrolüne erişimle kurtarılabileceğini tahmin edildiğini aktaran Ghebreyesus, “Ancak sağlık görevlileri, hemşireler ve doktorlar yaralı sivillere, siviller de hizmetlere erişemiyor. Başkent Hartum’daki sağlık tesislerinin yüzde 61’i kapalı ve sadece yüzde 16’sı normal şekilde çalışıyor. Böbrek, diyabet ve kanser gibi kronik hastalıkları olan birçok hasta, ihtiyaç duydukları sağlık tesislerine veya ilaçlara erişemiyor” dedi.
    Önümüzdeki haftalarda tahminen 24 bin kadının doğum yapacağını ifade eden Ghebreyesus, annelerin sağlık ve bakım hizmetlerine erişemediğine dikkat çekti. Çatışmaların başlamasından bu yana sağlık tesislerine yönelik 16 saldırı olduğunu ifade eden Ghebreyesus, 8 kişinin bu saldırılarda hayatını kaybettiğini açıkladı.

    Hartum’daki Ulusal Halk Sağlığı Laboratuvarı’nın ordu veya RSF güçleri tarafından ele geçirilmesinden dolayı endişe duyduklarını aktaran Ghebreyesus, “Teknisyenlerin artık laboratuvara erişimi yok. Bu da laboratuvarın artık normal teşhis ve referans işlevini yerine getiremeyeceği anlamına geliyor. Ayrıca laboratuvarı işgal edenlerin orada depolanan patojenlere yanlışlıkla maruz kalabileceğinden endişe ediyoruz. DSÖ daha fazla bilgi istiyor ve bir risk değerlendirmesi yürütüyor” dedi.

    “En iyi ilaç barıştır”

    Ülkedeki elektrik kesintilerinin Merkez Kan Bankası’nda depolanan az sayıdaki kan stoklarını kullanılamaz hale getirebileceğini belirten Ghebreyesus, “DSÖ personeli, acil sağlık ihtiyaçlarını desteklemek için hayatlarını riske atıyor. Personelimizi ve bakmakla yükümlü oldukları kişileri güvenli bir yere yerleştiriyoruz ve operasyonlarımızı elimizden gelen en iyi şekilde sürdürmek için planlar yapıyoruz. DSÖ, teslim edilmeyi bekleyen temel ilaçlar, kan torbaları, ameliyat malzemeleri ve travma bakımı stoklarına sahip. Ancak bunu yapmak için güvenli erişime ihtiyacımız var. Her zaman olduğu gibi, bu durumda da en iyi ilaç barıştır” dedi.

    “Biyolojik tehlike” uyarısı

    DSÖ tarafından dün yapılan açıklamada, Ulusal Halk Sağlığı Laboratuvarı’nda kızamık ve kolera patojenleri ile diğer tehlikeli maddelerin bulunduğu ifade edilmiş, Hartum’da “yüksek biyolojik tehlike riski” olduğunu duyurmuştu. DSÖ, laboratuvarın kimin kontrolünde olduğuna dair bilgi vermemişti.
    Öte yandan Sudan’daki çatışmalarda bugüne kadar 459 kişinin hayatını kaybetti, 4 bin 72 kişi de yaralandı.

  • DSÖ’den “kısırlık” raporu

    DSÖ’den “kısırlık” raporu

    Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) dünyada her 6 çiftten birinin kısırlık yaşadığını açıkladı. Konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Faruk Buyru, “Kısırlığın yüzde 40’i kadınlarla, yüzde 30’u ise erkeklerle ilgili nedenlerle meydana geliyor. Yüzde 10’unda ise hem kadın hem erkeklerle ilgili problemlerden kaynaklanıyor. Yüzde 20’si ise tetkiklere rağmen bir neden bulunamayan çiftlerden oluşuyor” dedi.
    DSÖ, tarafından açıklanan verilerin değerlendiren Prof. Dr. Buyru, “Kısırlık dünya çapında bir sorun. Çocuk sahibi olamama ya da kısırlık, hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkelerde önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Bunların bir kısmına çeşitli tedavi yöntemleriyle yardımcı olabiliyoruz ama bir kısmı tüm tedavilere rağmen çocuk sahibi olma konusunda sıkıntı yaşayabiliyorlar” ifadelerini kullandı.

    Hem kadınlar, hem de erkeklerle ilgili nedenlerle kısırlık sorununu yaşanabileceğine dikkat çeken Buyru, “Bir yıl korunmasız ilişkiye rağmen çocuk sahibi olamayan çiftlerde kısırlıktan söz etmek mümkün. Kadının 35 yaşın üzerinde ise bir yıl beklemeye gerek yok. 6 aydan itibaren tetkik ve tedavilere başlamak gerekir. Kadından kaynaklanan yumurtlama problemleri, tüplerle ilgili ya da rahimle ilgili problemler kısırlık nedeni olabiliyor. Erkekte de doğuştan ya da sonradan ortaya çıkan bir takım faktörler, hastalıklar çocuk sahibi olmayı zorlaştırabiliyor. Bazen de tetkiklerde hiçbir sorun olmayabiliyor, kısırlığın nedenini açıklayamıyoruz. Kısırlığın yüzde 40’i kadınlarla ilgili, yüzde 30’u ise erkeklerle ilgili nedenlerle meydana geliyor. Yüzde 10 neden ise hem kadın hem erkeklerle ilgili problemlerden kaynaklanıyor. Yüzde 20’si ise tetkiklere rağmen bir neden bulunamayan çiftlerden oluşuyor” şeklinde konuştu.

    Sosyal nedenlerle de kısırlık probleminin yaşanabileceğini vurgulayan Buyru, “Giderek daha ileri yaşta çocuk sahibi olmaya çalışmak, evli olup çocuk sahibi olmayı, gebe kalmayı ertelemek kısırlık sorununa yol açıyor. İleri yaş erkekler için de sorun olabiliyor. Çalışmalar erkekte de sperm sayısı ve hareketliliğinin çevresel faktörlere bağlı olarak yıllar içerisinde azalabildiğini ortaya koyuyor. Bu da erkeğin çocuk sahibi olmasını zorlaştırabilir. Yine sosyal nedenlerle çiftlerin bir araya gelemediğini, ilişkide problemler yaşadığını, daha sık gözlemliyoruz. Bunlar da çocuk sahibi olmayı güçleştiren faktörler” diye konuştu.

  • Covid-19 aşı tavsiyeleri güncellendi

    Covid-19 aşı tavsiyeleri güncellendi

    DSÖ’den yapılan yazılı açıklamaya göre, Örgüt’ün bağışıklama uzmanlarından oluşan Stratejik Danışma Grubu’nun (SAGE), Omicron’un etkisini ve enfeksiyon ile aşılama nedeniyle nüfus düzeyindeki yüksek bağışıklığı yansıtmak için Covid-19 aşılarının kullanımına öncelik verilmesine yönelik yol haritasını revize etti.

    Yol haritasına göre SAGE, SARS-CoV-2 enfeksiyonundan ölüm ve ciddi hastalık riski en yüksek olan kişileri korumaya öncelik vermeye ve dirençli sağlık sistemlerini devam ettirmeye odaklanmayı sürdürdü.

    Aşılamada hatırlatma dozları ve bunların aralıkları hakkında gözden geçirilmiş tavsiyeler yer alırken Covid-19 aşılaması için yüksek, orta ve düşük olmak üzere üç öncelikli gruba değinildi.

    Yüksek öncelikli grup, yaşlı yetişkinleri içerirken orta öncelikli grupta ayrıca bir hastalığı olmayan sağlıklı yetişkinler (50-60 yaş altı), düşük öncelikli grupta ise 6-17 yaş arasındaki sağlıklı çocuklar ve ergenler yer aldı.

    Yaygın enfeksiyon ve aşılama nedeniyle dünya çapında yüksek düzeyde nüfus bağışıklığı göz önüne alındığında, aşılamadaki esas amaç ciddi hastalık ve ölüm tehdidiyle karşı karşıya olanların aşılanmasına odaklamak oldu.

     

  • DSÖ’nün olağanüstü gündemi; Türkiye

    DSÖ’nün olağanüstü gündemi; Türkiye

    Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, DSÖ Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı ve Ulusal Ağ Koordinatörleri toplantısına katıldı. Online yapılan toplantının tek gündem maddesi “Türkiye’de Yaşanan Deprem ve Mevcut Durum” oldu.

    DSÖ Sağlıklı Şehir Ağı Direktörü Kira Fortune’nin sunumuyla başlayan toplantıda konuşan Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği Başkanı Alinur Aktaş, depremlerin hemen ardından Türkiye’nin 71 şehrinden deprem bölgesindeki illere yardım konvoyları gittiğini, on binlerce insanın deprem bölgesindeki vatandaşlara destek olmak için harekete geçtiğini hatırlattı.

    Bunlara ilave olarak deprem sonrası 60’ı aşkın ülkeden destek ve yardım geldiğini, gelmeye de devam ettiğini dile getiren Başkan Aktaş, “Depremlerin ardından DSÖ ve DSÖ Vakfı’nın acil durum ilan etmesi, destek sunması ve fon toplamak üzere bir kampanya başlatmış olması memnuniyetle ve minnettarlıkla karşılanmıştır.

    2005 yılından bu yana DSÖ Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağının üyesi olan Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği’nin 130 üyesinin 14’ü, deprem bölgesinden etkilenen 11 şehir içerisindedir. Bizler de Sağlıklı Kentler Birliği olarak tüm üyelerimizle; bir yandan afet bölgesindeki insanlarımızın yaralarını sarmak için çalışırken bir yandan da büyük bir bölümü deprem riski altında bulunan şehirlerimizin daha dayanıklı şehirler hâline gelmesi için çalışmalar yürütüyoruz. Bu çerçevesinde de öncelikli olarak maddi ve manevi her türlü yardımı, etkilenen şehirlere ulaştırmayı hedefliyoruz” dedi.


    Yardımlar devam etmeli

    Bölgede ihtiyaçların karşılanması noktasında büyük bir çaba harcadıklarını ifade eden Başkan Aktaş, “Şehirlerin iyileştirilmesi için, depremden etkilenen yerlere iletilmek üzere; barınma ihtiyaçları (çadır ve konteyner), mobil duş ve mobil tuvalet, giyim, gıda ve hijyen malzemeleri, çocuklar için oyuncak ve oyun setleri gibi ayni ve nakdi pek çok konuda desteğe açık olduğumuzu ifade etmek isterim. Yardımlar hangi ülkeden veya şehirden gelirse, kendi logoları ile Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği tarafından fotoğraflanıp belgelenerek afet bölgesine ulaştırılacak, yardım yapan şehirlere ve DSÖ’ye geri bildirim sağlanacaktır. Uzun süreli bir dayanışmaya ihtiyaç var. Deprem bölgesinde yaşamın sağlıklı bir şekilde devam etmesi için geçici barınma imkânları sonrasında, kalıcı barınma ve sosyal donatılar sağlanana dek, yardımlar devam etmelidir. Yaraları sarmak ve daha dayanıklı şehirler oluşturmak için DSÖ Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı’na üye şehirlerin ve ulusal ağların desteğinin devam etmesi ve bu zor zamanlarda dayanışmamızın daha da güçlenmesi beklenmektedir. Amacımız; acil insani yardım ve yeniden yapılanma çalışmalarını desteklemektir. Duyarlılığınız için minnettarız. Bu tür acıların, dünyanın neresinde olursa olsun, bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum” diye konuştu.


    DSÖ Sağlıklı Şehir Ağı Direktörü Kira Fortune de Avrupa’da 100 üye şehir ile irtibata geçerek, yardımlar için bizzat aracılık edeceğini kaydetti. DSÖ’nün bu yıl Hollanda’da gerçekleştireceği toplantıda, deprem sonrası kentsel dirençlilik konusunu hassasiyetle ele alacaklarını belirten Fortune, Türkiye’nin de içinde olacağı bir çalışma grubu oluşturacaklarına dikkat çekti.

    Toplantıda ayrıca Yunanistan, Macaristan, İspanya ve Hırvatistan temsilcileri de deprem konusunda bugüne kadar desteklerini ilettiklerini, bundan sonra devletler düzeyinde Türkiye’nin yanında olacaklarını kaydetti.

  • “Covid-19’un kökenlerini bulmak ahlaki zorunluluktur”

    “Covid-19’un kökenlerini bulmak ahlaki zorunluluktur”

    Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Covid-19’un kökeninin araştırılması ve tüm hipotezlerin değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Covid-19’un 11 Mart 2020’de DSÖ tarafından pandemi olarak ilan edildiğini hatırlatan Ghebreyesus, “Covid-19’un kökenlerini bulmak ve tüm hipotezleri araştırmak, gelecekteki muhtemel salgınlarda bize yardımcı olması için bilimsel bir zorunlulukken, hayatını kaybeden milyonlarca insan ve hastalığı geçirmiş olsa dahi belirti göstermeye devam edenler için ise ahlaki bir zorunluluktur. Covid-19 salgınında 3 yıl geride kaldı ve çok sayıda kişiyi kaybettik. Birçok insan ise belirtiler nedeniyle acı çekmeye devam ediyor. Hayat kurtaran araçlara eşit erişim talep etmekten asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.

    DSÖ’den bir ekip 2021’de ilk Covid-19 vakalarının görüldüğü Çin’in Wuhan şehrine gitmiş ve araştırma yapmıştı. Wuhan’daki incelemelerin ardından bir rapor hazırlayan ekip, virüsün muhtemelen yarasalardan insanlara bulaştığını açıklamıştı. Fakat yetkililer kesinliğin sağlanması için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu belirtmişti. Çin ise ülkelerine daha fazla ziyaretin gereksiz olduğunu bildirmişti.

  • 2035’te obezliğin artacağı tahmin ediliyor

    2035’te obezliğin artacağı tahmin ediliyor

    Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre, dünya genelinde 1 milyardan fazla kişi aşırı kilolu veya obez sayılıyor. Bu kişilerin 650 milyonunu yetişkinler, 340 milyonunu gençler, 39 milyonunu çocuklar oluşturuyor. Her 7 erkekten 1’i ve her 5 kadından 1’i obeziteyle mücadele ediyor.

    Obez olanların sayısı her geçen gün artarken Dünya Obezite Federasyonu tarafından yayımlanan veriler, fazla kilo ve obezite ile mücadele edenlerin sayısının, 2035’te 4 milyarı aşacağını gösteriyor. 2035 yılında aşırı kilolu veya obezite hastası çocuk ve gençlerin oranının, 2020’ye kıyasla iki katına çıkması; 18 yaş altı erkek çocuklarda bu oranının yüzde 100, kız çocuklarında ise yüzde 125 artması bekleniyor.

    ABD, Çin, Brezilya, Hindistan ve Rusya’da görülen obezite vakaları, dünyadaki tüm vakaların yaklaşık üçte birini oluşturuyor. Kalp, böbrek, karaciğer ve üreme organlarını etkileyen fazla kilolar diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, felç ve farklı kanser türlerine yol açarak yaşamı tehdit ediyor.

    Kadınlarda daha çok obezite görülüyor

    Obezite, kadınlarda daha çok görülüyor. Kadınlarda obezite oranının en yüksek olduğu ülke yüzde 82,8 ile Güney Pasifik Okyanusu’ndaki ada ülkesi Tonga. Bu ülkeyi, yüzde 73,7 ile Wallis ve Futuna, yüzde 70,7 ile Cook Adaları, yüzde 68,6 ile Samoa takip ediyor.

    Bunun yanı sıra Kuveyt yüzde 49,1, Mısır 48,8 ve Libya yüzde 47,4 ile Doğu Akdeniz’de kadınlarda obezitenin en fazla görüldüğü ülkeler olarak öne çıkıyor. Avrupa’da ise yüzde 34,1 ile Romanya, yüzde 33,6 ile Yunanistan, yüzde 32,6 ile Letonya ve yüzde 32 ile Portekiz, kadınlarda bu oranın yüksek seyrettiği başlıca ülkeler olarak dikkati çekiyor.

    Afrika kıtasında yüzde 41 ile Güney Afrika, yüzde 39 ile Seyşeller, Amerika kıtasında ise yüzde 60 ile Antigua ve Barbuda ve yüzde 54,8 ile Bahamalar, kadınlarda obezite oranının yüksek olduğu ülkeler olarak kayda geçti.

    ABD, Obezite oranı en yüksek ülkelerden 

    Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri arasında en fazla obez oranı, yüzde 42,4 ile ABD’de görülüyor. 2000 yılında yüzde 30,5 olan bu oran, son yıllarda istikrarlı bir artış gösterdi. 2022 itibarıyla ABD’nin 17 eyaletinde obezite oranları yüzde 35’in üzerinde seyrediyor. Ayrıca ülkedeki 2-19 yaşlarındaki her 5 kişiden 1’i obezite hastası olarak kayda geçti.

    Az gelişmiş ülkelerde oran hızlı artıyor

    Geçmiş yıllarda sadece yüksek gelirli ülkelerde rastlanan bir sağlık sorunu olan obezite, bugün düşük ve orta gelirli ülkelerde de artıyor. Veriler, gelecek yıllarda obezitede keskin artışlar yaşayacak ülkelerin 10’undan 9’unun Asya ve Afrika’da yer alan, az gelişmiş ülkeler olacağına işaret ediyor. Uluslararası toplum, hızlı artışa karşı bu ülkelerin hastalıkla mücadelede yetersiz olduğuna dikkati çekiyor.

  • “En büyük seferberlik”

    “En büyük seferberlik”

    Türkiye, Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen ve 10 ilde yıkıma neden olan 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin yaralarını sarmaya çalışırken, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesi Ofisi’nden felakete dair yeni açıklamalar geldi. DSÖ Avrupa Bölgesi Direktörü Hans Kluge, düzenlenen çevrimiçi basın toplantısında yaptığı açıklamada, Türkiye’yi vuran ve Suriye’de de can kaybına neden olan depremin Avrupa bölgesinde son 100 yıldır görülen en büyük doğal afet olduğunu söyledi. Depremin yaralarını sarmanın zaman alacağını kaydeden Kluge, “Süreç ne kadar zaman alırsa alsın DSÖ, Türk ve Suriye halkının yanında olacaktır” ifadelerini kullandı.

    Türkiye’nin iç savaştan kaçan Suriyeli mültecilere kapılarını açtığını hatırlatan Kluge, “Türkiye’nin yıllardır gösterdiği cömertliğin aynısını şimdi uluslararası toplumun da gösterme zamanı” dedi.

    En büyük seferberlik

    DSÖ’nün 75 yıllık tarihinde Avrupa bölgesindeki en büyük acil yardım ekibi konuşlandırma seferberliğini Kahramanmaraş depremi için başlattığının altını çizen Kluge, “Şimdiye kadar 12 acil sağlık ekibi Türkiye’ye gitti ve 10’u da yolda. Şu an 19 ülkeden uzman ekipler, Türkiye’nin devam eden mücadelesine katılarak acil yardım sağlık hizmeti sağlayacak” dedi.

    DSÖ’nün depremin yaralarını sarmak için 43 milyon dolarlık bir yardım kampanyası başlattığını da ifade eden Kluge, krizin büyüklüğü göz önüne alındığında rakamın artmasını beklediğini belirtti. “Türkiye’de tahminen 1 milyon insan evini kaybetti ve geçici barınaklarda yaşıyor. Türk makamlarına göre, tahminen 80 bin kişi hastanede tedavi görüyor ve bu da felaketten ağır hasar gören sağlık sistemi üzerinde büyük bir yük oluşturuyor” diyen Kluge, “Sağlık Bakanlığı’nın yanındayız” diye konuştu.

    Uluslararası topluma çağrı

    Türkiye ve Suriye’de yaklaşık 26 milyon kişinin insani yardıma ihtiyaç duyduğunu hatırlatan Kluge, tüm hükümetleri ve sivil toplum kuruluşlarını depremden etkilenen bölgelere destek sağlamak üzere iş birliği yapmaya çağırdı. “Türkiye’deki depremlerde şu an itibariyle 31 binden fazla insan hayatını kaybetti, yaralı sayısı ise 100 bine yaklaştı” diyen Kluge, DSÖ’nün her an Türk ve Suriye halkının yanında olacağını yineledi.

  • DSÖ’den Türkiye’ye destek mesajı

    DSÖ’den Türkiye’ye destek mesajı

    Kahramanmaraş’ta meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüklerindeki depremlerin ardından dünyadan destek mesajları gelmeye devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, depremden etkilenen bölgelerde hasarın onarılması için Türk yetkililerle işbirliği içinde çalışacaklarını söyleyerek, “Tarifi imkansız bu acı gününüzde yanınızdayız. Şimdi, hayat kurtarmak ve acıları hafifletmek için hepimizin dayanışma içinde tek yürek olarak bir araya gelme vaktidir” ifadesini kullandı.
    Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), depremden etkilenenlere hızlıca müdahale edebilmek için dün acil sağlık ekiplerinin aktif edildiğini açıklamıştı.

  • “Ukrayna’da bu kış milyonlarca hayat tehdit altında”

    “Ukrayna’da bu kış milyonlarca hayat tehdit altında”

    Dünya Sağlık Örgütü, Rusya’nın saldırıları nedeniyle Ukrayna’daki enerji altyapısının hasar gördüğünü veya tamamen yok edildiğini belirterek, bu durumun yaklaşan kış aylarında Ukrayna halkının hayatlarını tehdit edeceği konusunda uyardı. Ukrayna’nın başkenti Kiev’de düzenlenen basın toplantısında konuşan DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Hans Kluge, “Bu kış Ukrayna’da milyonlarca insan için hayati tehlike oluşturacak” dedi.

    “Ukrayna’nın sağlık sistemi şimdiye kadarki en karanlık günleriyle karşı karşıya”

    Kluge, “Ukrayna’nın sağlık sistemi şimdiye kadarki en karanlık günleriyle karşı karşıya. Saldırılar nedeniyle yüzlerce hastane ve sağlık tesisi artık tam olarak faaliyette değil. Tesisler temel ihtiyaçları karşılamak için yakıt, su ve elektrikten yoksun. Kısaca Ukrayna’da bu kış hayatta kalmakla ilgili olacak” ifadelerini kullanarak, bu krizin önüne geçilmesi için en iyi çözümün çatışmanın sona ermesi olduğunu belirtti.

    Ukrayna’daki doğumhanelerin kuvözlere, kan bankalarının buzdolaplarına ve yoğun bakım yataklarının solunum cihazlarına ihtiyacı olduğunu söyleyen Kluge, bunlarının hepsinin elektriğe ihtiyaç duyduğunu belirtti. Donetsk’te 17 bin HIV hastasının hayatta kalmalarına yardımcı olan kritik antiretroviral ilaçların tükeneceğine dikkat çeken Kluge, Donetsk’in Rus kontrolü altında olan bölgelerinde acilen bir insani sağlık koridoru oluşturulması çağrısında bulundu.

    “2-3 milyondan daha fazla insanın sıcaklık ve güvenlik arayışıyla evlerini terk etmesini bekliyoruz”

    Ukrayna’da 3 milyon kadar insanın sıcaklık ve güvenlik arayışıyla evlerinden ayrılabileceğini belirten Kluge, bu durumun Covid-19 da dahil olmak üzere hastalıklara yol açacağı konusunda uyardı. Kluge, “2-3 milyondan daha fazla insanın sıcaklık ve güvenlik arayışıyla evlerini terk etmesini bekliyoruz. Ukraynalılar Covid-19, zatürree, grip gibi solunum yolu enfeksiyonları ve yetersiz aşılanmış nüfusta ciddi difteri ve kızamık riski dahil olmak üzere sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalacaklar” dedi.
    Şu anda Ukrayna’da yaklaşık 10 milyon kişinin elektriksiz olduğunu söyleyen Kluge, Rusya’nın geçtiğimiz şubat ayında Ukrayna’yı işgale başlamasından bu yana Dünya Sağlık Örgütü’nün Ukrayna’nın sağlık tesislerine yönelik 700’den fazla saldırı kaydettiği bilgisini de paylaştı.