Etiket: Dünya Sağlık Örgütü

  • Covid-19 soruşturması için harekete geçildi

    Covid-19 soruşturması için harekete geçildi

    Koronavirüsün (Kovid-19) kökenlerini araştıracak Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) 13 kişilik heyetin virüsün ilk kez tespit edildiği Çin’in Vuhan kentinde olduğu 14 günlük karantina uygulaması bugün sona erdi.

    Dünyanın gözü salgının çıktığı Çin’in Vuhan kentindeki araştırmalara çevrildi. Koronavirüsün (Kovid-19) kökenlerini araştıracak Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 13 kişilik heyetin, virüsün ilk kez tespit edildiği Çin’in Vuhan kentindeki karantinadan çıktı. DSÖ uzmanları Vuhan’da kaldıkları otelde 14 Ocak’ta karantinaya girmişti. ABD, Avustralya, Almanya, Japonya, İngiltere, Rusya, Hollanda, Katar ve Vietnam’dan uzman ve araştırmacılardan oluşan heyet, 14 günlük karantina sürecinde Çinli yetkililerle çevrim içi toplantılar yaptı. Hollandalı virolog ve ekip üyesi Marion Koopmans, karantinada oldukları otelden ayrılmadan önce verilen son basın toplantısında “Dünyanın gözleri buna odaklanmış, dünyanın fikirleri buna odaklanmıştır” dedi.

    İLK KEZ VUHAN’DAKİ GIDA PAZARINDA GÖRÜLMÜŞTÜ

    Dünya, Kovid-19 salgınından ilk kez Çin’in, 31 Aralık 2019’da Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde “kaynağı bilinmeyen gizemli solunum yolu hastalığının” ortaya çıktığını DSÖ’ye bildirmesiyle haberdar olmuştu. Hastalık, ilk kez Vuhan kentindeki deniz ürünleri gıda pazarını ziyaret eden kişilerde görülmüş, sebebi anlaşılamayan “solunum rahatsızlığı” şikayetiyle 17 Kasım’da ilk hasta hastaneye başvurmuştu.

    ÇİN SORUŞTURMA ÇAĞRILARINI GERİ ÇEVİRMİŞTİ

    Pekin yönetimi daha önce ABD yönetiminin virüsün kökenine dair soruşturma başlatılmasına dair talebini reddetmiş, Avustralya hükümetinin nisan ayında DSÖ’ye yaptığı uluslararası soruşturma çağrısı yapması üzerine bu ülkeye ihracat kısıtlamaları getirmişti.

  • DSÖ’den aşıların eşit dağılımı çağrısı

    DSÖ’den aşıların eşit dağılımı çağrısı

    Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, Covid-19’a karşı geliştirilen aşıların ülkelere eşit dağıtılmadığını belirterek, üye ülkelere aşıların eşit dağıtılması için ortak çalışma çağrısında bulundu.

    Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, düzenlediği basın toplantısında Covid-19’a karşı geliştirilen aşıların dünyaya eşit dağıtılmadığını ifade etti. Ghebreyesus, “Virüsün ortaya çıkmasından bir yıldan daha kısa bir süre sonra güvenli ve etkili aşıların geliştirilmesi ve onaylanması bir umut kaynağı oldu. Son zamanlarda hızla yayılan mutasyonların ortaya çıkması, aşıların hızlı ve adil bir şekilde yaygınlaştırılmasını daha da önemli hale getiriyor. Aşıların, dünyadaki eşitsizlik duvarında başka bir tuğla haline gelme tehlikesiyle karşı karşıyayız” dedi.

    İlk aşıların uygulanmaya başladığı sırada verilen eşit erişim vaadinin ciddi risk altına girdiğini kaydeden Ghebreyesus, “49 yüksek gelirli ülkede 39 milyondan fazla doz aşı uygulandı. En düşük gelirli ülkede sadece 25 doz aşı verildi. Bu ilk ben yaklaşımı, dünyanın en yoksul ve en savunmasız insanlarını risk altında bırakmakla kalmıyor aynı zamanda Covid-19 salgını kısıtlamaları ile insani ve ekonomik zorlukları uzatıyor. Açık konuşmam gerekiyor, dünya feci bir ahlaki başarısızlığın eşiğinde. Bu başarısızlığın bedeli dünyanın en fakir ülkelerinde hayat ve geçim kaynakları ile ödenecek. Herkese yetecek kadar aşı olacak. Ancak şu anda, tüm ülkelerde ağır hastalık ve ölüm riski en yüksek olanlara öncelik vermek için küresel bir aile olarak birlikte çalışmalıyız” dedi.

    Birlik çağrısı

    Tüm ülkeleri bu yılın ilk 100 günü içinde sağlık çalışanlarının ve yaşlıların aşılanmasını sağlamak için dayanışma içinde çalışmaya çağıran Ghebreyesus, “Birlikte oyunun kurallarını 3 şekilde değiştirmeliyiz. İlk olarak ikili sözleşmeleri olan ülkeleri Covax ile yapılan bu sözleşmelerde şeffaf olmaya çağırıyoruz. İkinci olarak, aşı üreticilerini, onayları hızlandırmak için DSÖ’ye gerçek zamanlı olarak tüm verileri paylaşmaya çağırıyoruz. Son olarak aşı uygulayan tüm ülkeleri yalnızca güvenlik, etkinlik ve kalite açısından uluslararası standartları karşılayan aşıları kullanmaya çağırıyoruz” diye konuştu.

    “Farklı bir hikaye yazmak için bir fırsatımız var”

    Daha önce ortaya çıkan pandemilere karşı geliştirilen aşılara yoksul ülkelerin zor eriştiğini ve Covid-19 salgınında aynı eşitsizliğin tekrarlanmasını istemediğini ifade eden Ghebreyesus, “40 yıl önce yeni bir virüs ortaya çıktı ve bir salgını ateşledi. Hayat kurtaran ilaçlar geliştirildi. Ancak dünyadaki yoksulların bunlara erişmesi için on yıldan fazla zaman geçti. 12 yıl önce yeni bir virüs ortaya çıktı ve bir salgını ateşledi. Hayat kurtaran aşılar geliştirildi, ancak dünyadaki yoksullar erişime ulaştığında salgın sona erdi. Bir yıl önce yeni bir virüs ortaya çıktı ve bir salgını ateşledi. Hayat kurtaran aşılar geliştirildi. Bundan sonra ne olacağı bize bağlı. Tarihi tekrarlamamak ve farklı bir hikaye yazmak için bir fırsatımız var” dedi.
    Ghebreyesus, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü’nün temasının sağlık eşitsizliği olduğunu belirterek, “Tüm üye devletlere Dünya Sağlık Günü’ne kadar, dünyadaki pek çok sağlık sorununun kökeninde yatan eşitsizliklerin üstesinden gelmek için bir umut sembolü olarak, Covid-19 aşılarının her ülkede bulunması için çalışma çağrısında bulunuyorum” şeklinde konuştu.

  • Mustasyonlu virüs 41 ülkeye yayıldı

    Mustasyonlu virüs 41 ülkeye yayıldı

    Dünya Sağlık Örgütü, koronavirüsün ilk başta İngiltere’de tespit edilen ve oldukça bulaşıcı olan türünün 41 ülkeye ve bölgeye yayıldığını bildirdi.

    DSÖ’nün dün gece Cenevre’de yayınladığı haftalık epidemiyolojik bilgi bülteninde, koronavirüsün ilk başta İngiltere’de tespit edilen ve oldukça bulaşıcı olan türünün 41 ülkeye ve bölgeye yayıldığı belirtildi.

    Bültende, “5 Ocak itibarıyla koronavirüsün ilk olarak Birleşik Krallık’ta saptanan VOC-202012/01 varyantı, DSÖ’nün altı bölgesinden beşinde daha 40 ülkede / alanda / bölgede az sayıda vakalarda ortaya çıktı” ifadelerine yer verildi.

    Belgede ayrıca ilk başta Güney Afrika tarafından bildirilen ve ‘501Y.V2 varyantı’ olarak bilinen koronavirüs suşunun ‘daha 6 ülkede / alanda / bölgede tespit edildiği’ ifade edildi.

    DSÖ’nün bültenine göre geçen hafta (28 Aralık-3 Ocak) Kovid-19 enfeksiyonu kapan kişi sayısı dünyada 4 milyon 35 bin 226, ölümlerin sayısı ise 76 bin 017 arttı. Yeni vakaların çoğu Kuzey ve Güney Amerika’da tespit edildi (1 milyon 935 bin 621). İkinci sırada Avrupa bölgesi (1 milyon 553 bin 332), üçüncü sıradaysa Güneydoğu Asya (208 bin 592) yer alıyor.

    Yedi gün içinde 32 bin 898 hastanın hayatını kaybettiği Avrupa, ölümlerde başı çekerken, ikinci sırada Kuzey ve Güney Amerika (32 bin 283), üçüncü sıradaysa Güneydoğu Asya (3 bin 756) bulunuyor.

  • Covid-19 “Gizemli hastalıktan” küresel salgına nasıl dönüştü

    Covid-19 “Gizemli hastalıktan” küresel salgına nasıl dönüştü

    Dünya, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından ilk kez Çin’in 31 Aralık 2019’da Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde “kaynağı bilinmeyen gizemli solunum yolu hastalığının” ortaya çıktığını Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) bildirmesiyle haberdar oldu.

    İlk başta Çin ve çevresini etkileyen “epidemi” (yerel veya bölgesel salgın) olarak algılanan Kovid-19, sonraki günlerde sınırları aşıp halk sağlığını dünya çapında tehdit eden “pandemiye” (küresel salgın) dönüştü.

    Dünya, yıl boyunca virüsle ilgili gelişmelere kilitlendi, salgının kontrol altına alınmasına yönelik tedbirler tüm ülkelerin ana gündemi oldu.

    Hastalık, ilk kez Çin’in Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentindeki deniz ürünleri gıda pazarını ziyaret eden kişilerde görüldü.

    Sebebi anlaşılamayan “solunum rahatsızlığı” şikayetiyle ilk hasta 17 Kasım’da hastaneye başvurdu. Akciğer iltihaplanmasına yol açan hastalığa bilinmeyen yeni bir virüsün sebep olduğu anlaşılacaktı.

    Virüs, sonraki aylarda Vuhan’dan Çin’in diğer şehirlerine yayılmaya devam ederken dünya, bu gelişmeden uzun süre haberdar olmadı.

    “Vuhan’daki yetkililerin virüsün varlığını gizlediği” iddiası

    New York Times gazetesi, 20 Ağustos’ta ABD Kamu Güvenliği Bakanlığının hazırladığı rapora dayandırdığı haberinde, salgının ortaya çıktığı Vuhan kenti ve bağlı olduğu Hubey eyaletindeki “Çin Komünist Partisi (ÇKP) yöneticilerinin, virüsün yayıldığına ilişkin erken işaretleri merkezi yönetimden gizlediğini” iddia etti.

    Haberde Vuhan’daki yetkililerin, ocak başında kentte düzenlenen yerel ÇKP Toplantısı’nın programını aksatabileceği düşüncesiyle salgına dair merkeze bilgi aktarmaktan kaçındığı, bu yüzden Pekin’deki yöneticilerin ancak ocak ortasında durumun aciliyetini kavrayabildiği öne sürüldü.

    Merkezi yönetim, 23 Ocak’ta 11 milyon nüfuslu Vuhan kentine giriş çıkışları durdururken milyonlarca Çinlinin 24 Ocak’ta başlayan yeni yıl tatili için ülkenin dört bir yanına seyahat etmesini ise engellemedi.

    ABD’de aralıkta virüsün izine rastlandığı ortaya çıktı

    Sonraki aylarda yapılan araştırmalarda, bu karanlık evrede virüsün dünyaya yayılmaya başlamış olabileceğine dair kanıtlara rastlandı.

    ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezinden (CDC) araştırmacılar, Amerikan Kızılhaçının 13 Aralık-17 Ocak’ta 9 eyalette topladığı kan bağışlarında yaptıkları tahlillerde Kovid-19’a karşı üretilen antikorlar buldu.

    Avrupa’da Fransa ve İtalya’da da hastalığın aralıkta yayılmaya başladığına dair benzer bulgulara ulaşıldı.

    “Yeni tip koronavirüs”

    DSÖ, 7 Ocak’ta gizemli hastalığın “yeni tip bir koronavirüsten” kaynaklandığını açıkladı.

    Yarasalardaki betakoronavirüsün insana geçerken mutasyona uğramış hali olduğu düşünülen bu koronavirüse “2019-nCov” adı verildi.

    Çin dışındaki ilk vaka 13 Ocak’ta görüldü. Tayland’da bir kadın hastada yeni tip koronavirüs tespit edildi. 16 Ocak’ta Japonya’da Vuhan’dan gelen bir kişide Kovid-19 bulunduğu saptandı. 21 Ocak’ta ise ABD’de ilk vaka görüldü.

    Virüs, seyahat eden yolcular aracılığıyla birçok ülkeye yayıldı. Sonraki günlerde Hong Kong, Tayvan, Singapur, Güney Kore, Avustralya, Malezya, Vietnam ve Nepal’de yeni tip koronavirüs tespit edilen kişiler tedavi altına alındı.

    Avrupa’da ilk vakalar ortaya çıktı. Fransa’da 24 Ocak’ta Çin’den gelen 2 kişide ve bir akrabalarında yeni tip koronavirüs tespit edildi.

    DSÖ, 30 Ocak’ta Kovid-19 nedeniyle “küresel acil durum” ilan etti, 11 Şubat’ta yeni tip koronavirüse “Kovid-19” adı verildiğini duyurdu.

    Güney Kore, İran ve İtalya’da salgınlar

    Kovid-19 ilk başta Çin ve çevre ülkelerde yayılmaya başladı. Güney Kore’de 22 Şubat’ta bir günde 229 vaka görülmesi ülkeyi alarma geçirdi.

    Orta Doğu’da İran, Avrupa’da İtalya “virüsün Asya dışındaki yayılma sahaları” oldu. 19 Şubat’ta İran’da ilk vakalar ve can kayıpları meydana geldi.

    21 Şubat’ta İtalya’nın Lombardiya bölgesinde ilk kez yerel kaynaklı bulaşı görüldü. Büyük bir tekstil endüstrisine ev sahipliği yapan Milano şehrinin, Çinli mevsimlik işçilerin yoğun çalıştığı bir yer olması bölgeyi “yayılma alanı” haline getirmişti.

    Karantina tedbirleri

    Salgının küresel boyut kazanmasının ardından çok sayıda ülke, virüsün yayılmasını durdurmak üzere kitlesel hareketliliği azaltmaya yönelik tedbirlere başvurdu.

    Okullar ile üniversitelerin tatil edilmesi, kafe, bar, restoran, eğlence ve alışveriş merkezlerinin, kütüphaneler ve ibadethaneler gibi insanların toplu olarak bulunduğu mekanların geçici süreyle kapatılması, kamuya açık etkinliklerin iptal edilmesi virüsün yayılmasını önlemek amacıyla alınan başlıca tedbirler oldu.

    Vatandaşlara “Evde kal” çağrıları yapıldı, sosyal temastan kaçınmaları, ofise gitmek yerine mümkünse evden çalışmaları tavsiye edildi, kamu kurumları ve özel şirketler, bu yönde tedbirler aldı.

    Ülkelerde sokağa çıkma yasakları ve karantina tedbirleri uygulandı, şehirler ve ülkeler arası ulaşım kısıtlamaları getirildi.

    Ekonomik darboğaz

    Çok sayıda ülke, sokağa çıkma kısıtlamalarının odakta olduğu tedbirleri mart ortasından haziran başına dek uyguladı. Fakat virüse karşı tedbir olarak uygulanan kapanma, üretim, ticaret ve hizmetlerin aksamasına, buna bağlı ekonomik daralmaya ve istihdam kayıplarına yol açtı.

    Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) verilerine göre, mart, nisan ve mayısı kapsayan yılın 2. çeyreğinde, dünyanın en büyük 20 ekonomisi, önceki yılın aynı dönemine göre ortalama yüzde 9,1 küçüldü.

    Bu dönemi en az hasarla atlatan Çin’de gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) yüzde 3,2 büyürken karantina tedbirlerinin ağırlığını en fazla hisseden Hindistan’da yüzde 23,5 küçüldü.

    İlkbahar ve yaz ayları

    Mayıs başında istatistikler, dünyada salgının merkez üssünün ABD ve Avrupa ülkeleri olduğunu gösteriyordu.

    Kovid-19 görülen ülke ve bölgelerdeki verilerin derlendiği “Worldometers” internet sitesine göre, vaka, ölüm ve tedavi gören hasta sayılarının kıtalar arasındaki dağılımında Avrupa ve Kuzey Amerika, “açık arayla salgından en fazla etkilenen” bölgelerdi.

    Mayıs başına kadar dünya genelindeki vakaların yaklaşık yüzde 76’sı, ölümlerin yaklaşık yüzde 86’sı Avrupa ve Kuzey Amerika’da görüldü. Virüs nedeniyle tedavi gören hastaların yüzde 81’i de bu iki kıtada bulunuyordu.

    Yaz aylarında ise başta Brezilya olmak üzere Güney Amerika, Hint alt kıtası ülkeleri ve Rusya’da görülen vaka artışları, bu bölgeleri virüsün yeni yayılma sahaları haline getirdi.

    Asya ve Güney Amerika kıtalarındaki vaka sayıları, 4 Mayıs’ta dünyadaki toplam vaka sayısının sırasıyla yaklaşık yüzde 15,6’sını ve yüzde 5,9’unu teşkil ederken temmuz başında bu oranlar yüzde 22,4 ve yüzde 21,7’ye çıktı.

    Yaz aylarında ABD, Brezilya, Hindistan ve Meksika, Kovid-19’a bağlı ölümlerin en fazla görüldüğü ülkeler oldu.

    Sonbahar ve kışın başlangıcı

    Dünya, sonbahara Kovid-19 salgınının artan etkisiyle girdi.

    Kuzey Yarım Küre’de havaların soğumaya ve mevsimsel hastalıkların artmaya başladığı dönemde salgın, başta vakaların en yoğun görüldüğü ülkeler olmak üzere yeni bir ivme kazandı.

    Eylül, Hindistan için Kovid-19 salgınının en kötü ayı oldu. Ülkede 4 Eylül’de tek günde kaydedilen 87 bin 115 yeni vaka sayısı, Kovid-19’un ortaya çıktığı Çin’de Aralık 2019’dan o güne kadar tespit edilen toplam 85 bin 146 vakayı geride bıraktı.

    Ülkede günlük vaka sayısı, 5 Eylül’de 90 bin eşiğini aştı. Ardından 9 Eylül’de 95 bin 529’a, 10 Eylül’de 96 bin 760’a, 11 Eylül’de 97 bin 654’e ve 16 Eylül’de 97 bin 859’a ulaşarak yeni “tepe noktalarını” gördü.

    Salgından en fazla etkilenen ABD ve Brezilya’da da sonbaharda vaka ve ölüm sayıları yeniden arttı.

    Kış ayları başladığında ise özellikle Kovid-19’un mutasyon uğrayarak daha hızlı yayılan bir tipinin ortaya çıkmasıyla vaka sayılarında yeni artış gözlendi. Dünyada günlük vaka sayısı 2 Aralık’ta 600 bin, 11 Aralık’ta da 700 bin eşiğini aştı.

    2020’nin sonuna gelindiğinde dünya genelinde 83,5 milyon Kovid-19 vakası tespit edilirken virüs nedeniyle 1,8 milyondan fazla kişi hayatını kaybetti.

  • Kılıçdaroğlu’ndan DSÖ’ye çağrı mektubu

    Kılıçdaroğlu’ndan DSÖ’ye çağrı mektubu

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) insanlık ailesinin tüm fertlerinin Kovid-19 aşısına erişimini sağlayacak, aşı ve tedaviye erişimin küresel düzeyde kamu malı olarak kabul edilmesini ve insanlık yararına kullanılmasını güvence altına alacak, bir kamucu küresel anlaşmaya liderlik yapması çağrısında bulundu.

    CHP’den yapılan açıklamaya göre, Kılıçdaroğlu, DSÖ’ye çağrı mektubu yazdı ve mektubu dünya genelinde 96 sol-sosyal demokrat partiye de göndererek, dayanışma ve destek istedi.

    Kılıçdaroğlu, mektubunda şunları kaydetti:

    “İnsanlık ailesinin tüm fertlerinin Kovid-19 aşısına erişimini sağlayacak, aşı ve tedaviye erişimin küresel düzeyde kamu malı olarak kabul edilmesini ve insanlık yararına kullanılmasını güvence altına alacak bir kamucu küresel anlaşmaya liderlik yapması için DSÖ’ye her zamankinden daha çok sorumluluk düşmektedir.

    Bu kapsamda, sosyal demokrat ve evrensel sol ilkeleri paylaştığımız siz kardeş partimizle DSÖ’ye yaptığım çağrıyı ekte bilginize sunuyorum. Paylaştığımız ilkeler ışığında benzer bir çağrıyı dört bir koldan yaptığımız takdirde dayanışmayla aşının hakça ve eşit dağıtımını sağlayacağımıza ve var olan engelleri aşıp değişim yaratacağımıza inancım tamdır.”

    Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus’a hitaben yazılan çağrı mektubunda Kılıçdaroğlu, Kovid-19’a ilişkin bilgi, veri ve teknolojilerin bir havuzda toplanması gerektiğini vurguladı.

    Kılıçdaroğlu, “Bu bilgi ve teknolojilere tüm ülkeler tarafından özgürce erişilebilmesinin sağlanması, aşı ile ilgili tüm araçların fikri mülkiyet haklarından bağımsız hale getirilmesi, yeterli üretimle eşitlikçi dağıtımın ve karşılanabilir fiyatlandırmanın güvence altına alınması için uğraş verilmesi gereklidir.” ifadesini kullandı.

    Aşılama hizmetinin, küresel olarak risk gruplarından başlayarak herkese sağlanabilmesi konusunda yaşanabilecek engellerden ve günümüz ihtiyaçlarını karşılayamamasından endişe duyduklarını belirten Kılıçdaroğlu, “Bu endişelerin giderilmesi ile ilgili şu ana kadar gösterilen çabalara ek olarak DSÖ’ye önemli görevler düştüğü açıktır, çağrımız da bu yöndedir.” dedi.

     “DSÖ, tarihi bir misyon üstlenmelidir”

    Aşılamanın birinci basamak sağlık hizmetlerinin temel bir bileşeni ve tartışılmaz bir insan hakkı olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, hükümetlerin vatandaşlarının sağlık hakkını güvenceye alabilmek için yeterli miktarda aşı temin etme zorunluluğu bulunduğunu ve bunun ancak kamusal üretimle karşılanabileceğini vurguladı.

    Aşı ve tedaviye erişimin küresel düzeyde kamu malı kabul edilmesi ve insanlık yararına kullanılması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, “Bu konuda DSÖ, bugün yürütülen küresel yanıt programı çerçevesini aşacak, kamucu bir yaklaşımı temeline alacak küresel bir anlaşma yapılması için liderlik ve kolaylaştırıcılık yapmalıdır.” ifadesini kullandı.

    Kılıçdaroğlu, özünde eşitlik ve dayanışma olan bir “halkların aşısı” yaklaşımının, tüm insanlık ailesini pandemiden kurtarabileceğini ve gelecekte ortaya çıkabilecek salgınlara karşı koruyabileceğine değinerek, mektubunu şu sözlerle bitirdi:

    “DSÖ, insanlık ailesinin karşı karşıya kaldığı bu büyük sınav karşısında tarihi bir misyon üstlenmelidir. Ayrımsız tüm insanların aşılanması hedefine yönelik olarak uluslararası anlaşma ve sözleşmelerin hayata geçmesi ve sağlık alanında kamucu bir anlayışın işlevsellik kazanması tarihe olan borcumuzdur. Dayanışma duygularımızla bu yönde atacağınız her adımı iş birliği içinde olduğumuz her platformda destekleyeceğiz.”

    AKPM’de aynı içerikte bir önerge imzaya açıldı

    Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) üyesi ve Sosyalist Grup Başkanvekili, CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke de söz konusu çağrılarla aynı anda AKPM’de aynı içerikte bir önergeyi imzaya açtı.

    Önerge, sağlık sektörünün yapısının ve aşı tedarikini şekillendiren uluslararası kural ve düzenlemelerin yeniden gözden geçirilmesini sağlayacak çok taraflı ve bütüncül bir çerçeveye olan ihtiyacı tespit ediyor.

    Önergede, bu ihtiyaç kapsamında, “Avrupa Konseyi’nin Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve tüm paydaşları bir araya getirecek bu bütüncül, çok taraflı çabaların oluşturulmasına liderlik ederek insan hakları temelli ve kamu yararı güden bir çerçevenin oluşmasına öncülük yapması” çağrısı yapılıyor.

  • Vaka sayısı 1 haftada 4 milyon arttı

    Vaka sayısı 1 haftada 4 milyon arttı

    Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), tüm dünyada kaydedilen koronavirüs (Covid-19) vaka sayısının geçen hafta yaklaşık 4 milyon arttığını açıkladı.

    DSÖ’nün verilerine göre 23-29 Kasım tarihleri ​​arasında dünya çapında toplam 3 milyon 935 bin 330 yeni koronavirüs vakası tespit edildi ve 69 bin 916 ölüm gerçekleşti. Önceki yedi günlük dönemde ise 4 milyon 60 bin 891 vaka ve 67 bin 221 ölüm bildirilmişti.

    DSÖ, son zamanlarda görülen hafif düşüşe rağmen küresel enfeksiyon oranının yüksek kaldığını söylüyor. Ancak ölüm oranı artmaya devam ediyor.

  • Kovid-19, Avrupa’da her 17 saniyede bir can alıyor

    Kovid-19, Avrupa’da her 17 saniyede bir can alıyor

    Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölge Direktörü Dr. Hans Kluge, Avrupa ve ABD’nin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının merkez üssü olma özelliğini sürdürdüğünü belirterek, Avrupa kıtasında virüsten her 17 saniyede bir kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi.

    Kluge, video konferans yöntemiyle düzenlediği basın toplantısında, toplam Kovid-19 vakalarının yüzde 28’inin Avrupa kıtasında görüldüğünü söyledi.

    Salgın nedeniyle ülkelerdeki sağlık sistemlerine ağır yük bindiğine işaret eden Kluge, Avrupa’da halen yüzde 60 olan maske kullanımının yüzde 95’e çıkması durumunda kapanma uygulamalarına gerek kalmayacağının altını çizdi.

    Kluge, yoğun bakım ünitelerinin şu an Fransa’da yüzde 95, İsviçre’de ise tamamen dolduğunu aktardı.

     “Aşılar Kovid-19’u tamamen durdurmayacak”

    Dünyadaki aşı çalışmalarında gelinen son aşamanın umut verici olduğuna dikkati çeken Kluge, “Son birkaç gün içinde, özellikle umut vadeden iki aşı ile iyi haberler aldık. Aşılar Kovid-19’u tamamen durdurmayacak ve tüm sorularımızı yanıtlamayacak olsa da bu virüse karşı savaşta büyük bir umudu temsil ediyor.” dedi

    Kluge, aşıların başarılı olabilmesi için tüm ülkelere eşit şekilde dağıtılması gerektiğinin altını çizdi.

    Rusya tarafından geliştirilen “Sputnik V” aşısının Macaristan’ın da aralarında bulunduğu bazı ülkelere gönderilmeye başlandığı bilgisini paylaşan Kluge, aşı konusunda son kararı ülkelerin aşı ve ilaç düzenleyici makamlarının verdiğine işaret etti.

     “Avrupa’da Kovid-19’dan günde ortalama 4 bin 500 kişi ölüyor”

    Kluge, Avrupa ve ABD’nin Kovid-19 salgınının merkez üssü olma özelliğini sürdürdüğünü, virüs nedeniyle dünya genelindeki ölümlerin yüzde 26’sının Avrupa’da meydana geldiğini belirterek, “Son iki hafta Kovid-19 ölümleri yüzde 18 arttı. Geçen hafta, Avrupa’da Kovid-19 nedeniyle 29 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Yani Avrupa bölgesinde her 17 saniyede bir kişi ölüyor.” diye konuştu.

    Son günlerde Avrupa’da virüsten ortalama 4 bin 500 kişinin yaşamının yitirdiğini belirten Kluge, daha fazla çabayla bu rakamların aşağı çekilebileceğini vurguladı.

    Kluge, Avrupa’da ülkelerin kısmi veya tam karantina tedbirlerini yeniden yürürlüğe koymasının ardından geçen hafta Kovid-19 vaka sayısının 2 milyondan 1,8 milyona düştüğünü ifade ederek, “”Bu küçük bir sinyal ancak yine de bir sinyal.” değerlendirmesinde bulundu.

    Avrupa’da yüz milyonlarca insanın halen farklı kısıtlamalar altında yaşadığını anımsatan Kluge, bunun sonucunda ruh sağlığı sorunlarının arttığını, alkol ve madde bağımlılığı, cinsiyete dayalı şiddet, insanların işini kaybetmesi ve temel sağlık hizmetlerinde kesinti gibi yan etkilerin ortaya çıktığını kaydetti.

  • Covid’den daha tehlikeli! 23 yılın en yüksek seviyesinde

    Covid’den daha tehlikeli! 23 yılın en yüksek seviyesinde

    Tıp corona virüs salgını ve tedavisine odaklanmışken bir o kadar kolay bulaşabilen bir başka hastalık yeniden hortladı. Dünya Sağlık Örgütü kızamık vakalarında korkutan bir artış olduğunu açıkladı. Uzmanlar Türkiye için henüz bir riskin olmadığını ancak yine de tedbirli olmakta fayda olduğunu belirtti.

    Koronavirüs salgını dünyayı kasıp kavururken Dünya Sağlık Örgütü’nden ürküten bir açıklama daha geldi.

    Kızamık vakaları son 23 yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

    Geçtiğimiz yıl 207 binden fazla kişi kızamık nedeniyle hayatını kaybetti. Vaka sayısı ise 870 bin.

    Prof. Dr. Mehmet Ceyhan kızamik tehlikesinin altını “Covid’den daha tehlikeli” diye çizdi ve bu artışın sebebini anlattı.

    Avrupa ülkelerinde, ABD’de bu salgın sırasında insanlar çocuklarının rutin aşılarını yaptırmak için sağlık merkezlerine gitmeye çekindikleri için aşıların yapılma oranları düştü.

    Yani kızamık salgınını körükleyen koronavirüs salgını. Halen 26 ülkede 94 milyon insan koronavirüs krizi nedeniyle kızamık aşısı olamıyor.

    PEKİ TÜRKİYE’DE DURUM NE?

    Türkiye’de aşılanma oranı yüzde 98, yani dünyaya göre çok iyi bir noktada ama yine de tedbiri elden bırakmamak gerekiyor.

    Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, “Dünyadaki durum maalesef kötü ancak biz Türkiye’de iyi noktadayız o açıdan. Bu da yılların getirdiği ve sonradan da geliştirilen aşılama sistemimizin iyi çalışması. Ancak bizi korkutan şu, diğer ülkelerde kızamık salgını artmaya başladıkça bu Türkiye’yi de etkiliyor” dedi.

  • Dünya Sağlık Örgütü, Koca’nın önerisini kabul etti

    Dünya Sağlık Örgütü, Koca’nın önerisini kabul etti

    Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın önerisini kabul ederek, 2021 yılını tüm dünyada ‘Uluslararası Sağlık Çalışanları Yılı’ ilan etti. Bakan Koca, “Türkiye Cumhuriyeti ve şahsım adına, Dünya Sağlık Örgütü ile birlikte sağlık çalışanlarına adanmasını önerdiğimiz 2021 yılının amacına en uygun şekilde geçirilmesi için sorumluluk almaya hazır olduğumuzu belirtmek isterim” dedi.

    Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre; Bakan Koca önerisini ilk olarak 14-15 Eylül tarihli DSÖ Avrupa Bölge Komite toplantısında gündeme getirdi. Bakan Koca, 2021 yılının ‘Sağlık Çalışanları Yılı’ ilan edilmesi önerisini sunarken, koronavirüs salgınının ortaya çıkmasıyla sağlık çalışanlarının daha da artan yüküne dikkat çekmeyi ve tüm sağlık çalışanlarının emeklerinin takdiri ile moral ve motivasyonlarının yükseltilmesini amaçladıklarını bildirdi.

    Öneri, 11 Kasım 2020 tarihinde gerçekleştirilen 73’üncü Dünya Sağlık Asamblesi Genel Kurulu’nda üye ülkelerin tamamının desteğiyle kabul edildi ve 2021 yılı ‘Uluslararası Sağlık Çalışanları Yılı’ olarak ilan edildi.

    Açıklamada kabul edilen karar tasarısı ile Covıd-19 ile mücadelede gerek ülke içindeki başarılı uygulamaları gerekse dünyanın yaşadığı tıbbi malzeme eksikliği sürecinde uluslararası dayanışmaya verdiği katkı ile ön plana çıkan Türkiye’nin küresel sağlıktaki yön verici ve lider konumunu daha da güçlendirdiği vurgulandı.

    ‘DESTEKLERİ İÇİN HERKESE TEŞEKKÜRLER’

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sağlık çalışanlarının toplumlar için, giderek daha fazla önem ve sorumluluk taşıdığını belirterek, şunları kaydetti:

    “Hizmetler daha geniş kitlelere ulaştıkça yük artıyor. Bizlere düşen, sağlık çalışanlarının üzerlerindeki yükü hafifletmek, fedakârlıklarını ise layıkıyla ifade etmektir. Sağlık çalışanlarını, insanlık önünde onurlandırmalıyız. İçinde olduğumuz pandemi döneminde, onların daima yapageldikleri, herkes için görünür hale gelmiştir. Bugünkü fotoğraf, bu mesleklerin özünün ifadesidir. Bunu kültürün hafızasına yerleştirmek için çaba göstermeliyiz. Sağlık çalışanlarının Covid-19 ile mücadele sürecindeki özverilerini göz önüne alarak, 2021 yılının Uluslararası Sağlık Çalışanları Yılı olması önerimizi DSÖ’ye ilettik. Hem Sayın Kluge’nin hem de DSÖ Genel Merkezi’ndeki dostlarımızın desteği ile üye ülkeler ve Avrupa Birliği başta olmak üzere diğer ortakların da katkılarıyla 2021 yılının Uluslararası Sağlık Çalışanları Yılı olması önerimizin hayata geçmesi için gerekli adımlar atıldı. Destekleri için herkese teşekkürler. En büyük teşekkürümüz ise sağlık çalışanlarınadır. Türkiye Cumhuriyeti ve şahsım adına, Dünya Sağlık Örgütü ile birlikte sağlık çalışanlarına adanmasını önerdiğimiz 2021 yılının amacına en uygun şekilde geçirilmesi için sorumluluk almaya hazır olduğumuzu belirtmek isterim.

  • Dünya Sağlık Örgütü Direktörü Ghebreyesus, kendini karantinaya aldı

    Dünya Sağlık Örgütü Direktörü Ghebreyesus, kendini karantinaya aldı

    Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) testi pozitif çıkan bir kişiyle temas kurduktan sonra kendini karantinaya aldığını ancak herhangi bir semptom göstermediğini bildirdi.

    Ghebreyesus, Twitter’dan yaptığı açıklamada, Kovid-19 testi pozitif çıkan biriyle temas kurduğunun tespit edildiğini aktardı.

    Durumunun iyi olduğunu ve virüse ilişkin semptom göstermediğini belirten Ghebreyesus, “Ancak DSÖ protokollerine uygun bir şekilde kendimi karantinaya alacağım ve evden çalışacağım.” ifadesini kullandı.

    Ghebreyesus, tüm insanların salgın konusundaki sağlık kılavuzuna uymasının kritik derecede önemli olduğunu vurgulayarak, “İşte bu şekilde Kovid-19 bulaşma zincirlerini kıracağız, virüsü bastıracağız ve sağlık sistemlerini koruyacağız.” değerlendirmesinde bulundu.

    Ghebreyesus, hipertansiyondan muzdarip

    Geçen ay düzenlenen bir web seminerinde konuşan Ghebreyesus, hipertansiyondan muzdarip olduğu ve Kovid-19 için “yüksek risk” kategorisinde bulunduğunu söylemişti.

    Ghebreyesus, en son cuma günü DSÖ’nün Cenevre’deki merkezinde düzenlenen basın toplantısında konuşmuştu.

    Sürü bağışıklığının ancak dünya genelinde dağıtılacak “güvenli” ve “etkili” aşılarla mümkün olabileceğini vurgulayan Ghebreyesus, ülkelerin sürü bağışıklığı uygulamasına geçmesi durumunda milyonlarca insanın hayatını kaybedebileceği uyarısında bulunmuştu.

    Cenevre’de günlük Kovid-19 vakaları 1000-1500 arasında seyrediyor.

    Cenevre Üniversite Hastanesinde (HUG) 56’sı yoğun bakımda olmak üzere 1474 Kovid-19 hastasının tedavi altında olduğu belirtildi.

    Cenevre kantonu da aldığı bir kararla, 19.00’dan itibaren “kısmi karantina” ilan etti.