Etiket: dünyahaber

  • Köyün her yerinden su çıkıyor

    Köyün her yerinden su çıkıyor

    Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine bağlı Pınarbaşı köyü, yeraltı su kaynakları zenginliği ile dikkati çekiyor. Kuraklık tehlikesinin ülke gündemini uzun süre meşgul ettiği bir dönemde ‘Bin Pınarlı Dağ’ olarak bilinen Kazdağları’nın eteklerindeki köy, su bolluğuyla dikkat çekiyor.

    ‘Bin Pınarlı Dağ’ olarak bilinen Kazdağları’nın eteklerinde kalan Bayramiç ilçesinin Pınarbaşı köyü ve çevresindeki yeraltı su kaynakları zenginliği şaşırtıyor. Kış mevsiminin gelmesiyle birlikte köyde evlerin temelinden, bahçesinden, sokaklardan hatta futbol sahasından dahi çıkan kaynak suları göletler oluşturuyor. Yeraltı kaynak sularının kapladığı 400 nüfuslu köy, görüntüsü ile Venedik’i andırıyor. Pınarbaşı’nda yaşayanlar, bu doğa olayının, suyun bollaştığı her Ocak ayında tekrarladığını belirtiyor.

    Köy muhtarı Hayrullah Özkan, her yıl kış gelip sular bollaştığında köyün altındaki kaynak sularının yüzeye çıktığını belirterek, “Köyün bir kısmı su altında kalıyor. Spor sahamız, yollarımız, her tarafımız şu anda su içerisinde. Bu nedenle yollarımız bozuluyor. Kış gelince halimiz böyle oluyor. Bu durum hoşumuza gidiyor. Güzel manzaralar oluşuyor. Biz bu şekilde olmasına razıyız. Yeter ki sularımız bol olsun. Her yerde kuralık olurken, köyümüzde şu an bol su var. Bu köyümüze güzellik katıyor” dedi.

    ‘HAYAT SULARIN İÇİNDE GEÇİYOR’

    Pınarbaşı köyünde yalnız yaşayan 83 yaşındaki Ayşe Tenar’ın evinin altında da yeraltı su kaynağı bulunuyor. Evinin içi ve bahçesi kış aylarında sürekli suyla dolan Tenar, “Son yağmurların ardından ev yine sular altında kaldı. Duvarların dibinden kaynıyor, bir baştan diğer başa kadar su doluyor evin içi. Gece gündüz sürekli su akıyor. Napalım böyle böyle hayat geçiriyoruz işte bu suların içinde” dedi.

  • ‘Buskimatik’lerle hizmete erişim kolaylığı

    ‘Buskimatik’lerle hizmete erişim kolaylığı

    Bursa Büyükşehir Belediyesi BUSKİ Genel Müdürlüğü, bütün dünyayı etkisi altına alan pandemi süreciyle birlikte vatandaşların kalabalık ortamlara girmeden işlemlerini kolayca yapabilmeleri için şehrin çeşitli noktalarında bulunan ‘Buskimatik’lerin sayısını her geçen artırıyor.

    Son yıllarda teknolojiye yapılan yatırımlarla, hizmet kalitesini daha da yükselten BUSKİ Genel Müdürlüğü, 2019 yılında 64 olan otomatik su tahsilat veznesi ‘Buskimatik’lere geçtiğimiz yıl 9 adet daha ilave yaptı. Vatandaşların fatura ödeme, EKS kart dolum işlemleri, EKS avans yükleme işlemleri, harcama katılım payı ödemeleri gibi işlemlerini 7 gün 24 saat kolayca yapabildikleri Buskimatikler, özellikle pandemi sürecinde kalabalık ortaklara girmek istemeyen vatandaşlar tarafından yoğun olarak kullanılıyor.

    Teknolojinin sağladığı imkanlarla vatandaşların hizmete erişimi önündeki tüm engelleri bir bir kaldırdıklarını belirten Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, “Vatandaşlarımız su faturalarını BUSKİ vezneleri, e-Buski, PTT şubeleri, tüm bankalar ve anlaşmalı ödeme kuruluşlarının yanı sıra ‘Buskimatik’lerden de ödeyebilirler. Önümüzdeki dönemde insansız vezne otomasyonuna geçmeyi planlıyoruz. Tahsilat şubelerinin tamamına bütün ödeme işlemlerinin yapılabileceği insansız vezne otomasyonu planlıyoruz. Teknolojinin son imkânlarından yararlanarak bu hizmeti halkımızla buluşturabilmenin gayreti içerisindeyiz” diye konuştu.

  • Enis Berberoğlu yeniden yargılanacak

    Enis Berberoğlu yeniden yargılanacak

    İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararına uyarak, Enis Berberoğlu’nun yeninden yargılanmasına karar verdi. İnfazının durdurulmasına karar veren mahkeme, Berberoğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılması için Adalet Bakanlığı’na yazı yazılarak, fezleke düzenlenmesinin istenmesine hükmetti.

    Anayasa Mahkemesi, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) eski Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında daha önce verilen ihlal kararının uygulanmaması gerekçesiyle yapılan ikinci başvuruda yeniden hak ihlali kararı vermişti. Kararı değerlendiren İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunduğu mütalaasında, sanık Enis Berberoğlu hakkında yeniden yargılamanın kabulü, verilmiş mahkumiyet hükmüne ilişkin infaz işlemlerinin durdurulması ve sanığın hükümlü statüsü sona erdirilerek hakkında yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi talep etmişti. Kararı değerlendiren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, kararın bağlayıcı olduğunu belirterek, karara uyulmasına oy birliğiyle karar verdi.

    Yeniden yargılama talebinin kabulüne karar veren mahkeme, infazın durdurulmasına hükmetti. Sanık hakkında kesinleşmiş hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar veren mahkeme, milletvekili olması nedeniyle yasama dokunulmazlığı kaldırılana kadar yargılamanın durmasına karar verdi.

    Mahkeme, sanığın dokunulmazlığının kaldırılması için Adalet Bakanlığı’na yazı yazılarak fezleke düzenlenmesinin istenilmesine hükmetti.

    Olayın geçmişi

    MİT tırlarının durdurulması görüntülerini Can Dündar’a verdiği gerekçesiyle 5 yıl 10 ay hapis cezası alan ve milletvekilliği düşürülen Enis Berberoğlu Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş ve Berberoğlu hakkında yeniden yargılama kararı verilmişti. Kararı değerlendiren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, yeniden yargılama yapılmasına yer olmadığına karar vermiş, Enis Berberoğlu ise avukatları aracılığıyla bir üst mahkeme olan İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz dilekçesi sunmuştu.

    İtirazı değerlendiren İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi, itiraza ilişkin karar verilmesine yer olmadığına hükmetmişti. Mahkeme kararında, ‘yeniden yargılama ile ilgili ve müteakip işlemlere ilişkin kararı vermekle görevli mahkemenin ihlal kararının kaynağı olan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi olduğu değerlendirilerek, Anayasa Mahkemesi’nin ihlalin giderilmesine ilişkin görevin İstanbul Bölge Mahkemesi 2. Ceza Dairesi olduğu kanaatine varılarak ve mahkememizin değişik iş talebi olarak geldiği ve görevsizliğe ilişkin mahkememizce göz önünde bulundurularak vaki itiraz hakkında karar verilmesine yer olmadığına’ ifadelerine yer verilmişti. Dosyanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne iadesine karar verilmişti.

    Berberoğlu’nun avukatları ise kararın ardından yeniden Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. Başvuruyu değerlendiren Anayasa Mahkemesi, hak ihlali kararı vermişti.

  • Başsavcılıktan Enis Berberoğlu talebi

    Başsavcılıktan Enis Berberoğlu talebi

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına uyularak Enis Berberoğlu hakkındaki infaz işlemlerinin durdurulmasını talep etti.

    Başsavcılıkça İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen talep yazısında, eski CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun Anayasa Mahkemesi’ne yapmış olduğu bireysel başvurunun 21 Ocak’ta karara bağlanarak oy birliğiyle başvurusunun kabul edilebilir bulunduğu belirtildi. Yazıda, “AYM kararında sanık Kadri Enis Berberoğlu’nun Anayasa’nın geçici 20. Maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra yapılan seçimlerde milletvekili seçilmesi nedeniyle tekrardan yasama dokunulmazlığını elde ettiğini, ancak yargılamaya devam edilmesi nedeniyle sanık Kadri Enis Berberoğlu’nun Anayasal siyasi faaliyette bulunma ve seçilme hakkının ihlal edildiğine karar verildiği” kaydedildi.

    “Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruları kabul ve karara bağlama noktasında Anayasaya tarafından yetkilendirilmiş olup kararları Anayasal olarak bağlayıcı niteliktedir” vurgusu yapılan yazıda, “Anayasa Mahkemesi’nin 21 Ocak 2021 tarihli kararında da belirtildiği üzere sanık Kadri Enis Berberoğlu hakkında yeniden yargılamanın kabulü, hakkında verilmiş mahkumiyet hükmüne ilişkin infaz işlemlerinin durdurulması, sanığın hükümlü statüsü sona erdirilerek hakkında yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi ve sanık Kadri Enis Berberoğlu hakkında TBMM’den dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin fezleke düzenlenmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur” ifadeleri kullanıldı.

    OLAYIN GEÇMİŞİ

    MİT TIR’larının durdurulması görüntülerini verdiği iddiasıyla Enis Berberoğlu, “Devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” suçundan 5 yıl 10 ay hapis cezası Yargıtay’da onanmıştı. Onama üzerine milletvekilliği düşürülen Enis Berberoğlu, Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş ve Berberoğlu hakkında yeniden yargılama kararı verilmişti. Kararı değerlendiren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi ise yeniden yargılama yapılmasına yer olmadığına karar vermişti. Enis Berberoğlu ise avukatları aracılığıyla bir üst mahkeme olan İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz dilekçesi sunmuştu. İtirazı değerlendiren İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi de itiraza ilişkin karar verilmesine yer olmadığına hükmetmişti. Mahkeme kararında, “yeniden yargılama ile ilgili ve müteakip işlemlere ilişkin kararı vermekle görevli mahkemenin ihlal kararının kaynağı olan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi olduğu değerlendirilerek, Anayasa Mahkemesi’nin ihlalin giderilmesine ilişkin görevin İstanbul Bölge Mahkemesi 2. Ceza Dairesi olduğu kanaatine varılarak ve mahkememizin değişik iş talebi olarak geldiği ve görevsizliğe ilişkin mahkememizce gözönünde bulundurularak vaki itiraz hakkında karar verilmesine yer olmadığına” ifadelerine yer verilmişti. Bunun üzerine Berberoğlu’nun avukatları da yeniden Anayasa Mahkemesine başvurmuştu.

  • Yargıtay’dan emsal bahşiş kararı

    Yargıtay’dan emsal bahşiş kararı

    Hizmet sektöründe bahşişle çalışan milyonlarca çalışana Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nden müjde niteliğinde bir karar çıktı. ‘Bahşiş’ adı altında yapılan ödemelerin ücret mahiyetinde olduğuna dikkat çeken Yüksek Mahkeme; ücretin bahşişle birlikte ödendiği durumda fazla çalışmanın kök ücrete tekabül eden kısmının 1,5 ile bahşiş kısmının 0,5 ile çarparak hesaplanmasının gerektiğine hükmetti.

    Garson olarak çalıştığı restorandan bir dizi haklarının ödenmediği gerekçesiyle istifa eden garson, İş Mahkemesi’nin yolunu tuttu. Kıdem tazminatı, fazla mesai, genel tatil, ücret ve hafta tatili alacaklarının tahsilini talep etti. Mahkemede savunma yapan restoran işletmecisi, işçinin istifa ettiğini, ödenmeyen işçilik alacağı bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etti. Tarafları dinleyen Mahkeme; hafta tatili talebinin reddine, sair taleplerin kısmen kabulüne karar verdi. Kararı her iki taraf avukatı da temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi.

    Hizmet süresinin taraflar arasında uyuşmazlık konusu olduğunun vurgulandığı Yargıtay kararında; “Mahkemece davacı iddiasına değer verilerek 4 yıl 1 ay 12 gün hizmet süresi kabul edilmiştir. Ancak davacı tanıkları Kasım ve Mehmet ifadelerinde davacının önce komi olarak çalışıp ayrıldığını daha sonra garson olarak çalıştığını bildirmiş, çalışma dönemi ve süresine ilişkin net bir beyanda bulunmamıştır. Bu nedenle hizmet süresinin tanık beyanlarıyla da uyumlu iki dönem halindeki SGK kayıtlarına göre belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır. Ücret taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. Davacı işçi garanti ücret ve sürekli bahşiş uygulamasının olduğu işyerinde çalışmaktadır. Bahşiş adı altında yapılan ödeme ücret mahiyetindedir. Mahkemece, davacının süreklilik arz ettiği anlaşılan bahşiş gelirinin çıplak ücrete katılmaması hatalıdır. Fazla mesai alacağının hesap yöntemi uyuşmazlık konusudur. Mahkemece bahşiş geliri nedeniyle fazla mesai alacağına esas ücret 0,5 katsayısı ile çarpılmış ise de işverence ödenen ücretin 1,5; ücrete eklenecek bahşiş kısmının ise 0,5 ile çarpılarak sonuca gidilmesi gerekmektedir. Yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır. Temyiz olunan kararın oy birliği ile bozulmasına hükmedilmiştir” denildi.

  • Elini poşete koyup hastaneye gitti

    Elini poşete koyup hastaneye gitti

    Antalya’nın Finike ilçesinde marangoz Ahmet Esen (59), ağaç keserken motorlu testerenin kopardığı sol eliyle hastaneye gitti. Ambulans helikopterle Antalya’ya sevk edilen Esen’in bilek üstünden kopan eli, 10 saatte yerine dikildi.

    Finike ilçesinde marangozluk yapan Ahmet Esen, iki hafta önce motorlu testereyle ağaç keserken sol eli bilek üstünden koptu. Ahmet Esen, Finike Devlet Hastanesi’nde yapılan ilk müdahalenin ardından kopan eli poşete konularak, ambulans helikopter ile Antalya kent merkezine sevk edildi. Özel bir hastaneye getirilen Esen’in eli, 10 saat süren ameliyat ile yerine dikildi.

    Operasyonu gerçekleştiren ekibin başındaki Op. Dr. Bülent Özgür Yazıcı, hastanın 15 gün önce bahçede motorlu testereyle çalışırken sol el bilek üstünde ampütasyon, parçalı kopma olayı yaşandığını belirterek, “Hastamız hızla kurumumuza sevk edildi. Hasta, ekibimiz tarafından operasyona alındı. Bu çok parçalı bir yaralanma ve kopma olduğu için kopan yapılar, damar, sinir, kemik ve kas yapılarını uç uca dikmemiz mümkün olmuyor. Bacağından aldığımız damar ve sinirlerle, damar sinir yaralanmalarını ve kemik yapılarını yaklaşık 10 saat süren ameliyat sonunda tamir ettik. Kendisini servisimizde takip ediyoruz. Şu an durumu çok iyi. Bu tip yaralanmalardan sonra hastayı çok uzun süren rehabilitasyon süreci bekliyor. Hastamızı bu süreçte de yalnız bırakmayacağız. Kendisini yaklaşık bir sene kadar takip edeceğiz. Hastamızın genel durumu ve eli gayet iyi, bu da bizi ve ekibimizi çok mutlu ediyor” diye konuştu.

    BACAKTAN ALINAN DAMARLAR TAMİR İÇİN KULLANILDI

    Hastanın kemik dokularında ciddi kırıklar, damar, sinir ve kas yapılarında, yani el bileğindeki tüm yapılarında yaralanma olduğunu kaydeden Op. Dr. Yazıcı, “Bu ameliyatlarda öncelikle kemik dokularını tespit ediyoruz, kısa sürede kan dolaşımı sağlamamız lazım. O nedenle Ahmet Bey’in üst bacaklarından aldığımız damarlarla öncelikle atardamar dolaşımını sağladık. Daha sonra da toplardamar dolaşımını sağladık. Ardından kas yapılarını tamir ettik. Esasen bu tip yaralanmalar hayatı tehdit eden yaralanmalardır. Yani ölümcül yaralanmalardır. Hastamız zaten bize intikal ettiğinde el bileğinden ziyade genel durumu da kan kaybına bağlı olarak şok tablosu içindeydi. Anestezi ekibimizin hızlı müdahalesiyle hastamızı hızla toparladık. Cerrahi ekibi olarak en kısa sürede ameliyatını organize ettik. Sonuçta şu anda gayet iyi görünüyor. Taburculuk işlemlerini de tamamladık” dedi.

    ‘ELİMİ POŞETE KOYDUM’

    Kopan eli yerine dikilen mobilyacı Ahmet Esen, Finike’deki evinin bahçe kenarındaki odunluğa ağaç budamaya gittiğini, üzerine çıktığı taşın ayağının altından kaymasıyla talihsiz olayı yaşadığını anlattı. Ahmet Esen, “Taşın üstünden çalışan motorla birlikte düştüm ve sol elim bilek hizasından kesildi. Kesilen elimi diğer elimle tutarak yola kadar gittim. Sol elimi bir poşetin içine koyduk. Yoldan geçen bir arkadaş beni gördü ve Finike Devlet Hastanesi’ne getirdi. Hastanedeki doktorlar ‘Antalya’ya sevkini yapacağız, bu konuda uzman olan bir doktor var. Eğer o doktorlara denk gelirsen iyileşirsin, yoksa burada tedavi etmemiz mümkün olmaz, elini kaybedersin’ dedi. Hava ambulansı ile beni Antalya’ya getirmişler. Operasyon başarıyla sonuçlandı. Allah’a şükrediyorum, doktorumuza, tecrübeli hastane çalışanlarına teşekkür ediyorum. Beni kısa sürede ameliyata hazırladılar. Şu anda elimi hissediyorum, parmaklarım oynamaya başladı” diye konuştu.

    ELİ TAMAMEN KOPTU

    Kaza sonrası elini ip kadar bir deri parçasının tuttuğunu anlatan Ahmet Esen, “O parça da hemen koptu. O anda elimi kaybettiğimi düşündüm. Tüm doktor ve hastane çalışanlarına teşekkür ediyorum. Artık serçe parmağımı hareket ettirebiliyorum. Ben mobilyacılık yapıyorum. Gördüğünüz gibi aynı elimdeki başka parmaklarım da yok. 1978 yılında bu parmaklarımı da Elmalı’da marangozluk yaparken kaybettim” dedi.

  • Botanik Park 15 gün kapatılıyor

    Botanik Park 15 gün kapatılıyor

    Bursa Büyükşehir Belediyesi Botanik Parkı düzenliyor. 400 bin metrekarelik yayılış alanında 1998 yılında hizmete açılan Bursa’nın oksijen deposu Botanik Park, 5 Şubattan (yarın) itibaren alt yapı çalışmaları ve yeni peyzaj düzenlemeleri dolayısıyla 15 gün süreyle ziyarete kapatılacak.

  • Uzmanlardan üçüncü dalga uyarısı

    Uzmanlardan üçüncü dalga uyarısı

    Koronavirüs salgınında aşıların kullanıma girmesiyle bir umut ışığı belirse de İngiltere, Güney Afrika ve Brezilya’da ortaya çıkan yeni mutasyonlar bilim dünyasını endişelendiriyor.

    Aşı üreticileri, virüsün İngiltere varyantına karşı halen etkili olduğunu açıklasa da bilim dünyasında Brezilya ve Güney Afrika varyantlarında aşıların yüksek etkinlik göstermeyebileceği tartışılıyor.

    İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Tıbbi Viroloji Bilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kenan Midilli, virüslerin mutasyon geçirmesinin beklenen bir durum olduğunu, ancak bu mutasyonların yakından takibinin, hem vaka tespiti ve izolasyonu için, hem de salgınla mücadele stratejileri açısından çok önemli olduğunu vurguladı.

    Bunun için de gerçek zamanlı olarak pozitiflik saptanan örneklerin yüzde 2’sinde virüsün genom diziliminin çıkarılarak değişikliklere yakından bakılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Midilli, Türkiye’de de rutin Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde, virüs DNA dizi analizi takip sistemi organizasyonu yapıldığını söyledi.

    TÜRKİYE’DE DE VİRÜSÜN GEN DİZİLİMİ YAKIN TAKİBE ALINACAK

    Virüsün bulaşıcılık özellikleri ve hastalık üzerindeki seyri üzerindeki etkilerini erkenden fark edebilmek için yakın takip edilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Midilli, “Bunu da belli orandaki pozitif örneklerden seçip bunlara tam genom analizi dediğimiz 30 bin bazlık RNA’sının dizilimini çıkararak yapıyoruz (sekanslama). Bunun belli periyodlarda değil, neredeyse gerçek zamanlı olarak izlenmesi gerekiyor. Dünya Sağlık örgütü de o gün ya da o hafta pozitif tespit edilmiş örneklerin, yüzde 2 ila 10’unda sekanslama yapılmasını öneriyor. Türkiye’de bu salgının başından itibaren düzenli dizi analizleri ile virüs takibi yapılamadı. Ciddi bir altyapı gerektiren bir işlem bu. Ancak bu varyantlar ve DSÖ’nün önerileriyle, bunun için harekete geçildi. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde düzenli bir DNA dizi analizi ile takip sistemi kurulacak” dedi.

    “İMMÜN PLAZMA GİBİ BAĞIŞIKLIK TEDAVİLERİ MUTASYONU TETİKLEMİŞ OLABİLİR”

    Kovid-19 virüsünün bu kadar fazla mutasyon biriktirmesinin endişe yarattığını söyleyen Prof. Dr. Midilli, “Virüslerin normalde ayda bir kere değişime (mutasyona) uğramasının bekleriz. Yılda toplam 24, bilemediniz 30 tane mutasyon biriktirmesi bekleniyordu. Ama şu son zamanda karşımıza çıkan bu üç varyantta, neredeyse bir yılda biriktirecek kadar mutasyon var ve bunların biz atalarını (aşama aşama geçmişini) görmüyoruz. Virüs evrimleşmesini epey ilerlettikten sonra karşımıza çıkmış durumda” dedi. Pandemi süresince hastalığın tedavisinde kullanılan immün plazma gibi bağışıklıkla ilgili tedavilerin, bu mutasyonları tetiklemiş olabileceğinin düşünüldüğünü belirten Prof. Dr. Midilli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu tip tedaviler virüs üzerinde seçtirici baskı dediğimiz (tedaviden kaçmayı öğreten) bir etki yaratıyor. Bu mutantlar büyük ihtimalle bağışıklık sorunu olan yani virüsü kolaylıkla kontrol alına alamayan ya da (immün) plazma tedavisi görmüş kişilerde meydana gelmiş ve ondan sonra toplum içinde yayılmaya başlamış gibi görünüyor”

    “İNGİLTERE MUTASYONU DÜNYADA ÜÇÜNCÜ DALGA KORKUSUNA YOL AÇIYOR”

    İngiltere’de (varyant 1), Güney Afrika (varyant 2) ve Brezilya’daki (varyant 3) mutasyonların en büyük tehdit olarak algılandığını söyleyen Prof. Dr. Midilli, “Her üçünde de dikkat çeken noktalardan bir tanesi bulaşıcılıklarının daha yüksek olmasıydı. İngiltere varyantının bulaşıcılık ve ölüm hızının en az yüzde 30 daha yüksek olduğu ortaya çıktı. Bu, pek çok açıdan sorun oluşturacak bir tablo. Birçok ülkede Ocak başında ya da Aralık sonunda tek tük vakalar görülmeye başlandı. Ama o ülkelerde başta Portekiz olmak üzere, İsviçre, Danimarka’da (bu varyantı taşıyan) vaka sayıları çok kaygı verici oranlara ulaştı. Özellikle Portekiz’de şu anda vakaların neredeyse yüzde 60’ının kökeninde İngiltere varyantı olduğu tahmin ediliyor. Diğer ülkelerde de yapılan projeksiyonlara göre, eğer yeterince kontrol altına alınamazsa, bahar aylarında varyantı 1’in bütün Avrupa ve Kuzey Amerika’da baskın hale gelmesi bekleniyor” şeklinde konuştu.

    “HER ÜÇ ÜLKE DE SALGININ İLK DALGASINI ÇOK AĞIR GEÇİRDİ”

    Varyantların ortaya çıktıkları ülkelere bakıldığında, her üç ülkenin de salgında ilk dalgayı çok ağır geçirdiğinin dikkat çektiğini belirten Prof. Dr. Midilli, “İngiltere, Güney Afrika ve Brezilya, birinci dalgayı yoğun bir şekilde yaşamış ve çok etkilenmiş bölgeler. Bu toplumlarda hastalığı geçirip bağışık hale gelmiş kişilerin sayısının, diğer bölgelere göre daha yüksek olmasını bekleriz. Nitekim Brezilya’da mutasyonun ortaya çıktığı bölgede, ikinci pikin hemen öncesinde seroprevalens, yani antikor taraması yapıldı ve antikor pozitifliğinin yüzde 76’nın üzerinde olduğunu bildiren çalışmalar var. Bizi niye ürkütüyor bunlar? Yüzde 76’sı bağışık hale gelmiş bir toplumda (tekrar) böylesine yoğun bir salgın yapabiliyor olması nedeniyle. Yani doğal enfeksiyonu geçirseniz bile, yeniden orada ciddi düzeylerde vaka sayılarına ve yeni bir dalgaya yol açabilecek kapasitesi var demek bu. İkincisi de oluşmuş olan bağışıklıktan demek ki kaçabilme kabiliyeti geliştirmiş virüs” dedi.

    “GÜNEY AFRİKA VE BREZİLYA VARYANTLARI AŞILARDA SORUN YARATABİLİR”

    Bu üç varyantın içerisinde bağışıklık açısından en büyük sıkıntının Güney Afrika ve Brezilya varyantları olduğuna işaret eden Prof. Dr. Midilli, bunların özellikle aşılar açısından neden büyük endişe yarattığını ise şu şekilde açıkladı:

    “Güney Afrika ve Brezilya varyantlarında özel bir aminoasit değişikliği var. Bunların hem doğal bağışıklık, hem de aşıların oluşturacağı bağışıklıktan daha az etkilenme, yani kaçabilme ihtimali olduğu gösterildi. Aşı firmaları da açıkladı bunu. İngiltere’deki varyantın ilk halinin aşılardan etkilenmeyeceği açıklansa da birkaç gün önce yayınlanan bazı bilgiler, İngiltere’deki mutasyonda, Brezilya ve Güney Afrika varyantlarındaki kilit aminoasit değişikliğinin de eklendiği yönünde. Baştan beri en çok korkulan şeylerden bir tanesiydi bu. Yani bu üç varyantta da benzer mutasyonların olması, birbiriyle ilgisiz, farklı coğrafyalarda böyle değişikliklere uğraması, virüsün bu yönde evrimleşmeye gittiğini ve evrimleşme hızının da artmaya başladığını işaret ediyor. Bu da virüsün daha fazla mutasyon biriktirerek, belki tamamen dirençli hale gelme riskini ortaya çıkarıyor”

    ÜÇ MUTASYON DÜNYADAKİ TÜM PLANLARI DEĞİŞTİRDİ

    Bu üç yeni mutasyonun dünyada pandemiyle ilgili tüm planları değiştirdiğini belirten Prof. Dr. Kenan Midilli, kısıtlamaların gevşetilmesi için henüz çok erken odluğunu söyledi. Midilli, “Şu anda bütün programlar ve beklentiler değiştirildi. Aşamalardan beklentiler, kısıtlama önlemlerinden beklentileri değiştirdi bu mutasyonlar. Virüs, antikorlara daha fazla direnç kazanmadan toplumun bir an önce aşı ile bağışıklanması, yani salgının kontrol altına alınması için aşılama çalışmalarının hızla yaygınlaştırılması gerekiyor. Ancak burada da bütün dünyada yaşanan aşı tedariği problemi söz konusu. Aşı firmalarının, bu yeni varyantlara karşı güncelleme yapmaları gerekecek. Tüm bunlar aşılamaların gecikmesine sebep olacak. Bu da salgının uzaması, hastanelerin yeniden dolması açısından büyük bir tehdit oluşturuyor. İşte bu nedenlerle elimizdeki en güçlü silah yine kısıtlayıcı önlemler maalesef. Halk sağlığı tedbirlerine devam etmemiz gerekiyor. Özellikle böyle bulaşıcılık hızı yüksek, mortalitesi (ölüm hızı) yüksek bir varyantın baskın hale gelme tehlikesi, hali hazırda devam eden kısıtlama tedbirlerinin çok dikkatli bir şekilde ve çok tartılarak gevşetilmesi zorunluluğunu ortaya çıkarıyor” dedi.

    “GEVŞEME PLANLARI KISA SÜRELİ YA DA LOKAL OLARAK YAPILMALI”

    Toplumun kısıtlamalardan ruhsal ve ekonomik olarak çok yorulduğunu da belirten Prof. Dr. Midilli, bu nedenle gevşeme planlarının kısa süreli ya da lokal olarak uygulanabileceğini belirterek sözlerini şöyle noktaladı: “Sorun neredeyse, orada daha sıkı kısıtlama önlemleri uygulanabilir. Yerel olarak bazı yerlerde okullar, özellikle küçük sınıflar açılabilir. Nitekim köy ilkokulları açılabilecek. 9-10 yaş altı çocuklar hastalığı geçirse de bulaştırma oranları çok düşük. Ama 10-19 yaş grubu, hem hastalığı kolay kapıyor hem de çok mobilize bir yaş grubu olduğu için daha fazla yayıyorlar. Onun için okulların bütünüyle açılması, belki bu sene içinde çok mümkün olmayabilir. Tedbirlere uyumu gönüllü olarak bıraktığımızda, bu iş birkaç hafta içerisinde tekrar aşılamanın sonuçları elde edilmediği sürece karşımıza çıkıyor vaka sayısındaki artışlar. Kısıtlama ve gevşetme periyodundan sonra yoyo etkisi gösteriyor. Bir sonraki dalga daha büyük oluyor. Bunu çok iyi gördük yaz sonu ve sonbaharda yaşadığımız ikinci dalgada. Bu nedenle bütün gevşetme tedbirlerinin ve bulaşmalar açısından kritik yerlerin açılmasında çok acele etmemek gerekiyor”

  • Ailesinde kanser hastası olanlar dikkat!

    Ailesinde kanser hastası olanlar dikkat!

    Kanser hastalığının yüzde 5 ila 10’unun “ailesel kalıtım” kaynaklı olduğunu belirten Tıbbi Genetik Uzmanı Doç. Dr. Ayşegül Kuşkucu, bu kişilerin kansere yatkınlığını araştırmanın mümkün olduğunu söyledi. Sık görülen kanserlerden meme ve kalın bağırsak kanserlerinin genetik geçiş gösterebildiğini hatırlatan Doç. Dr. Kuşkucu, bununla birlikte her ailenin riskinin birbirinden farklı olduğunu ve buna göre de sunulan önerilerin değiştiğini ifade etti.

    Kanserin genetik bir hastalık olduğuna işaret eden Yeditepe Üniversitesi Genetik Tanı Merkezi’nden Tıbbi Genetik Uzmanı Doç. Dr. Ayşegül Kuşkucu, 4 Şubat Dünya Kanser Günü öncesinde önemli bilgiler verdi. Kanserin, hücre içindeki genlerin henüz net bilinemeyen nedenlerle değişmesi sonucu oluştuğunu ve bu nedenle genetik hastalık olarak tanımlandığını söyleyen Doç. Dr. Ayşegül Kuşkucu, “Kanser genetik bir hastalık olarak tanımlansa da çok az bir bölümü ailesel kalıtım şeklinde gelişir. Bu grubun taramasını önceden yapmak mümkün. Tüm kanserlerin yüzde 5 ila 10 kadarını oluşturan bu ailesel grup için kansere yatkınlığı araştırmak mümkün. Kişinin ailesindeki kanserlerin kalıtsal olup olmadığını öğrenebilmesi bunlara yönelik genetik inceleme yaptırması yatkınlığını tespit etmesi tabi ki mümkün” dedi.

    “HER AİLENİN RİSKİ BİRBİRİNDEN FARKLI”

    Kanser genetik yatkınlık testi hakkında bilgiler veren Doç. Dr. Ayşegül Kuşkucu, “Testi yaptırmadan önce kişilerin bir tıbbi genetik uzmanına danışması gerekiyor. Çünkü ‘Ben kansere yatkınlığımı öğrenmek istiyorum’ diyen herkese bu test yapılmıyor. Öncelikle ailede birden fazla kişide ve çoğunlukla aynı tür kanserin görülmesi gerekiyor. Bunların dışında ailede erken yaşlarda kanser hikâyesinin olması da önemli başka bir nokta. Bu nedenle akılda bir soru ya da şüphe varsa mutlaka bir tıbbi genetik uzmanına başvurulmalı ve genetik danışma alınmalı. Örneğin meme kanseri için konuşursak, bize başvuran kişinin annesi 30’lu yaşlarında bu hastalığa yakalanmış yani beklenenden erken bir yaşta hastalıkla tanışması bile kanserin ailesel olduğuna dair işaret verebiliyor. Böyle bir durumda eğer kanser tanısı almış kişi hayatta ise öncelikle onun incelenmesi gerekir. Daha sonra riskli olan kişilerde bulduğumuz genetik değişime bakıyoruz. Her bireyin, ailenin riski birbirinden farklı oluyor. Bu risklere göre kişiye verdiğimiz öneriler de farklılaşıyor” ifadelerini kullandı.

    KANSER RİSKİ VARSA NELER YAPILMALI?

    Genetik bozukluk taşıyan her kişinin ömrünün bir döneminde kanser olacağı yönünde kesin bir yargı olmadığına da dikkat çeken Doç. Dr. Ayşegül Kuşkucu, şunları söyledi:

    “Ancak bu kişilerin topluma oranla daha yüksek risk altında oldukları bilinen bir gerçek. O noktada çok az kanser türünde koruyucu cerrahi uygulanabiliyor. Örneğin ailesel meme kanserlerinde eğer risk yüksek, ailede olgu çok ve bireyin kanser olma ihtimali yüzde 80’in üzerindeyse o zaman koruyucu cerrahi önerilebiliyor. Bunun için oluşturulan tıbbi onkologlar, genel cerrahlar, radyasyon onkologları, kadın doğum uzmanları, iç hastalıkları uzmanları, nükleer tıp uzmanları, radyoloji uzmanları, radyasyon onkologları ve tıbbi genetik uzmanlarından oluşan multidisipliner konsey risk taşıyan kişiyle konuşuyor birlikte karar veriliyor.”

    “KANSERİ ERKEN DÖNEMDE TESPİT EDEBİLİRİZ”

    Her ailesel kanser için koruyucu ya da önleyici tedavinin bulunmadığını ifade edip böyle durumlarda alınabilecek önlemlerle ilgili de “Yine meme kanseri için konuşursak, 20’li yaşlardaki genç bir kadının meme-yumurtalık kanseri için genetik yatkınlığı belirlenmiş ancak koruyucu cerrahi önerilmemiş veya istenmemişse takipleri normal kişilere göre daha sık ve daha farklı yöntemlerle yapılır. Örneğin mamografi yerine MR görüntüleme ile takip yapılır. Yine bu takiplerin planlanması konsey önerilerine göre şekillenir. Böylece oluşacaksa da kanseri çok erken dönemlerinde tespit edebiliriz” değerlendirmesinde bulundu.

    Tıbbi Genetik Uzmanı Doç. Dr. Ayşegül Kuşkucu, son olarak günümüzde genetik geçiş gösteren kanserleri ise şöyle sıraladı:

    “Meme-yumurtalık, kalın bağırsak kanserleri sıklıkla karşımıza çıkanlar ama bazı tiroid kanserlerinin dahil olduğu çoklu endokrin tümörler, bir de geniş bir yelpaze ile önümüze çıkan bir ailede bir anda farklı kanser türlerinin görüldüğü kanser sendromlarını da görmekteyiz. Mesela akciğer kanseri genetik geçişli bir kanser değildir fakat ailede bir kişide beyin kanseri, diğerinde meme kanseri bir diğerinde lösemi tanısı varken ailenin başka bireyinde akciğer kanseri görülüyorsa onun genetik kökenli olma ihtimali çok yüksektir. Dolayısıyla bu vakaların da çok iyi değerlendirilmesi gerekir.”

  • Uludağ’da çocukların snowboard heyecanı

    Uludağ’da çocukların snowboard heyecanı

    Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Büyükşehir Belediyespor Kulübü tarafından Uludağ’da düzenlenen ‘kayak-snowboard kampları’nı ziyaret ederek yarı yıl tatilini zirvede geçiren öğrencilerle buluştu.

    Bursa Büyükşehir Belediyespor Kulübü 23 Ocak – 12 Şubat tarihleri arasında Türkiye’nin en önemli kış turizm merkezi olan Uludağ’da kayak-snowboard kampları düzenliyor. 7-16 yaş arası kayak severlerin kayıt olabildiği kamplar, 5 dönem olarak yapılıyor. Her dönemde 30 öğrenci eğitimlere katılırken, uzman eğitmenler eşliğinde maske, mesafe ve temizlik kurullarına dikkat edilerek gençlerin zamanlarını daha iyi geçirmeleri sağlanıyor.

    Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç ve Büyükşehir Belediyespor Kulübü yöneticileriyle birlikte kayak-snowboard kampları’na katılan öğrencileri Uludağ’da ziyaret etti. Eğitimler hakkında bilgi alan Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, sömestir dönemini kampta geçiren gençlerle de sohbet etti.

    Spora ve sporcuya yatırım sürecek

    Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, dönem başında ‘Belediyespor evlere, çocuklara ve gençlere dokunacak’ dediklerini, en az bir spor branşıyla onları hemhal etmek için bütün imkanları seferber ettiklerini söyledi. Yarıyıl tatiliyle birlikte 23 Ocak’tan itibaren kayak ve snowboard kamplarının başladığını hatırlatan Başkan Alinur Aktaş, “Planlanan toplam 5 kampın ikincisini düzenliyoruz. 4 gece 5 gün konaklamalı kamplarda, 7-16 yaş grubundaki çocuklar günde 4 saat temel ve ileri branş eğitimi alıyor. Pandemi döneminde olduğumuz için hocalarımızın nezaretinde kontrollü olarak çocuklarımızın sağlığını muhafaza ederek eğitimler veriliyor. Her dönem eğitimlerimiz 30 kişilik yapılıyor. Eğitim boyunca her türlü ekipman ve teknik destek Büyükşehir Belediyesi tarafından veriliyor” dedi.

    Pandemi sürecini çocukların yoğun şekilde bilgisayar başında geçirdiğini, sosyalleşmeleri adına kayak ve snowboard kamplarının önemli birer araç olduğunu belirten Başkan Aktaş, “Ruhan ve zihnen dinlenmeleri adına faydalı oldu. Pandemi sürecinin geçişiyle beraber kayak sporu ve diğer spor dallarında da sürpriz gelişmeler olacak. Bursa’daki tüm çocuklarımızın en az bir spor dalıyla uğraşmalarını istiyoruz. Kayak sporuna son yıllarda ciddi ilgi var. Bunun daha fazla kitlelere açabilmek adına hamlelerimiz olacak. Etkinliği düzenleyen Büyükşehir Belediyespor Kulübü’ne gençlerimiz adına teşekkür ediyorum” diye konuştu.