Etiket: dünyahaber

  • Barış Atay hakkında fezleke düzenlendi

    Barış Atay hakkında fezleke düzenlendi

    TİP Milletvekili Barış Atay hakkında, ‘kırmızı fularlı kız’ olarak bilinen ve Rakka’da hayatını kaybeden Ayşe Deniz Karacagil ile ilgili paylaşımı nedeniyle fezleke hazırlandı.

    TİP Genel Başkan Yardımcısı ve Milletvekili Barış Atay hakkında, Suriye’nin Rakka kentinde IŞİD mensuplarıyla girdiği çatışmada hayatını kaybeden Ayşe Deniz Karacagil ile ilgili paylaşımı nedeniyle dokunulmazlık fezleke hazırlandı. Fezleke Meclis Başkanlığı’na geldi.

    Barış Atay, fezlekeye söz konusu 30 Mayıs 2017 tarihli tweetinde ‘kırmızı fularlı kız’ olarak da bilinen Karacagil ile ilgili “Yaşadığı dönemin sorunlarına çözüm bulabilmek amacıyla inisiyatif alıp, hayatının akışını değiştiren, gencecik bir devrimci daha” ifadelerini kullanmıştı.

    ‘GEZİ PARKI’ DETAYI

    İleri’deki habere göre, Atay hakkında hazırlanan fezlekede şu ifadeler yer aldı:

    “Barış Atay Mengüllüoğlu’nun sosyal medya paylaşımına konu ettiği ve kamuoyunda ‘Kırmızı fularlı kız’ olarak bilinen Ayşe Deniz Karacagil’in Suriye’nin Rakka kentinde DAEŞ terör örgütü tarafından gerek ülkemizde, gerekse uluslar arası kamuoyunda PKK/KCK silahlı terör örgütünün Suriye uzantısı olduğu bilinen YPG terör örgütü saflarında savaşmakta iken öldürüldüğü, yine bir dönem ülkemizde yaşanan ve kamuoyunda ‘Gezi Parkı Eylemleri’ olarak adlandırılan eylemlerde yer aldığı bilinmektedir.”

    Barış Atay’ın, yaptığı paylaşım ile ‘suç ve suçluyu övdüğü’ ve ‘örgüt propagandası yaptığı’ iddia edildi.

  • Bursa’da uyuşturucu operasyonu: 4 gözaltı

    Bursa’da uyuşturucu operasyonu: 4 gözaltı

    Bu’nın İznik ilçesinde, polis ekiplerinin düzenlediği uyuşturucu operasyonunda, 4 şüpheli gözaltına alındı.

    İznik Emniyet Müdürlüğü ekipleri, uyuşturucu ile mücadele kapsamında Mahmut Çelebi Mahallesi’’ndeki evi takibe aldı.

    Evden çıkan E.A. (26), E.Y.B. (29) ve A.Y. (30) ekipler tarafından yakalandı.

    Şüphelilerin üzerlerinde yapılan aramalarda, 50 gram uyuşturucu maddesi bulundu.

    Gözaltına alınan şüphelilerin sorgusu sonrası soruşturmayı derinleştiren ekipler, Mahmut Çelebi Mahallesi’nde B.Ü.’nün (68) yaşadığı eve baskın düzenledi.

    Evde yapılan aramalarda; 635 gram uyuşturucu madde, 3 ruhsatsız av tüfeği ve 1 kurusıkı tabanca ele geçirilirken, B.Ü. gözaltına alındı.

    Şüphelilerin emniyetteki işlemlerinin devam ettiği belirtildi.

  • 5 PKK’lı terörist teslim oldu

    5 PKK’lı terörist teslim oldu

    PKK terör örgütünden kaçan ve 1’i terörden arananlarda “gri” kategoride yer alan toplam 5 terörist güvenlik güçlerine teslim oldu.
    İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada şöyle denildi:

    “Bakanlığımız koordinesinde Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma tarafından yürütülen ikna çalışmaları neticesinde; PKK Terör Örgütü’nden kaçan ve 1’i Gri Kategoride yer alan toplam 5 terör örgütü mensubu, bugün ülkemize giriş yaparak güvenlik güçlerine teslim oldular. Teslim olan örgüt mensuplarının 2014 ve 2015 yılında terör örgütüne katıldığı ve Irak’ta faaliyet yürüttükleri tespit edildi.

    1 Ocak 2020 tarihinden bugüne kadar sadece ikna yoluyla teslim teslim olan örgüt mensubu sayısı 202’ye yükseldi. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

  • Esad’ın en güvendiği isim öldü

    Esad’ın en güvendiği isim öldü

    Suriye’nin Dışişleri Bakanı Valid al-Muallim’in yaşamını yitirdiği açıklandı.

    Suriye’nin üst düzey diplomatı ve uzun zamandır dışişleri bakanlığı görevini yürütmekte olan Valid el-Muallim’in bugün hayatını kaybettiği duyuruldu.

    Hükümetin yaptığı açıklamada ölüm nedenine dair detay verilmezken, 79 yaşındaki Muallim’in uzun bir süredir kalp sağlığı sorunu yaşadığı biliniyordu.

    Muallim, 10 yıllık çatışmaları başlatan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın barışçıl protestolara sert müdahalesinin en büyük destekçilerinden biriydi.

    2006 yılında Dışişleri Bakanı olarak atanan Muallim, aynı zamanda başbakan yardımcısı olarak da görev yapıyordu. Bir dönem ABD büyükelçisi olan Muallim’in yerine geçecek isim ise resmen açıklanmadı. Reuters haber ajansına konuşan Şam yönetiminden kaynaklar, Muallim’in yardımcısı Faysal Mektat’ın dışişleri bakanlığı pozisyonuna oturacağını öne sürdü.

  • İnegöl trafiği mercek altına alındı

    İnegöl trafiği mercek altına alındı

    İnegöl Belediyesi, şehir genelinde 9 kavşağı etkileyecek 6 ayrı noktada trafik sirkülasyonunun tespiti için sayım gerçekleştirdi. Bu bölgelerde trafiği rahatlatacak adımların atılması adına projeler üretilecek.

    Bir yandan rutin belediyecilik faaliyetleri kapsamında altyapı ve üstyapı çalışmaları sürerken bir yandan da geleceğin İnegöl’ünü inşa etme adına çalışmalarına devam eden İnegöl Belediyesi, trafik konusunda da titizlikle çalışıyor. Her yıl ciddi orada araç artışının yaşandığı İnegöl’de, özellikle belli bölgelerle alakalı trafiği rahatlatacak adımların atılması için çalışma başlatıldı.

    6 NOKTADA ARAÇ SAYIMLARI YAPILDI

    İnegöl Belediyesi, Fen İşleri Müdürlüğünün yürüttüğü çalışmayla kavşakları mercek altına aldı. İnegöl genelinde şuana kadar 5 kavşakta düzenleme çalışması gerçekleştirilmişti. Geçtiğimiz hafta içi itibariyle 9 ayrı kavşağı etkileyecek 6 farklı noktada araç sirkülasyonunun sayımı yapıldı. Ekipler, merdivenli araçlara kurulan kameralarla yoğunluğun arttığı saatlerde 6 farklı noktanın görüntülerini kaydederek araç sayımlarını yaptı.

    ŞEHRİN ULAŞIM PLANININ ALTYAPISI HAZIRLANIYOR

    Özellikle Alanyurt bölgesinde Akpınar Caddesi ile Kozluca Bulvarı ve İnegöl Yenişehir karayolu üzerinde yoğunlaşan çalışmayla elde edilecek veriler ışığında kavşak düzenlemelerinin planlarının yapılacağı açıklandı. Bu çalışmanın aynı zamanda uzun vadede planlanan ulaşım planının da temellerini oluşturacağı ifade edildi.

  • Bilim Kurulu Üyesi’nden aşı yorumu! Çin mi Alman mı?

    Bilim Kurulu Üyesi’nden aşı yorumu! Çin mi Alman mı?

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, pandeminin tek bir aşı ile değil, ancak etkinliği ve güvenliğinden emin olunan birkaç farklı aşı ile sonlandırılabileceğini söyledi. Prof. Dr. Yavuz, “Bir ülkenin aşısı iyi, diğeri kötü tartışmaları çok anlamsız. Biz, her iki aşı çalışmasına da dahil olduk. Herhangi bir yan etkiyle karşılaşmadık. Her aşının avantajları dezavantajları var. Önemli olan etkinlik ve güvenlik sonuçları. Dolayısıyla bir aşı mükemmel, öteki kötü demek çok yersiz. Klinik çalışmalardaki etkinliği çıktıktan sonra her aşı kullanılabilir. Araştırmalara dair sonuçlar da şeffaf bir şekilde paylaşılıyor. Zaten böyle bir salgında tek bir aşıyı bütün ülkeye yapabilme şansınız olmaz. Onun için çeşit çeşit aşılarımızın olması lazım” dedi.

    Tüm dünyanın heyecanla beklediği koronavirüs aşısında, ipi göğüsleyen birkaç aşı adayından biri olan ve Almanya’da Prof. Dr. Uğur Şahin ile eşi Prof. Dr. Özlem Türeci’nin geliştirdiği BioNTech firmasına ait aşıyla ilgili açıklanan son veriler akademi dünyası kadar tüm kamuoyunda heyecanla karşılandı. Bu haberin ardından özellikle sosyal medyada “Çin aşısı mı Alman aşısı mı?” tartışmaları da ağırlık kazanırken, bilim insanları aşılara duyulan güven ya da güvensizliğin ülkelere göre değil ortaya konan klinik araştırma sonuçlarına göre olması gerektiğini vurguluyor.

    İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, kendi merkezlerinde de Alman BioNTech aşısı ile Çinli Sinovac firmasının Faz 3 klinik araştırmalarının halen devam ettiğini vurgulayarak, “Biz her iki aşı çalışmasına da girdik. İkisi de devam ediyor ve ikisinde de şimdiye dek major bir yan etki görmedik. İlk aşıları yaptık, ikişer doz oluyor ikisi de. İkinci dozlara başlayacağız. Zaten birisinin (BioNTech) ara analiz sonuçları açıklandı. Diğerinin de (Sinovac) yakın zamanda açıklanacak. Duyduğum sonuç açıkçası beni bu süreçte en çok sevindiren haber oldu. Umut geldi içime diyeyim, çok sevindirdi gerçekten beni. Diliyorum ki öbür aşıda da böyle bir sonuç elde edeceğiz” dedi.

    “BAŞARILI BİR AŞIDA PLASEBO GRUBUNDAN DAHA FAZLA HASTA ÇIKAR”

    Alman BioNTech-ABD Pfizer ortaklığı ile sonuçları bu hafta duyurulan aşının Faz 3 araştırmalarıyla ilgili değerlendirmeler yapan Prof. Dr. Yavuz, “Yüzde 90’ın üzerinde etkinliği açıklandı. Eğer gerçekten son analizde de bu şekilde çıkarsa ve özellikle de her yaş grubunda böyle bir sonuç çıkarsa gerçekten müthiş bir şey olacak. Bu, bizim tahminlerimizden de daha kısa süre içerisinde bu hastalığın kontrol edilmesinde büyük bir aşama kaydedilmiş olunacak demektir. Bu nedenle Faz 3’e dair bu ilk veriler bize umut aşıladı. Faz 3 çalışmalarında amaç, aşının hastalıktan koruyup korumadığını anlamak. Dolayısıyla bir gruba aşı yapıyorsunuz, bir gruba da plasebo yani boş aşı yapıyorsunuz. Aşı ya da plasebo yapılan gruptan belli sayıda insanın hastalanması beklenir. Aşının başarılı denebilmesi için ise bu hastalanan insanların da daha çok plasebo grubundan, yani aşı olmayan gruptan çıkması beklenir. Burada hedeflenen aslında, en az yüzde 50 plasebo grubundan daha fazla hasta insan çıkmasıydı. Fakat burada çok daha büyük bir başarı görüldü ara analizlerde. Plasebo grubundan yüzde 90’larda bir oran çıktı” diye konuştu.

    “SALGININ HIZI ARA ANALİZİ DE HIZLANDIRDI”

    Bu ara analizlerin aslında aşılanan 40 binden fazla gönüllü içerisinde 35 kişide hastalık görüldüğünde yapılmasının planlandığını, ancak salgının tüm dünyada çok hızlı ilerlemesi nedeniyle gönüllülerden 94’ünün hastalandığına işaret eden Prof. Dr. Yavuz, bunun da Faz 3 araştırmalarının beklenenden de önce bitirilebileceği anlamına geldiğini söyleyerek şu bilgileri verdi:

    “Bu hastalanan 94 kişinin büyük çoğunluğunun (yüzde 90’dan fazlası) plasebo grubundan olduğu tespit edildi. Yani aşı olanların (beklenenden) çok daha az hastalandığı, boş aşı grubundekilerin çok daha fazla hastalandığı tespit edildi. Ara analiz de aslında daha fazla vaka ile yapılmış olundu. Faz 3 çalışmasının sonlandırılması 140 veya 160 hastaya ulaşıldığında yapılacaktı. Bu da 40 bin kişi içinden bu sayıya ulaşmanın çok uzun sürmeyeceğinin de bir işareti. Çünkü tüm dünyada şu anda çok fazla aktivasyon var, bu çalışma Almanya, Amerika ve Türkiye’de de yapılıyor örneğin ve bu üç ülkede de salgın ciddi tırmanışta tekrar. O nedenle kısa sürede de sonuçlanma noktasına ulaşacağını düşünüyoruz. Bu sayıya ulaştığında son analiz yapılacak. Aşılananlardan kaçı hastalanmış, aşılanmayanlardan kaçı hastalanmış, aşılanmayanlar da ne kadar çok (şiddetli) hastalanmışlar. Yani o yüzde 90’dan fazla koruyuculuk şeklinde bahsedilen sonuç, aslında bunu anlatıyor bize. Bu ara analizde de hedeflenenden daha fazla hasta üzerinden yapıldığı için, çok daha kıymetli. Sona yaklaşmış gibi görünüyor.”

    “HER AŞININ AVANTAJI VE DEZAVANTAJI VAR”

    BioNTech firmasının geliştirdiği mRNA tabanlı aşının lojistikle ilgili dezavantajlarına da işaret eden Prof. Dr. Yavuz, bunun da iyi bir planlama ile çözülebileceğine inandığını belirterek, şöyle konuştu:

    “BioNTech aşısının dezavantajı eksi 70 derecenin altında saklanması gerekliliği. Tabii ki o imkan da çok fazla yerde yok. Eğer Türkiye’ye de yeterli miktarda bu aşıdan gelebilirse eksi 70-85 derecede buzdolaplarının bulunabileceği yerlerden, gün içinde aşılamanın yapıldığı yerlere transportu gerçekleşecek. Örneğin Faz 3 çalışması için bize gelen aşıları, çözdükten sonra 6 saat içinde yapmamız gerekiyordu burada. Aşı piyasaya çıktıktan sonra gene aynı formülasyondaki bir aşı gelirse, onu da 6 saat içinde yapmak gerekecek. Bunlar da uygun planlama ile halledilebilecek şeyler aslında. Çünkü bu aşının avantajı, kısa sürede çok fazla üretebiliyorsunuz. Yani virüsü çoğaltmanıza gerek kalmadan bu aşıdan bir sürü yapabiliyorsunuz. Öbür aşılarda (inaktif virüs aşıları) virüsü çoğaltmanız gerekiyor ki bu da zor bir süreç. Ama o aşıların avantajı ne? Normal, 4 derecede de saklayabiliyorsunuz. Zaten herhalde karma bir aşı uygulaması olacak diye düşünüyorum. Yani herkes bir çeşit aşıyla değil, ikinci aşıda da umarım iyi sonuçlar alınırsa, olanağı olan yerlerde biri, yani eksi 85 derecede korunması gereken aşı (BioNTech); olmayan yerlerde ise belki öbür aşı (Sinovac) uygulanacak. Önemli olan aşının etkili çıkması. Bunları çözebileceğimizi düşünüyorum.”

    “ÇİN AŞISI DEYİP ELEŞTİRMEK YERSİZ, ÖNEMLİ OLAN ARAŞTIRMA SONUÇLARI”

    Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, Çin’in geliştirdiği ve Faz 3 çalışmaları tüm dünyayla birlikte Türkiye’de de süren inaktif virüs aşısı ile ilgili olumsuz polemiklerin de yersiz olduğunu söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Çin, aşıda çok gelişmiş bir ülke. Dolayısıyla önemli olan, klinik çalışmada nasıl bir sonuç alınacağı. Yoksa orası yapmış, öteki ülke yapmış, bu tartışmalar çok gereksiz. Hangi aşı etkili çıkarsa, güvenle yapılabilir. Her iki aşı türünün de avantajları ve dezavantajları var. Bir aşı mükemmel de öteki kötü gibi bir şey yok. Klinik çalışmaların sonuçlarıdır önemli olan. Etkili (ve güvenli) çıktıktan sonra her aşı kullanılabilir. Biz mesela inaktif virüs aşılarını influenzada çok rahatlıkla kullanıyoruz. Güvenli aşılardır bunlar. Önemli olan Faz 3’de de etkili çıkması. O nedenle kimse endişe etmesin. Zaten sonuçlar çıktıkça da paylaşılıyor, hepsi çok şeffaf bir şekilde görülüyor, sonuçları gizlenebilecek gibi de değil. Tek bir aşıyı bütün ülkeye yapabilme şansınız olmaz. Onun için çeşit çeşit aşılarımızı olması gerekli.”

    “GÖNÜLLÜYE ARABA DA ÇARPSA, ÇALIŞMA BİR SÜRELİĞİNE DURDURULABİLİR”

    Faz 3 çalışmasının Faz 1 ve 2’ye ek olarak etkinliğin yanı sıra güvenlik değerlendirmelerinin de tekrar detaylı araştırılması anlamına geldiğini söyleyen Prof. Dr. Yavuz, çalışmanın durdurulmasının söz konusu olabileceğini ancak tekrar devamına da karar verilebileceğini söyleyerek sözlerini şöyle noktaladı:

    “Gönüllülerde herhangi bir olay gelişirse, çalışmalar durdurulabilir. Ara verip ‘Neden oldu bu’ diye bakmanız gerekir. O gönüllüye araba da çarpsa çalışmayı durdurup bunun aşıya bağlı bir yan etki sebebiyle oluşup oluşmadığını belirlemeniz gerekir. Nitekim Sinovac aşısında da geçtiğimiz günlerde (Brezilya’da) bir kayıp yaşandı ve çalışma durduruldu; çalışmaya dahil olan gönüllülerden birinin intihar sonucu öldüğü anlaşılınca bize de bildirildi ve dolayısıyla çalışma tekrar başladı. Daha önce başka bir aşı çalışmasında da ölüm olmuştu ama o kişinin de aşıya bağlı kaybedilmediği ortaya çıktı, tekrar başladı çalışma. Bu çalışmaların doğası bu. Burada sürpriz bir şey yok. Çalışma durduruldu, çok büyük bir olay/skandalmış gibi bir hava yaratılması gereksiz. Bu araştırmaların özelliği budur. Bu nedenle yapılır zaten. Durup bakarsınız, ne olmuş anlarsınız, sorun yoksa devam edersiniz.”

  • 1 milyon kişi evsiz kalacak!

    1 milyon kişi evsiz kalacak!

    Endişeyle beklenen Marmara depreminde 1 milyon kişinin evsiz kalacağını söyleyen inşaat mühendisi Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan, beklenen Marmara depreminin en büyük hasarı İstanbul’a vereceğini, kentte 600-650 bin binanın zarar göreceğini ve 3-4 milyon insanın da depremden etkileneceğini söyledi.

    İzmir’de meydana gelen deprem sonrası gözler beklenen İstanbul depremine çevrildi. İstanbul depremiyle ilgili yapılan araştırmalarda çarpıcı verileri ortaya koydu. İstanbul Aydın Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Afet Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (AFAM) Müdürü Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan, olası bir İstanbul depreminin 1 milyon kişiyi evsiz bırakacağını söyledi. Yapılan araştırmalarda da 600-650 bin binanın zarar göreceğini ve 3-4 milyon insanın da depremden etkileneceğini belirtti.

    “İSTANBUL DEPREMİ SONRASI 600-650 BİN BİNA ZARAR GÖRECEK”

    Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan, “Marmara depremiyle ilgili çok iç açıcı konuşamayacağım. Çünkü Marmara depremine hazır değiliz. Gerçekleşeceği ön görülen depremlerin 7.5 büyüklüğünde olacağını düşünüyorum. Marmara’da gerçekleşecek bir deprem İstanbul’da nasıl bir tahribat yapacağını düşünmek bile istemiyorum. Elimdeki verilere göre beklenen Marmara depremi sonrası 600-650 bin binanın zarar göreceğini, 1 milyon insanın evsiz kalacağı ve 3-4 milyon insanın da depremden etkileneceğini istatiksel olarak söyleyebiliriz. Bu veriler vahim verilerdir. Hızla deprem için tedbirler almamız lazım” ifadelerini kullandı.

    “BİZLER ARTIK AĞLAMAK İSTEMİYORUZ”

    Prof. Dr. Altan sözlerine şu şekilde devam etti:

    “İzmir’de yollar çok genişti ve arama kurtarma ekipleri 20 bina için yetişebildi. Ancak düşünün İstanbul’da 70 bin bina yıkılacak ve yollar çok dar. Kurumlardan şunu rica ediyorum. Evet ön plan hazırlamak önemli ama eylem planı da hazırlayın. Sadece kağıtta kalan planlar hazırlamayın. Bizler artık ağlamak istemiyoruz. Vatandaşlar benim evim sağlam demesin. Evinde gözle görülen bir sorun olmayabilir ancak bu evinizin depreme dayanıklı olduğunu anlamına gelmez. Hele ki 2000 yılı öncesi yapı stoklarında oturan vatandaşlarımızın evlerini bir uzman kişiye kontrol ettirmeleri gerekir.”

    “BİNGÖL CİVARLARINDA DEPREM BEKLİYORUZ”

    Dünya haritasında Türkiye’ye baktığımızda dünyanın oluşturduğu levhalar içerisinde en kırmızı nokta Türkiye olduğunu belirten Prof. Dr. Altan, “Bingöl civarlarında deprem bekliyoruz. Yine İzmir’de bulunan fay hatlarında deprem sonrası bir enerji birikimi oldu mu bilmiyoruz. İzmir’de gerçekleşen deprem bizler için beklenen bir depremi değildi. Beklediğimiz bir deprem olsaydı artık İzmir diye bir kentimiz kalmayacaktı. Depremler aslında olması gereken doğa olaylarıdır. Dünyanın her yerinde büyük depremler oluyor. Tabii dünyanın diğer yerlerinde olan depremler okyanuslarda olduğu için bizim kadar etkilenmiyor. Dünya haritasında Türkiye’ye baktığımızda dünyanın oluşturduğu levhalar içerisinde en kırmızı nokta Türkiye’dir” dedi.

    “TÜRKİYE’NİN HER YERİNDE 5 BÜYÜKLÜĞÜNDE DEPREM OLABİLİR”

    ‘Türkiye’nin afet bilinci konusunda öğrenmesi gerekenler var’ diyen Prof. Dr. Altan, şöyle devam etti:

    “Türkiye’nin deprem kuşağında olduğunu öğrendik. Ama afet bilinci konusunda öğrenmemiz gerekenler var. Şu gerçeği söylemem gerek; Türkiye’nin her yerinde 5 büyüklüğünde deprem olabilir. Bu durumu kabullenip ona göre önlemler almamız lazım. Türkiye deprem tehlike haritası yeni güncellendi. Türkiye deprem tehlike haritasında kırmızıyla gösterilen yerlerde her an büyük bir deprem olabilir. Sarıyla gösterilen yerlerdeyse 5 veya 4 büyüklüğünde depremler yaşanabilir. Bu süreçte bazı spekülasyonlardan uzak durmak lazım. Son zamanlarda Ege Bölgesi için 7 ve üzeri depremler beklendiği söylenmekte. Ancak Ege Bölgesi’nde bu zamanda kadar en fazla 6 ve 7 büyüklüğü arasında depremler görülmüştür. O sebepten Ege Bölgesinde 7 büyüklüğünün üzerinde deprem üretecek bir fay bulunduğunu bilimsel olarak söyleyemeyiz. Bundan sonra yapabileceğimizse 30 yılını tamamlamış yapılarımızı yenilememizdir.”

  • Akşener, TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu

    Akşener, TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Şuşa’dan gelen müjdenin, hemen ardından imzalanan anlaşma, mukaddes bir hakkın teslimidir. 28 yıldır, bıkmadan usanmadan haykırdığımız gibi: Karabağ Azerbaycan’dır. Sırada Hankendi var. Sırada, 28 yıllık yürek yaramız, Hocalı var.” dedi.

    Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı’ndaki konuşmasına, “Tarih bilenlerin, kadir kıymet bilenlerin, 82 yıllık hasretinin yıl dönümüydü. Büyük Türk Milleti, cennet vatanımızda, alnımızın değdiği toprağın her köşesini, milletine seccade yapan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve istiklal kahramanlarını, çok sevdi.” sözleriyle başladı.

    Türk milletinin büyük kahramanına, sevgisinden, vefasından asla vazgeçmediğini belirten Akşener, “Mavi gözlü bozkurdumuzun ve silah arkadaşlarının ruhları şad, mekanları cennet olsun.” diye konuştu.

    Dünyanın diken üstünde olduğu bugünlerde, Türk’ün, makus talihini adım adım yendiği, bir büyük destanı yakından takip ettiklerini vurgulayan Akşener, “Azerbaycan Türk Ordusu, işgal altındaki vatan topraklarında, ay yıldızı dalgalandırmaya devam ediyor. Şuşa’dan gelen müjdenin, hemen ardından imzalanan anlaşma, mukaddes bir hakkın teslimidir. 28 yıldır, bıkmadan usanmadan haykırdığımız gibi Karabağ Azerbaycan’dır. Sırada Hankendi var. Sırada, 28 yıllık yürek yaramız, Hocalı var. Allah bize, o günleri de göstersin inşallah.” değerlendirmesinde bulundu.

    Gandi’nin kendisini tutuklayan İngiliz komutana, İstiklal Harbi’ni örnek göstererek, “Zulümle, öldürmekle iş bitmiyor. İşte Türkler, cenazeleri için hazırlanan tabutları, sahiplerinin başlarına geçirdiler.” dediğini anlatan Akşener, “Bu gerçek, bugün de Azerbaycan’da hayat bulmuş görünüyor. Allah kardeşlerimizi muzaffer eylesin. Ve tüm dünya bilsin ki, yumruğumuzu sıktık, nefesimizi tuttuk, yüreklerimiz, kardeşimizle birlikte atıyor.” ifadelerini kullandı.

    “İlişkilerin, devletlerarası bir kimlik kazanmasını umuyoruz”

    Amerika Birleşik Devletleri’ndeki başkanlık seçimlerine dikkati çeken Akşener, “Bu noktadan sonra, bölgesel ve global etkilerinin yanında, bizim için önemli olan, ABD’nin Türkiye ile ilişkileri ve Türkiye’nin milli çıkarlarıyla ilgili nasıl bir duruş sergileyeceğidir.” dedi.

    ABD’nin dünya üzerindeki hakim güçlerden biri olduğunun altını çizen Akşener, “Ancak, bizim için önemli olan, Amerikan başkanının Türk siyasetine nasıl baktığı değil, Türkiye’nin milli çıkarlarının, nasıl korunup kollanacağıdır.” diye konuştu.

    Bu açıdan bakıldığında, Trump döneminin hiç de iyi bir dönem olmadığını belirten Akşener, şöyle devam etti:

    “Biden farklı mı olacak, onu zaman gösterecek. Artık yeni bir döneme girdik. Trump döneminde ‘ahbap-çavuş’ boyutuna indirgenen ilişkilerin, yeniden devletlerarası bir kimlik kazanmasını umuyoruz. Diplomasi, kişisel ahbaplıklar üzerinden değil, liyakatli kadrolar üzerinden ve akıllıca yürütülmelidir. Türkiye’nin ciddi ve güçlü bir diplomasi geleneği vardır. Bu gücün ve ciddiyetin, yeniden devreye alınmasını bekliyoruz.”

    “Eksikleri gidermek için, vatandaşa omuz vermek, sizin göreviniz”

    İzmir depreminin ardından, hükümete bağlı kurumlarla, yerel yönetimlere bağlı kurumların uyumlu çalışmasından rahatsız olanların gereksiz tartışmaların peşine düştüğünü belirten Akşener, “Vatandaşlarımızın canı yanmış, sevdiklerini kaybetmişler, devletimizin kendilerine el uzatmasını bekliyorlar. Bir de bakıyoruz, abuk sabuk, devlet ciddiyetine yakışmayan açıklamalar geliyor.” dedi.

    Binaları denetlemenin iktidarın görevi olduğunun altını çizen Akşener, “Varsa, eksikleri gidermek için, vatandaşa omuz vermek, sizin göreviniz. Bunları yapmadığınız gibi, kalkıp bir de vatandaşı suçlar gibi, laflar ediyorsunuz. Ayıptır.” diye konuştu.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Vatandaşa akıl verme, destek ver” diye seslenen Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Devlet, ‘üzerine biraz daha koyup yenisini yapsalardı’ demez. Devlet, ‘ben vatandaşımın yanındayım, gelin birlikte yapalım’ der. Devlet, kendi işini, zor durumdaki vatandaşına yıkmaz. Devlet, vatandaşının sırtındaki yükü alır. Devlet, zor günler için topladığı deprem vergilerini saçıp savurmaz. Devlet, sözünü tutar, topladığı 35 milyar doları, milletinin evlerinde sağ salim oturması için harcar. Türk devlet geleneğine yakışan budur.”

    Müteahhitlere kamu bankaları üzerinden krediler verildiğini anlatan Akşener, “Gelin, vatandaşlarımıza da aynı imkanı tanıyın. Akıl vereceğinize, gelin, sıfır faizli, uzun vadeli kredi verin, vatandaşımız yarasını daha hızlı sarsın. Evi hasarlı olan yenisine, az hasarlı olan, daha sağlamına kavuşsun. Bunu, yaklaşmakta olan büyük İstanbul depremi için de, bir an önce yapın.” ifadelerini kullandı.

    Akşener, birçok binanın kontrollerinin, deprem simülasyonlarının yapıldığına işaret ederek “Şimdi devleti yönetenlere düşen, bir an önce kolları sıvamaktır.” dedi.

    Böyle ciddiyetsizlik, böyle umursamazlığın olmayacağını vurgulayan İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, “Böyle bir yönetim anlayışı olmaz. Türkiye, bu zihniyetle daha fazla yönetilemez.” diye konuştu.

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Berat Albayrak’ın, Maliye ve Hazine Bakanlığından istifasına ilişkin, “Damat Bakan gitti, kendisine acil şifalar diliyoruz. Ne var ki kendisinin gelişi de gidişi de bu ciddiyetsiz yönetim anlayışının, devletimizin düşürüldüğü gülünç durumun, ibretlik bir vesikasıdır.” dedi.

    Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Albayrak’ın görevden ayrılmasını değerlendirdi.

    “Damat bakan gitti, kendisine acil şifalar diliyoruz. Ne var ki kendisinin gelişi de gidişi de bu ciddiyetsiz yönetim anlayışının, devletimizin düşürüldüğü gülünç durumun ibretlik bir vesikasıdır.” diyen Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Eski damat bakanın istifa sürecinde, Sayın Erdoğan’ın internet ve sosyal medya yasaklarında neden bu kadar ısrar ettiğini daha iyi anladık. Kendisi lafa geldi mi ‘biz devlet yönetiyoruz devlet’ diye parmak sallarken, geçtiğimiz dönemde bir bakanı Twitter, son olarak da damadı Instagram üzerinden istifa etti. Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde artık her bakan, kendine göre bir sosyal medya mecrası seçip, oradan istifa ediyor. Önümüzdeki süreçte, kabinenin bir diğer ultra başarılı üyesinin, yani Tarım Bakanı’nın da TikTok’ta yapacağı bir düetle istifa etmesini bekliyoruz. Böyle bir ciddiyetsizlik olabilir mi? 18 yılda hiç mi devlet adabı öğrenemediniz? Haydi ülkeyi düşürdüğünüz durumdan utanmıyorsunuz, bari 5 bin yıllık Türk devlet geleneğimizden utanın. Bari atalarımızın şanlı mirasından utanın. Ayıptır, ayıp.”

    Albayrak’ın, istifa metnindeki, “Allah sonumuzu hayreylesin” şeklindeki ifadelerini aktaran Akşener, “El hak doğru. Geç de olsa memleketin gerçekleriyle yüzleşmiş olmasını, böyle bir özeleştiri yapmasını olumlu karşılıyoruz. Bunları biz söyleyince inanmayan Sayın Erdoğan’dan da bu özeleştiri doğrultusunda geç kalınmış adımları atmasını bekliyoruz.” diye konuştu.

    Medyanın istifa sürecindeki tutumunu eleştiren Akşener, şunları kaydetti:

    “Bu vesileyle iktidar medyasının hakkını da teslim etmeden geçmeyeyim. Tüm havuz medyasını Sayın Albayrak’ın istifa sürecinde gösterdikleri üstün gazetecilik performansı ve başarısından dolayı tebrik ediyorum. Bu işten doktora, master tezi çıkar. Türkiye’nin Hazine ve Maliye Bakanı istifa etmiş; dünya ve Avrupa basını olanı biteni manşetten veriyor, yabancı ekonomi kanalları flaş haber olarak alt yazı geçiyor, Amerikan basını bile, başkanlık seçimini bırakıp son dakika gelişmesi olarak Türkiye’ye bağlanıyor. Ancak saray medyasında tek bir haber dahi yok. Medyanın görevi, Türk milletine haber vermektir. Elbette medya kanalları arasında görüş farklılığı olur ama ayyuka çıkmış bir haberi gizlemek olmaz. Gazetecilik mesleğine bu kadar mı sırtınızı döndünüz? Türk milletinin haber alma özgürlüğüne bu kadar mı kastettiniz? Yazıklar olsun size.”

    “Türk lirası yüzde 30’un üzerinde değer kaybetti”

    Akşener, AK Parti’nin yanlış politikaları nedeniyle Türk lirasının, 2020 başından bu yana yüzde 30’un üzerinde değer kaybettiğini, işsizliğin sürekli arttığını, çalışanların da geleceğe dair umutlarını yitirdiğini savundu.

    TBMM Genel Kurulunda görüşmeleri devam eden İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’ne de değinen Akşener, çalışanların aleyhine olan bazı maddelerin tekliften geri çekildiğini anımsattı.

    Akşener, “Bu torba yasa, güvencesizliği normalleştiren bir zihniyetin bir başka yansımasıydı. Bu yasa, gençlerimizin bugünlerini kurtarabilmeleri için geleceklerinden feragat etmelerini isteyen bir zihniyetin bir başka adımıydı. Emeklilikte yaşa takılan vatandaşlarımıza bir de emeklilikte prime takılanlar eklenecekti. Böyle bir haksızlığın karşısında, bizimle ve CHP’li milletvekillerimizle birlikte, dik duran, vicdanlı duran, sağduyu sahibi AK Partili milletvekili arkadaşlarımıza da ayrıca teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu.

    İktidara geldiklerinde “Mavi Bayrak” uygulaması ile çalışanlarının primlerini düzenli yatıran, vergisini zamanında veren ve işyeri güvenliğini sağlayan işletmelere vergi ve prim indirimleri gibi önemli avantajlar sağlayacaklarını anlatan Akşener, TÜİK’in açıkladığı işsizlik rakamlarını eleştirdi. Akşener, şöyle devam etti:

    “Bunlara göre Türkiye’de işsiz sayısı 456 bin kişi azalmış. Azalmış da aynı dönemde istihdam sayısı yani çalışan sayısı da 975 bin kişi azalmış. Bu iktidar matematik de bilmiyor. Çalışan sayısı 975 bin kişi azalırken, işsiz sayısı nasıl oluyor da 456 bin kişi düşüyor? Bunlar ne yiyor ne içiyor, neyin kafasındalar? Bunlar sadece Türkiye’ye değil, bilime de yabancılar. Bu garip rakamlar, basit bir matematik hatası değildir. Bu rakamlar, aklı, bilimi, sağduyuyu emekliye ayıran bu ucube sistemin bir sonucudur. Bunlar 18 yıldır; temel hakları lütuf, adaleti bahşiş, mahkemeleri parti teşkilatı, hakimleri ve savcıları emir eri sandılar. Aklı yalan, bilimi dedikodu, akademisyeni yandaş, üniversiteleri de bina sandılar. Kalkınmayı beton, hazineyi bakkal defteri, vatandaşı kul, kendilerini de efendi sandılar. İşçileri köle, emeklileri dilenci, kendilerini Karun, zenginleşmeyi de borç almak sandılar. Milleti maraba, demokrasiyi masal, Meclis’i tiyatro salonu, camileri de miting alanı sandılar. Medyayı nalıncı keseri, danışmanları hınk deyici, ekonomiyi bilgisayar oyunu, diplomasiyi de okey masası sandılar. Şimdi bunun sonuçlarını hep beraber yaşıyoruz. Milletimiz bunu hak etmiyor. Millet size muhtaç değil. Göreceksiniz, millet bu gidişe artık izin vermeyecek. O gün gelecek, millet, bu hesabı sandıkta görecek.”

    İktidarı Türkiye’nin gerçeklerine yönlendirmeye, hükümetteki zayıf halkaları ifşa etmeye devam edeceklerini ifade eden Akşener, “Çünkü bizim için devlet yönetimindeki her zayıf halka ülkenin geleceği için bir tehdittir. Bunu yadırgayanlar olabilir. İktidarı eleştirdiğimizde, ‘PKK ile yol yürüyor’ diyenler olabilir. Doğru bir işe ‘doğru’ dediğimizde, ‘iktidara yanlıyor’ diyenler de olabilir. İYİ Parti’nin yükselişini hazmedemeyip panikle iftira atmaya kalkan zavallılar da olabilir. Varsın onlar, milleti görmezden gelip kutuplaşma siyasetlerine devam etsinler. Şimdiye kadar ziyadesiyle nemalandıkları hakaret siyasetlerine devam etsinler. Biz bu yola karşılaşacaklarımızı bilerek çıktık. O nedenle biz onlara gülüp geçeceğiz.” diye konuştu.

    Akşener, milletin sorunlarına en ufak faydası olmayan gereksiz tartışmaların ve kutuplaşmanın tarafı olmayacaklarını, millete hak ettiği Türkiye’yi sunana kadar çalışmaya devam edeceklerini söyledi.

    İYİ Parti’nin grup toplantısında sıralara, Türkiye ve Azerbaycan bayrakları konuldu.

    Bu arada, Akşener yönetimini eleştiren bir grup İYİ Parti milletvekili, daha önceki haftalarda olduğu gibi bu haftaki grup toplantısına da katılmadı.

  • Bilinçsiz kullanılan aspirin öldürebilir

    Bilinçsiz kullanılan aspirin öldürebilir

    Amerikalı bilim insanları tarafından yayınlanan bir çalışma, kan sulandırıcı etkisi bulunan Aspirin’in hastanede yatan koronavirüs hastalarının ölüm riskini yaklaşık yüzde 50 azalttığını gösterdi. Aspirin’in bilinçsiz kullanılmasının tehlikeli olduğuna dikkat çeken Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Yalçın, “Aspirin, hastanede yatan koronavirüs hastalarında ölümü azaltıyor. Doktor kontrolü olmaksızın kullanılan bu ilaç, özellikle yaşlı hastalarda kanamalara neden olup onları ölüme kadar götürebilir” dedi.

    Maryland Tıp Fakültesi’ndeki ABD’li bilim insanları Aspirin kullanan koronavirüs hastalarının ölüm riskinin, almayanlara göre yüzde 50 daha az olduğunu ortaya koymuştu.

    Vatandaş da Aspirin kullanımına yöneldi. Bulgaristan’da koronavirüs vakalarının son günlerde artış göstermesiyle birlikte Edirne’ye gelen Bulgarlar, eczanelere akın edip aspirin almaya başladı. Doktor kontrolü dışında kullanılan Aspirin’in tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini belirten Medicana Çamlıca Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Yalçın, önemli uyarılarda bulundu.

    “STABİL GİDEN DURUMU BOZARAK KALP KRİZLERİNE YOL AÇABİLİYOR”

    Gribal enfeksiyonların kış aylarında artış gösterdiğine dikkat çeken Doç. Dr. Murat Yalçın, “Grip ve benzeri enfeksiyonlar kronik kalp hastalığı olan kişilerde bir risk oluşturuyor. Bu hastalıklar sıvı kayıpları ve kalp damarlarındaki darlığı etkileyerek kalp krizlerini tetikliyor. Zaten kişi kronik kalp hastasıysa ve enfeksiyonu varsa mutlaka bir kardiyoloji uzmanıyla görüşmesi gerekiyor. Kendi kendinize alacağınız ilaçlar da bazen kalp krizine neden olabilir. İlaçların içerisindeki etken maddeleri, özellikle soğuk algınlığı ilaçları hem tansiyonun yükselmesine hem kalp hızının artmasına neden oluyor. Bu da kronik kalp hastalığı olan kişilerde stabil giden durumu bozarak kalp krizlerine yol açabiliyor” uyarısında bulundu.

    “KANAMALARA NEDEN OLUP İSTENMEYEN SONUÇLAR DOĞURABİLİR”

    Aspirin’in kalp hastalarında çok yaygın kullanılan kan sulandırıcı bir ilaç olduğunu ifade eden Doç. Dr. Yalçın, “İlacın bu kadar yaygın kullanılabiliyor olması önemsiz bir ilaç olduğu anlamına gelmiyor. O yüzden çok dikkat edilmesi gereken bir konu. Etkili bir ilaçtır ve kan sulandırıcı etki oluşturmaktadır. Aspirin’in koronavirüsten ölümü azalttığına dair yeni fikirler ortaya atıldı. Burada dikkat edilmesi gereken konu Aspirin hastanede yatan koronavirüs hastalarında yani sınırlı sayıda bazı hasta grubunda ölümü azaltıyor. Yani kişi doktor kontrolü olmaksızın Aspirin kullanırsa özellikle yaşlı hastalarda kanamalara neden olup istenmeyen sonuçlar doğuracaktır. Ölüme kadar götürebilir. Kalp damarındaki stabil bir plağın yanlış bir ilaç kullanımına bağlı olarak yırtılması sonucu kişinin ölümüne neden olabilecek olaylar gelişebilir” diye konuştu.

    “VİTAMİN KULLANIRKEN BİLE DİKKATLİ OLUN”

    Koronavirüs salgınından korunmak adına alınacak vitamin takviyeleri konusunda da uyaran Doç. Dr. Yalçın, “Kişilerin genellikle destek maksatlı idame dozlardaki vitamini alırken de dikkat etmesi gerekiyor. Koronavirüs tedavisinde yüksek dozlarda C ve D vitamini kullanıyoruz. Normalde bu kadar yüksek dozlarda kullanmıyoruz. Korunmak maksatlı yüksek dozlarda vitaminler alınması her ilaçta olduğu gibi zararlı olabilir. Vitamin kullanırken de doktor kontrolüyle kullanılması gerekiyor. Ayrıca bizler önlemlerimizi alarak kalp kontrollerimizi aksatmadan yaptırmalıyız. Kalp hastalıkları salgının bitmesini beklemez. Kişinin mutlaka kalp kontrollerini yaptırması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

  • Avrupa Birliği’nden Amazon’a suçlama

    Avrupa Birliği’nden Amazon’a suçlama

    Avrupa Birliği (AB), Amazon firmasını platformundaki bağımsız satıcılara ait hassas verileri kendi perakende satışlarına fayda sağlayacak biçimde kullanmakla suçladı.

    AB Komisyonu Kıdemli Başkan Yardımcısı Margrethe Vestager, Brüksel’de düzenlediği basın toplantısında, merkezi ABD’de bulunan sanal alışveriş sitesi Amazon’un ön incelemelerine göre AB rekabet kuralarını ihlal ettiğini açıkladı.

    Amazon platformunun diğer satıcılar için bir pazar olmakla birlikte kendisinin de bu satıcılarla rekabet eden bir perakendeci rolü üstlendiğine işaret eden Vestager, “Amazon gibi önemli piyasa gücüne sahip ve ikili rol üstlenen platformlarının rekabeti bozmadığından emin olmalıyız.” diye konuştu.

    Vestager, Amazon’un üçüncü taraf satıcıların verilerini kendisine fayda sağlayacak biçimde kullanmaması gerektiğine dikkati çekerek, “Amazon platformundaki rekabet koşulları da adil olmalıdır. Amazon’un kuralları şirketin kendi perakende ürünlerini veya Amazon’un lojistik veya teslimat hizmetlerini kullanan satıcıları suni biçimde desteklememelidir.” ifadesini kullandı.

    Şirkete söz konusu suçlamaları resmen bildirdiklerini söyleyen Vestager, Amazon’un platformunda kendi teslimat hizmetini kullanan satıcılara ayrıcalıklı davranıp davranmadığını belirlemek üzere de yeni bir rekabet soruşturması başlattıklarını vurguladı.

    AB ülkelerinde faaliyet gösteren şirketlerin sektörlerinde rekabete aykırı bir durum olup olmadığını denetleme yetkisi AB Komisyonu’nda bulunuyor.

    Komisyon, söz konusu soruşturmalarda rekabete aykırı bir durum olup olmadığını değerlendiriyor.

    Rekabete zarar verecek durumların tespit edilmesi halinde AB Komisyonu, bu duruma son veriyor ve şirketlere yüksek para cezaları uyguluyor.