Etiket: Eğitim Bir Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Ramazan Acar

  • “Vergi dilimi beklentiler karşılamamıştır”

    “Vergi dilimi beklentiler karşılamamıştır”

    Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, gelecek yıla ilişkin ücret gelirlerinde uygulanacak gelir vergisi tarifesine ilişkin detayları paylaşmasının ardından Eğitim Bir Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Ramazan Acar açıklanan matrahların düşük kaldığı ifade ederek çağrıda bulundu.

    EBS Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Ramazan Acar yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi, “Vergi dilimi artışı açık ve net bir şekilde beklentiyi karşılamamıştır. Hazine ve Maliye Bakanlığı gelir vergi tarifesinin ilk dilimini 32 bin liradan 70 bin liraya, ikinci dilimini 70 bin liradan 150 bin liraya, üçüncü dilimini 250 bin liradan 550 bin liraya çıkardı. Oysaki açıklanan bu rakamlar, 2022’de uygulanması gereken rakamlardır. Bakanlık şu ana kadar vergi dilimi belirlemesini yeniden değerleme oranında yapmamıştır. Halbuki ilk dilim ve diğer dilimler için açıklanan rakamın en az iki katı olması gerektiği ortadadır.Bu düzenleme ile kamu çalışanları maalesef yine yüksek vergi ödeyecektir.” ifadelerini kullandı.

    “Yapılacak zam asgari ücrete yapılan oranda olmalıdır”

    Bu konuda taleplerini yineleyen Başkan Acar, “Bu konudaki talebimizi yineliyoruz; kamu çalışanına vergi yüzde 15’e sabitlenmelidir. Diğer kesimlerden, beyana dayalı olduğu için, toplanmakta zorlanılan gelir vergisi, kamu çalışanlarından yüzde 27 ‘lere varan oranlarda ikinci altı ayda yüzde 12’lere varan oranda fazla alabilecek şekildeki düzenlemelerle alınması ve kaşıkla verip kepçeyle alma uygulamasından da vazgeçilmelidir. Diğer yandan Ocak ayında kamu çalışanına yapılacak zam da, en az asgari ücrete yapılan zam oranında olmalı, seyyanen zam ve refah payı da muhakkak verilmelidir.” diye konuştu.

  • “Asım’ın nesli bizlerin inancı ve gayretiyle yaşayacak”

    “Asım’ın nesli bizlerin inancı ve gayretiyle yaşayacak”

    EBS Bursa 1 No’lu Şube Başkanı Ramazan Acar, “İnsanlar ait oldukları toplumun zihin ve ruh dünyalarını şekillendirmede etkin rol üstlenir. Vefatının 86. yılında yenilenen bir bilinçle anlayıp andığımız İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy, millî benlik ve kimliğimizin inşasında tarihî önemde olağanüstü gayret göstermiş bir fikir ve hareket adamıdır. Mehmet Akif, yediden yetmişe bütün milletin seferber olduğu İstiklal Harbi’nde başından sonuna kadar şiirleriyle, konuşmalarıyla millî ruhu canlı, diri tutarak başta askerlerimiz olmak üzere bütün millete umut, cesaret, heyecan, inanç aşılamıştır. O en karanlık zamanlarda milletimize yönünü gösteren kutup yıldızı, çalkantılı dönemlerde bize yol gösteren deniz feneri olmuştur. Şiirleri, inancını, acısını, heyecanını ruhunda duyduğu milletimizin hissiyatını yüksek düzeyli estetik ve coşkulu söyleyişle muhteşem bir şekilde yansıtmıştır. Büyük bir edebi ustalıkla millî duyguları millet ruhumuzun kalbine yerleştirme hususiyetiyle sadece bizde değil, bütün dünya edebiyat ve düşünce hayatında benzeri ender görülebilecek müstesna şahsiyettir. İstiklal ve vatan şairi olmasının yanı sıra, dinî ilimler ve modern bilimler alanında da kendisini çok iyi yetiştirmiş bir entelektüeldir. Sağlam karakteri, olgun şahsiyetiyle milletimizin gönlünde taht kurmuş; ahlakı, mücadelesi, fedakârlığı ile örnek bir hayat sergilemiştir. İnanmanın, azmin, güzel ahlakın, çalışmanın timsali olarak müşahhaslaştırıp modelleştirdiği Asım üzerinden, insanımıza geleceğin ufuklarına maddi ve manevi kalkınmayla ulaşmamız gerektiğini öğütlemiştir” diye konuştu.

    Acar mesajında son olarak şunları söyledi;

    “Dönemin ideolojik, siyasi konjonktürünün zorlamasıyla bir süre Mısır’da yaşayan Mehmet Akif Ersoy, hastalığının ilerlemesi üzerine tekrar döndüğü İstanbul’da 27 Aralık 1936’da vefat etmiştir. Kimsesizliğin sessizliğinde vefat eden iman ve istiklal şairini, kükremiş sel gibi bendini yıkıp geçen millet omuzlayarak, ucu bucağı görülmeyen muazzam bir merasimle defnetmiştir. Esasen o gün millet Akif’i kalbine gömmüştür. O gün Akif’le edebi ifadesini bulan değerlerin veraset ve emanetini millet ebediyen omuzlarına almıştır. İman, ilim, azim, istiklâl, eğitim, çalışma gibi, bizi biz yapan birçok erdem ve kavram, Akif’in gerçek mirası olarak, ‘Asım’ın Nesli’ olarak ifade ettiği bizlerin inancı ve gayretiyle yaşayacak, yaşamaya devam edecektir. Eğitim-Bir-Sen olarak, İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u, vefatının 86. yılında, ondan tevarüs edip güncelleyerek canlı kıldığımız şuurla, şükranla, rahmetle anıyoruz.”

  • “Özgürlük mücadelemizi adil dünya özlemiyle sürdürüyoruz”

    “Özgürlük mücadelemizi adil dünya özlemiyle sürdürüyoruz”

    Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi çerçevesinde insan haklarının güvence altına alınması, geliştirilmesi, bu konuda tüm dünyada insanların bilgilendirilmesi ve insan hakları bilincinin yaygınlaştırılması hedefiyle her yıl 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlandığını ifade eden Eğitim Bir Sen Bursa 1 No’lu Şube Başkanı Ramazan Acar, insanın temel hakları korunmadan insanlık onuru ayakta tutulamayacağını söyledi.

    Başkan Acar, “Her insan, bazı temel haklara sahip olarak hayata gözlerini açar. Daha sonra, bu haklarını kullanıp kullanamadığı, ne kadar mağdur olduğu, ne kadar ihlalle karşı karşıya kaldığı o insanın yaşadığı çağın niteliğini ortaya koyar. Birçok konuda çağın ilerisinde olduğunu düşünmemize rağmen, temel insan haklarını koruma ve ihlalleri engelleme konusunda maalesef geriye doğru gitmekteyiz. Savaşın, terörün ve şiddetin birer siyasal aparat hâline getirildiği günümüz dünyasında, emperyalist devletlerin hedefleri uğruna her şeyi reva görmesi, sözüm ona insan haklarını koruma ve geliştirme hedefiyle kurulmuş uluslararası kuruluşların bu ihlallere seyirci ya da alttan alta destek olması, yaşadığımız gerilemenin ve yıkımın en büyük göstergesidir. 20. yüzyılda insanlığın şahit olduğu iki dünya savaşı, insanların haklarının ihlal edilmesi hâlinde ortaya çıkabilecek tabloları acı tecrübelerle gözler önüne sermiştir. Bilhassa II. Dünya Savaşı ve sonrasında meydana gelen yoğun ve sistematik hak ihlalleri, iş birliği içerisinde hareket etmenin önemini ve gerekliliğini ortaya koymuştur. 10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile insan haklarının kurumsallaşması yolunda önemli bir adım atılmıştır” dedi.

    İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin yaşanır kılınamadığına vurgu yapan Başkan Acar son olarak şunları söyledi;

    “İnsan haklarının meşru, yasal dayanağı ve sığınağı diyeceğimiz bu beyanname, 74 yıldır hukuki bir metin olarak kabul edilmesine rağmen, ne yazık ki kalıcı, etkili, önleyici yasal ve ahlaki değer olarak yaşanır kılınamamıştır. Bugün dünyanın birçok coğrafyasında evrensel beyannamenin kabulünü zorunlu kılan ihlal ortamını aratmayacak yaygınlık ve yoğunlukta insan haklarına ve değerlerine karşı korkunç saldırılar, işkence ve zulümler devam etmektedir. Yüz milyonlarca insan savaş ve terör kaynaklı mağduriyetler yaşamaktadır. Artarak devam eden kitlesel kıyım ve katliamlar, toplu ilticalar, insan kaçakçılığı, salgın hastalıklar, açlık ve bütün bunların yol açtığı küresel insanlık trajedileri, gündelik hayatın sıradan ve normal olayları gibi kanıksanır olmuştur. Hak ihlallerinin dayanılmaz boyutlarda kitlesel yıkım ve kıyımlarla sistemleştirilmesi, adeta politik baskı araç ve yöntemine dönüştürülmüştür. Esasen insanlık barışının çökmesiyle yaşanan bütün bu sıkıntı ve sefaletin ana sebebi, doymak, tatmin olmak bilmeyen kapitalizmin işgale, talan ve sömürüye dayalı emperyalist politikalarıdır. Ne hazin ve acıdır ki, başta BM olmak üzere kimi sözde insan hakları örgütlerinin, hak ihlalleri karşısında insanlık vicdanı adına cesur bir tepki bile veremeyecek ölçüde işlevsiz kalmaları, mazlum ve mağdurların umudunu zayıflatmakta, zalime imkân, zaman, güç ve cesaret kazandırmaktadır. Başta devletler olmak üzere kuruluşların, özellikle de medya ve iletişim mecralarının, yazarların, gazetecilerin, insan haklarını kayıtsız şartsız, çifte standartsız, samimiyetle başat değer olarak koruyup canlandırmaları insan soyunun varoluşsal mecburiyeti hâline gelmiştir. Eğitim-Bir-Sen olarak, 30 yıldır hak ve özgürlük mücadelemizi, adil, barış ve adalete dayalı bir dünyanın özlemi, ideali ve hayaliyle sürdürdük, sürdürüyoruz. Hak adına haksızlığa ortak olmadık, destek vermedik. İstismar, ayrımcılık, sömürü, şiddet, açlık, sürgün, iltica gibi, insan varlığına ve onuruna yakışmayan hak ihlallerinin olmadığı adil, huzurlu bir dünya temenni ediyoruz.”

  • “Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda iyileştirme yapılmalı”

    “Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda iyileştirme yapılmalı”

    24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla açıklamalarda bulunan Eğitim-Bir-Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Ramazan Acar, “Ülkemizi hedeflerine ulaştıracak, milletimizi geleceğe taşıyacak nesillerin ruh, fikir ve bilgi dünyalarını inşa eden öğretmenlerimizin sadece belli gün ve dönemlerde değil, her zaman kadri bilinmeli, değerli olduklarını hissettirecek işlere imza atılmalıdır. Öğretmenlik, bir sevgi, inanma, adanma mesleğidir. Öğretmenlerimiz, ruhumuzu ilgiyle okuyarak, benliğimizi bilgiyle dokuyarak, hayatımıza rol model olarak dokunarak, nesilleri yarınlara ve nice başarılara hazırlar; millî varlığımıza anlam ve ideal kazandırma yolunda her birimize bilgi kapılarının anahtarını verir. Öğretmenin başarısını artıracak unsurların, rahat çalışma ortamına, mesleği cazip hâle getirecek hak ve imkânlara bağlı olduğundan hareketle, maddi kazanım ve imkânları artırmanın yanı sıra, öğretmenlerin ideal bir meslek kanununa kavuşması için gayret gösterdik, göstermeye de devam ediyoruz.” dedi.

    “ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU’NDA İYİLEŞTİRME YAPILMASI ZARURİDİR”

    Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun mevcut haliyle beklentilerden çok uzak olduğunu ifade eden Acar, “Kariyer basamaklarının yeniden hayata geçirilmesi, uzman ve başöğretmenlere ücret ve ilave derece artışı getirilmesi, adaylık sürecindeki yazılı sınavın kaldırılması, çıkmasında çabamızın ve mücadelemizin olduğu 3600 ek gösterge gibi önemli özlük haklarını ihtiva eden 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun mevcut hâliyle öğretmenlerimizin beklentilerini ve toplu sözleşme masasına taşıdığımız talepleri karşılamadığını, ‘meslek kanunu’ olarak nitelendirilmeyi hak edecek içerikten yoksun olduğunu; öğretmenin itibarını koruyacak, motivasyonunu artıracak, beklentilerini karşılayacak şekilde revize edilmesi gerektiğini bir defa daha dile getiriyoruz. Bu bağlamda, bütün aşama ve süreçlerinde öğretmenin kariyer basamakları, statüsü, çalışma şartları, mükâfat ve müeyyideleri, özlük hakları, şiddete karşı korunması konularında iyileştirici düzenlemelerin yapılması zaruridir.” İfadelerini kullandı.

    “24 KASIM’IN ÖĞRETMENLERİ ANLAMA GÜNÜ OLMASINI TEMENNİ EDİYORUZ”

    Başkan Acar sözlerini şöyle tamamladı: “Öğretmeni, severek, isteyerek ve memnun olarak mesleğe bağlayacak, okula ve öğrenciye daha fazla motive ederek ona bütün toplum nezdinde saygınlık kazandıracak düzenlemeler, eğitimin verimliliği ve geleceğimiz adına hayatidir, elzemdir. Bu nedenle, mesleğin hak ettiği şekilde tanımlanması, sosyal zeminde öğretmenlerin itibarının, haklarının korunması ve artırılması, yönetmeliklerle, genelgelerle oluşan görev, yetki, ehliyet, liyakat noktasındaki hüküm dağınıklığının giderilmesi için meslek kanununda ivedi olarak değişiklikler yapılmalıdır. Meslek kanununun eksikliklerinin giderilmesi, ihtiyaçları karşılayacak şekilde sınırlarının genişletilmesi için Millî Eğitim Bakanlığı’na ve TBMM’ye çağrıda bulunuyoruz. Eğitim-Bir-Sen olarak, eğitimle ilgili çıktıları iyileştirmenin, öncelikle eğitimi başlatan, sürdüren, sonuçlandıran ana unsur olarak öğretmenlerin beklentilerini karşılamaktan geçtiğini belirtiyor; 24 Kasım’ın öğretmenleri hatırlama ve anlama günü olmasını temenni ediyoruz.”

  • “Matrah uygulamasına son verilmeli”

    “Matrah uygulamasına son verilmeli”

    Eğitim-Bir-Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Ramazan Acar, vergi dilimi ile ilgili yaptığı açıklamasında,

    “Devletimizin, gelir vergisinde hem düşük matrah hem de ücretlilerin maaşlarından daha fazla gelir vergisi tahsil etme huyu artık değişmelidir. Gelir grubuna göre farklı matrahla ilişkilendirilen kamu görevlilerinde gelir vergisi yüzde 27’lere çıkmaktadır. Finans ve sermaye kesimine bol keseden destek, kamu görevlilerine ise gelir vergisiyle köstek olan bu yaklaşım terk edilmeli, memurun maaşını küçülten, yükünü büyüten düşük matrah uygulamasına son verilmeli, vergi dilimi yüzde 15’te sabitlenmelidir. Artık ücretlilerin vergilendirilmesine yönelik kapsamlı bir yasal düzenlemenin zamanı gelmiş de geçmektedir. Çünkü düşük matrah, yüksek vergi dilimi uygulaması böyle devam ederse, ilerleyen zamanda kamu görevlilerinin istisnasız tamamı yılın ikinci çeyreğinde yüzde 20’lik, üçüncü ya da dördüncü çeyreğinde ise yüzde 27’lik vergi dilimine tabi olacaktır. Dolayısıyla yüzde 27’lik vergi dilimi sabit gelirliler açısından artık çekilir gibi değildir. Vergi dilimimiz yüzde 15’te sabitlenmelidir.” İfadelerini kullandı.

  • Ramazan Acar’dan TBMM ve MEB’e çağrı

    Ramazan Acar’dan TBMM ve MEB’e çağrı

    Eğitim-Bir-Sen Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun bir meslek kanunu içerisinde olması gereken unsurları içinde barındıracak değişiklik ve düzenlemeler yapılması konusunda çağrıda bulunmak için tüm Türkiye’de ortak basın açıklaması düzenledi. Bursa’da ilk derse girmeyen öğretmenler 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’nda buluştu.

    Burada basın açıklaması gerçekleştiren Eğitim-Bir-Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Ramazan Acar, “Eğitimin verimliliği ve niteliği, eğitim çalışanlarının hak ettiği değeri görmesi, özlük hakları boyutuyla da emeklerinin karşılığının verilmesiyle mümkündür. Meslek kanununun beklentileri yeterince karşılamaması üzerine talep ve önerilerimizi yetkililerle ve kamuoyuyla paylaşmak için bugün burada toplanmış bulunmaktayız. Hep birlikte ses vermemizin, ortak iradeyle söz söylememizin nedeni; önemi büyük, değeri yüksek, tarihsel rolü güçlü öğretmenlik mesleğinin ve öğretmenlerin meslek kanunundaki değişiklik ve revizyon talebini ve ihtiyacını haykırmaktır.” ifadelerini kullandı.

    “İLAVE DÜZENLEMELERE İHTİYAÇ VAR”

    Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun beklentileri karşılamadığını ifade eden Acar, “7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlik mesleğini düzenleyen müstakil bir kanun beklentisini karşılama yönünde olumlu bir adım olmanın ötesine geçememiş, öğretmenlerin beklentilerini karşılayamamıştır. Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, bu kanunun kariyer basamaklarının yeniden hayata geçirilmesi, uzman ve başöğretmenlere ücret ve ilave derece artışı getirilmesi, adaylık sürecindeki yazılı sınavın kaldırılması, öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi gibi önemli özlük hakları ihtiva ettiğini, bu yönüyle öğretmenlerimizin bir kısım beklenti ve taleplerini karşıladığını, bu anlamda olumlu bir ilk adım olduğunu dile getirdik. Ancak hemen ardından, kanunun bu hâliyle öğretmenlerimizin beklentilerini ve toplu sözleşme masasına taşıdığımız talepleri karşılamadığı, ‘meslek kanunu’ olarak nitelendirilmeyi hak edecek içerikten yoksun olduğu uyarısını yaptık. Devam eden süreçte sorumlular ve yetkililerle gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde, kanunun, bir milyonu aşkın öğretmenin hak, yetki, görev ve sorumlulukları noktasında bir meslek kanununda olması gerekenleri kapsamadığını, ilave düzenlemelere ihtiyaç olduğunu, özellikle sınava dayalı bir kariyer basamakları sistemi yerine toplu sözleşmede dile getirdiğimiz öğretmenlikteki hizmet süresini esas alan bir kariyer sistemi ihtiyacını vurguladık. Son olarak, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun, öğretmenlerin beklentilerini karşılayacak bir içerikle yeniden düzenlenmesi amacıyla Eğitim-Bir-Sen olarak hazırladığımız kanun taslağı/önerisini Millî Eğitim Bakanlığı’nın, TBMM’nin, Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu’nun ve kamuoyunun dikkatine sunduk.” diye konuştu.

    “SÖZLEŞMELİ VE ÜCRETLİ ÖĞRETMENLİK KALDIRILMALI”

    Başkan Acar sözlerini şöyle sürdürdü: “Kanun taslağımızda, sözleşmeli ve ücretli öğretmenliğin kaldırılarak öğretmenliğin resmî eğitim kurumları ile diğer kamu kurumlarında öğretmen kadro unvanındaki kadrolu memurlar eliyle yürütülmesi; kariyer basamaklarında ilerlemede öğretmenlikte 8 yılını tamamlamış olanlar yönünde uzman öğretmenlik, 12 yılını tamamlamış olanlar yönünden başöğretmenlik unvanı alınabilmesi; eğitim kurumu yöneticiliğinin özlük hakları, atama ve terfi yönünden yeniden düzenlenerek iyileştirilmesi; öğretmenlerin ek ödeme, eğitim-öğretim tazminatı, hazırlık ödeneği ve ek ders ücretlerinde artış yapılması, zorunlu hizmet bölgelerinde çalışanlara ilave tazminat ödenmesi; öğretmenlerin görev, hak, yetki ve sorumlulukları mesleki özerklik ve akademik özgürlük ekseninde kurgulanarak ayrıntılı bir şekilde düzenlenmesi; şiddete karşı caydırıcı hükümler getirilmesi gibi somut ve açık öneriler yer almaktadır. Gelinen noktada öğretmenlerimizin talep ve haklı beklentilerini karşılayacak somut bir adımın hâlâ atılmamış olması, belirsizliğin eğitim çalışanları ve öğretmenlerimiz üzerinde oluşturduğu moral ve motivasyon kaybı, yerinde ve gerekli düzenleme öneri ve çağrılarına duyarsız kalınması üzerine Eğitim-Bir-Sen olarak eylem kararı aldık. “

    “DAHA FAZLA GEÇ KALINMAMALI”

    Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda yapılması gereken değişikler için bir kez daha çağrıda bulunan Acar, “Öğretmenlerin ve öğretmenliğin hayattaki karşılığının, mesleğin bütün boyutları ve öğretmenlerin beklentileri yönüyle meslek kanunu içerisinde olması noktasında artık daha fazla geç kalınmamalıdır. Mesleğin hak ettiği şekilde tanımlanması, sosyal zeminde öğretmenlerin itibarının, haklarının korunması ve artırılması, yönetmeliklerle, genelgelerle oluşan görev, yetki, ehliyet, liyakat noktasındaki hüküm dağınıklığının giderilmesi için meslek kanununda ivedi olarak değişikliklerin yapılarak hayata geçirilmesi gerektiğini bir defa daha hatırlatıyoruz.” dedi.

    EĞİTİM-BİR-SEN TALEPLERİNİ SIRALADI

    Başkan Acar, Öğretmenlik Meslek Kanunu için Eğitim-Bir-Sen’in taleplerini şöyle sıraladı:

    • Ülkemizde fiilen görev yapan 1 milyonu aşkın öğretmen var iken, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda öğretmenin yetiştirilmesinden emekliliğine kadar mesleğin bütün olarak ele alınmaması; hukuki açıdan boşluk, mesleki açıdan ise yoksunluktur.
    • Biz, meslek kanununda, öğretmenlerin özlük haklarının tanımlanmasını ve geliştirilmesini istiyoruz.
    • Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik gibi uygulamalar yerine kadrolu istihdamın esas alınmasını istiyoruz.
    • Öğretmenlerin mesleki ilerlemelerini sağlayacak şekilde kariyer basamaklarının sınav yerine öğretmenlikteki hizmet süresine dayalı olarak kurgulanmasının meslek kanunu iddiasının ispatı için şart olduğunu düşünüyoruz.
    • İstihdamda güçlük çekilen bölgeler başta olmak üzere, zorunlu hizmet gibi dayatmalara son verecek, öğretmeni motive ve teşvik etmeye, imkânlar, fırsatlar ve artırımlı haklarla ödüllendirmeye dair hükümlerin mesleği özendirmeye, mesleği yürütenleri güçlendirmeye ilişkin ön şart olduğunu biliyoruz.
    • Öğretmenlerin atanmadan yer değiştirmeye, yetişmeden gelişmeye, eğitim imkânlarından kariyer fırsatlarına, ehliyetten liyakate her konuda belirsizlikten, ayrımcılık ya da ayrıcalık kusurlarından kurtarmaya dönük hükümleri olmazsa olmaz addediyoruz.
    • Eğitim ve öğretim süreçlerindeki vazgeçilmez unsurlardan biri olan eğitim kurumu yöneticiliği ve eğitim liderliğinin meslek kanunu kapsamında düzenlenmesini, yöneticilik ve liderlik süreçlerine katılım, bu pozisyonlardaki mali, sosyal ve özlük hakların da mutlaka kanuni bir dayanak ve güvenceyle tanımlanmasını istiyoruz.

    Biz, Eğitim-Bir-Sen olarak, hedefler ve gerçekler bağlamında her şeyi içinde barındıran bir kanun içeriğinin oluşmasının mümkün, öğretmenin itibarını hem yükseltmeye hem de korumaya garantör vasfı taşıyan hükümlerin elzem olduğuna inanıyoruz.

    Öğretmenin hak ve yetkilerini genişleten, ona destek olan bir içerikle Öğretmenlik Meslek Kanunu konusundaki beklenti karşılanmalıdır. Eğitim-Bir-Sen’in bu hususlar temelinde katkı ve destek sunacağını bu vesileyle bir kez daha temin ve teyit ediyor; siyasi iradeyi, TBMM’yi ve Millî Eğitim Bakanlığı’nı meslek kanununda beklentileri karşılayan değişikliklerin ve dönüşümün bir an evvel hayata geçirilmesi konusunda adım atmaya çağırıyoruz.”

  • Başkan Acar: “Cumhuriyet ancak cumhurla güçlüdür”

    Başkan Acar: “Cumhuriyet ancak cumhurla güçlüdür”

    29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın 99. yıl dönümünü kutlayan Eğitim-Bir-Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Ramazan Acar, “Cumhuriyet, dünden bugüne, yediden yetmişe, kadını ve erkeğiyle milletimizin olağanüstü çabasıyla verdiği millî mücadelenin bağımsız devletle taçlanmasıdır.

    Tahakküme zerre tahammül etmeyen milletimiz, emperyalist işgal çabalarına ve oyunlarına karşı şehadet bilinciyle girdiği tüm savaşlarda zafer kazanmış, egemen millet, bağımsız devlet düşüncesinden hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Cumhuriyet, egemenliğin kayıtsız şartsız millete dayandığı, kültürel kodlarımızı taşıyan ve yaşatan medeniyet değerlerimizi tüm dünyaya karşı temsil eden millî iradeyle şekillendiği dönemlerde çok daha güçlü olmuş, dünyaya güçlü mesajlar vermiştir. Cumhuriyet ancak cumhurla birlikte güçlüdür” ifadelerini kullandı.

    Acar sözlerini şöyle tamamladı:
    “Milletimizin tarih sahnesinde yeniden büyük ve güçlü bir şekilde rol alması, hedeflenen muasır medeniyet seviyesine ulaşması, ancak milletle barışık bir cumhuriyet anlayışı, manevi değerler üzerine inşa edilen bir eğitim sistemi, çağın gerektirdiği konularda yapılacak yatırımlarla ve hamlelerle mümkün olabilir. Temelleri egemen millet ve bağımsız devlet ilkesi ile atılmış Cumhuriyet, ikinci yüzyılına; tarihimizden aldığı kudret, milletimizin manevi değerlerinden aldığı güç, dünyayı içinde bulunduğu buhrandan çıkarmaya yönelik yapacağı hamlelerle daha kuvvetli bir şekilde girecektir. Eğitim-Bir-Sen olarak, bu vesileyle Anadolu’nun vatan olması ve vatan kalması için canını veren şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize minnetlerimizi ifade ediyor, ülkesi için ter döken her bir vatandaşımızı tebrik ediyor, Cumhuriyetin 99. sene-i devriyesini kutluyoruz.”

  • “Soruların çözüme kavuştuğu bir yıl diliyoruz”

    “Soruların çözüme kavuştuğu bir yıl diliyoruz”

    2022-2023 eğitim-öğretim yılının zorlu şartlar altında başladığını ifade eden Eğitim-Bir-Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Ramazan Acar, “Yeni eğitim-öğretim yılı, alım gücünün düştüğü, masraflarının arttığı, iyileştirmelere ve yeni gelişmelere rağmen istenilen seviyeye gelinemediği bir zeminde, sorunların gölgesinde başlıyor. Millî Eğitim Bakanlığı’nın sürekli olarak eğitimde fırsat eşitliğinden, mesleki eğitimin niteliğinin artırılmasından, okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması çabalarından bahsetmesine karşın, alandaki tecrübeleri görmezden gelen, eğitimin paydaşlarıyla yeteri derecede istişare etmeden hareket mantalitesi neticesinde bir türlü istenilen seviyeye ulaşılamıyor ve hedefler akamete uğruyor. Bu tür süreçlerin başarıya ulaşabilmesi için bakanlığın sürdürülebilir politikalar benimsemesi gerekir. Köklü sorunlara kalıcı çözümler ancak kararlı bir iradeyle mümkündür.” dedi. Eğitimde yaşanan birçok sorunla ilgili hâlâ somut adımların atılmadığını dile getiren Acar, “Bakanlığın, eğitim çalışanlarının sorunlarına kayıtsız kalmaması, sahadan yükselen sese kulak vermesi, eğitim paydaşlarının tekliflerini göz ardı etmeden kararları alması, eğitimin niteliğini ve verimliliğini artıracaktır. Beklentiler doğrultusunda atılacak hızlı adımlar, eğitim çalışanlarının yüksek motivasyonla işe başlamalarını sağlayacaktır.”

    “ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNUN KAPSAMI GENİŞLETİLMELİ”

    Öğretmenlik meslek kanununun kapsamı genişletilmesi gerektiğine dikkat çeken Acar, “Başta kariyer basamakları olmak üzere sorunlu tarafları giderilmelidir. 5 ve 6. Dönem Toplu sözleşmelerde masaya taşıdığımız, “Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında, eğitim-öğretim hizmetleri sınıfına dâhil kadrolarda bulunanlardan en az 8 yıl süreyle fiilen öğretmenlik yapmış olanlara uzman öğretmenler; en az 4 yıl süreyle fiilen uzman öğretmenlik yapmış olanlara ise başöğretmenler için öngörülen özel hizmet tazminatı ödenir” teklifi uyarınca, 8 yılını dolduran öğretmenlere uzman öğretmen, 12 yılını tamamlayanlara da başöğretmen unvanı verilmelidir. Bu çerçevede, toplu sözleşme teklifimiz esas olmalı, sınav tartışması da son bulmalıdır.” İfadelerini kullandı.

    “EĞİTİM ÇALIŞANLARININ, MALİ VE ÖZLÜK HAKLARI İYİLEŞTİRİLMELİDİR”

    “Eğitim çalışanlarının mali ve özlük hakları iyileştirilmelidir” diyen Başkan Acar sözlerini şöyle sürdürdü, “Enflasyonun yukarı yönlü hareketinin arttığı, temel tüketim maddelerinin ve emtia fiyatlarının yoksunluk eşiğini yükseltip yoksulluk oranını artırdığı bir eşikteyiz. Günlük hayatı zorlaştıran, güven azaltıcı etkisini yoğunlaştıran ekonomik sarsıntı, etkisini en çok kamu görevlileri başta olmak üzere sabit gelirliler üzerinde hissettirmektedir. Bu çerçevede, eğitim çalışanlarının ve kamu görevlilerinin ücretlerinde oluşan kayıpları ve enflasyona yenilme riskini giderecek mahiyette mali ve özlük haklarında iyileştirmeler yapılmalıdır.”

    “SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİK DAYATMASI HUKİKİ DEĞİLDİR”

    Sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılması kadrolu istihdamın esas olması gerektiğini vurgulayan Başkan Acar, “Kamu personel sisteminin temel yaklaşımı, insan onurunu öncelemek, insan haklarına saygılı olmak, saygın iş ilkesine dayanan mali, sosyal ve özlük hakları ile çalışma şartları olmalıdır. Bu eksende, öğretmen istihdamında sözleşmeli öğretmenlik dayatması, hukuki olmadığı gibi çalışma ilişkileri yönünden de kabulü ve tahammülü mümkün değildir. Öğretmenlerin anayasal haklarını sınırlayan, aile bütünlüğünü bozan, eşleri birbirinden, çocukları da anne babalarından ayrı bırakan, öğretmeni eşi ile işi arasında tercihte bulunmaya zorlayan, öğretmenler odasında ayrımcılık oluşturan, mesleği ve öğretmenin itibarını zedeleyen sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilmeli, sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir.” diye konuştu.

    “ÖĞRETİM YILINA HAZIRLIK ÖDENEĞİ TÜM EĞİTİM ÇALIŞANLARINA ÖDENMELİDİR”

    GİHS, THS ve YHS ve diğer hizmet sınıflarına tabi eğitim çalışanlarının haklarının iyileştirilmesi gerektiğini belirten Acar, “Eğitimin kalitesi için ter döken memur ve hizmetli çalışanlarımızın özlük hakları iyileştirilmelidir. Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında genel idare hizmetleri sınıfı, teknik hizmetler sınıfı, yardımcı hizmetler sınıfı ve diğer hizmet sınıflarında çalışanların eğitim-öğretim hizmetinin aksamadan etkin şekilde yürütülmesi için emek harcadığı gerçeği görülmelidir. Öğretim yılına hazırlık ödeneği, öğretmenlerle birlikte eğitim ve öğretim hizmetlerinin yürütülmesinde emek sarf eden Millî Eğitim Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görevli tüm hizmet sınıflarındaki eğitim çalışanlarına da ödenmelidir. Memur ve hizmetliler başta olmak üzere, genel idare hizmetleri sınıfı, teknik hizmetler sınıfı, yardımcı hizmetler sınıfı ve diğer hizmet sınıflarında yer alan eğitim çalışanlarının liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde mesleki ilerlemelerini sağlayan en önemli araçlardan biri olan unvan değişikliği sınavları konusunda somut adım atılmalı; sınav ve atama takvimi, Bakanlık çalışma takvimine alınarak belirsizlik giderilmelidir.” ifadelerini kullandı.

    “ÖĞRETMENLERİN YER DEĞİŞİKLİĞİ TALEBİ KARŞILANMALI”

    Öğretmenlerin yer değişikliği sürecinin yeniden kurgulanması gerektiğini ifade eden Acar, “Öğretmen atama ve yer değiştirme iş ve işlemlerinde eğitim-öğretim faaliyetlerini sekteye uğratacak düzeydeki tasarım eksiklikleri, öğretmenlerin yer değişikliği taleplerinin karşılanamamasına, mağduriyetlerin yanı sıra çalışma barışının bozulmasına ve motivasyon kaybına neden olmaktadır. Dezavantajlı ve elverişsiz şartların hüküm sürdüğü yerleşim yerlerinde görev yapan eğitim çalışanlarına yönelik gönüllülüğü esas alacak tedbirlerin alınması, rasyonel atama ve yer değiştirme sistemlerinin kurulması, eğitimcilerin en büyük beklentilerindendir.” dedi.

    “EĞİTİM YÖNETİCİLİĞİ PROFESYONEL BİR MESLEK OLARAK TANIMLANMALI”

    Yönetici görevlendirme sürecinin yeniden ele alınmasına vurgu yapan Acar, “Eğitim yöneticiliği alanında sürdürülebilir ve kabul edilebilir bir sistem inşa edilmelidir. Eğitim kurumu yöneticiliğinin eğitim liderliğine dönüştürülmesi, yöneticiliğin profesyonel bir meslek olarak ele alınarak ‘ikincil görev’ ve ‘görevlendirme’ kapsamından çıkarılarak kadro unvanlı bir uzmanlık mesleği hâline dönüştürülmesiyle mümkündür. Eğitim kurumu yöneticilerinin bir eğitim ve okul lideri olarak inisiyatif alanları genişletilmeli, mevzuat kuşatmasından kurtarılmalı, bürokratik rolleri azaltılmalı, yetkilendirilip güçlendirilerek eğitim-öğretimle ilgili rolleri öne çıkarılmalıdır. Eğitim kurumu yöneticiliği profesyonel bir meslek olarak tanımlanıp, münhasır kadrolar üzerinden kazanılmış hakların korunduğu bir düzlemde liyakat ve mesleki ilerleme ekseninde yeniden kurgulanmalıdır. Eğitim kurumu yöneticilerinin iş sağlığı ve güvenliği ile sosyal güvenlik mevzuatı çerçevesinde işveren vekili statüsünde olmasından kaynaklı idari para cezalarının yükümlüsü olmaları hakkaniyete ve adalete aykırıdır. Bu yükümlülük kişisel olmaktan çıkarılmalı, kurumsal hâle getirilmelidir. Okulların yardımcı personel ve donanım ihtiyacı karşılanmalı, okullara doğrudan ödenek tahsis edilmelidir. Okullar arasındaki nitelik farkının sebeplerinden biri de fiziki altyapı ve donanım eksikliğidir. Okulların laboratuvar, yabancı dil sınıfı, bilgisayar sınıfı ve ders kitabı haricindeki öğretim materyali ihtiyacı had safhadadır. Hâlihazırda eğitim kurumu yönetimlerinin kullanımına tahsis edilmiş ödenekler yeterli değildir. Özellikle mal ve hizmet fiyatlarının, etkisi her geçen gün hissedilen enflasyonist bir ortamda sürekli arttığı göz önüne alındığında, okullara tahsis edilen ödeneklerin de artırılması gereklidir. Eğitim-öğretim yılı başlamadan, sınıf ve öğrenci sayısı, personel sayısı gibi kıstaslar esas alınarak her okula ihtiyaçları karşılayacak ölçüde münhasır bir ödenek tahsis edilmelidir.” şeklinde konuştu.

    “EĞİTİMCİLERE ŞİDDETE KARŞI YASAL DÜZENLEME YAPILMALI”

    Acar, “Eğitim-öğretim hizmeti esnasında veya verilen eğitim-öğretim hizmetinden kaynaklanan nedenlerle eğitim çalışanlarına karşı cebir, şiddet veya tehdit kullanan kişilere karşı yasal düzenleme yapılması; hapis cezası verilmesi, eğitim kurumlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçunun tutuklama nedeni varsayılan suçlardan sayılması ve eğitim çalışanlarına karşı işlenen suçlar sebebiyle ceza hukuku kapsamında yürütülmekte olan işlemlerde ve davalarda personelin talebi üzerine bakanlığın hukukî yardımda bulunması noktasında düzenleme yapılmalıdır.” dedi.

    “ÖĞRETMEN ATAMALARINDA MÜLAKAT KALDIRILMALI”

    Öğretmen atamalarında mülakatların kaldırılması gerektiğini söyleyen Acar, “Öğretmen atamaları için uygulanan seçme, değerlendirme ve atama yöntemi işlevini yerine getirememektedir. Öğretmen atamaları için mevcut durumda uygulanan, KPSS ve sözlü sınavdan oluşan atama yöntemi uzun yıllardır devam eden, toplumsal maliyet üreten, mağduriyetler oluşturan kronik sorunlar ve soru işaretleri barındırmaktadır. Öğretmen adaylarının istihdamındaki mülakat uygulaması, adaylar arasında eşit, adil ve hakkaniyete uygun bir sonuç vermemekte, mağduriyete yol açmaktadır. Bu nedenle, öğretmen atamalarıyla ilgili karar verme süreçlerinde mülakat yöntemi kaldırılmalıdır.” diye konuştu.

    “SORUNLARIN ÇÖZÜME KAVUŞTUĞU BİR YIL DİLİYORUZ”

    Başkan Acar, son olarak şunları söyledi, “İstihdamda güçlük çekilen yerlerde teşvik sistemi hayata geçirilmeli. Değişen şartlar göz önüne alınarak banka promosyon sözleşmeleri güncellenmeli. Ek gösterge artışındaki eksiklikler giderilmelidir. Eğitim-Bir-Sen olarak, Türkiye’nin daha müreffeh olma yolundaki uzun vadeli hedeflerine ancak sorunlarını aşmış bir eğitim sistemiyle erişebileceğine inanıyor; eğitimcilerin beklentilerinin yerine getirilmesinin önemini ifade ediyor, sorunların çözüme kavuşturulacağı bir eğitim-öğretim yılı temenni ederek, bütün eğitim çalışanlarına ve öğrencilerimize başarı dolu bir yıl diliyoruz.”

  • “Toplum yararına programlar okulların ihtiyacını görmeli”

    “Toplum yararına programlar okulların ihtiyacını görmeli”

    İş-Kur tarafından kamu kurumlarının yararlanması için yürürlükte olan Toplum Yararına Programlar (TYP) çerçevesinde düzenlemeye giden Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı personel alımı şartlarına Eğitim-Bir-Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Ramazan Acar’dan eleştiri geldi.

    Okullarda temizlik konusunun çok mühim olduğuna dikkat çeken Acar, “Bu minvalde verilecek TYP çerçevesinde personel umudu artırmıştı; yayımlanan şartlara göre öyle olamadı maalesef sorunu çözmeye yetmediği gibi yeni sorunlar ortaya çıkardı.

    Şöyle ki; eskiden aynı personel üç eğitim-öğretim yılı (24 ay) çalıştırılabiliyor iken bu seneki uygulamayla sadece 9 (dokuz) ay çalıştırılabilecek, 15 tatilde işten çıkarılacak, tatil bitiminde 9 (dokuz) ayı tamamlamak üzere tekrar çağrılacak. Üstelik 27 Eylül 2017’den itibaren TYP çerçevesinde çalıştırılan hiçbir personel bir daha çalıştırılamayacak. Üstüne üstelik bu hafta sonu ve 30 Ağustos dahil 4 gün içinde personel bulunması isteniyor. Şartların bu kadar daraltıldığı bir ortamda kurumlar gerekli personeli nasıl bulacak? Öte yandan sadece dokuz aylığına kim çalışmak ister, orası da ayrı bir muamma.” diye konuştu.

    “Okullarda temizlik hususu zora girecektir”

    Tecrübeli personellerin yeniden alımının yapılmamasının ciddi bir soruna neden olacağını ifade eden Acar, “Okul temizliği basit bir iş değildir, iş öğrenilene kadar süre bitmektedir. Tecrübeli elemanların hiçbirinin bir daha işe alınmaması okullar açısından çok ciddi bir sorundur. Bakanlık bu yaptığı ile işi imkansızlaştırmaktadır. Bakanlık bir an önce TYP düzenlemesinde düzeltmeye gitmelidir, yoksa bu haliyle okullarda temizlik hususu ciddi manada zora girecektir. Bu haliyle kalırsa geçen sene okullarda temizlik hizmeti yapan ve okullar açıldığında işe girme hayali kuran on binlerce kişiye de yazık olacaktır maalesef.” İfadelerini kullandı.

    “Yol yakınken yanlıştan dönülmeli”

    Acar sözlerini şöyle tamamladı: “Milli Eğitim Bakanlığı, keşke bu yeni düzenlemeyi yaparken alanda görev yapan okul yöneticileri ile bir istişare etmiş olsaydı, bugün bu yanlışa düşülmemiş olurdu. Yol yakınken yanlıştan dönülmeli ve okulların ihtiyacını görecek şekilde bir düzenleme yapılmalıdır. Ayrıca unutmadan ekleyelim, okul/kurumlarımıza güvenlik görevlisi de verilmelidir. Her zaman olduğu gibi okul yöneticilerimiz olağanüstü fedakârlık gösteriyorlar ama yeni bir omuz verilmesi gerekiyor bu hususta.”

  • “Eğitim çalışmalarının banka promosyonları revize edilmelidir”

    “Eğitim çalışmalarının banka promosyonları revize edilmelidir”

    Binlerce eğitim çalışanının maaşlarına yönelik iyileştirmeler tamamlanırken, banka promosyon ödemelerinin güncellenmemesine Eğitim Bir Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Ramazan Acar, tepki göstererek çağrıda bulundu.

    “Promosyon güncelleme talebimize bankalar olumlu dönüş yapmamaktadırlar”

    Eğitim Bir Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Ramazan Acar, Banka Promosyon anlaşmalarının günümüz şartlarına göre revize edilmesi gerektiğinin altını çizdiği konuşmasında şöyle konuştu: “Şube olarak 2020 ve 2021 yılı başlarında yapılan promosyon sözleşmelerinin, değişen ekonomik koşullar sebebiyle güncellemesine ilişkin 2022 Ocak itibariyle yazılı olarak ilgili idarelere talebimizi iletmiştik. Şu ana kadar eğitim çalışanlarının banka promosyonunun güncellenmesi talebimize; maaş/ücretlerin artmasına ve kar oranları artmasına rağmen, bankalar olumlu dönüş yapmamaktadırlar.” dedi.

    “Promosyon anlaşmaları değişen şartlara uygun şekilde yenilenmelidir”

    Promosyon sözleşmelerinin enflasyon ile birlikte değersizleştiğini belirten Başkan Acar, taleplerini yineleyerek çağrıda bulundu: “Yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle önceden yapılan promosyon sözleşmeleri iptal edilerek değişen şartlara uyum sağlayacak şekilde yenilenmeli, kamu kurumları revizyon talep etmelidir. Bu revizyonun yapılmaması durumunda sözleşmeler ilgili idareler tarafından tek taraflı feshedilmeli ve yeni ihaleler açılmalıdır. Eğitim Bir Sen olarak çalışanlarımızın özlük haklarının iyileştirilmesi, sosyal ve ekonomik refah düzeylerini artırılmasına yönelik mücadelemizi sürdürüyoruz. Her bir eğitim çalışanının hakkını koruyacak adımları kararlılıkla atmaya devam edeceğiz. Yıllardır verdiğimiz emek mücadelesinin meyvesi olan kazanımlarımız ile birlikte; adil ve hakkaniyete uygun çözümler üretmeyi sürdürerek, ‘Banka Promosyon Anlaşmaları’ ile ilgili konunun takipçisi olacağız.”