Etiket: ekonomi

  • Balıkçıklar hamsiden umutlu

    Balıkçıklar hamsiden umutlu

    Yalova Merkez İlçe Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Hasan Karataş, 1 Eylül itibariyle “Vira bismillah” diyecek balıkçıların son hazırlıklarını tamamladığını söyledi. Geçtiğimiz yıla göre bu sene palamuttan pek bir beklentilerinin olmadığını anlatan Karataş, özellikle hamsinin bu yol bol olmasını beklediklerini ifade etti.

    Karataş, Yalova’da balıkçıların Marmara Denizi ve Karadeniz’de avlanmaya gittiğini bugün itibariyle denize açılacaklarını ifade ederek, “Av sezonu geçen seneki gibi palamut biraz zor gözüküyor, göstergeler öyle. Baktığımı zaman şu an lüfer, çinekop, hamsi Karadeniz ve Marmara Denizi’nde mevcut. Göstergeler de iyi. Bu sene hamsi Karadeniz’de, Marmara’da olsun dar gelirli vatandaşımız bol bir hamsi yiyebilecek diyebileceğiz” dedi.

    Balık çıkış noktası sıkıntısı

    Karataş, Yalova’daki balıkçıların mevcut 2 sıkıntısı bulunduğunu ifade etti. Bunlarında birinin balık çıkış noktasının uygun olmamasından kaynaklandığını anlatan Karataş, şöyle konuştu:
    “2 tane mevcut limanımız var elimizde. Balık çıkış noktasında çok büyük sıkıntı yaşıyoruz. Hatta Tarım İl Müdürlüğümüze dilekçe vererek balık çıkış noktasının iptal edilmesi talebinde bulunduk. Bunun da nedeni, teknelerimiz yanaşıp balık çıkartamıyor. Rıhtımımız yok. İlk başta yapılacak yatırımlar arasında olduğu söylendi.”

    İkinci sıkıntılarının ise yunuslar olduğunu anlatan Karataş, bu hayvanın ağlarına büyük zarar verdiğini belirterek, “Avrupa Birliği kriterleri var ama sıkıntımız bu konuda büyük. Devlet bazında yüksek frekanslı yunus kovucular koysalar, en azından körfezlerde bunun önlemi alınsa balıkçı biraz rahatlamış olur. Küçük balıkçı gerçekten sıkıntı yaşıyor” dedi.
    Büyük balıkçılarında yakıt fiyatlarındaki artış nedeniyle de sıkıntı yaşayacağını sözlerine ekleyen Karataş, “Keza büyük balıkçılar da aynı şekilde mazot fiyatları çok büyük oranda arttı. Bu sene bizim Yalova ilinde 30-40 tane tekne Karadeniz’e gidiyorsa bu sene 10 tanesi anca gidecek. Çünkü yakıt giderlerini karşılayamayacak durumdayız. Yakıt fiyatlarındaki artış balık fiyatlarını da etkileyecek. Burada geçen sene mezada bir nakliye aracını 500 liraya yolluyorsam bugün bin 500 liraya yolluyorum. İster istemez bunlar da balık fiyatlarına yansıyacaktır ama balığın bolluğundan halk, dar gelirli vatandaşımız bu yıl mutlaka balık yer. Bu sene hamsi bol” ifadesini kullandı.

  • İkinci çeyrek büyüme rakamları 3,8 oldu

    İkinci çeyrek büyüme rakamları 3,8 oldu

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2023 yılı ikinci çeyrek Dönemsel Gayrisafi Yurt İçi Hasıla verilerini açıkladı. Buna göre, GSYH 2023 yılı ikinci çeyrek ilk tahmini; zincirlenmiş hacim endeksi olarak, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 3,8 arttı.

    Diğer hizmet faaliyetleri 2023 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 6,6 arttı

    GSYH’yi oluşturan faaliyetler incelendiğinde; 2023 yılı ikinci çeyreğinde bir önceki yıla göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak; diğer hizmet faaliyetleri yüzde 6,6, hizmetler yüzde 6,4, inşaat yüzde 6,2, kamu yönetimi, eğitim, insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri yüzde 5,1, finans ve sigorta faaliyetleri yüzde 4,9, gayrimenkul faaliyetleri yüzde 3,2, bilgi ve iletişim faaliyetleri yüzde 1,3 ve tarım sektörü yüzde 1,2 arttı. Sanayi yüzde 2,6, mesleki, idari ve destek hizmet faaliyetleri ise yüzde 1,2 azaldı.
    Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, bir önceki çeyreğe göre yüzde 3,5 arttı. Takvim etkisinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, 2023 yılı ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 5,0 arttı.

    GSYH 2023 yılının ikinci çeyreğinde cari fiyatlarla 5 trilyon 502 milyar 192 milyon TL oldu

    Üretim yöntemiyle Gayrisafi Yurt İçi Hasıla tahmini, 2023 yılının ikinci çeyreğinde cari fiyatlarla bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 60,7 artarak 5 trilyon 502 milyar 192 milyon TL oldu. GSYH’nin ikinci çeyrek değeri cari fiyatlarla ABD doları bazında 271 milyar 468 milyon olarak gerçekleşti.

    Hanehalkı nihai tüketim harcamaları 2023 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 15,6 arttı

    Yerleşik hanehalklarının nihai tüketim harcamaları 2023 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak yüzde 15,6 arttı. Devletin nihai tüketim harcamaları yüzde 5,3, gayrisafi sabit sermaye oluşumu ise yüzde 5,1 arttı.
    Mal ve hizmet ithalatı 2023 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 20,3 artarken ihracatı yüzde 9,0 azaldı
    Mal ve hizmet ithalatı, 2023 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak yüzde 20,3 artarken ihracatı yüzde 9,0 azaldı.

    İşgücü ödemeleri 2023 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 116,3 arttı

    İşgücü ödemeleri, 2023 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 116,3 arttı. Net işletme artığı/karma gelir yüzde 31,0 arttı.
    İşgücü ödemelerinin Gayrisafi Katma Değer içerisindeki payı yüzde 34,3 oldu
    İşgücü ödemelerinin cari fiyatlarla Gayrisafi Katma Değer içerisindeki payı geçen yılın ikinci çeyreğinde yüzde 25,3 iken, bu oran 2023 yılında yüzde 34,3 oldu. Net işletme artığı/karma gelirin payı ise yüzde 53,3 iken yüzde 43,8 oldu.

  • Balıkçılar yeni sezona hazır

    Balıkçılar yeni sezona hazır

    15 Nisan’da başlayan av yasağı, 1 Eylül itibarı ile sona erecek. Düzce’nin Akçakoca ilçesinde bulunan Balıkçı Barınağı’nda balıkçılar sezon öncesi tüm hazırlıklarını
    tamamladı.

    Tekneler onarılırken, ağ kesme ve örme işlemleri de tamamlandı. Sezonun açılmasına kısa bir süre kala tüm çalışmalarını tamamlayan balıkçılar, 1 Eylül’ü bekliyor.
    Akçakoca Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Mustafa Karakaş, balıkçıların tüm hazırlıklarını tamamladığını ve sezonun açılmasını beklediklerini dile getirerek, “Dört gözle sezonun açılmasını bekliyoruz ama çokta umutlu değiliz. Bölgemizde palamut balığı çok az görünüyor. Diğer balıklarda biraz umut var. Limanımızdaki balıkçılarımızı çok fazla doyuracak şekilde değil.

    Bu sene buruk bir balıkçılık olacağa benziyor. Geleneksel kıyı balıkçıları için söylüyorum bunu. Gırgır balıkçılığı için ciddi anlamda hamsi olacağını görüyoruz, çinekop olacağını görüyoruz. Diğer kıyı balıklarında çok fazla çinekop ve lüfer dışında diğer balıkların olacağını düşünmüyoruz. Salyangoz avcılığına 1 Eylül itibarı ile kıyı balıkçıları devam edecekler. Şu anda hazırlıklarımızı tamamlamış durumdayız. Hava şartlarına bağlı bu bahsettiğim avcılıklar. Eğer hava şartları biraz daha iyi gidecek gibi olursa, ki salı gününden itibaren havaların biraz daha düzeleceğini tahmin ediyoruz. Yine çevre il ve ilçelere yetecek kadar bir balıkçılık olacaktır” ifadelerini kullandı.

  • “Tarımın modası hiçbir zaman geçmeyecek”

    “Tarımın modası hiçbir zaman geçmeyecek”

    Tarım ve Orman Bakanlığının ev sahipliğinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlığında “2023 Yılı Tarımsal Üretici Temsilcileri İstişare Toplantısı” düzenlendi. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ndeki toplantıya Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı da katıldı. Toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Türkiye’nin üç yıllık politikalarını içerecek Orta Vadeli Program çerçevesinde tarım sektörünün fikir ve önceliklerine büyük önem verildiğini ifade etti.

    Buna benzer istişare sürecinin iş ve finans dünyasının yanı sıra çalışan kesimleri temsil eden sendikalarla gerçekleştiğini hatırlatan Yılmaz, “Gerek kamu, gerek işçi sendikalarıyla. Politika yapım sürecinde ilgili taraflarla istişare içinde olarak hem paydaşların sahiplenmesini hem de politikalarımızın niteliğinin artmasını sağlamış oluyoruz. Böylece eylül ayında kamuoyuyla paylaşacağımız Orta Vadeli Program, ekim ayında yine Meclisimize arz edeceğimiz 12. Kalkınma Planı ve akabinde 2024 yılına ilişkin hazırlayacağımız merkezi yönetim bütçe süreçlerine tüm ilgililerin öneri ve beklentileri katılımcı bir şekilde yansımış olacaktır” ifadelerini kullandı.

    Toplantıda konuşulan konular hakkında bilgi veren Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Sözlü ifadelerinin yanı sıra bizlere çeşitli yazılı dokümanlar, raporlar da sundular. Bütün bunları tabii detaylarıyla burada aktarmak mümkün değil. Ana hatlarıyla belli başlıklar üzerinde duracağım. Birincisi herkesin üzerinde uzlaştığı konu. Her alanda olduğu gibi tarım alanında da belirsizlikleri azaltmamız, öngörülebilirliği arttırmamız gerekiyor. Zaten Orta Vadeli Program’ın amacı da bu. Ekonominin temeli öngörülebilirliğe dayanıyor. Belirsizlik azaltmaya dayanıyoruz. Bunun siyasi boyutu var, teknik boyutu var. Siyasi belirsizlikler mayıs ayında yapılan seçimlerle ortadan kalktı. Çok şükür ülkemiz uzun bir süre siyasi istikrar ve güven ortamı içinde yoluna devam edecek. Dolayısıyla siyasi taraftaki mesele çözülmüş durumda.

    Bize düşen şimdi Orta Vadeli Program ve diğer dokümanlarla teknik anlamdaki belirsizlikleri de ortadan kaldırıp ülkemizde öngörülebilirliği güçlendirme, belirsizlikleri azaltmak. Belirsizlikleri ne kadar azaltırsak ekonomik aktörler o derece rahat bir ortamda çalışma imkanı bulmuş olacaklar. Bu çerçevede tarım sektöründeki belirsizlikleri azaltma, öngörülebilirliği arttırma üzerinde geniş olarak durduğumuz bir alan. Yine tarım sektörünün stratejik bir konu olduğu, milli güvenliğimizi ilgilendirdiği, özellikle son dönemlerde yaşanan süreçlerle bu niteliğinin daha belirgin hale geldiğini hep birlikte ifade ediyoruz. Bir taraftan bulaşıcı hastalıklar, Covid gibi diğer taraftan küresel düzeyde yaşanan iklim değişikliği, küresel ısınma gibi meseleler, bir diğer taraftan jeopolitik gelişmeler, Ukrayna-Rusya savaşı gibi çatışmalar. Bütün bunlar tarım sektörünün, gıda alanının ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gösterdi.”

    “Tarım hiçbir zaman modası geçmeyecek bir sektördür”

    Tarımın hiçbir zaman modası geçmeyecek bir sektör olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Geçmişte kalkınma anlayışında bu bir miktar ihmal edilmiş. Bizim tarihimize baktığımız zaman sanki modernleşince, gelişince tarım sektörü eski önemini taşımayacak gibi bir anlayış olmuş. Bizim kalkınma tarihimizde ama geldiğimiz noktada aslında tarımın en kritik alanlardan biri tarihte de sanayi devriminden önce tarım devrimi yapıldığını, birçok ülkede tarım üzerine sanayi devriminin inşa edildiğini görmemiz gerekiyor. Dolayısıyla tarımdaki gelişmeler genel kalkınmamız açısından, makro istikrarımız açısından da son derece önemli. Covid döneminde özellikle gıda milliyetçiliğinin hangi boyutlara ulaştığını görmüş olduk.

    Parası olduğu halde bazı ülkeler gıdaya erişimde sıkıntılar yaşadılar. Dolayısıyla bütün bunlardan geleceğe dönük olarak dersler çıkarılması gerekiyor. Yine son dönemlerde makro ekonomide yaşadığımız, enflasyonda yaşadığımız hareketlilikte gıdanın son derece önemli bir unsur olduğunu özellikle de imkanı kısıtlı kesimlerin harcamaları için de gıdanın payının daha yüksek olduğu dikkate alındığında hem makro istikrarı açısından hem gelir dağılımı bakımından, sosyal adalet bakımından gıdanın tarımın yine çok kıymetli bir alan olduğunu ifade etmek isterim” şeklinde konuştu.

    Toplantıya katılan tarım sektörünün üzerinde durduğu ortak noktalar hakkında konuşan Yılmaz, “Birinci başlığımız aslında planlı üretim. Bütün bu hususları daha etkili bir şekilde sürdürebilmek için planlı üretim yapılması gerekiyor. Yerli üretimin her alanda geliştirilmesi gerekiyor. Burada da en kıymetli ifadelerden biri sürdürülebilirlik. Sürdürülebilirlik bugünkü nesil ile gelecek nesil arasındaki adalet açısından da çok kıymetli. Sosyal adalet dediğimiz hadise bir taraftan bugünkü nesil içindeki adaleti ifade ediyor. Bir taraftan da bugünkü nesille de gelecek nesiller arasındaki adaleti gerektiriyor. Dolayısıyla sürdürülebilir bir tarımsal üretim son derece kıymetli ve herkesin üzerinde durduğu bir konu. Bu da uzun vadeli bakış açılarını gerektiriyor.

    Kısa vadedeki hadiselerin ötesine giderek tam da bizim bugünün üzerinde durduğumuz daha uzun vadeli bir bakışı gerektiriyor. Bu anlamda sürdürülebilir bir yapıyı sağlamada girdi maliyetlerinden fiyat dengelerine, sözleşmeli üretime varıncaya kadar birçok konunun tartışıldığını ifade edebilirim.

    Yine burada bakanlığımızın, bakanımızın beş kavramla özetlediği sürdürülebilirlik, verimlilik, kayıtlılık, kalite ve sektöre yatırım başlıklarının son derece kıymetli başlıklar olduğunu tekrar ifade etmek isterim. Hastalıklar konusu yine burada tartışıldı. İnsan sağlığı, bitki sağlığı ve hayvan sağlığının aslında birbirleriyle bir bütünlük arz ettiğini, aralarında bir etkileşim olduğunu arkadaşlarımız gayet güzel anlattılar. Sağlıklı beslenemeyen insanların sağlıklı olması beklenemez. Hayvan, bitki sağlığı ve insan sağlığı birbiriyle ilişkili. Bu çerçevede yapılması gerekenler arasında aşı ve ilaç konuları yine gündemimize geldi. İlaç konusunda ülkemizin artık belli bir yere geldiğini, kendine yeter halde olduğunu, daha fazla ARGE’ye ruhsat gibi çalışmalarla ihracatla güçlenmesi gerektiği üzerinde duruldu.

    Bir taraftan da aşı konusunda kendi aşılarımızı üretme meselesi tartışıldı. Burada Sayın Bakanımızın yaptığı planlamalarla ilgili hedefleriyle ilgili bilgilendirmesi çok kıymetliydi gerçekten. Kanatlılar başta olmak üzere belli alanlarda kendi aşılarımızı geliştirme noktasında Tarım Bakanlığımız ve strateji bütçe başkanlığının birlikte bir çalışma yapma iradesi ifade edildi sektörün beklentisine dönük. Bu anlamda önemli bir inisiyatifin önümüzdeki günlerde ortaya konacağını ifade edebiliriz” ifadelerine yer verdi.

    Her alanda olduğu gibi tarım alanında da araştırma geliştirmenin son derece önemli olduğunu, teknoloji ve bunun takibinin son derece önemli olduğunu bu vesileyle bir kez daha gördüklerini söyleyen Yılmaz, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

    “Diğer taraftan kayıt dışılıkla mücadele konusu, istihdam başta olmak üzere, tarımdaki istihdamın kayıtlı bir şekilde yapılması başta olmak üzere kayıt dışılıkla mücadele ve tarımsal istatistiklerimizin kalitesini arttırma yine tarımdan envanter çalışmaları gerçekleştirme konuları gündemimizi yine işgal etti. Bu çerçevede ölçemediğimiz şeyi yönetemeyiz anlayışının altının çizilmesi gerekiyor. Tarım alanında mutlaka çok şeyler yapıldı. Geçmişe baktığınızda son yirmi yılda istatistik alanında gerçekten çok önemli çalışmalar yapıldı. Kalkınma bakanıyken istatistik kurumu bana bağlıydı. Orada Tarım Bakanlığımızla protokol yapacağız, çalışmalar yaptık. Ama geldiğimiz noktada daha ileri adımlar atmamız gerekiyor. Çok daha üst düzeyde istatistikler üretmemiz gerekiyor.

    Bu konunun da altı burada çizildi. Sahte ürünlerle mücadele, gıda güvenliği, denetimlerin çok daha güçlü hale gelmesi yine bir başlık olarak ön plana çıkıyor. Bu konularda sektörle kamunun iş birliği içinde yanlış yapanlara karşı halkın sağlığını tehdit edenlere karşı ve daha yüksek maliyetlerle bu işlerin rekabeti de bozarak yürütülmesine engel olmamız gerekiyor. Burada da sahte ürünlerle mücadele, gıda güvenliği, denetim boyutu vurgulandı.

    Bunlar yapılırken bir taraftan da bilgi kirliliğine de yol açmadan yapılması hususu önemli. Bu anlamda medyayla sektörün etkileşimi, işbirliği de kıymetli bir alan, bazen yetkinliği olmayan insanların halkı da tedirgin edecek şekilde, sağlıklı bilgilere dayanmadan bu anlamda yaptığı açıklamalar yerine bilimsel kurulların yetkin insanların bu alanda söz söylemesinin kamu düzeni açısından, halk sağlığı açısından önemi üzerinde de dururdu. Aslında aynı şey finans piyasalarında da yaşanıyor. Zaman zaman bakıyorsunuz hiçbir temeli olmayan işte ben bir kaynak belirtmeden, delillendirmeden ortaya konan ifadelerle istikrarsızlık oluşturmaya çalışan çevreler olduğunu görüyoruz. Finansta, tarımda olsun her alanda dezenformasyonla mücadelede son derece kıymetli. Diğer yandan ölçek konuları yine burada ele alınan çok önemli konular. Burada bir taraftan tarımsal ölçekleri yükseltmemiz, verimlilik açısından, rekabet gücü açısından önemli.”

    Aile işletmeciliğini korumanın, desteklemenin altının çizildiğini ifade eden Yılmaz, “Aile işletmecilerinin özellikle küçükbaş konusundaki kıymeti üzerinde de burada duruldu. Yine yöresel ürün kıymeti üzerinde duruldu. Bu anlamda kırsal alanda sosyal desteklerimizle tarımsal desteklerimizin birbirini tamamlayıcı bütünlük arz eden bir şekilde ele alınması son derece önemli.

    Bir diğer husus üzerinde birçok arkadaşımızın durduğu tarımdaki kırsal alandaki nüfusumuzun yaşlanması meselesi. Genç nüfusun bu alana daha fazla girmesi kadınlarımızın tabii bir taraftan daha fazla aktif olması genç nüfus konusunda şunu ifade edebilirim. Kayıtlı sigortalı bir şekilde gençlerimizin eğitimli bir şekilde bu sürece dahil olması tarımdaki kalitenin verimliliğinin artması bakımından da son derece kıymetli. Bu konuda hükümetlerimizin çeşitli politikaları oldu. Önümüzdeki dönemde bunları güçlendirerek devam ettirme noktasında da sektörün beklentisini almış olduk. Burada ben bir noktanın üzerinde durmak istiyorum.

    Özellikle genç istihdamını arttırma noktasında artık kent köy şehir ayrımının ötesinde özellikle şehirlerin çeperlerinde şehirle ulaşım açısından iletişim açısından son derece entegre alanlarda genç nüfusun hem şehir hayatının sosyal ortamını yaşaması hem de tarım sektörü için de girişimci ve üretici olması gayet mümkün. Bunu sağladığımız zaman ben genç nüfusun çok daha güçlü bir şekilde tarımda yerini alacağını düşünüyorum. Bu çerçevede yerel yönetimlerden beklentiler de dile getirildi. Kent tarımı kavramı üzerinde durulan yine bir kavram oldu. Özellikle yakın kırsal dediğimiz şehrin çeperlerini oluşturan bölgelerde kent tarımı yapılması, genç nüfusun tarıma dahil olmasının yanı sıra ulaşım maliyetlerini düşünerek daha düşük karbonla, daha düşük maliyetle insanımızın gıdaya erişimini sağlamada da kıymetli diye ifade etmek isterim” dedi.

    Dünyada ısınmayla birlikte su konusunda sıkıntılı bir dönem yaşandığını belirten Yılmaz, “Çok sayıda destek yerine bunları belli alanlara odaklayarak daha sade, idari olarak da yürütülmesi daha kolay. Çiftçilerimizin de üreticilerimizin de daha kolay kullanabileceği şekilde desteklerin sadeleştirilmesi konusu ifade edildi. Teşvikler verilirken kapasite kullanım oranı düşük. Atıl kapasite olan alanların mutlaka dikkate alınması ve buralara teşvik verilmemesi hususu yine önemli bir konu. Su çok kritik bir unsur. Dünyada da ısınmayla birlikte su konusunda çok daha sıkıntılı bir dönem. Tüm dünyayı bekliyor. Dolayısıyla suyu çok verimli kullanmak durumundayız. Suyun işrafından kaçınmak durumundayız. Yeri geldiğinde su varlığına göre bitki desenini şekillendirmektir Dolayısıyla tarımsal desteklerde de suyun çok önemli bir parametre olarak esas olması gerektiği noktasında genel bir kanaat olduğunu söyleyebilirim” diye konuştu.
    Tohum ve tohumculuğun özel olarak altı çizilen bir sektör olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Bu halkımızın da hassas olduğu bir konu. Burada geçtiğimiz 20 yılda gerçekten büyük gelişmeler sağlandı. Şu an geldiğimiz noktada net ihracatçı konumdayız. Yüzün üzerinde ülkeye tohum ihraç eden bir ülke konumundayız. Kendi ihtiyacımızın da büyük bir kısmını kendi kaynaklarımızla karşılıyoruz. Ama tabii ki daha atmamız gereken adımlar var. Özellikle sertifikalı tohum ve daha da ileriye taşınmalı ruhsatlandırma konuları, başka konularda çalışmalarla daha da ileriye gidilmeli. İhracatçı konumumuz da daha fazla pekiştirilmeli gibi ifade edebilirim. Birçok ürünle ilgili, etle, sütle ilgili, balıkçılık, bal, kanatlı, bitkisel üretim çok çeşitli teklifler yapıldı. Onların detaylarına müsaadenizle girmek istemiyorum. Ama onları not ettik hepsini. Örgütlenme yine genel bir başlık olarak burada ifade edilebilir” dedi.
    Tarımda depolama konusuna değinen Yılmaz, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
    “Tarım sektörü malum. Bolluğun ve kıtlığın olduğu bir sektör tarihte de böyle olmuş, bugün de böyle. Bu bolluk ve kıtlık dönemlerini yönetebilmede depolama son derece kıymetli. Bol olan yıllarda iyi bir depolama yapan ülkeler, kıt olan yıllarda da o süreçleri çok daha iyi ve avantajlı yönetebiliyorlar.

    Burada depolama kapasitemizi son yine 20 yılda önemli oranda arttırdık. Lisanslı depoculuk hadisesini kazandırdık ülkemize. Ama daha da geliştirmemiz gerektiğini buradan görüyoruz. Gerek kamunun depolama kapasitesini, gerekse özel sektörün lisanslı depoculuk kanalıyla kapasitesini daha da geliştirme yönünde burada fikirler ifade edildi.”
    Toplantıda sigortacılık ve finans fonlarının da ele alındığını aktaran Yılmaz, “Sigortacılıkta TARSİM’i ülkemize kazandırmıştık. Bunun daha da geliştirilmesi gerektiği, kamu kaynaklarının yanı sıra sigortacılık kanalıyla da sektörün daha güvenceli bir finansal ortama kavuşturulması hususu ifade edildi.

    Finansa Yine çiftçimizin daha uygun koşullarda ve zamanlamayla erişimi konuları da bu çerçevede dile getirilen hususlar arasında. Başlı başına ele alınan konulardan birçok arkadaşımızın vurguladığı konulardan bir tanesi de sulama konuları. Bu da israfı önleme, gıdada israfı önleme konuları. Bu konularda özellikle su konusunda kapalı kanallar, basınçlı sulama, sulamayı önceliklendirme konuları gündeme geldi.

    Malum bir deprem yaşadı ülkemiz. Kamu kaynaklarını çok daha dikkatli bir şekilde Kullanmamız gereken bir dönemdeyiz. Çok daha verimli kullanmamız gereken bir dönemdeyiz. Ancak şunu ifade edebilirim. Toplam kamu yatırımları içinde mutlaka sulamaya daha fazla önem ve öncelik verdik, vermeye devam edeceğiz. Sulamanın içinde de tamamlanıp üretim Oluşturacak daha ileri aşamaya gelmiş projelerin öncelikli olarak ele alınacağını yine buradan ifade edebilirim. Son aşamaya gelmiş işleri tamamlayalım ki oradan gelecek gelirle, oradan gelecek imkanlarla gelecekte daha fazla projeyi destekleme şansımız olsun. Son olarak tarım sektörünün artık günümüzde sadece Tarım Bakanlığı’nı değil birçok bakanlığı da ilgilendiren teknolojiden ulaştırmaya, maliye hazineden başka alanlara varıncaya kadar birçok bakanlığın da katkı sunması gereken bir alan olduğu ifade edildi. Ben de buna yürekten katılıyorum. Hepimiz Tarım Bakanımızın, bakanlığımızın yanında olmalıyız. Diğer bakanlıklar da böyle. Bugünkü geldiğimiz dünyada sektör dediğimiz konunun net sınırları artık yok. Dolayısıyla her konuda ilgili tüm bakanlıklarla da, kurumlarla da birlikte bu konuların ele alınması gerekiyor. Biz de bu anlayış içinde hareket edeceğiz diyorum. Tekrar bu toplantıya katılan tüm arkadaşlarımıza, sektör kuruluşlarına şükranlarımı sunuyorum. Çeşitli ortamlarda istişarelerimizi sürdürerek Türkiye Yüzyılı’nı hep birlikte inşa edeceğiz. Halkımızın sağlıklı güvenli kaliteli bir şekilde uygun maliyetlerle beslenmesinde daha fazla gelir elde etmesinde de bütün bu fikirlerin katkıları olacaktır diye düşünüyorum” diye konuştu.

  • 150 ton rekolte bekleniyor

    150 ton rekolte bekleniyor

    İsmini Zara’nın kuzey bölgesi olan Habeş’ten alan, Habeş buğdayı “Yerli Tohuma Sahip Çık” teması çerçevesinde Sedille köylerinde 120 dönümde, çiftçiler tarafından da 80 dönümde ekimi gerçekleştirilmişti. Bir grup iş adamı öncülüğünde; İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün destekleriyle başlatılan projeyle yetiştirilen Habeş Buğdayının hasadı yapıldı.

    Habeş buğdayında bu yıl 150 ton rekolte bekleniyor. İlçeye bağlı Ekinli Köyü düzenlenen hasat programında konuşan Vali Yılmaz Şimşek, Habeş buğdayının protein değerinin çok yüksek olduğunu ifade etti.

    “Ata tohumumuz yaşatılacak, daha çok ekilecek”

    Sivas Valisi Yılmaz Şimşek geçtiğimiz yıl Zara Sedille köyünde Habeş buğdayı hasadı gerçekleştirildiğini hatırlatarak, “Bugün de ikinci hasadımızı gerçekleştirmek için buradayız. Ata tohumumuz Habeş tohumunun yaygınlaşması adına, yaşatılması adına, bizden sonraki nesillere de aktarılması adına önemli bir proje.

    İnşallah bu çaba ve çalışmalarımızla ata tohumumuz yaşatılacak, daha çok ekilecek, yaygınlaşacaktır. Küresel ısınmanın, iklim değişikliğinin yaşandığı ve tarımın öneminin ortaya çıktığı bu günlerde böyle organik bir buğdayın yaygınlaşmasına bu proje vesile olacak inşallah. Aynı zamanda bu tohumun önemli bir özelliği var; protein değerinin çok yüksek olması ve bundan sonraki üretilecek tohumlar için gen kaynağı teşkil etmesidir. Bu anlamda oldukça önemli bir proje” ifadelerini kullandı.

    Konuşmaların ardından Vali Yılmaz Şimşek, Sivas Milletvekili Abdullah Güler ile birlikte biçerdöverle Habeş buğdayının hasadına katıldı.

  • Bir yılda 10 milyar dolar

    Bir yılda 10 milyar dolar

    Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) geçtiğimiz yıl Ağustos ayında yaptığı düzenleme ile güneş enerjisi seferberliği başlatmıştı. Lisanssız elektrik üretimine yönelik atılan adımlar ile tüketicilerin güneş enerjisinden elektrik üreterek öz tüketimini karşılaması kolaylaştırıldı ve bu şekilde elektrik üreten tüketicilerin, ‘tükettikleri elektrik oranında’ bir gücü de sisteme satarak gelir elde edebilmesi sağlandı. Böylece tüketimi olmayanların değil “gerçek tüketicilerin” kapasite almaları sağlandı.

    Ayrıca düzenleme kapsamında yapılaşmanın yoğun olduğu yerlerde, organize sanayi bölgelerinde lisanssız üretim tesisi için yer bulamayan tüketicilerin ülkenin her yerinde tesis kurabilmelerine imkan sağlandı. Sadece belediyeler ve sanayi bölgeleri değil, tarımsal üreticiler ve turizm işletmecileri dahil her abone grubundan vatandaşlar, tükettiği enerjinin üreticisi konumuna geldi.
    Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, düzenlemeyi anlamadan aceleyle eleştirerek, “şalterler kapanacak, yenilenebilir enerji ikinci plana düşecek” diye yorum yapanların mahcup olduğunu savundu.

    Yılmaz, herkesin kolayca enerji yatırımcısı olmasının önünü açtıklarını belirterek, “Türkiye’yi tek bir bölge görerek ‘istediğin yerde üret istediğin yerde tüket’ diyen bir düzenleme ile güneş seferberliği başlattık ve hamdolsun 1 yıl içinde de beklentimizin üstünde bir yatırım iştahı ve gayreti ile karşılaştık.10 milyar dolara yaklaşan bir yatırım bu süreçte sahaya yansıdı” dedi.

    “1 yılda 14 binin üzerinde üretim tesisi için lisanssız kapasite tahsisi gerçekleştirildi”

    Küçük konutlardan Türkiye’nin sanayi kuruluşlarına kadar değişen bir yelpazede tüketicilerin yenilenebilir enerjiden elektrik üreterek tüketim ihtiyaçlarını karşılamaya yoğun bir ilgi gösterdiğini belirten Yılmaz şunları söyledi:
    “12 ay içerisinde kurulu gücü 12 bin megavatı aşan 14 binin üzerinde üretim tesisi için lisanssız kapasite tahsisi gerçekleştirildi. İşletmeye giren 2 bin megavatın üzerinde güç ile lisanssız elektrik üretim tesislerinin toplam kurulu gücü 13 bin 500 megavat seviyelerine ulaştı. Bu süreçte 240 bin megavatsaatlik enerji için lisanssız üreticilere bir ödeme yapılmazken bu enerji son elektrik tüketicisinin hizmetine bedelsiz olarak sunuldu. Bu rakamlar katlanarak artacak ve güneş seferberliği ile bütün Türkiye kazanmaya devam edecek.”

  • Mısır üreticisi fiyatların yeniden gözden geçirilmesini istedi

    Mısır üreticisi fiyatların yeniden gözden geçirilmesini istedi

    Birçok bölgede mısır hasadına başlanırken Manisa’da mısır hasadı yaklaşık 20 gün sonra başlayacak. Buğday gibi stratejik bir ürün olan mısırda TMO’nun geçen sene 5 Lira 70 kuruştan alım yaparken bu rakamı bu sene 6 TL yapması mısır üreticilerinde adeta şok etkisi oluşturdu. Mısırın kullanıldığı tüm alanlardaki ürünlerin neredeyse yüzde 100’lük artış yaşamasına rağmen mısırın neredeyse geçen sene aynı oranda kalmasının hayretini yaşayan üreticiler açıklanan fiyatın yeniden değerlendirilmesini istedi.

    “Beklenmedik bir fiyat”

    Şehzadeler ilçesindeki bir mısır tarlasında inceleme yapan Manisa Ziraat Odaları Koordinasyon Kurulu Başkanı ve Şehzadeler Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Altındağ, “2023 yılının mısır hasat zamanı belli bölgelerde başladı Manisa’da da 20 gün sonra başlayacak. TMO 6 TL rakam açıkladı. Geçen sene bu rakam 5,7 TL idi. Mısır üreticimiz bu rakam karşısında şok yaşadı. Beklenmeyen bir rakam açıklandı. Zaten masrafını anca korur. Mısır üretiminde kullanılan veya mısırın kullanıldığı ürünlerin hiçbirinin fiyatı yerinde kalmamıştır.

    Hepsine yüzde yüzlük zam uygulanmış ancak iş mısır fiyatına gelince sadece yüzde 5’lik bir artış olmuştur. Yumurta, yem hepsi artmıştır. Beklenmedik bir fiyat. Cumhurbaşkanımızın ve Tarım Bakanımızın bu fiyatları yeniden gözden geçirip enflasyona ezdirmeyecek şekilde fiyat açıklaması lazım yoksa mısır üreticimiz perişan olacak. Fiyatlar geçen seneyle bir değil, elektrik aynı değil, mazot aynı değil, işçi ücretleri aynı değil ama mısır geçen seneki fiyatıyla neredeyse aynı kaldı. 5,7 ile 6 TL arasında bir fark yok. Bu 6 TL’de 14 rutubetteki mısır için belirlenmiş. Bu da çok zor. Bu mısırın fiyatı 5,5-5 TL’lere inecek. Geçen seneden daha düşük fiyata mısır satacağız. Bunun için acilen bu fiyatların yeniden Cumhurbaşkanımız, Tarım Bakanı ve Maliye Bakanının toplanıp fiyatları gözden geçirerek üreticiyi mağdur etmeyecek bir fiyat belirlenmesi lazım yoksa üreticimiz şu anda tamamen zararda” dedi.

    “Seneye mısır ekmeyi düşünmüyoruz”

    Açıklanan fiyatın masrafları ancak karşılayabileceğini kaydeden Mısır üreticisi ve aynı zamanda Manisa Şehzadeler Ziraat Odası Meclis Başkanı Ahmet Özcanlar, “Şu anda mısır hasadı başlamak üzere. Geçen yıla göre maliyetlerimiz çok yüksek. Geçen sene 5,7 TL’ye mısır sattık. Bu yıl açıklanan fiyat 6 TL. Çiftçinin girdileri çok yüksek. Gübreler ikiye katladı, mazot ikiye katladı. Şu anda çiftçimiz tamamen zarar etmektedir. Seneye mısır ekmeyi katiyen düşünmüyoruz. Ne ekeceğimizi de bilmiyoruz. Pamuk deseniz aynı. Domatesçiler kan ağlıyor, verim yok. Çok zor durumdayız. Sayın bakanımızın bu fiyatları tekrardan gözden geçirmesini istiyoruz. Bu fiyatlarla ayakta kalması mümkün değil. Çoluk çocuğumuza ekmek götürme şansımız yok. Bakanımızın bu fiyatlarla mutlaka ilgilenmesini istiyoruz. Bu fiyatlarla katiyen olmaz” şeklinde konuştu.

  • Tüketici güven endeksi Ağustos’ta geriledi

    Tüketici güven endeksi Ağustos’ta geriledi

    Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası iş birliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi, Temmuz ayında 80,1 iken Ağustos ayında yüzde 15,1 oranında azalarak 68,0 oldu.

  • Ete alım gücü düştü

    Ete alım gücü düştü

    Bir süredir yüksek seyreden kırmızı etteki zamlar duruldu. Ancak  vatandaş kırmızı et alırken fiyatlardan dertli. 1 haneye giren etin kilosu azalırken ödenen rakamlar sürekli değişiyor.

    Geçtiğimiz aylarda ard arda yapılan zamlardan sonra kırmızı et yüzde 50 olarak artmıştı.

    Bursa Kasaplar Odası Başkanı Muhsin Yıldız, et fiyatlarına ilişkin açıklama yaptı. Sadece kasapların değil, esnafın da fiyat arttırmaya gittiğini belirtti.

    Muhsin Yıldız, konuşmasına şöyle devam etti.

    Vatandaş dışarıda yemek yerken şikayet ediyor. Etin kilosunu 300 liradan veriyoruz. Lokantacı 100 gram eti 100 liraya veriyor. Yani yüzde 300 fark oluşuyor. Bunun fahiş fiyat olduğunu biliyoruz. Vatandaş yemek yeme de zorlanıyor. Etin fiyatında artış yok. Birkaç aydır aynı fiyatta seyrediyor. Lokantada her ay fiyat değişiyor. İlerleyen zamanlarda et ve süt kurumunun ithalata devam ettiği sürece fahiş fiyat olacağını sanmıyorum” dedi.

    Üreticiler ise bu durumun normal seyrinde olduğunu söylüyor.

    Dış piyasadaki fiyatların değişiminden dolayı vatandaş dertli. Ancak esnaf gelir gider tablosuna baktığında satın aldıkları ete fiyat farkı ekleyerek müşteriyle buluşturuyor. Çünkü artan enflasyon karşısında kasaya giren para yeterli miktarda olmuyor.

  • Ayçiçeği hasadına başlandı

    Ayçiçeği hasadına başlandı

    Malatya’da, Mart ayında ekimi yapılan ve Ağustos ayının ortalarında hasadına başlanılan çerezlik ayçiçeğinde hasat dönemi başladı.

    Malatya’da çerezlik olarak değerlendirilen ayçiçeği üretiminin önemli bir kısmının karşılandığı Yazıhan’ın ardından Kale’de yaklaşık bin dönümlük bir alanda ekimi yapılan çerezlik ayçiçeğinde hasat telaşı yaşanıyor. Pancar, yonca, gibi ürünlerin yanı sıra çerezlik ayçiçeği üretiminde de yüksek verimin alındığı bölgede çerezlik ayçiçeği yetiştiriciliği ise giderek yaygınlaşıyor.

    Kentte kayısı ve çilek yetiştiriciliği ile öne çıkan Kale ilçesinde bu yıl ilk kez ekimi yapılan çerezlik çekirdekler tarlalardaki toplama işlemlerinin ardından güneşe serilerek kurumaya bırakılıyor. Güneşin altında kurutulan çekirdekler daha sonra firmalara satılarak vatandaşların tüketimine sunuluyor.

    Şanlıurfa’dan Kale ilçesine gelerek çerezlik ayçiçeği yetiştiriciliği yapan Beytullah ile Ahmet Aydın kardeşler, dönüm başına 250 kilogram ürün elde ettiklerini belirterek, ürün kalitesinde de memnun olduklarını söyledi.